RSS Feed for This Post

MAZLUM-DER, Taraf Gazetesi ve binlerce aktivist salak yerine konabilir mi?

Bukonuda:

PKK ve BDP Kandil’deki operasyonlarda sivillerin hatta çocukların öldüğünü iddia etti. Mazlum-Der araştırma yapılmasını istedi. Ortada kanlı, cesetli videolar dolaşıyor. Bundan iki gün önce bana yollanan bir YouTube videosu ilk gün 2000 kez izlenmişti. Bugün (25 ağustos gecesi)  baktım 12.000 sularında. Her gören haklı olarak şok geçiriyor ve paslaşıyor.

Öncelikle hepimiz biliyoruz ki gerek PKK gerekse TSK bünyesinde çocuk öldürecek sapıklar var. PKK’nın yapması “normal” çünkü siyasî taleplerini cinayet işleyerek “ifade” edebilen teröristler söz konusu. TSK’nın yapması ise “normal” değil çünkü şiddeti devletin adına uygulayan düzenli(?) bir ordu. Bir eşkiya sürüsü değil. Ama TSK hem sık sık kendi ülkesini işgal etmiş, hem kendi askerlerini öldürmüş bir ordu. Sivillere karşı olan “nezaketini” ise Türkler sıkıyönetimlerde, Kürtler de OHAL zamanlarında müşahede ettiler.

Yani Türk Hava Kuvvetleri son Kandil operasyonunda sivil öldürmüş olabilir. Peki ama PKK neden böyle uyduruk videolar dağıttı el altından? Yani varsa gerçekten ölen sivilleri, yanan evleri vs gösteren bir video verebilirdi. Bunun yerine insanları RESMEN SALAK yerine koyan filmler sürüldü piyasaya. Neden böyle diyorum?

Film başlarken (sn. 00:00) askeri bir hava alanından kalkan bir F16 Falcon görüyoruz. Kalkış pisti ve beyaz balizler aşikar. Tek bir ağaç, ot, dağ, tepe yok. Dümdüz, ova gibi bir yer. F-16 diyorum çünkü bu uçağın silüetinin tipik imzası, kokpiti ana kanatlara birleştiren kanatçıklar ve geniş kuyruk daha sonra netleşiyor (sn. 08:00) Fakat o da ne? Uçak 15ci saniyede bir F4 Phantom haline geliyor. Daha eski model bir savaş uçağı. Birden kavak ağaçları fışkırıyor yerden ve 8ci saniyede sabahın körü iken 15ci saniyede güneş tam tepede!

Ama PKK’nın mucizeleri burada bitmiyor. Sadece iki saniye sonra tepeler fışkırıyor yerden! Tepelerin üzerinde ise kavak ağaçları yok, yerine küçük, zeytine benzer tek tük ağaççıklar var. Sol üst köşeden gökyüzü görünüyor. Akşam üzerini andıran sarımtırak bir ışık, uzakta yüksek dağlar, hava kararmak üzere ve hızla hareket eden bir jip, ne marka? Nissan?  “Türk bombalarından kaçan zengin bir Kürt ailesi” olabilir mi? Jip kaçıyor ama ortada ne bomba var ne de tonluk patlamaların açtığı kraterler. Duman yok. Alev yok. Başka kaçan insan da yok.

Birden bir uçak görünüyor yeniden. Kanatların ön ve arkasından taşan yakıt tankları ve kuyruk profilinden bir F4 Phantom olduğu anlaşılıyor. 25ci saniyede yine öğlen ışığı. Güneş belki de batmaktan vaz geçti, geri döndü? Apo’nun bir mucizesi?

Bombaların patlaması olmadığı için TSK tarafîndan dağıtılmış videodan bir montaj var. Patlayan, vurulan bir araba yok. Ardından ceset fotoğrafları geliyor. Cesetler en aşşağı bir günlük. Bakterilerin faaliyetiyle çıkan gaz onları çoktan şişirmeye başlamış. Kimbilir kimin mezarını açtılar diye düşünüyor insan. Cesetler “eski” ve yanık ama yerlerde yanık izi veya bombanın açtığı krater yok. 37ci saniyede görülen cesetler bir yerde yakılmış, sonra sürüklenerek başka bir yere çekilmiş. Yerde siyah sürükleme izleri var. Fotoğrafın üzerinde garip bir tarih: 21 Eylül 2011. Acaba ileri bir tarihte kullanmak için hazırlanmış bir mizansen midir? Yoksa PKK fotoğrafçısı tarihi değiştirmeyi mi unuttu? Ama öyle olsa 01/01/1980 gibi bir şey olması gerekmez mi?

Şişmiş ceset parçaları birbiri ardına geliyor. Onlar da yanık. Cesetler yanmış ama yeşil ve beyaz renkli naylon torbalar yanMAmış.

 Saniyeler 1:30’u gösteriyor, hava günlük güneşlik. İlk saniyelerdeki düz ovada değiliz, sonraki zeytinlik de yok. Acayip dağlık bir yer. Belki 2000 metre belki daha yüksek. Sunucu bir günlük cesetlerin bir saat önce öldüğünü söylüyor. Beyaz jipten artakalan hurda tek parça. Bir roketatar ya da tank mayinı ile vurulmuşa benziyor. Bir kaç tonluk bomba ile unufak olmuş değil. Zaten ortada bir krater olmalıydı. O da yok. İçindeki insanların yandığı bir otomobil enkazı da yanmaz mıydı? Ama ortada bir duman yok. Araba enkazı da oldukça eskiden kalma. Cesetlerden ve araba enkazından çok uzak bir yerde otlar yanıyor. Napalm gibi kimyasal bir silah mı kullanıldı da otlara sıçradı? Ama o halde araba neden yanmadı? Ve alevler insanlara nasıl ulaştı?

Gariplikler bunlarla da bitmiyor:

  • Normalde MACH 2.5 yani sesin 2.5 katı hız yapabilen bu uçak neden böyle yavaş yavaş, göstere göstere uçuyor?
  • Neden 1970’lerin savaş uçakları gibi dalış yapıyor? Isı ve radar güdümlü bombaları atarken dalış yapmasına gerek var mı?
  • Neden PKK ekibi elindeki STINGER roketleriyle bu uçağı vurmak yerine uzun uzun film çekiyor?
  • Öteki uçaklar nerede? Saldırı sırasında grubunu bırakıp kafasına göre uçabilir mi bir pilot?

Belki de bütün bunların basit bir açıklaması var: Düz ovanın, ağaçların kaybolup görünmesi, güneşin batıp çıkması hiç olmadı. Film 3 veya 4 ayrı yerde çekildi. Bir gün önce gömülmüş bir kaç garibanın mezarı açıldı, eski bir otomobil enkazının etrafına koyup yaktılar bu ceset parçalarını.

(F16 ve F4 krokileri)

 

 

… Bu konuda okumak için…

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:

“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”

Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmekileacıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz.PKK’lıları affetmek) Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, KafkaslardaTürk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?

“… Şiddet yanlısı Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”

Böyle diyordu bir gazeteci. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 189 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Ben girişteki uçak görüntülerinin etkiyi arttırmak için kullanıldığını, görüntülerin süslenip montajlandığını düşünüyorum. Jeep gazetecilere ait videonun içerisinde daha ileriki bir sahnede görünüyor.enkazın az ötesine park edilmiş. O da etkiyi arttırmak için kullanılmış. Cesetler şişmiş gibi değil. Sadece bir kadının göğüsleri şiş duruyor, o da muhtemelen çocuğunu emziren bir kadın olmalı. bebek var çünkü. Cesetler başka bir yerden taşınmış mizansen oluşturulmuş olabilir mi? Bilemem. Umarım öyledir. Yalnız Mazlum der ve Taraf ı falan kandırdığını söylemek büyük haksızlık. Son derece temkinli, iddia olarak verdiler konuyu ve araştırılmalı dediler. Ama eğer böyle bir mizansen varsa asıl Barzani, Demirtaş ve Baydemir gibi siyasetçiler kandırılmış oluR Kİ BU İTİBARLARINI ÇOK ZEDELER. Türk basını zaten görmedi bu haberi. Ailenin kimliği fotoğrafları yayınlanıyor. Ama benim için önemli olan şöyle bir konu var. Bu görüntüler gerçek olmasa bile her an gerçekleşebilecek bir tehlikeyi gösteriyor. Siz bu meseleyi ordu ile çözme yoluna gittiyseniz ordunun nereye kadar gidip ne yapabileceğini bilemezsiniz. Öbür taraftan Türk halkının neye inandığı da çok önemli değil., Bu görüntüler gerçek olsa da çok insanın sesi çıkacak değil bu ülkede. Ama bu görüntülere şu anda Roj tv ve benzeri yayın organını izleyen Kütler inanıyor. Kuzey ırak’ta gösteriler oluyor. Bu önemli. Savaş böyle bir şey zaten ilk önce hakikat yok olur. Sisli bir havaya girdik. Ve bundan sonrası eğer bu yoldan dönülmezse karanlık geliyor bana.

  3. Yazan:taraf aldandı bence Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Taraf gazetesi « ölü sayısında anlaşamadılar » filan dedi. Kesin konuşmadı ama kesine yakın konuştu.

  4. Yazan:Sinan Topçu Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Asker üniformasıyla eylem yapan pkk kürt düşmanlarının eline koz verdi. Artık askerler gerçekten sivil öldürse bile BIZIMKILER DEIL BUNLAR diyebilecektir.

  5. Yazan:Abdurrahim Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Mazlumder iki ates arasinda sussalar akp yanlisi diyeceklerdi ama bu kadar dandik bir videoyla konusmak bu kadar olur

  6. Yazan:Ali S. Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Bir katliamı aklamak için bu kadar ter dökmüşsünüz.yazıklar olsun.

  7. Yazan:Kamuran B. K. Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Ortada kanlı, cesetli videolar dolaşıyor. Bundan iki gün önce bana yollanan bir YouTube videosu ilk gün 2000 kez izlenmişti. Bugün (25 ağustos gecesi) baktım 12.000 sularında. Her gören haklı olarak şok geçiriyor ve paslaşıyor.

    gerçekten herkesin eline geçeni teyid etmeden bin kisiye yollamasi biraz saçma.

  8. Yazan:Kamuran B. K. Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    “Ben girişteki uçak görüntülerinin etkiyi arttırmak için kullanıldığını, görüntülerin süslenip montajlandığını düşünüyorum. Jeep gazetecilere ait videonun içerisinde daha ileriki bir sahnede görünüyor.enkazın az ötesine park edilmiş” (özlem)

    Size katılmıyorum. O zaman cesetler de etkiyi arttırmak için kullanılmış olabilir. Belki bir kişi öldü ama etkiyi arttırmak için beş tane daha ceset buldular bir yerden. Özlem Hanım söyledikleriniz kabul edilir gibi değil. Kusura bakmayın. Üzüntünüzü anlıyorum. Ama her yalanı da yutamayız değil mi?

  9. Yazan:Sinoplu Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Eğer gerçekten siviller ölmüş olsaydı BBC, CNN, Fox Tv ne varsa orada olurdu. Avrupa bizi kınardı. PKK dostu Almanya ve Fransa’nın susması bile bunun yalan olduğunu ispat etmeye yeter. Gözyaşı dökenlerin kederi gerçek olabilir ama film sahte. Özlem Hanım unutmayın bunun gibi “etkiyi arttırma” efektleri yüzünden Irak ve Afganistan işgal edildi. Binlerce insan öldükten sonra yalan olduğu çıktı ortaya.

  10. Yazan:Taraf'i severim Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    severim, iyi adamlardir.ama yuttuklari ilk zoka degil bu.tarafta çalisan kürtler genelde “modern” tipler.islamdan ve geleneklerden kopmuslar.kurt milliyetcisi bir kismi.bu yuzden taraf yazarlari butun kurtleri milliyetci saniyor.altan bile “kurtlerin kendini yonetmesi” filan diyor.ne yani akpli kurt milletvekilleri turkleri yonetice kurt isgali mi oluyor? turklerin cogunluk oldugu yerlerde kurt asilli vekil olmasin mi?kurtleri savunurken kurt milliyetciligine savruluyorlar.my’nin bir lafi vardir:

    “turk irkciliginin caresi adalettir, kurt irkciligi deil”

    sevgilerle 🙂

  11. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Selam Özlem,

    Cesetler yanarken plastik torbalar nasil yanmadi? (sn. 01:27) neresinden tutsan elinde kaliyor. Cesetlerin torbalar içinde (ya da tutup çekerek) oraya sonradan getirildigi çok belli. yerlerde siyah sürükleme izleri var.

    Ha evet, savas kötüdür. Ve tabi Dersim’de tetigi çeken Uganda ordusu degildi. Evet. Ama vicdanlarimizin sömürülmesine karsi da biraz direnme hakkimiz yok mu sence?

  12. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    @ali s.

    karşı argümanınız var mı bu “katliama” ilişkin?
    ölenler sivil miydi? gerilla mıydı? operasyon doğru muydu yanlış mıydı? ortaya bir fikir atarak tartışalım isterseniz. çünkü bu tip muhalefet aklımızı ve vicdanımızı perdeliyor. kavramların içini boşaltıyoruz. “katliam” ile meşru müdafaa arasında ince bir çizgi var.

  13. Yazan:Feminist Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Prensip olarak Özlem Hanım’a hak vermekle beraber Taraf’ı hatalı buluyorum. Ben de bu videoyu sağa sola gönderen « salak aktivistlerden » biriyim. Ama Taraf bizim yapamayacağımız bazı şeyleri yapabilirdi. Örneğin bir adli tıp doktoruna sorabilirdi cesetlerin gerçekten bir saatlik gibi görünüp görünmediğini. Gazeteler eğer her bulduklarını “böyle bir iddia var” diye ortaya salacak olurlarsa işin altından kalkamayız. Sahte videolar olsun, askeri uçaklar bombalar olsun, bu konuların uzmanları var. Videonun gerçekten haber değeri var mı yok mu? Taraf Gazetesi bunu araştırmalıydı. Vicdani olarak doğru bir iş yapalım derken acemi gazeteciler gibi davranmışlar.

  14. Yazan:Semavi Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    sazan gibi atlamis Taraf. mudafa edilecek gibi deil. ilk okul çocugu gibi film cekmis kelleler.tsk nasilsa yapmistir diye girdiler yayina.akil var izan var.

  15. Yazan:Sidney'den Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    “Ben girişteki uçak görüntülerinin etkiyi arttırmak için kullanıldığını, görüntülerin süslenip montajlandığını düşünüyorum”(ÖZLEM)

    ne yani? kurban keserken filme cekelim, sonra “Kilicdaroglu ermenileri yiyor, yamyam herif” diye koyunlarin etlerini gösterelim. Hadi bakalim, biz iddiayi attik, kilicdaroglu yamyam olmadigini ispatlasin. MAZLUMDER de sorusturma açilmasini istesin. bizim koyun etlerine itiraz eden olursa da Özlem Hanim’i cagiririz, bizi savunur: “etkiyi arttırmak için yapildi” deyiverir 🙂

    eskiden iddia eden ispat etmek zorundaydi. galiba artik sallamak serbest?

  16. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Ben bu görüntünün gerçek olmamasını çok isterim. Ama sizler kadar ha işte ne aptalca bir mizansen diyemiyorum. Kuzey Irak’ta bir çok insan bu görüntüler üzerinden gösteri yapıyor ve Barzani sivil ölümlerini doğruluyorsa o kadar kolay karar veremem. Peki şimdi kendinden bu kadar emin arkadaşlar yarın çıkıp uluslararası gözlemciler evet doğrudur derse ne hissedecekler. Önümüze gelen bir iddiayı herkes rahatlıkla video filminden seyredip yalanlıyabiliyor, kesin karar verebiliyorsa mahkemelere, bilirkişi heyetlerine vs. ne gerek var. Görüntüleri videodan izleyip cesetlerin en az bir günlük olduğuna karar veren kim? Adli tıp uzmanı mı? Bir adli tıp uzmanı bile olsa buna videodan seyredip karar verebilir mi? Her neyse keşke yalan olsa ve bu bir fiyasko olsa. Çünkü şu anda PKK nın geldiği noktada yaptığı işe insanları ikna etmek için Hükümetin böyle bir yanlış yapmasına ihtiyacı var. Ama asıl önemli konu gümbürtüye gidiyor. Yarın öbürsü gün böyle gerçek görüntülerin çıkmayacağına emin misiniz, operasyonlar sürerse? Bu video doğru ya da yanlış büyük bir tehlikeyi gösteriyor bize.

  17. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Bir de söylemeden geçemeyeceğim. Mehmet Kardeşim seni kardeşim gibi severim bilirsin. Ancak bazen müthiş bir özgüven patlaması yaşıyor ve çok iddialı oluyorsun. Bu videodaki güneşin konumunu, uçakların cinsini tek tek analiz ederken yolun kenarına park etmiş koca jipi göremiyor oradaki yoksul köylülerin jeep i var mı diye soruyorsun. Özgüven iyi bir şey bence ama böyle bir şey önüne gelince şüphe ile yaklaşmakta bir çok ihtimali bir arada düşünmekte fayda var.

  18. Yazan:Halil Kara Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Merhabalar,
    Mehmet Yilmaz Bey`in ozelde bu yazisi ve genelde de Derindusunce sayfasinin kendi ismine yakisir, ve Sayfanin kendisinden bekleneni verip vermedigi, kendisine yakisir sekilde hareket edip etmedigi konusunda guclu endiselerimi kuvvetlendirdigini soylemek istiyorum ilk once.

    Simdi Derin ve Dusunce kelimelerinin turkce anlamlarina bakalim:

    Derin; dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan * yüzeyden içeri inen * kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan * yogun * uzun süren * ayrintiya önem verilerek hazirlanan * cok içten gelen * dip. (sozluk.net)
    Dusunce; Düşünme sonucu varilan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalâa, fikir, mülâhaza, ide * diş dünyanin insan zihnine yansimasi * tasa, kaygi, sikinti * niyet, tasari * ilke, yönetici sav.

    Simdi bu iki kelimenin turkce aciklamalarinin isinginda:
    1- Mehmet Bey`in yazisini nereye oturtabilirsiniz ?
    2- Bu yazinin, diger turkce yayin yapan yazili ve sozel medyada yayinlanan yazilardan farki nedir ?
    3- Bu yazi hangi beyinleri ve hangi kisilikleri tatmin edicidir ?

    Simdide Mehmet Bey`in 25 agustos ta Ozlem Hanim`a yazmis oldugu yorumuna dikkatlerinizi cekmek istiyorum.
    MY: Ha evet, savas kötüdür.

    Soru: Hic savastinizmi, hangi cephede yer aldiniz, savas acan mi yoksa savas acilan tarafta mi yer aldiniz, hangi bilgilere, tecrubelere, kaynaklara dayanarak savasin kotu oldugunu iddia ediyorsunuz ?

    MY: Evet. Ama vicdanlarimizin sömürülmesine karsi da biraz direnme hakkimiz yok mu sence?

    Soru: Vicdanlarinizi somuren kimdir ?
    Turkce yayin yapan yuzlerce organ Kurtlerin vicdanini gunun 24 saati somuruyor. Pekii Kurtlerin vicdanlarinin somurulmelerine karsi haklari varmidir ? Varsa bu haklari nerededir ?

    Aydinlatirsaniz memnun olurum…
    Saygilarimla…

  19. Yazan:MY: jipler ayni degil ki :) Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    “Bu videodaki güneşin konumunu, uçakların cinsini tek tek analiz ederken yolun kenarına park etmiş koca jipi göremiyor oradaki yoksul köylülerin jeep i var mı diye soruyorsun”

    Yaniliyorsun Özlem,
    kaçan jip ile arkada duran jipin modelleri ayni degil. Sanirim asiri özgüven problemi burada senin problemin oldu 🙂

    not: üstteki cesetlerin yanindaki jip, alttaki ise kaçan jip

    jipler ayni degil

  20. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Umarım sen haklısındır Mehmet, içtenlikle haklı olmanı isterim.
    ama haklı olmana benim inanmam yetmiyor. ben buradaki Kürt Hareketine sempati duyan kamuoyunu takip ediyorum. Onlar bu ailenin ölümünün TSK tarafından olduğuna inamışlar fena halde. Kuzey Irakta da gösteriler oluyormuş. Bence ciddi bir durum. Bu aile her şekilde ölmüş olabilir.
    Yalnız bu operasyon denilen şeyin ve gelecek günlerde bizlere ne getirebileceğinin tehlikesini yok etmiyor. Bence fazlasıyla halen yol yakınken bu konuda ses yükseltmenin elzem olduğunu kanıtlıyor.

  21. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Selamlar Halil Kara,

    “derinlik” kavrami sübjektiftir. Sizin düsüncenize saygi duyarim. Siz de zaten benimkilere saygi duyuyorsunuz zaten. Burayi daha fazla derinlestirmeyelim isterseniz 🙂

    Bu videoya ve yayilmasina tepem atti. Ama temiz hislerle yayanlara kizmadim. sadece insanlarin vicdanlarini sömüren mezar kazicilarina kizdim.

    Kürtlere haksizlik yapiliyor mu? Yapildi mi? Evet, yapildi, yapiliyor. Ama bu türlü katakulli videolar bence en basta KÜRTLERE ZARAR VERiR. “iste, bunlar böyle” dedirtir. Sanirim takdir edersiniz.

    çok hakli oldugunuz bir yer var, onu da belirteyim:

    Soru: Vicdanlarinizi somuren kimdir ?
    Turkce yayin yapan yuzlerce organ Kurtlerin vicdanini gunun 24 saati somuruyor. Pekii Kurtlerin vicdanlarinin somurulmelerine karsi haklari varmidir ? Varsa bu haklari nerededir ?

    Miliyetçi ve militarist Türk medyasi onyillardir kanimizi emdi. Bizi bize kirdirdi. Biz derken Kürt/Türk ayirmiyorum. PKKli ya da TC askeri diye birbirini kiran garibanlarin hepsi kaybettiler. Bundan rant yiyenler kazandi.

    Ben Hirant Dink gibi düsünüyorum: “Kürtlerin, Alevilerin ya da tesettürlü kizlari ezildigi bir ülkede mutlu bir Ermeni olmak istemyorum” diyordu bir FR televizyonuna verdigi röportajinda. “Türkiye’de eErmeni sorunu yoktur, demokrasi sorunu vardir, demokrasi gelirse herkes mutlu olur”

    Kanaatim budur. Saygilar ve sevgilerimle

  22. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Bu arada bölgede çok jeep kullanılıyor haberin olsun:)

  23. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Bu arada bölgede çok jeep kullanılıyor haberin olsun:)

    evet, normal, videoda yüzlerce saçmalik var, hepsini yazmadim, ama jiplerle ilgili bir tutarsizlik görmedim.

  24. Yazan:özlem Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    yok onu bana yazmıştın:)

  25. Yazan:beytullah emrah Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    bahsettiğiniz videoyu izlemedim ama haberde fırat haber ajansı fotoğraf vermişti… video ajistasyon yada propaganda için olabilir ama bu haberin aslını inkar etmemiz için sebep teşkil etmiyor.

  26. Yazan:Allah korkusu var mı? Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    tank mayını ile mi vuruldu yoksa acaba roketatar mı.. kesin mayındır, yoksa birkaç parça olması gerekirdi o aracın.. f16 böyle alçalır mı ısı güdümlü bomba atarken? doğrus soru sorulmuş.. burada da bir çelişki var.

    bu arada o çocuğun yarısı nerede?

    ben o kısımları dondurdum, browserın ayarlardından büyüttüm, bütün ekran yarım bir çocuk cesedi oldu.. dikkatli bakınca mehmet beye hak verdim.

    Plastikler niye yanmamış?

  27. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    “Allah korkusu var mı?” diye o zavallilarin mezarini açip cesetlerini bu “müsamerede” oynatan pkk-hollywood ekibine sormak lazim.

  28. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    “video ajistasyon yada propaganda için olabilir ama bu haberin aslını inkar etmemiz için sebep teşkil etmiyor.”

    Selam Beytullah,

    Haberin aslini “ASIL” kabul etmemiz için bu videodan baska bir sey var mi ortada? Bu videoyu gören insanlarin (ben de dahil) tiksinti içinde olmasi normal. Zokayi yutmus olanlarin gösteri yapmasi da normal. Ama bir bomba patladigi zaman geriye bir sürü iz birakir. Bombanin kendisi de kalir geriye. Yani metal gövdesi. Nerede bütün bunlar?

  29. Yazan:Havadan düşen bomba böyle bir iz bırakır Tarih: Ağu 25, 2011 | Reply

    Bir bomba patlayinca artiklari kalir. Balistik denen bir sey var. Ayrica Kandil’i bombalamaya giden uçaklar çatapat tasimiyor. Magaralari tahrip edebilecek tonluk bombalar. bunlar patlayinca geriye büyük kraterler birakirlar. Nerede o izler?

    Tabi mezardan ceset çikarir, üzerine gaz döküp yakarsaniz ayni izi birakmaz.

    Kandil ve sivil ölümleri

    Kandil ve sivil ölümleri

    Kandil ve sivil ölümleri

    TSK’yi o kadar elestirdik ki adimiz Kürtçüye çikti. Ama PKK’yi elestirince nedense hazmi zor geliyor. Kanaatimce David-Golyat sendromu bu. “Zayif haklidir” diyerek küçük/ezik olanin tarafini tutmak istiyorsunuz. Sahsen Ceylan’in kafasina havan topu atanlar ile Diyarbakir’da, Hakkâri’de adam vuranlari ayird etmiyorum.

  30. Yazan:Nurcan Aktay Tarih: Ağu 26, 2011 | Reply

    Mazlumder bu haberler üzerine yaptı açıklamasını ama,videoların gerçekleştiğiyle çok ilgilenmedi.Çünkü orada kirli, özensiz bir savaş vardı ve orada sivillerinde zarar görmesi çok olasıydı. Nitekim Irak ta bombalanan yerlerde hayvanlardan tutun bitkiler, ağaçlar zarar görmeyen canlı-cansız birşey olmadığı, bazı arkadaşımızın gözlemlediği şeyler.Genel anlamda buna karşı bir tepkiydi Mazlumder’inki..

  31. Yazan:çuvaldız Tarih: Ağu 26, 2011 | Reply

    Baba kim?

    Kimi kadınlar sperm bankasından hamile kalıyorlar. Biyolojik baba olacak adayın kaşı, gözü, boyu, posu, saç ve ten rengi, karakteri yetenekleri vb. bilgilerin hepsi nasıl bir bebek istediğini bilen müşteriye açıklanıyor. Bir tek bilgi hariç; spermi veren biyolojik babanın adı. Özetle, sperm bankasının kasasında saklamaya devam ettiği tek bilgi; Baba olacak adamın adı. Anne olmayı her şeyden çok isteyen kadın için ise adamın adının hiçbir önemi yok.

    Mehmet bey bu videoda yazdıklarınızın dışında da o kadar kolay teşhis edilebilir detaylar var ki.

    Bu kadar kolaylıkla fark edilebilir basit(!)detayların bile önemsenmemiş olmasına bakılarak böyle bir video ile erişilmek istenen tek bir amacın olduğu çok açık; Kürtlere dönük propaganda!

    Açıkça yapılan, insanları, duyguları üzerinden iğfal etmek. Bu video ile insanın duygularına, yeni şiddetleri doğurması için tecavüz ediliyor. Vicdan/merhamet bu esnada tecavüz edilenin elini, kolunu bağlıyor. Aklı tutsak alınan insan da neredeyse kendi rızasıyla nefret, kızgınlık, adaletsizlik ve düşmanlığa hamile kalıyor.

    Ama benim için önemli olan şöyle bir konu var. Bu görüntüler gerçek olmasa bile her an gerçekleşebilecek bir tehlikeyi gösteriyor.(özlem)

    Doğacak “Şiddet”in babası kim?

    Her ölüm haberiyle birlikte hilkat garibesi olarak doğan bir şiddet var. Babanın adı bilinse ne olur bilinmese ne olur! Herkes tecavüzcü diye bir diğerini itham ediyorken tecavüzler de doğumlar da devam ediyor.
    Amaç belli; soyu tükenmeyecek bir hınç/düşmanlık/kan davası üretmek. Tarih yazmak! Sağda solda kıyıda köşede yaşanan(!) bir tarihi “inanılır” kılmak üzere kaydederek belgelemek. Resmi tarih!

    Evet videodaki ölümler, insanlar gerçek. Herkes biliyor ki ölen insanlar, bilgisayar oyununun ölmeyen karakterleri değiller. Fakat onlardan, bir oyunda kazanılıp, haneye yazdırılmak istenen puanlarmışçasına yararlanmak istenenler de tetiğe basanlar kadar suçlu! Özlem hanım kaygılarında haklı fakat bu tip düzenlenmiş kasetler potansiyel bir tehlikeyi göstermiyor “yönlendiriyor”

    Roj tv bu görüntüleri yayınlarken ulusal kanallar da asker tabutlarını, feryat figanlarını, lanetleri naklen yayınlıyor; Yeni evlilerden, henüz bebeği olduğundan, terhis olmak üzere olduğundan, mal bulmuş mağribi gibi tekrar tekrar bahsedilerek görüntülerle duygular kaşınıp tepki nefret inşa ediliyor. Şiddetin ş’inden bile bahsedilemeyecek olan Habur’dan eve dönenlerin davul zurna ile karşılanması sanki işgal ediliyormuşçasına yayınlanmadı mı?Sebep?Sonuç?

    Çocuk olsun da nasıl olursa kimden olursa olsun!

  32. Yazan:MY Tarih: Ağu 26, 2011 | Reply

    Olaylari Kürt-Türk filtresinden okumayi birakmak gerek, cumhuriyetin ilanindan beri TSK abuk subuk isler yapmis. Tek kurban Kürtler degil. Genel olarak bütün müslümanlari hedef alan igrenç isler var. Alevileri, Hristiyan ve Yahudileri hedef alan kepazelikler var. Hirant Dink hakliydi. (Bkz. yukarida bahsettigim röportaj)

    Bu darbeci gelenekten kurtulma umudu varken adi “baris ve demokrasi” olan ekibin bu isme uygun davranip meclise gitmesi, “biz de variz” demesi gerek. 1970 model maoist gerilla taktikleriyle yapacaklari tek sey figüranlik. Soguk savasin bittigini birisi milliyetçi Kürt ekibine anlatmali.

    Dünya 1995’i dünyasi da degil. Avrupa ve ABD ekonomik krizle mesgul ve bir kaç sene böyle gider. kimsenin PKK’ya abilik/ablalik yapacak hali yok. Türkiye ekonomik olarak kuvvetlendi. TSK’nin sike yapmasi zorlasti. Silah imalatinda da TR eskisi kadar disa bagimli degil. Yeni bir dönem basliyor, “küçük dozda” SUSTAINABLE bir siddet. TR buna yillarca tahammul edebilecek durumda, ekonomik ve diplomatik kapasitesi var, seçimler uzak. AKP’nin eli içeride de kuvvetli. Milliyetçi Kürtlerin oynayabilecegi tek kart demokrasi. TBMM siddetin tek alternatifi.

    MHP ve CHP gibi Kürt Milliyetçileri de inanmasalar bile demokratmis gibi yapacaklar. iman arkadan gelir. Pascal’in dedigi gibi “Tanri’ya inanmak mi istiyorsunuz? Diz çökün önce” 🙂

  33. Yazan:radyoselim Tarih: Ağu 26, 2011 | Reply

    ….uçağın adamlar ayrılmak isdiyor batının rassamları araplara 22 ülke vermiş kürtlere hiç neden burada iyi kazanç elde edilirdiye biribirlerini vursunlar…çok ucuz kaba konuşduğumun farkındayım BÜYÜK TESBİT.

  34. Yazan:Berivan Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    Baris ve Demokrasi Partisi artik barisi ve demokrasiyi yok etme partisi oldu.bunlarin eylemleri sirasinda amcamin dukkanini yaktilar.kurulus gunlerideki idealler yok.siddet icin siddet isteyen bir haldeler.tsk’ya bombalama firsati verdikleri icin kina yakabilirler.

  35. Yazan:Hüsniye Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    OHAL (olağan üstü hal) zamanında Kürdler büyük eziyet gördü. O zamanlar şöyle diyebilirlerdi : « elimize silah aldık çünkü Türk askeri evimizi basıyor, köyümüzü yakıyor, meşru müdafa yapıyoruz ». Ama bugün durum farklı. OHAL zamanında Türk askerlerinin yaptıklarını şimdi PKK yapıyor. Adam kaçırıyor. Emirlerine uymayan Kürdlere işkence ediyor. Molotof kokteyli atmayan belediye işçisi işten atılıyor. Zulüm tamamen PKK/BDP/KCK tarafına geçti. Tabi ki şiddete karşıyız. Tabi ki de sıfır şiddet isteriz. Ama meclise seçildiği halde gelmeyen bir BDP varken ne yapacaksınız? Bu tavırla şahinlerin elini güçlendirdiler. Alın, terör ve sınır ötesi harekat konusunda muhalefetin tavrına bakın. Basının tavrına bakın. Kürdlerin yolu ile BDP’nin yolu tamamen ayrılmıştır.

  36. Yazan:TSK nedir? Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    Türk Silahlı Kuvvetleri nedir?

    Camileri ahıra çevirmiş, İslâm alimlerini idam etmiş, Kur’an’ı, namazı, başörtüsünü yasaklamış bir “silahlı kuvvet, Kürtlerin de canına okumuş, Dersim’de 80 bin Alevî Kürdü çocuk-kadın ayırmadan katletmiş, sene 1938, Atatürk hayatta, 1960’larda Kürdleri toplama kamplarına koymuş.

    Aynı silahlı kuvvetler Ermenilerin de canına okumuş, Yahudilerin de. Çalışma kamplarında, demiryolu inşaatlarında 60-70 yaşındaki gayrı-müslimleri öldürene kadar çalıştırmış.

    Aynı silahlı kuvvet zorla asker topluyor halktan ama o asker gidip kendi halkına eziyet ediyor. 10 yılda bir darbe yapıyor, solcu, sağcı bilmem ne diye işkence tegâhlarında, askerî hapishanelerde gençlere elektrik veriyor, cop sokuyor!

    Aynı silahlı kuvvetler kendi askerlerine eğitim için el bombası tutturuyor, sonra patlatıyor. Ölen askerin ailesine de şeref madalyası gönderiyor. Laikliğin yılmaz bekçisi Türk Silahlı Kuvvetleri kimin şehit olacağına da karar veriyor.

  37. Yazan:PKK nedir? Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    PKK diye silahlı bir örgüt. Kürdistan Komünist Partisi. Sanki siyasî bir parti. Çoğu Türk Silahlı Kuvvetlerince verilmiş silahlarla Türk askerlerini ve sivilleri öldürüyor. Komünist ama aynı zamanda Kürd milliyetçisi. Milliyetçi olsa da bütün Kürdleri sevmiyor. Kendi yandaşı olmayan Kürdlere işkence yapıyor, dükkanlarını yakıyor, hayvanlarını telef ediyor. Zazalara baskı yapıyor “Ne mutlu Kürdüm diyecaksın ulan!” diyor. PKK insanların kafasına bomba atıyor ama kendisi Kandil’e bomba atılırsa hoşlanmıyor.

  38. Yazan:BDP nedir? Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    BDP yani Barış ve Demokrasi Partisi. Demokratik seçimlere katılıyor ama seçilen milletvekilleri meclise gitmiyor. Barış diyor ama PKK’nın ve KCK’nın cinayetlerini kınamıyor. “sivil itaatsizlik” için çadır kuruyor ama çadırdan gençlere molotof kokteyli dağıtıyor. “Özerklik” istiyor ama ne olduğunu tarif edemiyor. “Statü” diyerek Kürdleri koyun sürüsü gibi işaretlemek istiyor. Buna karşı çıkan Kürdleri afaroz ediyor. Ezanla, namazla alay ediyor. Kur’an kursuna molotof kokteyli attırıyor. Öğrenci yurtlarında yangın çıkartmak için militan yolluyor. “Barış” diyor ama siyasî taleplerini insan yakarak ifade ediyor.

  39. Yazan:Çözüm nedir ? Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    Herhalde çözüm vicdan sahibi gazetecilerin 12 bin aktivistin daha akıllı ve temkinli davranmasından geçiyor. “Asker ne derse doğrudur” diyen militaristler gibi askerin her dediğini yalan kabul etmek de hata. PKK’nın ya da BDP’nin piyasaya sürdüğü videolara sazan gibi atlamadan uzman kişilerin fikrini almak gerek.

    Peki Kandil’i bombalamak gerekli mi? Eğer BDP meclise gelirse ve PKK’ya teslim ol çağrısı yaparsa, KCK gibi şehir eşkiyalarını tasfiye edip suçluları polise teslim ederse buna gerek kalmaz. Ama şimdilik BDP ne o kadar demokratik ne de barışçı bir parti. Bu yüzden Kandil bir kaç ay daha bombalanmalıdır. Böylece kan dökmekle bir yere varamayacağını anlayacak olan BDP gerçekten barıs ve demokrasi yanlısı bir yapı haline gelebilir. “Bükemediğin eli öp” diyecekler. Zihin yapıları bu çünkü.

  40. Yazan:Mert Tarih: Ağu 27, 2011 | Reply

    TSK daha önce yaptı diye operasyonda siviller olmüstür diyemezsiniz. Darbe değil bu! TSK kendi başına karar vermiyor operasyona. Videoyu izlemeye tennezzül etmedim ama gercekten F4’ler ucuyosa yuh artık. Aceleyle yapılmış bir video olduğu kesin. Operasyonları sonuna kadar destekliyorum.

  41. Yazan:çuvaldız Tarih: Ağu 28, 2011 | Reply

    Öcalan’la görüşmeler devam ediyor mu?(Taraf/Emre Uslu)

    Şimdi durum eskisinden daha vahim görünüyor. Bir yanda devlet Kuzey Irak’ı bombalıyor, örgüt Ramazan ayında onlarca askerin canına kıydı. Hemen her gün çatışma haberleri geliyor ama nedense örgütün sokakları hareketlendirme durumu yok ortada. Diyarbakır’da yüzbinler sokaklara dökülüp Öcalan’ı “tecrit”i protesto etmiyor, molotoflarla sokaklar alev topuna döndürülmüyor. Adeta PKK kanadında bir “karabasan basması” duygusu var. Hani uykudayken karabasan basar ve bir türlü bağırıp kurtulamazsınız, mücadele edersiniz ama sesiniz çıkmaz ya, o duygu. PKK’nın en etkin olduğu sokakları esir almış gibi. Dağda çatışmalar, Kandil’de bombalar, lider kadrolar kayıp, bir tür dağınıklık hali ama sokaklar bir türlü bağıramıyor…

    Peki, sokaklar gerçekten bağıramıyor mu yoksa bağırmıyor mu? İki olasılık da mümkün… Sokaklar hareketlenemiyor olabilir zira polisin KCK yapılanmasına vurduğu darbe nedeniyle örgüt sokakları harekete geçiremiyor olabilir….TAMAMI

  42. Yazan:Ali (Stockholm) Tarih: Ağu 28, 2011 | Reply

    Merhaba herkese, butun yorumlari okudum.yani tabiki tsk hata yapti gecmiste.tabiki savas genel olarak bir cozum degil.ve tabiki kurtlerin haklari cignenmesin artik.egitim, medya ve daha bircok konuda haksizlik edilmis.bunlarin duzelmesi gerek.ama diger yandan bakiyorsunuz kurt milletvekilleri gelmiyor meclise.bir araya gelip gorusme yapmayacaksak nasil anlasacagiz? degil mi.gelsiner.degil ozerklik hatta bagimsiz devlet kurmak istesinler.ama konussunlar.konusmayinca,meclise gelmeyince savasmaktan baska yol kalmiyor ki.genel olarak siddet bir cozum degil biliyoruz.ama kandil bombalaniyorsa, bugun siddet tirmaniyorsa bu en basta BDPnin sucudur.

    Video konusuna gelince. sivillerin oldurulmesi elbette korkunc.ama gercekten oldu mu bu cinayet? ozlem hanimin soyledigi protestolari bir tek BDPye yakin medyalar soyluyor.geri kalan basin kuruluslari bahsetmedi bile.isvecteki gazete ve tv ddurmadi ustunde.gercek olsa yazardi.burada bir suru kurt siginmaci yasiyor.kiyamet kopardi.olmadi hic bir sey. sanirim ozlem hanim aldandi, biraz fevri ve cabuk karar verdi. videonun sahte oldugunu dusunuyorum. Mehmet Beyin verdigi teknik aciklamalari inandirici buldum. herkese saygilarmla.

  43. Yazan:Nedim Tarih: Ağu 29, 2011 | Reply

    PKK 3 kisi vursa olay olur, TSK yüz kati askeri vurmus, kimsenin kili kipirdamiyor. ne is? alin gazeteden bir haber:

    “Raporlarda 1991 ile 2001 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte 815 askerin ‘şüpheli’ bir şekilde hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bundan sonraki 10 yıllık dönemde ise 527 askerin ölümü şüpheli olarak kayıtlarda yer alıyor. Bir taburun 800-900 kişiden oluştuğu dikkate alındığında son 20 yılda 2 tabura yakın askerin ‘intihar’ ve ‘şüpheli ölüm’ sonucu hayatını kaybettiği görülüyor.

    İnsan Hakları Derneği tarafından açıklanan bu rapor, Jandarma Genel Komutanlığı’nın resmî rakamlarıyla da örtüşüyor. Jandarma’nın 2001-2010 yılları arasında sadece kendi bünyesinde kayıtlara düştüğü şüpheli ölüm sayısı 401. Ancak bu rakama 2010 yılı dahil değil. Şüpheli ölümler TSK listelerinde ‘askerî zayiat’ olarak yer alırken, tepki çekmemesi için ailelere bu şekilde bilgi verilmiyor. Ölümler, genellikle ‘kaza kurşunu’, ‘intihar’, ‘elektrik ya da yıldırım çarpması’, ‘yüksekten düşme’, ‘trafik kazası’, ‘eğitim sırasında mühimmat patlaması’, ‘yılan sokması’ ve ‘kalp krizi’ diye sunuluyor”

  44. Yazan:Sibel Tarih: Ağu 29, 2011 | Reply

    Bilmiyorum yani, çok teknik konuşuyorsunuz ama orada çocuklar ölmüş yani, hiç mi kalbiniz sızlamaz?

  45. Yazan:Zeki Tarih: Ağu 29, 2011 | Reply

    Arkadaslar kusura bakmayin ama Kuzey Irak’taki gosteriler filan uydurma.Ne yazik herkes tekrar ediyor.yok filanca kinadi, yok falanca kizdi.herkes pkk’dan dert yaniyor.bu adamlari kahraman halk savascisi gi gostermeyelim lutfen.alin Taraf’in haberi:

    Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani, yeniden çatışmalı ortama dönülmesine PKK’nın artan saldırılarının neden olduğunu söyledi. İran’ın başkenti Tahran’da yaptığı görüşmelerle ilgili Rudaw gazetesinin sorularını yanıtlayan Barzani, Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bombardımanlar ile sınırdaki sorunların çözümü için “kapsamlı diplomatik” bir tavırla “tüm taraflarla” görüştüklerini söyledi.

  46. Yazan:Halil Kara Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Mehmet Yilmaz Bey, size anlatmaya calistigim, getirmeye calistigim elestiriyi simdi daha iyi anliyorsunuzdur umarim. Video dogrumudur, yanlismidir yazinizin meydana getirdigi yorumlara bakin simdi.

    KDP ve Barzani, YNK ve Talabani dune kadar terorist orgutler olarak fislenmislerdi. Simdi birisi Irak Cumhurbaskani, digeride Ozerk Kurdistan Basbakani. Yaser Arafat ve orgutude dune kadar terorist orguttu, ama simdi durum nedir ? Fidel Castro dune kadar terorist olarak fislenmisti vs vs ornekler cogaltilabilir. Bunlarimi tartisacagiz ?

    Bizler simdi burada bu sayfada PKK`nin terorist bir orgutmu yoksa Kurt ve Turk Halklarinin savasini vermeye calisan bir orgutmu oldugunu tartisacagiz, yoksa bu tirmandirilmaya calisilan savasin bu sayfaya (derindusunce) layik bir sekilde tartisarak, derinliklerinemi inmeye calisacagiz ?

    Bu savasin kime veya kimlere faydasi veya zarari nedir, bunlarimi tartismaya calisacagiz ?

    Aksi taktirde, vicdani mi yaklasacagiz, Sibel Hanim`in dedigi gibi, yok olan bu aileye ve binlercesine icimiz mi sizlayacak ?
    Neticede bu aile bombardimanda yok olmus, bu kesindir, ister bu bombardimanda olsun ister daha onceki bombardimanlarda olsun, sonucta yok olmus binlerce, onbinlerce can gercegi var.

    Teknik ve yuzeysel, alisilagelmis tartismalar yerine, olaylarin birazda derinine inmeye ne dersiniz ?

    Bu sayfanin ismine haksizlik yapmadan lutfen…

    Saygilar…

  47. Yazan:Ali Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Barışçıl çözüm şansının yok olmak üzere olduğu bir süreçte, barıştan, demokrasiden yana herkesin öncelikle, halkların barış talebini yüksek sesle dile getirmesi gerekirdi. TSK’nın sivilleri öldürdüğüyle ilgili video düzmece mi? ya da ‘Kandil’in yeni muhipleri, eskiden ne diyordu?’ gibi tartışmalar, kafa karıştırıp, bu hayati duruştan bizi alakoyarak, istemeden de olsa, savaş lordlarına hizmet ediyor. hele etrafınızda birileri ‘Sri Lanka’yı ağızlarına sakız ederken, gerçekten adil bir barış mı istediğimizi yoksa savaşın ‘gönülsüz’ bir işbirlikçisi mi olduğumuzu aynaya bakıp, sorma zamanıdır.

  48. Yazan:MY Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Halil Bey Selam,

    Video dogrumudur, yanlismidir yazinizin meydana getirdigi yorumlara bakin simdi.

    Bu sahtekârlik da savas lordlarinin ekmegine yag sürdü.

    Binlerce insana servis edilen bir videonun sahte olup olMAmasi önemlidir. Ergenekon konusunda saglam duramayan Kürt miliyetçilerinin sayisi az degil. Sirf AKP’nin isine yarar diye faili meçhul konusunda susanlarin sayisi az degil. 80.000 masum Kürdün canina kiyilmis bir Dersim karsimizda dururken böyle bir sahte videonun üretilmis olmasi masum degil kanaatimce. Amaç Kürdlerin hakkini savunmak midir yoksa AKP’ye çelme takmak midir? Sahte video üretimi ister istemez gerçek videonun YOK olabilecegini düsündürüyor. Yani gerçekte sivillerin ölMEdigini.

    Yaser Arafat ve orgutude dune kadar terorist orguttu, ama simdi durum nedir ? Fidel Castro dune kadar terorist olarak fislenmisti vs vs ornekler cogaltilabilir.Bunlarimi tartisacagiz ?

    Arafat ve Castro hiç bir zaman “temiz” olMAdilar. “Bunlarimi tartisacagiz ?” derken ne demek istiyorsunuz? Castro’nun iskencelerini, Arafat’in öldürdügü masum yahudileri halinin altina mi süpürelim? vicdanimizi solcu/sagci/Müslüman aidiyetine mi endexleyelim? umarim aradiginiz “derinlik” bu degildir.

    Bizler simdi burada bu sayfada PKK`nin terorist bir orgutmu yoksa Kurt ve Turk Halklarinin savasini vermeye calisan bir orgutmu oldugunu tartisacagiz

    PKK nedir? ideolojik olarak Kürt milliyetçiligini ve marxizmi bagdastirmis bir örgüttür. Sadece bu bile yeterince tuhaf. Geçelim. Siyasi taleplerini insan öldürerek ifade eden bir örgüttür. Okuduysaniz Mao’nun kaleme aldigi gerilla taktiklerini kullaniyorlar. Ama Mao kadar basarili olamiyorlar. Sebebi de oryantal oluslari. Yani bir lider etrafinda her sey toplaniyor. Organizasyon “zeki” degil. Meselâ Dev-Sol için ayni sey söylenemez. Sehir gerillasi taktikleri uygulamis Alman Baader-Meinhof kibi de “zeki” bir ekipti. Bunun için liderin yakalanmasi örgütü çökertmiyordu.

    Bu savasin kime veya kimlere faydasi veya zarari nedir, bunlarimi tartismaya calisacagiz ?

    Kime faydasi var? PKK uzun yilar önce ideallerinden uzaklasti. “Embedded” bir terör örgütü oldu. Yani Türk Kontr-Gerillasi tarafindan manipüle ediliyorlar. Italyan Brigate Rosse gibi oldu akibeti. Bakin Kürt milliyetçileri biraz okusa, mesela Aldo Moro’nun kaçirilmasi ve öldürülmesi üzerine arastirma yapsa ne kadar iyi olur:

    “1963 – 1968 ile 1974 – 1976 tarihlerinde İtalya Başbakanlığı yapan Hristiyan-Demokrat lider Aldo Moro 16 Mart 1978‘de Kızıl Tugaylar adı verilen Komünist bir örgüt tarafından kaçırıldı ve öldürüldü.

    Daha doğrusu İtalyan hükümeti’nin bize anlattığı resmî şekil buydu. Aldo Moro o dönemin “öcüsü” hem de komünist bir örgüt olan Kızıl Tugaylar‘ın elinde 55 gündür rehin bulunuyordu öldürüldüğünde. Peki, bir cinayet işlendiğinde yapılacak ilk şey nedir? Elbette bu cinayet kime yaradı diye sormak.

    Şimdi zamanı 55 gün geriye alalım ve Aldo Moro’nun kaçırılmadan önce nelerle uğraştığına bir bakalım.

    Rastlantıya bakın ki Moro’nun kaçırıldığı gün (16 Mart 1978) İtalyan Parlamentosu’nda çok özel bir toplantı için hazırlık yapılıyor. Meclisin üçte biri komünist milletvekillerinin elinde. Yıllardır süren “Sovyet uşağı komünistler” ile “ABD uşağı burjuva” çekişmesine son verecek”

    TAMAMI

  49. Yazan:MY Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Barışçıl çözüm şansının yok olmak üzere olduğu bir süreçte, barıştan, demokrasiden yana herkesin öncelikle, halkların barış talebini yüksek sesle dile getirmesi gerekirdi. TSK’nın sivilleri öldürdüğüyle ilgili video düzmece mi? ya da ‘Kandil’in yeni muhipleri, eskiden ne diyordu?’ gibi tartışmalar, kafa karıştırıp, bu hayati duruştan bizi alakoyarak, istemeden de olsa, savaş lordlarına hizmet ediyor. hele etrafınızda birileri ‘Sri Lanka’yı ağızlarına sakız ederken, gerçekten adil bir barış mı istediğimizi yoksa savaşın ‘gönülsüz’ bir işbirlikçisi mi olduğumuzu aynaya bakıp, sorma zamanıdır.

    Kürt milliyetçileri neden birden bire barisçi oldu? Neden bugün söylediklerini Kandil saldirisindan önce söylemiyorlardi? Yenilme korkusuyla sinmek baska seydir, samimi biçimde baris istemek ise bambaska bir sey.

    Türkiye insani aktif bir biçimde seçime katildi ve herseyden önce TBMM’nin mesrulugunu teyid etti. Konusma, anlasma ve pazarlik yeri olarak tayin edilmis bir TBMM var. AKP, BDP, PKK, … hiç kimse barisi tek basina ya da ötekilere ragmen getiremez. Herkes üzerine düseni yapti mi? Meclise gelip konustu mu? Yoksa anlamini bile tarif edemedikleri kavramlar için “ölüm / Savas / cenaze” vurgusu mu yaptilar? “Sivil ittatsizlik, Statü, Özerklik” gibi kavramlari tarif edemeyen ama bunlar için “kanli ya da kansiz” mücadeleye hazir oldugunu iddia eden Kürt Milliyetçilerine güvenebilir miyiz?

    İslam için “tamamen iyileşmemiş eski bir hastalık” diyen, Kur’an kursuna molotof atan, Islâm’i kendisine düsman kabul etmis bir BDP var karsimizda. BDP söz ve eyleminden KAN / SOY /IRK vurgusunu çikarmadikça AKP’nin sahinlerini gidiklamaya devam edecek.

  50. Yazan:Mesut Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Bunlar iceriye degil, disariya yonelik goruntuler bence. Avrupa’yi, ABD’yi, Birlesmis Milletler’i kandirip, uzerimize kiskirtmak icin tezgahlanmis. Malum, batili gucler de bayiliyor boyle “mazlumu korumaya” Kendilerini boyle tatmin ediyorlar 2-3 asirdir. PKK tamamen baristan umudunu kesmis, her yerde kaos arayan, hayattan hicbir beklentisi kalmamis, yasamla olum arasinda bir fark goremeyen militanlardan olusuyor.

  51. Yazan:N. Kozan Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Bir de bu yönü var:

    “3 ay önce sivil anayasa tartışmaları vardı. Ne oldu da şiddetin dozu arttı?” sorusuna Bakan Eker, “Türkiye’de ne zaman demokratikleşme ve sivilleşmeyle ilgili çok büyük bir adım atılıyor, sivil anayasa hazırlığı başlıyor. Terör örgütünün işine gelmediği için bu düzenlemeler, barış içerisinde Kürt sorunun çözümü politik çıkarlarına ters olduğu için bu baltalanıyor. 2007’de de bu tür olaylar oldu. 2007’deki seçimlerden sonra da anayasa çalışmaları içerisine girdik o zaman da Dağlıca, Aktütün gibi saldırılar oldu.” şeklinde cevap verdi.

  52. Yazan:Ali Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Kürt milliyetçileri neden birden bire barisçi oldu? Neden bugün söylediklerini Kandil saldirisindan önce söylemiyorlardi?
    Bu doğru değil. BDP her zaman barışı savundu. Yaptıkları uyarıları, savaşsever medyamız “tehdit” olarak yansıttı. oysa görünen köy kılavuz istemez. bana da sorsalar, “adil bir çözüm umudu kalmayan bir hareket, oturup, yok edilmeyi beklemez herhalde” derdim. çözüm yolunun tıkanması süreci, seçilmiş belediyeci ve siyasilerin tutuklanmasıyla, yani siyasete hukuk yoluyla darbe yapılmasıyla başladı. seçimler öncesinde başbakanın söylemi, AKP’deki şahinlerin başında bizzat kendisinin olduğunu gösterdi. “artık Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır” ne demek? bu topraklarda PKK olmadan çok önceleri de Kürt isyanları vardı. TRT şeş açıp, Kürt realitesini güya tanımakla, sorun bitti mi? bugünkü gazetelerde çıkan ilanda Başbakanın Bayram mesajına bakın: “Tek millet…” diye başlıyor hala. kim kime güvenecek bu durumda? Başbakan ne zaman ittihatçı oldu?

    Türkiye insani aktif bir biçimde seçime katildi ve herseyden önce TBMM’nin mesrulugunu teyid etti.
    doğru; BDP ve demokratik bir çözümü destekleyenlerden oluşan Blok 36 vekil çıkarınca, hepimiz “artık akan kan bitecek, demokratik bir anayasa yapılacak” diye umutlanmıştık. sonra ne olduğunu hepimiz biliyoruz. ‘ileri demokrasimiz’de, düşüncelerinden ötürü yargılanan insanların vekillikleri, onlara oy verenlerin siyasi iradeleri engellendi. AKP bu sorunu çözmek için en statükocu yolu seçti: önce karşı tarafı zayıflatmak ve olabildiğince az hak tanımak. bu tercih, her zaman olduğu gibi, Türk ve Kürt yoksullarının canına mal oluyor.

    Bu tartışma ilelebet sürdürülebilir. “ama Kürtler de şöyle yaptı, hükümet de böyle yaptı” diye… kimin samimi olduğu, kimin haksız olduğunu tartışmanın değil, savaşa karşı tek yürek olmanın öncelikli olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.

  53. Yazan:Ali Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    Bu arada, ben BDP’li değilim. Muhammed Cihad Saatçioğlu’nun yoldaşıyım. herkesin Ramazan Bayramı’nı kutlarım ve umarım, bir dahaki bayramlara kimsenin evinde matem olmadan gireriz.

  54. Yazan:çuvaldız Tarih: Ağu 30, 2011 | Reply

    PKK tamamen baristan umudunu kesmis, her yerde kaos arayan, hayattan hicbir beklentisi kalmamis, yasamla olum arasinda bir fark goremeyen militanlardan olusuyor.(Mesut)

    PKK’nın barış istediğini ve sonra bilemediğimiz ne olup bittiyse artık (!) barıştan umudunu kestiğini sanmak tam bir gaflet.

    PKK , şiddet üretebildiği müddetçe var. Barış sekteye uğradığında ya da barışın önüne bir engel çıkarıldığında (umutsuzca!) şiddete başvurmuyor. Bu ikisinin arasında oldukça bariz fark var. Kısa ve uzun vadede şiddetten KAZANIYOR! Her açıdan şiddet, PKK için altın yumurtlayan kaz! PKK mevcut durumdan daha çok kazanacağını(barış=ekonomik özerklik/statü?) düşünmediği müddetçe de bu kazı kesmez, şiddeti nihayetlendirmez. Şiddeti kesse Kürt halkı KAZANACAK. Siz olsanız kazananların değişeceği bir barışı arzular mıydınız? Ben olsam bu durumda pazarlık masasına bile oturmazdım.

    BDP neden mecliste yok?
    Güvenmediği devletin bir siyasi partisi olarak mecliste olmak için Kürt halkının oylarına talip olmak demek barışçıl bir vaatte bulunmak demek. BDP kimin için, neye istinaden Kürt halkına vaat ettiğinden VAZGEÇMİŞtir? Sebep? Barış isteyen olan bir PKK, siyasi ayağına ne talimat verirdi?
    Sanırım senelerdir başvurduğu şiddet eylemlerinde artık profesyonelleşmiş bir PKK’nın barıştan tamamen umut kestiğini artan şiddet dozundan anlamadınız! BDP’nin meclise girmemiş olmasını acaba siz, “ barıştan tamamen umut kesildiği ve artık elde kalan tek çarenin/çözümün de ”ölümüne şiddete başvurmak” şeklinde anlamış olabilir misiniz?
    Halka yansıdığı kadarıyla bile olsa açılım sürecinde gerçekleşenler PKK’nın amacını gözler önüne seriyor.
    PKK’nın barış umudu, piyango bileti almadan büyük ikramiyenin çıkmasını umud etmeye benzetilebilir ancak!

  55. Yazan:Ölümler komiktir kimilerine Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

  56. Yazan:sevim Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    Olaylari Kürt-Türk filtresinden okumayi birakmak gerek demiş Mehmet bey-haklı olarak. Bence de olaylara aidiyet duygusuyla yaklaşmamalı. Zira işin içine aidiyet girdiğinde hem olaylarıN objektif değerlendirilmesi hem de meseleye vicdan penceresinden bakılması güçleşiyor. Yani açıkçası kendimizi her nasıl tanımlıyor ve nereye ait hissediyorsak bu tuzağa düşmemeliyiz. Ayrıca aidiyet duygusu dışında, gerek devlet ağzıyla gerekse de örgüt(PKK) ağzıyla konuşulmasının da barışa ve çözüme katkı sunacağını düşünmüyorum. Düşünmüyorum çünkü salt bu pencereden bakıldığında örgütün de devletin de izlediği yolun” taraflara” göre bir şekilde meşruiyet(!) zeminine oturtulması işten değil. Dolayısıyla da haklı çıkma ve savunma merkezli sonu gelmeyen tartışmalar sürer gider. Oysa bugün ihtiyacımız olan şey, haklı çıkma gayretinden çok her yanımızı saran yangını söndürebilmektir. Yoksa, sen yaptın ben yaptım’la enerjemizi boşa tüketir ama bir arpa boyu yol alınmaz.

    Bu bağlamda, evet BDP’nin pekçok hatası var. Körü körüne AKP karşıtlığı başta olmak üzere, statü talebinden sivil itataatsizliğe, barış söyleminin altını dolduramayışından şiddetle arasına mesafe koyamayışına kadar bir yığın hatası var. Lakin AKP’nin de sütten çıkmış ak kaşık olmadığı da unutulmamalıdır. Ayrıca Erdoğan’ın seçim öncesinden başlayarak milliyetçi söylemlerde MHP’li Bahçeli’yi solldığını da belirtelimn.

    Dolayısıyla bu şiddet sarmalına batmada BDP kadar AKP’nin de sorumluluğu var…Erdoğan, ne hikmetse, Kürt sorunu bitmiştir demekle kalmayarak “tekçi” söylemleri dilinden düşürmez oldu. Peki bu milliyetçi söylemler bir şekilde karşıtını üretmez mi? BDP haklıdır demiyorum ama bu tip kışkırtıcı bir dil en nihayetinde karşı milliyetçiliği beslemekte ve dolayısıyla karşılıklı hatalar bizi başladığımız noktaya savurmaktadır. Tabi ki bu, BDP’nin hatalarına gerekçe teşkil etmez ancak sonuçta arzu edilmeyen bir döngü de kaçınılmaz oluyor.

    O halde kamplaşma ve kutuplaşmadan özenle kaçınarak şu yangını nasıl sönderceğimizin çarelerini aramaya koyulalım. Bu da sanırım az biraz empatiyle başarılabilir. Yani molotoflara, mayınlı tuzaklara karşı en başta Kürtlerin; dağları, taşları, insanları…bombalamayı çözüm sanan zihniyete de Türklerin karşı çıkması gerekir. Sonbuçta ölenler İNSAN. Kan davası mantığıyla 30 yıldır bu sorun çözülmedi. Ve bu mantıkla da çözülmeyecek…En azından bu gerçeği görelim.

  57. Yazan:A.Altan Yutmadı! Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    Ahmet Altan bu yalanları yutmadı:

    Geçenlerde bir faciaya tanık olduk.

    PKK’ya yakın ajanslar, “Türk uçakları tarafından vurulup öldürülen sivillerin” resimlerini yayınladı.

    Çoğunluğu çocuk yedi sivil.

    Yanmış, kavrulmuş, parçalanmış bedenlerinin resimleri.

    Genelkurmay, bir iki gün sonra bir açıklama yaptı.

    “O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” dedi.

    “Bizim uçaklarımızın attığı bombalar düştükleri yerde en aşağı sekiz metre çapında bir çukur açar, hâlbuki bu sivillerin vurulduğu arabanın çevresinde böyle bir çukur yok, arabanın yanındaki duvar bile sağlam duruyor, bu ölümler bizim bombalarımız sonucu gerçekleşmedi” diyerek açıklamasının mantıklı gerekçelerini de ortaya koydu.

    Uydu fotoğraflarını da delil olarak yayınladı.

    PKK, buna bir cevap vermedi, sustu, sanki ortada böyle bir sorun yokmuş gibi davrandı.

    Bu savaştır, iki tarafın da yalan söyleyebileceğini, olayları çarpıtabileceğini baştan kabul etmek gerekiyor ama Genelkurmay’ın bu açıklamalarına PKK’nın bir cevap verme zorunluluğu var.

    Belki Genelkurmay’ın elinde, “çukur açmayan ama sadece vurduğu yeri yakan” bir bomba bulunuyor ya da başka bir silah türü kullanıyor, bunları bilemiyoruz, bunları açıklayacak olan “siviller öldürüldü” iddiasını ortaya atan PKK.

    Genelkurmay yalan söylüyorsa bunu açıklasın, o yedi sivilin hesabı TSK’ya sorulsun.

    Ama bu olayı PKK “sessiz” geçiştiremez.

    O sivilleri birisi bombayla parçaladı.

    Parçalayan, bombardıman uçakları değilse, kim?

    Bombardıman uçaklarıysa, nasıl, hangi silahla?

    Çoğu çocuk yedi sivil Kürt’ün nasıl parçalanarak öldürüldüğünü PKK “mantıklı” bir şekilde açıklayamazsa, o “ölümlerin” hesabı ona yazılır.

    Bu da, kolay ödenecek bir hesap değildir.

    Hele bu çağda, bu zamanda.

  58. Yazan:B. Tosun Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    Taraf iyi bir gazete ama her meseleyi arastiracak imkanlari yok.kazayla olsa da milliyetçi ve siddet yanlisi olan kimi kürtlerin borazani gibi oluyor bazan. BDP = Kürtler = PKK gibi bir tablo ciziyorlar.halbu ki kürtlerin en assa yarisi PKK ve BDP’yi desteklemiyor.

  59. Yazan:Hasan (Berlin) Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    Berlin’de hali satan bir dükkanimiz var. PKK kaç defa harac topladi.vermedik cami cerceveyi indirdiler.Amcamin kahvesini yaktilar.polis seyirci.Taraf dediginiz gazete bunlari da yaziyor mu? yoksa “vicdan” dedikleri sadece tek TARAF’li mi calisiyor?

  60. Yazan:CV Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    THK’nin kullandigi bunker buster oyle patlamaz, boyle patlar:

  61. Yazan:CV Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

  62. Yazan:CV Tarih: Ağu 31, 2011 | Reply

    patlamadan sonra kalan krater de bunun gibi bir seydir, birak naylon torba ya da ceset bulmayi jeepin kirintisi kalmaz, yolun bile kirintisi kalmaz. PKK’nin rejisorlerine, artislerine soyleyin, bu defa oscar veremeyecez, bir dahaki calismalarinda kazma kurek alip iki gun cukur kazmalari lazim boyle bir krater acmak icin :))

    not: Taraf’taki gastecilere demeyin, gasteci okuluna gitmeleri lazim bir 5/10 sene daha:

  63. Yazan:sevim Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    Yazmayayım dedim ama yazmadan geçemeyeceğim. Merak ediyorum acaba sivil insanların öldürüldüğü iddia edildiği bu olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığının hiç mi önemi yok? Ya da ne bileyim tek sorun, bu olayda TSK’nın sorumluluğunun olmadığını kanıtlamak mıdır? Sonuçta savaş böyle bir şeydir. Kim, savaşın sıradanlaşarak hüküm sürdüğü bir ortamda bu tür insanlık suçlarının yaşanmayacağını garanti edebilir? Terörist diye öldürülen çobanlar mı dersiniz, masum siviller mi dersiniz, bu ülkede bırakınız kırda oynayan çocukların (Ceylan Önkol) havan mermeleriyle parçalanması, vatani görevini yapmakta olan askerler dahi yanlışlıkla(?) öldürülüp örtbas edilebiliyor. Şimdi devleti, TSK’yı vs. aklama adına işi gücü bırakıp savunma muduna geçip iştahla bombalı videolar yayınlayarak vicdanını rahatlatmaya çalışan katılımcılara sormak lazım: bu ve benzer olaylar yaşanırken masum insanların sıradan hedef yerine konarak öldürülmesi sizi hiç mi rahatsız etmiyor?

    Tamam, TSK yapmamış olabilir. Ayrıca PKK da mezar kazıcıları gibi sırf acılar üzerinden toplumu kin ve öfkeye yöneltmek adına olayın üstüne akbaba gibi atlamış olabilir ki, PKK’nın ilk yaptığı bir şey de değil bu. İyi de birilerini aklama gayretkeşliğine soyunmak, PKK’nın kurmaca suçlamasından çok mu daha vicdani/ahlaki bir tutum mu?İçinde çocukların olduğu yedi masum can var ortada. Yani onlar her şeyden önce insan! Fakat ne hazindir ki karşılıkl suçlama rekabetiyle meselenin bu kısmı unutulmuş gibi görünüyor. Dahası konuyu gündeme taşıyan Taraf gazetesi aşırı milliyetçilerce neredeyse linç edilecek! Yazık ya insan yaşamı bu kadar mı ucuz?

    Hasılı TSK yapmamış olabilir, ancak Özlem hanımın da isabetle belirttiği gibi asıl mesele savaş ve militarizm mantığının her türlü insanlık suçunun işlenmesine açık olduğudur. Her kim tarafından gerçekleşmişse olay gerçektir ve yaşanmıştır. Pek çok kaynak da bunu doğruluyor. Ha, İran ordusu tarafından mı gerçekleşmiş, Suriye’nin mi olayda parmağı var, yoksa K.Iraktaki gizli yapılanmalar ya da PKK’nın bizzat tezgahladığı bir eylem midir tam olarak netleşmiş değil. Zira O bölge güç ve hakimiyet uğruna farklı örgüt ve devletlerin sıcak çatışma içinde olduğu, insan kayıplarının sıradan zayiatten sayıldığı bir yer. Bildiğimiz tek şey PKK’nın bu insanlık dramından faydalanmak istediğidir. Hadisenin trajedi boyutunun kendilerini (PKK) zerre kadar ilgilendirdiğini de sanmıyorum. Fakat PKK’nın bu kirli ve bir o kadar da çirkin yüzünü deşifre etmek adına gözümüzün içine sokarcasına “bomba öyle değil, böyle olur” tarzından bombalı şovların yayınlanması da bir o kadar çirkindir.
    Not:Eleştirim, makalenin yazarına değildir. Elbette PKK’nın infial yaratma amacıyla insan ölüleri üzerinden iftira üretmesi kabul edilebilir bir durum değildir ve sorgulanmaladır. Ancak bazı yorumlar maalesef bu niyet ve maksadı aşmıştır. İşte savaş ve militarizm bir şekilde en saf ve masum olduğunu iddia edenlerimizin ruhlarını dahi kirletebiliyor. Sanırım insanlığın başına bela olmuş şer odaklarının insanlık suçlarını sorgulamak kadar, savaş sarmalına kaptırarak hastalanmaya terkettiğimiz ruhlarımızı sorgulamakla başlamalıyız. Zira kaybettiğimiz sadece savaşa kurban verdiğimiz canlar değil;aklımız, vicdanımız, ruhumuz da yitip gidiyor biz farkında olmasak da.

  64. Yazan:Ozan Sagon Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    Haklisiniz Sevim, masumiyeti kaybettik coktan.TSK itibarini oyle bir yitirmis ki kimse cikip “bizim ordumuz boyle sey yapmaz” diyemiyor. Ama TSK’nin suclari PKK yi aklar mi? o da degil. Yanliz MY’nin deyimiyle BOZKÜRTLER gercekten suclular bu son durumda. Bir kere BDP meclise kosa kosa gitmeliydi. “Evet, gecmiste savastik ama artik konusma zamani” diyebilirdi. OHAL zamaninda daga cikmis bir pkkli genci suclamak kolay degil. adamlar resmen mecbur edildi. ama TR ayni TR degil artik. yani olmasin istiyoruz. AKP’nin sahinlerini zayiflatmanin tek yolu demokrasi. turk halkinin icindeki militarizmi zayiflatmanin yolu da bu. ama pkk gitti 40 insan oldurdu son bir ayda. BDP/KCK bir sekilde sahip cikiyor buna. Yani AKP veya TSK sütten cikmis ak kasik degil ama son zamanlarda yukselen siddetin birinci sorumlusu BOZKÜRTLER ya da milliyetci / irkci kurtlerdir diye dusunuyorum.

  65. Yazan:logic Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    olay yerini gidip görmeden yapılan yorumlara bak. sanırsın ki hepsi uzman. atıp tutmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

    PKK yalan söylese, bunu oturduğunuz yerden mi anlayacaksınız ?

    mesele sivil ölümleri mi değil mi? sanki daha önceki TSK Kuzey Irak operasyonlarında sivil ölmedi. Onu neden kimse hatırlamıyor?

    çukurlaşıyorsunuz giderek.

  66. Yazan:CV Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    @logic,
    bak kemalistler kac senedir darbesizlikten ne hale geldiler, kargacik burgacik oldular. insan gibi herkes oyunu kullanacak, secilen meclise gelecek.

    silahli siyaset devri kapaniyor anadolu torpahlarinda. kemalistler alisti. sen de alisacaksin. ya da muzelerde ici samanla doldurulmus nadir parcalar gibi olacaksin. biletle gelip gorecek insanlar seni.

  67. Yazan:Beagle Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    olay yerini gidip görmeden yapılan yorumlara bak. sanırsın ki hepsi uzman. atıp tutmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.(LOGIC)

    Sayın Logic,

    Türk milli basketbol takımının Portekiz’i yendiğine inanıyor musunuz ?
    Litvanya’da mıydınız o gün ?
    Basketbol uzmanı mısınız ?
    O halde atıp tutmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

    Sayın Logic,
    Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyor musunuz ?
    Hiç dünyayı atmosfer dışından, uzaydan gördünüz mü ?
    Astronomi, jeoloji ya da Evrenin oluşumu konusunda bir uzmanlığınız var mı ?
    O halde atıp tutmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

    Sayın Logic,
    İngilizce “logic” kelimesinin “mantık” anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
    Siz internette gördüğüm en mantıksız yorum yazan yorumculardan birisiniz.

  68. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    olay yerini gidip görmeden yapılan yorumlara bak. sanırsın ki hepsi uzman. atıp tutmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

    PKK yalan söylese, bunu oturduğunuz yerden mi anlayacaksınız ?

    mesele sivil ölümleri mi değil mi? sanki daha önceki TSK Kuzey Irak operasyonlarında sivil ölmedi. Onu neden kimse hatırlamıyor?

    çukurlaşıyorsunuz giderek.

    @logic bir takım “uzmanlar” çıkıp ağzımızın payını versinler o halde. iddia ortada. var mı karşı argüman? ayrıca neyin uzmanı Allah aşkına havada jetin modeli değişiyor biraz dikkat ve bir çift göz kafi bunun için. tsk’nın daha önce yaptığı yanlış işlerle ilgili bu site onlarca eleştiri yazısı yazdı. biraz hakkaniyetli olalım.

    tsk’nın daha önce yaptığı sivil “katliamlarla” bu konunun alakası yok. biz burada yapılan en son operasyondaki iddiaları tartışıyoruz. ve pkk bu konuyla ilgili yalan söylüyor. bir yalan üzerinden propaganda yapıyor mevzu budur muğlaklaştırmayalım.

  69. Yazan:Aylin Kozan Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    @Logic, hakli oldugunuz yerler var ama cok duygusalsiniz. Biraz daha MANTIK lütfen 🙂

  70. Yazan:logic Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    @CV

    asıl sizin gibiler müzelik olacak bir gün. o gün Kürt Sorunu çözülmüş olacak. ama siz var olduğunuz sürece çözülmüyor bu meret. bir sussanız halbuki 2 dakika 🙂 biraz tarih bilseniz bir de.

  71. Yazan:logic Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    @Beagle

    manipülasyonun zirvesine çıkmışsınız bakıyorum. birilerinin yalan söyleme ihitmaline bakarak karar veririz di mi çoğunlukla bir şeye inanıp, inanmamaya. hala ABD’nin aya gittiğine inanmayanlar var mesela. ben inanıyorum çünkü ABD’nin bu konuda yalan söyleme ihtimalini zayıf görüyorum. üzerinde konuştuğumuz konuda ise hem PKK’nın hem de TSK’nın yalan söyleme ihtimali yüksek. o zaman napıcaz? 2 tarafı da dinleyip bir karara varmaya çalışıcaz. hangi tarafın kanıtları ağır basarsa artık. fakat nihayetinde hep bir kuşku olacak çünkü manipülasyona son derece açık bir konu. hal böyleyken kendinizden %100 emin tutumunuz, kanıtlara dayanarak değil, kişisel düşünce dünyanıza dayanarak konuştuğunuzun açık göstergesi değil de nedir?

    bu sitede yorumlarım sıklıkla yayınlanmıyor artık, o yüzden konuyu daha fazla uzatmıyorum.

  72. Yazan:İzmirli Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    Bozkürtler güzelim Kadıköy’ü birbirine kattı. Otobüs duraklarını paramparça ettiler. Vitrinlerini kırdığınız o zavallı çiçekçiden ne istediniz? Çiçekleri bile çiğnediniz. Çiçek öldüren özgürlük savaşçısı olur mu? Dükkânlarını kırıp döktüğünüz esnafı tanıyorum, haydi yarısı demeyeyim, en az üçte biri Kürt onların. Ne istediniz ekmeğini kazanmayana çalışan esnaftan? Uyanın artık. Amaçsız bir biçimde hareket ediyorsunuz. Şiddet için şiddet yapıyorsunuz. Meşru müdafa değil. Özgürlük ya da özerklik değil. Kendi ezikliğinizi, aşağılık komplekslerinizi dışa vuruyorsunuz.

  73. Yazan:logic Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    @Olcayto Tan Haskol

    ben konunun TSK-PKK arasındaki bir tartışma olduğuna inanıyorum. uzmanlar da katılabilir tabi ama bomba videolarıyla bu iş olmuyor işte.

    takip ettiğim kadarıyla PKK çukurun fotoğrafını koydu ve açıkladı da daha önce neden olmadığını. Kuzey Irak Kürt Yönetimi de 7 sivilin öldüğünü doğruluyor. Hal böyleyken hala TSK’ya mı inanacaksınız ? E inanın ama sanki mutlak bir gerçekten bahsediyormuşçasına konuşmayın en azından. Neticede inançtan öteye gidemiyorsunuz çünkü. Bir uydu fotoğrafı yetmiyor gerçek için.

  74. Yazan:Asuman Yek Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    Bütün yorumları okudum ve videoları seyrettim. Gerçekten teşekkürler. İnternet üzerinde bu konuda bundan daha zengin bir sayfa bulunduğunu sanmıyorum. İtiraf edeyim videoyu ilk seyrettiğimde midem bulanmıştı. Kurbanların resimlerini görünce sırtımdan soğuk terler aktı. Bizim ordumuzun böyle bir şey yapmış olmasını istemedim. Yanlış anlamayın lütfen. Türkler hiç suç işlemez demek istemiyorum. Ama artık elbette bu bitsin istiyoruz. Uzatmayayım, kendimi de sorumlu kabul ettim haliyle.

    Fakat buradaki tartışmayı takip edince şunu sordum kendime: Bir kavime olan öfkemiz onlara karşı adil olmamıza engel değil. Peki bir kavime olan acıma duygumuz onların her yaptığını tasdik etmeyi gerektirir mi? Meselâ Somali halkına acıyoruz. Peki bir kadına tecavüz eden somaliliyi de affetmek gerekir mi? Bu saçma olur.

    Demek istediğim, Kürtlere acıyoruz. Evet. Dilleri yasaktı. Başka türlü haksızlıklara maruz kaldılar. Ama şimdi çoluk çocuk herkesin geçtiği bir yolun altına 40 kg patlayıcı koyan adam sırf Kürt diye bunu affetmeli miyiz? Ya da bu sayfada söylendiği gibi insanların mezarlarını açtılarsa? Şahsen ölmüş olsam bile mezarımın açılmasını, vücudumun parçalarının dekor gibi kullanılmasını istemem. Eğer PKK’lılar bu ölüleri başka yerden getirdilerse bu da ortaya çıkmalı. Fotoğrafları çektikten sonra bir cenaze namazı bile kılmamışlar. Orada kurda kuşa mı terk ettiler cesetleri? Gerçekten çok yazık.

  75. Yazan:Voyager Tarih: Eyl 1, 2011 | Reply

    Bir sürü forumda paylaşılıyor bu sayfa ve verilen bilgiler. Katkısı bulunanlara teşekkürler.
    Kararsız kaldım. Kim haklı? Bir yanda darbeci ve ergenekoncu bir ordu. Diğer yanda terörist bir PKK. Evet. TSK sivil öldürmüş olabilir. Ama PKK’nın haklı olduğunu savunan yorumcular neden kişileri ve değerleri yargılıyorlar? “Siz şöylesiniz, siz böylesiniz, taraf tutuyorsunuz, vs”. Neden sorulara cevap vermiyorlar? Gerçekten anlamak için soruyorum. O bomba patlarken o duvar nasıl yıkılmaz? O insanlar yanarken o naylon torbalar neden yanmadı? Fotoğraf makinesi neden yanlış tarihi gösteriyordu?

  76. Yazan:logic Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    @Aylin Kozan

    aslında burada mantıklı olan tek kişi benim. diğer herkes taraftarlığıyla yaklaşmış konuya. yoksa duygusallığıyla mı demeliydim.

  77. Yazan:Beriwan Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    Lanet olsun, Kürd adina cam cerceve indirene, Kürd adina insan yakana lanet olsun! Bu sapiklarin ÿuzunden ‘Kürdüm’ demeye utanacagimiz gunler gelecek 🙁

  78. Yazan:Ozan Sagon Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    @Logic, egosentrik olmayi birakiniz, kendinizi dünyanin merkezi ve hakikatin tek referansi gibi görerek kürtlere yardim edemezsiniz. inandirici degilsiniz.

    Saygilar, Ozan

  79. Yazan:Şiwan Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    Kürd bugünlerde bu haldeyse bunun birinci sorumlusu Türk ulus devletidir. Tektipleştirici baskılar olmasaydı Kürd-Ermeni-Türk-Rum… kaynaşarak bir ulus olabilirdik. Ama bir de eskinin suçlarıyla, işkenceleriyle yaşanmaz ki 🙁 Biz Kürdler olarak ne istiyoruz? Statü? Özerklik? Siyasi bir projemiz var mı? BDP bu sorulara cevap getirmeliydi. Biraz geç oldu.

  80. Yazan:Prof. Dr. T. Aymaz Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    Cemile Hanım’ın son makalesine koyduğu başlığı görünce kafamda bir flaş çaktı : Ester Benbassa’nın yazdığı kitabı hatırladım : « Bir kimlik olarak ızdırap »
    Evet… Kürtler ne yazık ki Avrupa Ermenileri ve İsrailliler gibi oldular. Çekilen ızdıraplarda kimliklerini kaybettiler. Bugün “Kürt gibi börek yapmak” ya da “Kürt gibi şarkı” söylemek zorlaştı. BDP’li, KCK’lı ve PKK’lı toplum mühendisleri Kürtlere rağmen bir Kürtlük tarifi yaptılar: “Kürt gibi taş ve molotof atabiliyor musun? Sen onu söyle!” Pusu kurmadıysan, Kur’an kursu taşlamadıysan, garibanların öğrenci yurdunu yakmadıysan Kürt olamazsın.
    “Türk’ten nefret etmeye” endeksli bu kimlik gerçek Kürt kimliği değil. Zorla Türkleştiren milliyetçiler gibi, vatanı zorla sevdiren ırkçılar gibi Kürt milliyetçileri de Türk’e endeksli. Hıran Dink’in aleyhine dava açılmasına sebep olan makaleyi hatırlıyor musunuz? Hani şu “Kanındaki Türk zehirini at, yerine umut doldur” mealindeki satırları? Evet. Kürtler zihnen zor durumda. Fikren zor durumda. Çünkü kendi çıkarları doğrultusunda sevmekten ve nefret etmekten uzaklar. Zorla sevdirilen bir Türklükten kurtulmak isterken zorla nefret ettirilen bir Türklüğün kucağına düştüler.
    İçinde bulundukları kimlik bunalımı askerî operasyonlardan çok daha fazla zarar verecek onlara. Çünkü Türk sayesinde Kürt olunmaz. Türk’e rağmen de Kürt olunmaz.

  81. Yazan:Welate Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    merhaba herkese.bagimsiz kurdistan kurulursa bizimle yasayan araplar ve turkler ne olacak?benim yengem turk. aileleri bolmeden bu meseleye caresi olan var mi?saygilar

  82. Yazan:Beagle Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    “hem PKK’nın hem de TSK’nın yalan söyleme ihtimali yüksek. o zaman napıcaz? 2 tarafı da dinleyip bir karara varmaya çalışıcaz. hangi tarafın kanıtları ağır basarsa artık. fakat nihayetinde hep bir kuşku olacak çünkü manipülasyona son derece açık bir konu.” (LOGIC)

    Kaçak güreşiyorsunuz dostum. Daha dün “olay yerine gitmeden bilinemez” diyordunuz. Benim yazdıklarımı görünce kendinizdeki mantık hatasını gördünüz. Neden alttan almıyorsunuz? Mantık hatası yaptiğınızı kabul edin bir kere.
    Şimdi diyorsunuz ki “2 tarafı da dinleyelim”. Tamam. Ama TSK’nın söylediklerinin dışında şeyler de var. PKK’nın videosundaki düzmece ögeler var. TSK sadece krater ve “öldürülen” sivillerin Kandil’e uzak olduğu konusunda konuştu. Oysa bu sayfadaki yorumcular ve altında tartıştığımız makale TSK’den farklı olarak bazı sorular soruyor:
    1) Yanan insanların etrafındaki naylon torbalar nereden çıktı?
    2) Cesetlerin arkasında, yolda siyah is gibi izler nedir?
    3) Uçaklar neden değişti?
    4) Neden Diyarbakır’dan kalkan 7 uçak birden görünmüyor?
    5) Neden uçak modeli değişiyor?
    6) Filmin başında , ortasında ve sonunda yeryüzü şekilleri, bitki örtüsü neden değişiyor?
    7) TSK’nın bombasının açtığı iddia edilen kraterin yanındaki taş duvar neden yıkılmadı?

    Sevgili Logic, siz baştan beri bu sorulara MANTIKLI bir cevap veremediniz. Önce “olay yerine gitmeden bilemezsiniz” diye bütün yorumcuları eleştirdiniz. Şimdi ise her “iki tarafı dinlemek gerek” diyerek TSK’nın uydu fotoğrafıyla PKK’nın çukurunu karşılaştırıyorsunuz. Oysa güneşin batıp çıkmasından uçak modellerine, naylon torbadan kayip kratere kadar 20 KÜSUR TUTARSIZLIK VAR CEVAP BEKLEYEN. Siz PKK gibi kaçak güreşiyorsunuz. Ama bu “gürültülü sessizliğiniz” de yeterince açik bir cevap benim gözümde 🙂

    Not: laf kalabalağı demek istemedim, kaba kaçabilirdi 🙂

  83. Yazan:logic Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    @Beagle

    siz çarpıtma konusunda şampiyon ilan ediyorum. peki, bir kere daha anlatayım madem.

    olay yerine gitmeden bilinemez diyorum hala. bundan şaşmış değilim. buna bir de “kesin olarak” ifadesini ekliyeyim de kafanız netleşsin. oldu mu ?

    e kesin olarak bilemeyeceğiz diye bir inancımız da olmayacak değil. ABD’nin aya gittiğini de görmedim ama inanıyorum. o zaman söylenenlere bakarım. ben Taraf’taki fotoğrafları ve Kürdistan Yönetimi’nin açıklamalarını inandırıcı buluyorum. Bu nedenle de kesin olarak bilemeeycek olsam da, bakın altını çiziyorum kesin olarak bilemeyecek olsam da inancım orada 7 sivilin öldüğü yönünde.

    Sorularınızın muhatabı ben değilim şüphesiz. Karıştırdınız heralde. İddianın sahibine sormalısınız. Yalnız Taraf yıkılan duvarın fotoğrafını yayınlamadı mı ? Taraf okuyorsunuz değil mi? TSK, Taraf’taki sorunun yanıtını versin diye bekliyoruz şu an. Top o tarafta yani.

    Özetle, siz bu “mantıklı” sorularınıza devam edin. Nasıl olsa inanmamaya azmetmişsiniz. Tartışma TSK-PKK arasında kanımca. Sizin gibi bomba uzmancıkları ne dese hikaye.

  84. Yazan:bsm Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    Haberin aslini “ASIL” kabul etmemiz için bu videodan baska bir sey var mi ortada?

    Haberin aslı derken?
    Sivil ölümlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği mi kasdediliyor, yoksa faillerinin belirsizliği mi? Zira birbirinden farklı sorulardır, haliyle neyin sorguladığına göre farklı yanıtlar aranmaladır.

    Bu bağlamda, saldırının hangi güç veya grup(lar) tarafından gerçekleştirildiği soruluyorsa henüz net bir bilgi yok. Dolayısıyla bu soruyu açıklığa kavuşturacak tatmin edici yanıt da henüz yok..Zira PKK Türk devletini sorumlu tutuyor, devlet ve ordu yetkilileri ise PKK’nın suçlamalarını yalanlıyor.

    Yok eğer olayın gerçeleşip gerçekleşmediği-yani sivil ölümlerin gerçekten olup olmadığı- sorgulanıyorsa, bence ortada “videodan başka şeyler”den fazlası var. Hadi diyelim PKK yalan söylüyor ve yalan olmasına karşın yazıda belirtildiği gibi pek çok insan bu yalana inanmış olsun. İyi de, Irak Özerk bölgesindeki morgda tutulan cesetler kime ait? Ya Iraktan gelen kınama mesajı?
    Kınama mesajı yayınlayanlar, olayın aslı astarını araştırmadan PKK’nın “mezardan çıkardıkları cesetler” üzerinden bu tip bir diplomatik girişim başlatmış olabilirler mi?

    Yine varsayalım ki dünya kamuoyu nezninde Türkiye’yi zor durumda bırakmak adına bu komploya ortak olmuş olsun Iraklı Kürt yöneticiler. Peki günümüzde gelişmiş muaazzam teknoloji ve iletişim imkanlarına rağmen düzmece bir yalanı referans almak gibi bir riski alacak kadar aptal mı bunlar? Üstelik kınama dışında bir de taziye ziyaretleri gerçekleşiyor. Dolayısıyla bütün bunlar “videonun dışında ciddi kuşkular yaratabilecek verilerdir. En azından üzerinde düşünmeye değer diye düşünüyorum. Tabi bu ille de Türk devletinin(veya TSK’nın) olaydan sorumlu olduğu ve PKK’nın iddiasında kesin haklı olduğu anlamına gelmiyor. Fakat diğer yandan, PKK tarafından ajitasyona amaçlı yalan haber/bilgi yayılmış olması kanımca sivil ölümlerin hiç olmadığını ıspatlayacak bir veri niteliği taşımıyor..

    Puzlenin parçaları bir araya getrildiğinde (Irak Kürt yönetiminin kınama mesajı, morgdaki cesetler, taziye ziyaretleri vs-akla iki şey getiriyor.

    Ya, yazıda da iddia edildiği gibi PKK, mezardan çıkardığı cesetleri propaganda aracı olarak kullandı.

    Ya da -bir şekilde- sivil ölümleri gerçekleşti fakat PKK bundan TSK’yı sorumlu tutmak ve olayı dünyaya duyurmak adına acemice kurgulara başvurdu.

    PKK’nın olayı çarpıtmış olma ihtimali oldukça yüksek. Hazır siviller öldürülmüşken bundan yararlanmayı fırsat bilip bir mizansene tenezzül etmiş olması da muhtemel. Malum,amaç devleti güç duruma sokmaksa parçalnmış insan cesetleri en iyi(!) malzemedir.

    Ancak önemli bir nokta var: PKK’nın böyle bir mizansene başvurmuş olması yine de sivillerin öldürülmediğini açıklamaya yetmiyor.

    Zira bölge her türlü karışıklığa müsait.Ve ayrıca cinayetleri “karşı tarafa” yıkma adına ne tür dolapların çevrildiği de sır değil sanırım. Bağbaşlar Katliamı, Pınarcık katliamı, içindeki yolcularıyla diri diri yakılan minibüs katliamı-Midyat cıvarında bir bölgeydi yanlış hatırlamıyorsam- ve daha nice olayı hatırlayalım. PKK’nın üstüne yıkılmış bu katliamlarda nice zaman sonra devletin de parmağı olduğu anlaşıldı. Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın’ın itirafları bu coğrafyada ne tür kirli cinayetlerin, akıl almaz vahşetlerin yaşandığına kanıttır. İşin bu kısmı çok daha derin ve karmaşıktır. Zira içinde sivil insanların bulunduğu minibüsü ateşe verenlerin PKK kıyafetleri giymiş devlet güçleri olduğu savcı tutanaklarıyla doğrulanmıştı da PKK, olay yine devlet birimlerince açıklığa kavuşturulduktan sonra saldırıyı üstlenmediğini dillendirebilmişti. Yani açıkçası bu kirli savaşta derin devlet ile PKK’nın yolu duruma göre bazen çakışmış bazen kesişmiştir. Kirli emeller uğruna derin devlet ile PKK zaman zaman savaşmış zaman zaman da beraber cinayet işleyebilmişlerdir. Pınarcık katliamının aradan 20-25 yıl geçtikten sonra Ayhan Çarkın’nın itiraflarıyla farklı bir istikamete girmesine kadar PKK’nın katliamı gerçekleştirmediğine dair bir itirazının olmayışı dahi bu ortak kirli ittifakların hangi boyutlara ulaştığının açıklamaya yetiyor. İşin ilginç tarafı bu itiraflara karşın PKK hâlâ sesizliğini kuruyor, yüksek sesle “ben yapmadım” diyemiyor. Ve ayrıca BDP’de olayın üzerine gitmekten özenle kaçınıyor, bu da oldukça manidardır. Çünkü gerçekler deşildikçe kirli çamaşırlar ortaya saçılacaktır ve ipin ucu kendilerine de dokunacaktır.

    Konuyu bir hayli dağıttım farkındayım. Mesele şu ki o günleri kısmen geride bırakmakla beraber bölge, bizleri şaşırtacak her türlü şaibeli olaya hâlâ açık bulunuyor.

    Bu bağlamda samimiyetine ve fikir namusuna güvendiğim değerli yorumcuların pek çoğu maalesef bir yanılgıya düşüyorlar. Devlet eski devlet değil, artık o karanlık günleri geride bıraktık, bu doğru. Yalnız sanıldığı kadar steril de değil ortalık. Hâlâ o eski karanlık ilişkilerin izleri var. Tamamen temizlenmesi kolay değilir. Kötü yönticiler, çok başlılık, keyfi uygulamalar var. O kadar kökleşmiş ki Yargı kurum ve organlarında da durum böyledir, emniyet içinde, orduda ve devletin tüm kurumlarında. Manzara budur. PKK’yla olan sıkı fıkılık, “gerektiğinde” grişilen dirsek teması da eskisi kadar değilse de ilişkiler tamamen kopmuş(veya kökten değişmiş) değildir. İşin rant kısmı ve paylaşımı ise apayrı bir konu, bu kısmına hiç girmeyeyim. Bu nedenle her şey güllük gülistanlık oldu, devlet suç işleyemez , ordu sivil öldüremez demek aşırı iyimserlik ve yanılgıdır. Siyaset, devlet yönetimi ve Kürt hareketi içinde çıkar grupları var oldukça olayların seyrine yön verecek olan bu hesaplar olacaktır.

    Sonuç itibariyle, böyle bir sicile sahiptir diye olur olmaz her olayda devlet ve ordu parmağı aramak, her koşulda devleti potansiyel suçlu ilan etmek elbette çok yanlış. Yanlış olduğu kadar ahlaki de değil böyle bir bakış açısı. Lakin bunun tersi bir algıya kapılmak da doğru değil. Diyeceğim o ki orada siviller öldürüldü. Belki TSK’yla bir ilgisi yoktur. Ya da kasıtlı değildir, hata sonucu da olabilir, kaza da olabilir, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, hâlâ içinde bulunduğumuz kritik süreçte, hiç birimizin, şu taraf kesin suçludur, şu taraf kesin haklıdır diyecek durumda olmadığımızdır. Ve yine bildiğim tek şey şu an morgda çocuk dahil parçalanmış insan cesetleri olduğudur. Bizler bir tarafı aklama ya da savunma adına tartışaduralım o cesetler orada duruyor. Onların, yaşamlarını ellerinden alanlara söyleyecek ne sözü ne de dili var. Yaşamın acımasızlığı mı diyeyim, yoksa mıktedirlerin yerlerde süründürdükleri adalet(!) mi diyeyim, bilemiyorum.

  85. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 2, 2011 | Reply

    Özetle, siz bu “mantıklı” sorularınıza devam edin. Nasıl olsa inanmamaya azmetmişsiniz. Tartışma TSK-PKK arasında kanımca. Sizin gibi bomba uzmancıkları ne dese hikaye.(logic)

    Merak ediyorum acaba sivil insanların öldürüldüğü iddia edildiği bu olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığının hiç mi önemi yok?(Sevim)

    Sevim hanım, lütfen kusuruma bakmayın. Yazacaklarım size özel değil. Fakat sizin tarafınızdan da tekraren yazılmış olan ve her okuduğumda ardında, neredeyse iftiraya varan kocaman bir ithamın saklandığı böyle örtülü bir cümlenin nasıl olup da yazılabildiğini düşünüyor ve “Bu yaşanmakta olanların kendilerinden başkaları için hiçbir öneminin olmadığını tespit ettiklerine inanarak yazanların, doğruluğunu sınamış oldukları delilleri neler?” acaba diyorum. Belki bu soruya siz cevap verebilirsiniz; Size göre yaşanmakta olanlara önem vermeyen insanlar sizin gördüğünüz neleri görmüyorlar? Önem sıralaması yaparken nerede ve neden hata yapıyorlar ya da Logic’in dediği gibi inanmamaya azmettikleri için mi mi bomba/video uzmancıkları oluveriyorlar da ÖNEMLİ olanı pas geçiyorlar?

    Bir insanın inanmamaya azmettiğini söyleyebilmek başlı başına bir iftira cümlesi. Biri sizden farklı görüp, düşünüyor ve bunun nedenlerini de uzmancık denilecek ölçüde detaylandırarak anlayabilmeniz için izah ediyorsa şayet bu insan sadece farklı düşünen, inanan bir insandır, o kadar.

    Bu insanın bir detay üzerinde yapmış olduğu detay analiz onun bütüne bakışını izah edemez. Bu nedenle o insan için yaşamakta olanları önemsemediğini ya da yaşanmakta olanlara inanmamaya azmettiği söylenemez. TSK-PKK meselesinde olduğu gibi “Sen yaparsan yanlış ama ben yaparsam doğru” mantığıyla hiçbir yere varılmaz. Kısacası itham edilen kişinin YANLIŞ olduğu iddia edilen yöntemi aynı şekilde kullanılarak DOĞRU sonuçlara varılamaz. Bu da inanmamaya azmetmemiş bir insan olarak yazılan yorumları okumakta olan benim değerlendirmem!
    **************
    Bu başlık özelinde delil demişken, bu videonun, “işi ölmek” olmayan sivil/masum insanların, işlerinin diğer bir yarısı da gerektiğinde öldürmek olan insanlar tarafından özellikle hedef seçilerek öldürülmekte oldukları gerçeğinin sıkı bir delili olmadığı kesin. Faili kim,ölüm şekli nasıl olursa olsun çözüm olarak kabul edilen şiddet yüzünden ölmekte olan insanların olduğu kesin. Niçin? Hangi gerçek için ölüyor ve öldürüyorlar?

    Nasıl sorusu üzerinden kurgulanmış videodaki olayın gerçekte yaşanıp yaşanmadığının hiç mi önemi olmadığı merak edilmiş. Videoda ÖLÜM gerçeği var.Aksini kim inkar edebilir ki! Asıl önem atfedilip merak edilmesi gereken bence yaşamaktan daha değerli olanın ne olduğu sorusu. Niçin ölüyorlar?

    Bu sorunun cevabı amasız başlayabilir mi? Ama meşru müdafaa…ama ezilen halk….ama gasp edilen haklar…ama eşitlik, hürriyet, demokrasi vs vs…Gerçek dediğiniz, gerçek kabul ettiğiniz nedir? Ölmeye değer bir amaç GERÇEKtir.

    Ölümüne savunulan güvenli, kutsal yaşama hakkı!
    Ve bu uğurda ölmeye ve öldürmeye razı olanlar!

    Tabi öncelikli olarak bu “amaç uğrunda ölebilme ve öldürebilme özgürlüğü”nün sağlanması şart; herkes istediğine inanabilir ve propagandasını yapabilir! Bu insanın yaşama hakkı kadar tabidir ve korunup kollanması gerekir.

    Nasıl oldu da “ölüm” insanın en temel, korunup kollanması gereken yaşama hakkından daha önemli oldu?

    Sivil insanlar!
    “İnsanlar gasp edilmiş haklarını elde edene kadar şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak kullanabilmeliler, kullanmalılar.” diyen ve bunun propagandasını yapan, elleri tetiğe değmeyen, şiddeti bir yöntem olarak takdis eden, allayıp pullayıp satan MASUM(!) SİVİL insanlar kendileri gibi düşünmeyen masum sivillerin ölmeyeceğini garanti edebilmişler miydi de bugün destekledikleri şiddet yüzünden yaşanan ölümler için kalem oynatma hakkını kendilerinde bulup büyük bir iki yüzlülükle “bu şiddet dursun” diyebiliyorlar.

    O, barış için savaş şart diyerek yazan MASUM SİVİLLER ile bu videoyu hazırlayanlar aynı hamurdan. Onlar için ölüm her şekilde kullanılması gereken bir enstrüman.

    Gerçekleşmesi istenen bir amaç doğrultusunda özellikle böyle bir videonun kurgulanmış olduğu gerçeğini söylemek yaşanmakta olan “ölüm” gerçeğini önemsizleştirmek değil aksine ölüm kışkırtıcılığını işaret ede ede, delilleriyle ispat ederek bertaraf etmeye çalışmaktır. Bu sivil kışkırtıcılar da en az ölmeyi ve öldürmeyi, göze almış ve hatta icra ettikleri mesleğin veya gerçek kılınmak istenilen bir amacın gereği olarak kabul etmiş suçladıkları, kolay teşhis edilebilir insanlar kadar suçlular . Onlar da suçlarına bakarak teşhis edilmeliler. Sivillikleri onların saklanabildikleri bir libas olamaz olmamalı da.
    TSK’nın karşısında tam teçhizatlı PKK da sivil sayılır öyle değil mi?

    Masum insanlar!
    Peki insan yaşamıyla takas edilebilir değerde bir amacın olamayacağı inancıyla ölmeyin ve öldürmeyin diyenler!

    Ölme ve öldürme özgürlüğü için de faaliyet gösterebilir insan aksi için de. Kendilerine pazarlanan “Özgürlük(!)” uğruna ölmek ve öldürmek istemeyen insanlar! Savaşa, şiddete prim vermeyen insanlar. Şiddete, giden tüm enstrümanları akıl, kalem yoluyla tek tek imha etmek isteyen insanlar. Kısaca şiddetin bir çözüm yolu olduğuna inanmamaya azmetmiş insanlar!

    El insaf. Hangi amaç için hangi inançta olan, insan bedenlerinden arta kalanları birer mumya ya da plastikten mamul manken parçaları gibi KULLANMIŞ olabilir?

    Neden ısrarla bir kameranın görüş açısından bakarak yaşanmakta olanları değerlendirmek zorunda kalalım ve neden bu video ve onu hazırlayan zihniyeti, bizden istenildiği üzere bu değerlendirmenin dışında kalan etkisiz elemanlar gibi yok sayalım?

    ÖLÜ ya da DİRİ birileri tarafından emireri gibi KULLANILMAK. Kim aklının, vicdanının, o beden parçaları ve ölüm gibi KULLANILMASINI ister. Ben istemiyorum. Vereceğim tepkilerle şiddet’e giden yolun kullanılan piyonlarında biri olmayı red ediyorum.

    Bu vidonun yaşanmakta olana dair gösterebildiği tek gerçek de bu, delili de kendisi..

    Bu videonun hazırlanma amacı yanlış ne kadar istenirse istensin doğru kapıyı açması mümkün değil.

    Yine de tamam deyip bir an için görüntüleri, videoyu hazırlayıp, yayanların arzu ettiğine yakın değerlendirelim;

    Diyelim ki masum insanlar iddia edildiği gibi TSK tarafından amaçlı bir şekilde özellikle hedef seçilerek öldürüldüler. Güvenlik ve huzuru tesis etmek üzere, cana kast eden şiddet içerikli saldırılara karşı öldürmeyi meşru müdafaa hakkı olarak kabul eden insanların kimlerin kanunlarıyla, kimlerin yargılayıp cezalandırması bekleniyor? Adalet kimden bekleniyor? İktidarına güvenilmeyen, çözüm yeri olduğuna inanılmadığı için meclisine girilmeyen bir devletten mi?

    Pekii diyelim ki bu masum insanlar, sivil PKK tarafından kendilerince meşru kabul edilen haklı bir gerekçeyle “suçlu” bulundular ve çoluk çocuk demeden ölümle cezalandırıldılar. Pekii bu insanların kimlerin kanunlarıyla, kimlerin yargılayıp cezalandırması bekleyeceğiz? ( Bu tip cezalandırılmaların asla vuku bulmadığını, yaşanmakta olan gerçekler olmadığını kim iddia edebilir? Böyle bir olaya şahitlik etmiş birini tanıdım)
    Her iki varsayılan durum için de delil talep edersiniz. İnanmaya ya da inanmamaya azmederek (taraf olarak) adil adalet talep edilebildiğini hiç kimse iddia edemez.

  86. Yazan:bsm Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    @Asuman yek,

    Değerlendirmelerinize katılıyorum. Elbette bir olayı farklı yönleri ve tüm boyutlarıyla ele almalı ki gerçekler ortaya çıksın. Aksini yapmak peşin hükümlülüktür ya da taraf duygusuyla hareket etmek olur. Siz de kesin konuşmaktan kaçınarak ve sorgulayarak doğru olanı yapmışsınız.

    Yalnız yorumunuzun şu son cümleleri, olumlu yaklaşımınızı biraz gölgelemiş gibi.

    Fotoğrafları çektikten sonra bir cenaze namazı bile kılmamışlar. Orada kurda kuşa mı terk ettiler cesetleri? Gerçekten çok yazık.

    Sormakta bir mahzur yoksa orada mıydınız? Fotograflarını çektikten sonra cenaze namazının kılınıp kılınmadığını, “teşhir faslı” bitince kurda kuşa teslim edilerek oracıkta bırkıldıklarını nereden biliyorsunuz? Yoksa bir tarafı karalamak, zan altında tutmak ya da iddayı güçlendirmek adına limitsiz sallama ve iftiranın mahsuru olmaz mı diyorsunuz?

    Bakın, inançlı bir insana benziyorsunuz, lakin mesnetsiz iddialar/kuru iftiralar dinimizde günahtır. Kötü niyetle değilse bile bu tür isnatlardan kaçınmanızı ve bu sözlerinizi tekrar gözden geçirmenizi ısrarla öneriyorum.

    Yok eğer bu iddianızın arksında durmakta ısrarlıysanız, o zaman da iddianızı doğrulayacak argümalarınız ya da bir açıklamanız olmalı. Umarım vardığınız bu engin kehanete dair bir açıklamanız vardır. Hem sayenizde bizler de şu “kafir/namazsız” Kürtler hakkında bilgi sahibi oluruz, ne dersiniz?

  87. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    Valla muhtemelen hem TSK hem PKK’nın kendine göre hakkı var. O bombalamada sivil ölmüş olabilir mi? Gayet mümkün! Eh PKK’lı aklı evveller de muhtemelen sivillerin cesedini falan bulamayıp etraftaki ilk köyden 3-4 tane sivili kurşuna dizmiştir. Öldürdükleri Kürt ise daha iyi. Bak ne güzel devrim şehidi oldular. Sonra da daha dikkat çekici olsun diye filmini yapmıştır.

    Onu bırakın da bu sefer ilk defa bombalar hedefini mi vuruyor nedir! PKK koruyucusu bilumum gereksiz haşarat, sınıra dizilmiş durumda.

  88. Yazan:logic Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    PKK koruyucusu bilumum gereksiz haşarat, sınıra dizilmiş durumda.

    haşarat değil o haşerat. insan kendini bilmez mi yahu?

  89. Yazan:sevim Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    @Çuvaldız,

    Siz de kusura bakmayın ama yorumunuzdan pek bir şey anlamadım. Hem size özel değil diye incelikli cümleler diziyor hem de beni iftira atmakla suçluyorsunuz. Ameliyatlarda hasta acı duymasın diye anestezi yapmaya benzemiş bu tutumunuz. Geçiniz efendim, eteğinizdeki taşları bir güzel dökmüşsünüz işte.

    Ayrıca ben kimseye iftira atmış değilim. Cımbızlayarak alıntıladığınız cümlede, bomba uzmanlığına mesai harcayıp sivil ölümleri es geçen tavrı eleştirdim. Bir daha bakın okuyun yorumları, naylon poşetlere, bombaların tesir gücüne, ceset ısılarına vs takan kriminal uzmanlardan, öldürülenlere dair (sivil diyemiyorum kızdığınız için) tek kelime bulabilecek misiniz? Hiç mi önemi yok derken kasdettiğim buydu. Önem sıralaması diye de ayırmış değilim. PKK’nın yaptıkları gerçekse şerefsizliktir, ahlaksızlıktır. Kelimelerle anlatması zor, insanlığın bittiği noktadır bu.

    Amma PKK’nın bu iğrenç oyunu yine de 7 masum insanın ölümünü es geçmeye gerekçe değildir. Çünkü o insanlar gerçekten öldürüldü her nasıl öldürüldülerse. Bunu haykırmak iftira atmaksa ben iftiralarıma devam edeceğim.

    Şimdi kerameti kendinden menkul şiddet yanlılığıma dair sübjektif değerlendirmelerinizi bır kenara bırakarak sorularıma cevap verin.
    1- Orada 7 insanın öldüğüne inanıyor musunuz inanmıyor musunuz, gerçek payı olduğuna dair hiç mi kuşkuya düşmüyorsunuz?
    2- Sivil demeyelim, savaşın tarafı/askeri/militanı.. Olmayan yani bu kavgadan uzaktan yakından ilgisi olmayan suçsuz insanların kim vurduya gitmesi sizce normal midir? Ölmenin ve öldürmenin, şiddet barındıran yöntemlerin her türü elbette kabul edilemez. Molotofla yanarak ölen, kalabalık yerlere atılan bombalarla hayatını kaybeden insanların dramı, acısı neyse bu 7 insanın dramı da odur. Bombayı atanın, tetiği çekenin, molotofu ateşleyenin…”hangi tarafta” olduğunun bir önemi var mıdır? Dahası, kışkırtıcı sözlerle ortalığı kızıştıran asıl azmettiricilerin menşei, ne de öldürülenlerin “hangi taraftan” olduğunun da bir önemi yoktur.
    3-Peki bu durumda suçzuz ve savunmasız insanların can güvenliğini sağlayacak adalet yoktur diye geçiştirebilir miyiz?
    4- Böyle bir adaletin mümkün olmayışının temeli nedir sizce? BDP’liler, Kürt milliyetçileri, çözümü şiddette arayan PKK ve diğer “şahinler” barış ve adalet isteminde çelişkiye düşüyor, hata yapıyor ya da ikiyüzlüce davranıyorlarsa, bunun faturası suçsuz insanlara mı kesilecek? “parlamento var, yeni anayasa çalışmaları var, sizi temsil edenler bu yola pek istekli değil, o halde nasıl bir adalet bekliyorsunuz mu diyeceğiz mağdur insanlara?
    4-Konu şu anda 7 insanın suçsuz yere öldürülmesidir. Bu bir insanlık suçudur, vicdanlarımızda mahkum edelim diyorum, bu bizim insanlık borcumuz.Dolayısıyla PKK’nın düzenlediği iddia edilen iğrenç mizanseni ifşa etmek kadar bu 7 insanın esrarengiz ölümünün peşine düşmek,perde arkasını sorgulamakla da mükellefiz. Peki bunu vurgulamak isterken PKK’nın veya Kürtler tarafından yapılan şiddete tolelarnslı yaklaşan bir sözüm veya dolaylı bir ima’dan söz edebilir misiniz?
    5- Buna dair somut bir düşüncem yokken beni, şiddeti taraflara ve/veya nedenlere göre mazur ve meşru gören bir kişilik olarak tahlil etmeye çalışmanız sizce adil bir eleştiri midir?
    ***********
    Sayın çuvaldız, şundan emin olun ki, bombalı videolarla görüş beyan ettiklerini eleştirdiğim yorumcular da dahil(insanları haşarat kabilinde değer(?) biçerek, toptan imha edilmesini coşkuyla dillendiren istisna hariç) burada kimsenin ölümlere sevindiğini düşünmüyorum. Sadece konuya dahil edilmesi anlamında yukarıda da değindiğim gibi bir eksikliğe dikkat çekmek istedim. Doğru bulursunuz yanlış bulursunuz, bana ait bir gözlem sadece. Açıkçası bu 7 insanın akibeti nedir, orada neler oldu demek ne şiddet yanlılığıdır ne de tarafgirlik. Lütfen her yazılan için bu tür kuşkulara düşmekten ve haksız yere insanları zan altında tutmaktan vaz geçin. Ölenler Kürt olduğunda bu tür ithamlarla karşılaşmayalım diye ağzımız mı bantlamalaydık? Bu nasıl bir düşünce baskısıdır böyle? Baskıdan öte farkında olmayarak düşünce terörüne savrulanlar bile var maalesef. Bakın, o insanların akibeti hala bilinmiyor, ilginçtir bombalı videolarla görüş belirten arkadaşlardan hala işin bu kısmıyla ilgili tek bir satır bulunmuyor. Ve bu da bana pek normal bir durum gibi gelmiyor.

    Bir diğer husus da şu: Evet, kimi eleştirilerimde niyetimi aşan üslup kullanmış ve belki de eleştirdiğim arkadaşlara haksızlık etmiş olabilirim. Ancak farkında olduğunuz hata veya doğru bulmadığınız kısımları çürütmek yerine sadece bir cümleyi alıntılamakla yetinmişsiniz. Misal üstünüze alarak iftira olarak yorumladığınız cümleden çok daha fazlası var yorumda. Lakin siz, yazdıklarımdan ve söylediklerimden değil, yazmadıklarımdan/söylemediklerimden sorumlu tutmuşsunuz beni. Tamam, yanlış bir düşünceyi düzeltmek adına tek bir cümle de alıntılanabilir, ancak eleştirilerinizin tamamı yazdıklarımla hiç eşleşmiyor. Şahsıma yönelterek şiddeti yargılayan sözlerinizi hangi görüş ve düşünceme dayandırarak yazdığınızı açıklamadığınız sürece, kusura bakmasanız yazdıklarınız niyetokumadan öte bir anlam ifade etmeyecek benim için.

    Ha unutmadan,insanlar için (daha doğrusu Kürtler için) haşarat/böcek diyebilenler var, adam yazmış bir güzel, şimdi bu nasıl kafatasçı bir anlayıştır dediğimde iftira mı atmış olacağım? Kişiliğim üzerine onca tahlillere giriştiğinize göre eminim bu hastalıklı ruh yapısına dair de görüşleriniz vardır.

  90. Yazan:sevim Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    Bu fotoğraflardan hareketle, hiçbir kimse TSK’nın sivilleri öldürüp öldürmediğini ispat da edemez inkâr da. Ancak PKK’nın TSK sivilleri öldürdü iddiasına sunduğu ‘kanıtların’ kuşkulu olduğunu açıkça gösterir.

    Bu fotoğrafları yayımlarken amacım TSK savunuculuğu yapmak değil. TSK’nın beni yazılarımdan dolayı defalarca savcılığa verdiği mahkeme tutanaklarına geçmiş bir gerçek. Ben burada bu fotoğrafları yayımlayarak bir gerçeğin peşinden gidiyorum. Gerçekten yedi sivil katledildi mi? Ne zaman kim tarafından ve nasıl? Bu soru hâlâ muamma…

    Taraf yazarı Emre Uslu’nun ROJ TV’de yayımlanan görüntülerin gerçekleri yansıtmadığına dair fotograflarla desteklenen yazısının son bölümü böyle bitiyor.

    Emre Uslu, altında tartıştığımız yazı ve görüntülerden çok daha fazla detaylarla ROJ TV’de yayımlanan görüntü ve buna dair haber ve yorumların gerçekleri yansıtmadığını yazmış. Ancak emek vererek ve son derece iddialı belgelerle yaptığı bu geniş araştırmaya karşın, yazının sonunda Bu fotograflardan haraketle,hiçbir kimse TSK’nın sivilleri öldürüp öldürürmediğini ispat da edemez inkâr da. diye eklemeyi ihmal etmiyor.

    Peki, E. Uslu PKK’nın foyasını ortaya çıkarma, ROJ TV’de yayınlanan görüntülerin montaj olduğunu ıspatlamaya sıkı bir şekilde çalıştığı halde bu fotografların, saldırının TSK tarafından yapılmadığını inkâr etmeye yetmediğini söylebiliyorken TSK’nın suçsuzluğuna kendilerini kesin inandırmış olanlar bu kuvvetli yargıya nereden varıyor?
    Tamam PKK’nın kanıt ve iddiaları kuşkulu diyelim, peki o yedi sivile ne oldu?

    Uslu’nun da dediği gibi, bu soru hâlâ muamma değil mi?

    Makalenin tamamı için,

    http://www.taraf.com.tr/emre-uslu/makale-yedi-sivili-kim-oldurdu.htm

  91. Yazan:Asuman Yek Tarih: Eyl 3, 2011 | Reply

    Yok eğer bu iddianızın arksında durmakta ısrarlıysanız, o zaman da iddianızı doğrulayacak argümalarınız ya da bir açıklamanız olmalı. Umarım vardığınız bu engin kehanete dair bir açıklamanız vardır. Hem sayenizde bizler de şu “kafir/namazsız” Kürtler hakkında bilgi sahibi oluruz, ne dersiniz?(BSM)

    Sayın Bsm,

    Bütün Kürtler için konuşacak olursak büyük çoğunluğu dindar insanlardır. Hatta ortalama bir Kürt ortalama bir Türkten daha dindar bence. Ama en çok yaygara koparanlar milliyetçi Kürtler. Sekülerleşmiş, CHP çizgisindeki Türkler gibi. Nasıl ki bunlar zaman zaman «bikinili kız otobüste tacize uğradı » filan diye yaygara koparıyorsa boz-Kürtler de böyle.

    Boz-Kürtlerin kâfir, zındık vs olduğunu nasıl anladım? Nereden anladım? Kur’an kursuna bomba atmasından anladım. Türk ırkçısı MHP ile seçimden önce milletvekili takası yapmasından anladım. Müslümanlığa « iyileşmemiş eski hastalık » diyen Aysel Tuğluk adlı zındık hanım efendinin Kürtler adına konuşmasından anladım. Başörtülü Kürtlerin haklarını savunmayan BDP’lilerden anladım. Daha sayayım mı? Sanırım siz bile anladınız 🙂

  92. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    Size kızmakla yazdığınızda ifade edilene, örtülü tavra kızmak arasındaki farkı gözettiğimi anlatmaya çalışmıştım. Bu size incelikli bir anestezi gibi gelmiş ama değil. Yazdıklarım eteğimdeki taşlar değil aklıma takılanlar, düşündüklerim. Yazma amacım da can acıtmak değil. Bunları samimi açıklamalar olarak kabul edip, değerlendirmek size kalmış elbette. Siz de taş atmak maksadıyla yanıt vermediğinize göre belki birbirimizi doğru anlayabilme ihtimali hala vardır. Bu nedenle yazdıklarıma sabır gösterip cevapsız bırakmadığınız için teşekkür ederim.

    Siz kabul etseniz de etmeseniz de aksine ikna oluncaya kadar okuduğum cümleden çıkardığım sonuç iftira niteliği taşıdığı olacaktır. Size cımbızlama gibi gelen cümle bana göre sizin video değerlendirmenizin özü. Ve siz de bu nedenle bırakın teknik detayları esasa bakın demek için o cümleyi yazmadınız mı? Kısaca sizin için ÖNEMLİ olana önem vererek düşündüklerimi yazdım.

    Sivil kelimesine kızmıyorum. Sivil kamuflajı giymiş eli silaha değmemiş en az katil kadar suçlu azmettirici zihniyetlere kızıyorum.

    PKK’nın yaptıkları gerçekse şerefsizliktir, ahlaksızlıktır. Kelimelerle anlatması zor, insanlığın bittiği noktadır bu.

    Özne PKK, TSK, sivil kamuflajlılar da olsa şerefsizliğe sizden bizden ayırımı yapmadan ahlaksızlık diyebilmek gerek. Önem verilmesi gereken gerçek bu bence. Ve bu gerçek eteğimdeki taşlardan biri olarak kabul ediliyorsa şayet atmaya devam edeceğim.

    Biri, masum olduğunu bildiği birinin kurşuna dizileceğini bile bile ellerini ve gözlerini bağlıyorsa şayet tetiğe basan kadar suçludur. Bu kaseti hazırlayanlar gözlerimizin gördükleriyle aklımızı bağlayıp vicdanımızı kurşuna dizilmeye hazırlamak istemişler.

    Sorularınızın cevabını yazdım fakat sizi suçladığımı düşündüğünüz için olsa gerek dikkatinizden kaçtı sanırım. Arzu ettiğiniz sırayla tekrar edeyim;(sübjektif demişken sorayım; siz videodaki görüntüleri nasıl değerlendirdiniz? Sorunuz sübjektif miydi?)

    1-Orada senelerden beri 7 insandan daha fazlasının öldüğüne inanıyorum. Ve her birinin ölüm şeklinin diğerininkinden de feci olduğunu düşünüyorum. Ve bunun gerçekliğinden zerre şüpheye düşmüyorum.

    2-Siz sanırım sizden başkalarının normal değerlendirmesinin anormal olduğuna inanıyorsunuz. Size yazdığımı tekrar edeyim; masum sivillerin ölmesini “normal” kabul edenler “şiddet”i bir çözüm yolu olarak takdis edip destekleyenler, kullanalar. Diğer yazdıklarınızda sizinle hemfikirim. Ve bu goygoycuları masum siviller olarak kabul edebilmem mümkün değil.(kaseti hazırlayanlar kim? Masum siviller mi?)

    3-Geçiştiremeyiz. Adalet için önce taraf belirlemesi yapmak adaletsizlik;” Sizin taraftaki masum, bizim taraftakiler masumları öldüren suçlular! Sizinkiler, bizim masumları öldürüyorlar, bizimkilerse suçluları!” Bu zihniyeti değiştirmeden O(A)LMAZ. Adil değil! Geçiştirmeye hizmet eden bir ısrarla 7 kişinin yaşadıkları ölüm gerçek mi değil mi şeklinde yöneltilen bir soru ne yazık ki böyle bir zihniyetin ürünü. Benim görebildiğim ve önem verdiğim GERÇEK bu. Taş değil acıtan gerçek.

    4- BDP’liler, Kürt milliyetçileri, çözümü şiddette arayan PKK ve diğer “şahinler” barış ve adalet isteminde çelişkiye düşüyor, hata yapıyor ya da ikiyüzlüce davranıyorlarsa,

    Hata! Bu konuya daha önce de takılmıştım. Bir taraf masumca “hata” yapıyor diğer taraf “tahammüden cinayet işliyor”, bir taraf “meşru müdafaa” yapıyor diğer taraf “operasyon”. Söyler misiniz bu şekilde bir değerlendirmeyle nereye varılabilir????

    bunun faturası suçsuz insanlara mı kesilecek? “parlamento var, yeni anayasa çalışmaları var, sizi temsil edenler bu yola pek istekli değil, o halde nasıl bir adalet bekliyorsunuz mu diyeceğiz mağdur insanlara?

    Bu değerlendirmeyle faturanın kesilmesine, iki yüzlülüğün bir türlü deşifre olmamasına ve masum insanların kandırılarak, kullanılmasına, mağdur edilmesine yardımcı olunuyor. Daha nasıl açık anlatabilirim inanın bilmiyorum.

    4- Böyle bir adaletin mümkün olmayışının temeli nedir sizce?

    Kısaca; Kayırmacılık; Türk öldürür, Kürt öldürülür! Sevim hanım siz gerçekten de iki yüzlü davrananların masum halkı temsil ettiğine ve aldıkları kararlarda iyi niyetle HATA yaptıklarına mı inanıyorsunuz? Oldukça yüksek bir oy oranı ile sandıktan çıkarak meclise yollanmak ama gitmeme kararı almak “masum bir hata” mı? İnanıp güvendikleri insanlar tarafından temsil edilmeyen halk mağdur edilmemiş midir? Oy veren Kürt halkının bu konuyu değerlendirme mükellefiyeti yok mu?7 insanın ölümünde bu HATAnın hiç payı yok mu?

    4-Konu şu anda 7 insanın suçsuz yere öldürülmesidir.

    Neden konu illa da 7 insanın öldürülmesi olmalı? Neden sunulan görüntülerin kadrajının dışında kalanlara bakamıyoruz. Nedir bu baskı?? Neden İlla da sadece kör gözüm parmak görüntülerle sınırlı düşünmek zorundayız ???? Hazırlanmış bir video 7 ölümü gösterdi diye mi? Pekii bugüne kadar yaşanmış binlerce ölüm! Oradaki ölümler bilmediğimiz gerçekler değil. Kısaca konu 7 insanın kimin tarafından öldürüldüğü değil.

    Konu bu parçalanmış insan cesetleriyle yapılmak istenen. Ne yapılmak istendiğini görmediğimiz sürece daha başka masum insanlar ölmeye devam edecekler. Görmemiz gereken gerçek şu; birileri bir uçakta bir bombanın düğmesine basar ve bombanın düştüğü yerde insanlar ölür. Aynı şeyi birileri yerde, masa başında bir video hazırlayıp yayına sürerek de yapabilir. Bu kaset gerçeğe barışa adalete hizmet etmek gayesiyle hazırlanmamış. Bu videonun gösterdiği açıdan gösterilene bakmak, parmak tetikte bir silaha yanak dayayıp gez, göz, arpacık diyerek hedefe nişan almaktan farksız.

    Bu bir insanlık suçudur, vicdanlarımızda mahkum edelim diyorum, bu bizim insanlık borcumuz.

    İnsanlık borcumu nasıl ödeyeceğime “ben” karar vermek istiyorum. Birilerinin insanlık borcumun ne olduğuna ve onu nasıl ödeyeceğime benim adıma karar vermesine ve beni de tüm bunlara biat etmeye zorlamasına karşı çıkıyorum.Baskı?!
    İnsanlık borcumun da etiketlere, taraflara bakmadan doğruyu teşhis edebilmek ve tarafı olmak..olduğunu düşünüyorum.

    Dolayısıyla PKK’nın düzenlediği iddia edilen iğrenç mizanseni ifşa etmek kadar bu 7 insanın esrarengiz ölümünün peşine düşmek, perde arkasını sorgulamakla da mükellefiz.

    Mükellefiyet demişken;
    Soru 1: Bir uçaktan ateşlenmiş, hedefe vardığında insan öldürmesi mutlak olan bir bombayı nasıl imha edersiniz?

    Soru 2:Arzu edilen barışı imha etme gücü yüksek bir bomba gibi hazırlanmış videonun ölümcül etkisini nasıl bertaraf edersiniz?

    Sizin ısrar ettiğiniz yoldan gidersek; Fail PKK veya TSK,Olacakları ve ihtimalleri yazmıştım. Siz ne olmasını umuyorsunuz? Sonuçları neler olur? Beklenen adil adalet gerçekleşmiş olur mu?

    Siz suçlu arayıp onu cezalandıralım diyorsunuz. Devletten de suçluları cezalandırmasını istiyorsunuz. Bu ülkede 35.000 insanın öldüğünden 15000 insanında kayıp olduğundan bahsediliyor. Tüm bu ölümler ve kayıplar için cezalandırılmak üzere suçlu aramaya başlanırsa sizce barıştan ve masumiyetten söz etmek mümkün olabilir mi? Devlet cezalandırmak üzere suçlu avına çıksaydı şayet Habur olayı gerçekleşebilir miydi?

    Peki bunu vurgulamak isterken PKK’nın veya Kürtler tarafından yapılan şiddete tolelarnslı yaklaşan bir sözüm veya dolaylı bir ima’dan söz edebilir misiniz?

    Sizin şiddete toleranslı yaklaştığınızı düşünmedim ki ima edeyim. Şiddetin tek yönden tek kaynaklı olduğunda ısrarlısınız o kadar

    5- Kişiliğinizi değil, olayı ve olayı değerlendirme şeklinizi eleştirdim. Kişilik tahlili aklımdan bile geçmedi. Gördüğüm yanlışlar ve doğrular üzerine yazmaya çalışıyorum sadece. Dolayısıyla böyle bir bir zannım olduğunu iddia edemezsiniz.

    ************

    İnsanları haşarat gibi görüp yazanlarla bir yere varılamaz. Yazdıklarını dikkate almak değirmenlerine su taşımak olur sadece. Konuya dahil edilmesini beklediğiniz noktanın( umarım yukarıda daha net açıklayabildiğim nedenlerden dolayı )bu kişiler hariç kimse tarafından önemsiz olarak kabul edildiğini sanmıyorum. Eksik bulduğunuz noktanın eksik dolayısıyla da yanlış olduğunu düşünerek yazmıştım. 7 insanın akıbetinde odaklanmak gerçeğin büyük kısmını görmeden sonuca varmaya çalışmak olacaktır.

    Bakın zan altında tutmayın demişsiniz ama aşağıya alıntıladığım cümleyle tüm yazdıklarıma rağmen siz zanda bulunmuşsunuz;

    Ölenler Kürt olduğunda bu tür ithamlarla karşılaşmayalım diye ağzımız mı bantlamalaydık? Bu nasıl bir düşünce baskısıdır böyle?

    Bir sitede yorumlarda olduğunu ifade ettiğiniz baskının(!) bahse konu video aracılığıyla yapılmaya çalışıldığını kabul etmek neden zor geliyor?

    Baskıdan öte farkında olmayarak düşünce terörüne savrulanlar bile var maalesef.

    Kesinlikle doğru. Baskı terör üretiyor!

    Bakın, o insanların akibeti hala bilinmiyor, ilginçtir bombalı videolarla görüş belirten arkadaşlardan hala işin bu kısmıyla ilgili tek bir satır bulunmuyor. Ve bu da bana pek normal bir durum gibi gelmiyor.

    Sizin görmeyi istediğiniz satırların olmaması anormal değil. Gördüğünüz bir eksik varsa yazar, tamamlarsınız. Bunu kasti bulup(ki bunu ölenlerin Kürt olmasına bağlamışsınız )niye yok diye itham etmezsiniz. İnsanların ne demesini bekliyorsunuz?

    Ancak farkında olduğunuz hata veya doğru bulmadığınız kısımları çürütmek yerine sadece bir cümleyi alıntılamakla yetinmişsiniz. Misal üstünüze alarak iftira olarak yorumladığınız cümleden çok daha fazlası var yorumda.

    Sevim hanım, İlk cümlenizin açıklamasını yukarıda yaptım. Ve inanın şahsıma bir şeyleri alınarak yazmıyorum.
    Burası çok iyi bildiğiniz gibi bir konu üzerine düşündüklerimizi paylaşıp, tartıştığımız bir site. Kişilerle/kişiliklerle ilgili değil konularla ve yaklaşım şekliyle ilgili yazışıyoruz. Zaman zaman sınırlar geçiliyor olsa da…

    Lakin siz, yazdıklarımdan ve söylediklerimden değil, yazmadıklarımdan/söylemediklerimden sorumlu tutmuşsunuz beni. Tamam, yanlış bir düşünceyi düzeltmek adına tek bir cümle de alıntılanabilir, ancak eleştirilerinizin tamamı yazdıklarımla hiç eşleşmiyor. Şahsıma yönelterek şiddeti yargılayan sözlerinizi hangi görüş ve düşünceme dayandırarak yazdığınızı açıklamadığınız sürece, kusura bakmasanız yazdıklarınız niyetokumadan öte bir anlam ifade etmeyecek benim için.

    Kahin değilim. Kafesteki tavşan gibi sahibimin talimatıyla niyet de okuyamam. Yazdıklarınız dışında bir fikrim yok. Yazdıklarım da yazdıklarınıza karşılık. Dediğiniz gibi yanlış bulduğumuzu, eleştirmek istediğinizi alıntılayıp üzerine yazarız. Ama uzun uzun yapılmış açıklamalarda okumak istediklerimiz olmadıkça hep niyet okumaktan bahsedeceğiz demektir. Sizce bu durumda YAPILACAK BİR ŞEY var mı?

    Ha unutmadan,insanlar için (daha doğrusu Kürtler için) haşarat/böcek diyebilenler var, adam yazmış bir güzel, şimdi bu nasıl kafatasçı bir anlayıştır dediğimde iftira mı atmış olacağım?

    Ne münasebet elbette ki hayır. Şahinler, akrepler her yerde var. Bu tip insanlarla gereksiz enerji sarf etmek yerine bir yerlerde uzlaşabileceğinize inandığınız insanlarla tartışmak daha verimli. Böylelikle o tip insanların verebilecekleri zarar minimuma çekilebilir.

    Kişiliğim üzerine onca tahlillere giriştiğinize göre eminim bu hastalıklı ruh yapısına dair de görüşleriniz vardır.

    Tekrar edeyim, kişiliğinizi tahlil etmedim.Dediğiniz gibi onlarla uğraşmak terör üretir 🙂

    Muhtemelen yazdıklarınızın hepsine gayret etmeme rağmen yanıt veremedim.Atladığım ama sizin açıklama arzu ettiğiniz bir yer/nokta varsa yanıtlamaya gayret ederim.

  93. Yazan:MY Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    Degerli dostumuz BSM’in su satirlari çok mühim, koyu renkli kisim daha da mühim:

    “Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın’ın itirafları bu coğrafyada ne tür kirli cinayetlerin, akıl almaz vahşetlerin yaşandığına kanıttır. İşin bu kısmı çok daha derin ve karmaşıktır. Zira içinde sivil insanların bulunduğu minibüsü ateşe verenlerin PKK kıyafetleri giymiş devlet güçleri olduğu savcı tutanaklarıyla doğrulanmıştı da PKK, olay yine devlet birimlerince açıklığa kavuşturulduktan sonra saldırıyı üstlenmediğini dillendirebilmişti. Yani açıkçası bu kirli savaşta derin devlet ile PKK’nın yolu duruma göre bazen çakışmış bazen kesişmiştir. Kirli emeller uğruna derin devlet ile PKK zaman zaman savaşmış zaman zaman da beraber cinayet işleyebilmişlerdir. Pınarcık katliamının aradan 20-25 yıl geçtikten sonra Ayhan Çarkın’nın itiraflarıyla farklı bir istikamete girmesine kadar PKK’nın katliamı gerçekleştirmediğine dair bir itirazının olmayışı dahi bu ortak kirli ittifakların hangi boyutlara ulaştığının açıklamaya yetiyor. İşin ilginç tarafı bu itiraflara karşın PKK hâlâ sesizliğini kuruyor, yüksek sesle “ben yapmadım” diyemiyor. Ve ayrıca BDP’de olayın üzerine gitmekten özenle kaçınıyor, bu da oldukça manidardır. Çünkü gerçekler deşildikçe kirli çamaşırlar ortaya saçılacaktır ve ipin ucu kendilerine de dokunacaktır.

  94. Yazan:bsm Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    @Asuman yek,

    Sanırım siz bile anladınız

    Evet çok iyi anladım, BDP’ye kin ve öfke düzeyinde tepkilisiniz. Ve bu tepkiniz sizi fanatik,yobaz bir din ırkçısı yapmış. Allah şifa versin ne diyeyim.

  95. Yazan:MY Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    stinger

    Unutulan bir baska nokta daha var, TSK uçaklarinin resimlerinin PKK tarafindan çekilebilmesi biraz tuhaf:

    PKK’nin elinde STINGER adli yerden havaya savunma silahi var. Bu roketatar uçak ve helikopterlerin korkulu rüyasi. Afganistan’da Ruslarin hezimetin büyük rol oynamisti. STINGER’in menzili 4 bin metre civarinda ve 2.2 mach hiz yapabiliyor, F16 ve F4 Phantom tipi av uçaklarini vurabilir. Yani fotograf çektirecek kadar alçaktan uçan Türk uçaklarindan bir kaç tanesinin PKK tarafindan vurulmasi gerekirdi.

    Üstelik azamî uçus yükseklikleri 10.000 metrenin üstünde olan Türk uçaklari güdümlü bombalar kullandiklarindan Kandil’in tam üstüne bile gelmeden bombalari birakip üsse geri dönebilirler. Zaten tersi saçma olurdu.

  96. Yazan:sevim Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    Yazma amacım da can acıtmak değil. Bunları samimi açıklamalar olarak kabul edip, değerlendirmek size kalmış elbette. Siz de taş atmak maksadıyla yanıt vermediğinize göre belki birbirimizi doğru anlayabilme ihtimali hala vardır. Bu nedenle yazdıklarıma sabır gösterip cevapsız bırakmadığınız için teşekkür ederim.

    Can acıtma maksadıyla yazdığınızı düşünmüyorum. Ancak baştan sona kadar, beni, kafanızda yaratığınız taraflı biri olarak yargılıyor ve bu tavrınızı sürdürmeye devam ediyorsunuz.Ve bu da fazlasıyla canımı acıtıyor. Yorumunuzdan yapacağım alıntılarla açıklık getireceğim ayrıca.

    Siz kabul etseniz de etmeseniz de aksine ikna oluncaya kadar okuduğum cümleden çıkardığım sonuç iftira niteliği taşıdığı olacaktır.

    İkna olup olmamak size kalmış. Ben bu konuda bir çok ihtimalin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini ve fakat bazı yorumcuların işin teknik kısmına takıldıklarını söyledim. Bir de “bunlar kesin cenaze namazı da kıldırmamış ve cesetleri orda kurda kuşa teslim etmişlerdir”, “TSK bu kez 12’den vuruyor, ne kadar haşerat varsa temizlenecek” diyenler de var. Bu sözlerdeki hoyrat ötekileştirme ve düşmanlığı geçtim, bu yorumlarda cesetlerin varlığığından, TSK’nın “hedef” vurduğundan- hedef insan böcekler- bahsediliyor. Şimdi soruyorum, siz de üzerinde bir kez daha düşünerek cevap verin: Bu tutumu eleştirmek, bu tavra eleştiri yöneltmek iftira atmak mıdır? Kaldı ki bu konuda -sizden itiraz gelmeden- doğrudan size yönlttiğim bir elştiri de bulunmuyor. Yani hangi anlayışı eleştirdiğim gayet açık. Dikkat ederseniz genelleme-veya sizin ithamınızla iftira- olmasın diye yorumları birbirinden ayırarak not da düştüm (bkz. Memet Yılmaz beyin ismini zikrettiğim bölüm ve ardından Emre Uslu’nun makalesine atfen yazdıklarım.
    Özetle, ben gözlemlerimi aktardım, kendimce eksik bulduğum kısımlara eleştirel baktım diyorum, siz ise “iftira atıyorsunuz” demekte ısrar ediyorsunuz.Neyse yapacak bir şey yok, siz hâlâ iftira attığımdan kuşkuya düşüyorsanız, sanırım bunun aksini ıspatlamaya çalışmamın pek bir anlamı olmayacak.

    Size cımbızlama gibi gelen cümle bana göre sizin video değerlendirmenizin özü. Ve siz de bu nedenle bırakın teknik detayları esasa bakın demek için o cümleyi yazmadınız mı? Kısaca sizin için ÖNEMLİ olana önem vererek düşündüklerimi yazdım.

    Benim video değerlendirmemim özü…Burada önemli iki detay var. Şayet sözkonusu video için ne düşündüğümle alakalıysa söyledikleriniz, ben o videoyu hiç izlemedim. Bu video gibi şiddetin, acının pornolaştırıldığı görsel sunumlardan(!) iğreniyorum. Bunun kimin tarafından, hangi amaçla yapıldığının da bir önemi yok çünkü insan beynine ve vicdanına hakaret etmek,tecavüz etmek,duyguları sümürmek demektir bu. Yani neresinden bakarsanız kirlidir.

    Yok, sadece teknik detaylara odaklanma serzenişimden hareketle değerlendirmemin “özü”nü soruyorsanız;bırakın, önemsizdir, geçelim…demedim, olabilecek ihtimalleri çoğaltarak olayın değerlendirilmesinin/sorgulanmasının daha yerinde olabileceğini ifade etmeye çalıştım. Tabi ifade biçimi hatalı diyorsanız, olabilir, bu zor günler hepimizi etkiliyor, ben bundan azadeyim deme hakkı görmüyorum kendimde.

    Sivil kelimesine kızmıyorum. Sivil kamuflajı giymiş eli silaha değmemiş en az katil kadar suçlu azmettirici zihniyetlere kızıyorum. ben bundan azadeyim deme hakkı görmüyorum kendimde.

    Eli silaha değmemiş en az katil kadar suçlu azmettiricilere ben de kızıyororum. Ve kuzu postuna bürünmüş bu kurtların ben de farkındayım. Ancak bu kamuflajlı sivillere haklı tepki göstermek ile, her “siviller ölmesin” diyeni bunların gönüllü mütefiki veya sempatizanı gibi algılamak da yanlış. Ağzılarımızı bantlayalım derken tam bu algıya dikkat çekmek istedim. Kusura bakmayın siz bu algıya fazlasıyla kaptırmışsınız kendinizi! Misal, karşıdakini şiddete prim vermekle suçlamak ile, şiddettin bir tarafını haklı görmekle suçlamak- yorumunuzun ilerki bölümünde şahsıma bu örtülü suçlama var zira- benzer algılardır. Oysa bir tarafın şiddettini mazur ve meşru görmek/haklandırmak gibi somut bir bulgu/ima olmadığı sürece muhatabı böyle bir eğilimle suçlamak(bağışlayın) niyetokumadır.Neyse bu bölüme geldiğimizde meramımı anlatırım.

    Özne PKK, TSK, sivil kamuflajlılar da olsa şerefsizliğe sizden bizden ayırımı yapmadan ahlaksızlık diyebilmek gerek. Önem verilmesi gereken gerçek bu bence. Ve bu gerçek eteğimdeki taşlardan biri olarak kabul ediliyorsa şayet atmaya devam edeceğim.

    Ahlaksızlık, şerefsizlik demişim zaten, daha ne dememi bekliyorsunuz? Ayırım bunun neresinde Allahaşkına? Ayırım mı yaptım ki böyle konuşuyorsunuz? Bakın sırf haklı çıkma adına hâlâ benzer tavrınızda ısrar ediyorsunuz.

    Eteğinizdeki taşlara gelince, bakın egonuza yenik düşmeden, tekrar okuyun yazdıklarımı, bu belirleme PKK’yı ya da BDP’yi eleştirdiğinizden dolayı yapmış değilim. Sizden fazla eleştiriyorum PKK’yı, sahte barış havarilerini, iki yüzlü tutumu. Eleştirdiğim nokta,sizin insanları söylemediklerinden türlü çıkarımlara ulaşma alışkanlığınızadır. Doğru bir yol değil bu, ister kabul edin ister etmeyin. Yani taşlarınızı dökün, atın ne yaparsanız yapın ama kafa göz yararak yapmayın diyorum.

    Biri, masum olduğunu bildiği birinin kurşuna dizileceğini bile bile ellerini ve gözlerini bağlıyorsa şayet tetiğe basan kadar suçludur.

    Evet bence de. Aksini söylediğimi hatırlamıyorum. Ama bu suçlular/azmettiriciler var diye 7 insanın neden, nasıl, kim tarafından… öldürüldüğünün es geçileceği anlamına gelmiyor. Siz es geçiyorsunuz demiyorum. Ama ortada bu kadar sivil celladın cirit atıyor olması bu olayı ikinci plana atmamıza gerekçe değildir ve olmamılıdır.

    …kaseti hazırlayanlar gözlerimizin gördükleriyle aklımızı bağlayıp vicdanımızı kurşuna dizilmeye hazırlamak istemişler.

    Evet, kaseti hazırlayanlar muhtemelen bunu amaçlamışlardır. Bizlere düşen görev, vicdanlarımıza ve ruhlarımıza zehir akıtmak isteyenlerin bu emmellerine izin vermemek ve kirli oyunlarına gelmeyerek insan ve vicdan pencerisinden bakarak direnmektir.
    Yani “Onların istediklerini” biz retedeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bunu başarabilirsek başka ölümlerin önüne geçebiliriz ancak.

    Sorularınızın cevabını yazdım fakat sizi suçladığımı düşündüğünüz için olsa gerek dikkatinizden kaçtı sanırım. Arzu ettiğiniz sırayla tekrar edeyim;(sübjektif demişken sorayım; siz videodaki görüntüleri nasıl değerlendirdiniz? Sorunuz sübjektif miydi?)

    Video görüntüleriyle ilgili ne düşündüğümü yukarıda yazdım. Şunu bilmenizi isterim ki, o video görüntüleri gerçek olsa bile, vidonun yayımlanması konusunda fikrim değişmez. Bu tip görüntüler kin ve nefretin daha da derinleşmesinden başka hiçbir şeye hizmet etmez. Kaldı ki, kin ve öfke yayma amacıyla yani böylesi bir etki yaratma amacıyla yapıldığında,izlememek için bir değil iki nedenim daha var demektir. Özetle, devletin bir zamanlar “Anadoludan Görünümler” adı altında yayımladığı kışkırtıcı propaganda ne ise bu videonun benim için kıymeti harbiyesi de odur…Mantık aynı mantık aradaki fark bu videonun Kürt versiyonu oluşu. Anlayacağınız o ve benzer bir proram daha vardı, yayımlandıkça batıdaki insanların Kürtlere düşmanlığı derinleşti, ırkçılık yükseldi ve bizi bugün iki düşman halk konumuna getirdi. Bu video da aynı tesiri yaratacak…Kürt ırkçılığını besleyip azdıracak, Kürtleri Türklere düşman edecek, Kürtlerin ruhunu zehirleyecek, masumiyeti yok edecek;yaşamı sonu gelmeyen bir kan davasına çevirecek…Barış umutlarını söndürecek…Ve Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkeziyle;bu coğrafyada yaşayan her kesin acı çekmesine neden olacak. Budur videoya dair görüşlerim. Gayrı objektif mi, sübjektif mi, hayal ürünü yoksa kuruntu olarak mı bakıyorum, gayrı siz karar verin.

    Orada senelerden beri 7 insandan daha fazlasının öldüğüne inanıyorum. Ve her birinin ölüm şeklinin diğerininkinden de feci olduğunu düşünüyorum. Ve bunun gerçekliğinden zerre şüpheye düşmüyorum.

    Böyle inandığınızdan şüphem yok ve olmadı. Sorum bu değildi, yanlış anlmışsınız. Ben, ödürüldüğü iddia edilen 7 sivilin öldürüldüğüne inanıp inanmadığınızı sordum. Bu soruyu belki sormaya hakkım yoktu, ama gerçekten bu 7 insan öldürülmüşse vidoyla amaçlananları vicdanlarda yargılamak kadar bu insanların akibeti de aynı vicdan muhakemesini hak ediyor diye düşünüyorum.

    Siz sanırım sizden başkalarının normal değerlendirmesinin anormal olduğuna inanıyorsunuz.

    Bir olay, olgu, sav veya düşüncenin normal ve anormalliği görecedir. Bana anormal gelen size veya bir başkasına normal gelebilir ya da tersi. Bana, 7 insanın ölmüş olma ihtimalinin bulunduğu bir konuda, teknik detaylara odaklanarak ölümlerin atlanmış olması pek normal gelmiyor. Tabi bu ısrarımın da anormal olduğunu düşünebilir pek çok insan.

    Size yazdığımı tekrar edeyim; masum sivillerin ölmesini “normal” kabul edenler “şiddet”i bir çözüm yolu olarak takdis edip destekleyenler, kullanalar. Diğer yazdıklarınızda sizinle hemfikirim. Ve bu goygoycuları masum siviller olarak kabul edebilmem mümkün değil.(kaseti hazırlayanlar kim? Masum siviller mi?)

    Ahh ahh! Yine biraz karıştırmışsınız, benim ardına düştüğüm siviller sizin- pek haklı olarak- goygoycu dedikleriniz değil ki! Ne de şu kaseti hazırlayan ekibi sivil ilan etmişliğim var… Ben içinde çocukların da olduğu sivillerden bahsediyorum.Açıkçası sivil tanımı üzerine fikri bir tasarrufum bulunmuyor, hatırlatayım.
    ************
    İzninizle işim çıktı, yorumuzun kalan bölümünü kaldığımız yerden yanıtlamaya çalışırım.

  97. Yazan:sevim Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    Sizin taraftaki masum, bizim taraftakiler masumları öldüren suçlular! Sizinkiler, bizim masumları öldürüyorlar, bizimkilerse suçluları!” Bu zihniyeti değiştirmeden O(A)LMAZ. Adil değil!

    Çok doğru, bu yaklaşım adil değil, adil olmadığı gibi çözüme de katkı sunmaz. Ancak bunu diyen ben değilim, siz-biz eksenli bu tür yaklaşımlara asla itibar etmedim, ne bu yorumda ne de başka bir yorumumda…

    Ha, eğer meseleye bu açıdan baktığıma,

    Geçiştirmeye hizmet eden bir ısrarla 7 kişinin yaşadıkları ölüm gerçek mi değil mi şeklinde yöneltilen bir soru ne yazık ki böyle bir zihniyetin ürünü.(çuvaldız)

    bu görüşünüzleriniz doğrultunda kanaat getirmişseniz, inanın çok büyük bir yanılgı içersindesiniz ve yargılarınız art niyetle olmasa bile peşin hükümlülüktür.

    Siz istediğiniz gibi düşünmekte özgürsünüz, bunun için ayrıca bir ikna çabasına girmeyeceğim. Ancak emin olun “bu 7 sivile ne oldu” diye sormak, haklı olarak eleştirdiğiniz zihniyetle örtüşmez. Ne yani PKK’nın cinayetlerini sorguladığımda resmi ideoloji veya derin devletle aynı zihniyeti mi paylaşmış olacağım? Aman tanrım bu nasıl bir analoji, nasıl sakat bir mantıktır böyle? Tek kelimeyle:El insaf! diyorum.

    Benim görebildiğim ve önem verdiğim GERÇEK bu. Taş değil acıtan gerçek.

    Siz gerçeğinize inanmaya ve önem vermeye devam edin. Nasıl görmek istediğinizde de özgürsünüz. Sadece şunu diyebilirim, “GERÇEK”niz, muhatabınızın her sözünü şu veya bu zihniyetin bir ürünü/muadili gibi görmekse, sanırım gerçeklerimiz ve gerçeklik anlayışımız bir hayli farkı.

    BDP’liler, Kürt milliyetçileri, çözümü şiddette arayan PKK ve diğer “şahinler” barış ve adalet isteminde çelişkiye düşüyor, hata yapıyor ya da ikiyüzlüce davranıyorlarsa

    diye yazmışım, cümlenin tamaını getirmemişsiniz, önemli değil. Ve ynıtınız şu olmuş:

    Hata! Bu konuya daha önce de takılmıştım. Bir taraf masumca “hata” yapıyor diğer taraf “tahammüden cinayet işliyor”, bir taraf “meşru müdafaa” yapıyor diğer taraf “operasyon”. Söyler misiniz bu şekilde bir değerlendirmeyle nereye varılabilir????

    Takılın takılın da, söyledikleriniz biraz tutarlı olsun, sadece haklı çıkma egosuyla bağlamından kopmasın.

    Peki ya ne demeliydim? Nerede masumiyet olarak niteleniyor bir bakar mısınız?,
    Kürt milliyetçiliği,
    Çözümü şiddete aramak,
    Barış ve adalet isteminde çelişkiye düşmek,
    İkiyüzlüce davranmak…Kulp olarak yakalıyıp itham malzemesi aradığınız cümlede bu sözcükler geçiyor.
    Masumiyeti tanımlayacak nitelemelere benziyor mu bunlar bir daha bakın. Bakın ki cımbızlamaya ne kadar meraklı olduğunuzu kendiniz görün.
    Sayın çuvaldız, siz karşıdakini suçlama adına sadece cımbızlamakla kalmıyor fakat aynı zamanda itham malzemesine yaramayacak sözcükleri de göremiyorsunuz. Şimdi soruyorum, sözünü ettiğiniz zihniyette olmadığımı açıklayabilmem için o zihniyete daha sert hakaretler mi etmeliydim. Mesele bu değilse nasıl bir yol öneriyorsunuz?

    Ve ayrıca alıntıladığım şu son paragrafınızda geçen değerlendirmelerde bulunmuş muyum ki bana atfen “bu değerlendirmelerle bir yere varılmaz”diyorsunuz. Bir yere varılır veya varılmaz sizi bu kadar rahatsız eden değerlendirmem nedir bir bilsem.

    Bu değerlendirmeyle faturanın kesilmesine, iki yüzlülüğün bir türlü deşifre olmamasına ve masum insanların kandırılarak, kullanılmasına, mağdur edilmesine yardımcı olunuyor. Daha nasıl açık anlatabilirim inanın bilmiyorum.

    Sayın çuvaldız, adalet konusunu siz açtınız. Bu şartlarda imkansız gibi demeye getirdiniz, yorumu alıntılayabilirim. Ben de peki ne yapalım diye soruyorum. Bakın sıradan bir insan olarak soruyorum, BDP’li değilim, PKK’ya sizden daha fazla öfkeliyim, hiçbir sivil eyleme katılmadım bu güne kadar. Benim değerlendirmelerim savaşı kızıştırıyorsa susmaya da hazırım. Yani beni geçin, tutun ki Kürtleri kışkırtan biriyim. Ne olcak orada hiçbir tarakta bezi olmadığı halde ben ve benim gibi kışkırtıcalar var diye adaleti geçtim insanların yaşam hakkı korunamayacak mı? Bunu söylemekten dilimde tüy bitti, siz hâlâ sizin şu değerlendirmeleriniz deyip duruyorsunuz.

    Sevim hanım siz gerçekten de iki yüzlü davrananların masum halkı temsil ettiğine ve aldıkları kararlarda iyi niyetle HATA yaptıklarına mı inanıyorsunuz? Oldukça yüksek bir oy oranı ile sandıktan çıkarak meclise yollanmak ama gitmeme kararı almak “masum bir hata” mı? İnanıp güvendikleri insanlar tarafından temsil edilmeyen halk mağdur edilmemiş midir? Oy veren Kürt halkının bu konuyu değerlendirme mükellefiyeti yok mu?7 insanın ölümünde bu HATAnın hiç payı yok mu?

    BDP beni temsil etmiyor. Ancak oy aldığı kesimleri evet temsil ediyor. Bu benim inanıp ananmamala ilgili bir şey değil ve yine inanıp inanmamam da varolan realiteyi değiştirmiyor. PKK’nın silahı bırakma ihtimali de ne yazık ki insanların neye nasıl inandıklarına bağlı bir şey değil. Eğer insanların istemiyle olsa dağa çıkmış çocuklar da dahil eminim Kürtlerin büyük bir çoğunluğu silahların gölgesinde, savaş ve korkuyla yanyana yaşamaktan çoktan bıkmıştır. İnanın gerçek bu. Ama deseniz ki Kürt halkı neden bu korkuyla yaşamaya yüksek sesle itiraz etmiyor size katılırım. Bu suskunluk elbette arzu edilen barışı geçiktirecek bunun da farkındayım. Ancak oradaki insanların çoğu çaresiz, iki ateş arasında ve kendilerine dayatılan iki kimlik arasında sıkışmış durumdadırlar.Sanıldığı gibi kolay değil bu işler. Çözüm derseniz? Kürtler Derin PKK’yla yüzleşmeyi göze aldıklarında gerçek özgürlüklerine kavuşacaktır. Zira her şeyden önce PKK güdümünde olmayan bir demokratik ortama ve özgür düşünceye ihtiyaç var. Bunu ne BDP’liler ne, ne halk, ne sınırlı STK’lar henüz başarmış değil.

    Çözümü burada görüyorum eğer sorduğunuz buysa. Açıkçası PKK’ya da BDP’ye de güvenmiyorum. Ama ne yalan söyleyeyim henüz devlete ve hükümetin samimiyetine de güvenmiyorum. Zaten yazdığım yorumlarda bunu feryat ediyorum. Kurumların, ideolojilerin, tarafların ağzıyla konuşmaktan kaçınarak, sadece İnsanı merkeze alalım, vicdan eksenndan gerçeklere bakalım diyorum.

    Neden konu illa da 7 insanın öldürülmesi olmalı? Neden sunulan görüntülerin kadrajının dışında kalanlara bakamıyoruz. Nedir bu baskı?? Neden İlla da sadece kör gözüm parmak görüntülerle sınırlı düşünmek zorundayız ???? Hazırlanmış bir video 7 ölümü gösterdi diye mi? Pekii bugüne kadar yaşanmış binlerce ölüm! Oradaki ölümler bilmediğimiz gerçekler değil. Kısaca konu 7 insanın kimin tarafından öldürüldüğü değil.

    Elbette konu 7 insanın ölümü olmak zorunda değil. Ancak kadrajın dışında kalanlardan biri de bu 7 insanın ölümü olamaz mı? Ya bu insanların gerçekten öldürüldüğü kesinleşirse? Kadrajın dışında kalıp atlanmış olmayacak mı?

    Ayrıca son cümlede konu bu değil diye kestirip atmışsınız. Peki bu sitede yayımlanan yazı ve makalelerde konuyla bağlantılı sayısız fikir eklenirken bu kesinliğe nereden varıyorsunuz? Bir ilk mi oldu yani, yüzlerce yorumla bir konu farklı boytlarıyla hiç mi tartışılmadı? Konuyu kısatlama prensibinin olduğunu bilmiyordum, site yöneticilerinden de böyle bir uyarı duymadım.

    Konu bu parçalanmış insan cesetleriyle yapılmak istenen. Ne yapılmak istendiğini görmediğimiz sürece daha başka masum insanlar ölmeye devam edecekler. Görmemiz gereken gerçek şu; birileri bir uçakta bir bombanın düğmesine basar ve bombanın düştüğü yerde insanlar ölür. Aynı şeyi birileri yerde, masa başında bir video hazırlayıp yayına sürerek de yapabilir. Bu kaset gerçeğe barışa adalete hizmet etmek gayesiyle hazırlanmamış. Bu videonun gösterdiği açıdan gösterilene bakmak, parmak tetikte bir silaha yanak dayayıp gez, göz, arpacık diyerek hedefe nişan almaktan farksız.

    Bu tezgahın tertipleyenler cinayetten farksız kötü bir eylem yapmışlardır.Bir kez daha deklare etmem gereksiz bence. Sorması ayıp, aynı şeyleri biraz değiştirerk sıkça tekrarlamış olmuyor musunuz?

    İnsanlık borcumu nasıl ödeyeceğime “ben” karar vermek istiyorum. Birilerinin insanlık borcumun ne olduğuna ve onu nasıl ödeyeceğime benim adıma karar vermesine ve beni de tüm bunlara biat etmeye zorlamasına karşı çıkıyorum.Baskı?!
    İnsanlık borcumun da etiketlere, taraflara bakmadan doğruyu teşhis edebilmek ve tarafı olmak..olduğunu düşünüyorum.

    Olur. Nasıl isterseniz öyle ödeyin. Yalnız kimseyi ne biat etmeye zorladığım var ne de kimseye biat etmişliğim. Sadece inandığım doğrulara göre hareket ettiğimi düşünüyorum. Çok şükür öyle etiketti, ideolojiydi, taraftı gibi takıntılarım yok. Geçelim. Tartışılması dahi lüzumsuz bence.

    Mükellefiyet demişken;
    Soru 1: Bir uçaktan ateşlenmiş, hedefe vardığında insan öldürmesi mutlak olan bir bombayı nasıl imha edersiniz?

    Soru 2:Arzu edilen barışı imha etme gücü yüksek bir bomba gibi hazırlanmış videonun ölümcül etkisini nasıl bertaraf edersiniz?

    Sorularınızı izninizle yanıtsız bırakmak durumundayım. Savaş uzmanı değilim, bombalardan,silahların tesir gücünden falan ise hiç anlamam. Sadece orada öldürülmüş olma olasılığı yüksek yedi insanın ölümü vicdanımı yaralıyor. Bir iki kelam buna dair duymak istedim. Bu kadar sorun teşkil ediyorsa konuyu kapatıyorum.

    Sizin ısrar ettiğiniz yoldan gidersek; Fail PKK veya TSK,Olacakları ve ihtimalleri yazmıştım. Siz ne olmasını umuyorsunuz? Sonuçları neler olur? Beklenen adil adalet gerçekleşmiş olur mu?

    Yok yok siz bildiğiniz yoldan gidin, boş verin benim yolumu. Bir boşboğazlıktır ettim, ha etmez olaydım. Tövbe billah gölgenizin olduğu yerde bir daha konuşmayacağım:)

    Siz suçlu arayıp onu cezalandıralım diyorsunuz. Devletten de suçluları cezalandırmasını istiyorsunuz. Bu ülkede 35.000 insanın öldüğünden 15000 insanında kayıp olduğundan bahsediliyor. Tüm bu ölümler ve kayıplar için cezalandırılmak üzere suçlu aramaya başlanırsa sizce barıştan ve masumiyetten söz etmek mümkün olabilir mi? Devlet cezalandırmak üzere suçlu avına çıksaydı şayet Habur olayı gerçekleşebilir miydi?

    Ondan da vazgeçtim. Teksas üsulu herkes silahlanıp birbirini vursun. Birbirimizi tükete tükete çözüme ulaşırız belki:)

    Yoruldum, artık dinlenmek istiyorum. İlginiz ve emekleriniz için de teşekkür ediyorum, yorumlarımı sonuna kadar okuma sabrı gösterdiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.

  98. Yazan:Asuman Yek Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    bir soru takiliyor aklima:

    Emre Uslu’nun yayinladigi resimlerden sonra demek istiyorum.

    bir ucak bomba atiyor, bir jipin icindeki insanlar yanarak oluyor.ama masmavi elbiseler ve kitaplar yanmiyor. yanmis oluler simsiyah ama elbiselerde yanik izi yok.

  99. Yazan:Bawer Tarih: Eyl 4, 2011 | Reply

    ergenekoncularin pkk kiligina girip 100lerce sivili oldurdugu olaylar var. Bunlarin bir kismi mahkeme karariyla sabit olan cinayetler. pkk ve bdp bunlarin pesinden gitmek yerine neden uyduruk kaydirik filmler uretti? bunu anlamis degilim.

  100. Yazan:bsm Tarih: Eyl 5, 2011 | Reply

    ergenekoncularin pkk kiligina girip 100lerce sivili oldurdugu olaylar var. Bunlarin bir kismi mahkeme karariyla sabit olan cinayetler. pkk ve bdp bunlarin pesinden gitmek yerine neden uyduruk kaydirik filmler uretti? bunu anlamis degilim.(Bawer)

    Çok doğru bir tespit. BDP ne yazık ki sırf AKP karşıtlığı adına ETÖ’yle iş birliği içinde. Açığa vurmamaya çalışmakla bereber CHP ve saz arkadaşlarından daha çok ETÖ üzerine titriyorlar. Tabi bu gizli sadakat tesadüf değil, önemli nedenleri var. Zira geçmişte pek çok haltı beraber işlemişler. Kısacası beraber yedikleri herzeler ortaya çıkmasın diye var güçleriyle bu pis ilişkilerin üstünü örtmeye çabalıyorlar.

    Yalnız bu video uyduruk kaydırık olmakla beraber, büyük bir olasılıkla altından geçmişteki karanlık işbirliğine benzer bir şey çıkacak. Bekleyip görmek lazım. Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu hesabı bu olay da birgün mutlaka aydınlanacaktır. Korkarım kirli hesaplar uğruna sivil insanlar katledildi ve bir dekor olarak kullanıldı. Ama tabi bu katliam nasıl tertiplendi, derin devletle beraber mi icra edildi, hangi hesaba güre tasarlandı bu henüz bilinmiyor.

  101. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 5, 2011 | Reply

    Sevim hanım,

    İkna olup olmamak size kalmış.

    -Peki söyleyeceklerinizi dinlemesek yine de bizi ikna edebilir misiniz?
    -Hayır edemeyiz.
    -O halde sözlerinizi dinlemeyeceğimizi iyi bilin.
    Devlet(Platon)sf.6

    İkna kelimesi her geçtiğinde aklıma bu satırlar geliyor. Okuyup anlamamak, duyup dinlememek, bakıp görmemek…ikna olmaya “taraf” olmadan mümkün değil. İnsan ancak subjektif bir kararın ardından objektif olabiliyor.Aklıma gelmişken paylaşmak istedim sadece.

    Ben bu konuda bir çok ihtimalin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini ve fakat bazı yorumcuların işin teknik kısmına takıldıklarını söyledim.

    İnsanlar ikna olabilmek için gerek duyduklarını kendileri belirleyebilirler. Bir video üzerinden yapılacak değerlendirme için de çoğumuz önce o videonun gerçekliği konusunda teknik analiz yapma gereği (sizin göre takılmak!)duymuş olabiliriz.

    Bir de “bunlar kesin cenaze namazı da kıldırmamış ve cesetleri orda kurda kuşa teslim etmişlerdir”, “TSK bu kez 12′den vuruyor, ne kadar haşerat varsa temizlenecek” diyenler de var. Bu sözlerdeki hoyrat ötekileştirme ve düşmanlığı geçtim, bu yorumlarda cesetlerin varlığığından, TSK’nın “hedef” vurduğundan- hedef insan böcekler- bahsediliyor. Şimdi soruyorum, siz de üzerinde bir kez daha düşünerek cevap verin: Bu tutumu eleştirmek, bu tavra eleştiri yöneltmek iftira atmak mıdır?

    Alıntıladığınız o iğrenç satırlar siz cümlenizi yazdıktan iki gün sonra bu başlık altında yazıldılar. Ve o zamana kadar da sizin önem verilmesini istediğiniz kısımlara da zaten dikkat çekilmişti.

    Kaldı ki bu konuda -sizden itiraz gelmeden- doğrudan size yönlttiğim bir elştiri de bulunmuyor. Yani hangi anlayışı eleştirdiğim gayet açık. Dikkat ederseniz genelleme-veya sizin ithamınızla iftira- olmasın diye yorumları birbirinden ayırarak not da düştüm (bkz. Memet Yılmaz beyin ismini zikrettiğim bölüm ve ardından Emre Uslu’nun makalesine atfen yazdıklarım.

    Site kurallarında 3.şahıslar tartışmaya müdahil olamazlar yazmıyor 🙂 Siz burnumu beni ilgilendirmeyen bir konuya soktuğumu düşünüyorsanız şayet bunu benim kabalığıma verin olsun bitsin.

    Yine de tekrar edeyim şahsıma bir eleştiri yönelttiğiniz için size hitaben yazmadım. Bazıları tarafından dillendirilen ve sizin de takrar ettiğiniz bir cümle üzerine yazdım. Aynı sizinki gibi bir tepki olarak kabul edebilirsiniz.(hatta gereklilik hatırlatması diyebilirsiniz)Mehmet bey’e hitaben yazdıklarınıza katılıyorum. Sanırım yazdıklarımdan bu gayet net anlaşılmıştır.

    Yazdığınız ve dikkatimi çeken satırları mutlaka hatırlıyorsunuzdur ama ben yine de buraya tekrar alıntılayayım;

    Yazmayayım dedim ama yazmadan geçemeyeceğim. Merak ediyorum acaba sivil insanların öldürüldüğü iddia edildiği bu olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığının hiç mi önemi yok? Ya da ne bileyim tek sorun, bu olayda TSK’nın sorumluluğunun olmadığını kanıtlamak mıdır?
    …………….
    Şimdi devleti, TSK’yı vs. aklama adına işi gücü bırakıp savunma muduna geçip iştahla bombalı videolar yayınlayarak vicdanını rahatlatmaya çalışan katılımcılara sormak lazım: bu ve benzer olaylar yaşanırken masum insanların sıradan hedef yerine konarak öldürülmesi sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
    Özetle, ben gözlemlerimi aktardım, kendimce eksik bulduğum kısımlara eleştirel baktım diyorum, siz ise “iftira atıyorsunuz” demekte ısrar ediyorsunuz.Neyse yapacak bir şey yok, siz hâlâ iftira attığımdan kuşkuya düşüyorsanız, sanırım bunun aksini ıspatlamaya çalışmamın pek bir anlamı olmayacak.

    Yazdıklarınızın niteliği üzerine lütfen bir kez daha düşünün.Gördüklerimiz(gözlemlerimiz!)üzerine yazıyoruz, öyle değil mi?
    Yukarıdaki satırlarınız ardından yazdıklarımı tekrar edeyim.

    Sevim hanım, lütfen kusuruma bakmayın. Yazacaklarım size özel değil. Fakat sizin tarafınızdan da tekraren yazılmış olan ve her okuduğumda ardında, neredeyse iftiraya varan kocaman bir ithamın saklandığı böyle örtülü bir cümlenin nasıl olup da yazılabildiğini düşünüyor ve “(1)Bu yaşanmakta olanların kendilerinden başkaları için hiçbir öneminin olmadığını tespit ettiklerine inanarak yazanların, doğruluğunu sınamış oldukları delilleri neler?” acaba diyorum. Belki bu soruya siz cevap verebilirsiniz; (2)Size göre yaşanmakta olanlara önem vermeyen insanlar sizin gördüğünüz neleri görmüyorlar? (3)Önem sıralaması yaparken nerede ve neden hata yapıyorlar ya da (4)Logic’in dediği gibi inanmamaya azmettikleri için mi mi bomba/video uzmancıkları oluveriyorlar da ÖNEMLİ olanı pas geçiyorlar?

    Yazdıklarınızda ne yazık ki sorularıma hala net cevap vermediniz.İlla da paylaşmak durumunda değilsiniz elbette.Aşağıda yazdıklarınızı bu soruların cevabı olarak kabul edebilirim.

    Benim video değerlendirmemim özü…Burada önemli iki detay var. Şayet sözkonusu video için ne düşündüğümle alakalıysa söyledikleriniz, ben o videoyu hiç izlemedim. Bu video gibi şiddetin, acının pornolaştırıldığı görsel sunumlardan(!) iğreniyorum. Bunun kimin tarafından, hangi amaçla yapıldığının da bir önemi yok çünkü insan beynine ve vicdanına hakaret etmek, tecavüz etmek,duyguları sümürmek demektir bu. Yani neresinden bakarsanız kirlidir.

    Kesinlikle. Bunu mide kramplarıyla izledikten(!) sonra düşündüğüm bu oldu. Başka türlü video ve amacının ne olduğuna dair karar verilemezdi öyle değil mi?

    Yok, sadece teknik detaylara odaklanma serzenişimden hareketle değerlendirmemin “özü”nü soruyorsanız; bırakın, önemsizdir, geçelim…demedim, olabilecek ihtimalleri çoğaltarak olayın değerlendirilmesinin/sorgulanmasının daha yerinde olabileceğini ifade etmeye çalıştım. Tabi ifade biçimi hatalı diyorsanız, olabilir, bu zor günler hepimizi etkiliyor, ben bundan azadeyim deme hakkı görmüyorum kendimde.

    Amacınız buyduysa şayet ifade biçiminiz kesinlikle hatalıydı.Ve başta söylemeye çalıştığım da buydu.
    Haşarat diyenler de olup biğten olaylardan, kışkırtmalardan had safhada etkilenip, ölçüsüzce tepki verenler.Ne ne yazık ki bunu kendilerinde hak olarak görme gafletindeler de.

    Eli silaha değmemiş en az katil kadar suçlu azmettiricilere ben de kızıyororum. Ve kuzu postuna bürünmüş bu kurtların ben de farkındayım. Ancak bu kamuflajlı sivillere haklı tepki göstermek ile, her “siviller ölmesin” diyeni bunların gönüllü mütefiki veya sempatizanı gibi algılamak da yanlış. Ağzılarımızı bantlayalım derken tam bu algıya dikkat çekmek istedim. Kusura bakmayın siz bu algıya fazlasıyla kaptırmışsınız kendinizi! Misal, karşıdakini şiddete prim vermekle suçlamak ile, şiddettin bir tarafını haklı görmekle suçlamak- yorumunuzun ilerki bölümünde şahsıma bu örtülü suçlama var zira- benzer algılardır. Oysa bir tarafın şiddettini mazur ve meşru görmek/haklandırmak gibi somut bir bulgu/ima olmadığı sürece muhatabı böyle bir eğilimle suçlamak(bağışlayın) niyet okumadır. Neyse bu bölüme geldiğimizde meramımı anlatırım.

    İnsan bazen birileri işaret etmeden kendini fazlasıyla yanlış algılara kaptırmış olduğunun farkına varamıyor ve hassasiyetleri nedeniyle de haksız olarak suçlandığını düşünerek tepki verebiliyor.Tespitlerinize katılıyorum.

    Ahlaksızlık, şerefsizlik demişim zaten, daha ne dememi bekliyorsunuz? Ayırım bunun neresinde Allahaşkına? Ayırım mı yaptım ki böyle konuşuyorsunuz? Bakın sırf haklı çıkma adına hâlâ benzer tavrınızda ısrar ediyorsunuz.

    Neden hep şahsınıza alıyorsunuz? Hangi konuda haklı çıkmaya çalıştığımı da söylerseniz sevinirim.

    Eteğinizdeki taşlara gelince, bakın egonuza yenik düşmeden, tekrar okuyun yazdıklarımı, bu belirleme PKK’yı ya da BDP’yi eleştirdiğinizden dolayı yapmış değilim. Sizden fazla eleştiriyorum PKK’yı, sahte barış havarilerini, iki yüzlü tutumu. Eleştirdiğim nokta,sizin insanları söylemediklerinden türlü çıkarımlara ulaşma alışkanlığınızadır. Doğru bir yol değil bu, ister kabul edin ister etmeyin. Yani taşlarınızı dökün, atın ne yaparsanız yapın ama kafa göz yararak yapmayın diyorum.

    Sevim hanım bazı alışkanlıklarımın farkında değilim. İlk yorumlaşmamızda bunu teşhis edip, uyardığınız için teşekkürler. Şayet devam edeceksek benim alışkanlıklarımı bir tarafa bırakıp konuya odaklanabilme ihtimali var mı sizce, ne dersiniz?

    Biri, masum olduğunu bildiği birinin kurşuna dizileceğini bile bile ellerini ve gözlerini bağlıyorsa şayet tetiğe basan kadar suçludur.(ç-z)
    Evet bence de. Aksini söylediğimi hatırlamıyorum. Ama bu suçlular/azmettiriciler var diye 7 insanın neden, nasıl, kim tarafından… öldürüldüğünün es geçileceği anlamına gelmiyor. Siz es geçiyorsunuz demiyorum. Ama ortada bu kadar sivil celladın cirit atıyor olması bu olayı ikinci plana atmamıza gerekçe değildir ve olmamılıdır.

    Birinci plana alınmasını istediğiniz nedir? Bir videoda hurdaya dönmüş jeep var diye bu kadar tartışılmıyor öyle değil mi?

    …kaseti hazırlayanlar gözlerimizin gördükleriyle aklımızı bağlayıp vicdanımızı kurşuna dizilmeye hazırlamak istemişler.(ç-z)
    Evet, kaseti hazırlayanlar muhtemelen bunu amaçlamışlardır. Bizlere düşen görev, vicdanlarımıza ve ruhlarımıza zehir akıtmak isteyenlerin bu emmellerine izin vermemek ve kirli oyunlarına gelmeyerek insan ve vicdan pencerisinden bakarak direnmektir. Yani “Onların istediklerini” biz retedeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bunu başarabilirsek başka ölümlerin önüne geçebiliriz ancak.

    Kesinlikle.

    Video görüntüleriyle ilgili ne düşündüğümü yukarıda yazdım. Şunu bilmenizi isterim ki, o video görüntüleri gerçek olsa bile, vidonun yayımlanması konusunda fikrim değişmez. Bu tip görüntüler kin ve nefretin daha da derinleşmesinden başka hiçbir şeye hizmet etmez. Kaldı ki, kin ve öfke yayma amacıyla yani böylesi bir etki yaratma amacıyla yapıldığında,izlememek için bir değil iki nedenim daha var demektir.

    Kin ve nefretin derinleşmemesi için siz izlemezsiniz, izleyenler de akıl ve vicdanlarını elden bırakmadan bir yalanı her açıdan teknik bir uzman gibi ortaya koymaya çalışabilirler. Öyle değil mi?

    Özetle, devletin bir zamanlar “Anadoludan Görünümler” adı altında yayımladığı kışkırtıcı propaganda ne ise bu videonun benim için kıymeti harbiyesi de odur…Mantık aynı mantık aradaki fark bu videonun Kürt versiyonu oluşu. Anlayacağınız o ve benzer bir proram daha vardı, yayımlandıkça batıdaki insanların Kürtlere düşmanlığı derinleşti, ırkçılık yükseldi ve bizi bugün iki düşman halk konumuna getirdi. Bu video da aynı tesiri yaratacak…

    Haklısınız.Farklı kelimelerle aynı şeyi yazmıştım.

    Kürt ırkçılığını besleyip azdıracak, Kürtleri Türklere düşman edecek, Kürtlerin ruhunu zehirleyecek, masumiyeti yok edecek;yaşamı sonu gelmeyen bir kan davasına çevirecek…Barış umutlarını söndürecek…Ve Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkeziyle;bu coğrafyada yaşayan her kesin acı çekmesine neden olacak. Budur videoya dair görüşlerim.

    Aynı görüşteyiz.

    Gayrı objektif mi, sübjektif mi, hayal ürünü yoksa kuruntu olarak mı bakıyorum, gayrı siz karar verin.
    Böyle inandığınızdan şüphem yok ve olmadı. Sorum bu değildi, yanlış anlmışsınız. Ben, ödürüldüğü iddia edilen 7 sivilin öldürüldüğüne inanıp inanmadığınızı sordum.

    7(!) insan ölmüş. Beden parçalarının plastik vb herhangi maddeden yapılmış mankenler olmadığını yazdım zaten. Bunu inkar etmek mümkün mü? Gelelim “öldürülme” kısmına. Bir uçaktan atılan bombayla ya da yere döşenmiş bir mayınla olsun ÖLDÜRÜLMÜŞ oldukları kesin. Çoluk çocuk insanlar kendilerine bir bomba bağlayıp intihar etmemişlerdir!(3.sayfa haberlerinden böyle manyakların da sözüm ona kamikazelerin de var olduğunu biliyoruz)

    Bir olay, olgu, sav veya düşüncenin normal ve anormalliği görecedir. Bana anormal gelen size veya bir başkasına normal gelebilir ya da tersi. Bana, 7 insanın ölmüş olma ihtimalinin bulunduğu bir konuda, teknik detaylara odaklanarak ölümlerin atlanmış olması pek normal gelmiyor. Tabi bu ısrarımın da anormal olduğunu düşünebilir pek çok insan.

    O videoda cesetler vardı. Ölmüş olma ihtimali diye bir şey söz konusu değil. Ne zaman ve nasıl ölmüş oldukları, mezardan çıkarılıp çıkarılmadıkları tartışması “ölmeme ihtimali” üzerinden yapılmıyor.Bu tartışmalar sizce “ölümlerin atlanmış olduğu” anlamına geliyorsa atlanan kısmı yazarsınız yazmayanları da yazmadıkları için vicdan muhasebesi yapmamış olmakla itham etmezsiniz.Umarım yeterince açık yazabildim. KİMSE BU ÖLÜMLERİ YEKNİK DETAY ARASINDA KAYNATMAYA/YOK SAYMAYA ÇALIŞMIYOR.

    Siviller konusunda siz bir şey demediniz ben dikkat çekme gereği duyduğum için yazdım ************

    Geçiştirmeye hizmet eden bir ısrarla 7 kişinin yaşadıkları ölüm gerçek mi değil mi şeklinde yöneltilen bir soru ne yazık ki böyle bir zihniyetin ürünü.(çuvaldız)
    bu görüşünüzleriniz doğrultunda kanaat getirmişseniz, inanın çok büyük bir yanılgı içersindesiniz ve yargılarınız art niyetle olmasa bile peşin hükümlülüktür.

    Yanılgımı düzeltmeme yardım edin o halde. Ölümler gerçek. Sonra……sonrasını lütfen siz tamamlayın. Gideceğiniz yolu ve varacağınız sonucu merak ediyorum.

    Siz istediğiniz gibi düşünmekte özgürsünüz, bunun için ayrıca bir ikna çabasına girmeyeceğim. Ancak emin olun “bu 7 sivile ne oldu” diye sormak, haklı olarak eleştirdiğiniz zihniyetle örtüşmez. Ne yani PKK’nın cinayetlerini sorguladığımda resmi ideoloji veya derin devletle aynı zihniyeti mi paylaşmış olacağım? Aman tanrım bu nasıl bir analoji, nasıl sakat bir mantıktır böyle? Tek kelimeyle:El insaf! diyorum.

    Sorularınızı siz cevaplarsanız sakat mantığımla yanlış sonuçlara varma ihtimalimi bertaraf edebilirsiniz belki! Yazacaklarınızla ikna olmaya hazırım.

    Gerçeklerimiz ise farklı değil. Kayırmadan, taraf gözetmeden adalet diyoruz ve haklıyız da 🙂

    Ve lütfen benim haklı çıkma gayretimi, egomu, karşımdakini suçlama adına cımbızlama merakımı, alışkanlıklarımı bu kadar sık tekrar edecek kadar sorunlu görüyor (ki baktığınız yerden görünenler bunlarsa haklısınızdır da) ve rahatsız edici buluyorsanız yazdıklarımı dikkate almayın görmezden gelin ve beni kendi halinde gevezelik eden biri olarak kabul ediverin. Tabi bu da sizin için sorun olmayacaksa?

    Masumiyeti tanımlayacak nitelemelere benziyor mu bunlar bir daha bakın. Bakın ki cımbızlamaya ne kadar meraklı olduğunuzu kendiniz görün.

    Sayın çuvaldız, siz karşıdakini suçlama adına sadece cımbızlamakla kalmıyor fakat aynı zamanda itham malzemesine yaramayacak sözcükleri de göremiyorsunuz. Şimdi soruyorum, sözünü ettiğiniz zihniyette olmadığımı açıklayabilmem için o zihniyete daha sert hakaretler mi etmeliydim.

    Keşke benim yazdıklarıma da sadece HATA diyebilseydiniz. Bu cümle belki rahatsız eden değerlendirmenizi fark edebilmenizde size ipucu olur.

    “TSK’yı aklama adına… iştahla …vicdan rahatlatmaya çalışan katılımcılar” cümlesi ile “karşıdakini suçlamak adına cımbızlama yapmak” arasında anlam bakımından fark var mı sizce? Kim kimi hangi zihniyetle itham ediyor fark edebiliyor musunuz? Tüm bu cümllelerin sebebi 7 kişinin ölümü hakkında sizin görmek istediğiniz(?) kelimelerle cümlelerin kurulmamış olması mı sadece?

    Çözüm derseniz? Kürtler Derin PKK’yla yüzleşmeyi göze aldıklarında gerçek özgürlüklerine kavuşacaktır. Zira her şeyden önce PKK güdümünde olmayan bir demokratik ortama ve özgür düşünceye ihtiyaç var. Bunu ne BDP’liler ne, ne halk, ne sınırlı STK’lar henüz başarmış değil.
    Çözümü burada görüyorum eğer sorduğunuz buysa. Açıkçası PKK’ya da BDP’ye de güvenmiyorum. Ama ne yalan söyleyeyim henüz devlete ve hükümetin samimiyetine de güvenmiyorum. Zaten yazdığım yorumlarda bunu feryat ediyorum. Kurumların, ideolojilerin, tarafların ağzıyla konuşmaktan kaçınarak, sadece İnsanı merkeze alalım, vicdan eksenndan gerçeklere bakalım diyorum.

    Pekii de kimseye güvenmediğinizde kimlerle insanı merkeze alıp, vicdan ekseninden gerçeklere bakacaksınız? Bu davetiniz kime? Güvenebilme/samimi bulma kriteriniz ne olacak? En azından anlaşabilmek amacıyla konuşmayı başlayabilmek için. Ben şahsen hiçbir konuda anlaşamayacağımı düşünerek güvenmediğim bir insanla konuşmak bile istemem.

    Mükellefiyet konusundaki 2.soruma yazdıklarınızın içinde cevap vermişsiniz zaten. İki soruyu alt alta yazmamın sebebi etkilerinin aynı olduğunu daha net ifade edebilmek içindi. İlla da uzaman olmak gerekmiyordu cevap için .Çoğu zaman duymak istediklerimiz beklediğimiz kelimelerle ifade edilmezler. Bunu sorun etmemek gerek.

    Yok yok siz bildiğiniz yoldan gidin, boş verin benim yolumu. Bir boşboğazlıktır ettim, ha etmez olaydım. Tövbe billah gölgenizin olduğu yerde bir daha konuşmayacağım:)

    Siz bilirsiniz. BDP gibi dd meclisini varlığım nedeniyle protesto etme kararı almanıza gerek yok. Ama haklısınız Çuvaldız’ın gölgesi aslından da uzun görününce insanı tedirgin ediyor 😉

    Ondan da vazgeçtim. Teksas üsulu herkes silahlanıp birbirini vursun. Birbirimizi tükete tükete çözüme ulaşırız belki:)

    Olup biten de o zaten. Etrafta “bize silah verin bu meseleyi bakın nasıl kökünden çözeriz” diyen o kadar çok gözünü kan bürümüş insan var ki.O nedenle ehemmiyet verenleri ehemmiyet vermiyorlarmış gibi itham edip “ölümler karşısında vicdanları taş kesmiş yorumlar yapıyorlar” diyerek itham etmeden önce iki kez düşünmek lazım!

    Yoruldum, artık dinlenmek istiyorum. İlginiz ve emekleriniz için de teşekkür ediyorum, yorumlarımı sonuna kadar okuma sabrı gösterdiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.

    Ben teşekkür ederim.Emek sarf edip, yorulmadan anlaşma olmuyor. Yanlış hatırlamıyorsam Aziz beyin kızısınız. Gölgemi sorun ederek buralara uğramamazlık etmeyin lütfen. Eksikleri ve yanlışlarıyla gördüklerinizi okuyor olmaktan şahsım adına çok memnun olurum. Referansınız sağlam ve saygıdeğer bir beyefendi 🙂

  102. Yazan:Beagle Tarih: Eyl 5, 2011 | Reply

    BDP’ye oy kaybettirecek ama 1.000 insanin hayatini kurtaracak bir hamle olsa Aysel Tugluk ve saz arkadaslari destek verir mi?

    Sanmiyorum 🙁

    Mesele de bu zaten.

  103. Yazan:sevim Tarih: Eyl 6, 2011 | Reply

    Çuvaldız hanım,

    Son yorumunuzun bir bölümünde, konuya dönsek ne dersiniz demişsiniz ama, hakkımda her nasıl izlenim edinmişseniz o izlenim üzerine inşa ettiğiniz yargıları savunmaktan konuya dönmeye inanın hiç fırsat bırakmadınız. Doğrusunu isterseniz hakimin karşısında suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan sanık durumuna düşmekten ben de yoruldum.

    Öneriniz kabulümdür.Hemen konuya geçelim.

    Videoyu izlemediğimi daha önce belirttim sanıyorum. Kendilerine eleştiri yönelttiğim diğer yorumcular söz konusu videoyu izlediler mi onu bilmiyorum.

    Ancak şunu biliyorum: Yazının altına yorum düşen yorumcuların bir kısmı (yani haksız eleştiri yönelttiğimi düşündükleriniz) sonuçtan çok kesin eminmiş gibi yani TSK’nın suçsuzluğuna inandılar. Aynı paralelde düşünmeyenleri de düzeyi tartışılır bir dille eleştiri menziline tuttular.Özlem hanıma yüklendiler, Taraf’a ve kendileri gibi aynı sonuca inanmayan herkese veryansın ettiler.

    Şimdi lütfen kim olduğum, hangi zihniyete hizmet etmiş olabileceğim ihtimaline takılmadan yazacaklarımı okumaya çalışın. Katılmadıklarınızı mümkün mertebe yazdıklarım üzerinden eleştirin,bunu özellikle istirham ediyorum sizden.

    TSK’nın bu olayda hiç parmağı veya bu olayla ilgisi olmadığına kesin inanmış görünüyor dediğim yorumcular acaba bu kanaate,
    a)Video görüntülerindeki çelişkeliri net tesbit edebildiklerinden mi,
    b)Altında tartıştığımız yazı ve görüntülerden mi varmış olabilirler?

    Videoyu izlemediğimden,görüntüler gerçektir veya değildir diyebilecek durumda değilim. Ancak izlemedim diye, düzmece bir videonun tasarlanamayacağını da idda edemem, etmedim, etmiyorum. Sadece bu coğrafyada bu tip olayların çok da şaşırtıcı olmadığını bilen biri olarak birden fazla ihtimalin göz önünde tutulmasında fayda olabileceğini düşünmekteyim. Tabi birden fazla ihtimal demek, TSK’yı işaret etmek olarak anlaşılmamalı. Bilebildiklerimiz veya öğrenebildiklerimizden daha fazlasının hep olabileceği varsayımıdır bu.

    Elbette sadece çoklu ihtimaller göz önünde tutularak gerçekler ortaya çıkmaz. Bu bir temkin önlemidir. İhtimallerin değerlendirilmeye alınması kadar, olayların gerçek yüzünün gün yüzüne çıkarılması, aydınlatılmaya çalışılması daha da elzemdir…Adalet için, gerçek ve hakikat için olmazsa olmaz bir kuraldır.Gerçeğe ulaşma çabası her insanın görev ve sorumluluğudur. Gerçeği bilmek/öğrenmek ise ayrıca haktır.Gerçeklere ulaşmak ve adaleti tesis etmek adına kurumlara, bilirkişi heyetlerine, yerel ya da uluslararası bağlayıcılığı haiz kuruluşlara, mahkemelere, yargı kurum ve organlarına ihtiyaç duyarız.Keza yerel ve uluslar arası örgütler, adalet komisyonları, insan hakları vakıf ve dernekleri,STK’lar,aktvistler vd. bu amaç için vardırlar ve bu amaca hizmet ederler.
    Sevgili Mehmet bey tüm yüreğimle inanıyorum ki gerçeği sadece gerçeği aydınlatmak adına bu araştırmaya koyuldu. Dürüstlüğüne ve tarafsızlığına sonsuz güven duyuyorum. Çünkü amacının, bir tarafın haklılığını veya suçluluğunu ıspatlamaktan çok, gerçeklerle bizleri buluşturmak olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla sorumluluk bilinci ve duyarlılığıyla bizlere gerçeği göstermek istedi. Ve bu işe koyulurken peşinen çocuk öldürme potansiyeline sahip sapıkların olabileceğine işaret etti. Şunu eklemeliyim ki, çocuk öldürme eğilimi/potansiyeli olan bir coğrafyada hiç kimse insanlık suçlarının işlenemeyeceğini garanti edemez. Ben etmiyorum. Şu veya bu kesim kefil olamıyorum. Çünkü yaşadığımız ve halen yaşamakta olduğumuz diğer örnekleriyle sabittir bu.

    Peki ya yorumlar?

    Ben araştırmanın titizliğinden, amacından kuşku duymamakla beraber yazı ve alt alta verilmiş fotolardan kesin bir sonuca ulaşamadım. Fotolar seçilmeyecek kadar küçük, yazılı detaylar ile ilişkilendirme bir hayli güç. Açıkçası yazıyı okuduktan sonra hah kesin şöyle olmuştur diyebilecek durumda hissetmiyorum kendimi. Sanırım bu sıkıntıya düşmemin nedeni benim videoyu izlememiş olmam. Montaj olduğu, izlenerek bir kaç ayrıntıya oadaklanarak çok daha net anlaşılabilir muhtemelen. Kısacası ikinci elden aktarılması da anlaşılması da biraz zor. Düşünün ki montajla oluşturulmuş bir futbol maçınının montaj hatalarını yazı ve fotolarla üçüncü şahıslara aktaracaksınız, hiç de kolay iş değil. Tabi kafam da basmamış olabilir.

    Tekrar yorumlara gelirsek, peki zeka ve anlama kapasitesi benden yüksek olabilecek yorumcular bir çırpıda nasıl kesin sonuca ulaşabildiler?

    Yazıdan ve altındaki fotolardan desem, Allah için kimse nasıl ikna olduğuna dair bir tek kelam etmemiş. Sadece Taraf’a veryansın, durun bakalım biraz daha düşünelim diyene giydirmeler, alaya almalar…

    Yok videodan yani ilk elden izleyerek bazı çelişkileri farkettiler diyecem, yine kesin inandıkları sonuca dair bir açıklamaları bulunmuyor.

    Bir de şu üç adet tahrip gücü yüksek bomba sunumu var. Benim gördüğüm, ürkütücü bir biçimde GÜMMMM! diye patladıkları. Peki bunu nasıl okumalı ya da o bomba şiddetiyle kesin sonuca nasıl uşalıldı? TSK’nın envanterinde bulunan yüksek patlayıcıların tahrip gücüyle eşleşmeyen farklı bir silahla işlenen bir saldırı olduğunu belki ıspat eder ama saldırının TSK tarafından gerçekleşmediğinin ve iddia edilen sivillerin öldürülmediğinin kesin kanıtı olamaz diye düşünüyorum. Yani Emre Uslu’nun dediği gibi, eldeki veriler şimdilik saldırının TSK tarafından gerçekleştiğini ıspat da edemez inkâr nedeni de sayılamaz.

    Şimdi sormak durumundayım, hiçbir argümanla desklemeden,kanıt sunmadan kesinlik iddasında bulunmak, benzer doğrultuda düşünmeyenleri ise suçlamak doğru bir davranış biçimi midir? Peki ben bundan fazlasını mı yaptım? PKK’yı mı destekledim? TSK’yı mı sorumlu tuttum? Sadece elde kesin kanıt olmadan bir tarafın aklanamayacağını söylüyorum. Eleştiri yöneltiğim yorumcuların ikna edici kanıtları olmadan TSK’nın suçsuzluğuna; farklı/alternatif düşüncelere yine aynı mantıkla karşı çıktıklarını düşünüyorum. Niye böyle düşündüğümü de iftira atarak değil, beni böyle düşünmeye iten ayrıntılarıyla açıklamış oluyorum. Ve ayrıca bu yedi sivilin gerçek akibeti ortaya çıkmadan kesin görüş belirtmekten kaçınmayı tercih ediyorum.

    Bana tekrar yazmak zorunda değilsiniz. Üslubumda hatalar olabileceğini peşinen kabul ediyorum. Ancak genel olarak görüşlerimin arkasındayım. Aksine ikna olabileceğim bir gelişme olmadığı sürece de fikir ve duruşum değişmeyecektir.

    Saygılar.

  104. Yazan:Yase Tarih: Eyl 6, 2011 | Reply

    Duvardaki delikler kurşun izlerine benziyor. Galiba PKK film ekibi oradan geçen bir aileyi kalaşnikof ile kurşuna dizdi. Gerçekten canavar olmak gerek böyle bir video için insan öldürmek… Hatta annesiyle beraber çocuk vurmak!

  105. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Eyl 6, 2011 | Reply

    Sorun aslında gerçekte ne olduğu da değil! PKK böyle hayvanca birşeyi yapabilir mi? Evet yapabilir. Yapar. Daha önce defalarca benzer katliamlar yaptı. Hiçbirinin üstünü de örtmedi. Bundan gurur duydu. Katlettiklerini de kendi devrim şehitlerine dahil edip yoluna devam etti.

    TSK böyle birşeyi yapabilir mi? Eskiden yapabilirmiş.. Şimdi biraz zor. PKK ile TSK’nın farkı TSK içinde vicdanı olan bir sürü insan var. PKK ise bir sürü. Tepesindeki adamın buyruğunu yargılamadan yerine getiren koyun sürüsü. TSK “artık” böyle değil. Eskiden bile TSK böyle birşey yapsaydı en azından sahiplenmezdi. Üstünü örterdi. Bunun gurur duyulacak birşey olmadığını bilirdi.

    Benim gözümden böyle!

  106. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 7, 2011 | Reply

    Sevim hanım,

    Doğrusunu isterseniz hakimin karşısında suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan sanık durumuna düşmekten ben de yoruldum.

    Sanırım bundan daha da kötüsü insanın suçsuzluğunu ispat için giriştiği her eyleminin/açıklamasının “suç” olarak kabul edilmesi olurdu. Size cevap yazdıkça muhtemelen “hakim” gibi olduğuma dair görüşünüz daha da pekişecek.
    Sizi suçlamadığımı açıklamak için yazacaklarımla siz yine de “suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan sanık durumuna düşmüş olduğunuzu” düşünmeye devam edebilirsiniz. Sizin böyle düşünmemeniz ve yorulmamanız için en iyisi yazmayıp sessiz kalmak. Bunun da “ağız açtırmamak için tercih edilen bir tür baskı” olup olmadığına siz kara verin lütfen.

    Yorumcular ve yorumlarıyla ilgili şahsi değerlendirmenizi yaparken lütfen şunu da göz önünde bulundurun;
    Birileri kes-yapıştır video ile bunu “kesin TSK yaptı” diyorsa, birileri de “Hayır, kesinlikle TSK yapmadı” diyebilir. Malum sebeplerle birilerine “kesin yaptı” dedirtebilen “şaibeli” deliller, diğerlerine de “kesin yapmadı” dedirtebilir. Sizin için belki bu satırlar bazı yorumcuların neden 7 masum sivilin ölümünden daha çok TSK’yı aklama/savunma çabası içinde olduklarının(savrulduklarının) cevabı olur. Sonuçlarına bakarak kasetin hazırlanış amaçlarından birinin hedefini bulduğunu söyleyebiliriz; Kasetin amacı masum sivillerin ölümüne dikkat çekmek değildi!

    Çoğu çocuk yedi sivil Kürt’ün nasıl parçalanarak öldürüldüğünü PKK “mantıklı” bir şekilde açıklayamazsa, o “ölümlerin” hesabı ona yazılır.(A.Altan)

    Birileri Kılıçdaroğlu yöntemiyle isnat ettiği suçu ispatlayamazken, suçlanana yapmadığını /masum olduğunu ispatla demek “çamur at izi kalsın mutlaka inanan çıkar” kailinden bir çabadır. Geçmişte benzer suçtan sabıkalı olmak işlenmekte olan her suçun faili olunacağı anlamına gelmez.
    Bilmukabele

  107. Yazan:sevim Tarih: Eyl 7, 2011 | Reply

    Çuvaldız hanım,

    Size cevap yazdıkça muhtemelen “hakim” gibi olduğuma dair görüşünüz daha da pekişecek.

    Neden böyle düşünüyorsunuz? Pekişecek dediğiniz görüşlerimin değişmesi ihtimali olamaz mı?

    Sizi suçlamadığımı açıklamak için yazacaklarımla siz yine de “suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan sanık durumuna düşmüş olduğunuzu” düşünmeye devam edebilirsiniz.

    O kadar da değil, bu denli statik düşünmek için duvar gibi şey olmak lâzım.

    Sizin böyle düşünmemeniz ve yorulmamanız için en iyisi yazmayıp sessiz kalmak. Bunun da “ağız açtırmamak için tercih edilen bir tür baskı” olup olmadığına siz kara verin lütfen.

    Çok haklısınız. Kendimi baskı altında hissederken size veya başkasına baskı yapmış olabilme ihtimali çok yüksek görünüyor. Bir tercih değil, farkında olmadığım insani bir kusur olarak düşünün. Hatırlatmanız için de teşekkürler, hatamı onarmaya gayret edeceğim.

    Yorumcular ve yorumlarıyla ilgili şahsi değerlendirmenizi yaparken lütfen şunu da göz önünde bulundurun;
    Birileri kes-yapıştır video ile bunu “kesin TSK yaptı” diyorsa, birileri de “Hayır, kesinlikle TSK yapmadı” diyebilir. Malum sebeplerle birilerine “kesin yaptı” dedirtebilen “şaibeli” deliller, diğerlerine de “kesin yapmadı” dedirtebilir. Sizin için belki bu satırlar bazı yorumcuların neden 7 masum sivilin ölümünden daha çok TSK’yı aklama/savunma çabası içinde olduklarının(savrulduklarının) cevabı olur. Sonuçlarına bakarak kasetin hazırlanış amaçlarından birinin hedefini bulduğunu söyleyebiliriz; Kasetin amacı masum sivillerin ölümüne dikkat çekmek değildi!

    Sadece bu önerinizi değil birçok tavsiyenizi dikkate alıyor ve önemsiyorum.

    Ancak siz de şunu göz önünde bulundurun;
    Baştan beri, kes-yapıştır video ile “kesin TSK yaptı” diyenlerden olmadım. Ama “hayır, kesinlikle TSK yapmadı” denmesini de doğru bulmadım.

    Evet doğru, malum sebepler veya yaşanmış deneyimler, insanları farklı bakış açılarına ya da algılara yöneltebilirler. Dolayısıyla insanlara farklı şeyler de dedirtebilirler. Oysa aslolan, belleğimize yer eden/kazınan algılarla hareket etmek yerine, sağduyuyla olayların muhsebesini yapabilmektir. Her şey siyah beyaz değildir nihayetinde.

    Kasetin amacına gelince, sanırım dikkatinizden kaçmış olmalı, bu ölen yedi sivilin PKK’nın zerre kadar umurunda olmadığını zaten yazmıştım. Sivillerin öldürülmelerine bu kadar duyarlı olsalardı sivilleri öldürmezlerdi.

    Çoğu çocuk yedi sivil Kürt’ün nasıl parçalanarak öldürüldüğünü PKK “mantıklı” bir şekilde açıklayamazsa, o “ölümlerin” hesabı ona yazılır.(A.Altan)

    Sorun da bu ya. Vebali kimin hesabına yazılırsa yazılsın hiçbir mantıklı açıklama o ölüleri geri getirmeyecek. Mantıkla açıklamak o kadar zor ki. Yaşamı elinden alınmış kara bahtlı insanlardan sözediyoruz. Öldülürdüler! Öldürülmeleri yetmedi, ölü bedenleri kirli emellere dekor yapıldı. Şimdi de çözülmemiş bir bilmecenin nesnesidirler sadece.

  108. Yazan:Hani Kuzey Irak TSK'ni Protesto etmişti? Tarih: Eyl 7, 2011 | Reply

    Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesud Barzani bir kez daha PKK’yı uyardı. Barzani, PKK ve PJAK’tan, topraklarını kullanarak düzenledikleri saldırılara son vermesini istedi.

    Süleymaniye’de bölge hükümetinin yurdışındaki temsilcilerine bir konuşma yapan Barzani, “PKK ve PJAK’ı topraklarımızdan düzenlenen askeri operasyonlara son vermeye ve haklarını siyasi yollardan elde etmeye çağırıyorum” dedi. Kürt halkının haklarına saygı duyulduğunu ancak bu hakların barışçıl yollarla elde edilebileceğini ifade eden Barzani, “Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile, Türkiye, İran, PKK ve PJAK ile savaşı sona erdirmek için bir çözüm bulmaya çalışıyoruz“ diye konuştu.

  109. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply

    Sevim hanım,

    Size cevap yazdıkça muhtemelen “hakim” gibi olduğuma dair görüşünüz daha da pekişecek.(ç-z)

    Neden böyle düşünüyorsunuz? Pekişecek dediğiniz görüşlerimin değişmesi ihtimali olamaz mı?(sevim)

    Sizin görüşlerinizin değişip değişmeme ihtimali var mı yok mu bunun cevabını yine en iyi siz bilirsiniz. Ben değişmeme ihtimalini göz önünde bulundurup “muhtemelen” yazdım. Daha önce de yazdığım gibi insan ikna olmaya taraf olmadan nasıl ve ne şekilde zorlanırsa zorlansın değişim mümkün olmaz.

    Sizin “statik düşünmek” olarak tanımladığınızı, ben, “ideolojik adanmışlıkla doğru’lar belirlemek ve bu doğrularla sınanmışların da değişmez/değiştirilemez gerçekler olduğunu peşinen kabul etmek” olarak anlıyorum. Bu tarzda düşünerek varlığını da statikleştiren birine doğrular ve gerçeklerle ilgili farklı bir açıklama yapıldığı takdirde, bunu dolaylı bir şekilde varlığı ile ilişkilendirerek tehdit olarak algılayacaktır. TSK da muhteviyatı ve tüm temsil ettiğine inanılanlarla Türk toplumu için böyle bir kurum. Silahlı kuvvetler değil ama insanların bu kurum ile dolaylı bir şekilde de olsa kendilerini özdeşleştirmiş olma halleri bir duvar.

    TSK yerine farklı özneler konularak yine aynı okuma yapılabilir elbette; toprak, devlet, halk, hak, özgürlük, eşitlik, adalet…..ve hatta lider sıfatıyla insan.

    Bu açıdan bakınca insanın duvar gibi olması ne yazık ki mümkün. Hangimiz herhangi bir konuda duvar gibi değiliz ki? Bizim özeleştiri yaparak tespit edebildiğimiz duvarlarımızı yıkmak mümkün olabilir de başkalarının tespit edip işaret ettiklerini yıkabilmek için önce kabullenip, doğruluğunu hazmetmek gerekiyor. Kendim için konuşuyorum.

    İnsanın, İnsan olana, insani yollarla ulaşması ise mümkün. Yeter ki akla ulaşan yollara ikna olmamak için sağırlık, körlük, sessizlik duvarları örülmemiş olsun.

    Çok haklısınız. Kendimi baskı altında hissederken size veya başkasına baskı yapmış olabilme ihtimali çok yüksek görünüyor. Bir tercih değil, farkında olmadığım insani bir kusur olarak düşünün.(sevim)

    Sevim hanım video, yer verilen görüntüler itibariyle bir baskı unsuruydu zaten. Ve bu baskı altında hepimiz bir yerlere savrulup kendi bildiğimiz, inandığımız, düşündüğümüz doğrularla tepkilerimizi verdik.

    Ancak siz de şunu göz önünde bulundurun; Baştan beri, kes-yapıştır video ile “kesin TSK yaptı” diyenlerden olmadım. Ama “hayır, kesinlikle TSK yapmadı” denmesini de doğru bulmadım.(sevim)

    Bu konuyla ilgili düşündüklerimi daha önce yazdım. Fırsat bilip yukarıda da sizin cümlenizden feyz alarak kısmen de olsa tekrar etmiş oldum. Çok haklı olarak dikkat çekmeye çalıştığınız gibi tartışılmaya değer olan mesele, kimin yapıp yamadığından çok “dekor olarak kullanılan” masum insanların ölümleri ve sebebi olmalıydı. Ölümün bu kadar korkunç şekilde gelmiş olanıyla göz göze gelince insanın kolayca kendine gelip sağlıklı bir şekilde düşünebilmesi zaman alıyor.

    Evet doğru, malum sebepler veya yaşanmış deneyimler, insanları farklı bakış açılarına ya da algılara yöneltebilirler. Dolayısıyla insanlara farklı şeyler de dedirtebilirler. Oysa aslolan, belleğimize yer eden/kazınan algılarla hareket etmek yerine, sağduyuyla olayların muhsebesini yapabilmektir. Her şey siyah beyaz değildir nihayetinde.(sevim)

    Kesinlikle çok haklısınız. Grinin renk olarak var olduğunun kabul edilebilmesi için önce siyah ve beyazın bir karışımı olduğunu izah edebilmek gerekiyor. Muhtevası itibariyle gri tek başına var olan ve siyahla beyazın arasında yer alan bir renk değil.

    Teşekkür ederim 🙂

  110. Yazan:sevim Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply

    Çaldıran’a bağlı Buğullukaynak Köyü yakınlarında 7 Ekim 2009 tarihinde çıkan çatışmada “3 PKK’lının ölü olarak ele geçirildiği” duyuruldu. İki yıl önceki olayda “PKK’lılara yardım ve yataklık etmek”le suçlanan Mehmet Emin Atabay’ı soruşturan Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na, soruşturmanın ilerleyen safhalarında ismi açıklanmayan bir askerden ihbar mektubu gönderildi. Mektup, “Buğullukaynak Köyü’nde icra edilen operasyona katılmış birisi olarak operasyon esnasında meydana gelen vahim bir olayı size iletmeyi hem vicdanen hem de kanun açısından bir görev düşünüyorum” diye başlıyordu. Mektupta şöyle deniyordu: “İki terörist evinde kaldıkları M.E.A’nın oğlunu askerden rahat kurtulmak için yanlarına alarak kaçmaya başladı. Takip ettik. Köyden yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta bir dere kenarında onları kıstırdık. Operasyonu yürüten Çaldıran Jandarma Komutanı Yüzbaşı Murat Yıldırım, megafonla terör örgütü mensuplarına teslim olma çağrısı yaptı. Onlar da ellerini başının üzerine koyarak teslim oldu. Yere yatırdık ve Albay Vecihi Halil İyigün’ün gelmesini bekledik. Albay İyigün olay yerine geldikten sonra teröristleri teslim alan komandoların geri çekilmesini istedi. Sonra yanında gelen Jandarma Özel Timleri’ne infaz emri verdi. 50 metre uzaktan uzun namlulu silahlarla üç kişi öldürüldü. İyigün, sağ yakalanan teröristlerin öldürmesini bize şöyle bir konuşma yaparak açıkladı: Bu dağlar bizden sorulur. Sizi tebrik ediyorum. Bunlar hapse girselerdi sonra çıkıp yine dağa gideceklerdi…”

    Haberin tamamı:http://www.taraf.com.tr/haber/albay-iki-pkk-liyla-bir-sivili-kursuna-dizdirdi.htm

  111. Yazan:Süreyya Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply

    PKK ile röportaj yapan yerli ve yabanci gazeteler yesil uniformali genclerin elde silah gulumseyen resimlerini bastilar.PKKyi bir izci grubu, Kandil’i de bir tatil koyu gibi gosterdiler. oysa ne kurtler ne de turkler acisindan boyle degil.bir halk direnisi yok karsimizda.gecmiste kurtlere yapilan haksizliklarin ustune oturmus siyasi rant yiyen bdp ve surekli kan doken bir pkk var. dogru okumak gerek yasananlari.

  112. Yazan:Terörist öldürmekle bitmez terör Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply

    Genel Kurmay sürekli « 100 kişi vurduk » gibi anonsla böbürleniyor. Aslında her ölüm haberinde bizim yüreklerimiz hopluyor. Türk/Kürt fark etmez ki. Akrabalar gider örgüte, yeniden terörist olur. Ölümlerle övünmek doğru değil.

  113. Yazan:sevim Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply

    Tekrar merhaba Çuvaldız hanım,

    Biliyor musunuz aslında sizinle yazışırken önemli bir gerçeğin kapısını araladım. O da şu: İnsanın beklemediği bir durumla karşılaştığında yaşadığı duyguyu doğru tanıyabilmesi için o duyguyu başkasına yaşatıp yaşatmadığını hatırlaması gerekiyor. Galiba haklı çıkmanın dayanılmaz hazzıyla bu ayrıntı bazen pek hatırlanmıyarak unutabiliyor. Bencillik dediğimiz şey. İçinde yüzerken bile sadece dışarıda, bir başkasında aradığımız/ortaya çıkarmaya çok da gayretli olduğumuz o tuhaf duygu! Sanırım fazlasıyla kapıldım ben bu duyguya. Haksız suçlandığıma inanmıştım bir kere…Yapacağım tek şey bunun böyle olmadığını kanıtlamak, bir ikna zemini yaratmaktı. Buna çalıştım ben de…Sayfalar dolusu yazdım, çırpındım durdum. Ama dediğim gibi hep kendi dışımda tutunacak bir dal, incinmişliğimi hafilletecek bir teselli sözcüğü arayarak. Oysa bir kere ama tek bir kere aynayı dışıma tutacağıma kendime tutabilseydim belki de incinen kadar incitebilen olduğumu anyabilirdim.

    Bize nadiren görünen ve göründüğünde de çaresizliğimizden, belki içine düştüğümüz acziyetten keşfettiğimiz bu farkındalık hali bizlere her zaman eşlik edebilir mi? Ben kendi payıma evet diyemiyorum, kendime kefil olamıyorum. Bugün kim yazdı hatırlamıyorum, “nefret dille başlar” diye okudum bir yerden- ya da buna yakın bir şeydi. Nefret diliyle kuşatılmışlık her zaman negatif duygular üretmese de maalesef empatiyi perdeleyip zayıflatabiliyor.

    Sizden nefret etmedim beni hâlâ anlamadığınızı düşünmekten tam kurtulmamış olsam da. Aksine müstearınızın hakkını veren iğneleyici ve derin üslubunuzu da sizi de sevdim. Düzey ve incelik konusunda ise itiraf edeyim gıpta ettim, örnek alınası bir tarzınız var bunu içtenlikle söylüyorum. Bir anlamı olur mu bilmiyorum kalbinizi kırmış olabileceğim her söz için de helllik diliyor ve affınızı istiyorum.

    Saygı ve selamlarımla.

  114. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply


    Çaldıran’a bağlı Buğullukaynak Köyü yakınlarında 7 Ekim 2009 tarihinde çıkan çatışmada “3 PKK’lının ölü olarak ele geçirildiği” duyuruldu. İki yıl önceki olayda “PKK’lılara yardım ve yataklık etmek”le suçlanan Mehmet Emin Atabay’ı soruşturan Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na, soruşturmanın ilerleyen safhalarında ismi açıklanmayan bir askerden ihbar mektubu gönderildi. Mektup, “Buğullukaynak Köyü’nde icra edilen operasyona katılmış birisi olarak operasyon esnasında meydana gelen vahim bir olayı size iletmeyi hem vicdanen hem de kanun açısından bir görev düşünüyorum” diye başlıyordu. Mektupta şöyle deniyordu: “İki terörist evinde kaldıkları M.E.A’nın oğlunu askerden rahat kurtulmak için yanlarına alarak kaçmaya başladı. Takip ettik. Köyden yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta bir dere kenarında onları kıstırdık. Operasyonu yürüten Çaldıran Jandarma Komutanı Yüzbaşı Murat Yıldırım, megafonla terör örgütü mensuplarına teslim olma çağrısı yaptı. Onlar da ellerini başının üzerine koyarak teslim oldu. Yere yatırdık ve Albay Vecihi Halil İyigün’ün gelmesini bekledik. Albay İyigün olay yerine geldikten sonra teröristleri teslim alan komandoların geri çekilmesini istedi. Sonra yanında gelen Jandarma Özel Timleri’ne infaz emri verdi. 50 metre uzaktan uzun namlulu silahlarla üç kişi öldürüldü. İyigün, sağ yakalanan teröristlerin öldürmesini bize şöyle bir konuşma yaparak açıkladı: Bu dağlar bizden sorulur. Sizi tebrik ediyorum. Bunlar hapse girselerdi sonra çıkıp yine dağa gideceklerdi…”

    Grilerden bakarsak bu gazete haberini nasıl okumalıyız?

    Tsk içinde PKK’lı oldukları bilinen kaçmakta olan teröristleri(mektup yazanın ifadesi de bu şekilde) teslim almak için megafonla teslim ol çağrısı yapan subaylar olduğu gibi,

    Tsk içinde kendilerine yardım eden şahsın masum sivil oğlunu kaçarken “kalkan” olarak kullanmak üzere yanlarında götüren(!) teslim olmuş teröristleri infaz emri veren subaylar da var.

    Sonuç:

    Konuyla ilgili soruşturma yürüten Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı ‘kasten adam öldürmek’ suçundan Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

    Soruşturmayı, yardım ve yataklık ile ilgili soruşturmadan ayrı yürüten Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcılığı, iddiaların “kasten adam öldürmek” suçu kapsamına girdiğini belirterek, görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. “Albay İyigün hiçbir tutanağa ve evraka imza atmayarak işlediği suçu gizlemeye çalışmıştır” denilen görevsizlik kararında delillerin, yakalanan örgüt mensupları ile sivil vatandaşın herhangi bir meşru müdafaa durumu bulunmaksızın doğrudan kanunsuz verilen emirle öldürüldüğünü gösterdiği vurgulandı.
    http://www.t24.com.tr/haberdetay/167381.aspx

    Haberde yazıldığı gibi iki örgüt üyesinin kaçırdığı masum sivil vatandaş var. Kendi arzu ve iradesi dışında orada bulunup kanunsuz bir emirle öldürülmüş olmasının sebebi nedir?
    Adam kaçıran o iki örgüt elemanı da sırf bu sebeple Albay İyigün kadar suçlu mudur değil midir?

    Şayet “gerektiğinde sivil insanları kalkan olarak kullanmanın mubah olduğunu düşünerek” yanlarına aldıkları masum sivil genç sayesinde kaçabilmiş olsalardı örgüt “masum sivil bir insanı” kaçırdıkları için o iki kişiyi cezalandırır mıydı?

    Teslim olmuş insanları (1)emre itaat etmeyip(!) kasten (2)öldüren suçludur.Tamam. peki biz gerçeği anlamak için olaya bakmaya nerden başlayacağız?

    Masum sivil insan öldürüldü!

  115. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Sevim hanım,
    Uzun zaman önce bu sitede bir yorumcu akıl sağlımla ilgili bir tespitini paylaşmıştı. Yazdığı tespitte haklı olma ihtimali vardı. Çünkü çoğu zaman kendimde bunun emarelerine rastlıyorum. Bu sebeple dediğiniz gibi tüm yazmış olduklarınıza rağmen hala sizi, sizin anlatmak istediğiniz gibi anlayamamış olabilirim. Bu tamam edilmesi için gayret etmem gereken bir eksiklik. Emarelere bakıp bunun da mümkün olduğunu söyleyebilirim. 🙂

    Haklı çıkmakla ilgili olarak;
    Yorum yazarken elimden geldiğince, yapılmış olan pek çok tavsiyeyle beraber şu kıssayı da hatırlamaya çalışıyorum.

    Rivayet odur ki; Hz. Ali bir savaşta düşmanıyla vuruşurken rakibini yere düşürür. Kılıcını kaldırıp düşmanına tam vuracakken rakibi hışımla Hz. Ali’ye tükürür. Düşmanının şaşkın bakışları arasında Hz. Ali kılıcını indirir. Şaşıran rakibi Hz. Ali’ye kendisini neden öldürmediğini sorar. Bunun üzerine Hz. Ali; “Savaşırken seni öldürseydim bunu Allah için yapmış olacaktım. Fakat sen bana tükürdükten sonra eğer seni öldürseydim, bunu nefsim için yapmış olacaktım.” der.

    Haa bu arada kimseyi düşman olarak görmüyorum. Ben içimde tetikte bekleyen, çatlaklardan sızabilen düşmanla ilgiliyim daha çok 🙂 Burada ise fikirler fikirlerle vuruşuyor sadece. Benim açımdan af ve helallik gerektiren bir durum yok Sevim hanım. Müstearım kişiliğimle çok da tezat değil bu sebeple eğer ben sizin kalbinizi kırdıysam özür dilerim. Onca anlattıklarınıza ve yorgunluğunuza rağmen hala anlamadıklarım için ise helallik dilemesi gereken benim. Anlamamı güçleştiren demirbaşlarım konusunda bir şey yapamam ama onların kullanım kapasitelerini arttırmak için bir fizibilite yapabilirim sanırım.
    Sevgi barındıran muhabbet hissiniz karşılıksız değil. Samimiyetiniz içinse ayrıca çok teşekkür ederim. Gıpta edilesi bir açık yüreklilikle yazmışsınız.

  116. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Grilerden bakarsak bu gazete haberini nasıl okumalıyız?

    Nasıl okumalıyız?

    Tsk içinde; teslim almak için megafonla teslim ol çağrısı yapan subaylar da var,
    teslim olmuş teröristleri infaz emri veren subaylar da…

    Şeklinde okursak,
    evet,megafonla teslim ol çağrısı yapabilecek subaylar kadar eminim yargısız infaza şiddetle karşı olan, bu insanlık suçu karşısında hicap duyan/duyabilen subayların sayısı hiç de az değildir.

    Ancak üzgünüm, ister grilerden bakalım ister siyah beyaz, kanunlara riayet eden subayların varlığına rağmen kanunsuz olanı icra edilmiş. Suçlular, zanlılar ,şüpheliler ya da teröristler…adını her ne koyarsak koyalım bu insanlar sonuçta teslim ol çağrısıyla teslim olmuşlar, etkisiz hale getirilmişler ama 50 metre mesafeden uzun namlulu silahlarla kurşuna dizilmişlerdir.

    Tabi sözkonusu haber böyle diyor, konu tanık bir askerin ihbarıyla iki yıl gibi bir zaman sonra şu an tekrar araştırılıyor. Bu olay yaşanırken hiçbirimiz orada değildik.

    Dolayısıyla haber üzerinden okuyacaksak nasıl bir “okuma” önerirsiniz? Tüyler ürpertici bir cinayet değildir de nedir bu?

    Ha, PKK adam kaçırmakla, zorla veya kandırarak alıkoymakla gençleri dağa çıkardığında zaten ölüme sürüklüyor. Yani sivillerin ölüm fermanına giden yol burada başlıyor.PKK, siviller kullanılmakla kalmıyor hayatının baharında olan gençleri bizzat ateşe atıyor, cinayet işliyor.

    İyi de, PKK’nın çocuk yaştaki gençleri bile bile ölüme atmış olması sadist subayların cinayet işlemesinin gerekçesi değil ki. Velev ki o insanlar “sivil olma” vasfını kaybetmiş olsalar dahi. Memleketin mahkemeleri var, yargısı hakimi, savcısı var. Her kafası esen çözümü- teslim olmuş- insanları silahla taramakta arıyorsa vay halimize!

    Neyse eminim söylemek istediğiniz benim anladığım şekilde değildir. Yalnız suçlu/müsebbip ararken-ki bu da sorgulamaya değer- sanırım fazlasıyla yanlış okumaya müsait ifadeler içeriyor yorumunuz.

    PKK ve aynı yolun yolcusu diğer bildik zihniyetin samimiyetsizliğini vurgulamaya çalışırken seçtiğiniz ifade biçimini uygun bulmadım. Barış, adalet,sivil, hak hukuk vs. gibi vicdana hitap eden söz ve kavramların içini boşaltan, dillerine dolayan PKK,BDP, KCK,DTK,vs. iyi yolda değil ve bu tutumlarıyla insanlık suçu işlemektedirler. Ve evet insan hakları diye diye insan hak ve özgürlüklerini yerlerde süründürüyorlar. Hepsi doğru, amenna. Elbette bu ucube, her yanından sahtelik akan samimiyetsiz tutuma; vicdanlarımızın, vicdan kelimesini ağzına almaya layık olmayan bu ideoloji kaçkını zihneyete teslim etmmeliyiz. Ancak bu gerçeğe işaret etmek isterken farklı yorumlara açık kıyas ve çıkarımlardan kaçınmak gerekir diye düşünüyorum.

  117. Yazan:Ya Kültür? Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    pkk, kck ve bdp surekli savas ve siddet konustu.gercek tartisma (savas degil) kulturel alanda olmaliydi. mesela yol tabelalarinin iki dille olmasini isterdim.ya da okullarda (sadece dersim vb degil) secmeli ders, universitelerde arastirma bolumleri… bunlari ne zaman konusacagiz?

  118. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Kültürden konuşalım da, yasaklanan, icra edilmesi devletin lütfuna kalmış yani yeşermemesi için seferberlik halinde karşı çıkılan kültürün nesini konuşacağız?

    Seçim ilanlarında yer alan harflerin dahi yasaklı olduğu bir zihniyette kürtçe araştırma bölümlerini istesek ne olur istemesek ne olur?

    İnsanlar mahkemlerde anadilinde savunma talebinde bulunuyor diye keyfice cezaevlerinde tutuluyor. Federasyon, özerklik, statü gibi kavramların ağza alınması ise infial düzeyinde bir tahammülsüzlük bariyeriyle karşılık buluyor. Bu keyfiyet sürerken de gayet pişkince e artık eskisi gibi değil diye insanlarla alay ediliyor. Bu koca aldatmaya, bu her yanından kendine demokratlık akan komediye itiraz edenler ise en hafifinden terör yandaşı sayılıyor. Merak ediyorum böyle bir toplu cinnet hali sürerken “uçan kuşlar, martılar”dan konuşmak ne kadar anlamlı?

  119. Yazan:Ya Kültür? Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    “İnsanlar mahkemlerde anadilinde savunma talebinde bulunuyor diye keyfice cezaevlerinde tutuluyor. Federasyon, özerklik, statü gibi kavramların ağza alınması ise infial düzeyinde bir tahammülsüzlük bariyeriyle karşılık buluyor. Bu keyfiyet sürerken de gayet pişkince e artık eskisi gibi değil diye insanlarla alay ediliyor. Bu koca aldatmaya, bu her yanından kendine demokratlık akan komediye itiraz edenler ise en hafifinden terör yandaşı sayılıyor. Merak ediyorum böyle bir toplu cinnet hali sürerken “uçan kuşlar, martılar”dan konuşmak ne kadar anlamlı?”

    bu saydiginiz hukuki problemler uzun yillar Kürtler kadar yok sayildi.ama son yillarda Kurtler seslerini duyurmakla kalmadilar, Turk muttefikler edindiler. Ama ne yazik ki ulusalci Kurtlerin siyaseti (BDP) kamplasmayi alevlendirdi. hele son zamanlarda olumle sonuclanan saldirilar. insanlara bir yandan kursun atip diger yandan “hey dostum anadilim konusunda baski yapma” diyemezsiniz. ne yazik ki ulusalci Kurtler yuzunden butun Kurtler zan aktinda kaliyor.haklarimizi alacagimiz bir duzenin kurulmasi gecikiyor. oyle degil mi?

  120. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Sn.Mehmet Kaya,

    Neyse eminim söylemek istediğiniz benim anladığım şekilde değildir. Yalnız suçlu/müsebbip ararken-ki bu da sorgulamaya değer- sanırım fazlasıyla yanlış okumaya müsait ifadeler içeriyor yorumunuz.

    Sanırım siz Sevim hanımla yapmış olduğumuz uzun yorumlaşmanın sonuncusunu okudunuz. Sadece onu okuduysanız beni tetiğe basan olarak gördünüz ve bu nedenle de bu yorumu yazdınız demektir. Ve dediğiniz uyarıyı yapmış olmakta da kesinlikle haklısınız. Şayet bu başlıkta konu edilen “bu böyle” diyen video ve ölümlerle ilgili olarak aynı netlikte ne düşündüğünüzü yazabilirseniz uyardığınız türde yanlış anlamalara müsait, düzeltilmeye muhtaç hususları açıklayabilmem için yorumunuz bir fırsat olur belki…

    Bu arada belki yanlış anlaşılmaları kısmen olsa da bertaraf etmeye faydası olur diyerek kısaca açıklamaya çalışayım.

    Velev ki o insanlar “sivil olma” vasfını kaybetmiş olsalar dahi. Memleketin mahkemeleri var, yargısı hakimi, savcısı var. Her kafası esen çözümü- teslim olmuş- insanları silahla taramakta arıyorsa vay halimize! (M.Kaya)

    Haklısınız “memleketin mahkemeleri, yargısı, hakimi, savcısı var.” Sivil olma vasfını kaybetmiş insanların işlediği sorun yaratan suçları da “meşru” bir kurumun emre itaat etmeyen elemanlarının işlediği “sorun” yaratan suçları da “meşru şekilde cezalandırarak” çözmek için var.. . kısacası “her kafasına esen çözümü eline silah alıp insanları tarayarak aramasın” diyen insanlar olmasaydı şayet şimdi dönüp “mahkemeler var” diyemezdik.Paradoks!

    Peki bazı insanlar bu mahkemelere, hakimlere, savcılara, kanunlara “sizin” diyerek, sizin güvendiğiniz gibi güvenip, inanmıyorlar, bu yolu izlediklerinde sonucunda mağdur/mazlum olduklarından şikayet ederek “sizin söylediklerinize itaat etmeyeceğiz kendimiz çözeceğiz” diyip ellerine silah alıp insanları tarıyorlarsa ne diyeceksiniz? Yargısız infaz!

    Siz mahkeme, hakim, savcı , kanuna inanmış biri olarak eline şartlı olarak silah vermiş olduğunuz insanı “yargısız infaz suçu” işlediğinde cezalandırabilirsiniz. Peki kaçıran, kandıran, başkaca ölümlere sebep olanlar için ne yapılacak? Onlar size ve sizin çözüm yollarınıza(hukukunuza ve uygulayıcılarına) inanıp, güvenmiyorlar… ve işin doğrusu hukuk inananları sayesinde, bir çözüm yolu olarak mevcut. Bir tarafı bu şekilde durdurabilirsiniz pekii diğer taraf için ne yapılabilir?

    Sondan başa doğru yani beni ateş ederken gördüğünüz andan geriye doğru gidersek; dediğiniz gibi sadece fiil-fail bağlamında “suç ve suçlu” aradığımızda zihniyetleri sorgulayamıyoruz. Aidiyet hissettiğimiz dolayısıyla da önceliği tahsis ettiğimiz kimliğin, grubun, zümrenin saflarına doğru savruluyoruz. Hangi kimlik söz konusu olursa olsun savaş ve barış söz konusu olduğunda olaylara siyah ve beyaz bakmak zorunda olduğumuza inanıyorum. Savaşa/şiddete inanmışların adalet, suç ve suçlu tanımları, barışa inanmış insanlarınkinden başka olacaktır.
    Ancak kimi gerekçelerle inanmışlıkları farklı olanlarla zihniyetleri karşılıklı olarak sorgulayabilmek, barış zemininde buluşabilmek için gri basamaklarda durup birbirimizin ne dediğini dinleyip, anlamaya çalışmak zorundayız. Sen savaşa ben barışa inanıyorum, o suçlu bu suçsuz, bu ölüm tüyler ürpertici, bu değil demekle bir yere varılamıyor maalesef.

    Dolayısıyla haber üzerinden okuyacaksak nasıl bir “okuma” önerirsiniz? Tüyler ürpertici bir cinayet değildir de nedir bu? (M.Kaya)

    CİNAYET. Kesinlikle haklısınız. Tüyler ürpertici(*).İnsan olanın “dur” dediği olaylardan ve durdurmak için dilinden, elinden gelen her şeyi yapmak istediği korkunç olaylardan biri bu.
    Tüyler ürpertici(*)
    Eğer insanların akıl ve irade sahibi oldukları için masum kalabileceklerine inanmış biriysek insan eliyle gerçekleşen her türlü öldürme fiilini, failinden bağımsız tüyler ürpertici buluruz zaten; çöpe atılmış bebek, arka bahçeye diri diri gömülmüş kız evlat, basılan düğün evinde taranarak öldürülenler, vb…. faillerine sorsanız hepsinin bir gerekçesi vardır mutlaka. Tüm bu insanları fiillerini tekerrür etmemeleri için cezalandırmak çözüm elbette ama tek çare değil.
    İnsan ne zaman ki akıl ve iradeyi sonuçlarını bildiği halde kestirme olarak gördüğü şiddet yolunu tercih etmekten yana kullanıyor işte o anda masumiyetini de yitirmiş oluyor. Vicdanen fiile dönüşmüş cinayet kadar tüyler ürpertici olduğu kesin. Peki bu tercih suç mudur? Bu kısım fiiliyat olmadıkça hukukun alanına girmiyor. Hukuki anlamda suç, bir toplumdaki hukuki kurumlar tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir. Ve suçu ispat edilemeyen her sanık da suçsuzdur.

    İnsanları hukuken suçlu bulup, cezalandırmak, (yargılı infaz!) kaybettikleri masumiyetlerini geri kazandırabilmek için yeterli bir gayret olamaz. Tüyleri ürperen bir insan olabilmek ve kalabilmek için masumiyetimizi nasıl koruyup, kollayacağız? Sadece yargısız infaz etmemekle bu mümkün olabilir mi? Bunun için belki de de insan kimyasında mevcut tüm renklerden bakabilmeye gayret etmemiz gerekiyor olabilir ! Ne dersiniz?

    Kısa kesemeyip, konuyu dallandırıp budaklandırdığımın farkındayım.Bir hakim ya da savcı gibi mesleğinin gereğini yapan uzamanların penceresinden bir olayı değerlendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.

  121. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    insanlara bir yandan kursun atip diger yandan “hey dostum anadilim konusunda baski yapma” diyemezsiniz.

    Kurşun atanlar var diye insanların anadilleri(alan ve kapsam alanı daraltılarak) engellenmesi evrensel hukuk normları, insan hak ve özgürlükleriyle bağdaşan bir tutum değildir.

    Alıntıladığım cümlenizi, elbette bu baskıyı meşru bulduğunuz şeklinde okumuyorum. Siz, silahların doğrultulduğu, insanların öldürüldüğü bir ortamda, oturup konuşma imkanı olan olağan konuların silahların gölgesinde zorlaştığını ima etmişsiniz.Ki doğrudur, ben de aynı şeyi söylüyorum: ölüm haberlerinden geçilmeyen ve her geçen gün tabutların çoğaldığı şu şiddet ortamında en doğal talepler dahi konuşulamaz noktaya geliyor. Üzülerek belirtmeliyim bugün bu noktadaya gelmiş bulunuyoruz.

    Yalnız hadi başka konulardan(kültürel alanlardan) konuşalım önerisinde bulunan siz dahi, bakın anadil konusuna gelince “söyleyecek söz mü kaldı” diyebiliyorsunuz.

    Sizi anlıyorum ama “savaşı değil kültürel alanları tartışmalıydık” önerinizin, yaşadığımız şu kritik süreçte pek de kolay olmadığını kendi sözlerinizle teyit etmişsiniz.

    Kısacası silahlar susmadıkça galiba (istemesek de) savaştan konuşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor, bilmem yanılıyor muyum?

  122. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    AKP ve PKK / Ahmet Altan
    Türkiye ve AKP iktidarı “Kürt meselesinin” içine sıkışıp kaldı.

    Savaş şiddetlendikçe de çözüm zorlaşmış gözüküyor.

    Sanırım bunun temel nedeni “çözüm” sözcüğüne kilitlenip “Kürt meselesinin” aslında ne olduğunu unutmamız.

    “Kürt meselesi” denen şey, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlerin “doğal” haklarını vermemesi.

    Kürtlerin çocuklarını anadilde eğitebilmesi, “çift dillilik”, seçim barajının düşürülmesi, yerel ya da BDP’nin sevdiği ifadeyle “demokratik” özerklik.

    Bunda “çözülecek” ne var?

    Bunlar Kürtlerin, Türklerin ve dünyadaki bütün insanların doğal hakları, ne kadar direnirseniz direnin sonunda bu hakları vereceksiniz.

    En önemlisi, bunlar “müzakere” ile verilecek haklar değil, insanların temel hakları “müzakereye” tabi değildir, ne müzakeresi, bir insanın çocuğunu “anadilinde” eğitme hakkı neden müzakereyle verilsin?

    AKP iktidarı, Kürtlerin anadilde eğitim hakkını verdiğinde karşılığında bir şey mi isteyecek?

    Bir Türk, çocuğunu anadilinde eğittiğinde karşılığında bir şey mi veriyor?

    “İki dillilik” ise “asli görevi” vatandaşına en iyi hizmeti götürmek olan devletin Kürt vatandaşına borcu, Kürtler iki dilli bir sistemde daha rahat yaşayacaklar, mahkemede, hastanede, belediyede, devlet dairesinde dertlerini daha iyi anlatacaklar.

    Bunun nesini müzakere edeceksiniz?

    Seçim barajını düşürmek, demokrasinin gereği.

    Yerel yönetimlere özerklik ise zaten Avrupa Birliği’nin şartlarından biri, bu da müzakere edilecek bir konu değil, vatandaşların daha iyi yaşaması için atılması gereken bir adım.

    Bu hakları Kürtlere “müzakere” etmeden vermek zorundasınız.

    AKP hükümeti, bunları “müzakere” konusu zannettiği sürece bu “meseleyi” çözemez, insanlara doğal haklarını vermek için bunun karşılığında bir şey isterseniz zaten baştan haksızlık ettiğiniz için sorun çözümsüzlüğe mahkûm olur.

    “Müzakere” denen şey, PKK ile savaşı bitirmek için yapılır.

    Bu ülkenin Kürt halkına haklarını vermek için değil.

    İkisi birbirinden çok farklı iki konu.

    Eğer Kürtlerin doğal haklarını, PKK ile savaşın bitmesine bağlarsanız, ne “sorun” çözülür, ne savaş biter.

    Birincisi, PKK olsa da olmasa da bu hakları vermek zorundasınız.

    İkincisi, bu ikisini birbirine bağladığınızda “PKK’nın bu hakları elde etmek için savaşı şiddetlendirdiğini” kabul edersiniz ki bugünkü “realite” artık bu değil.

    PKK yönetimi, “yöneteceği” bir toprak istiyor.

    Bunu da bir “Kürt hakkı” olarak koyuyor ortaya.

    Eğer “bölgede” yaşayan bütün Kürtler orayı “PKK’nın yönetmesini” isteseydi zaten savaş çoktan biterdi.

    Yapılan seçimlerde “PKK ile aynı tabanı paylaştığını” açıklayan BDP bölgenin yönetimini ele geçirir sonra da milyonlarca Kürt sokağa çıkıp “biz bağımsızlık istiyoruz” diyerek bir “Kürt baharı” başlatır ve bağımsızlığı da sivil bir hareketle çatır çatır alırdı.

    PKK’yı da yönetime getirirlerdi.

    Güneydoğu’da onca gösteri var ama “PKK yönetimini” isteyen ve milyonların katıldığı “sivil” bir hareket yok.

    Çünkü PKK’lıların ve BDP’lilerin söylenmesinden deli oldukları gerçek, Kürtlerin önemli bir bölümünün böyle bir yönetimi istememesi, PKK’nın bunca yıl boyunca Kürtleri “iyi bir yönetim sağlayacağına” ikna edememesi.

    PKK, Kürtleri “ikna edemediği” ve oradaki yönetime Kürtlerin rızasıyla sahip olamadığı sürece, iktidarı ve toprağı “silahla” devletten isteyecektir.

    PKK’yla, savaşın bitmesini ve Apo’nun durumunu müzakere edebilirsiniz.

    Ama Kürtlerin haklarıyla silahı birbirine bağlayamazsınız, Kürt haklarını vermek için kimseyle müzakere edemezsiniz.

    AKP, “Kürtlerin hakkını” bir müzakere konusu sanma yanılgısını sürdürdüğü sürece çıkmazdan kurtulamaz.

    Hükümetin yapacağı şey Kürtlerin haklarını tanımak ve “vatandaşım” dediği Kürt halkının Türklerle eşit koşullarda yaşamasını sağlamaktır.

    Bizim Kürt sorunu dediğimiz şey, devletin ve hükümetin Kürtlerin haklarını “müzakere konusu” sanmaları, bunların temel hak olduğunu kavramamaları ve meseleyi kendi yetersizlikleri yüzünden uzattıkça uzatmalarıdır.

    Ha, eğer ben PKK’nın amacı konusunda yanılıyorsam, PKK “Kürtlerin bu hakları” için dövüşüyorsa, Kürtlerin haklarını verdiğinizde zaten savaş da biter.

    Ama bunu ancak AKP gerçek bir iktidar gibi davrandığında, bütün vatandaşlarının eşit olduğunu kabul ettiğinde anlayabiliriz.

    Kaynak: Taraf

  123. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    ÖDP Genel Başkanı Taş, “Arda kardeşime buradan selam olsun” dedi.

    Tüzükte değişiklik yapılarak “Kardeşliğin temelinin tarihin derinliklerinde yattığını beyan eder” ifadesi tüzükten çıkartıldı. Tüzüğe Demokratik Özerklik ve Cumhuriyet ifadeleri eklendi. Değişikliği yorumlayan Özçelik, kardeşlik ibaresinin çıkartılmasını, “Padişahlar kardeşlerini kesmiş. Böyle duygusal söylemlerle eşitlik olmuyor? Eşit olursak kardeş oluruz. Biz eşitlik istiyoruz. Anayasal eşitlik olursa kardeşlik de olur” sözleriyle açıkladı.

    **********

    Eşbaşkan Filiz Koçali ise Başbakan Erdoğan’ın “PKK ile aranıza mesafe koyun” çağrısını eleştirerek, “Bu mesafe arttıkça kaybedilir mesafe azaldıkça yaşam kazanır. Sayın Başbakan siz PKK ile mesafeyi kapatın. Çünkü başka türlü barış olmayacaktır” dedi.

    Kongrede BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ateşkesin sağlanması için müzakere şartlarını sıraladı. Bu şartlardan bazıları şöyle:
    * Türkiye’de yaşayan tüm kimliklerin, kültürlerin, dillerin, inançların anayasal güvence altında olduğu, açıkça anayasada yer almalı.
    * Anadilde eğitim anayasal bir hak olarak tanınmalıdır.
    * Tüm kültürlerin korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması kamusal bir sorumluluk olmalı.
    * Bölgesel düzeyde tanınacak özerkliklerle bölge, il ve belediye meclislerinin yetkileri merkeze oranla arttırılmalıdır.
    * Kadınların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşama katılımı önündeki her türlü engel kaldırılmalı.
    * Düşünce açıklama özgürlüğü, örgütlenme hakkı, basın hürriyeti AİHS ve BM sözleşmeleri esas alınarak anayasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
    * Seçim barajı kaldırılmalı. Siyasi saiklerle tutuklanmış bütün Kürt siyasetçiler ve tutuklu milletvekilleri serbest kalmalı.
    * Hatip Dicle’nin parlamentoya gelebilmesi için açık bir çözüm iradesi ortaya konmalıdır.
    * Demokratik anayasa komisyonu kurulmalı. STK’lara, sosyal taraflara ve kanaat önderlerinin etkin katılımına açık olmalı.

    ******************

    Demirtaş. “Zaten Meclisteyiz ancak yemin etmemiz için şartlar mevcut değil” mesajı verdi. Demirtaş çatışmaların bitmesi için Hükümete müzakere çağrısı yaptı.

    Demirtaş, “Savaş ve şiddet hiçbir sorunumuzu çözmeyecektir. Yaşamını yitiren askere de, polise de, gerillaya da, sivile de yazıktır. Hepsi de ana baba evladıdır ve bu sorunda onların paylarına düşen şey maalesef ki bedellerin en ağırıdır. Çok zorlu ve kanlı bir sürece doğru göz göre göre ilerken hiçbir siyasetçi buna izleyici kalamaz.

    Bu nedenle acil olarak müzakere öneriyoruz. Barış konusunda Öcalan ile başlatılan süreç kaldığı yerden devam etmeli ve hükümet kendisine sunulan protokollere cevap vermelidir. İmralı’daki hukuksuz tecrit derhal sonlandırılmalıdır. BDP ile de demokratik anayasa inşa sürecinde açık ve şeffaf diyalog süreci başlatılmalı ve savaş dışı yöntemlerle sorunlarımızın çözümünün mümkün olduğu hükümetçe ilan edilmelidir” dedi.

    Demirtaş, merakla beklenen 1 Ekim’de Meclis’e dönme konusunda da şu mesajları verdi:
    “Biz parlamentodan çekilmiş değiliz, ancak genel kurul çalışmalarına katılabilmemiz için asgari demokratik siyaset ortamının oluşturulması gerekir. Bugün itibariyle bu koşulların olgunlaştığını görmüyoruz. Bu tavrımızın doğru anlaşılması gerekir. Antidemokratik uygulamalara rağmen halk iradesine saygı bekliyoruz.

    ‘Formül varsa açıklansın’
    Bu savaş derhal durmalıdır. Hükümet askeri operasyonlarını, PKK da eylemlerini durdurmalıdır. Bugün itibariyle asker, derin devlet vb. bahanesi de kalmamıştır. Varsa hükümetin herhangi bir çözüm formülü, açıklamasının tam da zamanıdır. Yok eğer çözüm formülü yoksa birlikte oluşturmanın da tam zamanıdır. Bu çerçevede biz BDP olarak, oluşturulacak bir akil insanlar heyetinde de, hakikat komisyonunda da, anayasa konseyinde de yer almaya hazırız.”

  124. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Sanırım siz Sevim hanımla yapmış olduğumuz uzun yorumlaşmanın sonuncusunu okudunuz.

    Hayır yanılıyorsunuz, dd’yi takip ettiğim zamandan beri tek bir yorumunuzu kaçırmadım. Yorumlarınızın sıkı bir takipçisiyim anlayacağınız. Sevim hanımla yorumlaşmanızda ortaya çıkan fikri zeminden bağımsız değerlendirdim yorumunuzu.

    Sadece onu okuduysanız beni tetiğe basan olarak gördünüz ve bu nedenle de bu yorumu yazdınız demektir.

    Yine yanılıyorsunuz, “tetiğe basan” değil yorumlara zenginlik katan, derinleştiren olarak düşündüğüm bir insansınız. Bu düşüncem son yorumunuzla da değişmiş değil.

    Ve dediğiniz uyarıyı yapmış olmakta da kesinlikle haklısınız. Şayet bu başlıkta konu edilen “bu böyle” diyen video ve ölümlerle ilgili olarak aynı netlikte ne düşündüğünüzü yazabilirseniz uyardığınız türde yanlış anlamalara müsait, düzeltilmeye muhtaç hususları açıklayabilmem için yorumunuz bir fırsat olur belki…

    Anlayışınız için teşekkür ederim. Ancak uyarı olarak düşünmeyin yine de. Feyz aldığım ve ufuk açıcı bulduğum yorumlarınız üzerinden ortak bir paydada buluşma zemini kurmak birinci önceliğimdir. Tabi nihayetinde bir uyarıyı andırıyor haklısınız.

    Yazıda işlenen konu ve ilgili tartışmalar konusundaki net fikrimi sormuşsunuz bir de. Dediğim gibi size yazdığım yorum bu tartışmalardan tamamen bağımsız. İlişkilendirme yapılabilir elbet. Benden net olarak ne düşündüğümü sormanız da gayet makul. Ancak ne düşündüğümü açıklamadan önce sizinle yaptığım fikir alış verişinin bu konuyla (makaleyle) ilgili düşünceler üzerinden gelişmediğini bilmenizi isterim.

    Dikkat ederseniz bu tartışmaya katılmadım. Okumakla yetindim. Tartışmaya katılmamamın nedeni ise sizin de işaret ettiğiniz gibi, ileri sürülen fikirlerin taraflılık şeklinde anlaşılabilecek algılardan uzak kalmak içindi. Zira her an taraflılık şeklinde okumaya müsait kritik bir konuyu tartışıyoruz. Neyse hazır fikrimi sormuşken sadede geleyim.

    Ben videodaki görüntülerin gerçek olduğundan kuşkuluyum. İkincisi bu videonun hazırlanış amacı, hedeflenen etki vs. bana göre cinayet işlemekle eşdeğerde tehlike barındırıyor. Ha bir insana kurşun sıkmışsınız, ha binlerle ifade edilen bir kitleyi yeni ölümlere davetiye çıkaracak şekildeinsanları manipüle etmişsiniz? Doğrudan bir cana kasdetmek cinayetse, böyle bir yöntem üzerinden amaç devşirmek/medet ummak toplu cinayettir, insanlık vicdanına sıkılmış kurşundur. Zira bu tarz yöntemlerin yaygın oluşu veya daha önce denenmiş olabilmesi bunu meşru görmenin/onaylamanın gerekçesi değildir. Böyle kataküllerle elde edilebilecek “hak arayışı” olmaz olsun!

    Katılımcıların ne düşündüğüne gelince, bence her görüş sahibini bağlar. Doğru-yanlış düzleminde söylenecekler var elbet ancak kimsenin kalbini yarıp görmediğimize göre, belirtilen görüş ve düşünceler üzerinden insanlara taraflılık atfetmeyi doğru bulmuyorum. Sanırım yorumlar biraz bu düzleme taşındı. Bu algı biçimininin( dolaylı ya da doğrudan)tartışmanın önüne geçmesinden ısrarla kaçınmalı deyip bu kısmı bağlıyorum.

    Haklısınız “memleketin mahkemeleri, yargısı, hakimi, savcısı var.” Sivil olma vasfını kaybetmiş insanların işlediği sorun yaratan suçları da “meşru” bir kurumun emre itaat etmeyen elemanlarının işlediği “sorun” yaratan suçları da “meşru şekilde cezalandırarak” çözmek için var.. . kısacası “her kafasına esen çözümü eline silah alıp insanları tarayarak aramasın” diyen insanlar olmasaydı şayet şimdi dönüp “mahkemeler var” diyemezdik.Paradoks!

    Bağışlayın tam anlayamadım.
    Paradoks derken?
    Hukuk işletilsin, hukuk yolları varken insanlar keyfice cinayet işleyerek “kendi kanunlarını” işletmesin. Bu talepte aranan paradoks “aynısını pkk zaten yapıyor” demeyi not düşmemekse, ekleyeyim “pkk cinayet işliyor”. Hasılı normalleşelim, çözümün cinayetlerde arandığı yöntemlere son verilsin.

    Peki bazı insanlar bu mahkemelere, hakimlere, savcılara, kanunlara “sizin” diyerek, sizin güvendiğiniz gibi güvenip, inanmıyorlar, bu yolu izlediklerinde sonucunda mağdur/mazlum olduklarından şikayet ederek “sizin söylediklerinize itaat etmeyeceğiz kendimiz çözeceğiz” diyip ellerine silah alıp insanları tarıyorlarsa ne diyeceksiniz? Yargısız infaz!

    Ne mi diyeceğim? Ellerine silah alıp insanları tarayan insanlar haklıdır, meşru müdafaa yapıyorlar falan mı dedim? Yapmayın. Bu soruyu ne amaçla sordunuz gerçekten merak ediyorum. Kanunsuzluğa karşı olmak bir başka kanunsuzluğa duyarsız kalmak demek değildir. Ha, birileri benim hâlâ beklenti içinde olduğum adalet kurumlarına benim gibi güvenmiyor ve bu güven eksikliğini şiddetle çözmeye çalışıyorsa(ki haklısınız, 30 yıldır bu bu yöntemde ısrar eden kanunsuz, silahlı bir güç var karşımızda), bu benim hukukun işletilmesini talep etmeme engel değildir.

    Siz mahkeme, hakim, savcı , kanuna inanmış biri olarak eline şartlı olarak silah vermiş olduğunuz insanı “yargısız infaz suçu” işlediğinde cezalandırabilirsiniz.

    Ceazlandırma gibi bir yetkiye sahip değilim. Dolayısıyla “cezalandırmış olmam” sözkonusu değil. Yapılan yanlışa işaret ettim sadece.

    Peki kaçıran, kandıran, başkaca ölümlere sebep olanlar için ne yapılacak? Onlar size ve sizin çözüm yollarınıza(hukukunuza ve uygulayıcılarına) inanıp, güvenmiyorlar… ve işin doğrusu hukuk inananları sayesinde, bir çözüm yolu olarak mevcut. Bir tarafı bu şekilde durdurabilirsiniz pekii diğer taraf için ne yapılabilir?

    Keşke diğer taraf için” ne yapılabilir”e dair elimde sihirli bir formülüm olsaydı. Yargısız infazcı subayın yöntemi neyse “diğer tarafın” yaptığı katliamlar da odur benim için. Hangisi iş başındayken, hangisi bildiği yöntemi icra ediyorken sözle karşı gelmeye çalışırım, söze gücüm yetmiyorsa kalbimle. Elimden fazlası gelmiyor. Sizin bir öneriniz varsa sizden dinlemek isterim.
    Sondan başa doğru yani beni ateş ederken gördüğünüz andan geriye doğru gidersek; dediğiniz gibi sadece fiil-fail bağlamında “suç ve suçlu” aradığımızda zihniyetleri sorgulayamıyoruz.

    Bana da kendinize de haksızlık etmeyin. Tam da “sorgulayamıyoruz” dediğimizi sorguluyoruz her ikimiz de. Bunu ifade etme biçimimizde yanlış anlaşılmaya müsait kimi hatalı ifadeler olabilir. Bakın bunu da konuşup tartıştıkça aşabiliyoruz.

    Aidiyet hissettiğimiz dolayısıyla da önceliği tahsis ettiğimiz kimliğin, grubun, zümrenin saflarına doğru savruluyoruz.

    Katılıyorum, aidiyet duygusu böyle bir riske her zaman açık. Kapılmamak ise elimizde.

    Hangi kimlik söz konusu olursa olsun savaş ve barış söz konusu olduğunda olaylara siyah ve beyaz bakmak zorunda olduğumuza inanıyorum.

    “Zorundayız” kısmına katılamayacağım. Böyle bir zorunluluğumuz yok. Sadece böyle bakmak zorunda bırakılıyoruz. Eğer bu duyguyla yüşleşmeyi başarabilirsek buna teslim olmaktan da o oranda kurtulmuş olacağız.

    Savaşa/şiddete inanmışların adalet, suç ve suçlu tanımları, barışa inanmış insanlarınkinden başka olacaktır.

    Kesinlikle. Tek umudum ikinci gruptakilerin çoğalması.
    Ancak kimi gerekçelerle inanmışlıkları farklı olanlarla zihniyetleri karşılıklı olarak sorgulayabilmek, barış zemininde buluşabilmek için gri basamaklarda durup birbirimizin ne dediğini dinleyip, anlamaya çalışmak zorundayız.

    İşte olması gereken bir zorunluluk varsa o da budur. İhtiyacımız olan zorunluluk de budur. Siz gerekenleri yazmışsınız, fazlası sizi tekrar etmek olur.

    Sen savaşa ben barışa inanıyorum, o suçlu bu suçsuz, bu ölüm tüyler ürpertici, bu değil demekle bir yere varılamıyor maalesef.

    Bu tespitiz de çok yerinde. Ancak sizin kuşku duyduğunuz tasnife dair “tarafımı” seçmek/belirlemek gib bir pozisyon belirlemedim henüz:)

    Sadece (yorumunuzda)ifade etmek istediklerinizden farklı anlamlar çıkabileceğine dair görüşlerimi belirttim. “Bir yere varılmıyor” dediğiniz tutumla sizi özdeş tutmadığım gibi, bu tutuma itibar ettiğme dair bir beyanım da yok. Yanılıyorsam lütfen düzeltiniz.
    **************

    Yorumunuzun kalan bölümüne ise harfiyen katılıyorum. Elbette mesele suç ve ceza(landırma)dan ibaret değildir. Suç ve kötülüğe adım adım giden yolun nasıl örüldüğü, yani kötülük üreten kaynağın kendisi sorgulanmadıkça sadece kendimize günah keçileri bulmakla sınırlayacak ve bununla avunacağız. Doğruları aradığımızı sandıkça hep eksik bir şey kalacak. Kalıyor da.

    Dolayısıyla insan olarak içine düştüğümüz bu yanılgıyı çok yerinde tespit etmişsiniz son bölümde. Bunun için de emek ve katkılarınız için size minnetarım.

    Saygılarımla

  125. Yazan:Ömer S. Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Ya ne oldu gündem degisiti yine. Taraf’in sordugu sorular cevapsiz kaldi. TSK’nin cevaplarina karsi PKK sustu. Derin Dusunce sitesinde sorulan 20 kusur soruya da cevap veren cikmadi. Sonuc:

    1. PKK + BDP + KCK milleti kandirdi,
    2. Taraf sazan gibi atladi ama sonra uyandi.
    3. Taraf’a guvenen binlerce aktivist de kandirilmis oldu; ben de dahil 🙁

    iyi ama kimin o cesetler? PKK birilerini kursuna dizdi mi o filmi cekmek icin? var mi bunun bir cevabi?

  126. Yazan:Bozkurt = BozKürt Tarih: Eyl 12, 2011 | Reply

    Başkent’te üniversitelerde öğrenim gören öğrencileri eğitim hakkını engelleme, baskı kurmak suretiyle darp, tehdit, kasten yaralama ve haksız gelir elde etme suç isnatlarıyla Ankara Ülkü Ocakları’na yönelik operasyonda 36 kişi gözaltına alındı.Aralarında Ankara Ülkü Ocakları Başkanı Necmi Yıldırım’ın da bulunduğu şahıslar mahkemeye sevk edildi. Ülkü ocakları başta olmak üzere, 40 ayrı adreste yapılan aramalarda polis telsizi, casus kulaklık ve suikast silahının çıkması dikkat çekti.

    Özel yetkili savcı Mehmet Özgür’ün talimatıyla yürütülen soruşturma kapsamında, Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü Asayiş Şube ekipleri, yaklaşık 8 aylık takibin ardından 7 ayrı ilde eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda, aralarında Ankara Ülkü Ocakları Başkanı Necmi Yıldırım, yardımcıları Ahmet Y., Coşkun D., fakülte reisleri Şeref D., Sait B.’nin bulunduğu 21’i öğrenci toplam 36 kişi gözaltına alındı.

    POLİS TELSİZİ, CASUS KULAKLIK, SUİKAST SİLAHI ELE GEÇİRİLDİ

    Operasyonda, Ankara Ülkü Ocakları merkezi başta olmak üzere, 40 ayrı adreste yapılan aramalarda 10 adet ruhsatsız tabanca, 6 adet tezkeresiz av tüfeği, 7 adet kurusıkı tabanca, sallama tabir edilen bıçaklar, bir adet samuray kılıcı, 1 adet el telsizi, 1 adet yakın mesafe kulak içi dinleme cihazı, 2 adet göz yaşartıcı sprey, başka şahıslara ait senetler, çeşitli çaplarda silahlara ait fişekler, 1 adet komiser apoleti, incelenmek üzere 19 adet bilgisayar kasası, 18 adet laptop bilgisayar, flaş bellekler, hafıza kartları ele geçirildi. Ele geçirilen malzemeler arasında bulunan bir adet suikast silahı, casus kulaklık, telsiz ve komiser apoleti dikkat çekti. Emniyet güçleri, ele geçirilen casus kulaklığın sınavlarda kullanılıp kullanılmadığını araştırıyor.

    Gözaltına alınan şahısların, başta Gazi Üniversitesi olmak üzere fakültelerde silahlı yaralama, öğrencilerin eğitim hakkını engelleme, baskı kurmak suretiyle darp, tehdit, kasten yaralama olaylarına karıştığı iddia edildi.

    Gözaltına alınan şahısların, küpeli erkekleri ve mini etekli kızları tehdit ederek dövdükleri belirtildi. Şahısların, Gazi Üniversitesi’nde küpeli bir öğrenciyi kazan dairesine çekerek, öğrencinin kulak memesini kopardıkları iddia edildi. Ramazan ayında oruç tutmayan öğrencileri de tehdit eden ülkücü çetenin, bu öğrencileri de tehdit ederek darp ettiği öne sürüldü.

    ÇETE BÜTÜN OLAYLARI KAYIT ALTINA ALMIŞ

    Emniyet güçleri, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanlığı’nda yaptığı aramalarda ilginç dökümanlar ele geçirdi. Çetenin karıştığı olayları tutanağa geçerek rapor halinde başkanlığı sundukları, ele geçirilen belgelerle ortaya çıktı. Çetenin ayrıca, üniversitelerde yaşanan kavga olaylarına ait güvenlik kamerası görüntülerini üniversite yönetimine baskı kurarak sildirdikleri öğrenildi.

    ESKİ VEKİLDEN TEHDİT YOLUYLA PARA İSTEMİŞLER

    Şüphelilerin, MHP eski Ankara Milletvekili Sedat Çevik’i de tehdit ederek para istedikleri iddia edildi. Çevik’in çeteye para vermemesi üzerine, çetenin devreye MHP’den bir milletvekili soktuğu öne sürüldü.

    GEZİ DÜZENLEYİP HAKSIZ KAZANÇ ELDE ETMİŞLER

    Üniversite öğrencilerine yönelik gezi düzenleyen şüphelilerin, öğrencileri geziye zorladıkları ve fazla para topladıkları belirlendi. Şüphelilerin, toplanan fazla parayı kayıt altına almadığı kaydedildi.

    BDP GENEL MERKEZİ’NE SİLAHLI SALDIRI HAZIRLIĞI

    Emniyet yetkilileri, şüphelilerin, PKK terör örgütünün Diyarbakır’ın Silvan saldırısında 13 askeri şehit etmesinin ardından BDP Genel Merkezi’ne yönelik silahlı saldırı planladığını bildirdi. Teknik takibe takılan şahısların, polisin genel merkez önünde aldığı geniş güvenlik önlemlerini gördükten sonra bu planlarından vazgeçtikleri öğrenildi.

    ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ YAKALANMALARINDAN MEMNUN KALDI

    Bu arada, olayların merkezi olan Gazi Üniversitesi’nin genel sekreterinin, emniyet yetkililerine konuyla ilgili bilgi verdiği öğrenildi. Emniyetteki ifadeleri tamamlanan şahıslar mahkemeye sevk edildi.

  127. Yazan:özgür Tarih: Eyl 17, 2011 | Reply

    ilgili görüntülerin jenerik olduğu belli. aynı videonun devamında uçağın içinden alınmış görüntüler de var. bunları “pkk nasıl uçağın içine girmiş, demek ki bu görüntüler yalan” diye çürütmeye çalışıyor musunuz? başkalarını insanları salak yerine koymakla suçlarken, aynısını bu kadar aleni yapmak; yakışıyor, ne diyeyim.

  128. Yazan:Gunaydin Tarih: Eyl 17, 2011 | Reply

    Biri artik PKK’yi savunnan kurtlere fena halde kaziklandiklarini soylese iyi olacak 🙁

  129. Yazan:üsküdarda sabah oldu Tarih: Eyl 17, 2011 | Reply

    Biri artik PKK’yi savunnan kurtlere fena halde kaziklandiklarini soylese iyi olacak

    Benim gibi düşünmeyen, benim inandığıma inanmayan herkes =Kürttür+PKK’yı savunandır!

    Anlayışa bakar mısınız?

    Oysa yazıda Kürtlerden değil binlerce aktivistin kazıklandığından sözediliyor: Mazlum-Der,Taraf Gazetesi ve binlerce aktivist.
    Ancak bu kandırılan/kazıklanan vs kitle, nasıl olduysa büyük bir hünerle “Kürtler” oluverdi.

    Bu sayede, PKK’yı savunan Kürtler ve diğerleri olmak üzere iki zıt kutup yaratmayı başardık elbirliğiyle. Artık fikirler üzerinden tartışılmasa da olur. Nasılsa kandırılmaya müsait şüpheli bir kitle var elimizde. Stres atmaya zaman buldukça bu kandırılma dışında işe yaramayan kitleye yüklenelim, sorular soralım, olmadı çamur atalım! Maşallah bu sayede soruların yanıtı bir bir geliyor.Mesela o yedi sivile ne oldu sorusu bir güzel aydınlığa kavuştu…Akibetlerinin ne olduğu anlaşıldı…Sorumlulardan hesap soruldu.

    Harika değil mi?

    Günaydın diyerek hesapta çok uyanık olduğunu sanan yorumcuya çağrımdır. Asıl siz ve sizin gibilere Tünaydın, dinle, bak Üsküdarda sabah oldu.

    Uyanın artık kendinizi kaptırdığınız bu ağır uykudan.

    Sizin gibi düşünmeyenlerin sadece Kürt/ Kürtler olmayabileceğini anlayın.

    Bakın, siz haklı çıkma histerisiyle yorumları atlamış olsanız da,” ben de o salaklardan biriyim” diye başlayıp PKK’nın montaj görüntülerine kuşkuyla ve eleştirel bakan insanlar da var.

    Ya Mazlum-Der, Taraf gazetesi, diğer aktivistler?

    Sonradan yanılmış olabileceğini düşünenler?

    Bunların hepsi mi Kürt be kardeşim?
    Hepsi PKK’yı mı savunuyor?

    Geçiniz. İnsanlara iftira etmeyi meslek edineceğinize, içine düştüğünüz psikolojiyi sorgulamakla başlamanızı öneririm. Kısacası çamur ve karalamayla bir grubu gözünüze kestirerek iftira etmek yerine atgözlüklerinizi çıkarark biraz da fikir üretin.

    Bir de,”Biri artık PKK’yi savunan Kürtlere fena halde kazıklandıklarını söylese iyi olacak” demişsiniz. Peki onca “uzman” analizi, yorum ve telkin sizi kesmedi mi?” Biri” derken kimlerden bekliyorsunuz bu açıklamayı ve o “birileri” kimlerdir?

    Yazık ya tartışmanın da bir adabı, bir kuralı vardır. Herkes inandığınıza inanmak, düşündüğünüz gibi düşünmek zorunda değil bunu ne zaman anlayacaksınız?

    Korkarım kafanızı kumdan çıkarmadığınız sürece de hiç anlamayacaksınız.

  130. Yazan:Politik Kürt Aranıyor! Tarih: Eyl 17, 2011 | Reply

    Galiba Kürtler yeterince politize olamadılar. Devlet eliyle ve PKK/KCK yoluyla terörize oldular. AKP’nin istediği KADAR ve istediği gibi oldular. Ama Kürt kimliği ile, yakmadan, yıkmadan politika yap(a)madılar. Suçun Türklerde ya da sistemde ya da kemalizmde olduğunu söyleyebiliriz. Ya da tembel Kürt aydınlarında. Ama suçlu bulmak değilse amaç, çare aramaksa… Evet, Kürtler politize olmalıdır. APK ya da BDP kuyrukçuluğundan kurutulmuş “politik” Kürt aranıyor.

  131. Yazan:Halil Kara Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    Demek politik Kurt araniyor, ama ne icin aradiginizi anlayamadim…

    Meclise sokup merhaba bile etmeden, hosgeldiniz bile demeden yaka paca disari cikarip oldurmek icinmi acaba ?

    Kurt`tur, potansiyel sucludur diye, muhendis, doktor, isadami, coban, koylu demeden hapislere tikamak ve cadde ortasinda failli belli cinayetlere kurban etmek icinmi acaba ?

    Kimliginden dolayi koyun ortasina toplayip diski yedirmek icinmi acaba ?

    Yoksa sistemin topu tufegi ile 350 parcaya bolmek icinmi acaba ?

    Ne icin ?

    Bu sorunun cevabini bulmaya calismadan once Turkiye`deki halklarin icinde bulundugu psikolojik duruma bir goz atmakta fayda var diye dusunuyorum. Hepimiz icin gecerlidir, kimse kendisini temize cikarmasin.

    Katliamlardan, kandan, gozyasindan beslenen bir sistemin parcası olduğumuz, dolayisi ile otomatikman 100 milyonun hepsi sucludur. Cunku hicbir sistem halklarin cogunlugunu arkasina almadan bu katliamlari yapamaz, gerceklestiremez. Yahudi ve Cingene katliamlarini bariz ornekler olarak alabiliriz burada.

    Sistemlestirilmis bu rezalete angaje olmus vaziyettesiniz. Ayni agizdan ayni turkuleri, ayni isliklari caliyorsunuz.

    Korkularla terbiye edilmis, acinacak bir durumdasiniz. Hep karsinizdakini suclar duruma dusmusunuz.

    Bu korkularinizdan dolayi sisteme itaat ediyor ve dolayisi ile rehin alinmisiniz. Sistemim istegi uzerine caddede insanlari linc etmeye calisiyorsunuz.

    Rehin alindiginizdan dolayi da eliniz kolunuz bagli zanediyorsunuz, ama Spartacus oyle demedi, silkindi ve ozgurlugu icin savasti.

    Korkularinizdan dolayi, sistemin, duzenin omrune omur kattığınizin kaciniz farkinda acaba ? Ve bundan dolayida hepinizin terorist oldugunuzu biliyormusunuz ?

    Dusunmuyorsunuz, dusunemiyorsunuz, cunku size dusunme yasaklanmis ve dusunemeyen deliler toplumu haline gelmisiniz.

    Ozgurlukten ve ozgurluklerden kacıyorsunuz, cunku ozgurlugun ne anlama geldigini bilmiyorsunuz.

    Butun toplum acik hava hapishanesinde idman yapiyor gorunumunu veren mahkumlari andiriyorsunuz.

    Baris istiyoruz diyorsunuz, yalan soyluyorsunuz. Cunku hic kimse ozunde savasi istemez, ozlemez. Zaten savasin ne anlama geldigini bilseydiniz baris istiyoruz demezdiniz.

    Gelin bu gidisata hep birlikte dur diyelim, silkinelim ve insanlari bu psikolojik cikmazdan, bu berbatliktan hep beraber cikarmaya calisalim, mucadele edelim.

    Cehennemi boylamayı goze almıs olmanın rahatlıgıyla hareket etmenin hic kimseye faydasinin dokunmayacaginin farkina varalim artik.

    Varmisiniz ?

    Saygilarimla…

  132. Yazan:Videodaki 7 insan güme gitti Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    PKK yalan söyledi. Millet inandi. Ne oldu? Neden takip edilmiyor bu konu?

  133. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    Takip edilmiyor çünkü bu yedi insan ne PKK’nın umurunda ne de T.C’nin. Bu yedi insanın kıymet ve değeri sadece malzeme teşkil ediliyor olmalarıydı. PKK, bu insanların cesetleri üzerinden bir kazanım elde etmeye çalıştı. Devlet yanlısı milliyetçiler ise katliamın TSK tarafından yapılmadığını kanıtlama derdindeydi, ilgilendikleri tek nokta buydu. Olan biten budur. Yoksa başka bir şey mi bekliyordunuz? Size bir tiyo vereyim, hala bu çekişmenin yedi sivil insanın katledilmesine duyulan tepkiden kaynaklıdığını düşünüyorsanız çok safsınız diyeceğim. Sivil ölmüş, çoluk çocuk katledilmiş bunu kimsenin dert ettiğini düşünmüyorum.

  134. Yazan:Taraf da unuttu sanki? Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    Aziz Bey,
    Türk Silahlı Kuvvetlerini ve PKK’yı anladık da, Taraf Gazetesi de bıraktı ipin ucunu galiba ? Taraf gitgide bir sansasyon gazetesi haline geliyor. Yok “BDP’li vekile gaz” yok bilmem ne…

    Hatırlar mısınız bir Türk gasteci vardı, galiba Sabah’tan. « Bir sırplı vurdum » diye geriniyordu. Salak herif Bosna’ya gidiyor gazeteci olarak, sonra sırplara ateş ediyor. (« sırplı » diyor enayinin Türkçesi de bozuk)

    Kimbilir yine izinsiz bir gösteridir yahut molotof filan atmıştır serseriler. Her haltı ye, ondan sonra « aaa BDP’li vekil vardı orda… aaa belediye meclisinde çalışıyo o adam … aaa gazeteciyi tutukladılar » iyi de madem gazetecisin, eline o molotof kokteyli ne arıyo ?

    Yani barışa hizmet etmekten bıktılar galiba 🙁

  135. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    Taraf gazetesi konusunda haklısınız. Yayın hayatına başladığı çizgisinden uzaklaşmış görüntüsü veriyor. Şu yönüyle: İlk gazete standlarında yerini aldığında umut vadediyordu, gazetecilik kaygısından çok insanı merkeze alıyordu. Ezilmişlerin, dışlanmışların sesi, zalimlerin korkulu rüyasıydı. Bugün ise haklı namından cesaret alarak sansasyonel gazeteciliği öncelemiş bir hali var.

    Bakın yedi sivilin ölümüne dair “kimsenin umurunda değil” sözlerim Taraf’a göndermeydi. Bir PKK’ya bir TSK’ya sorular yöneltmekle yetindi ve haberin ilk takipçisi olmasına karşın sorumluluğunu yerine getirerek olayın aslı astarını araştırmada istekli olmadı.

    Düşünün bu siteye yorumlarıyla iştirak eden okurlar birbirlerine girerken, fitili ateşleyen gazete olduğu halde sadece horoz dövüştürürcesine bir nalına bir mıhına vurarak kenara çekildi. Ve bu da pek hayra alamet bir gidişat değil. Sağlam/iyi/doğru vs. kaynaklardan ilk elden haber alma iddasında olan bir gazetenin, kamuoyunu meşgul eden böyle bir olayı aydınlığa kavuşturma çabası PKK ile TSK’ya sorular sormakla sınırlı kalmamalıydı. Senin görevin nedir diye sorarlar. Madem yanıtlardan tatmin olmadın doğrusunu sen araştır. Ha, bunu yapacak kalibreye sahip değilsen ortalığı karıştırmanın manası yoktur.
    Hasılı Taraf eski taraf değil vesselam.

  136. Yazan:ihtimal Tarih: Eyl 25, 2011 | Reply

    PKK’nin su günlerde ne büyük bir kolaylikla insan öldürdügüne bakilirsa sirf “figüranlik” yapsinlar diye 7 insani öldürmüs olmasi ihtimali de güçleniyor.

  137. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 27, 2011 | Reply

    PKK’nin su günlerde ne büyük bir kolaylikla insan öldürdügüne bakilirsa sirf “figüranlik” yapsinlar diye 7 insani öldürmüs olmasi ihtimali de güçleniyor.

    Walla 7 insanın nasıl öldürüldüğü ihtimallere kalmışsa insanlık hukuku iflas etmiş demektir. Hazır mevzu ihtimallerden açılmışken bir tahmin de(ihtimal) benden. Eğer bu 7 insan ABD ya da İsrail vatandaşı olsaydı inanın olay tüm açıklığıyla ortaya çıkacaktı. Yine ihtimal odur ki bu insanlar AB, ABD, İsrail vs uyruklu olsalardı uluslararası STK’lar, devletlerin ulusal güvenlik birimleri (MOSSAD’ı, CIA’si, FBA’sı vs);BBC’sinden CNN’nine basın ordusuyla ,PENTAGON’uyla seferber olur, sayısız raporlar tutar olayı tüm ayrıntılarıyla gün yüzüne çıkarır…Sorumluları bulur, yakalar ve uluslararası mahkemlerde yargılar ve cezalandırırlardı.
    Açıkçası nasıl öldürüldükleri hâlâ muamma olan bu insanların en büyük talihsizliği güçlü bir devletin vatandaşı olma şansına sahip olmamalarıdır.

    Hadi Türkiye’nin, Irak Özerk yönetiminin ya da 7 sivil insanın ölümünden Türkiye’yi sorumlu tutan PKK’nın anılan devletler kadar donanıma sahip olmadığını düşünülim. Peki- gündeme yansıyan veri ve bulgular sınırlı olsa da- daha ciddi bir araştırma yapılamaz mıydı? Neticede günlerce gündem oldu. Videolar çekildi, olayın geçtiği iddia edilen yerin görüntüleri yazılı ve görsel basında belgelendi, sayısız makale yazıldı, haberlerlere konu oldu vs. Dolayısıyla enazından (sınırlı da olsa) varolan verili belge, haber, vs. üzerinden birtakım ipuçlarına ulaşılabilirdi. Mesela o yedi sivilin cesetlerinin Irak Kürt yönetiminin bir morgunda tutulduğu haberi vardı. Yanılmıyorsam bunun yanı sıra taziye ziyaretleri falan düzenlendiğine dair haberlede vardı. Bir de Irak Kürt yönetiminden olayın kınandığına dair de söylentiler dolaştı basında. Tabi bu haberlerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış o ayrı bir konu. Sonuçta bu haberler sağlam kaynaklara dayanmasa da aksinin ıspatlanması için daha fazlası gerekiyordu. Öyle ya, vicdani sorumluluğu geçtim Türk devlet yetkilileri yapılan iddaları boşa çıkarmak adına uluslarası bir heyet eşliğinde; olay yerini incletebilir, şu morgda tutulduğu idda edilen cesetleri yine işin uzmanı tıp insanlarının yardımıyla inceleme ve soruşturma başlatabilir ve bundan bir neticeye ulaşabilirdi. Hiçbir şey yapılmasa dahi şu öldürülen insanları bir görelim deme imkanı da mı yoktu? Kimliklerinden yola çıkarak nerede oturuyorlar, gerçekten olay yerinde miydiler, olay yerinde bulunuyorlarsa tesadüfen mi oradan geçtiler? Hem bunların kimi kimsesi yok muydu, yakınlarının veya tanıdıklarının tanıklığına başvurulamaz mıydı? Peki bunların hiçbiri yapılmış mı? Yok. Peki PKK bu iddasını kanıtlayabildi mi? O da yok. Geriye ne kalıyor? Bir tarafın cinayet işleme potansiyeli üzerinden “güçlü ihtimallere” varmak! Elde kalan şu anda bu maalesef.

    Biliyorum, PKK’nın yayınladığı videonun kuşku götürmez şekilde montaj ve tamamen mizansen olduğu yeterince açık değil mi diyecek dostlar olacaktır. Kabul, ben de video görüntülerinin gerçek olduğuna ikna olmayanlardanım. Ancak devlet ya da suçlanan her kimse, yukarıda değindiğim metodla bunu kafalarda hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde takip edebilir ve gerçeği kanıtlayabilirdi. Bu yapılmamıştır. Yapılmadığı için de maalesef ihtimal ve varsayımlarla konuşuyoruz.

  138. Yazan:Hamileydi... Tarih: Eyl 27, 2011 | Reply

    Batman’da, PKK’lı teröristlerce polis ekipleri ve sivil vatandaşlar üzerine bir otomobilden uzun namlulu silahlarla ateş açılması sonucu 8 aylık hamile bir kadın ile 6 yaşındaki kızının öldüğü bildirildi.Çıkan çatışmada, kadının diğer çocuğu ve eşi ile 3 polisin yaralandığı, 3 teröristin ölü olarak silahlarıyla birlikte ele geçirildiği belirtildi.

    Batman Valiliğince yapılan açıklamada, Yavuz Selim Mahallesi Aydınkonak Kavşağı’nda 3 terörist tarafından polis ekipleri ve sivil vatandaşlar üzerine otomobilden uzun namlulu silahlarla ateş açıldığı, saldırıda bir güvenlik görevlisinin yaralandığı, 35 yaşlarında 8 aylık hamile bir kadının hayatını kaybettiği ifade edildi.

    Ölen kadının karnındaki bebeğin sağ olarak kurtarıldığı ve yaşatılmaya çalışıldığı belirtilen açıklamada, saldırıda yine aynı aileden 6 yaşlarında kız çocuğunun hayatını kaybettiği, 8 yaşındaki kız çocuğu ile babanın yaralandığı bildirildi. Durumu ağır olan 40 yaşlarındaki babanın özel bir hastanede yoğun bakıma alındığı kaydedildi.

    Açıklamada, yapılan takip ve operasyon sonucu teröristlere ”Teslim ol” çağrısında bulunulduğu, çağrıya ateşle karşılık verilmesi üzerine çatışma çıktığı belirtilerek, ”Ateşle karşılık veren terörist grupla çıkan çatışmada üç terör örgütü mensubu ölü olarak ele geçirilmiş, iki güvenlik görevlimiz hafif yaralanmıştır” denildi.

  139. Yazan:Halktan biri Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    Halkı aptal yerine koymak eskisi kadar kolay değil. PKK’lı olmayan Kürdler örgütleniyoruz. Sayıca üstünüz.Bunu herkes görecek. Çok yakında !!!

  140. Yazan:Turabi Z. Tarih: Eki 20, 2011 | Reply

    Doğruyu söylemek gerekirse bu başlığı biraz sert bulmuştum ve alınmıştım. Çünkü o « salak » yerine konanlardan bir de benim. Üstelik o videoyu üye olduğum bütün forumlarda paylaşmıştım. Evet, itiraf ediyorum. Salak yerine konmadım, salaklık yaptım!

    Ama bu kadar bebek ve kadın öldürüldükten sonra PKK’ya “halk isyanı” diyenin de aklına şaşarım. PKK bir psikopat sürüsüymüş. Bizi bunca zaman nasıl aldattılar?

  141. Yazan:Kurd Tarih: Kas 1, 2011 | Reply

    Bir kere sunu bir acikliga kavusturalim, PKK kurdu temsil etmiyor, sadece psikopat kurdleri temsil ediyor.coluk cocugun, mzczublarin karnina bomba baglayip patlatacak kadar serefsiz adamlarin beni temsil etmesini kabul etmiyorum

  142. Yazan:Özlem Tarih: Ara 29, 2011 | Reply

    “Ama benim için önemli olan şöyle bir konu var. Bu görüntüler gerçek olmasa bile her an gerçekleşebilecek bir tehlikeyi gösteriyor. Siz bu meseleyi ordu ile çözme yoluna gittiyseniz ordunun nereye kadar gidip ne yapabileceğini bilemezsiniz. Öbür taraftan Türk halkının neye inandığı da çok önemli değil. Bu görüntüler gerçek olsa da çok insanın sesi çıkacak değil bu ülkede. Ama bu görüntülere şu anda Roj tv ve benzeri yayın organını izleyen Kütler inanıyor. Kuzey ırak’ta gösteriler oluyor. Bu önemli. Savaş böyle bir şey zaten ilk önce hakikat yok olur. Sisli bir havaya girdik. Ve bundan sonrası eğer bu yoldan dönülmezse karanlık geliyor bana….”
    “Ama asıl önemli konu gümbürtüye gidiyor. Yarın öbürsü gün böyle gerçek görüntülerin çıkmayacağına emin misiniz, operasyonlar sürerse? Bu video doğru ya da yanlış büyük bir tehlikeyi gösteriyor bize.” Demişim aylar önce.
    Esas yerine biçim üzerine konuşmak çok daha kolay galiba. Sizce bu günkü yaşananlardan sonra geri dönüş var mı? İnşallah bu sonun başlangıcı değildir. 🙁 Ama bu son ise eğer çok kanlı olacak:(

  143. Yazan:MY Tarih: Ara 29, 2011 | Reply

    TSK içinde her zaman bu tür insanlar oldu. 1938’deki Dersim katliamindan diyarbakir 5 nolu askeri cezaevine ve 1990’lardaki Tansu çiller devrine, oradan günümüze. “TSK sivil öldürmez” diyen ahmaklar hep vardi, bu degil meselemiz. Kayseri’de onlarca alimi, imami asmis, cemileri ahira çevirmis üniformali eskiyalardan bahsediyoruz. Basbakan asmis adamlar 30 tane mazot kaçakçisina mi aciyacak? Bingöl’de 33 eri vurdurdular bile bile. Kendi askerlerini bile öldüren bir ordu bu.

    Ama akla takilan mesele baska: Bu video PKK’nin holywood dinlenme tesislerinde monte edilirken Dersim bütün detaylariyla bilinmiyor muydu?

    Neden Kürtçülük davasi güden PKK, KCK, DTP ve BDP ekipleri Dersim’in hesabini sormadi? Neden faili meçhullerin üzerine gidilmesine yardim etmedi? Neden APO’nun hayati ve hatta hücresindeki konforu binlerce Kürdün hayatinin fevkinde addediliyor hâlâ? neden ulusalci Kürtler halkin can güvenligini gündemlerine almiyorlar?

  144. Yazan:Sıradan Adam Tarih: Ara 30, 2011 | Reply

    « Bu görüntüler gerçek olsa da çok insanın sesi çıkacak değil bu ülkede. Ama bu görüntülere şu anda Roj tv ve benzeri yayın organını izleyen Kütler inanıyor. Kuzey ırak’ta gösteriler oluyor. Bu önemli. Savaş böyle bir şey zaten ilk önce hakikat yok olur. Sisli bir havaya girdik. Ve bundan sonrası eğer bu yoldan dönülmezse karanlık geliyor bana »

    Doğru söylüyorsunuz da… Geri dönülmez bir gidişat varmış gibi konuşuyorsunuz. Oysa 1920’lerden beri neler neler oldu bu topraklarda. 40 bin kişinin öldürülmesi ile gelemediimiz KARANLIK yere 35 kişinin ölmesiyle mi geleceğiz? Bence bu olay sandığınız kadar önemli değil. Yarın FB büyük bir takıma mesela GSya 5 gol atsın. Kürtler de dahil herkes bunu konuşur. Bir hafta sonra bu 35 kişiyi kimse hatırlamayacak. Cep telefonuna 20 milyar dolar harcamış bir ülkenin vatandaşıyız biz Özlem hanım. Hangi manken hangi futbolcuyla öpüşmüş? Hangi ünlü attan inip eşşeğe binmem demiş? Bunlar konuşuluyor Türkiyede. Tarafın tirajına bakın, bir de fotomaç gibi gazetelerin. Türk halkı politize bir halk değil. Bana dokunmayan devlet/yılan/PKK/ABD bin yaşasın. Budur bizim düsturumuz yani.

  145. Yazan:Özlem Tarih: Ara 30, 2011 | Reply

    Asıl akıla takılan denilen noktaya karşıyım zaten. Asıl akıla takılması gereken nokta şuydu: Oyunu ordu ile oynadığınız zaman er ya da geç böyle bir falso vereceği belli değil miydi. Diyelim ki binlerce delil çıkarıp yukarıdaki videoyu akladınız. Operasyonlar üç ay beş ay sürdüğünde eninde sonunda böyle bir hata yapılacak ve siviller katledilecekti. Aşikar olanı görmek bu kadar zor mu?

    Sıradan adam: Avrupa yakasından bakınca manzara öyle görünüyor. Ve zaten bu rahatlığa sığınıyor insanlar. Doğu’da zorunlu göçler olur, biz burada televole seyreder magazin dinleriz hayat yürür gider. İçten içe bir toplumun nasıl kaynadığının, ne şekilde ümitlerini yitirip, kopma noktasına geldiklerinin farkında değiller. Dün akşamüstü saatlerine kadar bakın bir tek haber geçmedi. TV ler eğlence programları ile doluydu. En canlısından. Birileri orada ağlarken, tv lerde insanlar kahkalara atıyordu. Sonra mahçup ve manipüle edilmiş bir şekilde genelkurmay ın açıklamaları geldi. Sonra yavaş yavaş bu işi gizleyemeyeceklerini anladılar da haberi vermeye başladılar. İnsanların umutlarının tükendiği yer çok tehlikelidir. Umarım bu son damla değildir. Umarım

  146. Yazan:MY Tarih: Ara 31, 2011 | Reply

    Operasyonlar üç ay beş ay sürdüğünde eninde sonunda böyle bir hata yapılacak ve siviller katledilecekti. Aşikar olanı görmek bu kadar zor mu?

    “HATA” yok ki. Ne hatasi? Aktütün hata miydi? Dersim ne kadar hata ise Aktütün de o kadar hata. Terörist vurmak isterken KAZAYLA sivil vurmus bir ordu yok ki karsimizda. Sivil vurmak için bomba atmis ve sivil vurmus bir ordu var.

    Ha “orduyla oynamak” derken meseleyi askerî yolla çözmek anlaminda kullaniyorsan, PKK kanaatimce AKP’ye baska yol birakmadi. Zira PKK’nin “söyle olursa siddeti birakirim” dedigi bir siyasî hedef yok. Velev ki kabul edilemez bir sey olsun. PKK’nin içinde fraksiyonlar var. Siddet için siddet uygulayan bir örgüt, sirf bölgede devletin etkisiz oldugunu ispat etmek için Kürtleri öldürüyor. Askerî yöntem disinda ne vardi? Görüsme tutanaklari AKP’nin yeterince pazarlik ettigini göstermiyor mu?

  147. Yazan:MY Tarih: Ara 31, 2011 | Reply

    Al iste, “hata” mi degil mi kendin karar ver:

    “…Şırnak’ın Uludere ilçesinde uçakların kaçakçılıkla uğraşan köylüleri bombalaması infial yarattı. Bombalanan ailenin ise ilginç bir ilişkiler ağı var.

    Bölgede konuştuğum kaynaklarım ölüm olayının olduğu yerin vatandaşlar arasında Habur-2 olarak tanımlandığı yani Habur sınır kapısı gibi illegal geçişlerin çok yoğun güzergâhı olduğunu ifade ediyorlar. Dolayısıyla burasının çok bilinen bir geçiş yeri olması nedeniyle yerel askerlerin buradaki geçişleri PKK geçişlerinden ayırmak için daha dikkatli oldukları bilgisini aldım.

    Bombaların hedefi olan Encü ailesinin çok ama çok ilginç ilişkileri var. Aile medyada da yer aldığı gibi korucu bir aile. Korucubaşı Dirbaz Encü diye bilinen kişinin resmî adı Naif Encü. Encü ailesinin yarısından fazlası Zaho’da yaşıyor. Dirbaz Encü’nün bölgede JİTEM’le birlikte çalıştığına ilişkin çok yoğun bilgi var. Dirbaz Encü Roj TV tarafından sıkça hedef gösterilmiş bir kişi ve aile de böyle bir aile. İlginçtir aynı Roj TV şimdi bu aileye sahip çıkıyor.

    Aile’nin PKK ile mücadelede onlarca yakın kaybının olduğu ifade ediliyor. Dirbaz Encü’nün küçük oğlunun da bombalamadan yaralı kurtulanlar arasında olduğu ifade ediliyor.

    Dirbaz Encü’nün askere derin saygısı olduğu ve bölgede ne kadar üst düzey yetkili varsa hemen hepsini bilip ahbaplık ettiği biliniyor. Bölgeden gelen iddialara göre Dirbaz Encü’nün Cem Ersever’den Yeşil’e, Levent Ersöz’den Mustafa Bakıcı’ya bölgede görev yapmış ilginç komutanlarla dostlukları var” TAMAMI

  148. Yazan:Sıradan Adam Tarih: Ara 31, 2011 | Reply

    « İnsanların umutlarının tükendiği yer çok tehlikelidir. Umarım bu son damla değildir. Umarım »

    Yanılıyorsunuz Özlem hanım. Umutları tükenen insanlar başka umutlara yönelir. Baktığınız her yerde “tehlike” görmeniz sizin bıkkınlığınızdan ileri geliyor. “Bu böyle süremez, bir patlama olacak” diyorsunuz. HAYIR, OLMAYACAK. Bugün yürüyüşlere katılan, polis taşlayan Kürt gençleri günde ortalama 4 saat TV seyrediyor. Emin olun ROJ TV değil. Abuk subuk diziler, futbol maçları, boks, porno, reklamlar, reklamlar ve yine reklamlar… Metropollerde yaşayan Kürtler Kürt olmaktan çok birer tüketici. Modernitenin ürettiği isteme makineleri bunlar. Bu sabah APO için ölmeye hazır, yarın öğleden sonra Fenerbahçe için ölmeye hazır. Haftaya sevdiği kız için ölmeye hazır. Dava insanı değil bunlar. Siz hassas bir kalbe sahipsiniz. Bu güruha haddinden fazla kıymet veriyorsunuz. Timur’a filleri geri götüren Nasreddin Hoca’nın durumuna düşeceksiniz.
    Çünkü bugün acıdığınız o genç Kürtlerin büyük bir kısmı yarın evlenecek ve iş hayatına atılacak. Kimi seyyar satıcı, kimi bankada güvenlik görevlisi, kimi lüks otellerde aşçı olacak. Okuyabilenler de mühendis, borsa bilmemnesi, falan filan.

    Bana inanmıyorsanız Cemile Bayraktar’ın “mücahit abilerine” bakın. Dün Cuma namazı çıkışlarında Amerikan ve İsrail bayrağı yakan mücahit abiler sakallarını kestiler. Besmele tabelalı bürolarda cep telefonu ithalatçısı oldular. Kürtlerin de varacağı yer de mücahit abilerin alt katındaki boş yazıhanedir. Belki araba kiralama şirketi kurarlar. Belki tur organizatörü olurlar. Genel müdür odasında mahçup bir Apo portresi asılı olacak. Zafer işareti yapan bir kaç PKK militanı ile çekilmiş hatıra fotoğrafları. Türk müşteriler rahatsız olmasın diye resimlerin ön tarafına yüksekçe bir dolap konur. Hafta sonları eski arkadaşlarla toplanıp türkü bara gidilir. Göz yaşı dökerek Ahmet Kaya dinlenir. Eski solcular gibi. Siz anladınız beni 🙂

  149. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Mehmet bey,

    Atalay isim vermemiş ama bir itirafta bulunmuş. bir bakın bence:

    https://www.google.com/search?q=be%C5%9Fir+atalay+%C4%B1rak+katliam%C4%B1&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a#sclient=psy-ab&hl=en&client=firefox-a&rls=org.mozilla:tr%3Aofficial&source=hp&q=be%C5%9Fir+atalay+%C4%B1rak+katliam%C4%B1&pbx=1&oq=be%C5%9Fir+atalay+%C4%B1rak+katliam%C4%B1&aq=f&aqi=&aql=&gs_sm=e&gs_upl=75450l76948l2l77241l15l2l10l0l0l0l174l291l0.2l7l0&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_cp.,cf.osb&fp=aaf6f60421662e5e&biw=1291&bih=659

  150. Yazan:MY Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    iki durum da mümkün, Atalay’in yerinde olsam “biz 2002′den beri iktidardayiz ama TSK’ya hâlâ söz geçiremiyoruz, kafalarina göre istedikleri yeri bombaliyor hergeleler, yine sansliyiz, TBMM’ye saldirmadilar ehi ehi” demeye utanirdim.

  151. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    okudunuz mu iyice ?

    uludere katliamı’ndan önce Irak’ta TSK’nın bir hata daha yaptığını söylemiş Atalay.

    birileri de hani şu sizin PKK’nın üstüne yıktığınız katliam olmasın o diyor?

  152. Yazan:MY Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    pkkli iyilik perilerini(!) üzdügüm için pismanim 🙂

  153. Yazan:Kocaman Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    “uludere katliamı’ndan önce Irak’ta TSK’nın bir hata daha yaptığını söylemiş Atalay.”

    PKKyi canla basla savunan SEQUER’in Besir Atalay’a bu denli guven, sevgi ve baglilik gostermesi gozlerimizi yasartiyor. Ne demis AtaKürt? “Derin devletimiz Ordusu, Ergenekonu, PKKsi ve Kurtleri ile bolunmez bir butundur” 🙂

  154. Yazan:Bursa Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Sn. sequer, besir atalay’in her dedigine inaniyormusunuz yoksa isinize gelen laflarinimi seciyorsunuz?

  155. Yazan:B.R. Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    birileri de hani şu sizin PKK’nın üstüne yıktığınız katliam olmasın o diyor?

    PKK’nin videosunda gunes bir kac kere doguyordu .besir atalayin bir lafiyla gunes batip cikiyorsa bu adama secde edin bari 🙂

  156. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    PKKyi canla basla savunan SEQUER’in Besir Atalay’a bu denli guven, sevgi ve baglilik gostermesi gozlerimizi yasartiyor. Ne demis AtaKürt? “Derin devletimiz Ordusu, Ergenekonu, PKKsi ve Kurtleri ile bolunmez bir butundur”

    PKK’yı canla başla savunmak ? 🙂 TSK’nın yaptığı (büyük ihtimalle) bir işi, PKK’nın üstüne yıkma girişimine karşı olmak desek hoşunuza gider mi peki ? gitmedi di mi ? siz canla başla çamur atmaya devam edin, hadi bakalım.

    Atalay bir açıklama yapmış. bir hata yaptık diye yalan söyleyecek hali yok di mi ? 🙂 kaldı ki net de konuşmamış. ben bir de bu var haberiniz olsun diye yazdım.

  157. Yazan:MY Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    bu da bir itiraf:

    “Çorum’da, Maraş’ta darbeye zemin hazırlamak için Alevileri ve Sünnileri karşılıklı tahrik ettiler. Kızılay’da bombaları Genelkurmay, Evren patlatıyordu.” (11 defa bakanlık yapam Nahit Menteşe)

  158. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    TSK’nın yaptığı (büyük ihtimalle) bir işi, PKK’nın üstüne yıkma girişimine karşı olmak desek hoşunuza gider mi peki ? gitmedi di mi ? siz canla başla çamur atmaya devam edin, hadi bakalım.(sequer)

    Eğer hükümetin elinde bu istihbaratın kasti olarak PKK’dan sızdırıldığına/yönlendirildiğine dair en ufak kanıt olsa bunu hemen piyasaya sürmez miydi? veya bu hatanın kaynağının ne olduğuna dair bir şüphe olsaydı onu da muhtemelen anında PKK’ya veya İsrail’e falan yamamaya çalışırlardı. çok muhtemelen olay bir hata, bir tez canlılık, belki bir göze girme çabası veya buna benzer birşey. Ve çok muhtemelen hatanın sahibi AKP’nin düşman olarak algılamadığı bir yer.(Selami Çetin)

    http://www.derindusunce.org/2011/12/29/kacakci-neden-bombalanir/#comment-96024

    Her iki yorumda da doğruluğundan şüphe edilmeyen kesin bir hükme dayanan inançla yazılmış;
    Hükümetin elinde KANIT olsa bunu PKK’ya veya İsrail’e YAMAMAYA (=ÇAMUR ATMA/ÜSTÜNE YIKMA)çalışırlardı.

    Bu demektir ki PKK’nın bulaştığını gösteren KANITlar ortaya çıkarılsa (piyasaya sürülse)bile bazılarımız tarafından bu DEVLET/HÜKÜMET/TSK ‘nın yalanı, çamur atması olarak kabul edilecek.

    Bu şekilde düşünen insanların devletten söylemesini istedikleri şey çok açık; İşe PKK’yı bulaştırma, HATA yaptım de!

    Devletin de yaptığı bu zaten!

    Asla ve hiçbir şart altında güvenilmeyen bir kurumdan şartlı/tehditli olarak hangi gerçeği, suçluları bulması ve cezalandırılması bekleniyor anlamak zor.

    Devlet içinde göze girmek(taltif) için bir amaca hizmet etmekte aşırı tezcanlı olan birilerinin var olduğunu kabul edip cezalandırılmasını beklemek çok kolay. PKK ve onu var eden amaçlara kendilerini ölümüne adamış insanlarla ilişkili olan olaylar vuku bulduğunda şüpheci bir tavırla sorgulayıcı olabilmek neden zor? (Pkk’nın yüklenmeyip de KCK’nın üstlendiği eylemler)

    Aziz Yıldırım söyle bir şey söylemiş; herkes temiz de bir FB mi kirli? Sormak lazım, temiz PKK dışında kalan herkes mi pis?

    PKK’yı TEMİZ kılan ne?

  159. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Her iki yorumda da doğruluğundan şüphe edilmeyen kesin bir hükme dayanan inançla yazılmış;
    Hükümetin elinde KANIT olsa bunu PKK’ya veya İsrail’e YAMAMAYA (=ÇAMUR ATMA/ÜSTÜNE YIKMA)çalışırlardı.

    bu tamamen sizin vardığınız bir çıkarım. ben böyle bir şey demedim. hiç öyle koca laflar da etmiyorum ben aslında. kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün değil diyorum. yine de ekliyorum. PKK, Kuzey Irak’ta bir arabayı neden havaya uçursun ? üstelik bu işi TSK’nın yaptığını söyleyen de Kuzey Irak Kürt Yönetimi. ne zorları var da yalan söylesinler ? hal böyleyken suçu PKK’ya yamamaya çalışan sizler mi sarsılmaz bir inançla devlete bağlısınız yoksa ben mi PKK’ya ?

  160. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Sequer,

    hiç öyle koca laflar da etmiyorum ben aslında. kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün değil diyorum.

    hal böyleyken suçu PKK’ya yamamaya çalışan sizler mi sarsılmaz bir inançla devlete bağlısınız yoksa ben mi PKK’ya?

    PKK, Kuzey Irak’ta bir arabayı neden havaya uçursun ?

  161. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    PKK, Kuzey Irak’ta bir arabayı neden havaya uçursun ?

    doğrusu o katliamın bir kaç geri zekalı PKK’lının hatası olduğnu sanıyordum ben. medyada öyle yer almıştı. bu haber ilginç. PKK’lı 300 m sürükleniyor. düşünce arkadan roketatarla ateş ediyor diğerleri. kızlardan biri o anda cep telefonundan birini arıyor ve mayına bastık diyor. roketatarı mayın sanıyor ??? tam da PKK’lıların elinden kurtulmuşken, aklına mayın geliyor. bak sen.

    peki, haber doğru olsun. (PKK daha sonra bu olay nedeniyle özür diledi. nedense onu belirtmiyorsunuz ?) hadi burada arabayı gaspetmeye çalışmışlar. Kuzey Irak’ta niyetleri neydi ? madem PKK yaptı. Kürdistan Yönetimi neden TSK’yı suçladı ?

  162. Yazan:MY Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    PKK, Kuzey Irak’ta bir arabayı neden havaya uçursun ?

    Türkiye’de Kürtlerin yasadigi sehirlerde çarsilara neden bomba atiyorsa, Kürtleri neden öldürüyorsa ondan.

  163. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Türkiye’de Kürtlerin yasadigi sehirlerde çarsilara neden bomba atiyorsa, Kürtleri neden öldürüyorsa ondan.

    PKK, otoritesini kabul etmeyen Kürtlere şiddet uyguluyor olmasın ? bakın öyle ya da böyle bir nedeni var adamların. Kuzey Irak’ta katliam yapmalarının ne gibi bir nedeni olabilir ?

    sizin mantıkla TSK da yapmış olabilir. nasıl olsa o da bol bol sivil öldürüyor. biraz mantıklı olun yahu.

  164. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    doğrusu o katliamın bir kaç geri zekalı PKK’lının hatası olduğnu sanıyordum ben.

    …hal böyleyken suçu PKK’ya yamamaya çalışan sizler mi sarsılmaz bir inançla devlete bağlısınız yoksa ben mi PKK’ya ?

    PKK’nın Türk sivilleri,Tsk’yı,emniyet mensuplarını hedef alması mantıklıdır, var olma sebepleri ve amaçları ile örtüşür, akıl dışı değildir.

    Ama Kürt’lerin haklarını savunmak, onlar için var olduğunu söyleyen PKK’nın Kürtleri neden öldürdüğüne akıl sır ermez.Olsa olsa birkaç geri zekalı PKK’lı HATA yapmıştır, öyle mi?

    Devletin hata yapanları cezalandırmasını bekleniyor da PKK gibi bir oluşum içinde ve oluşuma karşı HATA yapan KÜRTlerin bir şekilde cezalandırıldığı neden düşünülemiyor? Kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün ol(a)madığı için mi?!!!

  165. Yazan:sevim Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    her iki yorumda da doğruluğundan şüphe edilmeyen kesin bir hükme dayanan inançla yazılmış(çuvaldız)

    Peki bu cümlede de doğruluğundan şüphe edilmeyen kesin bir yargı ve inanç yok mu?

    Zira, burada çuvaldız hanım, “doğruluğundan kuşku duyulmayan kesin hüküm” tespitine varırken (ya da böyle bir yaklaşıma atıf yaparken) bunu verili ifadelerden değil kendi sübjektif değerlendirmeleriyle çıkarıma varıyor: her iki yorum da doğruluğundan kuşku duyulmayan kesin bir inançla yazılmış! diyor.

    Peki gerçekten böyle midir? Tekrar her iki yoruma bakalım:

    Yorum 1-

    TSK’nın yaptığı (büyük ihtimalle) bir işi, PKK’nın üstüne yıkma girişimine karşı olmak desek hoşunuza gider mi peki ? gitmedi di mi ? siz canla başla çamur atmaya devam edin, hadi bakalım.(sequer)

    Nerede kesin hüküm?

    TSK’nın da kabul ettiği 35 sivilin ölümü gibi “işler” de dahil parantez içinde “Büyük bir ihtimalle” diye belirtiliyor. Devamla da, kesin kanıt olmadan suçların karşılıklı aklama ya da başkası üzerine yıkma anlayışının gayri ahlakiliği sorgulanıyor.
    Açıkçası üslubu beğenmeyebilirsiniz ama bu yorumda çuvaldızın hanımın vardığı çıkarıma dair tek bir ifade bulunmuyor.

    Yorum 2-

    Eğer hükümetin elinde bu istihbaratın kasti olarak PKK’dan sızdırıldığına/yönlendirildiğine dair en ufak kanıt olsa bunu hemen piyasaya sürmez miydi? veya bu hatanın kaynağının ne olduğuna dair bir şüphe olsaydı onu da muhtemelen anında PKK’ya veya İsrail’e falan yamamaya çalışırlardı. çok muhtemelen olay bir hata, bir tez canlılık, belki bir göze girme çabası veya buna benzer birşey. Ve çok muhtemelen hatanın sahibi AKP’nin düşman olarak algılamadığı bir yer.(Selami Çetin)

    Bu yorum, çuvaldız hanımın her görüş ve ifadeden- kasıtlı değilse bile- alakasız çıkarımlara varma eğilimi açısından daha da dikkate değerdir.
    Gerçekten merak ediyorum:
    Eğer hükümet…

    kanıt olsa…
    sürmez miydi?…
    Şüphe olsaydı…

    Muhtemelen olay…
    belki bir göze girme…
    çok muhtemelen…

    Bu kelimelerde (hepsi yorum içinden alınmış) kesin yargı/değişmez hüküm nerede?

    Ve sayın çuvaldız şu yargıya nasıl vardınız? Gerçekten merak ediyorum:

    Her iki yoruma yani sizin
    Hükümetin elinde KANIT olsa bunu PKK’ya veya İsrail’e YAMAMAYA (=ÇAMUR ATMA/ÜSTÜNE YIKMA)çalışırlardı.(çuvaldız)

    Yoksa siz bu anlamı çıkardınız diye böyle mi okunmalı?

    Peki yazdığınız yorumları hiç dönüp tekrar okumaz mısınız? Bence okumanızda fayda var. Sırf haklı çıkma ya da birilerini haksız çıkarma gayretiyle değerlendirmeyin her yazılanı. Tamam fikirlerde ihtilaf olmalı ama muhalefet olsun diye de turarlılıktan yoksun olmamalı değil mi?

  166. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    (PKK daha sonra bu olay nedeniyle özür diledi. nedense onu belirtmiyorsunuz ?)

    Evet Mehmet Göztaşı adında bir öğretmenin kaçırıldığı gün PKK özür dilemiş;

    Siirt’te 4 genç kızın yaşamını yitirmesine, 2
    genç kızın da ağır yaralanmasına neden olan
    silahlı ve bombalı saldırıyı PKK üstlendi. Aracın polis aracı sanılarak saldırının gerçekleştirildiği öne sürülen PKK açıklamasında, “Öncelikli olarak yaşanan bu acı olaydan dolayı halkımızdan, yaşamlarını yitiren insanlarımızın ailelerinden ve çevrelerinden özür diliyoruz” denildi.

    saldırıya uğrayan öğretmen kızlar roketatarı mayın sandığına göre herhalde birkaç geri zekalı PKK’lı(sizin ifadenizle) da öğretmeni polis/? sandıkları için kaçırmışlardır!

    Öğretmenlerle derdi olmayan PKK neden öğretmen kaçırsın ki!

  167. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Devletin hata yapanları cezalandırmasını bekleniyor da PKK gibi bir oluşum içinde ve oluşuma karşı HATA yapan KÜRTlerin bir şekilde cezalandırıldığı neden düşünülemiyor? Kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün ol(a)madığı için mi?!!!

    tam aksine. bunu ben de söylüyorum. hatta yukarda Mehmet bey’e dedim bile sizden önce.

    benim sorum şu: Güney Kürdistan’da (Türkiye sınırları dışında) PKK’nın bir aileyle ne derdi olabilir ? Güney Kürdistan’da böyle bir eylem yaparak zaten arasının iyi olmadığı Barzani’yi niye iyice karşısına alsın ? hadi yaptı, Barzani niye PKK yerine TSK’yı suçlasın ?

    bu sorular baba sorular. uyduruk videoları bırakın da bu sorulara yanıt verin.

  168. Yazan:sevim Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Bu arada sınırda bekleyen kaçakçıların üzerine havan mermisi atıldı. Sadece sesini duydular. Etrafında ya da kendilerine yönelik bir ateş yoktu. Bekleyiş sürerken kayaların üzerinde peynir, zeytin ve börek çıkarıp yemeğe başladılar. Bu arada el fenerleri de açıktı. Yaklaşık 10 dakika sonra büyük bir patlama ve parçalanıp havaya uçan bedenler… İnsanların bedenlerinden kopan parçalar katırların bedenlerinden kopan parçalara karıştı bir anda. İlk saldırıdan tek sağ kurtulan 31 yaşındaki Servet Encü o anı şöyle anlattı bize: “Grup halinde sınırda bekliyorduk. Atılan havan toplarından katırlar ürkmüştü. Grubun en önünde ben vardım. Katırım gruptan 50-60 metre ayrılıp yan tarafa gitti. Ben de peşinden gittim. O anda büyük bir patlama oldu. 20 metre savruldum. Kulaklarım uğulduyordu, yanan insanları, katırları gördüm. Ortalık aydınlanmıştı. Havada et parçalarını gördüm. Bir sırt vardı hemen oraya attım kendimi. Türkiye topraklarında karların içindeydim. Telefonu açıp akrabalarımı aradım. Tek söylediğim ‘bitirdiler bizi yetişin’ oldu. Bizi bitirmişlerdi. Sonra karların içine gömülüp hareketsiz bekledim bir saate yakın.”
    *****************

    Servet’in bu telefonundan sonra köylüler paniğe kapıldı ve sınıra doğru gitmeye başladı. Bu arada Gülyazı Karakolu’nu aradı aynı zamanda korucu olan köylülerden biri… Vehbi Başçavuş çıktı telefona. Servet’in söyledikleri aktarıldı. Başçavuş “merak etmeyin sizinkilerle ilgili bir şey değil başka bir şey” dedi. Bütün köylü yola koyuldu. Hava buz gibi soğuktu. Yollar buz tutmuştu. Traktörler buzlu yolu aşamadı. Koşarak gitmeye başladılar sınıra… Sınıra doğru giden köylülerin karşısına akşam saatlerinde iki askerî araç çıktı. Geri dönüyorlardı. Durup olayı anlattılar. Askerler ise “yok onlar sizinkiler değil. Sizinkilere bir şey yok” diyerek geri döndüler. İlk bombalamanın ardından arkada kalan ikinci grupta çoğu çocuk 14 kişi vardı. Patlamadan paniğe kapılıp geriye doğru kaçmaya başladılar katırlarıyla. Bir süre geri gittikten sonra büyük bir kayalık buldu çocuklar. O kayalığın altına sığındılar sağlamdır diye. Kayalığın altına girmeyen iki kişi vardı Davut ve Servet Encü. Katırları biraz uzağa gitmişti. İlk patlamadan yaklaşık 20 dakika sonra büyük bir patlama daha oldu. Tam da kayalığın üzerinde. Çocuklar ve katırlar bombayla dağılan kayalığın altına kaldı. Davut ile Hacı patlamanın etkisiyle savruldu. Küçük bir su birikintisinin içine düştüler. Öylece 20 dakikadan fazla kaldılar orada. Kalkıp baktıklarında kayalar arkadaşlarının üzerine düşmüş, parçalanmışlardı.
    *************

    Köylülerden, sınıra ilk önce koşarak giden gençler vardı. Bu da yaklaşık bir saat sürmüştü. İlk bombalanan yere vardıklarında dehşete kapıldılar. Parçalanmış bedenleri, hâlâ yanmaya devam eden katırları gördüler. İlk anda 12 kişi sağdı. Ama konuşamadılar hiç. Kiminin kolu kiminin bacağı kopmuştu. Hemen ambulans gelseydi belki bir kaç tanesi kurtulurdu diyor ilk yetişen gençler. Onlara göre donarak ölmüştü bu ağır yaralılar. Sonra diğer gruba ulaşıldı. Kayaların altından çıkardılar çocukların bedenlerini. Bombalanan yere varan insanların gördüğü manzara ise korkunçtu. İnsanların bedenlerinden kopan parçalar etrafa yayılmıştı. El fenerleri açıktı birçoğunun. Beklerken yemek için açılan azıkların parçaları duruyordu kayaların üzerinde… Köyden yeni katırlar getirildi. Cesetler dizildi sınıra, parçaları toplandı teker teker. Katırların organları insanlarınkine karıştı. Bunundur diyerek bombadan ölen genç bedenlerin battaniyelere sardılar.
    **************
    İşte 28 aralıkta 60 katırla yola çıkan çoğu çocuk 38 insanın hikâyesi. Bombadan geriye kalan ise biri ağır yaralı dört kişi oldu. Köylüler ise 35 ölümüz var dediler hep. Şırnak’ta makineye bağlı olan arkadaşlarını da ölüden sayıyorlardı. Katırlara gelince bu katliamda yola çıkan 60 katırdan sadece ikisi kurtulabildi. Biri sıkıştığı kayalıkların arasından iki gün sonra kurtarıldı. İnsanlar kendi dertlerine düştüğü için iki gün sonra sıra ona gelmişti. Ayaklarında ezilme var ama kırık değil. Veteriner getirildi, yaşayacak. Diğerinin ise gövdesine şarapnel parçası gelmiş. O da yaşayacak…

    SON SÖZ…

    Akşam saatlerinde gittiğimiz Ortasu Köyü’nde sağ kurtulanlarla da o anda köyde olanlarla da konuştuk gece boyunca. Gece boyunca diyorum bizlere evlerini, yaşamlarını açtılar. Acıları büyüktü bu acıların üzerine zahmet vermek istemedik. O karanlık gecede Şırnak’a geri dönmeyi göze alarak. “Dönerseniz bizi kırarsınız” dediler. Kaldık. O anın hikâyesini dinlerken bir şey dikkatimi çekti. 35 ölümüz vardı diyordu köylüler. Şırnak’ta hastanede komada yatanı da sayarak. Cenazesi gömülen ise 34 kişiydi. İşin tuhafı gazetelerde bu konuda burnundan kıl aldırmadan açıklama yapan devlet görevlileri de 35 kişi öldü demişti. Ertesi gün mezarlığa giderek tek tek saydım mezarları. 34 mezar vardı köye tepeden bakan yerde açılan.

    Devlet ha bir eksik ha bir fazla demiş olmalı ki bunu bile tam olarak netleştiremedi. Sırf bu olay bile oradaki insanlara nasıl bakıldığının kanıtı değil mi?

    http://www.taraf.com.tr/haber/taraf-uludere-de.htm

  169. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Sevim hanım,

    Sırf haklı çıkma ya da birilerini haksız çıkarma gayretiyle değerlendirmeyin her yazılanı.

    Siz, yazdıklarımı haklı çıkma gayretiyle mi değerlendirdiniz şimdi?

    Haklısınız, Çuvaldız haklı çıkma gareyiyle yazıyor” denilmesini mi bekliyorsunuz?

    Çuvaldız’ın haklı çıkması neye yarar? Çuvaldız haklı çıksa ne olur haksız çıksa ne olur?

    Sevim hanım Çuvaldız’ın sırf haklı çıkma amacıyla yazdığını düşündüğünüze göre neden yazdıklarını es geçmiyorsunuz? Belki böylelikle kafanızın içinde Çuvaldıza ve söylediklerine dair oluşturduğunuz düşüncelerinizin tek bir harfinin bile yerinden kıpırdama ihtimali olmaz.

    Mehmet bey “çuvaldız” başlıklı bir konu açsa sanırım yazacağınız çok şey olurdu :))

  170. Yazan:sequer Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    http://www.hrw.org/news/2011/09/02/iraqi-kurdistan-cross-border-attacks-should-spare-iraqi-civilians

    olarak linki tekrar veriyorum. HRW’nin sayfasında çok enterasan başka bilgiler de var.

  171. Yazan:MY Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    Sequer,

    ona buna “mantiksiz” diyeceginize biraz edepli olun. Sorulan sorulara kaçamak cevap vermenizden, lafi gezdirmenizden bikkinlik geldi. “Saçma sapan/uyduruk videolar” dediginiz görüntüleri yayan PKK’nin kendisiydi. BDPliler de bunun saksakçiligini yapti. Bütün forumlara servis yaptilar. Sonra biz ve Taraf gazetesi PKK’nin yalanini ortaya çikarinca utandilar, sildiler.

    cevap veremediginiz sorulara “komplo teorisi” diyorsunuz. Bu “sen yalancisin” demenin nazik(!) bir yolu. Mertçe “bu aklima gelmemisti, cevabi bilmiyorum, hakli olabilirsiniz” demeyi bilmiyor musunuz?

    Adam gibi cevap verecekseniz verin, yoksa gidin arka bahçede oynayin, buyrun sorular:

    1. Pistten F-16 olarak kalkan uçak gökyüzünde nasıl model değiştirdi ve F4 Fantom haline geldi?
    2. Güneş nasıl oldu da dağların arkasına defalarca girip çıktı?
    3. Uzun uzun film çekecek vakti olan PKK neden ateş açmadı?
    4. Filmde 10 saniyede bir görünüp kaybolan dağlar, sürekli değişen bitki örtüsünün sırrı ne?
    5. Uçak neden yalnız? Diğer 6 uçak nerede?
    6. Sonradan Phantom’a dönüşen Falcon neden 30 Ağustos töreni gibi dalış yapıyor? Lazer ya da ısı güdümlü bombayı bırakıp gitmesi gerekmez miydi?
    7. Neden “vurulan aile” bombalanan 4 noktadan bu kadar uzak?
    8. Neden kaçan başka siviller görmüyoruz?
    9. Neden ortada ev, çiftlik, fabrika, hayvan sürüsü vb yok?
    10. PKK Entertainments film stüdyoları bizi gerçekten aptal mı sanıyor?
    11. Halkımız bundan daha iyi filmlere layık değil mi?

  172. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 9, 2012 | Reply

    “İttihat ve terraki’den günümüzde bütün toplum alanlarını ele geçirmiş Ergenekona,oradan uluslarası uzantıları olan “GLADYO”yu,PKK’yı,mafyayı,çeteleri aynı kulvarda buluşturan kirli bir ağ ile karşı karşıyayız.DÜĞÜMLENMİŞ BİR YUMAK misali çocuklarımızın kanı üzerinde kirli iktidar hespları çeviriliyor.Ve Türküyle,Kürdüyle bizler bu ortak çetelerin kurbanı oluyoruz.Onlar bizleri birbirine boğazlatırken farkında olmadan kirli tezgahlarına alet oluyoruz,bu karanlık zihniyetin değirmenine su taşıyoruz.Bazen hararetli bir sempatizan,bazen de kendimize ait olmayan “kutsallar”batarak evet,üzerimizde oynana oyunların hem suçlusu hem de sorumluyuz.Öyle ki altımıza dinamit koyan,dibimizi oyan halk düşmanlarına aşık olacak kadar bir akıl tutulmasına yakalanmışız.Çünkü üzerimize boca edilen ideolojilerden, artık göz gözü görmeyecek puslu bir hava yaratılmış.

    ……….

    TSK 25′i sınır ötesi olmak üzere operosyanlara hiç ara vermedi…PKK kanlı pusularla binlerce can aldı.Fakat biz halen kaldığımız yerdeyiz.Terörün sonlanması bir yana daha da tırmanıyor…Sorun daha da kangrenleşiyor.Bunu idrak edemiyor musunuz?Yoksa sonsuza kadar”tek terörist kalıncaya kadar”,”bir avuçtturlar”falan diyerek bir 50 binin daha ölmesi çok mu akılcı?Aynı şekilde PKK’da 30 yılda sebep oldukları onca can kaybına rağmen ne çözüm getirebilmişlerdir ne de bir sonuç elde edebilmişlerdir.O halde bu kör şiddette ısrar etmenin mantığı ne olabilir?

    http://www.derindusunce.org/2010/06/22/gencler-muhimmat-gibi-harcaniyor/

    Şiddetin mantığı!

    Silahlı mücadele şu anda herkesi taraf ediyor. Artık silahlı mücadele bir noktaya geldi. Ben silahların bırakılmasını asla tartışmıyorum. O Kürtlerin sigortasıdır. Bu sorun var olduğu müddetçe o silahlar Kürtlerin güvencesidir. Çünkü biz geçmiş süreçleri de görmüş insanlarız. 80’li yılları yaşamış insanlarız. Karşılıklı bir güvensizlik var. Bu güvensizliğin giderilmesi için belirli adımların atılması lazım. En büyük adımın devlet tarafından atılması gerektiği kanısındayım. Çünkü haksızlığı uğrayan Kürtler, haksızlığı da yapan devlettir. Kürtlere bir statü verilmeden, yasal bir güvence sağlanmadan, Kürtlerin silah bırakmasını tartışmamak gerekir. Ama silahların susturulması taraftarıyım. Çünkü artık gençlerin kanı akmamalı. Dialog süreci başladığı zaman yarın arkamıza döndüğümüzde gerçekten de gençler için hepimiz üzüleceğiz ve yaralanacağız.”
    http://www.ensonhaber.com/leyla-zana-silah-kurtlerin-sigortasidir-2012-01-09.html

    Olan biten özetle; çocuklarımızın kanı üzerinde kirli iktidar hespları çeviriliyor.

  173. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Sevim hanım,
    5.27 den donraki kısmı dikkatle dinleyebilirsiniz!

  174. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Sequer’in(SQL? ile alakası var mı?) sorgulayıcı tavrı ve teknik bilgisi kendisinin bir bilgisayar programcısı olabileceğini düşündürdü ve bu da bana net ortamında benzer tarzda yorum yazan birini hatırlattı; Bulent Mürtezaoğlu.

    Kendisinin değerli bulduğum yorumlarına ulaşmak için nette bakınırken yazmış olduğu yorumlardan birinde her zamanki gibi ancak okunduklarında bilinmediklerini fark edebileceğimiz türden bilgileri ihtiva eden faydalı bir link vermiş olduğunu gördüm.

    Sevim hanım özellikle sizin için burada paylaşmak istedim;
    http://www.safsatakilavuzu.com/safsata%20turleri%20ve%20guncel%20ornekler-2.htm

  175. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Sevim hanım,

    1-PKK’nın üstüne yıkma girişimine karşı olmak

    2-Eğer hükümetin elinde ….en ufak kanıt olsa…. veya ….. bir şüphe olsaydı onu da muhtemelen anında PKK’ya veya İsrail’e falan yamamaya çalışırlardı. kanıt yok-şüphe yok, PKK veya İsrail’e yamamadılar!

    1-Bir “Girişim” olduğundan o kadar emin olunmuş ki karşı olduğunu açıklıyor….(hoşa gitmeme kısmına değinmiyorum bile!)

    2-Elma çürük olmasaydı(çok muhtemelen 🙂 yenebilirdi Elma çürük, yen(e)medi

  176. Yazan:sevim Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    hepsini daha önce dinledim zaten. Adam katliamın üstünü örttüğünden eline kan bulaşmış zihniyetin maskesini düşürüyor. Ayakta alkışlıyorum. Yalnız öyle şurasını burasını dinle diyerek bana bir şeyler ima edeceğinize, bence siz bir kaç kez başa sararak dinleyin. Dinleyin de katliam sorumlularının gayretkeş avukatlığını yapmaktan biraz olsun hicap duyun, gerçeklerle yüzleşin. Zira hiçbir hükümet yetkilisi bu kadar açık ve net halkı bilgilendirmemişti olayın üzerini örte telaşıyla.

  177. Yazan:sevim Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Niteliksel Adam Karalama (Circumstantial Ad Hominem)

    Tanım: Bir kimsenin görüşlerinin yanlış olduğuna dair delil sunmak yerine, o kimsenin niteliklerine (kişiliğine, karakterine, niyetlerine, vasıflarına vs) saldırarak, reddetmek veya karşı iddiada bulunmak.

    Örnek 1: Başkan bu konuda haklı olamaz. Çünkü kanının son damlasına kadar liberal.

    Örnek 2: Onun vergi oranının artırılmasıyla ilgili kanun hakkında söylediklerine inanmayın. Çünkü vergi artışından o zarar görmez.

    Örnek 3: Onun önerisini kabul edemeyiz. Çünkü o karşı partiden.

    Örnek 4: Bu bilim adamının teorisinin herhangi bir geçerliliği olduğunu sanmıyorum. Bu teoriyi ödeneğini kaybetmemek ve işini kurtarmak için ortaya atıyor.

    Güncel Örnek 1:

    Bunlar (Avrupalılar) kağıttan kaplandır. Bunlar sırça köşklerde, kristal kaselerde yaşarlar. Başlarına en ufak bir şey geldiğinde elleri ayaklarına dolaşır. Ama bizim başımıza nice belalar açıldığında nutuk atar, nasihat verirler.

    (Emin Çölaşan, 19.5.2000, Hürriyet)

    Yazar, Avrupalıların Türkiye’ye karşı tutumlarını eleştirirken, onların korkak ve beceriksiz olmakla suçlayarak, ülkemize yönelttikleri eleştirilerin kale alınmaması gerektiği çıkarımını yapıyor.

    Güncel Örnek 2:

    Yeni Bin yıl gazetesinde dedikodular yazan bir yazar var. Şeriatçılığı ile tanınan bu yazarın daha önce Yeni Şafak Gazetesi’nde köşesi vardı. Adı, Kürşat Bumin. Ses tonu Çetin Altan’a benziyor, herhalde o nedenle kendini entelektüel sınıfına koyuyor.

    (Can Ataklı, 18.8.2000,

    Çuvaldız hanım,

    Alıntı,” özellikle benimle paylaşma isteğiyle” önerdiğiniz linkten.

    Tamamını okumadım. Okuayamadım daha doğrusu. Yorum getirmek istemiyorum. Bu tarz yazılar ilgimi çekmiyor anlayacağınız. Kısacası alıntıladığım kadarını okumuşluğum oldu ne eksik ne fazla.

    Aslında sıkıcı gelse de öneriniz hatırına tamamına katlanabilirdim. İnanın yapardım bunu, içtenlikle söylüyorum. Fakat vermek istediğiniz mesajı doğru anlayabilmek için metnin tamamını okumaya gerek olmadığını anlamak pek zor olmadı.

    Peşin konuşmak ve bir yargıya varmak doğru olmaz. Belki de sandığımdan çok daha iyi nedenlerle paylaşmak istediniz. Neticede, bana, rakip savaşçıya hiddetle kılıcını kaldıran ama sonra birden kılıcını indiren HZ.Ali’nin “nefs imtihanına” dair kıssasını anlatmışsınız. Böyle incelikli düşünen birinin, örtülü bir mesajla karaktersizliğimi yüzüme vurma arzusu duyabileceğine ihtimal vermek istemiyorum yine de.
    Lakin ne kadar polyannacılık oynamaya kalksam da şeytan dürtüyor:) Sanki şu Niteliksel Adam Karalama brifingi “kızım sana söylüyorum” demeye getirilmek istenmiş gibi duruyor. İnsan paranoyak olmaya görsün(kendim için söylüyorum)buluttan nem kapar.

    Yine de şu Circumstantial Ad Hominem denen tür/karekter kişiliğime göndermeyse de savunmaya geçmeyeceğim. Size de, bire bir yorumlaştığım diğer bazı katılımcılara karşı da nezaket sınırlarını aştığım zamanlar oldu bunu inkar edemem. Ama inanın, panodan “işte sen busun” kabilindeki şu Adam Karalamayı-hele niteliklisini- amaç edinmeyi ne aklımdan ne de niyetimden geçirmedim hiçbir zaman.

    Bana niye böyle davranıyorsunuz ya da ben bunu haketmedim tarzı bir savunmaya da geçmeyeceğim. Şekli nasıl olursa olsun her tepkinin bir nedeni vardır ve muhtemelen bu kez o nedeni fazlasıyla yaratmış olabilirim. Fakat kusurumu kendi sözlerinizle yüzüme vurmanızı yeğlerdim yine de. Ne bileyim bu şekilde, vururken eller kirlenmesin diye eldiven takmak gibi olmuş biraz. Tuhaf bir mecaz oldu biliyorum ama aklıma bu geldi n’apayım.

    Aklınızda bulunsun, bir gün hararetli bir konuda tekrar karşılaşır ve bana kızacak olursanız, kızgınlığınızı size ait sözlerinizle dinlemek isterim, olur mu?

  178. Yazan:sevim Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Olayı bir de bu saldırıdan sağ kurtulanlardan dinleyelim:

    Köylülerin anlattıkları, aslında hepimizin kafasındaki karışık algıyı bir düzene koyup netleştiriyor.

    Birincisi, köylülerin kaçak mal almak için gittikleri yer sınırın çok yakını.

    Daha iyi anlaşılabilmesi, Ankara’daki yöneticilerin de gözlerinde canlanabilmesi için bir misalle söylemek gerekirse, Çankaya’dan çıkıyorlar Kızılay’a gidiyorlar, mallarını yükleyip geri dönüyorlar.

    Çok kısa bir mesafe bu.

    İkincisi, çok düz, açıklık alanda, rahatça gözetlenebilecek bir yoldan gidip geliyorlar.

    Üçüncüsü, daima aynı yolu kullanıyorlar.

    Dördüncüsü, sınırı geçtikleri sırada tepelerindeki Heron’un vınıltısını duyuyorlar.

    Beşincisi ise bu son faciada yola çıkış saatleriyle, vuruldukları an arasında geçen sürenin kısalığı.

    Köylüler o gün 38 kişilik ve 60 katırlık bir kaçak konvoyuyla saat 16:30’da köyden ayrılıyorlar.

    Üç kilometre ötedeki kaçak malı yükleyecekleri yere gidiyorlar.

    Mallarını yüklüyorlar.

    Saat 19:30’da yeniden köye doğru yola koyuluyorlar.

    Saat 21:00’de sınıra geldiklerinde, ailelerinin telefon edip “asker burada, bekleyin” demesi üzerine duruyorlar ve biraz sonra da toplu halde bombalanıyorlar.

    Evlerinden çıkıp, mallarını alıp, sınıra dönmeleri toplam dört buçuk saat alıyor.

    Şimdi, resmî açıklamaları ve köylülerin anlattıklarını yan yana koyun.

    Ordu birlikleri ve istihbaratçılar, “on gün önce gelen” istihbarat, “oradan PKK’lıların kaçakçı kılığında geçeceğini” söylediği için on günden beri kaçakçıların geçtiği bu yolu gözlüyorlar.

    Kaçakçıların sürekli geçtiği tek yol olduğu için o yol gözlem altında.

    Kaçakçılar sınırı geçtiklerinde Heron’un sesini duyuyorlar.

    Issız dağların sessizliğinde sanırım o Heronların sesini duymak daha kolay.

    Dönene kadar o Heron hep tepelerinde.

    Zaten Başbakan da “ellerinde dört saatlik Heron görüntüsü olduğunu” söylüyor.

    Bütün bunları biraraya getirdiğinizde şu korkunç sonuçla karşılaşıyorsunuz:

    Hem yerdeki istihbarat kaynaklarının hem de tepedeki Heron’un bu köylülerin gidişini görmüş ve kaydetmiş olması gerekiyor.

    Ellerindeki “PKK kaçakçı kılığında sızacak” istihbaratına rağmen o yolu gözetlememeleri zaten pek mümkün gözükmüyor.

    Şimdi dehşet verici soru şu:

    38 kişinin 60 katırla gidip, mal yükleyip gene 38 kişi ve 60 katırla geri döndüğünü gördüğünüz halde o köylüleri niye bombaladınız?

    Eğer devlet yetkilileri, “biz o kaçakçıların gittiğini görmedik” diyorlarsa, o zaman da cevaplanması gereken iki soru şu:

    Siz o yolu istihbaratı aldığınızdan beri yani on gündür gözetlemiyor muydunuz?

    Başbakan’ın sözünü ettiği o “dört saatlik kayıttaki” görüntülerde ne var?

    Eldeki verilerden çıkan sonuç, ordu birliklerinin, “gidişlerini” gördükleri köylüleri dönüşte vurmuş oldukları.

    Bu, çok korkunç bir ihtimal ve çok ağır bir suç

    Onun için, hükümetin bütün bu kuşkuları ortadan kaldıracak ayrıntılı bir açıklama yapması ve eldeki “dört saatlik kaydı” basın mensuplarına göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

    Karşı karşıya olduğumuz katliam, öyle öfkeli polemiklerle, gazete köşelerinden açılan küfür salvolarıyla, resmî sessizliklerle geçiştirilebilecek gibi bir şey değil.

    Otuz dört sivilin, kim oldukları bilinerek öldürülme ihtimalinden söz ediyoruz.

    Bunun üstünü örtemezsiniz, sessiz kalmak bu suçu büyütür ve suç ortakları çemberini genişletir.

    Uludere’de ne olduğunu halka açıklayın.

    Açık alandaki üç kilometrelik bir güzergâhta, dört buçuk saat içinde 38 kişi olarak gidip 38 kişi olarak dönen sivilleri neden bombaladığınızı anlatın.

    Unutmayın ki hükümetin ve medyanın sessizliği, kuşkuları arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.

    Yeterince açık ve net değil mi?
    http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-uludere-de-ne-oldu.htm

  179. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 10, 2012 | Reply

    Sevim hanım,
    Sizin karaktersiz olduğunuzu asla düşünmedim. Çuvaldız’ın ya da Sevim’in merkeze alınarak yapılan tartışmaların tartışmayı ve tartışılan konuya faydası olduğunu düşünmüyorum. Pek çok konuda hata yapabilirim yanlış çıkarımlarda bulunabilirim siz dilerseniz açıklarsınız, ben de ya anlarım ya da kafamın kalın tarafına denk gelirse de belki hiç anlamam .

    Evet, yazı sizeydi. Ama paylaşmadan önce ben de okudum nerede hata yaptığımı ben de görmeye çalıştım 🙂 Sizin de durum analizi yapabilmenize katkıda bulunabilmek için burada paylaştım. Tartışmanın neden tıkandığını, kısırlaştığını nerede anlaşamadığımızı en kestirme şekilde anlatabilmek için. Bunları ben yazsaydım muhtemelen tartışmaya devam ediyor olurduk.(ki kendi kelimelerimle de birşeyler yazmaya çalışmıştım 🙁

    Tekrar edeyim “kişiliğinize” bir gönderme YOK durum tespiti var, o kadar. Evet dediğiniz gibi zaman zaman büyük bir kızgınlıkla yazıyor olmalısınız. Sanırım bu da anlatamamaktan değil de karşınızdakinin bir türlü anlamamasından ya da sizi kasıtlı olarak anlamamazlıktan geldiğini düşünmenizden! Sakince, olabildiğince açık/net yazdıklarınızı ise acaba ne diyor diye merakla okuyorum.

    Yineleyeyim Sevim hanımda kusur bulmak haddime değil. Ortada onca kusurlu vukuat varken enerjimizi onlar için muhafaza etsek daha faydalı olur, öyle değil mi?

    Biz kendi kelimelerimizle birbirimize değil de kızılmayı hak edenlere birlikte kızsak!

    Kadife eldiven benzetmeniz güzel ama doğru değil daha çok kabaran az sonra da taşacağını gördüğüm süt tenceresinin altını kapatmak gibiydi link vermem.

    Şu kızma meselesi hayırlı bir şeye vesile oldu sanırım ara sıra dozunda birbirimize kızsak iyi olacak galiba 🙂

    Not: hatırım için verdiğim linkteki sıkıcı bulduğunuz yazıları okumak için kendinizi zorladığınız içinse teşekkür ederim.

  180. Yazan:Selami Çetin Tarih: Oca 11, 2012 | Reply

    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1226901&title=yorum-mahmut-akpinar-uluderede-ne-oldu

    bu yukarıdaki yazıda bazı ilginç iddialar var.
    “Sonuç 35 ölü, 2 yaralı. Şifre, kurtulan diğer iki kişide saklı. O iki kişinin Fehman Hüseyin’e ait cep telefonu veya telsizi yanlarında getirerek grubun içinde uzun süre durdukları ve güvenlik birimlerini yanıltmayı amaçladıkları söyleniyor.”
    denmiş.

    başka yerde görmedim paylaşayım dedim.

  181. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 11, 2012 | Reply

    Sevim hanım,
    Hasip Kaplan’ın meclise verdiği soru önergesinden;

    Türk Silahlı Kuvvetler tarafından katliamın ardından yapılan açıklamada “28 Aralık 2011 günü saat 18.39’da, Irak sınırları içinde hududumuza doğru bir grubun hareket halinde olduğu, insansız hava aracı (İHA) görüntüleri ile tespit edilmiştir” ifadeleri kullanılmıştır. İHA’ların tespit ettiği her görüntü açık bir hedef midir? İHA’ların tespit ettiği her canlıya anında hava operasyonu düzenleniyor mu?

    Katliam neticesinde; İHA’ların ve uçaklarının ekranlarında sadece sayı ve koordinat olarak gördükleri hedeflerin çoğu çocuk yaşta, öğrenimlerini devam ettirebilmek ve ailelerine bakabilmek için başka hiçbir çaresi olmayan siviller olduğu halde onları hedef alan pilotlar ve yine bu katliam sürecinde emir komuta zincirinin tüm halkalarında görev almış olan kişiler olayı öğrendikten sonra katliamdan kendilerini sorumlu tutup görevden ayrılma yönünde bir talepte bulunmuşlar mıdır?

    http://www.bagimsizhaberajansi.com/haberler/hasip-kaplandan-katliamla-ilgili-soru-onergesi

    Bu yazıda koyulttuğum yerlere göre İHA’ların aldığı görüntülerin yerde teyid edildiği/doğrulatıldığı anlaşılıyor. 3 saat askerler tarafından bekletildiklerine(*) göre İHA’ların tespit etttiği her canlıya hava operasyonu düzenlenmiyor? İstihbaratlarda şüpheye düşüren bir tutarsızlık olmalı!

    Ve yukarıdaki A.A’nın yazısına göre ise sınırda askerler durdurmuyor(*) “durun sınırda asker var” diye gruba ihtar/ikaz telefonu geliyor!

  182. Yazan:sevim Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    Bu yazıda koyulttuğum yerlere göre İHA’ların aldığı görüntülerin yerde teyid edildiği/doğrulatıldığı anlaşılıyor. 3 saat askerler tarafından bekletildiklerine(*) göre İHA’ların tespit etttiği her canlıya hava operasyonu düzenlenmiyor? İstihbaratlarda şüpheye düşüren bir tutarsızlık olmalı!

    Ve yukarıdaki A.A’nın yazısına göre ise sınırda askerler durdurmuyor(*) “durun sınırda asker var” diye gruba ihtar/ikaz telefonu geliyor!

    Çuvaldız hanım,

    Merak ettim, Bu yorumu “hasseten” bana yazmanızın nedeni nedir? Tartışmanın nerelere vardığını siz de gördünüz. Şimdi elbirliğiyle darmadağan ettiğimiz tartışmanın kırık-döküklerini biraz olsun beraber toplayabilmişken başladığımız yere niye dönelim?

    Başladığımız yere döneceğiz çünkü olaya çok farklı pencerelerden bakıyoruz. Bakabilmeleyiz de, farklı fikirler zenginliktir çünkü. Fakat bu zenginlik/ler eğer bir noktadan sonra çıkmaz sokağa girmiş gibi müşkülata düşürecek ya da kişiselleşme riski doğuracaksa,bence o zaman duracağımız yeri bilmemizde fayda var.

    Bu bakımdan yorumunuza dair fikir beyan etmeyişimi lütfen mazur görün.

  183. Yazan:Barış çağrısına gerek var mı? Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    STK’ların ve aktivistlerin ısrarla yaptığı (bence) faydasız bir iş var: Barış çağrısı. Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın. Prensip olarak güzel ama gerçekten kopuk. Zira çağırılan “Barış” somut olarak inşa edilmiş değil. Yeterince bağırırsak, yazıp çizersek, yürüyüş yaparsak “Barıııış gel!” dersek gelecek bir “Sayın Barış” yok. Tek, mutlak, gelmeyi bekleyen, objektif bir THE BARIŞ yok. Muhtemel barış imkânları var. İnşa edilecek bir barış. Türkiye kendi ordusuna söz geçirebilecek mi bir gün? PKK’nın içindeki fraksiyonlar önce kendi aralarında bir hedef tayin edebilecekler mi? T.C.’ye zorla / güzellikle kabul ettirilecek bu hedef neye benzeyecek? İki ulus-devlet VEYA federal bir yapı VEYA başka bir tür özerklik VEYA …

  184. Yazan:Zana'nın “Kürt Davası” YOK! Bir Rant Davası VAR Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    Aslında Zana’nın Barış dileğinin temelinde ne var ? … Kendisi de aslında barış temennisi ile bir şey olamayacağını bizden iyi biliyor… Ama somut bir şey ortaya koyarsa iki ihtimal var. Ya projesi yeteri kadar destek bulmayacak ve siyasal alan kaybına uğrayacak, ikincisi böyle bir niyeti olduğunda şiddet ile tutarsızlık yaşadığı için doğal olarak kendisiyle de tutarsızlık yaşayacak. Kısacası iki durumda da kaybeden kendisi oluyor. O zaman Zanagilleri kim bu topraklarda takacak… İşte bu yüzden Zana’nın anlamsız barış taleplerinden başka yapabileceği bir şey YOK…
    Peki buna rağmen hala bu anlamsız söylem nasıl geçerliliğini koruyor?.. Burada da devletin ayıbını eksikliğini görüyoruz…

  185. Yazan:F. Nebioglu Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    Son söylenenlere katılıyorum.

    sorunun en temelinde aslında devletin sürece göre anlık manevra ve strateji belirleyememesi var. Öcalan’ın görüştürülmemesi konusu mesela… Uzun bir süre devletin bazı organları, görüştürülmemesi konusunda ısrarcı olurken devletin içerisinde bu konuda bir hizip de yaşandı. Ancak bu değerli zaman dilimi devletin terörle mücadelesinden ziyade kendi içinde mücadeleyle geçti…

    Diğer taraftan asimetrik savaş mevzusunda aslında çok büyük teknolojik imkanlar bir anda hortlamadı… Yapılan sadece bölgedeki askeri kuvvetlerin valiliklerin inisiyatifine verilmesi… Yani devlet ilk defa silahlı mücadele alanında ortak fikir birliğine vardı ve kurumlar koordineli hareket ediyor… Son yapılan ve örgüte ağır kayıplar verdiren operasyonların hepsi valilerin insiyatifi ve koordinesinde yapıldı… yine operasyonların başarıya ulaşmasında özel birliklerin kullanılması, alan kazanma stratejisinin uygulanması, nokta operasyonların yapılması vb. etkenler teknolojik imkanların çok önünde geliyor. Yoksa heronlar şu haliyle çok bir fayda sağlamadığını ne yazık ki konuya vakıf birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim… Kısacası son gelişmelerde teknolojik imkanlardan da öte bir nebze devlet politikasının şiddet alanında değişmesi , kurumsal yapıda değişikliğe gidilmesinin etkili olduğunu düşünüyorum…

  186. Yazan:K.Z. Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    Devletin pasif hali unutulmasn derim önce:

    Uludere’de 35 kişinin öldürülmesi olayı başlı başına muamma ve soru işareti dolu… Aslında bölgenin siyasi atmosferi gibi bulanık … At izi, it izine karışmış… Bu noktada asimetrik savaş olayın ikinci boyutu, yani PKK’nın “içerideki” kartları oynama hamlesi akla geliyor ve Mehmet ALTAN’ın bir yazsında yazdığı gibi her durumda golü devlet yiyor…

    İsterseniz bu olayın derin izlerini bir yana koyalım ve bir “hata ” farz edelim… Böyle bir durumda devletin ne yapmasını bekleriz?.. Olayla ilgili soruşturma açar, yargılama yapar. Hatta devlet özür diler. Gerekirse yetkililer cenaze törenine katılır. Kısacası örgütün olayı manipüle etmemesi için hiçbir alan bırakmaz. Ama ne yazık ki böyle “kıvrak” bir hamle göremedik… Bunun yerine ne oldu örgüt en güzel şekilde manipüle etti. Hatta bölgede sokakları savaş alanına çevirdiler, cenazelere PKK bayrağı astılar… Şimdi ROJ TV bir iki ay boyunca bu olayı kendisine malzeme yapacak…

  187. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 12, 2012 | Reply

    Yeterince açık ve net değil mi?(SEVİM)
    Bu 10.Ocak tarihli(belli ki unuttunuz )Taraf’tan yaptığınız alıntının sonuna eklediğiniz soru cümlesi.
    Merak ettiğiniz “nedeni nedir?” sorunuzun cevabı:” sorunuza cevap verdim”
    İlaveten fikir beyan etmenizi beklemiyordum zaten!

  188. Yazan:sevim Tarih: Oca 13, 2012 | Reply

    Çuvaldız hanım,

    Ahmet Altan’ın yazısından bir bölüm aktardım ve yazının linkini verdim. Siz yazıyı nasıl değerlendirdiniz(nasıl değerlendirirsiniz) bilmiyorum, ben yazının çok isabetli sorgulamalar içerdiğini düşünüyorum. Zira devlet, Altan gibi gerçeklerin ardına düşenlerin sorularının hiçbirine bugüne kadar yanıt vermiş değildir. Daha doğrusu halkı tatmin edici şekilde bilgilendirmemiştir devlet. Katliamın üzerinden iki hafta geçti ve devlet/hükümet bu gayriciddi, lakayıt, vurdumduymaz tavrını sürdürmekte ısrarlı görünüyor. Bu benim görüşüm, katılır veya katılmazsınız.
    Kısacası yaşanan bu insanlık suçuna dair duygu ve düşüncelerime tercüman olmuş bir yazıdır A.Altan’ın yazısı. Dolayısıyla da harfiyen katıldığım ve doğru bulduğum için paylaştım yazıyı.
    Kendi düşüncelerime dair fazla bir yorum da eklemedim dikkat ettiyseniz. Sadece “yeterince açık ve net değil mi?” diye sordum. Zira, görgü tanıklarının beyanlarından yola çıkarak yerinde inceleme ve araştırma yapan habercilerin, olayın üzerini kapatmakla meşgul olan hükümetinkinden çok daha farklı şeyler söylediklerini okumakta, farklı gerçeklerle karşılaşmaktayız. Yani bir anlamda A.Altan’ın ısrarla yanıtını aradığı soruların isabetliliği ile vahametin boyutları ve hükümetin pişkince sürdürdürdüğü keyfiyete dair yazılanların tarafımdan teyit edilmesidir ” yeterince açık ve net değil mi?” sorusu. Size özel ya da sizi dolaylı olarak sorgulayıcı değildir soru. Hem öbür türlü isminizi yazardım, bu ilk yorumlaşmamız değil sonuçta.

    Aslında mesele bu değil. Size karşı dürüst olacağım: Yorumunuzun, Ahmet Altan’ın yanıt aradığı sorularla ya da size gönderme yapılmış gibi algıladığınız soruyla ne tür bir ilgisi olduğunu bulamadım. Tabi bu tespitime dair ( kendimce bazı nedenlerle) herhangi bir değerlendirme yapmak istemedim. Zira düşüncelerinize saygı duymakla beraber, eklediğiniz yorum ile NE ifade etmeye çalıştığınızı hâlâ da anlamış değilim.
    Hadise budur.

    ———————————————————————————————–

    Şimdi yine Taraftan esinlenerek aklımın erebildiği basit sorularımı sorayım ben.

    Sorulara geçmeden önce önemli bir uyarı:)

    Bunlar kişiye özel sorular değildir. Kimse üzerine alınıp kendini muhatap yerine koymasa sevinirim. Ayrıca bu soruların sorulmasında özel bir amaç ve gaye bulunmamaktadır: Akademisyenler, aydınlar, yazarlar, STK’lar ve benim gibi sıradan insanlar bu bilgilendirilme talebi ile ne amaçladılarsa benimkisi de benzer bir çaba olarak görülmelidir. Önemle duyurulur.

    SORU 1) 34 köylüyü öldüren bombalar, hangi uçaklardan kim tarafından, kimin emriyle atıldı?

    SORU 2) Bombalama emrini verenler yanıltıldı mı?

    SORU 3) Yanıltıldılarsa kim tarafından yanıltıldılar ve neden bu kadar kolay yanıltılabiliyorlar?

    SORU 4) Yok yanıltılmadılarsa neye göre böyle bir emir verdiler?

    SORU 5) Bombalama yapılmadan önce neden yerel birimlerin bilgilerine başvurulmadı?

    SORU 6) Güner’i görevden alanlar tüm bu soruların muhatabı olan kişiler hakkında neden bugüne kadar benzer bir tasarrufta bulunmadılar? Bu soruların yanıtlarına dair yürütülen adlî ve idarî soruşturmalarda hangi aşamalara gelindiği kamuoyundan gizlenerek neden hâlâ bir sır olarak kalıyor?

    Katkı sunacak herkese şimdiden teşekkürler.

  189. Yazan:MY Tarih: Oca 15, 2012 | Reply

    Bozkurtlar ile BozKürtler arasinda tek bir fark vardir, birinciler kendilerini “muzaffer” zannederler. ikinciler yani irkçi Kürtler ise maglubiyet ve asagilik kompleksi içindedirler. onun için daha saldirganlar. kendi içlerinde de son derece acimasiz olma sebepleri bu asagilik kompleksidir.

  190. Yazan:cemal karahan Tarih: Oca 15, 2012 | Reply

    arkadaşlar madem bu kadar derin düşünüyorsunuz neden şunu hiç sorgulamadınız? :http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19618264.asp

  1. 9 Trackback(s)

  2. Ağu 26, 2011: hava saldýrýsý kimi hedef alýyor
  3. Eyl 1, 2011: PKK o cesetleri hangi mezardan çaldı? (ve 13 cevapsız soru daha) : Derin Düşünce
  4. Eyl 10, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  5. Eyl 11, 2011: Cinayetler PKK’nın üstüne mi kaldı? : Derin Düşünce
  6. Eyl 18, 2011: Son 30 Günde En Çok Paylaşılan Yazılar : Derin Düşünce
  7. Oca 30, 2012: Son 12 ayda en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  8. Eki 30, 2014: Yedi insanı kim neden öldürdü?
  9. Eki 30, 2014: Ordu’ya mı inansak yoksa PKK’ya mı?
  10. Eki 31, 2014: Kürt öldüren Kürtler, Yeni Emre Uslu ve Yeni Taraf

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin