RSS Feed for This Post

Referanduma “Hayır” diyenler, rahat uyuyabiliyor musunuz?

12 Eylül referandumunda HAYIR diyen insanlar… Rahat uyuyabiliyor musunuz diye merak ettim de…

Evinde bebeğiniz veya yatalak hastanız varsa iyi bilirsiniz: İnsan dışkısı sadece bir kaç saat içinde deriyi tahriş eder. Daha uzun temas etmesi halinde cilt üzerinde yaralar açılır.

12 Eylül 1980’de ülkemiz, cennet(?) vatanımız kendi ordusu tarafından işgal edildiğinde bir çoktutuklu, solcu, sağcı, ülkücü, İslâmcı, Alevî , insan dışkısı ile dolu çukurlarda günlerce bekletildi. Yumruk büyüklüğünde yaralar açıldı derilerinde. Dikkat ederseniz “tutuklu” kelimesini koyu yazdım. Çünkü doğru dürüst delil toplanmadan tutuklandı binlerce insan. Tipten kaybettiği için, bazen de sadece üzerinde kimliği olmadığı için insanlar tutuklandı. “Kürt” veya”özgürlük, barış” gibi sakıncalı(!) kelimeleri gazeteye yazdığı için tutuklananlar vardı. Yıllarca mahkeme görmeden hapiste kaldı bu insanlar. İşkence altında itiraflar(!) imzalatıldı o insanlara. Akrabalarını, komşularını ihbar(!) etmeye zorlandılar. Cinsel organlara elektrik verilmesi, vücuda cop ve şişe sokulması, aile fertleri önünde tecavüz etme gibi “sorgu yöntemleri” yaygındı o yıllarda. Evet… Kenan Evren ve saz arkadaşlarından bahsediyorum.

Bu üniformalı eşkıyalar daha sonra kendilerini koruyacak bir anayasa yaptılar. Ve bu anayasa güvencesinde Kürtlere insan dışkısı yedirdiler. Böyle bir dışkı sevgisi ve merakı var “en güvenilir kurum” denilen o yerde.

Bu işkenceler altında can veren insanlar oldu. “Camdan düştü” dediler. “Kayboldu” dediler. “Sorguya dayanamadı kalp krizi geçirdi… intihar etti…”. Böyle kendi kendisini(!) sırtından vurarak intihar edenler oldu 12 Eylül askerî darbesinden sonra.

Tutuklandıktan sonra evine dönmeyen çok oldu. Dönenler ise hem fiziken hem de ruhen sakat bırakılmıştı. Tamamen deliren vardı. En ufak bir gürültüde yataktan fırlayanlar, sürekli takip edildiği korkusuyla işe gidemeyen, karı-koca hayatı yaşayamayan, tahsilini yarım bırakan… ve gerçekten intihar edenler oldu. İşkence altında masum arkadaşlarını suçlamak zorunda bırakılmışlardı. Vicdan azabına, o manevî işkenceye dayanamayıp öldürdüler kendilerini.

Bu işkenceleri yapanlar ve yaptıranlar ise görevlerine devam ettiler. Bazen terfi ettiler. Başka işlere atıldılar. Darbe dönemi bitti ama işkence ve genel olarak karakolda, cezaevinde, sorguda eziyet bitmedi. Neden bitsin ki? Devlet hesap sormadıktan sonra?

Bugün lanet okuyorsunuz belki Irak’ta işkence yapan Amerikan askerlerine. Peki ya Filistinlilere eziyet eden İsrailliler hakkında ne düşünüyorsunuz? 12 Eylül darbesinden sonra bizim ordumuzun işkence uzmanları işte o rollere büründüler. Bizim halkımıza aynı şeyleri yaptılar.

Yine darbecilerin yaptığı anayasa güvencesi altında OHAL (Olağan üstü hal) uygulaması başladı. Bununla Kürtler üzerine büyük baskı uygulandı. Sıradan Kürtler devlet eliyle eziyete uğrayarak adeta zorla PKK’nın kucağına itildi. Bunların da hesabı sorulmadı. Siz Mersin’de, İzmir’de veya Manisa’da yaşarken “Bu Kürtler de nereden çıktı? Huzurumuz kaçtı” diye söyleniyorsunuz ama Güney Doğu Anadolu’da ekonomik dokuyu paramparça eden, köyleri yakan, o insanları evsiz, işsiz bırakan, göçe zorlayan yine bizim ordumuz oldu.

Siz referandumun konusu olan maddelere ek olarak işte bütün bunları durduracak bir yeni anayasa sürecine “Hayır” dediniz. Mutlu musunuz? Rahat uyuyabiliyor musunuz?

12 Eylül referandumu sonuçlarını değerlendirirken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hayır diyenler de kazandı” dedi ama aslında siz biraz kaybettiniz yine de. Bu işkenceciler ve üniformalı eşkıyalar yargılandığı zaman öyle bir pislik çıkacak ki “o gün ben hayır demiştim” demeye utanacaksınız. Yalan söylemek zorunda kalacaksınız. Yüzünüz kızaracak. (Şerefli, vicdan sahibi ve onurlu insanlar olduğunuzu varsayarak yazıyorum bunları)

İtibarınızı yalan söyleyerek kurtaracaksınız ama yüzünüz yalan söyleyen insanların kararmış ifadesini alacak. Mimikleriniz, titreyen sesiniz size ihanet edecek. İçin için bileceksiniz ki yalan söylüyorsunuz. Bu işkencelerin hesabının sorulduğu günlerde o pislik herifleri savunmuş olmaktan dolayı utanç duyacaksınız. Bu yüzden kaybettiniz diyorum size.

Partizanlık yapmanın sırası mıydı? AKP’ye kıllık olsun diye yapılacak şey miydi? Değer miydi Kılıçdaroğlu gibi bir adamın peşinden gitmeye? Ya da Bahçeli? Kendi davalarına bile sürekli ihanet eden bu adamlardan daha iyisine layık değil misiniz sizler?

Eğer bu yazıyı okurken asgârî bir pişmanlık duyabildiyseniz, biraz mideniz bulandıysa, bu gece biraz uykunuz kaçacaksa ne mutlu size. Ne mutlu bana. Ne mutlu “… evet ama önce insanım” diyene!

 

 

… Bu konuda okumak için…

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:

“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”

Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırkenaffetmek ile acıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz. PKK’lıları affetmek)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor.

Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, Kafkaslarda Türk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?

“…PKK destekçisi Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”

Böyle diyordu Emre Uslu. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar.

Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 143 Yorum

  2. Yazan:sersefil Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Devlete karşı gelenler bunun bedelini öder. Onlar da Kürtçülük, komünüstülük yapmasaydı. Babalarımız hep Kenan Evren’den allah razı olsun, o geldi terör biti derlerdi. 93 yaşında bir adamı yargılamak ayıp, üstelik o bu ülkeye çok güzel şeyler yaptı. Atatürkçülüğü yerleştirdi, kardeş çatışmasını bitirdi. O olmasaydı heralde sağ-sol birbirini öldüre öldüre bitirirdi. Tabiki darbelerde sert önlemler olacak. Adamlar liderlerinin ismini söylemeyince bülbül gibi öttürülecek. Güzellikle mi itiraf edecek yani?

  3. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Merhaba Sersefil Arkadas, bence Kenan Evren konusunda biraz farkli bakmak gerek. Esasen Kenan Evren PPK denilen Terör örgütünü ülkemizin basina bela etti. Verdigimiz sehitlerin ve harcadigimiz paralarin hatti hesabi yok. Kenan Evren isteseydi darbe yapmadan da 1980 olan Terör olaylarini bitirebilirdi ama darbecilerin amaci ülkenin insanini Vesayet altinda tutmak oldugu icin darbeye daha uygun buldular.Kenan Evren suc islemistir ve bunun hesabini Adalet önünde vermesi lazim. Suc isledigini en büyük göstergeside kendini korumak icin kanun yapmasi. 93 yasinda oldugu hic birsey ifade etmez.

  4. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Mehmet Yılmaz Bey,

    Bu konuda son defa yazıyorum, sırf tavrım bu sitede not edilsin ve herkes ne düşündüğümü bilsin diye. Yani hem Hayır deyip hem de rahat uyuyabildiğim, çünkü neye hayır dediğimi bildiğim anlaşılsın diye.

    Daha önce de yazmıştım, pratikte mümkün olmasa da farazi olarak maddeler ayrı ayrı oylansaydı tüm paketten iki maddeyi çıkarırdım: HSYK’nin hala adalet bakanının yönetiminde olmasına seyirci kalıp bunu aymazca özgürlükçülük diye yutturan madde ile 12 Eylül’ün baş eserin olan YÖK’ü Anayasa Mahkemesi’nde daha da çok yetki sahibi kılıp bunu utanmazca demokratlık diye yutturan madde.

    Geri kalan maddeler için Hayır demezdim, demiyorum da. Ama herşey bir araya paketlendiğinde, 90 yaşını geçmiş bir adamın kalan ömründe hapse girmesiyle gözlerimi yumup demokratlıkla alakası olmayan iki maddeyi sineye çekmek arasında bir seçim yaptım.

    Seçimimi sonuna kadar savunuyorum, emin olun çok da rahat uyuyabileceğim. Ama yarın öbür gün bana “YÖK şunu yaptı, yeni hükümetin adalet bakanı reformlara ve atamalara şöyle taş koydu, HSYK atamalarında bakanın imza yetkisi değil teammüller önemlidir, teamülleri çiğnetmem” diye gelmeyin.

    Daha önce de yazdım, sadece apoletlileri yargılayacak bir 12 Eylül yüzleşmesi eksiktir, hatta daha da ileri giderek söylüyorum kendini kandırmaktır. Daha önce de yazmıştım, eğer işkencecileri teşhir etmezsek bu hesaplaşma yarım kalır.

    Bu konuda sizin yazdığınız bir yazı var: Kötü İnsan Nasıl Üretilir?

    Sizce kötü insanların üretimine mani olmak mı gerçek bir hesaplaşma olur, yoksa sadece mekanizmanın başında bulunmuşları yargılamak mı? 90 yaşında yargılanan apoletli, gelecekteki işkencecileri ne derece caydırır sizce? Ya da şöyle sorayım: Cezanın amacı intikam duygularını tatmin midir (ki sizi ülkeden kaçırıp yıllar yılı yurt dışında yaşamaya mahkum etmiş olarak gördüğünüz ne varsa onlardan intikam alma duygusuyla hareket ettiğinizi düşünüyorum)? Bence cezanın amacı, sorunu çözmek ve aynı suçun bir daha işlenmemesini sağlamaktır.

    Eğer bugün işkenceciler teşhir edilirse, gelecekte benzeri bir durumda kalanlar şunun muhasebesini yapmak zorunda kalacaklardır: Bugün baştaki otoriteden ceza görmek pahasına işkence yapmaya hayır mı demeliyim, yoksa gelecekte teşhir edilmeyi göze mi almalıyım?

    Bu nedenle hayır diyenleri silkeleme zevkinize iki dakika ara verin, Evet demenin sorumluluğunu bir düşünün derim. Madem ülkenin geleceği konusundaki kaygılarıma katılmadınız ve Evet dediniz, verdiğiniz Evet oyunun hakkını da verin Mehmet Bey.

    İşkenceciler teşhir edilsin!

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  5. Yazan:ismail Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Darbeciler sersefil oldular bu referandumda daha da beter olacaklar ben öyle istediğim için değil zamanın ruhu bunu bunu istediği için derindüşünmek analitik düşünmek herkesin harcı değil tabi kenan evren le ilgili insani üçbeş cümle kurmak bile çok zorlanmayı gerektirir ama sefiller döktürüyorlar gene şöyle olmasaymış şunu düşünmeseymiş bunu istemeseymiş bunu da hep siz mıymıntılar postal yalayıcılar belirleyecek değil mi bütün özgürlüklere siz set çekeceksiniz ama artık sizin üzerinize kalın bir çizgi çizilmesi zamanı geldi üzgünüm sizin adınıza kaybettiniz…

  6. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Ne yani yasi 90 den fazla deye darbeci hesab vermeyecekmi? Bumu Kemalist tarafin Adalet anlayisi. Sayin Atılım Ateş, kusura bakmayin ama yinede size sormak isterim deyelimki 93 yasinda adamin veya kadinin biri gelse sizin üc yakininizi öldürse. Ozaman o katilden siz sikayetci olmayacakmisiniz???. Yoksa cikip ya taman öldürdün ama senin yasin 93 olmus hadi gitmi diyeceksiniz!!!!

  7. Yazan:zehra Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    sayın atılım ateş
    insan olarak birşeyi değerlendirirken doğruları ve yanlışlarıyla değerlendirmem gerektiğini bilirim ben.mesela size iyi veya kötü demem için iyi tarafınızın daha ağır basması gerekir.yoksa siz mükemmel ve kusursuz oldugunuz için size iyi ya da kötü demem.bu değerlendirme dengeli bi değerlendirmedir.bunun dışındaki değerlendirmeler dengesiz oldugu gibi adil de değildir.gönül isterdi ki anayası bu şekilde değerlendirsin insanlar.sizin değerlendirmenize gelince komiğime gitti doğrusu.hayır demek için daha başka kılıflar bulabilirdiniz.ayrıca bu anayasa yeni anayasaya giden yolda ilk adım niteliğini taşıdığını hükumet daha ne kadar söyleecek bilmiyorum.işiten bir kalp lazım.
    darbecilerin yargılanmasına gelince kimsenin kişilere takıldıgı yok.bu yargılama sembolik bi yargılama olacak.bi mesaj taşıayacak.artık halka mudahalenin sonu böyle olur diyecek.90 yaşındaki adamın yargılanmasına bu açıdan bakmanızı öneririm.

  8. Yazan:sq Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Öncelikle durumu çarpıtmayalım.
    12 Eylül referandumu “yeni anayasa hazırlamaya” hayır demek değildir.
    Bunu bildiğinizi sanıyorum, referandum bir takım MADDELER hakkında yapıldı.
    Kaldı ki merak ediyorum, 12 eylül referandumu ile 12 eylül darbesi ile tam olarak nerede hesaplaştınız? YÖK mü kaldırıldı yoksa??
    Kenan Evren’e yargı yolu açılması ile mi?Kenan Evren yargılanacak diyelim, o vakitler Kenan Evren için “cennetlik” diyen “okyanusun ardındaki zat” için de suç duyurusunda bulunulacak mıdır?Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Sorarlar adama, peki 12 eylül’de sen neredeydin diye, kurt kocayınca maskaralaşınca herkes yiğit olur tabi, o zamanki şakşakcılardan başlayalım.

    Daha da merak ediyorum, çok değil geçen 1 Mayıslarda orantısız güç kullanan, Taksimi cehenneme çeviren polis de deşifre edilecek midir?
    Erdoğan’ın diktatörleştiğini mertçe söyleyebilecek ve iktidardan çekinmeyecek kaç tane babayiğit çıkabilecek acaba? Bu mudur demokrasi? Esas bu demokrasi algısından sizin nasıl yüzünüz kızarmıyor hayret ediyorum.

    Kaldı ki bu tavrı da oldukça faşizan buluyorum, HAYIR demek kendi özgür irademdir, buna kim hangi hakla niyet okuyor? Lütfen tavrımıza dikkat edelim!

  9. Yazan:sq Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Ha şunu da ekleyim, evet geceleri rahat uyuyamıyorum çünkü bir ortadoğu diktatörlüğüne gittiğimizi seziyorum. Daha kendi demokrat olamayan insanlardan demokrasi mesihi olmalarının beklendiğini görüyorum. Oysa güzel bir laf okudum, akreplerden bal yapmalarını bekleyenler ya saftır ya da akrep.
    Kenan Evren’i yargılamak mental mastürbasyondan farklı birşey değil.
    Gizli kapılar ardında daha çok işkenceler olur siz hiç merak etmeyin.
    Bu seferde siz yatağınızda rahat uyursunuz, el değişmiş olur.

  10. Yazan:MY Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Atalay Bey, Sebnem Hanim,

    Osman Can “evet” dedi referanduma. Daha dogrusu “yetmez ama evet” diyenlerden. Simdi siz Osman Bey’den daha demokrat ve anayasa hukuku konusunda daha bilgili oldugunuzu mu iddia ediyorsunuz?

    “Ortadogu diktatörlügü…. 1 Mayıslarda orantısız güç kullanan, Taksimi cehenneme çeviren polis de deşifre edilecek midir?”(SQ)

    Sebnem hanim isterseniz kelimeleri bu kadar ucuzlatMAyarak baslayalim ise. Her kizdigimiza “diktatör, fasist”, her siddet olayina “cehennem” demeye baslarsak kendimizi 20 kelimeden ibaret bir dagarcikla slogan atar halde buluruz. Bunun sonu da atatürkist cahiller gibi “ne mutlu türküm diyene” sokaginda biter 🙂

    Ben bir 1 mayis hatirliyorum 1977, 7 yasimdaydim. sokaklardan ve gazete sayfalarindan kan damliyordu. O bir CEHENNEM idi. Böyle her olaya “cehennem” demeyin. Sonra hakiki cehennemler karsisinda cephaneniz kalmaz.

    Memurlarin sendika hakki olan, askeri mahkemelerin sivilleri yargilaMAdigi, isçilerin birden fazla sendikaya üye olabildigi Fransa’nin bir diktatörlük, bunun yasak oldugu referandum öncesi Türkiye’nin de demokrasi oldugunu iddia ediyorsaniz baska tabi.(sarkozy’nin de FR’yi 12 eylül 1980 sonrasi TR’ye benzetmeye çalismasi ayri bir arastirma konusudur :))

    Fasizm dedigimiz sey devleti taparcasina yüceltmektir. Kemalizm’dir bunun bizdeki subesi, alaturkasi. ikitidar partisi kapatmaktir. Halka “bidon kafa” deyip üstün devlet aklini öven gazeteci … evet fasisttir. Abdurrahim denen sivri zekânin “referanduma ragmen rejimi koruyacam” diye kamera önünde and içmesi? Evet, fasistliktir bu.

    referandumun sorulari belliydi, “aslinda sormadilar ama … yok ben zeytinyagli dolma sevmem, iyisi mi ‘HAYIR’ diyeyim” gibilerinden, anti-AKPcileri kiniyorum dogrusu. Siz öyle misiniz bilmiyorum ama…

    Referandumun getirecegi degisikler belliydi, gerekliydi. Elbette yetersizdi. Ama artik bu kapi açildi. Osman Can’in dedigi gibi AKP’ye baski yapmak için daha fazla koz var elimizde. Her firsatta “daha ne bekliyorsun, sunu da yap, bunu da yap” denecek ve çok iyi olacak.

    Bunun yaninda seçimle gelmis bir iktidar partisi kapatmaya kalkacak kadar fasist, devlet-perest kemalistler de takkelerini önlerine koyup düsünecekler ins.

    Bu referanduma “hayir” demis olanlar bundan sonra demokrasiden yana kullanirlar oylarini ins.

    Selam ve saygi ile

  11. Yazan:sq Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Pek sayın MY,

    Kelimeleri ucuzlatmamak lazım evet lakin her kızdığıma “diktatör, faşist” demiyorum. Diktatörlük heveslisinin kim olduğu da gün gibi ortada. Başkanlık rejimi falan da istemiyorum. Can Dündar’ın yazdığı gibi, kimsenin” huzuruna buyur edilmek” değil, “huzur” lazım. Hatırlarsanız Erdoğan, bugün bize biat etmeyenler yarın huzurumuza çıkamazlar tadında birşey söylemişti.
    Benim demokrasi anlaşımda böyle kabadayılıklar, aba altından sopa göstermeler yok. Faşizm dedğiniz şey illa devleti taparcasına yüceltmekse-ki faşizmin tanımı bence bundan çok daha geniş-bugün ki iktidar da DEVLET değil midir, bunu taparcasına yüceltmenin varacağı nokta neresidir?

  12. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Sürekli bir “muhtemel” diktatörlükten söz ediliyor. Ortada buna dair bir emare mi var? Yok. Giderek kaosa dönüşen bir ortam mı var? Hayır.
    Teziç döneminde bu insanlar YÖK’ün kaldırılmasını istediğinde kimse oralı değildi. Herkes durumdan memnundu. Çevik Bir paşa emrediyordu, katsayı çıkartılıyordu. Fişlemelerin haddi hesabı yoktu. Faşizmse faşizmin dibine vurmuşlardı, hiç kimseden ses çıkmıyordu. Şimdi yeni anayasa çalışmalarıyla birlikte YÖK de kaldırılacak, ama siz hala diktatörlük edebiyatı yapmaya devam edeceksiniz, göreceğiz.
    1 Mayıs demişsiniz. İlk defa bu adamlar 1 Mayıs’ı tatil etti, ve ilk defa bu adamlar 1 Mayıs’ta Taksim’e izin verdi. İlk defa bu adamlar işkenceyi bitme noktasına getirdi. Bu nasıl faşizme gidiştir anlamıyorum. Herkes önceki dönemden memnundu anladığım kadarıyla. Bir arkadaşım her yıl Proficiency 1 Mayıs’a denk geliyor diye 4 yıldır inad etmişti gösteriye gidiyor sınava giremiyordu. Ailesinde işkence görmeyen adam yoktur. Bir haylazlık yapsan nezarete alıp zevkine ağzına burnuna girişiyorlardı. Trafik polisi bile kraldı. Maaş yetmeyince radara yatıp çorba parasıyla kooperatif taksitini çıkarıyordu. Rüşvet olayı da çok azaldı.
    Can Dündar’ın bir ibrikçi başı hikayesi vardır. Herkes ibrikçi başıydı. “Laik” ve “cumhuriyet” sihirli sözcüklerini kullanan herkes istediği herzeyi işleyebiliyordu.
    Susurluk diye hepimiz ışıklarımızı kapatmıştık. Sonra işin içinde “bizim çocuklar” çıkınca nedense “masumlar içeriye tıkılıyor” ayağına yatmayı tercih ettik. “Kodu mu oturtan genelkurmay başkanı” istedik, sonra adamlar hanyayı konyayı anlayınca zırhlı arabasının hesabını yaptık. Sonra faşizmden, diktatörlükten bahsediyoruz.
    Aslında herkes Kemalist faşizmden de, diktatörlükten de memnundu. Şimdi dengeler değişti. Hazmedemiyoruz.
    Kusura bakmayın bu “Türkiye diktatörlüğe gidiyor” teranesi de fos. Argüman lazım, hayali korkular lazım tabi. Kıyı şeridini birlik içinde tutmak lazım.

  13. Yazan:saim Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Sürekli bir “muhtemel” diktatörlükten söz ediliyor. Ortada buna dair bir emare mi var? Yok. Giderek kaosa dönüşen bir ortam mı var? Hayır.

    Emare de bol emmare de bol.

    Memleket biraz para gördü. Yabancıların para getirmesi, özelleştirmeler, serbest piyasanın oturması. Ağzımıza biraz bal çalındı.

    Çıkarcı ve zayıf karakterli bir millet olmaktan daha büyük ne tehlike var.

    “Ağustos sıcağında kömür dağıtılması” birden kemalist bir argüman muamelesi görüp bilinçlerden uzak tutuluyor. Daha onlarcası görmezden geliniyor.

    Diyalektiğin çok zavallı boyutlarında tarafımıza halel getirmemek için dokuz takla atıyoruz.

    Herkesin yaptığı gibi siz de zamanlama hatası yapıyorsunuz. Demokrasiymiş! İktidar iktidarken eleştirilmez. Nasıl şimdikiler eleştirilemiyorsa. Ortam müsait vurun abalıya! Günü gelince “biz nerde yanlış yaptık”. Özünde aynısınız.

  14. Yazan:sq Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Birileri ısrar etmemiş, copları biber gazlarını yememiş, hükümet aa buyurun lütfen, bir de elimi öpün bakalım diyerek bayramlık şeker gibi uzatmış sanki. Ne lütüfkarlar. Aynı sevgiyi ve sempatiyi Tekel işçilerine de göstermişlerdi hatırlıyorum, hatırladıkça da gözlerim yaşarıyor.

    saygılar

  15. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    saim bey,

    Bana kömür dağıtmanın diktatörlüğe nasıl bir emare olduğunu anlatabilir misiniz lütfen?
    O diğer bahsettiğiniz onlarca emareyi de bir sayıverseniz?

    snowqueen,

    Taksim’de ne zaman polis/gösterici çatışması olmamış, ne zaman biber gazı atılmamış bana bir söyleyebilir misiniz?
    Yani AKP’den önce Taksim gösterileri çok sakin geçiyordu, AKP’yle birlikte polis oransız güç kullanmaya başladı öyle mi?
    Sizin teze göre ısrar sonucu AKP 1 Mayıs’ı bayram etti. Sivil toplumun baskısını dikkate alan ve toplumsal rahatlama getiren uygulamaları yapan hükümetlere “diktatör” deniyor zaten. Bayramlık şeker gibi hak dağıtanlar da demokrat oluyor. Çok mantıklı !

  16. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @sq:

    Hatırlarsanız Erdoğan, bugün bize biat etmeyenler yarın huzurumuza çıkamazlar tadında birşey söylemişti

    Ne zaman, nerede ve tam olarak ne söyledi? Tayyip Erdoğan hakkında çok fazla yanlış atfedilmiş söz dolaşıyor. Tayyip Erdoğan, şunu yaptı, bunu söyledi. Ne zaman? Nerede?

    Olmayan sözler, icat edilip, Tayyip Erdoğan’a atfediliyor. Ve bunca iftiraya uğrayan kişi “diktatör” oluyor. 8 yıldır “diktatör” iktidarda, ama hala Türkiye’nin ne rejimi değişti, ne insanların yaşam tarzına müdahele edildi, ne ifade özgürlüğünde bir kısıtlama var.

    Diktatörlük, muhalefeti susturup, seçimleri askıya almaktır. Tek parti iktidarı veya askeri idaredir, diktatörlük. Türkiye’de hiçbir diktatörlükle suçlanan Menderes, Özal ve Erdoğan döneminde bunlar olmadı. Fakat 1925-1946 CHP iktidarında ve askeri idareler altında, partiler kapatıldı, özgür seçimler kaldırıldı, muhalif gazeteler ve düşünce adamları topyekun tutuklandı.

    CHP veya askeri idareler, kendileri bunları yaptığı halde, bunlara devrim ve ilericilik diyor; sağ iktidarlar bunları yapmadığı halde, onlarınki “diktatörlük” oluyor.

  17. Yazan:saim Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    saim bey,

    Bana kömür dağıtmanın diktatörlüğe nasıl bir emare olduğunu anlatabilir misiniz lütfen?
    O diğer bahsettiğiniz onlarca emareyi de bir sayıverseniz?

    Tahakkümün masumu olmaz. Silahlı diktatörlük günleri geride kaldı. Şimdi sevecen diktatörlük zamanı. Siyasî çıkarlar için hep falso payı vardır, doğrudur, ama neden olsun? Tasavvurumuz bu kadar mı?

    Emare de sormuştunuz:

    -yerel seçimlerden önce “hizmet alamazsınız yoksa” diye halkı tehdit etmek

    -bitaraf olan bertaraf olur demek

    -halkı kutuplaştırıp kavga-gürültü “şeridini birlik içinde tutmak”

    -dezenformasyon sirki medyaya akıtılan paralar

    -“e canım onu herkes yapıyor” diye normalleştirilen kadrolaşma

    5 taneymiş kusura bakmayın haksızlık etmişim.

    Beni daha fazla CHP, MHP kategorisine sokmadan, ya da “onların zamanında da durum böyleydi”yi duymadan huzurlarınızdan izin isteyeyim. Hürmetler.

  18. Yazan:sq Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    …O gün ‘evet’ derken bugün sessiz kalanlar bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde biz de sessiz kalırız. Çünkü bunlar ideolojik bir yaklaşımdır, ben böyle bakarım. Ülkemin menfaati gündeme geldiği zaman burada bitaraf olanlar yarın bertaraf olurlar. Bunu böyle bilesiniz…

    Tayyip Erdoğan
    Çorum mitingi

  19. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Doğrusu ben de merak ediyorum bu “muhtemel” diktatörlüğü.Nedir mesela “sivil dikta”,”faşizm”vb şeklinde algılanan şey?Her an kapıdaymış gibi görünen ve gittikçe yaşamımıza daha çok gireceğinden tedirgin olduğumuz bu olası tehdit nedir?

    Bu soruları,kendilerini böylesi bir dehditle karşı karşıya hisseden kesimleri küçümsemek amacıyla sormuyorum.Aksine anlamaya çalışıyorum.Zira kendi algılarımdan hareketle bu tür vehimleri boş ve yersiz olarak niteleyip geçmekle muhtemeldir ki anlama ve empatide kısmi önyargılara saplanma riski doğabilir ve dolayısıyla da kendileriyle aynı düşüncede olmadığım(burada olası dikta kasdediliyor)insanlara pekâlâ haksızlık yapabilirim.

    Bu bakımdan,duygu ve düşüncelerimin bende yarattığı algıdan ziyade,ciddi anlamda gelecekte bir dikta rejimine doğru gittiğimiz hissine kapılanların tarafından olaya bakmaya çalışıyorum.Belki de kendi çevrelerinde,bulundukları ortamda,aynı kaygıları paylaşmayan bizlerden çok farklı baskılara maruz kalabilmişlerdir.Ya da bu tür kaygıları pekiştirecek bir şeyler geçmiştir başlarından.Misal ben İzmir’de yaşıyorum.Ve belki de bu kaygılara kapılmamamın nedeni,bu kente henüz bu hissi ciddi anlamda besleyecek bir durumla karşılaşmamış olmam.Zira,AKP’li değilim,AKP’yle uzaktan yakından herhangi bir bağım,kişisel bir çıkar ve beklentim de bulunmuyor.Ayrıca ahip olduğum dünya görüşüm ve yaşam biçimim bu ekolden oldukça uzaktır.Bir birey olarak kendimi tanımlama biçimim,kısacası net ve anlaşılr biçimde muhalif bir kimlikte somutlaşıyor.Buna karşın yine de beni kuşkulara sürükleyecek ciddi bir müdahale ya da uygulamayla karşılaşmadım bu güne kadar.

    Ancak Anadolunun bir taşra kasabasında durumun daha farklı olabileceğini de hesaba katıyorum.Daha önce bir başka yorumumda değinmiştim.Asker oğlumu ziyareti sebebiyle üç günlüğüne Erzurum’da bulunmuştum.Ramazan ayıydı ve doğrusu eğer bu şehirde ikamet etseydim muhtemelen benim de bazı kaygılarım olacaktı.Özetle “mahalle baskısı”dediğimiz şey maalesef yurdun bazı bölgelerinde hâlâ geçerliliğini koruyor.Zira üç günlük bu tatilimde oruç tutmayanlar üzerinde nasıl mutlak bir baskı kurulduğunda orada şahit oldum.Ve doğrusu İzmir gibi bir kentte yaşıyor olmamdan ötürü kendimi şanslı hissettim.
    Dolayısıyla,Türkiye il il,kasaba kasaba yaşam,geleneksel değerler,inançlar vb açısından değişebiliyor ve bu da doğal olarak farklı algılara yol açabiliyor.
    Ancak yine de farklı algıların tek nedeni bu değildir bana göre.Yani gerekçe teşkil edebilecek önemli bir detay olmasına karşın yine de tek neden değildir halen varolan “mahalle baskıları”.Zira bu tür baskılar,yurdun çeşitli yerlerinde karşımıza çok daha farklı biçimlerde çıkabiliyor.Nevşehir’e yolunuz düşerse mümkün mertebe ülkücülüğe/milliyetçiliğe “ters”bir görüntü ele vermemelisiniz.Sünni dindarların çoğunlukta olduğu bölgelerde de Alevilerin pek rahat ve özgür olduğu söylenemez.Mardin’de,Diyarbakır’da,Tunceli’de de başka baskıları hissedersiniz ensenizde-boykot bahsediyorum,nasıl da gizli bir el tarafından kara bir gölge gibi insanların özgür iradesi engellendi-Ve benim kentim İzmir…burada da öyle semtler vardır ki “evet”çi olmak bile yürek ister.İşte Sezen Aksu’nun başına gelenler!Düşünebiliyor musunuz?Oyunun renginden ötürü ismi verilmiş sokağın tabelası indiriliyor ve değişmesi için imza kampanyaları düzenleniyor.Yapanlar kim?Tabii ki “çağdaş”,”aydın”,”ilerici”vs geçinenler.Ne demek lazım bilmiyorum?Faşizm pişkince çağdaşlık olarak sunulubiliyorsa durup bir düşünmek lazım.

    İşte bütün bunlar henüz demokrasiden ne kadar uzak olduğumuzu,demokrasi kültürünün henüz içselleşmediğinin birer örneği.Asıl sıkıntımız da bu zaten.Ancak bizler kendimizi ait hissettiğimiz adiyete,dünya görüşüne,etkisinde olduğumuz ideoloilere hapsederek bu gerçeği ıskalıyoruz.Yargıtay başkanının çıkıp “memlekertin tek sahibi ve yetkilisi biziz”demeye getiriyor ama faşizmi ne hikmetse başka yerlerde arıyoruz.12 Eylül vahşetinden sözediliyor “ya Fethullahçılar ne olacak”diyoruz.İşkenceciler teşhir ediliyor işi ordu-polis taraftarlığına indirgiyoruz.Hep,kötü olana alternatif başka bir kötülükle savunmaya geçiyoruz.
    Toparlayacak olursak,evet daha fazla özgürlük,daha fazla adalet ve daha fazla eşitlik istemek hepimizin hakkı.Sorgulamak,kuşkulanmak da.Ama sırf AKP karşıtlığı temelinde bir önyargıya hapsolarak,tüm gerçekleri perdeleyerek de olmamalı.Ekrem beyin yorumu bu anlamda dikkate değerdir.Bırakınız 12 Eylül vahşetini,son 7-8 yıllık dönemde acaba bizlere toplum olarak geçmişi aratan ne oldu diye sormak icap eder.Hortumlama dönemlerini,sahte tarikatlar ve şeyhler icad ederek 28 Şubat’ın nasıl sahneye konduğunu hatırlamak lazım…Köşe başlarını tutup sürücülerden rüşvet alındığı dönemleri,tapu dairelerinde resmi harç alır gibi cebe indirilen paraları,hastanelerdeki izdihamları,ssk yolsuzluklarını,iç edilen deprem yardımlarını,kürdüm dediği için insanların içeri tıkıldığı zamanları ne çabuk unuttuk!Evet biz bunları yaşadık.Şimdi ise kısmen bu çürümüşlüğün önü alınıyor.Yeterli değilse de ciddi anlamda bir değişim çaba ve iradesi var.Haa,yeterli bulmayabiliriz.Fazlasını talep edebiliriz.Ama sanki demokratik bir ortamdan ülke başaşağı gitmiş gibi bir algıya kapılmak da doğru bir yaklaşım değildir.Bugün Ergenekon diye karanlık bir örgütün devletin tüm kurumlarına nasıl sızdığı,işledikleri binlerce faili cinayetin hesabı sorulabiliyor.Bu az bir şey değildir.Sormak lazım,hangi hükümet döneminde karanlık yapılanmaların,çetelerin üzerine gidilebilmiştir?Hangi dönemde darbeler sorgulanır olmuştur,bir düşünmek lazım.Aynı şekilde yargıyı,hukuk kurumlarını tıpkı engizisyon mahkemelerine dönüştüren zihniyet sorgulanıyor.Neden bundan ürküyoruz?Kaybedecek neyimiz var?Hükümetler gelip gidicidir.Bugün beğenmediğinizi yarın sandıkta indirirsiniz.Peki Ergenekon davasının üstünü örtmek için yeniden atama girişimlerinde bulunan yargı imparatorluğu nasıl değişecek?
    İçim acıyarak söylüyorum ve kimseyi de suçlamak istemiyorum ama vesayet rejiminin son bulması adına girişilen her çabayı sivil dikta,diktatörlük vs şeklinde tanımlamak çok büyük bir hatadır.Peki çağdaş,ilerici deyip bu statukocu,despot rejime sırf AKP karşıtlığı nedeniyle razı olmak bizlere,bu ülkede yaşayanlara-belirli bir azınlık dışında-ne kazandıracak?

  20. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Saim bey,

    “Sevecen diktatörlük”… Komiksiniz !

    Yazdığınız maddelerin hiçbiri diktatörlük emaresi değil. Alışılageldik Türkiye siyaseti profili. Sizin bu şablona göre herkes diktatör. Türkiye çok partili siyasi tarihi boyunca iktidar, kendisinden olmayan belediye ödeneğini kısmıştır. AKP döneminde böyle bir icraat yok. “Hayır vermezseniz ülke bölünür”, “Türkiye karanlık bir döneme girmiştir”, “Adnan Menderes’in başına ne gelirse senin başına da gelir…” gibi sözler sadece adına Tüsiad denen ve 28 Şubat’ın ana aktörlerinden biri olup işine geldiğinde sürekli siyasi demeçler veren ama işine gelmediğinde konuşmamayı tercih eden bir derneğe söylenen bir sözden çok daha fazla faşizan sözlerdir. Politika dediğiniz şey halkı kutuplaştırmak üzerine kuruludur, demokraside insanlar farklı düşünürler ve düşünceler çatışır. Herkesin fikirbirliği ettiği ve hiçbir bölünmenin yaşanmadığı yerler ise diktatörlüklerdir. Bakın, Kuzey Kore Demokratik Cumhuriyetinde mesela tam bir ulusal birlik var. Oy vermeye bile gerek yok. Askerler de kimse kaçmasın diye sınırlarda nöbet bekliyor. Tam sizin hayalinizdeki demokrasi olsa gerek. Seçimde farklı kesimler farklı oy vermesi bölünme değildir. Veya bölünme olarak değerlendirilse bile bunun müsebbibi hükümet değildir. “Anayasa’ya evet dersek kayısı fiyatları değişecek miiii?” diye soran siyasetçiye verilen bir “hayır” cevabının bölünmeyle ne ilgisi olabilir? Eğer bir bölünme varsa bu, kendi gibi olmayanları düşman belleyen ve her demokratik adımın altında çapanoğlu arayan şizofren ulusalcıların marifetidir.
    Dezenformasyon dediğiniz şey gazeteye ilan verip anayasa değişiklik maddelerini anlatmak. Ama “kaşıkla verip kepçeyle alanlara hayır!” diye afiş dezenformasyon olmuyor tabi. Sonra da “halka değişiklik maddeleri yeterince anlatılmadı” diyorlar. Halkı salak yerine koyup sonra da halk salak demek de ayrı bir garabet.
    Kadrolaşma yanlış bir şey. Ama samimi olabilmeniz için ordudaki, yargıdaki kadrolaşmaya da karşı çıkmanız gerekir. Ama onlar “bizim çocuklar” olduğu için karşı çıkmak zor geliyor anlaşılan. Tencere dibin kara muhabbeti de sıkıyor, bir yere kadar.

  21. Yazan:MY Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    “Ülkemin menfaati gündeme geldiği zaman burada bitaraf olanlar yarın bertaraf olurlar.”(Tayyip Erdogan)

    Walla çok güzel söylemis, tam da 3cü yolcu solculari tarif etmis sanki. Senin komsuna tecavüz edilecek, iskence yapilacak, sen diyeceksin ki “tarafsizim” çünkü ikisinin siyasi görüsü de bana uymaz. Ölmüs deniz anasi gibi içine konuldugun kabin seklini alacaksin. Iste kemalist ve ulusalci solun vicdanî zemini budur.

    Hatirliyor musunuz solcu(?) Birgün gazetesiydi galiba “yiyin birbirinizi” diye bir baslik atmisti. AKP’yi kapatma davasi sirasinda miydi?

    iste o günlerde solcular siyaseten intihar ettiler. Bugünlerde ulusalci sol disinda hiç bir solcunun varlik göster-E-ME-mesine sasirmiyorum.

    Ekim geliyor diye adamlar hala ekim devrimi yapma derdinde 🙂

    Kardesim alin bir saatli maarif takvimi de bakin. 2010 bitiyor, 2011’e giriyoruz. 1917’de degiliz. Safkan Kemalistler bile sizden daha ilerici, onlar hiç olmazsa 1930’larda yasiyorlar :))

  22. Yazan:emir Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Ahmet Türk’e sorun bakalım neden evet vermiyormuş. Dışkının yedirildiği adam evet vermiyor. Siz düşünün neden.

  23. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @sq:

    O gün ‘evet’ derken bugün sessiz kalanlar bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde biz de sessiz kalırız.

    Hatırlarsanız Erdoğan, bugün bize biat etmeyenler yarın huzurumuza çıkamazlar tadında birşey söylemişti

    Bu iki cümle anlam olarak birbirinden farklı. Birinci cümlede, Tüsiad kastediliyor. Erdoğan Tüsiad’ı niçin eleştiriyor, sizce? Biat etmediği için mi? Cümlede ne diyor: “O gün ‘evet’ derken bugün sessiz kalanlar” Tüsiad, kendisi geçmişte sıkça bu değişikliklerin talep edicisi olduğu halde, referandumda taraf olmadığını ilan etti. Erdoğan, bu tutarsız tavrı eleştiriyor.

    İkinci olarak, ikinci cümlede “huzurumuza çıkamazlar” demişsiniz. Fakat ilk cümlede “huzurumuza geldiğinizde biz sessiz kalırız” diyor. Bu ikisi de birbirinden farklı anlamlara gelir. Erdoğan, Tüsiad bundan sonra bizden talepte bulunduğunda, bugün onların sessiz kalmaları gibi biz de o zaman sessiz kalacağız diyor. Şahsen, ben bunu doğru bulmuyorum. Fakat burada “huzurumuza çıkamazlar” şeklinde bir tehdit de yok. Erdoğan, Tüsiad’ın taleplerine karşı duyarsız davranacağını söylüyor.

    Ne var ki, demokratik siyasette, Erdoğan’ın bunu dahi yapması pratik olarak mümkün değil. Tüsiad, Türkiye’nin en büyük sermaye grubunu temsil ediyor.

    Hiçbir siyasetçi, ülkenin ekonomisiyle ilgili yararlı olacak bir politikayı, sadece kişisel kırgınlıklardan dolayı göz yumamaz. Erdoğan ise çok başarılı bir siyasetçi olduğu aşikar. Bu durumda, bu sözleri etmiş olmasına rağmen, Tüsiad’ın taleplerini yine dinleyecektir. Çünkü siyasi akıl bunu gerektirir.

    Her durumda, bu sözün siyaseten söylenmiş, pragmatik bir söz olduğu belli. Bu sözden, sizin ilk alıntıladığınız “bize biat etmeyenler yarın huzurumuza çıkamazlar” anlamı çıkmaz. Çünkü:

    – Bu yorum, genele yöneliktir. Erdoğan’ın sözüyse, sadece Tüsiad’a yönelik.

    – Bu yorumda, “biat etmeyenler” deniyor. Erdoğan’ın ifadesiyse, “gerekçe açıklamadan tutarsız davranma” eylemine karşılık.

    – Yorumdaki “huzurumuza çıkamaz” ifadesinde, tehdit anlamı var. Halbuki, orjinal cümledeki “biz de sessiz kalırız” ifadesiyle, o grubun özel taleplerine karşı duyarsızlaşma anlamı var.

  24. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    sayın emir,

    Ahmet Türk’e sorun bakalım neden evet vermiyormuş. Dışkının yedirildiği adam evet vermiyor. Siz düşünün neden.

    Kürt halkı artık devletin başında kim olursa olsun güvenmiyor. Belki bunlar da bizi ezmeye kalkışırlar diye kuşku duyuyor. Siz de dışkı yeseydiniz siz de kuşku duyardınız.
    Ayrıca Ahmet Türk dışkı yememiştir. Abisi öldürülmüştür.

  25. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    sq,

    Atatürk’ü idol olarak görüp benimseyen insanların Erdoğan’ı yadırgamaması lazım. Yeri gelince “Devrim şartlarında insanların asılması, tutuklanması, sürülmesi, gazetelerin yasaklanması, kitapların yakılması normaldir, yoksa buna devrim denmez” diyenler şimdi diktatörlük korkusu yaşıyor. Geçiniz bunları…
    Madem Erdoğan’ın güçlenmesi bu derece korkutucu, muhalefet de çıkıp Kürt sorunu hakkında dişe dokunur bir çözüm sunsun, ülke meselelerinden birine dair işe yarar bir alternatif sunsun. Varsa yoksa korku… Bu korku taktiği duvara tosladı, bir kesim hala kendi kendini korkutup durmaya devam ediyor. Devam edeceğe de benziyor. “İran olacağız” muhabbeti kesmedi, “Malezya olacağız” geyiği yetmedi, “mahalle baskısı” kurtarmadı, şimdi de “Takunyalı Führer” geyiği başladı. Kendi kendinizi eğlendirin bakalım. Biz de ne zaman bu ülkede düzgün bir muhalefet ortaya çıkacak diye bekleyip duralım.

  26. Yazan:sq Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    “bir grubun özel taleplerine karşı duyarsızlaşırız” ne demek Ümit Bey?
    kabul etmek istemeseniz de, bu açıkca bir tehdittir.

  27. Yazan:sq Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Kaldı ki, referanduma katılım oranının doğu illerinde %8, %10 vb. rakamlar olduğu bir ülkede “kürtlere dışkı yedirilmesinin hesabının”tam olarak nasıl sorulacağı kısmından da şüpheliyim.

  28. Yazan:saim Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    “Sevecen diktatörlük”… Komiksiniz !

    ‘Babacan diktatörlük’ diyeyim de milletimizin siyasi göz zevki ortaya çıksın.

    Diktatörlük deyip abartmazsak etkili olmuyor. (sizin burada kemalizmi olmadığı yerlere yükseltmeniz gibi). Ama tahakküm ve baskı vardır. İktidar tatlı geliyor, önüne geçilemiyor. Yolunda gitmeyen işler hep olur. Görmezden gelinmesin istiyoruz o kadar.

    Karşı argümanlarınıza hâlâ katılamıyorum. Ama Kuzey Kore’yi değerlendireceğim.

    Ama samimi olabilmeniz için ordudaki, yargıdaki kadrolaşmaya da karşı çıkmanız gerekir. Ama onlar “bizim çocuklar” olduğu için karşı çıkmak zor geliyor anlaşılan. Tencere dibin kara muhabbeti de sıkıyor, bir yere kadar.

    Ordu ve yargıdaki kadrolaşmaya da sonuna kadar karşı çıkıyorum. Dün, bugün memleket idaresinde düzgün iş yapmayan, yapamayan, yapamamış olsa da pişmanlık duymayan, işi pişkinliğe vuran her kim varsa kınıyorum.

    12 Eylül’de haksız yere kılına zarar gelmiş herkese hürmeten bu başlıkta yazmayacaktı fakir ama nefs işte.
    Bu resimlerin ikircikli bir konuda fazla kolayca kullanıldığını da belirtmezsem rahat edemem.

    Hoşçakalınız

  29. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Hepimiz biliyoruz ki Güneydoğu halkı AKP politikalarından memnun. Yani, o %8, %10 katılımın olduğu illerde bile aslında hiçbir “Hayır” oyu çıkması mümkün değildi. Çıkan cüz’i hayır oyları da Kürtlere ait değil.
    Tüm Kürtler sorunun AKP ile çözüleceğinin bilincinde, bunu işkembeden söylemiyorum, oradaki insanların ne düşündüklerini yakinen biliyorum. BDP’nin elinden gelen sadece “boykot”tu, “hayır” demeye kalksalardı başarılı olamazlar, kendi kendilerini harcarlardı. Bahçeli’nin “Türkiye karanlık bir dönemece girmiştir” demesi boşuna değil. Önümüzdeki dönemeçte Kürt sorununun ortadan kalkmasına şahit olacağız. Kimsenin korktuğu gibi bir bölünme olmayacak, bunu isteyen kimse yok, böyle bir şey pratik olarak da mümkün değil.
    Cumhurbaşkanı denilen gereksiz kurum da ortadan kalkacak, çok iyi olacak. Bürokrasi ne kadar rahatlarsa işler o kadar hızlanır. Değişimden bu kadar korkmayın. Zamanında Özal’a sövenler şimdi Allah razı olsun diyor. Değişimin meyvalarını yedikçe anlayacaksınız… Umarım…

  30. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    saim bey,

    Teşekkür ederim. Açık ve samimi konuşmak lazım. Bahsettiğiniz gibi diktatörlük sözü bir abartma. Evet, tek başına iktidar olmanın verdiği bir rahatlık olabilir. Bugün ödül töreninde yuhalananların tespit edildiğini öğrendim şok oldum. Bu çok saçma. Ponpon kızların kaldırılması da saçmaydı. Bunları hep birlikte eleştirelim. Ama bunu yaparken ideolojik saiklerle yapmamak lazım. Hepimiz biliyoruz ki Erdoğan “ananı al da git” derken de, “one minute” derken de, “bitaraf olan bertaraf olur” derken de aslında gayet açık bir profil sergiliyor. Sinsi biri böyle davranmaz.
    Diktatörler ise sinsi insanlardır. Onlar tutup bir çiftçiyle atışmaya girmez. Adamlarına havale eder. Zaten hiçbir diktatöre de kimse yanaşıp tartışmaya girmez, yuh çekmeye cesaret edemez.
    Daha iyisi piyasaya çıkana kadar Türkiye’nin demokratikleşmesi AKP’ye emanet. Partizanlığı bırakıp STK’lar olarak, bireyler olarak bunun takipçisi olmak zorundayız.

  31. Yazan:sq Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Erdoğan’ın katıldığı tartışma programlarını daha dikketli izleyin öyleyse, ortamdaki ters birşey söylersem tiz kellem vurulacak endişesinden kimse açık açık soru bile soramıyor!

    Histerik birşekilde anti-Erdoğan olmak istemiyorum ama yuhalananların tespit edilmesine de hiç şaşırmadım, hayret nasıl bunu yapmadılar diye düşünmüştüm hatta. Sinsi olup olmamak kriter değil, ben önümüzdeki süreçten endişeliyim ve biraz karanlık buluyorum. Böyle açık profili kabul etmiyorum.

    saygılar

  32. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Erdoğan’ı belediye başkanlığı öncesindeki televizyon programlarından beri izliyorum. O zaman da tartışma programlarında kimse bir şey söylemeye cesaret edemezdi, çünkü konusuna çok hakim ve iyi konuşuyor. Yoksa Ali Kırca’nın neyden korkusu olacak, adamın kaseti bile çıktı bir şey olmadı. Hadi o cesaretsizdi Ertuğrul Özkök iki laf çarpsaydı, veya Fatih Çekirge? onlarda mı korkuyordu?
    Önümüzdeki süreci de yaşayıp görelim. 8 yıldır korktuğumuz hiçbir şey başımıza gelmedi. Erdoğan’ın ise yüzü, gözü çöktü, 20 yıl yaşlandı adam. Bir yandan kapatma davalarıyla uğraş, bir taraftan terörle, bir taraftan Ergenekonla, muhalefetle… İsrail, Ergenekon herkes adamın ölmesini istiyor. Ben olsam küfredip dükkanı kapatırdım. Tek eğleneceğim yer olan seçim sonuçları değerlendirmesinde , en azından “oooh nasıl koyduk ama!” diye nispet yapardım. Yuh çekenleri de yüksek volümde yuh sesi verilen bir odada 3 gün bekletir, sonra madalya takardım… Benden iyi diktatör olurmuş da fırsat vermiyorlar işte.

  33. Yazan:Amir Töre Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Milletçe en sık söylediğimiz sözlerden biri:
    “Eğitim şart” (Cem Yılmaz’ ın kulakları çınlasın)
    Ne zaman yanlış ve kötü bir olay olsa eğitimsizliğe bağlarız.
    Fakat referandum oylamasında ne görüyoruz?
    Hayır diyenlerin eğitim düzeyi evet diyenlere göre yüksek!(Bknz: gazetelerdeki anket sonuçları)
    Geceleri rahat uyuyan, saygıdeğer, evetçi, darbe karşıtı ve demokrat arkadaşlar, ne dersiniz, bu sonuçlara göre,sizce, eğitim zararlı mıdır? 🙂

  34. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @sq

    “bir grubun özel taleplerine karşı duyarsızlaşırız” ne demek Ümit Bey?
    kabul etmek istemeseniz de, bu açıkca bir tehdittir.

    Neden bunun tehdit olduğunu düşünüyorsunuz?

    Varsayalım ki, ben Tüsiad gibi bir çıkar grubuyum. Başbakana gidip, onlardan kendi grubumun çıkarlarını önceliklendiren bir talepte bulunuyorum. Başbakan, bu talebimi dikkate alırsa, belirli bir siyasi risk alacak ve bu talebi gerçekleştirmek için mevcut kaynakları kullanacak. Başbakan o sözüyle diyor ki, bu tip size özel çıkar sağlayan taleplerinizi dikkate almayacağım.

    Ekonomik olarak, her bir proje, her bir karar, kaynakların dağıtımını düzenler. Tüsiad meşru bir çıkar grubudur. Fakat Tüsiad’ın dışında da çok sayıda çıkar grubu var. Çıkar gruplarından, sadece işadamlarını kastetmiyorum. İşçiler, çalışanlar, sendikalar da meşru birer ekonomik çıkar grubudur.

    Siyasi iktidar, tüm çıkar gruplarını olabildiğince tatmin edecek şekilde, toplam faydayı azamiye çıkaracak şekilde hareket etmelidir ki, bir dahaki seçimleri kazanabilsin. Fakat kaynaklar sınırlıdır. Ekonomik politikalar, aynı anda tüm çıkar gruplarının çıkarlarına hizmet etmez.

    Şu an olan şey şu: Tüsiad, kendi güvenilirliğini zedeleyen ikircikli bir politika sergilemiştir. Erdoğan da bundan sonra Tüsiad bir talepte bulunduğunda, diğer çıkar gruplarınınkine kıyasla Tüsiad’ın taleplerini öncelik sıralamasında arkaya koyacağını belirtmek istiyor.

    Bu bir tehdit mi? Yaşam hakkına bir tehdit değil. Ancak farklı ekonomik sınıfların önceliklendirilmesi açısından, ekonomik çıkarlar açısından bir zarar anlamına gelebilir Tüsiad için. Ne var ki, bu diğer çıkar gruplarının lehine olduğu sürece, gayrimeşru bir politika olmaz. Dolayısıyla, diktatörlükle çağrışım kuracak şekilde bunu tehdit olarak adlandırmak doğru olmaz.

  35. Yazan:MY Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    “…Hayır diyenlerin eğitim düzeyi evet diyenlere göre yüksek!…Geceleri rahat uyuyan, saygıdeğer, evetçi, darbe karşıtı ve demokrat arkadaşlar, ne dersiniz, bu sonuçlara göre,sizce, eğitim zararlı mıdır? :)” (Amir Töre)

    Efenim ne demis adam karsisina palet, deniz gözlügü ve oksijen tüpüyle gelen ogluna? “Ben sana balikadam olamazsin demedim, ‘adam olamazsin’ dedim!”

    Evet efenim, eski bir hocamin dedigi gibi “tahsil cahilligi yok eder, eseklik bâkîdir!”

    Neden eseklik? çünkü sirtinda küfeyle kitap tasiyan bir esek o ilimden istifade edemez.

    ilim akil ve vicdan sahibi içindir. “ALLAH o adami Kürt yaratmis, vardir bir hikmeti” diyen, okumasi yazmasi olmayan bir vatandas mi daha alimdir yoksa rektörler, dekanlar mi?

    Netekim 80’lerde ve 90’larda Türkiye’nin ordinaryus profesörleri Kürtçenin yasaklanmasina, tesettür yasagina itiraz edecek yerde ULUS-DEVLET’in “makbul vatandas” konsepti dogrultusunda alkis tutmuslardir. CHP’nin hristiyan vakif mallarini gasp ettigi 1970’lerden beri de bu çok okumus, çok tahsilli tayfadan ses gelmemistir. Bodrum’da, ayvalik’ta, Erdek’te, izmir’de dalga sesi var tabi, duymadilar herhalde 🙂

    Onca ilimlerine ragmen hâlâ vefatini idrak edemedikleri o osmanli pashasinin mezarina toplanip kisa mesaj yazmaktadirlar Anitkabir defterine. “Rahat uyu” diye de bitirirler. Sanki adam uyuyor! Adam daha bunlar dogmadan ölmüs.

    Evet, neymis? Tahsil zararli olabilirmis çünkü akil olmayinca esek sirtindaki kitaplardan dolayi kibire kapilabiliyormus 🙂

    Neydi soyadi, o abdurrahim denen savci referandum sonuçlarina bakarak “halki biz temsil ediyoruz, rejimi yine de koruyacagiz” diye and içti.

    Evet, ALLAH insani sasirtmasin, esek gibi anirtmasin 🙂

    egitim sart. egitim sart. tabi tabi.

  36. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @Amir Töre

    bu sonuçlara göre,sizce, eğitim zararlı mıdır?

    Eğitimin biçimine göre değişir. Her eğitim, yararlı değildir. İnsanların zihinlerini formatlayan, kalıp düşünceleri ezberlettiren, insandaki merhameti öldüren, farklı olanlara karşı kibir ve tahammülsüzlük aşılayan eğitimler zararlıdır.

    Türkiye’de ne yazık ki, bu türden çok eğitim uygulaması var. Zaten kemalist ideolojinin önderlerinin en büyük başarısı da eğitim alanındadır bence. 1950’dan beri CHP tek başına iktidar yüzü görmedi. Ancak hala tek parti döneminin ideolojileri eğitim sistemimizin temelini oluşturuyor.

    Diktatörlükle suçlanan Menderes, Özal ve Erdoğan iktidarlarının toplamı, bu ideolojik eğitim sistemini değiştirmeye yetmedi.

    Türkiye dışındaki insanlara sorabilsek keşke, sizce kim diktatördür:

    a) Eğitimin temel politikasını belirleyemeyen hükümetler mi?
    b) 60 yıldır iktidarda olmadığı halde, hala eğitimin temel ideolojisini belirleyenler mi?

  37. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Hayır diyenlerin eğitim düzeyi evet diyenlere göre yüksek!(Bknz: gazetelerdeki anket sonuçları)

    Bu veriyi bir de şöyle sorgulayabilirsiniz:

    Ne biçim bir eğitim veriyoruz ki “batı ülkeleri”nce son derece olumlu karşılanmış bir anayasa değişikliğine “hayır” diyebilen insanlar da çıkabiliyor ortaya?

    Kemalistler yorulmasın, ben cevaplayayım:

    Batı ülkeleri tabiki olumlu karşılayacak.

    Kurtuluş savaşında savaştığımız yedi düvel bunlar değil miydi?

    AKP’ye niye destek veriyorlar?

    AKP ülkeyi onlara sattığı için.

    Orduyu zayıflattığı için.

    Atatürkçü olmadığı için.

    İşbirlikçi olduğu için.

    Ee atamız taa o zaman söylemiş :

    Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.

    Değil mi ama?

  38. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Arkadaşlarım,

    Dün Bekir Coşkun’a laf ederken bugün Bekir Coşkun mantığıyla düşünüp Bekir Coşkun ağzıyla konuştuğunuzu göremiyor musunuz?

    Hayır dedik, işkencesever olduk, okumuşeşek olduk, darbeci olduk.

    Durun bu yorumu bitirince az göbeğimi de kaşıyayım, eksik kalmasın.

    Tek diyeceğim, umarım özgürlükçü diye yuttuğunuz o iki madde ileride hazımsızlık çıkarmaz. Ben haksız çıkmaya, okumuşeşek olmaya razıyım. Umarım birgün bu eşeğin lafına gelmezsiniz.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  39. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Bu arada işkence sadece 1980 ürünüymüş gibi konuşmaya devam edin arkadaşlar. Ziverbey 12 Mart’ta çalışıyordu. Merak eden baksın ne olduğuna.

  40. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Atılım Bey,

    Ben haksız çıkmaya, okumuşeşek olmaya razıyım. Umarım birgün bu eşeğin lafına gelmezsiniz.

    Bence iyi bir muhalifsiniz.

    Yani değerlendirme yetkim olduğundan değil, içimden geldiği için yazıyorum.

    İyi ve güzel şeyler olsun da hepimiz eşek olalım ne çıkar?

    Kibir ve gurur abidelerinden çok çektik.

    Hadi ben de eşek olayım. 🙂

  41. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Cengiz Bey,

    Sayenizde yüzüme bir tebessüm yerleşti, teşekkür ederim size.

    Demokrasi, birileri falanca yasa demokratiktir dedi diye o yasaya referandumda evet vermek değil sadece. Denilene bakıp, sunulana bakıp, kıyaslayıp, muhakeme edip hayır da diyebilmektir bence.

    Kimse ne eğitim durumuna, ne de çoğunluğun ne dediğine bakarak benim aklım daha üstün, vicdanım daha temiz diyemez. Kimin seçimi doğruydu bugünden bilemeyiz. Yarın Evet doğru çıkarsa hepimize doğru çıkmayacak mı? Ya da Evet çıktığına pişman olursak hep beraber pişman olmayacak mıyız?

    Yani ance beraber kanca beraber. Şu sitede bile (sanal anlamda da olsa) birbirimizin yüzüne bakabilmemiz lazım yarın. Bakın bu sitedeki ankette de yüzde 42 Hayır çıktı. Bir anlık gaza gelip:

    Evet dediyseniz yüzde 42’ye kendinizden yüz çevirtmeyin.

    Hayır dediyseniz, siz de küsmeyin, sinmeyin. Kim ne derse desin yalnız değilsiniz, yanlış değilsiniz.

    Ben de Hayır dedim, bakın hala buradayım. Küsmece yok.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  42. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Referandum katılımını evet/hayır tercihi üzerinden tartışıp yorumlarken sanırım önemli bir noktayı gözden kaçırıyoruz.Nedir bu nokta?
    Öncelikle hayır diyenlerin de evet diyenlerin de yekpare belirli/aynı/benzer saiklere dayanarak tercih belirledikleri yanılgısına düşüyoruz.Oysa 42 ve 58’oranlarında somutlaşan tablo sanıldığı kadar ortak bir fikir bağına dayanmıyor(42 ve 58′ oranlarının kayıtlı seçmenin %77’ne karşılık geldiğini unutmamak gerekir).Belki de en önemli ortak bağ evet/hayır şeklinde ortaya çıkan sonucun “tarafı olma”,ya da birinden birinin doğrudan içinde olmaktır.Tabi bu,tercih bazında aynı gurubun içerisinde yer alanların hiçbir ortak fikir bağına sahip olmadığı anlamına gelmiyor.Ancak sanıldığı kadar keskin ve siyah-beyaz da değildir diye düşünüyorum.
    Yani açıkçası çok üzerinde durmadığımız gri tonlara da kafa yorar ve değerlendirmelerimizi bu perspektif üzerine kurabilirsek sanırım fikir alış-verişmizi daha da zenginleştirmiş oluruz.

  43. Yazan:ali duman Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    güle oynaya TBMM’nde onaylanması gereken anayasa değişikliği paketi çapsız ve ilkesiz muhalefet tarafından refaranduma götürelerek gereksiz tartışmalar ve toplumda gereksiz bölünmelere neden olmuştur. çapsız ve ilkesiz muhalefetin ortaoyunu olan siyasetin sefaletini esefle izlemekteyiz.

    (recep aşağı, recep yukarı, adam 16 dk. konuşuyor 17 kez recep bey diyor, ya hû senin bu halka söyleyeceğin bir sözün yok mu? senin merkezin recep mi? sen recep’e mi ayarlısın, bırak recep’i sen ne diyorsun seni dinleyelim, senin önerilerin ne? senin çözümlerin ne? onları dinleyelim recep aşağı, recep yukarı siyasetinin gideceği bir yol yok, 21nci yüzyılda, bu mudur? okumuşluk yani, yuh bunu yutanlara da)

    bin kez yapılsa bininde de EVET çıkacağı belli olduğu halde çapsız ve vizyonsuz muhalefetin bunu anlayamamış olması bile Türkiye halkını hiç tanımadığına dalalettir. Yazık ki ne yazık. Halk kelimesi onlar için parti adından başka bir anlam taşıyabilen bir olgu değildir.

    bu durum gösteriyor ki, chp’de somutlanan köhnemiş bir zihniyet Türkiye’ye zaman ve enerji kaybettiriyor.

    darbe anayasasını savunabilmek adına ne taklalar, ne perendeler atılıyor, demogoji, yalan, dolan hak getire.

    başbakanın evinde altın musluklar kullandığını iddia eden parti başkanı hiç utanmadan sıkılmadan aramızda dolaşıyor, oysa yalana gerek duyulmayacak kadar basit bir şey bu alırsın yanına gazetecileri çalarsın kapısını başbakanın “musluk kontrolüne geldik” diyerek, at çamuru, izi kalır mantığı 20nci yüzyılda kalmış bir zihniyettir, bu zihniyetle bu ülke 21 yüzyılı nasıl yaşayacak bir bilen varsa beri gelsin. (üstelik bu zihniyet eğitimli! imiş, ama ne eğitim)

    “ilim hayra yorulmayacaksa, cahil kalmak evladır”

    derken Şems, bu sözün böyle bir zihniyete kapak olabileceğini elbette düşünmemiştir.

    bu değişiklikler içerisinde geçici 15.maddenin kaldırılması yoktu, Baykal hükümete çakmak için “hadi 15nci maddeyi de kaldır göreyim” kıvamında demeç patlatınca “al sana o zaman” cevabını aldı ve 15 nci maddede eklemiş oldu, “hadi kaldır göreyim” diyen takiyeci zihniyet bu kez “kaldırmak bir işe yaramaz, zaman aşımına uğradı” noktasına savruldu, aslında zaman aşımını öne sürüyor olmaları darbecileri koruma mantığını taşımaktadır. zira samimi olsalar, zaman aşımı olgusunu öne sürmek yerine darbecilerin yargılanması konusundaki talepleri önü sürmüş olurlardı. Hep takiye, işleri hep takiye.

    bu örnekte olduğu gibi bu zihniyet var olduğundan beri takiyecidir, bunların öncülü olan ittihat ve teraki de bu şekilde takiyeciydi, sırf iktidara gelmek ve abdulhamiti tahtan indirmek için halkın meşrutiyet talebini arkasına almış, sahte ayaklanmalar (31 mart) ve türlü entrikalalar ile iktidarı ele geçirdikten sonra da en katı despot yönetim şekillerini ve ermeni kıyımını uygulamış, gereksiz yere girdiği birinci dünya savaşında tüm cephelerde yenilmiş, ordu diye bir şey kalmamış, üstelik yönetim adına yaptığı tüm bu rezillikleri ise en katı sansürler ile halktan gizleyebilmiştir. Neredeyse halk tüm cephelerde yenildiğini, koca imparatorluğun yıkılmış olduğunu dahi bilemeyecek manada sansür uygulanmış, gazeteler daha matbalarda basıma girmeden basılmış ve çıkarılmalarına engel olunmuştur.,
    bu zihniyet bir imparatorluğu yıkmıştır. iktidarı ele geçirmesi demek, ülkenin bölünmesi demektir, fıratın doğusuna geçemiyor olması bile aslında zihniyet olarak bölücü olduğunun bir göstergesidir.

    bu bölücü ve yıkıcı zihniyetin kürtlerdeki yansıması ise bdp ve pkk’dır. kürtlerin chp’si bdp, ergenekonu ise pkk’dır. (hatay dörtyolda mhp,jitem, pkk ortak operasyonu icra edilmiş polislerimiz şehit edilmiştir.)(bir kemalist parti olan mhp, chp’nin kuyrukçuluğundan başka bir anlam ifade etmemektedir)

    türklerin ateşle imtihanı 100 yıldır devam ediyor, ancak ne var ki yolun sonuna gelmiş gibiyiz, bugün demokrat ve sağduyulu insanların çoğluğu, ittihat ve komitacılığın ise hem azınlığa düşmüş, hemde darbe yapamaz hale gelmiş olması buna işarettir, aynı zamanda hayra da işarettir.

  44. Yazan:ulkum of Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    12 eylul askeri darbesi yani, abd nin bizim oglanlar yine basardi dedigi ve abd nin gladyo ile ve icimizdeki isbirlkcilerle birlikte yaptigi darbede sag veya sol grubu temsil eden, gercekte vatanseverler olarak Turk milletinin gelecegi olan genclere uygulanan insanlik disi iskencelerin hesabini soracak bir babayigit idarecinin, kahraman TBMM gorevlisinin, basbakanin olabilecegini dusunmek; yine aldatilmaktan baska birsey degildir. AKP ve mecliste kiler ancak onlara odul verip madalya takarlar. Sizler hala uyumaya ve kullanilmaya devam edin….Uyandiginizda zaten gozleriniz faltasi gibi acilacak, topraksiz ve karin tokluguna calisan, omru boyunca ELIT lere hizmey eden vatansiz olarak kalacaksiniz ve bu vebali de iki cihanda odeyeceksiniz.

  45. Yazan:Mehtap YILMAZ Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Referandumda HAYIR dedim ve rahat uyuyorum.

    Referandumun 12 eylül darbecileriyle hesaplaşma olmadığını herkes biliyor. AKP’nin tek amacının kadrolaşma olduğunu da biliyoruz. Kimse kendini kandırmasın.

    AKP’yi durduracak iki güç var bu ülkede. Birincisi YARGI idi onu ele geçirdiler. Diğer kurumun kim olduğunu hepimiz biliyoruz. O kaleyi ise hiçbir zaman fethedemeyecekler.

    Türkiye sahipsiz değildir. Referandum sonuçlarına bakarak HAYIR cephesinin yenilmiş hissine kapılmaması gerekir. Her ne kadar susuyor gibi gözüksek de inanın Türkiye’nin ilerlemesi için elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz.

  46. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    … yine aldatilmaktan baska birsey degildir.

    A-Aldandınız!
    B-Hayır siz aldandınız!
    A-Hayır siz!
    B-Hayır siz!
    A-Taklidimi yapma!
    B-Taklidimi yapma!
    … 🙂

    Bu aldatılma,kullanılma ‘argüman’ı hiç eskimiyor.

    Hepimiz zaman zaman kullanıyoruz.

    Ama aslında bu bir argüman filan değil.

    Karşımızdakine ‘hain’ demek yerine ‘hainler tarafından aldatılmış’ demek herhalde daha bir nezaketlice oluyor.

    Tabi bunu söyleyen kişi kendisinin muhatabından daha akıllı ve uyanık olduğunu varsayıyor.

    Çünkü kendisi aldanmamakla kalmıyor, aldananların aldanmış olduğunu da görebiliyor.

    Ama böyleyse eğer, yapılması gereken “başına gelince anlarsın” demek yerine, aldanmış/uyumuş olanları uyandırmak olsa gerek.

    Çünkü uyuyan bir insana “uyanınca anlarsın” demek boş bir şey.

    Rica ederim, uyandırınız bizleri.

  47. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Referandum sonuçlarına bakarak HAYIR cephesinin yenilmiş hissine kapılmaması gerekir.

    Hmm.

    Basketbol maçı olsaydı 58-42 yenik sayılmayacak mıydı?

    Merak ettim doğrusu yenilmiş sayılmak için skorun ne olması gerekiyor?

    68-32? 78-22?, 88-12?, 98-02?

    Aynı mantık ile hayır oyları 58 çıksaydı anlaşılan ‘EVET cephesi’ yenilmiş olmayacaktı, öyle mi?

    Ama diyorsanız ki “yenilmek demek ölmek/bitmek değildir”, eh bunu herkes biliyor zaten.

    “Yıkılmadım, ayaktayım, detlerimle başbaşayım” şeklinde yani.

  48. Yazan:şathiyat :) Tarih: Eyl 19, 2010 | Reply

    Türkiye sahipsiz değildir.(Mehtap Yılmaz)

    Bu lafı duyunca gözümün önüne gelen görüntü(karakol ya da cami önüne bırakılan kundaklı bebek!) nedeniyle kendimi kirpi gibi hissediyorum.. …polisler/cami cemaati zavallı yavrucağı sahiplendiler.. soğuktan donmaktan/açlıktan ölmekten kurtardılar….vicdansız ananın kapı önüne koyduğu bebeği, besleyip, büyüten “sahiplenir”!!!

    Kendilerini “Türkiye’nin sahibi” olarak görüp, bu deklarasyonlarının kayıtsız şartsız kabul edilmesini bekleyenler kim? Hayırcılar mı?

    “Sahiplenmekten” bahsedildiğine göre Türkiye kışla önüne bırakılmış kundaklı bebek olsa gerek!

    Türkiye’nin en güvenilir kurumu TSK’dır denir hiç kışla önüne bebek bırakmaya yeltenen birinin harbini okumadım…(Bu arada güvenilir deyince aklıma geldi, TSK, askeri okullara öğrenci alırken,sorumluluğu gereği(!) subay çocuklarına öncelik veriyor. Pekii kimsesiz/sahipsiz çocukların yetenekli, gönüllü ve aranan standartlara(!) uygun olanlarına da eşit şekilde öncelik veriyor mu? Şehit çocuklarına böyle bir ayrıcalık vermediği malumumuz da!)

    Hadi AKP’ninki kadrolaşma diyelim ve eleştirelim, pekii TSK daki kan bağı önceliğinin anlamı ne?

    Referandum sonuçlarına bakarak HAYIR cephesinin yenilmiş hissine kapılmaması gerekir.(Mehtap Yılmaz)

    Hayır cephesi!!!

    İnsanlar akrabalık ve/veya zihniyet mirası yoluyla kendilerini bir şeyin “sahibi” olarak görüyorlarsa onun üzerindeki tüm haklara da sadece kendilerinin sahip olduklarına inanırlar! Her ne pahasına olursa olsun hak ettiklerini düşündüklerini ellerinde tutmak isterler; cephe, ele geçirilen kale…savaşan kim?

    Yenilgi hissi ise mülkiyetin sadece kendilerine ait olduğunu düşünenlere ait bir duygu olabilir.

    Bir gün uyanıp da “özel mülküm” dedikleri yerde yıllardan beri kendilerinden başka yaşayanların da olduğunu fark ettiklerinde ilk şokla onları hırsız/işgalci/düşman/hain olarak itham edenlerin inkar sürecini atlattıktan sonra yenilgi hissine mağlup olmaları oldukça doğal. Kendilerini “sahip” ilan eden hayır’cıların, yendik diyen olmasa da yenilmiş gibi hissediyor olmalarının sebebi işte budur.

    Her ne kadar susuyor gibi gözüksek de inanın Türkiye’nin ilerlemesi için elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz.(Mehtap Yılmaz)

    Ortam sessiz sakinse, dert edinilen mevzular da yoksa, karınlar da toksa insanlar mışıl mışıl uyurlar elbette. Ref pardon ram sürecinde rüya bile görürler. Uykuda insanlar pek konuşmazlar zaten, susarlar! Anlamsız sayıklamalarından kayda değer sonuçlar çıkarmak zordur, maharet ister.

    Referandumda HAYIR dedim ve rahat uyuyorum.(Mehtap Yılmaz)

    Neyse size iyi uykular, tatlı rüyalar.. 🙂

    Not: Mehtap hanım yazdıklarınızla rüyanıza beni dahil eden sizsiniz.

  49. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eyl 19, 2010 | Reply

    Bir önceki yorumumda değinmiştim, evetçiler de hayırcılar da(bu arada karasızlar ve boykotçular da)tercih nedenlerini oluşturan saiklerde tamamen homojen bir çizgide değiller diye.Yanlış anlaşılmasın, bilgelik edasıyla tartışmaya “en doğru teşhisi”koyma amacında değilim.Ama salt bir tercihten ötürü her bir tarafın(veya bireyin)kendisinden farklı tercihte bulunanı “suçlu” görmesini doğru bulmuyorum.Evet,nedenleri ve sonuçları tartışalım…hatta kendi doğrumuzdan yola çıkarak doğrumuzu da savunalım ve gerekirse muhatabamızı ikna yoluna da gidelim.Fakat evetçiler ve hayırcılar diye iki uzlaşmaz kutba dönüşerek bize faydası olmayan bir rekabete de saplanmayalım derim.Zira katılımın sonuçları her ne kadar görece bir fikir verse de vatan sevgisi,toplumsal statü,eğitim düzeyi vb ile ilşkilendirmek isabetli bir analiz olmaktan uzaktır.İsabetli bir analiz olmadığı gibi kırıcı ve inciticidir de.
    Şimdi geriye dönüp tekrar inceleyelim.Bir anayasa değişikliği halk oylamasına sunuluyor.İki seçenek var:değişiklikleri benimseyenler evet,benimsemeyenler hayır diyecek…Yani görüldüğü gibi ortada iki seçenek var.Ve iki seçenek olduğuna göre sanırım bu seçeneklere uygun tercihlerin olması da gayet normal.Peki buraya kadar gayet normal iken neden sonuçlar üzerinden “suçlu”arama yarışı başlıyor?Neticede bir skor ya da oran ortaya çıkacaktı ve ilkesel olarak da zaten bu oran(çoğunluk)üzerinden bir karara varılacaktı.Oylama yapıldı ve ortaya bir sonuç çıktı.Haa,çoğunluğun kararı her zaman mutlak doğru olmayabilir ve dolayısıyla bu anlamda kimi değerlendirmeler yapılabilir.Ne var ki doğruluğu/yanlışlığı bir yana eğer ortada tasarlanmış kurallar(demokratik seçim/seçme,seçilme hakkı) çerçevesinde bir karara varılmak istenmişse,-sonucun doğruluğu/yanlışlığı,yarattığı hoşnutluk/hoşnutsuzluk ayrı bir tartışma konusu-sonuca saygılı olmak esastır.Oysa sonuca saygılı olmak bir yana maalesef kendi doğrumuzun dışındaki doğrulara,farklı tercihlere tahammül göstermekte bir hayli sıkıntı yaşıyoruz.Oysa ister evet,ister hayır,ister boykot şeklinde olsun her bir tercihte bulunanın kendine göre bir gerekçesi vardır.Bu gerekçeler anayasa değişikliğinin sınırlarını aşan farklı algı ve beklentileri de kapsayabilir.Ki,refarandum öncesi siyasi kampanyaların,bir anayasa oylamasından çok partizanca bir atmosfere bürünmesi doğal olarak farkı beklenti ve algıları beraberinde getirmiştir.
    Bu bağlamda neden evet neden hayır dendiğini bir kez daha gözden geçirmekte fayda var.Lakin yukarıda da değindiğim gibi karşılıklı olarak darbe yanlısı/ergenekoncu ya da irticacı/gerici vs ithamlarda bulunmamak kaydıyla.
    Şimdi izninizle sonuçları harita üzerinden sahil/kumsal/taşra,güney/kuzey şeklinde bölgelere;eğitimli/az eğitimli,çoban/pröfesör,vatan satan/vatan sever diye katagorize etmeden tekrar gözden geçirelim.
    Tabii bunu yaparken kimin tercihi/doğrusu daha makbuldur,hangi sonuç ülkenin yararınadır…bunu şimdilik bir kenara bırakalım.Önce,karşıt görüşlülerce “anlaşılmayan”şu tercih gerekçelere biz göz atalım.Katılım oranı üzerinden %58 evet,%42 hayır dedi.Kayıtlı seçmenin %23’ü de bir şekilde oylamaya katılmadı.Bu hesapla anayasa değşikliğina Türkiye’deki kayıtlı seçmenin-yuvarlak rakamla-%44’ü evet,%33’ü hayır demiştir…geriye kalan %23 ise yeni değişikliklerin kendileri için fazla bir şey ifade etmediğini düşünerek ya da ihmal veya başka nedenlerden ötürü oylamaya katılmamıştır.
    Evetçilerden başlayacak olursak,bu kitlenin çoğunluğu AKP tabanından oluşabilir ama tamamı değil.12 Eylül mağduru solculardan,ülkücülerden ve kürtlerden de evet diyenler oldu.Evet demek için gerekçeleri vardı.Makalede fazlasıyla değinilmiş ayrıca detaylarına girmeyeceğim.Ayrıca AKP’ye gönül vermiş saçmenlerin de bu anlamda beklentilerini bu doğrultuda karşılık aramaları garipsenecek bir durum değil.Dolayısıyla evetçileri eğitim düzeyi düşük,vatanı satmaya teşne,irticaya hevesli,”kandırılmış”vs nitelemek ve bu oyları belirli bir bölgeye mal etmek yerine bence hayır diyenlerin bu kesimi ortak müştereklerde anlamaya çalışmaları çok daha isabetli bir tutum olacaktır.
    Hayır’cılar gelelim.Çoğunluk elbette CHP’lilerden oluşuyor.Bu da garipsenecek bir durum değil.Ancak her hayır diyeni de paranoyak sanrılara kapılmış,sadece AKP karşıtlığına endekslenmiş görmek de yanlış.Yukarıda da değindiğim gibi anayası oylamasının dışında hükümete tepkili bir kesim var…İş,aş konusunda çok da toz pembe bir tablo yok.Yaşadıkları mağduriyeti,gelecek kaygılarını hükümetin yanlış icraatlarına bağlayan geniş bir kitle var çünkü.Ayrıca entelektüel düzeyde demokratik bir hukuk devletinin APK’yle sağlanacağından kuşkulu olanlar var.Dolayısıyla hayır diyenleri doğrudan darbe yanlısı,ergenekoncu görmek de doğru değil.Misal kendi çevremden tanıdığım pek çok insan var hayır diyen ama bazı suçlamaları hiç hakketmeyen.O halde biz evetçiler-ki,koyu bir evetçiyim ve gönül ve vicdan rahatlığıyla evet’ten yana tercih belirlemişim-hayırcılara karşı daha toleranslı olalım ve anlamaya çalışalım.Zira evet çıkmış,hayır çıkmış…Bu ülkede demokrasinin çıtasını yükseltmek istiyorsak bunun yolu birbirimizi anlamkta ve farklı fikirlere saygı duymaktan geçer.Her yanlış fikri sırf nezaket ve üslup adına benimsensin demiyorum ama uzlaşma ve diyalog kanallarını açık tutacak gayreti de göstermek durumundayız.Bizleri demokrasiye götürecek yegane yol budur çünkü.

  50. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 19, 2010 | Reply

    Mehtap Yılmaz Hanım,

    AKP’yi ANAP’tan ya da başka bir siyasi partiden daha tehlikeli kılan nedir? Bu ülkede siyasetin kuralı kadrolaşmak değil midir? MHP de yaptı bunu, DYP de yaptı, ANAP da yaptı. Üstelik kendi yandaşı olan iş adamına ihale vermek de AKP icadı değil.

    Bu durumda biz neyin kavgasını veriyoruz, onu iyi düşünmek lazım. Benim kavgasını verdiğim şey, bileğimin gücüyle bir yerlere gelebilme hakkıdır. Ona buna yaltaklanmadan, inanmadığım bir şeyleri savunuyormuş gibi görünmek zorunda kalmadan, kişiliğimden ödün vermeden, kula kulluk etmeden bir yerlere gelebilme hakkımı istiyorum.

    Siz ne istiyorsunuz? Devlet kademelerinden Badem Bıyıklılar gitsin mi istiyorsunuz? Peki yerine ne gelsin istiyorsunuz, Sarkık Bıyıklılar mı gelsin mesela?

    Ben bu ülkede kılla tüyle uğraşılmasın istiyorum. Okulda saç kontrolü, çalışırken bıyık kontrolü, eşimin saçı ya da türbanı artık kimsenin işi olmasın istiyorum.

    Ve Evet demenin buna bir katkısı olmadığını düşünüyorum. En özgürlükçü görünen hükümetin bile derdi, sadece kendine özgü olan kıl-tüy modeline özgürlük sağlamak. Yok yani diğerlerinden farkı.

    Keşke siz de düşünce kalıplarını kırsanız, ülkeye sahip olmak yerine ortak olmayı deneseniz. Astığı astık, kestiği kestik yeterince adam var başımızda. Artık yeni şeyler söylemek lazım.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  51. Yazan:ali duman Tarih: Eyl 19, 2010 | Reply

    sn.mehtap yılmaz;

    “AKP’yi durduracak iki güç var bu ülkede. Birincisi YARGI idi onu ele geçirdiler. Diğer kurumun kim olduğunu hepimiz biliyoruz. O kaleyi ise hiçbir zaman fethedemeyecekler”

    demişsiniz, ancak müthiş bir yanılgı içerisindesiniz.

    şayet AKP durdurulmayı(!) hakediyorsa(!) onu durduracak tek güç HALK ve SANDIKTIR.

    zira farkındaysanız demokratik ülkelerde işleyiş bu tarzdadır.

    sanırım demokrasi kültürü denen bir şeyin pek yakınından geçmemişsiniz, zira haklısınız bu ülkenin eğitim sistemine dahil olan bir olgu değil bu durum, zira darbeler tarihi ile bezeli olan bir ülkenin maarifinden bunu beklemekte apes haliyle.

    demokrasi kültürü noksan olunca, halk demokratik olmayan cumhuriyetin bir nevi garnitürü olunca, toplum mühendisleri eliyle halkı eğip, bükmek hatta bu de yetersiz geliyorsa darbelerle kafalarına vurmak gerekir, zira bu halkı serbest bırakırsan kız misali ya davulcuya kaçar, ya zurnacıya, peki 80 yıldır istediği gibi kafa göz kıran bu demokrasi özürlü cumhuriyetin bekçilerinin hiç mi kabahati yok ki, 80 yıldır adam edememiş bu kız milleti de, davulcuya/zurnacıya kaçmasın diye ikidebir kafasına vurmak icap ediyor, olmadı yargı darbesiyle çelme takılıyor, bu nasıl bir zihniyettir, bu nasıl bir cumhuriyettir ki, halkını üstünde psikolojik harp dahil her türlü toplum mühendisliği uygulamaları icra edilir de bir türlü adam edilemez!

    ayrıca birde olur olmaz yerlere hatta en başta TBMM’nin duvarlarına yazılan bir deyiş var “HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” diye, acaba bu yazı sizce bir duvar süsü mü olmaktadır.

    uzatmayayım, size bir soru sormak istiyorum,

    kabahat bu kalın kafalı(!) ve %60 ı aptal olan (!) halkımızda mı? yoksa onu 80 yıldır onu bir türlü adam edemeyen bu cumhuriyetin zorba aydınlarında mı?

    şayet cevabınız birinci şık ise o halde ikinci sorum, bu halkı adam etmek için daha ne kadar kafasına vurmayı düşünüyorsunuz? (ister yargının tokmağı, ister askerin dipçiği farketmez, ancak anladığım kadarıyla size göre de yargı zapt edildiğine göre sizin tercihiniz asker dipciği olmaktadır) saadete gelelim, daha ne kadar dipçiği kafamızda estirmeyi düşünüyorsunuz ve bu kafa ile 21nci yüzyıla ait olduğunuzu düşünebiliyor musunuz?

  52. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 20, 2010 | Reply

    Mehtap Hanım’a anlayışla yaklaşalım.

    Demek istiyordur ki;

    Cumhuriyet diye bir şey var.

    Özel bir anlamı var yalnız bunun bizim için:

    Akıl, bilim, çağdaşlık, uygarlık, aydınlık, özgürlük, bağımsızlık, halkçılık, devrimcilik, ilericilik … yani Türk Milleti için iyi, doğru ve güzel vb. ne varsa hepsini içerir.

    Şimdi karar vereceğiz, bunu koruyalım mı, yıkalım mı?

    Halkımızın eğitim ve düşünce düzeyi ortada.

    Ve “demokrasi”nin gerçek anlamıyla işleyebilmesi için herşeyden önce “cumhuriyet”in, yani aydınlanma, çağdaşlaşma vb.nin gerçekleşmesi gerekir.

    Oysa iç ve dış güçlerin cumhuriyet kurulduğundan bu yana sürdürdükleri sinsi ve sistemli tuzakları yüzünden bu “gerçekleşme” yazık ki halen başarılamadı.

    Halkımız -çoğunluk olarak- ne aydın olabildi, ne de çağdaş.

    Cumhuriyeti kuran gücün (TSK) bunu gerçekleştirmek gibi bir görevi var.

    Cumhuriyetin kuruluşu nasıl demokratik yollardan olmadıysa, gerçekleşmesi de bu yoldan olamaz.

    Demokrasi için öncelikle aydın ve çağdaş bir “demos” gerekir.

    Bu yoksa insanlar “demokrasi” adı altında gerici ve çağdışı politikalara kolaylıkla yönlendirilirler.

    Çünkü ilerletmek zor, geriletmek kolaydır.

    TSK, Aydınlanmanın ve Çağdaşlığın Öncüsü olmayı, Ulu Önder’in direktifleri doğrultusunda, yılmadan sürdürecektir.

    Bilmem anlatabildim mi?

  53. Yazan:oky Tarih: Eyl 20, 2010 | Reply

    evet çok rahat uyuyorum. satın alınmış bir oy değil çünkü benimkisi . evetin beyazına kömür sürdürmedim. demokratik olarak önlerindeki tek engel olan yargıyı ortadan kaldıranlara hayır dedim. üm maddeleri tek tek okuyup hayır dedim. demokrasi demokrasi deyip dokunulmazlık hakkında bir kelime etmeyenlere hayır dedim. sadece süslemelerle 12 eylül anayasasını yok ettik diyenlere hayır dedim.
    şimdi ben soruyorum bütün maddeleri tek tek okumadan, oyların resmen satın alındığını göre göre,değişikliklerin gerçekten demokrasiyi getirdiğini sanarak kasanın üsütündekileri görüp altında ne olduğunu bilmeden evet diyenler siz rahat uyuyabiliyormusunuz???

  54. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Eyl 21, 2010 | Reply

    Oky bey çok haklısınız. Evet oyu vermek için Akp’den aldığım kömürler kombiyi bozdu. Bunun hesabını kim verecek?

  55. Yazan:Ahmet Demir Tarih: Eyl 21, 2010 | Reply

    Hakikaten ben de paso AKP’ye oy atıp duruyorum. Şunun bir faydasını görelim bari yahu. Kömür olsada da makarna falan alırız 2-3 paket atarız kenara.. Nereye başvuruyorduk?

  56. Yazan:ali duman Tarih: Eyl 21, 2010 | Reply

    bu halkı daha ne kadar aşağılayacaksınız.

    oy’unu sattığını iddia edersiniz,

    bidon kafalı yaparsınız,

    göbeğini kaşıyan ayı yaparsınız,

    el insaf ya hû.

    bence öncelikle halkı aptal sananlar zihniyetlerinde bir devrim ve dönüşüm yapmaları gerekiyor.

    bu büyük yanılgıyı kendine düstur edinmişler, öncelikle halkın aptal olmadığından başlamalılar, hem mantıklı olanı, hemde erdemli olanı budur.

    bu zihniyet değişimini yapabilecekseniz, görecekseniz bir çok şey kendiliğinden düzelmeye başlayacaktır, hadi kolay gelsin ve 21nci yüzyıla hoşgelmeler ola.

  57. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 13, 2010 | Reply

    Yukarıdaki yorumları oldukça dikkatli bir şekilde okudum hepsinin kendisine göre eğrileri de var doğruları da ,hepimizin bildiği bir Ata sözü var “Beş parmağın beşi bir olmaz”.Sene 1982 gün 12 Eylül Anayasası’nın oylandığı yanılmıyorsam bir pazar günü yer,Ankara Keçiören Lisesi oyumu kullandım tabi ki HAYIR(Mavi Oy).Ertesi gün sonuçlar açıklandı % 92 EVET, %08 HAYIR.Şimdi soruyorum 12 Eylül 2010 Pazar günü EVET verenlere, eğer 1982 Anayasasına EVET dediyseniz,bugün o Anayasa’nın güya önemli maddelerini değiştiren Anayasa Referandumuna da neden EVET diyorsunuz.1982’de doğmayanlar ve/veya yaşları tutmadığı için oy kullanamayan ve bugün 2010 yılında EVET diyenlerden bir ricam var yukarıdaki sorumu bablarına,annelerine,abilerine,ablalarına ,bütün akrabalarına,dostlarına,arkadaşlarına sorsunlar.Aldıkları cevap eğer onları tatmin ediyor ise yukarıda bütün yorumcuların yapmış oldukları bütün değerlendirmeleri yürekten kutluyacağım.Ancak soruyu sorduklarında ,kendilerine cevap verenlerin kaç tanesinin konuşmasına”Ama,fakat,ancak “v.b kelimeleri kullanarak başlayıp başlamadığına da dikkat etmelerini rica ederim.Bütün yorumların cevabı bu verilen cevaplardan çıkan sonuca bağlıdır.Kalın sağlıcakla veselam…

  58. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 13, 2010 | Reply

    utanmadan 12 eylül diyorsunuz hala. bu anayasanın 12 eylülle ne alakası var ne de güzel kullanıyorsunuz ihtilali.kenan evren yargılansa ne olur yargılanmasa ne olur.karşınızdaki HAYIR diyenleri ne zannediyorsunuz da yutturmaya çalışıyorsunuz.madem çok samimiydi sevgili başbakanınız madde madde getirseydi önümüze referandumda neden öyle yapmadı? 2 maddeyi geçirmek için ne de güzel kullandı üstüne de ağladı?evet sayın Mehmet Yılmaz, midem bulandı!

  59. Yazan:logic Tarih: Eki 13, 2010 | Reply

    12 Eylül’le hesaplaşılır mı bilmiyorum, görücez. Sanırım şu an açılan davaların tel elde toplanılması sürecindeyiz. Daha sonra tek bir dava açılacak heralde. O zaman görürüz ne kadar hesaplaşılacak. Bir arkadaş Kenan Evren’i yargılasak ne olur, yargılamasak ne olur demiş. Çok şey olur. Her şeyden önce 12 Eylül mağdurları ne istiyor o önemli. Senin, benim isteğim çok da mühim değil. Milyonlarca insanın hakkı aranacak açılacak davada. Bundan daha önemli ne olabilir. Kenan Evren bu yaştan sonra hapse girmez tabi ama mahkemede “suçlu” damgası yemesi, bu ülke tarihinde dev bir adımdır.

    Bu anayasa değişikliğinin en büyük nedeni yargıda yapılan değişiklikler şüphesiz. CHP, mecliste her şeye karşı çıkmasaydı zaten diğer maddeler referanduma gerek kalmadan Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırdı. Biz de yargıyla ilgili değişiklikleri oylardık sadece. Kemalistler mecliste her şeye karşı çıkarak buna engel oldular, şimdi çenelerini kapamalarında fayda var zira referandumda her şeyi oylamak zorunda kalmamızın sebebi kendileri.

    Yargı bugüne kadar Kemalistlerin elindeydi. Artık bu değişecek. Yargı toplumun tüm kesimlerini yansıtacak şekilde demokratikleşiyor. AKP’nin eline geçiyor yorumu ise zırvadan başka bir şey değil. İstediğiniz kadar bu yalanları zırvalamaya devam edin, bir şey değişmeyecek. bu ülke artık demokratik bir yargıya kavuşma yolunda ilk adımı attı. Kemalistler kaybetti.

  60. Yazan:Suat Sağlam Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    MEHMET YILMAZ’A CEVABIMDIR:
    Ben de 12 Eylülden beri niye uykularım kaçtı diye DERİN DÜŞÜNCE içindeydim muhterem.Sağ ol sayende öğrendim nedenini.
    Bazıları 12 Eylül anayasasının daha önce 17 defa değiştirildiğini söylese de ben sana inanacağım.Ama sadece tek bir sorum var:
    Sahiden mi yazdığın gibi düşünüyorsun?
    Cevabın “evet” ise,
    sana inanamam:)
    “hayır” ise inandım gitti…Maksat ticaret olsun yaw:)
    Ben bu Mehmet Yılmaz’ı da Tarafçılar gibi sevdim.Sevesim gelmiş işte:)
    Eşeğim de ondandır.

  61. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    Gerçek adını yazmayan logic, modaya uyuyorsun galiba, hepinizin ağzında demokrasi,özgürlük,bağımsızlık sözcükleri…Demokrasiyi sizden mi öğreneceğim? Yargı Kemalistlerin elinden çıkacaksa cemaatin eline geçecek böylece. Peki o zaman o çok kullandığınız demokrasi kelimesinin nasıl anlamı kalacak? Demokrasi,cemaatin elinde olunca mı demokrasi oluyor? Sizin demokrasi anlayışınız nedir çok merak ediyorum. Bir de demişsin ki cumhurbaşkanı onaylardı maddeleri, referanduma gerek kalmazdı chp karşı çıkmasaydı. Bu ülkede şu anda demokrasi olduğu için chp karşı çıktı. Bu ülkede demokrasi olduğu için referanduma gitti. Cumhurbaşkanının direkt olarak,halkın görüşünü almadan maddeleri anayasaya geçirmesi mi demokrasi? Evet bu ülkede öyle bir demokrasi var ki, bu ülkede Allahtan chp var ki sade vatandaşa da zorla olsa görüşleri soruluyor…Ama sizin anlayaşınızdaki demokrasi geldiğinde burada rahat rahat yorum bile yazabilecek misin acaba?

  62. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    Gerçek adını yazmayan logic, modaya uyuyorsun galiba, hepinizin ağzında demokrasi,özgürlük,bağımsızlık sözcükleri…Demokrasiyi sizden mi öğreneceğim?

    Gerçek adımı bu ülkeye demokrasi geldiği gün yazarım. Sırf askerlik hakkında söylediklerimden ötürü halkı askerlikten soğutmakla suçlanabilirim mesela. e tabi sizin tuzunuz kuru. Ne de olsa resmi ideolojiyi savunuyorsunuz burada. bir şey olmaz size nasılsa. Demokrasiyi benden mi öğrenirsiniz yoksa kitaplardan falan mı bilmem ama ne olduğunu henüz anlayamadığınızı görüyorum yazdıklarınızı okuyunca.

    Yargı Kemalistlerin elinden çıkacaksa cemaatin eline geçecek böylece. Peki o zaman o çok kullandığınız demokrasi kelimesinin nasıl anlamı kalacak? Demokrasi,cemaatin elinde olunca mı demokrasi oluyor? Sizin demokrasi anlayışınız nedir çok merak ediyorum

    Aslında yazdıklarınızın içinde saklı cevabı. Yargının, Kemalistlerin elinde olması sizi rahatsız etmiyor mu? Anlaşılan etmiyor. Varsayalım ki Cemaat’in eline geçiyor yargı, Kemalistlere sesini çıkarmayan biri Cemaatçiler’e hangi hakla sesini çıkarabilir? Siz önce bir eşit davranmayı öğrenin. Yargının Kemalistlerin elinde olmasına sesini çıkarmayan biri zaten demokrasiden nasibini almamıştır. Siz önce Kemalist yargıyı eleştirin, ondan sonra sizinle demokrasiyi konuşuruz.

    Yargının cemaatin eline geçtiği falan yok. Bu toplumda nasıl insanlar varsa, yargıda da öyle insanlar olacak bunan sonra. Kemalistler mi var, yargıda da olacak, Cemaatçiler mi var, yargıda da olacak, Liberaller mi var, yargıda da olacak. İşte demokrasi bu. Bir de sizin gibiler hayali düşmanlar üzerinden yaşamaya bayılır. Cemaatçilerin yrgıyı ele geçirmeye çalışmadığını ispatlamak nasılsa mümkün değil. E al sana düşman. İdeolojik yetersizliklerini böyle hayali düşmanlarla savaşarak kapatmaya ışıyorsunuz, ama nafile. Sizin devriniz kapandı.

    Bir de demişsin ki cumhurbaşkanı onaylardı maddeleri, referanduma gerek kalmazdı chp karşı çıkmasaydı. Bu ülkede şu anda demokrasi olduğu için chp karşı çıktı. Bu ülkede demokrasi olduğu için referanduma gitti. Cumhurbaşkanının direkt olarak,halkın görüşünü almadan maddeleri anayasaya geçirmesi mi demokrasi? Evet bu ülkede öyle bir demokrasi var ki, bu ülkede Allahtan chp var ki sade vatandaşa da zorla olsa görüşleri soruluyor…Ama sizin anlayaşınızdaki demokrasi geldiğinde burada rahat rahat yorum bile yazabilecek misin acaba?

    Ne demokrasisinden bahsediyorsunuz siz ya ? Hangi ülkede yaşıyorsunuz siz ? Anayasayı askerin yaptığı yerde demokrasi mi olurmuş ? Yargısı Kemalizm denen ucube ideolojinin elinde tutsak bir ülkede demokrasi mi olurmuş ? Bu ülkeye demokrasi henüz gelmedi. Sizi kandırmışlar ya da öyle olduğuna inanmak istiyosunuz. Eleştirinize gelince Cumhurbaşkanı canının her istediğini onaylamıyor. Mecliste 367 (yanlış bilmiyorsam) oy alanları direkt onaylayabiliyor. Farkında mısınız bilmem ama meclis halkın iradesini yansıtan kurum, demokrasinin uygulama aracı. 367 oy alan bir yasa zaten halkın evetini almış demektir.

    Burada rahat rahat yorum yapabiliyorum çünkü bu sitenin sahipleri özgürlükçü. Ama bu sitenin aksine yüzlerce sitede burada yazdıklarımı yazsam Kemalistler, Ülkücüler ana avrat küfrederlerdi. Sahi siz neden buradasınız ? Kemalist arkadaşlarınızın arasında daha mutlu olurdunuz ?

  63. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    sn.zeynep müge karadağ,

    allahtan chp var, iyiki var, hem de iyiki 85 yıldır var.

    85 yıldır var olduğu için:

    ülke tarihi darbelerden geçilmiyor,
    ülke tarihi katliamlardan geçilmiyor,
    ülke tarihi faili meçhullerden geçilmiyor,
    ülke tarihi banka soygunlarından geçilmiyor,
    ülke tarihi ergenekonlar, jitemlerle bezeli,
    ülke tarihi sivas madımakla, kahramanmaraşla, çorumla, malatya katliamlarıyla kanla yazılmış,
    ülke tarihinde istiklal mahkemesi var 10.000 bin idam verilmiş, kararlar hala gizli, çünkü ortaya çıkarılmasından utanılıyor.

    chp olduğu için, 6-7 eylül utancı var, edirne yahudi tehciri utancı var, tan matbaasının yakılması utancı var, kanlı 1 mayıs var, kanlı pazar var…

    var oğlu var. (unuttuklarım için kusura bakmayasınız)

    bir de chp olmasaydı ne yapardık bilemiyorum.

    biliyorum şimdi chp iktidarda değildi vs. diyeceksiniz, hiç zahmet etmeyin cevabınızı vereyim, 2002’ye kadar chp, her daim bu ülkenin gizli iktidarıydı, zaten derdiniz de burda başladı akp geldi ve gizli iktidar olma haliniz sona erdi, kuyruk sıkıştı, ergenekonlar, jitemler, çeteler sökün etti, daha neler sökün edecek neler neler, bekleyin göreceksiniz, göreceğiz…

    tabiki akp burada yetersiz kalmakta, korkak davranmakta, ergenekonu belli bir yerde durdurdu, jiteme ise hiç başlayamadı bile, asker korkusu hala devam ediyor, bunun yanında kemalizmin ve chp’nin arka bahçesi olan yargıya olan güvensizlikte var, ancak zamanla hepsi aşılacak, halk bunu gördü, bu yeter.

    hani chp’nin Dersimde astığı alevi dedesi seyh rıza vardı ya (bilmem astıklarınızı hatırlar mısınız); idam sehpasında yüzünüze haykırmıştı;
    “ben sizin yalanlarınızla, dümenlerinizle baş edemedim bu bana ders olsun, siz de bana diz çöktüremediniz bu da sizi ders olsun” işte bu çığlık şimdi yerini buldu, sanmıştınız ki seyh rıza’nın çığlığı sonsuza kadar havada kalacak, kalmadı işte, kalmıyor demek ki. haklı olanın çığlığı eninde sonunda yerini buluyor(muş).

    yargının kemalizmin elinde olduğuni itiraf etmişsiniz, bu itirafınız için teşekkürü hak ediyorsunuz, zira biz yargının bir ideolojinin esareti altında olmasına karşıydık, işte bu yüzden yapılan değişikliklere destek verdik, ancak ne var ki kemalizmin elinden cemaatin eline geçmekte olduğunu idddia etmektesiniz, yani 85 yıldır sevr hortluyor iddianız da vardı ya bilmem hatırlar mısınız? hayatınız içi boş iddia ve komplo teorileriyle dolu, yani diyorsunuz ki “yargı cemaatin eline geçecek ise kemalizmin elinde kalsın” peki bunu demek yerine yargının, gerçekten tarafsız ve bağımsız olmasını niye istemiyor, bunun için niye mücadele etmiyorsunuz, doğru olanı bu değil mi? kemalist mollaların elinde olan bir yargı, yargı mıdır? sizce, yoksa bir ideolojinin değirmenine su taşıdığı açık değil midir? niye bağımsız ve tarafsız bir yargıyı savunamıyorsunuz? bu konuda elinizi tutan mı var? yoksa özgür düşüncelerinize prangalar mı vuruldu? sakın bu prangalar bir darbe mantığının sonucu olmasın, işte demek ki tarihi darbelerle bezeli bir ülkenin vatandaşı olmak böyle prangalı zihniyetler yaratıyor.

    zihninizdeki kemalizm prangalarını sökün atın, özgürleşin, herşeyin başına kemalizmi getirmektense herşeyin başına demokratikliği getirin, zira kemalist devlet olmaz, kemalist devletin hümeynist devletten farkı yoktur, kemalist devlet olmak demek kemalist yargı, kemalist ordu, kemalist bürokrasi gibi ideolojik taraf olmayı beraberinde getirir, bu ülkenin kemalist bir anayasası var, tıpkı iranın humeynici anayasası gibi bir şey bu aslında, ıran da ideolojik devlet, türkiye de ideolojik bir devlet, oysa yaşadığımız bu çağ artık ideolojik devletleri kaldırmayacak kadar gelişkin demokratlık seviyesine ulaşmıştır, sizin atanızın dediği gibi muassır medeniyetler seviyesine çıkabilmek ancak ve ancak demokratik devleti oluşturmakla mümkün, bunun aksi çin gibi, iran gibi, suriye gibi kalmaktır, yok onlar gibi kalalım diyorsanız, o da bir düşüncedir, tartışırız, oylaşırız, sandık karar verir, bu millet sizin sandığınızda çok daha gelişmeye ve ilerlemeye açıktır, sizin sandığınızdan çok daha fazla demokratikleşmeye gönüllü ve sevdalıdır, ah birde siz anlayabilseniz bunu, hala bu halkı küçümseme, aşağılama, bidon kafalı sayma hastalığından kurtulmamakta ısrar etmekteki inadınızı anlayabilmiş değilim.

    sorular :
    şu chp olmasaydı seyh rıza’yı kim asacaktı?
    şu chp olmasaydı tan matbaasını kim yakacaktı?
    şu chp olmasaydı 27 mayıs darbesi nasıl olacaktı? menderesler nasıl asılacaktı?
    şu chp olmasaydı takrir-i sukun’u kim çıkaracaktı, kürtleri ülke sathına yaymak için kim tehcire (sürgüne) tabi tutacaktı?
    şu chp olmasaydı 1935 yılında yaptığı kongrede nazi almanyasını model ülke olarak kim alacaktı?
    şu chp olmasaydı mustafa suphi’leri, sabahattin ali’leri kim katledecekti, nazım hikmetleri kim zindanlarda çürütecekti?
    şu chp olmasaydı “bu ülkeye komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz”i kim diyecekti?
    şu chp olmasaydı ergenekona kim avukat olacaktı?
    şu chp olmasaydı alevilerin oyunu kim alacaktı? hem alevilerin oyunu alıp, hemde alevilerin hakları için 3 maymunu kim oynayacaktı?
    şu chp olmasayadı 16 adet banka hortumlamasına kim hangi ana muhalefet sus-pus olacaktı, 3 maymunu oynayacaktı?
    şu chp olmasaydı 17.500 faili meçhule kim sessiz kalacaktı, fıratın ötesine gidemeyecek hale kim gelecekti?

    (bu ülkenin gerçekte bölücü partileri chp ve mhp’dir, zira fıratın ötesine geçemeyecek kadar bu ülkeyi zihinlerde bölmeyi başarmışlardır, ancak daha ötesine geçit verilmeyecektir, buna ne türk ne de kürt halkları izin vermeyecektir, yani kısaca “faşizme geçit yok”)

  64. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    şu anda zaten askerler içerde.cumhuriyetçiler içerde.merak etmeyin ismininizi yazsanız size hiçbirşey olmaz.demokrasiyi ben sizin abilerinizden ya da ablalarınızdan öğrenmedim.demokrasiyi tek bir görüş dışında başka görüş kabul etmeyen yobazlardan öğrenmedim.demokrasiyi ben platondan,aristotelesten,rousseaudan, atilla ilhandan,atatürkten öğrendim.kemalist sitelerde de yazı yazabilirim burada da yazabilirim.hani demokrasiyi savunuyorsunuz ya burda neden yazmamı istemiyorsunuz?kemalizm ucubeyse,sizin anlayışınız ortaçağ anlayışıdır,ilkeldir.ya da beyniniz başarılı bir şekilde yıkanmıştır.demokrasi getireceğini söyleyen başbakanın çiftçiye ne dediğini biliyoruz.yani başkalarının söylediklerini hazmedemeyen bir başbakan mı demokrasi getirecek?buna mı inanıyorsunuz?karşıt görüşlere dayanamayan,referandumda hayır diyenlere darbeci diyen,bitaraf olan bertaraf olur diyen bir başbakan demokrasiden bahsediyor ve siz de bunu savunuyorsunuz.hiç samimi değil,üzgünüm…bu arada kemalizme ucube diyorsunuz da,sizin çok bayıldığınız demokrasiyi de bu ülkeye kemal atatürk getirmiştir.şu an burada yazabiliyorsanız bu onun sayesindedir.ve ucube diyorsanız bu nankörlüktür…

  65. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    sayın ali duman ve diğerleri,fikirlerinizin değişmeyeceğini biliyorum. ben hiç bir zaman kemalistim diye ortalıkta gezmedim.çünkü kemalizm o kadar güzel ve mükemmel bir anlayıştır ki insanlara layık değildir,bu yüzden gerçekten kemalist olmayı kimse başaramamıştır cumhuriyet tarihinden beri.ben sizin ve sizin gibilerin yaptığı nankörlüğü hazmedemiyorum.bir millet geçmişini,tarihi bu kadar kolay unutamaz.siz atatürke şükredeceğiniz yerde oturup küfrediyorsunuz.bu kadar nankör olmayın.sizi kandırıyorlar gözünüzü karatmışlar.DEMOKRASİ,işte sorun bu kelimede. bu kelimenin içi o kadar dolu ve umut verici ki buna kanıyorsunuz.amerikalılar sovyetler dağıldıktan sonra orta asya ülkelerine ve ukraynaya demokrasi götürüyoruz diyip(ırakta olduğu gibi)orada bir emperyalizm süreci başlattılar kültür emperyalizmiyle başladı bu.ve şimdi oraların insanları aç,cepleri boş.işte şu anda ülkemizde de yapılan budur.küçük çaplısıdır.neyse,biraz tarih okumanızı öneririm.çünkü tarihten ders alınmazsa tarih tekerrür eder.demokrasi kelimesine kanmayın.chp mükemmeldir demedim.iyiki chp var ki demokrasi ortamı yaratılabiliyor demek istedim çünkü demokrasi tek parti görüşüyle olmaz siz demokrasi uzmanlarının da bildiği üzere…tekrar tavsiye ediyorum, biraz tarih okuyun ve biraz farklı görüş okuyun.zira farklı görüşlere açık olmazsanız, demokrasiyi, önce zihninizde başarmanız gereken düşünceyi, anlayamazsınız…

  66. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    ali duman beyefendi,siz hangi cesaretle mustafa kemal atatürkü,humeyni yobazıyla bir tutmaktasınız?atatürkün kurduğu chp ile şimdiki chp bir değildir 100 yıl öncesinde mi yaşıyorsunuz?size akepe anlayışı müstahaktır.midem bulanmaktadır.düşünemeyen beyinler mahkum olmaya mecburdur…

  67. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    demokrasiyi ben platondan,aristotelesten,rousseaudan, atilla ilhandan,atatürkten öğrendim

    ilk 4’üne bir şey demek istemiyorum ama demokrasiyi Atatürk’ten öğrendiyseniz vay halinize. Pek bir şey öğrenememişsiniz demek ki.

    .hani demokrasiyi savunuyorsunuz ya burda neden yazmamı istemiyorsunuz?

    E aynı zırvalıkları duymaktan usandım, bıktım da ondan. Sizin gibilerin olduğu sitelerden köşe bucak kaçıyorum. Bunu da demokrasiyle bağdaştırmayın artık.

    kemalizm ucubeyse,sizin anlayışınız ortaçağ anlayışıdır,ilkeldir.ya da beyniniz başarılı bir şekilde yıkanmıştır

    tabi Kemalizm olmazsa geriye bir Orta Çağ kalıyor değil mi ? Milli Eğitim Sistemi’nde size Orta Çağ’ın ne kadar kötü bir çağ olduğunu belletmişler, tekrarlayıp duruyosunuz. Bugünkü demokrasinin temellerinin atıldığı bir çağdır aynı zamanda. Pek çok temel hak Orta Çağ’da kazanılmıştır. Bunları bilmezsiniz, tüm çağa gerici der durursunuz.
    Doğru benim de beynim yıkanmıştı Kemalizm’le her Türkiye vatandaşı gibi, çok şükür ki farkedip, gerçeği öğrenme yoluna gittim. Ya siz ? Hala acınası bir Kemalist’siniz. Gerçekleri öğrenmeye de niyetiniz yok.

    karşıt görüşlere dayanamayan,referandumda hayır diyenlere darbeci diyen,bitaraf olan bertaraf olur diyen bir başbakan demokrasiden bahsediyor ve siz de bunu savunuyorsunuz.hiç samimi değil,üzgünüm

    Başbakanı savunduğum kadar, eleştiririm de. Sizin gibi her dediğine sırf o dediği için eleştiren biri değilim. Kabul edin etmeyin, muhafazakar bir parti, bu ülkenin demokratikleşmesinde en değerli katkıyı yapmıştır. İstediğiniz kadar bağırın, tepinin bu böyle.

    bu arada kemalizme ucube diyorsunuz da,sizin çok bayıldığınız demokrasiyi de bu ülkeye kemal atatürk getirmiştir.şu an burada yazabiliyorsanız bu onun sayesindedir.ve ucube diyorsanız bu nankörlüktür…

    Atatürk bu ülkede Cumhuriyet’i getirdi, demokrasiyi değil. Siz ikisini aynı şey sanıyorsunuz heralde. Bir de atıp tutuyorsunuz şöyle bilirim, böyle bilirim diye. Demokrasiye geçiş adımlarından biri olan çok partili rejime 3 ay dayanabilmiş biri Mustafa Kemal. Daha fazlası zaten bu sitenin konularında fazlasıyla var. Konuyu saptırmayalım.

    Bir de bugün burada yazabiliyorsam, bu 2004’te çıkarılan AB’ye uyum yasaları sayesinde. Kemalizm’e kalsa ne olduğu ise tarihte açıkça görülüyor. Biraz tarih okusanız ? Gerçek olanını tabi uydurma olanını değil.

    Nankörlük ? Hastalıklı bir anlayışla bu ülkenin insanlarını zehirleyen bir ideolojiye de, onun sahibine de bir minnettarlığım yok, olamaz.

  68. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    atatürk cumhuriyeti kurmuştur demokrasinin de temelini atmıştır.o dönemde olağanüstü hal olduğu için 3 ay dayanabilmştir çok partili sistem.ikincisi,demokratik olmadığınz için zırvalık kelimeleri kullanıp kabalaşıyorsunuz çünkü farklı görüşe hazmedemiyorsunuz.üçüncüsü,ben geçen sene ortaçağ edebiyatı adında bir ders aldım ve emin olun siz bana o dönemi anlatamazsınız.evet temeller ortaçağda atılmıştır fakat şunu bilmeniz gerekir ki ortaçağ 1000 yıllık bir süreçti ve demokrasi temelleri son dönemlerinde atılmıştı ki bu da rönesansın başlangıcına denk gelir yani 1000 yıllık bir süreçse bunun neredeyse 600-700 yılı kilisenin ve DİNİ KULLANANLARIN hakimiyetinde geçmiştir.dördüncüsü akepe atmış diyorsunuz en büyük adımları.evet açılım denen saçmalık ve içi boş kavram ayrıca sadece gündem yaratmak amacıyla kullanılmış kavram demokrasiyse ona bir lafım zaten olamaz:)ayrıca ilk dördünü kabul ediyorum diyorsunuz da onun için de atilla ilhan da var ki rahmetli kemalizmi türkiyede en iyi anlayan kişydi.kısacası ezbere konuşmayın Sayın Logic.

  69. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    o dönemde olağanüstü hal olduğu için 3 ay dayanabilmştir çok partili sistem

    en büyük resmi yalanlardan biri de bu. olağanüstü halmiş. bu ülkede ne zaman olağanüstü hal olmadı ki. “zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde” diye başlarlar sonra bütün pisliklerini kapatırlar.

    ikincisi,demokratik olmadığınz için zırvalık kelimeleri kullanıp kabalaşıyorsunuz çünkü farklı görüşe hazmedemiyorsunuz.

    E siz yıllarca o ideolojinizi bana dayatırken hiç acımadınız, şimdi ben de size nazik olamıycam kusura bakmayın.

    .üçüncüsü,ben geçen sene ortaçağ edebiyatı adında bir ders aldım ve emin olun siz bana o dönemi anlatamazsınız.evet temeller ortaçağda atılmıştır fakat şunu bilmeniz gerekir ki ortaçağ 1000 yıllık bir süreçti ve demokrasi temelleri son dönemlerinde atılmıştı ki bu da rönesansın başlangıcına denk gelir yani 1000 yıllık bir süreçse bunun neredeyse 600-700 yılı kilisenin ve DİNİ KULLANANLARIN hakimiyetinde geçmiştir.

    aferin size. okumaya devam edin.

    evet açılım denen saçmalık ve içi boş kavram ayrıca sadece gündem yaratmak amacıyla kullanılmış kavram demokrasiyse ona bir lafım zaten olamaz:)ayrıca ilk dördünü kabul ediyorum diyorsunuz da onun için de atilla ilhan da var ki rahmetli kemalizmi türkiyede en iyi anlayan kişydi.kısacası ezbere konuşmayın Sayın Logic.

    ilk dördünü kabul ettiğimi nerden çıkardınız, görüşleri hakkında genel bilgi sahibi olduğum kişiler ilk 4’ü. Bu nedenle itiraz etmedim. Yoksa hepsi için itiraz edecek noktalar var. Aristo köleliği savunurdu mesela. Adamı bu nedenle demokrasi karşıtı ilan edecek halim yok ama. Adam demokrasi çağında yaşamamış.

    Kemalizm’i yeterince biliyorum ben sayın Zeynep Müge Karadağ 🙂

    Tam da o yüzden ilaçlarımı alıp, tedavi oldum. Ha hastalıktan kurtulmanın yolu, hasta olduğunu kabul etmekten geçiyor. Taraf falan okuyun, iyi gelir.

  70. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    1.bu ülke en son kurtuluş savaşından sonra olağanüstü hal ilan etmiştir o dönemle bu dönemi karşılaştırmayın.2.önce nazik görünüp sonra nazik olamıycam demek riyakarlıktır hazımsızlıktır.3.teşekkür ederim en azından okuyorum kendim öğreniyorum kulaktan dolma bilgilerle yaşamıyorum.4.aristo ilkçağda yaşamıştır ve ilkçağ klasik çağ diye geçer ve bu dönemde esasen demokrasi kelimesi çıkmıştır hatırlatırım demokrotistan gelir.ilkçağ filozofların çağıdır.yani düşünce çağıdır.5.taraf da okuyorum zaman da okuyorum cumhuriyet de okuyorum bilirsiniz siz demokrasiyi savunduğunuz için,her görüşü okumak gerekir.6.beni baydınız

  71. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    “…atilla ilhan da var ki rahmetli kemalizmi türkiyede en iyi anlayan kişydi.”
    (zeynep müğe karadağ)

    sn. zeynep müge karadağ,

    ne yazıkki uluslararası bir mesele olmadığı için hastalıklı bir zihniyet olan ittihatçı kemalizme halen bir ilaç icat edilemedi, ancak sanırım ki yakında bu da gerçekleşecek.

    güzel şiirleri olmasından dolayı iyi bir şair sayabileceğimiz atilla ilhan’ın kemalizm anlatımı tam bir fiyaskodur ki, o fiyaskoya sizin bayılıyor olmanıza şaşmamak gerek, zira bu bir meşrep meselesi ve siz bu meşrebe çok yatkınsınız.

    nasıl iyi bir anlatımdır ki o misal mustafa suphilerin katledilmesi kelimelere taklalar attırılarak, pardon ne kelimesi hakikatlara taklalar attırılarak şöyle ifade edilmektedir. “MUSTAFA SUPHİLER ÖLDÜRÜLDÜ, AZ KALSIN MUSTAFA KEMAL DE ÖLDÜRÜLECEKTİ” pes yani pes, hakikat ancak bu kadar ters yüz edilebilinirdi, kurtla kuzu ancak bu denli eşit tutulabilinirdi.

    bilmem anlatabildim mi, şu ezberlerinizi yeni bir gözden geçirseniz diyorum, zor değil üstelik bu bilgi çağında hiçte zor değil, bilgi bir tuşa basmak kadar elimizin altında.

    kolay gele, selamlar.

  72. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    sn. müge hanım,

    hala inatla chp’nin varlığından onur duyuyorsunuz, bu ülkeye 25 yıl TEK PARTİ DİKTARTÖRLÜĞÜ yapmış partiden birtek bu ülkede onur duyulabilirdi, ne yazıkki o ülke de bizim ülkemiz.

    demokrasi chp’nin üzerine demirbaş mıdır ki? iyike var da demokrasi olabiliyor, hormonlu görüş sahipleri nedense hep sizin cenahtan çıkıyor, tek parti utancını yaşamış, yaşatmış bir parti en azından, ismini değiştirir, yeni bir sayfa açar, halkına karşı bir ÖZELEŞTİRİ verir, nerdeeee, bunları yapabilmek için DEMOKRASİYİ içleştirmek gerek, özümsemek gerek, nazi almanyasını örnek alan, bunun için 1935 yılında 6 oku uyduran bir partiden bunları beklemek abesle istigaldir.

    6 ok var, içinde ne DEMOKRASİ, ne İNSAN HAKLARI, ne HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ var, oysa bugünümüzde bunlar olmazsa olmazıdır, 21nci yüzyılı yakalamanın.

    sizden bunu bile bekleyemiyoruz, bekleyemediğimiz için bu düşüncenin hastalıklı olduğu kanaatına ulaşıyoruz, maalesef bunun başka bir izahı yok, varsa açıklayınız, bekliyorum.

    6 oktan sonra bir kemalizm uydurdunuz, içi boş, içi boş olduğu için tutmadı, her seçimde kaybetti, kaybedinci işi DARBELERE vurdu.

    kemalizmin boşluğu onun bir ideoloji olamayacağını ortaya koyunca bu kez tatlı bir kıvırtma ile Atatürkçük Düşünce Sistemi adlandırılmasına geçildi. Ne demekse diyelim ki güzel bir şey, ancak ne varki bu güzel bir şey 1000 yıl mı sürecek, ne kadar sürecek, biz sizin içi boş 6 okunuza mahkum mu kalacağız, anayasaya darbecilerin eliyle “atatürk milliyetçiliği” yazacaksınız, peki atatürkçü olmayanlar ne olacak, anayasa sadeci sizin anayasanız mıdır?

    kemalizmin içinin kofluğundan olsa gerek, her sıkıştığınızda Mustafa Kemal isminin arkasına sığınıyorsunuz, bir kere şunda anlaşalım ki böyle ucuzluk peşinde olmayı bırakasınız da biz de enerjimizi boşuna harcamayalım zira neredeyse 50 yıldır bu içi boş tartışma yüzünden bu ülkenin enerjisi boşa harcanmaktadır.

    bakın, Atatürk tarihsel bir figürdu yaşadığı döneme damgasını vurdu, dünya da Atatürk’ü kimse tartışmıyor, herkes hakkını veriyor, Atatürk’ü tartışan ve tartıştıran sizlersiniz, Atatürk’ü ucuz siyasetinize alet eden sizlersiniz, içi boş bugüne inhisar etmeyen düşüncelerinizde sıkıştığınız yerde Atatürk’ün arkasına sığınmaktasınız, Atatürk’ü içi boş ambalajlarınıza etiket yapmaktasınız, Atatürk sizden çektiğini kimseden çekmemiştir, doğmalara savaş açmış olan Atatürk’ü doğma haline getirdiniz, onu putlaştırdınız ve bu nedenle ona en büyük ihaneti yaptınız, çünkü putlar bir gün yıkılır ve siz bu ihaneti yaptınız.

    abd, kurucusu wastingon’un fikirleriyle biz ilerleyeceğiz, ülkemizi öyle yöneteceğiz diyor mu? fransa de gaule’nin fikirleriyle yöneteceğiz, bizi onun fikirleri ilerletecek diyor mu? ama iran biz humeyniciyiz diyor, onun fikirleri esastır diyor, tıpkı bizdeki kemalistler gibi.

    atatürk tarihsel bir figürdu, ama ne yazıkki o da herkes gibi faniydi ve günü geldi öldü, aramızdan ayrıldı, bugünü görmediği için bugüne inhisar edecek, yol gösterecek fikirlerinin olması da mümkün değildi, boş yere bugüne taşımaya çalışmaktasınız, o yaşadığı tarihte kaldı, tıpkı kanuni sultan süleymanın ölmesi gibi, yavuz sultan sülaymanın ölüp gitmesi gibi. türkiyeyi 1930’da dondurup, hapsetemesiniz, türkiye bugünü 21 nci asrı yaşamak zorundadır, hele bu maksatla faşizmlerin en büyük güç kaynağı olan ulus devlet modelini inatla savunuyoruz diyemezsiniz, zira en büyük ölüm,savaş ve yıkımların olduğu dönem ulus devletlerin oluşmaya ve oluştuğu dönemlerdir (1nci, 2nci dünya savaşları v.d.)

    acaip bir tepki sizin ki irana benziyor dediğim için oysa çok daha yeni bir şey değil midir, çok savunduğunuz chp’nin başkanı başörtü için “iran modeli”ni savunmamıştır, aslında inanın ki çok isabetli bir örnektir, zira kemalizmin devlet modeli en çok humeynici iran devlet modeline benzemektedir, hatta o denli benzemektedir ki dünya da anayasasında kişi ismi geçen iki ülke vardır, biri türkiyedir, diğeri de malum olduğu üzre iran’dır, bir ihtimal maocu çin’de bu kapsamda olabilir.

    tabi size bu nesnel örnekler hiç bir şey ifade etmez, siz nesnellikten çok, sanal komplo teorileri ile ayağı yere basmayan siyasetler üretirsiniz, sıkıştığınız yerde de topu amerikaya, ab’ye, rusyaya atar işin içinden çıkarsınız, ancak ne var ki türkiye deki 17.500 faili meçhulde abd’nin, rusyanın ne ilgisi olabilir, istiklal mahkemesinde 10bin kişinin idam edilmesinde bunların ne etkisi olabilir, bence önce bir aynaya bakmak gerekir.

    doğu perinçek ve benzerleri gibi provokasyon uzmanı, toplum mühendisi, komünist ve sol görünümlü faşistlerin kafa yapısıyla gitmek bile bile duvara toslamak demektir.

    kemalizm doğu perinçeklere kalmışsa, hanefi avcılara kalmışsa vay o kemalizmin haline, cenaze namazı yakındır derim, imamı ise belli olmuştur hanefi uygundur buna. ne de olsa geçmişte takunyalı işkenceci idi solcular için, meğerse kadrolu ergenekoncu imiş, kurtla kuzu yer değiştirmiş, bu ülkeyi kurtlar sofrası haline getiren zihniyetin sonu gelmiştir, bunu görememek bir hastalık halidir, eregenekonun değirmenine halen inatla su taşımak bir hastalık halidir, sizi şifaya davet ediyorum, inanın bu zor değil.

  73. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    1.bu ülke en son kurtuluş savaşından sonra olağanüstü hal ilan etmiştir o dönemle bu dönemi karşılaştırmayın

    sizin yaşınız küçük diye bilmiyorsunuz heralde? Güneydoğu’da yıllarca Olağanüstü hal uygulandı.

    sizi baymak niyetinde eğilim ama cehaletiniz o kadar büyük ki, ama okumaya devam edin. eninde sonunda realiteyle karşılaşırsınız. Taraf okusanız bile yeter aslında. Mesela Ayşe Hür’ün tarih yazılarını okudunuz mu ? Okumadıysanız İnternet’te var. Ha bir de Osman Can’ın kitabını okuyun. Yargı konusunda cahilsiniz çünkü. Bu ülkede işlerin yargıda nasıl döndüğünü anlatıyor güzel güzel.

  74. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    ha bir de Attila İlhan o, Atilla İlhan değil.

  75. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    dünya liderlerinin bile dahi kabul ettiği,hayatını kendi ulusunun ve vatanının geleceğine,her anlamda özgürlüğüne ve iyiliğine adamış olan mustafa kemal atatürkü bu kadar yerden yere vurmanız inanılır gibi değildir.hangi görüşü savunursanız savunun benim için hiç bir önemi yoktur.her bireyin kendi değer yargıları ve inandığı doğruları olduğunu çok iyi biliyorum ve her düşünceye açığım.fakat ülkesini her anlamda bağımsızlığına kavuşturan mustafa kemali kötülemenize ve küçümsemenize tahammül etmek imkansızdır.yaptığınız ayıptır. bu tartışmanın sonu yoktur.sizi gerici düşüncelerinizle,kulaktan dolma bilgilerinizle ve at gözlüklerinizle başbaşa bırakmaktan başka seçeneğim kalmamıştır.yoksa bu cehalet karşısında istifra etmek durumunda kalabilirim. herkes için hayırlısı olsun. size “demokrasinizle” mutluluklar diliyorum

  76. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    Ne ararsın Tanrı ile aramda
    Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
    Hakikaten gözün yoksa haramda
    Başı açığa neden türban sorarsın?

    Rakı, şarap içiyorsam sana ne
    Yoksa sana bir zararı, içerim
    İkimiz de gelsek kıldan köprüye
    Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

    Esir iken mümkün müdür ibadet
    Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et…
    Senin gibi dürzülerin yüzünden
    Dininden de soğuyacak bu millet.

    İşgaldeki hali sakın unutma
    Atatürk’e dil uzatma sebepsiz
    Sen anandan yine çıkardın amma
    Baban kimdi bilemezdin şerefsiz

    NEYZEN TEVFİK

  77. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    cumhuriyetin kuruluş dönemi için siz hangi demokrasiden ve demokrasinin temellerinden söz ediyorsunuz, anlayabilmiş değilim, herhalde başka bir ülkelerden bahsediyor olmalıyız.

    türkiyenin ilk kadın sendikacısı, sosyalist zehra kosova’nın anılarında “1925-1930’lu yıllarda işçi haklarını ve sendikayı savunmak demek, ölümü göze almak demekti” diyerek, anti-demokratik o dönemi işçi ve sendikacı gözüyle çok iyi anlatmaktadır.

    sn. müge hanım,

    maksadım size çatmak ve sataşmak değil, sert bir uslubum olabilir, zira bu konularla kaybettiğimiz onca yıl nedeniyle agresifim, biz artık 21 nci yüzyıla yakışan tartışmaları yapmalıyız, geriye değil ileriye bakmalıyız, ancak ne var ki, geçmişle yüzleşmeden ve hesaplaşmadan geleceği sağlıklı kuramayız, bir müddet daha bu sertlikte tartışmalar olacaktır, ülkemiz bugün keskin bir virajı dönmekte, virajın keskinliği tartışmalarımıza da yansımaktadır, ancak sanıyorum bu tartışmalar sertte olsa yapılmalıdır ve hızlı bir geçmiş muhasebesi yapılarak geleceğe bakılmalıdır.

    merak ettim o yüzden soruyorum, chp’nin halkın sorunlarına dair üretmiş olduğu TEK BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ söyleyebilir misiniz?, malum parti için “akp düşmanlığı” dışında üretebildiği bir siyaset söyleyebilir misiniz?, “akp düşmanlığı” bir siyaset midir? böyle bir siyaset mümkün olabilir mi? türkiyenin en eski partisinin bu denli kısır -salt akp düşmanlığı eksenli- olabilmesini hiç sorgulamadan nasıl kabullenebiliyorsunuz? sahi sizce de “akp düşmanlığı” bir siyaset midir? şayet siyaset ise günün birinde akp kendini fesh ederse, boşluğu düşüp, düşmansız, amaçsız, siyasetsiz kalıp chp de kendisini fesh edecek midir?
    (soru önemli bir zihniyetin siyaset(sizliğ)inin sefilliği bu sorunun içinde ve cevabında yatmaktadır, 21nci yüzyılda türkiye bu ucubeliği ve sefilliği haketmiyor, bu ülke halkının gelişkinliği açısından çok daha verimli, çok daha çözümcü ve üretken bir muhalefet partisine layıktır ve bunu beklemektedir, zira malum fizik kuralıdır boşluklar doldurulur, mutlaka bu boşluk bir şekilde doldurulacaktır) (akp düşmanlığına harcanan enerji muhalefetin sefilliğine harcansaydı, bu ülkeye yakışır bir muhalefet oluşturulabilinirdi, malum nato kafa halen bu ülkede çok ciddi bir muhalefet sorunu olduğunu anlayabilmiş değil, sandıktan çıkan bir irade sonucu iyi kötü bir iktidar mevcut, muhalefet mi o daha 1930’larda çakılı vaziyette, hep birlikte bugüne nasıl taşıyacağız ona bakmalıyız, bu siyaset sefili muhalefet partisinin ergenekon avutaklığı gibi birçok kepazeliklerini ise hiç saymayacağım)

    selamlar.

  78. Yazan:MY Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    “Sen anandan yine çıkardın amma
    Baban kimdi bilemezdin şerefsiz”

    eveeeeet… Zeynep Müge Karadağ …. evet Zeynep hanim. BRAVO! BRAVO!

    Bu siiri bu siteye yorum olarak koymaya çalisan 1000ci kemalist olarak bir BRAVO hak ettiniz 🙂

    Bacak arasi muhafizi yaptiniz atanizi, atanizin ordusunu… çünkü sizin hayatinizda ve ninelerinizin hayatinda muhafaza edilecek yegâne sey buydu, bacak arasi… Atatürk ilkelerinin 7cisi. 7 Ok OLMALI CHP bayraginda degil mi?

    biz de bunun için kemalistleri sevmiyoruz, sizin ekipte kafa çalismiyor. Her hafta yüzlerce yorum siliyoruz kemalistlerin cinsel organlari, kemalistlerin diskilari… çünkü kemalistlerin beyinleri de bacak arasinda! ÜSTELiK DE SiZ KEMALiSTLER KENDiNiZi ELiT ZANNEDiYORSUNUZ. HALKA TEPEDEN BAKIYORSUNUZ. Aslida tepe taklak geldiniz, kafaniz bacaklarinizin arasinda.

    Fatih Altayli gibi BACAK ARASI yazarlari okuyun, bu sitede ne isiniz var? alin, altayli’nin latif bir analizi:

    ”Geçen hafta bir Haber programı izliyorum. Bir hanımefendi Türk ordusuna verip veriştiriyor. (Gülay Göktürk) Entel dantel camiada giderek “Referans” haline gelen ordu düşmanlığını seslendiren sıradanlardan biri. … Hanımefendi o ordu aslında neyi koruyor biliyor musunuz?”
    Ne yanıt vereceğini bilmiyorum. Büyük ihtimalle demokrasiden, ordunun siyasete müdahalesinden, Güneydoğu’dan falan söz ederdi. Bense ona çok kısa bir yanıt verirdim.
    Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor

  79. Yazan:logic Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    sizi gerici düşüncelerinizle,kulaktan dolma bilgilerinizle ve at gözlüklerinizle başbaşa bırakmaktan başka seçeneğim kalmamıştır.

    bugünün gericisi siz Kemalistlersiniz. Ah bir farkına varabilseydiniz. 1945’lerde tarihe karışmış olması gereken bir ideolojiyi bugünlere taşımak kabul ediyorum ki büyük başarı. Ama buraya kadarmış, artık kabul edildin, sizin devriniz kapandı.

  80. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    Atatürk’ün arkasına sığınmak gibi bir UCUZLUĞU sergilemiş oldunuz, aynen tıpkı diğer kemalist mollaların yaptığı gibi. nedir ya hû bu adamın sizden çektiği, rahat bırakın yattığı yerde, bu kadar UCUZ OLMAYIN, BU KADAR ACİZ OLMAYIN, sergilemekte olduğunuz tavır ve davranış acizliğin, ucubeliğin en üst noktaya çıkmış halidir. rahmetli kalksa yerinden YETERRRRRR, YETER DÜŞÜN ARTIK YAKAMDAN diyecek, o denli bayatladınız, bayatlattınız, yazık.

    hem anlamaktayım ki “kemalist molla”lık sizi kesmemiş, siz illa da “kemalist müftü” olmayı kafaya koymuşsunuz.

    ancak ne varki boşa zahmet etmişsiniz neyzen tevfik sizi “kemalist müftü” yapamaz, hem muhtemelen müftülük kadroları dolu olmalı, silivrinin doluluğu bunu gösteriyor, boş kadro olma ihtimalinin yüksekliği bakımından başvuru için ödp, tkp gibi sol görünümlü faşist cemaat önderi kemalist ağabeylere başvurmanızı salık veririm, benden söylemesi malum neyzen tevfik bir mevta ve cennetin şol bahçelerinde şarabını yudumluyordur yine, eminim ki.

    (o denli bir tapınma ki bu, utanmasanız değil türklük tarihini, dünya insanlık tarihini bile Atatürkle başlatacaksınız, kemalizm tarikatının bu yüzden bir türlü dikişi tutmuyor bu ülkede demek ki)

    neyzen tevfik kurtarabildi mi? belki bir nebze rahatlatmıştır dimi, tıpkı afyonlanmak gibi. normaldir her tarikatın bir afyonu var sonuçta, kimisi tefle kafasını sallar, kimisi ağlama duvarına ağlar, kimisi de neyzenle rahatlar.

  81. Yazan:ali duman Tarih: Eki 14, 2010 | Reply

    sn. editör ve sn. arkadaşlar:

    lütfen biraz iyi davranalım, hoşgörülü olalım, malum kıymetli ve nadir varlıklar bu kemalistler, zira yakında kelaynak kuşu gibi korunmaya alınmaları gerekecek, soyları hızla tükenmekte, bu gidişle nesli tükenme hızında kelaynakları dahi geçebilirler, hasatten ricamdır iyi davranalım, el üstünde tutalım, üstelik bu sitede çok daha iyi davranalım, zira ne hikmetse gelen gidiyor, burada kalıcı olmaları mümkün olamıyor, sitenin derinliğinden mi? onların sığlığından mı? bir bakmak incelmek gerekir, sn. editör ben derim ki; bu konuda bir yazı yazmak, tartışma yapmak gerekir, zira enine boyuna incelemeyi hak eden bir konudur diye düşünmekteyim.

    lütfen arkadaşlar biraz itina, biraz saygıyı hak ediyor olmalı netice itibariye bir antika olma durumu, bir kelaynalık söz konusu, dinazorluğa ise ramak kaldı 🙂

  82. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    utanmadan 12 eylül diyorsunuz hala.

    Şu ‘utanma’ sözünü ikide bir kullanma arsızlığı kemalist bir ‘meziyet’ anlaşılan.

    … midem bulandı!

    Eh, darağacında sallanmaktan iyidir.

    Demokrasiyi sizden mi öğreneceğim?

    Bence önce bir düşünmeyi öğrenin.

    Yargı Kemalistlerin elinden çıkacaksa cemaatin eline geçecek böylece.

    Kemalistlerden arınsın hele bir. Hiçbir cemaat bunlardan daha berbat olamaz.

    Bu ülkede demokrasi olduğu için referanduma gitti…

    Hmm. “Demokratikleşme” kavramı neci oluyor o zaman?

    demokrasiyi ben platondan,aristotelesten,rousseaudan, atilla ilhandan,atatürkten öğrendim.

    Ya işte buyrun. Rousseau dışında hiçbirinin demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yok.

    Öyle ezbere isim yazmakla olmuyor demek ki.

    Ee tabi şöylece esnetmek mümkün : Bu üçü filozof ya. He işte onları okuyunca aydın oldum falan filan. 🙂

    demokrasiyi de bu ülkeye kemal atatürk getirmiştir.şu an burada yazabiliyorsanız bu onun sayesindedir.ve ucube diyorsanız bu nankörlüktür…

    Batıl bir inanıştır. Tartışılacak bir tarafı bile yoktur.

    kemalizm o kadar güzel ve mükemmel bir anlayıştır ki insanlara layık değildir,bu yüzden gerçekten kemalist olmayı kimse başaramamıştır

    Ah ah, ulvi alemlere geçiyor insan!

    ben sizin ve sizin gibilerin yaptığı nankörlüğü hazmedemiyorum

    Bre kafirler, zındıklar!

    atatürke şükredeceğiniz yerde oturup küfrediyorsunuz.

    İnsanoğlu da ne nankör. Bir ayet meali şöyle galiba: “Ne kadar az şükrediyorsunuz!”

    siz hangi cesaretle…

    Ali Bey, bu ne cür’et!

    Ortalığı boş mu zannettiniz?

    Kemalistler fena yapar sizi, ona göre.

    midem bulanmaktadır

    Bence daha çook bulanacak.

    Kusmanız filan da kuvvetle muhtemeldir.

    düşünemeyen beyinler mahkum olmaya mecburdur

    Biraz da felsefe :

    Beyin düşünen değil, düşünülen bir şeydir.

    Düşünme işini zihin yapar, beyin değil.

    atatürk cumhuriyeti kurmuştur demokrasinin de temelini atmıştır

  83. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    ..devamı:

    atatürk cumhuriyeti kurmuştur demokrasinin de temelini atmıştır

    Böyle şeylere inanmayanlar kaç ay hapis yatmalıdır acaba?

    bu dönemde esasen demokrasi kelimesi çıkmıştır hatırlatırım demokrotistan gelir.

    Biraz da ukelalık yapayım :

    Demokrasi=Demos+Kratos=Halk Yönetimi

    …mustafa kemali kötülemenize ve küçümsemenize tahammül etmek imkansızdır

    İşte tüm yazdıklarınızın özeti budur.

    Gerisi hava civa.

    “Nasıl olur da sevmezsiniz, hainleeer!!” gibi bir şey oluyor işin özü. 🙂

    yaptığınız ayıptır

    Ayıba ayıp demek niye ayıp olsun?

    Aksine tam da yapılması gereken şeydir.

    sizi gerici düşüncelerinizle,kulaktan dolma bilgilerinizle ve at gözlüklerinizle başbaşa bırakmaktan başka seçeneğim kalmamıştır.

    Hadi ben de uydurayım bişey:

    Çok mermer kafalı ve beygir beyinlisiniz.

    Oldu mu?

    Gerzek Neyzen’in kusmuklarını da buraya değil, daha münasip yerlere dökünüz lütfen.

  84. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    Neyzen Tevfik’in böyle bir şiiri yoktur bu arada. Atatürk menkıbeleri gibi bu da sonradan uydurulmuş, Neyzen’e atfedilmiştir. Neyzen Atatürk’ü severdi ama şimdikiler gibi yalakası değildi.

  85. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    bu arada cengiz cebi bey,işte sizin dininiz imanınız bu: sen Allah’a şirk mi koşuyorsun ki bana kafir diyorsun! bırak da ona O karar versin!benim bu sitede işim bitmiştir.gerçek yüzünüz muazzam bir şekilde belli oldu.

  86. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    Zeynep hanım,

    Cengiz bey, o kafir, zındık’ı sizin ağzınızdan kendisine söylenmiş gibi yazmış. İroniyi anlamamışsınız, normaldir. Biraz yavaş işliyor galiba tane tane açıklamak gerekiyor.
    Anan, baban, şerefsiz gibi pest bir şiiri buraya yapıştırıp da sonra ahlaktan, yüzden, yüzsüzlükten bahsetmeniz de tuhaf olmuş. Neyse daha fazla konuşmayayım. Neyzen’in bir şiiriyle size veda edeyim:
    kör cehalet çirkefleştirir insanları
    suskunluğum asaletimdendir
    her lafa verecek bir cevabım var
    lakin lafa bakarım laf mı diye
    bir de söyleyene bakarım adam mı diye

  87. Yazan:logic Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    bu arada cengiz cebi bey,işte sizin dininiz imanınız bu: sen Allah’a şirk mi koşuyorsun ki bana kafir diyorsun! bırak da ona O karar versin!benim bu sitede işim bitmiştir.gerçek yüzünüz muazzam bir şekilde belli oldu.

    cehalet yanında anlayış sorununuzun da olduğu belliydi ama dile getirmek istememiştim. e siz kendi kendinizi açığa çıkartmışsınız.

    gitmenize çok üzüldüm ama sizden istifa ediyorduk ne güzel.

  88. Yazan:Zeynep Müge Karadağ Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    ilahi adalet vardır, inanıyorum.herkese iyi günler

  89. Yazan:logic Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    ben de inanıyorum ilahi adalete. Kemalistler bir gün Kürtleri katletmeninin, Müslümanlara eziyet etmenin, küçücük çocukların kafalarını Milliyetçilik/Irkçılık zırvalarıyla doldurmanın, bir toplumu hasta etmenin hesabını verecekler.

  90. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    Güle güle Müge hanım,

    İlahi adalet konusunda gelişmelerden haberdar edin bizi. Ciao 🙂

  91. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eki 15, 2010 | Reply

    sen Allah’a şirk mi koşuyorsun ki bana kafir diyorsun!

    Ben kimseye kafir filan demedim.

    İkide bir “nankörler” diyen sizsiniz (ben de kabalaşıp “sensin” mi desem?).

    Kafir aslen nankör demektir.

    Yani size tercümanlık yaptım biraz, Ekrem Bey’in de belirttiği gibi.

    Yazımın gidişatı da bu yönde nitekim.

    Ata’ya iman etmeyen, ona şükretmeyen, hatta bir de kötülemeye filan kalkana ne denir?

    Tabi ki kafir denir.

    Ne var şimdi bunda?

    Umarım yanlış anlamış olduğunuzu anlamışsınızdır.

    Burada kemalistler dışında ona buna “kafir” diyene henüz rastlamadım.

  92. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 18, 2010 | Reply

    Kymetli yorumcular;Tesadüfen varlığından haberdar olduğum “Derin Düşünce ” ortamını görünce öncelikle hemen hemen hiç atlamadan bütün yorumları okudum ve 13 Ekim tarihinde de kendi kanaatimi diğerleri ile mukayese ettiğimde çok kısa diyebileceğim bir yorumla açıkladım.Bugün 19 Ekim yani 6 tam gün geçmiş,tekrar Derin Düşünce’ye !!! döndüğümde ilave edilen yorumları gördüm ,yanılmıyorsam bir kaçı isimini yazabilmekten dahi imtina eden 3-5 kişiden başka kimse yok onlar da “Derin Düşünce” ortamını “sağırlar Diyaloğu” ortamına çevirmişler.Ortada,Demokrasi,özgürlük,hür düşünce v.b. güzel kelimecikler uçuşuyor önce ,ama yazıların sonuna ve/veya verilen cevaplara gelince kin,nefret,hırs,tahammülsüzlük v.b duygular öne çıkıyor,bu da açıkçası hiçbir derin düşünce bırakmıyor.Demokrasi,özgürlük kendimiz gibi düşünmeyenlere karşı,kin,nefret,hırs gibi cenabı hakkın kesin yasakladığı duygularla hareket etmek ise vah bizim halimize vah!!!.Son söz 13 Ekim’de yazdığım yoruma hiçbir karşı yorum yapılmamış.Bu ortamı görünce üzüleyim mi sevineyim mi pek kestiremedim doğrusu.”Yobaz” kelimesi genelde dini konularda kullanılan bir kelimedir ancak bu deyim aslında her konuda kullanılabilir diye düşünüyorum Allah bizi her türlü yobazdan korusun.Yaradılanı seviyorum yaradan’dan dolayı.Hepiniz Allah’a emanet olunuz.

  93. Yazan:logic Tarih: Eki 19, 2010 | Reply

    @Turgut Albaş

    bu isim fetişizmi nedir ya ? yazılan isimlerin doğruluğunu teyit eden biri mi var ki buna önem atfediyorsunuz. bir isim yazsak oraya ne yazar, ne farkeder ?

    karşı,kin,nefret,hırs gibi cenabı hakkın kesin yasakladığı duygularla hareket etmek ise vah bizim halimize vah

    Duygular yasaklanabilir mi ya ? Yok artık. Şüphesiz bunlar olumsuz duygular, Allah’ın olumsuzladığı duygular. Haklısınız, kendi adıma bunların bir kısmını Kemalistler’e karşı taşıyorum. Ne yazık ki iyi bir Müslüman değilim, ilerde olurum inşallah. Fakat bu o kadar da kötü olmasa gerek. En azından şu ana kadar Kürt katletmedim, kimsenin başörtüsüne el uzatmadım, kimsenin kafasını çağımızın en büyük hastalığı olan Milliyetçilik’le doldurmadım. E biraz da bunları yapanlara, yapmakla kalmayıp savunanlara karşı sinirleneyim, izin verin lütfen.

  94. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 20, 2010 | Reply

    Sayın LOGİÇ “Fetişzm” bildiğim kadarıyla çok iyi bir duygu değil o nedenle isim yazmama ile söylediklerimi “İsim Fetişzmi” gibi bir duygu ile söylemedim.Litaratürde bu çeşit bir fetişzm de var mı bilmiyorum.Yukarıdaki yorumculardan biri kendisine yazılan bir yoruma karşı yaptığı yorumda”…ismimi yazayım da beni bilmem ne sorgusuna mı alsınlar” mealinde bir şey ifade etmişti de onun için yazdım, öyle bir düşünce içinde olmayanların kendi üzerlerine almalarına gerek yoktur.Benim şahsi kanaatim insanların düşüncelerini “gerçek ismi “ile yazmalarıdır.Diğer yorumlarıma karşıda durumunuzu samimi bir şekilde ifade etmişsiniz, o da benim için takdir edilecek birşeydir.Saygılarımla.

  95. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eki 21, 2010 | Reply

    Sayın Turgut Albaş,

    Bir önceki yorumunuzda “ilgisizlikten”yakınmışsınız.Üslup eleştirinizden anladığım kadarıyla;seviyeli yorumlara ilgi duyulmadığı,aksine”laf yetiştirme”ye daha çok rağbet edildiği yönünde serzenişte bulunmuşsunuz.Katılıyorum.İki nedenle:
    1-Meramın anlatılması her zaman seviyeli bir dille olmalıdır.Bu hem bilgi paylaşımını zenginleştirir,hem de tartışmanın verim ve kalitesini yükseltir.
    2-Evet,agresif yorumlar daha kışkırtıcı olduğundan karşı reflekse açıktırlar.Dolayısıyla tartışmalarda genelde karşıtlık üzerinden doğal bir rekabet oluşur.Kısacası tartışmanın doğasında vardır bu açmaz ve tesbitinizde haklısınız.
    ************
    İsim veya müstear mevzuu var bir de.Daha önce de sitede konu üzerinde tartışıldı.Bana soracak olursanız önemli olan fikirlerdir,yani fikrin içeriğidir.Gerçek isim,müstear…çok da önemli olmamalı.Hem ayrıca bir isim ve soyisimden teşekkül bir imza her zaman gerçek kimliği yansıtmayabilir.Ben Aziz Yılmaz olarak yazıyorum örneğin,peki gerçek adım/soyadımın bu olduğu ne malum?Aziz Yılmaz yazmam da Veli Yılmaz yazarım,bu neyi değiştirir?Dolayısıyla bu detayı çok da önemsememek gerekir diye düşünüyorum.
    ************
    Cevap almadığınız için hayıflandığınız ilk yorumunuza gelince.Sanırım en doğrusu bu tercihin okura bırakılması.Okur,yanıtlamaya değer bulur veya bulmaz…sorun yapılmamalıdır diye düşünüyorum.
    Ne var ki bu arada düştüğünüz bir hatayı da hatırlatmak durumundayım.Zira sözünü ettiğiniz yorumu ben de okumuştum ve doğrusu bir şeyler yazma gereği duymuştum.Ancak yorumunuzda özellikle “ama,fakat,ancak”vb kelimelerle karşılık verilmemesi “şartını” görünce vazgeçtim.Zira bendeniz meramımı anlatmak adına bazı sözcük ve takıları metinden çıkaramam.Üstelik bu sözcükleri sıkça kullanan biriyim.Bilgi paylaşımına,fikir alış-verişine önem veren sizin gibi birinin muhatabını önceden sınırlamasını doğrusu yadırgadım.Eleştiriye açık olacaksınız her şeyden önce…Siz fikrinizi belirteceksiniz,iştirak etmek isteyene bırakacaksınız yorumu.Doğrusu budur,bilmem yanılıyor muyum?
    *************

    Şimdi parçaları birleştirelim izninizle.Bir kere 3-5 yorumcu ne demek?Sağırlar diyaloğu,derinlik(ki buna sıkça müracaat etmişsiniz)ne demek?Fikirleri sizinkiyle örtüşmeyenler sığ görüşlü ve sağırlarla körler diyaloğu mu oluşturuyor sizce?Ayrıca öyle bir önyargılı davranmışsınız ki katılmadıklarınız sanki bu sitenin yandaşıymış gibi izlenim yaratmışsınız.Bu da doğru bir yaklaşım değil sayın Albaş.Madem bütün yorumları okudum diyorsunuz “hayır”diyenlerin de,”evet”diyenlerin de olduğunu görmeniz gerekirdi.Ortada bir tekseslilik yok,herkes inandığı ölçüde fikrini belirtmiştir/belirtiyor,bu çok açık.
    İkinci bir husus, yakındığınız üslup zaafiyeti da doğrudan bir görüşe ait değil,yani tek taraflı değildir-dikkat ettiyseniz.Bir sataşma sezdiyseniz-ki doğrudur,zaman zaman sataşmalar olmuyor değil-ancak karşılıklıdır,tartışmanın akışına göre şekillenir.Doğrudan bir kesimi suçlamak isabetli bir tesbit olmasa gerek.
    Kin,nefret kusulmuş diyorsunuz…Bu tür eğilimde bulunanlar sanki tek cepheye ait meziyetlermiş gibi bir genelleme yapmışsınız.Bir de,”demokrasi,özgürlük lafları uçuşuyor”demişsiniz.Peki bu sözcükleri dillendirenler doğrudan samimiyetsizlik mi yapıyor sizce?
    Ha,samimiyetsiz bulabilirsiniz,fikir sizin.Peki her sözüne Vatan/Millet/Sakarya edebiyetıyla başlayıp “hain”yaftasıyla bitirenler daha mı tutarlı ve daha mı samimi?Sorması ayıp bu refleks biçimi gayet ortayken neden demokrasi/özgürlük/eşitlik gibi kavramlar samimiyet konusu oluyor.Yanlış anlamayın,sizi sorguladığımı lütfen düşünmeyin,sadece sizde sabit fikir haline gelen bu algının nedenini öğrenmek istiyorum.Ve eleştiri tarafsız olmalı diyorum.
    ***********
    Şimdi tekrar baştan alıyorum.Yani ilk yorumunuza geçiyorum.

    Diyorsunuz ki “ben 82 Anayasısı oylanırken hayır oyu attım,mavi’yi tercih ettim”.İyi güzel.82 FAŞİST CUNTA DARBE ANAYASISINA hayır diyebilenlerden olduğunuz için kutluyorum sizi.Bendeniz de hayır demiştim.Üstelik zarflar oy pusulalarının rengi belli olacak denli geçirgen olduğundan karakol komiserinden bir güzel tehtit bakışları almıştım:)Her neyse.

    Şimdi anlamadığım husus şu:Acaba %8 lik hayırcıların tamamı yeni oylamada da hayır mı dediler?Elinizde bunu doğrulayacak kesin bir kanıt mı var?O “hayır”cıların içinde bugün “evet”diyenler olamaz mı?Ya da pekâlâ o gün “evet”diyenler bugün “hayır”demiş olamaz mı?Zaten oranların karşılaştırılması düşünülemez.Nasrettin Hocanın kedi ciğer fıkrası gibi:)oranlar bugünün sonuçları baz alınarak ilşkilendiriliyorsa %8 nasıl 42 oldu,%92 neden 58’e düştü?Bunu hiç düşündünüz mü ki;yeni oylamada “evet”diyenleri kasdederek “o zaman hayır dediniz de bugün neden evet dediniz diye sorguya çekiyrosunuz?Bunun da bir açıklaması vardır sanırım.Kaldı ki o dönemde oy kullanamayan yeni kuşaklar var,ne de olsa aradan 28 yıl geçmiş.Peki bu yeni jenerasyonun sizin gibi tercih belirleme zorunluluğu olduğunu mu düşünüyorsunuz?
    Bakın sayın Albaş,ne bu yeni kuşakları ne de kendi dönemizdeki insanları “evet”dediler diye dolaylı suçlamanız kabul edilebilir bir şey değildir.İnsanların demokratik tercihleri sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?Ben 12 eylül sonrası işkence görmüş bir insanım,bırakın da faşist generallerin,işkencecilerin,darbecilerin…yarglanması önündeki engelin kaldırılmasına ufak bir ışık yolu açılacakken tercihimde özgür olayım.Ufak bir ışık diyorum,çünkü herşeyin güllük gülistanlık olmadığını,bu değişiklikerin yetmediğini ben de biliyorum.Ama bir başlangıç olabileceği umudunu taşıyorum.Sırf AKP karşıtlığı nedeniyle cellatlarıma alkış tutamam,fikir namusuma ihanet edemem.Sırf ideolojik saplantılara kapılarak Ergenekoncuların,sahte takkiyeci solcuların,darbe yanlısı kesimlerin,ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen felaket tellalarının,kandan beslenen sahtekarların…safında olamam.Daha önceki yorumlarımda da belirttim;her hayır diyeni bu kategoriye koymadım.Hakkınızda da asla böyle bir yargım ve iddiam olamaz.Zira hayır diyenlerin de kendine göre makul gerekçeleri olabilir.Fikirlerine/tercihlerine katılmasam da saygı duyarım,empati kurmaya çalışırım.
    Bu bağlamda size de aynı tavsiyede bulunuyorum.Bilip bilmeden kendi değer yargılarınız üzerinden insanların tercihlerine müdahale etmeyin,polemik malzemesi yapmayın.Bu oylamaya evet demişlerse-bir çoğunun-kendince haklı nedenleri olabileceğini unutmayın.Velev ki size göre yanlış olsa bile.Evet,12 Eylül cunta Anayasının yarattığı toplumsal tahribatların son bulmasını isteyen insanları biraz olsun anlamaya çalışın lütfen.Bağışlayın,son bir sorum olacak.Evetçilerin tercihini garipsemişsiniz”neden o zaman hayır şimdi evet diyorsunuz”diye.Peki siz yeni değişikliklere-yeterli değilse de-hayır derken acaba 82 Anayasasına teknik olarak evet demiş olmuyor musunuz.Biraz da buradan bakmayı deneyin.
    Saygılarımla.

  96. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eki 22, 2010 | Reply

    Ek olarak…

    82 Anayasının oylanma sürecinin koşulları günümüzün siyasi ve toplumsal konjöktüründen oldukça farklılık arzader.En başta bugün sahip olunan düşünce ve ifade özgürlüğünden eser yoktur o dönemde.Gazeteler sansürleniyor,kitaplar toplatılıyor,askeri yönetim aleyhine en ufak bir muhalefet gelişemiyordu.Örgütlenme hakkı rafa kaldırıldığından “avcılar ve atıcılar klübü”,”kanarya sevenler derneği”vb.sembolik dernekler dışında siyasal faaliyet gösterecek sivil toplum kuruluşlarına izin verilmiyordu.Refarandum öncesi kampanyalar tek taraflı yapılıyor ve hiçbir alternatif görüşe,toplumsal muhalefete,karşı propagandaya geçit verilmiyordu.Kısacası demokrasi rafa kaldırılmış,meclis feshedilmiş,yaşamın her alanında yasak ve baskılar hakim olmuştu…Ülke Sıkı Yönetimle idare ediliyordu.
    Referandum öncesi,Devlet Başkanı sıfatıyla şehir şehir gezen Kenan Evren adeta şantaj yaparak halkı tehdit ediyor,işlediği suçlardan yargılama engeli koyduğu Anayasının kabulü yönünde baskı uyguluyordu.Gittiği her kentte kendisine şehrin beratı,altın anahtarı sunuluyor,fahri doktorluk ünvanıyla taltif ediliyordu.Velhasıl halkın diline,düşüncesine,vicdan ve kanaat hürriyetine kilit vurulmuş…Toplum;tankla,topla,dipçikle hizaya getiriliyordu.İdamları,işkenceleri,gözaltında kaybolmaları ve her türlü insanlık dışı uygulama ve zulmü geçiyorum.
    İşte 82 Anayasası böyle bir atmosferde halkoylamasına sunuldu(daha doğrusu dayatıldı).Dolayısıyla bugün sahip olduğumuz kısmi özgürlüklerle o dönemin(oylama)tercihlerini değerlendirmek adil ve hakkaniyetli bir eleştiri olamaz.Sonuçları yaratan nedenlere de bakmak gerekir.”Ben hayır dedim,ülkenin %92’si evet dedi”şeklinde halkı pasifistlikle suçlamakla bugünkü sorumluluklarımızdan kaçamayız.Ne yapsındı halk?
    Siyasetin dışına itilmişlik bir yana,silah zoruyla insanlar susturulmuş,toplumun üzerine ölü toprağı ekilmişti.Bay Başkan(namı değer adıyla Netekim)ölümü göstererek sıtmaya razı ediyordu.Halk,hiç değilse parlamenter düzene yeniden geçmenin,hayatın normale dönmesinin özlemini duyar hale gelmişti.Sonuç itibariyle,gönülsüz de olsa toplumun büyük bir kesimi sivil yaşama dönmek adına “evet” demek zorunda bırakılmıştı,başka bir seçenek,bir çıkış yolu yoktu.

    Bu bağlamda ülke üzerine kabus gibi çöken o karanlık dönemi,zamanın ruhunu okumadan sonuçlar üzerinden halkı suçlamak büyük bir haksızlık ve yanılgı olur.Dönemi şu veya bu şekilde günümüzle kıyaslamak bile tarihi bir hatadır.

    O halde gelin, Kenan Evren ve silah arkadaşlarının öncülüğünde devlet eliyle estirilen terörü sorgulayalım.12 Eylül Anayasası ürünü hegamonik kurumları,YÖK’ü,askeri/sivil bürokratik vesayeti,yasa dışı karanlık yapılanmaları tartışalım.Zira 12 Eylül,toplum üzerine balyoz gibi inmiş,demokratik ve sivil alanları felç etmiş,ülkeyi bir asır geriye götürmüştür.Milletin iradesi ipotek altına almınmış;Hukukun üstünlüğü değil,üstünlerin hukuku egemen kılınmıştır.
    Şimdi biz bu taşları yerinden oynatarak bir demokratik hukuk devletinin önünü mü açmak istiyoruz,yoksa statükonun devamını mı istiyoruz?Tartışacaksak bunları tartışalım.Yok eğer bu oligarşik düzenden bir sıkıntımız yoksa ne diye tartışarak birbirimizi üzüyoruz.Eski tas eski hamam yolumuza devam edelim!Mesela ERGENEKON-JİTEM vb karanlık yapılanmalara hiç dokunmayalım…Siyasallaşan yargıya,seçkinlerin hukukuna toz kondurmayalım…Hep beraber şeriat geliyor,irtica hortluyor diye sahte laiklik söylemleriyle avunmaya devam edelim!Bu mudur yani?İstediğimiz buysa evet doğrudur yeni Anayasaya ne gerek var?82 Anayasası bu despotizmi yeterince güvence altına almıştır zaten.Ve biz de toplum olarak “AKP sivil dikta getirecek”korkusuyla paşa paşa razı olalım.Sanki yaşadığımız onca darbe,cunta,mıhtıra,andıç vs diktadan değildi de yeni bir tehlike kapıdaymış gibi.Tercih bizim.Toplum olarak taleplerimiz hangi doğrultudaysa toplumsal dinamikler o yöne doğru evrilecektir.Toplumsal evrimin kanunudur bu.Su yatağını bulacaktır.Lakin süreç ağır işler veya hızlanır.Ama adalet er veya geç bu topraklarda tesis edilecektir.Ben her şeye rağmen umutluyum,halkımız büyük bir uyanış içindedir.

  97. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 23, 2010 | Reply

    Sayın Aziz YILMAZ;Öncelikle yorumuma göstermiş olduğunuz özel ilgiden dolayı şahsınıza teşekkür ederim.”Uslüp” ile ilgili düşüncelerime verdiğiniz destekten dolayı ayrıca teşekkür ederim.Hayatım boyunca “Aptal Dost” yerine “Abdal rakipleri” tercih etmişimdir.

    Sembol ile yazmak ve/veya müstehar isimle yazmak konusundaki eleştirimi neden yaptığımı ifade ettiğim için tekrar etmek istemiyorum.Bu bir üslup meselesi,siz isminizi yazdığınızı ama bunun doğru olup olmadığının nereden bilineceğini ifade etmişsiniz,çok önemli değil ancak ben genelde sanal ortamda bazen, insanlarla yüzyüze geldiğinde aynı lafları söyleme cesaretini gösteremiyeceğine inandığım kişilere kendi tabirimle “Klavye Kahramanı”dediğim için ve kendi ismimi de Nüfus Kağıdımda yazdığı gibi kullandığımdan bu düşünceyi taşıyorum tabiki herkes aynı düşünmeyebilir.Hatta bazen bu yorum yazışmalarında uslübunu bozanlara telefonumu ve açık adresimi de vermekten de imtina etmiyorum.hani bir Ata sözü vardır “her yiğidin bir yoğurt yeyişi vardır”

    12 Eylül 1980 Anayasasınıdaki %92-%08 mantığını yürütmemin nedeni şudur.12 Eylül 2010 referandum sürecinde “HAYIR diyenler darbecidir” ifadesini benimseyen EVET’çilere ve Anadolu’da bu süreçte “Müslümanlar EVET ,Kafirler HAYIR diyorlar” ifadesini propaganda malzemesi olarak kullanmayı benimseyenlere yöneltilen bir sorudur.Siz bu katagoride EVET’çi değilseniz gönlünüz rahat olsun.

    12 Eylül 1982 Anayasası’na sade vatandaşımızın % 92 oranında EVET demesinin sebeplerini onların adına toptancı bir anlayışla açıklamışsınız.Ben böyle toptancı bir görüşle 1982 Anayasasına %92 Evet dendiği görüşüne pek iştirak etmiyorum.Hangi nedenden dolayı böyle düşündüğümü de izah edeyim müsade ederseniz.12 Eylül 1982 referandumundan sonra ki Siyasi Parti yapılanma sürecinde başta Netekim Paşa ve Konsey Üyeleri olmak üzere belli bir çevrenin MDP ve Eski Paşa Turgut SUNALP’i destekler gibi yapıp Türk Milleti’nin “Dayatılanın Aksini Yapma” refleksini kullanarak aslında ANAP ve Turgut ÖZAL ile Türkiye’de “Emperyalizmin hakimiyeti’nin devamına karar verildiğini düşünenlerdenim.Kanaatim şudur ki daha sonraki süreçte de bu tespitimi teyid edecek birçok siyasi,sosyal ve toplumsal hadise gerçekleşmektedir.Buna çok basit bir örnek;Netekim Paşa yaklaşık 25 yıl sonra Türkiye ilgili olarak “Fedaratif Yönetim” tartışmaları esnasında “…biz de federasyon planlmıştık…” demiştir.12 Eylül 1982 Anayasası referandumundan önce Cunta Konseyi tarafından “Belediye Başkanlıkları” ‘na atanan bir çok kişinin halen siyaset sahnesinde ana aktör olarak yer alması da bir başka küçük örnektir.12 Eylül İhtilali’nin ABD devlet Başkanı’na haber verilişindeki”…bizim çocuklar yönetimi ele aldılar” ifadesi de bunu teyid etmektedir.Bu sitede değerli dostum ,kardeşim Osman YURT ile 12 EYLÜL 1980 İhtilali üzerine yapılan mülakatda kullandığı bir deyimin çok doğru olduğunu düşünüyorum Osman YURT diyor ki”…Sistem devam ediyor”Gerçekten doğru bir tespit.Bir başka ifade ile “Sahne aynı aktörler değişik”

    12 EYLÜL 2010 referandumunda,geçmişte %08 oy verenlerin EVET demeleri de tabi ki mümkündür,sizin de ifade ettiğiniz gibi HAYIR diyenlerin de tek bir nedenle böyle bir tercih yapmaları da mümkün değildir.Benim kendime göre yüzlerce HAYIR deme nedenim var.Bu tartışma ortamının başliğına dahi baktığımızda “Referanduma Hayır diyenler,rahat uyuyabiliyormusunuz?” diyor.Ben şahsım adına gönül rahatlığı ile söylüyebilirim uyuyorum.Bu süreçte kendisi ile konuştuğum bir kardeşim bana aynen şöyle dedi”…Turgut abi ben referandumda EVET diyeceğim eşimin başörtüsüne el uzatanlara ve vesayet rejimini savunanlar karşı EVET diyeceğim…” ben de ona eğer bu Anayasa değişiklikleri içinde Başörtüsü Meselesi” ve 12 Eylül Ürünü “YÖK”‘ün yok edilemsi ile ilgili maddeler olsaydı ben de EVET verirdim diye cevap vermiştim ve devamında Türkiye üzerinde ABD,AB ve İsrail Vesayeti’nin giderek arttığını söylemiştim.Bunlar da benim samimiyele inandığım düşüncelerim.Bu konuda, hayatta olsun olmasın fikrlerine,düşüncelerine,tercihlerine çok değer verdiğim insanlar,liderler ,parti başkanları dahi EVET deselerdi bile benim için değişen birşey olamazdı.Bunları HAYIR’ı savunmak için ifade etmiyorum Sayın Aziz Bey.Hayatımın her döneminde “Biat” kültürünü benimsemedim,fikri alt yapımı oluşturur iken hiç “Tek taraflı” okumadım bugün de aynı davranışımı sürdürüyorum.

    Yorumunuzun son kısmında bana yönelttiğiniz”Hayır diyerek dolaylı olarak 12 Eylül 1982 Anayasası’na EVET demiş olmuyormusunuz” mealindeki sorunuza kusura bakmaz iseniz biraz uznca bir cevap vererek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

    Kendi adıma çok net söyleyeyim;Hiç böyle bir düşünceye kapılmadım zira bu tip referandumlarda ikli tercih noktasında kalındığına göre yani bütün maddeler tek bir tercihle oylandığında kişilerin ya EVET ya da HAYIR demeleri kadar tabii bir sonuç olmaz.2010 Refernadumu’nun 26 maddesinde gerek TBMM’de ki görüşmeler esanasında 4 madde öne çıktı,Bunlar sırasıyla Siyasi Partilerin kapatılmalarının zorlaştırılması,AYM’nin Üye yapısının değiştirilmesi,HSYK’nin Üye seçim sistemini değiştirilmesi ve Anayasa’nın Geçici 15. maddesinin kaldırılması.

    Bildiğiniz üzere bunlardan birincisi,TBMM görüşmeleri ve oylaması sırasında BDP oyları ile!!! reddedilmiştir.Bunu refrandum oylaması dışında tutarsak sondan başlamak istiyorum.Anayasa ‘nın Geçici 15. maddesi ile ilgili olarak referandum sürecinde AKP Genel Başkan yardımcısı sayın Mehmet Mit Dengir FIRAT tarafından Habertürk TV’de yapılan bir röpertaj esanasında söyledikleri benim için çok önemlidir.Sayın FIRAT şöyle demektedir”…Anayasa’nın geçici 15 maddesinin kaldırılması ile 12 Eylül’ü yapanların yargilanmaları söz konus değildir,zira ceza kanunuda mürür zaman(zamanaşımı) vardır,ayrıca Hukukta genel kural “kanunlar makamle şamil değildir(Yani kişi aleyhine işleyen değişiklikler geriye doğru yürümez),bu nedenle olsa olsa bu maddenin kaldırılması belki sembolik bir önem taşır” diyerek gerçek durumu ortaya koymuştur.İfadeleri aynen kullanamamış olabilirim bu röpörtajı arşivler girdiğinizde sizde görebilirsiniz.Referandum sürecinin etkili aktörlerinden birisi bunu açık yüreklilikle ifade ederken sayın Başbakan’nın 12 Eylül Cuntası’nın idam ettiği bir Ülkücü’nün ailesine yazdığı mektubu okuyarak “Timsah Gözyaşları” akıtmasını kabullenmem mümkün değildir.Bunun İslami olarak karşılığı”RİYAKARLIK” ‘dır benim hayırımın “R”si budur.Bugüne kadar siyaseti “ondan uzak durun,böyle bir şeytandan dolayı Allah’a sığınırım” mealindeki sözleri ortada duruken,bırakın canlıları,ölülerin bile referandum’da EVET demelerini arzulayan, Mavi Marmara Gemisi’nin Gazze macerasında “İsrail’in Otoritesine uymak gerekirdi…” diyecek kadar empertalist olduğunu saklamayanlarla aynı safta bir Müslüman Türk olarak yer almam da mümkün değildir.AYM ve HSYK’daki yapılan değişikliklerinde bu Milletin yararı için değil özetle biraz evvel yukarıda ifade etmeye çalıştığım “Sistemin devamı…” sürecinde sadece “aktör değişikliği” olarak görmekteyim.Diğer maddelere de sadece bir örnek vererek geçeceğim zira tabir yerinde ise diğerleri fasa fiso maddeler.Anayasa maddesi olmadan da kanun değişiklikleri ile yapılabilecek düzenlemeleridir.Örneğim şudur,Daha önce Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan rakamları aşan Vergi Borçları olanların yurt dışına çıkışları yasaktı şimdi yapılan düzenleme ile bu çıkış yasak olması için mahkeme kararı gerekmektedir.Adaletin çok geç tecelli ettiği Mahkemelerden geç alınacak kararlar nedeni ile bu madde değişkliğinin “Art Niyetli Kişiler ” lehine işleyeceğini düşünmekteyim.Daha önce de belirttiğim gibi şahsen HAYIR demek için yüzlerce nedenim var.Bu nedenle rahat uyuyabilen HAYIRcılardanım.

    Son söz 12 EYLÜL 1980 İhtilali ile başlatılan hatta 24 Ocak 1980 Ekonomik krarları ile başlatılan bir sürecin sürüdürldüğünü düşünmekteyim,bu süreç Emperyalist bir süreçtir,gayri millidir,ABD,AB ve İsrail tarafından yan figüranlarla yürütülen bu sürece Türkiye’de tek başıma kalsam dahi dahil olmam mümkün değildir.Ana fikrim budur diğer herşey teferruattır.

    Aziz Bey; beni okuma zahmeti gösterdiğiniz için teşekkür ederim.saygılarımla.

  98. Yazan:kenan sunar Tarih: Eki 24, 2010 | Reply

    ya bu site vatan hainleri icin özel olarakmi yapildi? dünyada her zaman insanlara saygi gösterdim hic bir zaman irk, din veya herhangi bir ayirim yapmadim yapmam. hic bir zaman türklügümden utanmadim tam tersine gururla tarihimizi anlattim. örf ve adetlerimizin ne kadar eski ve cogunun güzel oldugunu anlattim. türk tarihinde kendini bilmez aptallarin yaptiklarinin haricinde cekinecegim hic bir durum yok. Atatürk’e laf dedirtirmem. dinci yobazlardan tiksinirim. dini istismar edenlerden nefret ederim. kendini dinci milliyetci diye tanimliyanlardan hoslanmam. ne dinini nede kendi tarihini bilmiyenlerden tiksinirim. daha cok yazmak isterdim ama umarimki kendi medeniyetinden, kültüründen, dininden, kökeninden, milletinde, devletinden ve tarihinden utananlar biraz olsada benim ne demek istedigimi anlamislardir. en asagilik insan milletini, devletini, inancini, tarihini ayak altina alan insandir.

  99. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eki 24, 2010 | Reply

    ya bu site vatan hainleri icin özel olarakmi yapildi?

    Bu site kendi ihanetini saklamak için onu açığa çıkaran kim varsa hainlikle yaftalamak isteyenleri deşifre etmek için evet “özel” olarak yapıldı.

    Ama açıkçası bunun insanları birbirlerine “hain!” diye bağırtarak yapılamayacağı bilinerek yapıldı.

    Deneyelim, bakalım oluyor mu:

    A: Hain!

    B: Hain!

    A: Hain!

    B: Hain!

    A: Hain!

    B: Hain!

    Yoruldum. Bişey çıkacağı da yok.

    Bırakınız bu boş muhabbeti.

    Somut bir şey yazın, konuşalım.

  100. Yazan:logic Tarih: Eki 24, 2010 | Reply

    ya bu site vatan hainleri icin özel olarakmi yapildi?

    evet bu site sizin gibi Kemalist vatan hainlerini afişe etmek için yapıldı.

  101. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    Sayın Kenan SAYAR;Tabi ki “Vatan Haini” kavramı vardır ancak bu kavram bir “kor” olduğu için eline almaz.Ancak sizin tanımlamlarınıza bakınca da “Vatan Haini” katagorisine koymadığınız kimse kalmamış gibi ülke de.Yazılanlara,çizilenlere tepki gösterebilirsiniz bunda haklı da olabilirsiniz ama bu üslup ile hiçbir şey elde edemezsiniz.Hem saygılıyım diyorsunuz hem de ağzınıza geleni söylüyorsunuz el insaf,bu davranışınızla bilerek ya da bilmeyerek savunduğunuz değerlere söz söylemeye fırsat arayanların ekmeğine de yağ sürüyorsunuz kanaatindeyim.Saygılarımla.

  102. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    Sayın Kenan bey farkında olmadan soyadınızı yanlış kullanmışım özür dilerim.Saygılarımla.

  103. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    bu davranışınızla bilerek ya da bilmeyerek savunduğunuz değerlere söz söylemeye fırsat arayanların ekmeğine de yağ sürüyorsunuz kanaatindeyim.

    Sayın Turgut Albaş,

    Yeni yorumlar bölümünde isminizi görünce yorumunuza özel bir ilgi duyarak okumak istedim.Ancak dürüst olmak gerekirse üzüldüm.Üslubundan ötürü arkadaşı uyardığınız için değil;bu bazen gereklidir ve bana göre doğrusunu yapmışsınız.Fakat keşke alıntıladığım kısımla gölge düşürmeseydiniz bu nazik uyarınıza.Zira “fırsat arayanlar”kısmı hiç şık olmamış.”Savunulan değerler”demişsiniz.Her insanın savunduğu değerleri vardır kuşkusuz.Ait olunan etnisite,inanılan din/inanç,dünya görüşü,ideoloji,felsefi düşünce…hasılı aidiyet duygusuyla bireyin kendini tanımlamasından/bir yere ait olma duygusu taşımasından daha doğal bir şey olamaz.Ancak takdir edersiniz ki,kendi değer yargılarıyla ortak bağı olmadığı düşünülenleri niyet okuyarak “hain”damgasıyla yaftalamak,zannedersem “savunulacak değerler”den olmasa gerek.Gerçi hainlik kavramına ve bu kavramın nerede kullanılıp nerede kullanılmaması gerektiğine açıklık getirmiş,bu yöndeki itiraz şerhinizi düşmüşsünüz.
    Ne var ki katılımcının bu yöndeki toptancı genellemeleri aşikar iken yine de bunu değerden sayarak “koz verme”kaygınız biraz daha baskın çıkmış görünüyor.

    Aşırı hassasiyet ve alınganlık olabilir benimkisi.Yorumunuzdan bir bölümü alıntılamakla da kendimci tesbit ettiğim bir kusuru açığa çıkarma hatasına düşmüş olabilirim.Beni anlayışla karşılayacağınızı umud ediyorum.Size ilişkin eleştiri ve aynı zamanda beklentilerimi lütfen aramızda geçen sohbete veriniz.Zira nezaketiniz,düzeyli üslubunuz ve farklı fikirlere açık olmanızın bıraktığı olumlu intibadan olsa gerek böyle bir değerlendirme beklemiyordum.

    Sonuç itibariyle katımcı arkadaşımızın davranışı kabul edilebilir değildir.Eleştirilmesi de gayet normaldir.Ve bu eleştiri kesinlikle fırsatçılık olarak değerlendirilmemelidir.Bakın siz de eleştirdiniz,eleştirdiniz diye arkadaşın inandığı değerlere değil davranışına ilşkin söz söylemiş oldunuz.Kısaca,”bu davranışınızla inandığınız değerlere zarar veriyorsunuz”demeniz daha uygun düşerdi diye düşünüyorum.
    Saygılarımla.

  104. Yazan:kenan sunar Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    sayin yorumcular. ilk önce hain ne demek onu bir aciklayin bakalim. Atatürk ü asagilamak gercekleri örtmek sizlere ne faydasi var onlarida aciklayin lütfen. ben kattiyen genelleme yapmam ama burada yazilanlari okuyunca insanliktan nasibini almamis kisileri görüyorum. burada müthis bir sekilde demogoji yapiliyor ve bu cok üzücü. ben Atatürk dedigim zaman sadece mustafa kemal i degil o zamanki bütün türk halkini kastediyorum. bu millete bu cirkef iftiralari nasil yakistiriyorsunuz ben bunu anlamakta zorlaniyorum. tarih cok önemlidir ve gercekler dahada önemlidir. elinizde gercege dayanan belgeler varsa buyrun onlari tartisalim. ama sadece insanlari nefret ve kine davet ederek kendi yoksullugunuzu ve zavalliliginizi tatmin etmek istiyorsaniz bir sey diyemem.

  105. Yazan:ç-z Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    Sn.Kenar Sunar “bu site vatan hainleri için özel olarak mı yapıldı?” diye sormuş arkasından da nelerden nefret edip tiksindiğini sıralamış;”ne dinini ne de kendi tarihini bilmeyenlerden tiksinirim”

    Vatana Hıyanet ile ilgili kısa bir tarih bilgisi;

    Türkiye’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu
    Türkiye’de vatana ihanet suçu ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 29 Nisan 1920‘de çıkarılan 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanun uyarınca, “Büyük Millet Meclisi‘nin meşruiyetine isyana yönelik sözlü , yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır.” (Madde 1) “Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir.” (Madde 2) “Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve çeşitli zeminlerde söz ve hareketleriyle vatan hainliği cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki yazı ve resimlerle yayanlar geçici küreğe konulurlar.” (Madde 3) “Vatana ihanet sanıklarının yargılanması en çok 24 gün içinde karara bağlanır (Madde 7) ve temyiz edilemez.” (Madde 8)

    TBMM tarafından çıkarılan ikinci kanun olan Hıyanet-i Vataniye Kanunu, İttihat ve Terakki hükümetince Birinci Dünya Savaşı sırasında çıkarılan Hıyanet-i Askeriye Kanunu’ndan esinlenmiştir.

    Belirgin amaç, o aşamada henüz otoritesi ve meşrutiyeti tartışmalı olan TBMM’ne yönelik muhtemel direnişleri kırmaktır. Bu kanunu daha iyi uygulamak için 29 Ekim 1920’de kurulan İstiklal Mahkemeleri, 1923’e kadar olan dönemde 1000 ila 1500 arası idam kararı vermiştir. Ancak aynı kanuna göre hüküm veren bidayet ceza mahkemelerinin aldığı idam kararlarının sayısı bilinmemektedir.

    Vatan hainlerini teşhis edebilecek kadar hassas algıları olanlar bu kısacık özet bilgiden de sonuç çıkarabilir herhalde!

    Cumhuriyeti ilan edecek zemin hâlâ temizlenemedi mi? Ya da o zaman cumhuriyetin temelini atmak için ihanet-i vataniye ve istiklal mahkemeleri kazma küreği ile kazılan çukur yeterince derinlere ulaşamadı da cumhuriyetin her an devrilebileceği korkusu mu var?

    Sürekli özel şartlarından ve coğrafi konumundan bahsedilen T.C devleti Sahra çölünün orta yerine dikilmiş bir gökdelen mi? Oysa ki Japonlar okyanusun ortasına o fırtınalara karşı oldukça mukavemetli uluslararası yoğun kullanım hacmine sahip havaalanı inşa edebildiler!
    Şayet kum ya da okyanus fırtınaları gibi tabii afet sorunu, ilan edilmiş bir savaş durumu da yokken düşman tanımı nasıl yapılabilir?

    Esinlenildiği yere bakarak vatana ihanetten bahsedilebilmesi için önce o vatanın vatandaşlığının kabul/tescil edilmesi gerekir. Burası benim vatanım, ben bu ülkenin vatandaşıyım diyen biri çatı akıyor, asansör bozuk dedi diye “vatan haini” olmakla itham edilebilir mi? Bu ülkenin vatandaşı kabul etmediğiniz birini de söyleyip, yaptıklarından dolayı vatana ihanet etmekle itham edemezsiniz zaten!

    1982 Anayasası’nın 66. maddesi vatandaşın sıfatını belirlemekte ve “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” gibi hem anlamsız, hem gereksiz bir tanımlama yapmakta.
    T.C vatandaşı olan biri çıkıp Kürt, Çerkez, Arap, Ermeni, Rum, Yahudi, vs. olduğunu söylediğinde, meşrû egemenlik organını devirmeye veya otoritesini yıkmaya, bağlı olduğu devlete karşı savaşmaya veya düşmanla işbirliği etmeye yönelik bir eylem(=vatana ihanet)mi gerçekleştirmiş olur?

    İlan edilmiş, topyekun bir savaş durumu söz konusu değilken Türk dışında kalan tüm sıfatları “düşman” ile eş anlamlı anlaşılacak şekilde iç mihrak olarak görüyorsanız Türk olmadığını söyleyen, akan çatıdan, bozuk asansörden şikayet eden herkesi vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devlete ihanet eden hainler olarak itham etmek zorunda kalırsınız!

    Mihrak; Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer..

    Bu sitede, kendisini sizin gibi şartlandırıldığı şekilde bir vatandaş olarak tanımlamayan, yine sizinkinden farklı olarak ezber olmayan düşüncelerini dile getiren insanları, ancak “nefret,tiksinti” dışında kelime bilmeyen biri, vatan haini olarak tanımlayabilirdi. Türk mutfağı zengindir falan denir amma elinde sizinki gibi sadece un şeker irmik olan birinin helvadan başka bir şey yapamayacağı da bilinir!

  106. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    kenan sunar adlı vatandaş “…buyrun onlari tartisalim” demiş.

    Tartışmak!

    Arkadaş buraya sövmekten beter herşeyi yazmış, bir de tartışalım diyor.

    Neyi tartışıcaz affedersiniz?

    Kin ve nefret nasıl daha iyi kusulur, onu mu?

    Nasıl daha iyi küfredilir, onu mu?

    Tartışmaya gerek yok.

    Lafı evirip çevirmeyeceksin, düpedüz söveceksin, o kadar.

    Endişeye mahal yok, argo kısımlar xx’lenip yayınlanıyor yorumlar.

    @yorumcular

    Size ve herşeyinize “kibarca” sövenlere birşey anlatmanın anlamı yok.

    En sonunda ne diyecekleri en başından belli.

    Onların seviyesine uygun nice ‘forumlar’ var.

    Bırakalım oralara gitsinler.

    Düşüncenin de bir onuru var.

    Cahillerle tartışmaya girmeyin, Ben hiç yenemedim! (Gazali)

    Burada “cahil”den bilgisizi değil, bilgisizliğinin farkında bile olamayanı, üstelik bu da yetmiyormuş gibi bilgiçlik taslayan ümitsiz vakaları anlamak gerek.

  107. Yazan:Turgut ALBAŞ Tarih: Eki 27, 2010 | Reply

    Sayın Aziz Bey;Merhaba,Kenan Bey’in “hain “kavramından hareketle kendisine verdiğim cevabi yorumda kastetiğim” savunulan değerler” tarih,Millet,din,inanç, v.b.yazı içinde kullandığı, bu ortamda yer alan herkes için içinde savunulduğunu düşündüğüm kavramlardı.”…ekmeğine yağ sürmek” sizin de malumunuz olduğu üzere çok sık kullanılan bir tabirdir, bu cümle ilgili olarak biraz alıngan davrandığınızı düşünüyorum.Tabi ki yorumunuzun sonunda kullanılmasının daha uygun olacağını söylediğiniz cümle ile de bu düşünce ifade edilebilir.Ancak yorum yazıları, üzerinde çok da düşünülerek ,hatta tekrar birkaç defa gözden geçirilerek yazılmadığı,irticalen o anda hafızada oluşan cümlelerle ifade edildiğinden bu şekilde kaleme alınabilmektedir.Aziz bey;Yukarıda sizinle referandum üzerine yazıştığımız yorumumda da belirttiğim üzere “Aptal dostlar” yerine “Abdal rakipleri” her zaman tercih etmişimdir.Son söz “Yaradılanı severim Yaradan’dan dolayı”(Yunus Emre) Saygılarımla.

  108. Yazan:kenan sunar Tarih: Eki 29, 2010 | Reply

    sn yorumcular sizleri candan tebrik ediyorum. gercekten düsüncelerinizi saygi ile karsiliyorum. ama müsade edin sizlere malesef yurtdinda 40 senedir bulundugum icin, kaba türkcemle anlatmaya calisayim. baskinin her türlüsünü lanetliyorum. düsünce ve yazma özgürlügü benim icin cok kutsaldir. benim inancimi soracak olursaniz: ben elhamdulillah müslümanim. ama müslümanim diyen cok beyinsiz (sözüm meclisten disari) taniyorum. ben burada hic kimseye hakaret etmedim. öyle anlasilmis ise simdiden özür dilerim. tekrar rica ediyorum: hersey serbest tartismaya acik olmali ama lütfen bunu yaparken ne dinime, ne dilime, ne milletime nede ecdatlarima hakaret ve iftira atmadan yapilsin. cumhuriyetin kurulus döneminde kurunun yaninda yasi da gitmistir olabilir, cünki o dönem basit bir dönem degildi. hangi sözde müslüman ülke veya tarihte hani su sözde müslüman dincilerin hayran oldugu
    “Müslüman veya islam devleti” hayirli ve insan ogluna faydali her hangi bir seyler yapmistir? islamiyetin belkide abartirsak ilk 300 yili muhtesem ve islamiyete yakisir bir sekildi. daha sonralari sadece karanlik ve kes bic mantigi ile korku rejimleri vardi. insanlari köle olarak kullanmaktan baska bir sey degildi. bir kac islam alimi haric aydinlik yoktu ve hatta o güzel olan islam alimlerini bile sonunda yok ettiler. ilim ve bilim den uzak islam disi ( islamiyetle ne yakindan ne uzaktan alakasi olmayan) yasam tarziyla insanlari seyhler, hacilar, soytari dincilerin sayesinde tarihte bildigimiz bir cikmaza sürüklediler. osmanliymis gülerim, cünki osmanlida ilk 300 sene muhtesem ve o zamanin cagdasligin önderiydi ya sonra gene dinci kendi bilmezler osmanliyi yok ettirdi. bütün bu olanlar tarihlerden bu zamana kadar islamiyeti suistimal ederek bizleri her türlü bagimsizliktan, ilimden ve bilimden uzaklastirdilar. yüce Allah elbette bunlarin hesabini tek tek sormustur ve soracaktir. islam denildigi zaman Allah, Peygamber ve Kurani kerim temeldir gerisi kim olursa olsun islamiyetin, milletimin ve devletimin düsmanidir. millet ve devlet olmayinca sözde müslümanlar islamiyeti yasayacagini zannediyorlarsa o zaman zavallidirlar. hangi din ilimi ve bilimi bir farz olarak ilan etmistir? ben genede malesef istediklerimi anlatamiyorum benim kusuruma bakmayin. hic kimseyede hakaret etmek ismedigimi de tekrar ederek esenle kalmanizi diliyorum.

  109. Yazan:Oku ama Ogren. Tarih: Kas 2, 2010 | Reply

    Iskenceye magruz kalmis insanlarin resimlerini bulmak cok kolay.

    Ben sana Seriat ile idare edilen ulkelerde insanlara neler yapildigini anlatayim , ondan once sana hatirlatacagim iki uslup konu var.Sormak isterim senin Laik kelimesinin anlamini bilip bilmedigini?Laiklik Turkiye Cumhuriyeti Vatandasi Nufusunu tasiyorsan,bugun senin ismini Ali , Ahmet yapan kurallardan biridir.Laiklik, din ve devlet islerini ayirmak demektir.Dinsel olarak yargida vicdan ve durum , Hukuk’un Temelidir. Devletsel olarak verilen karar, yarginin getirdigi Hukum malubudur.Sen bugun imam hatip okulundan yetismis bir cocugun Hakim oldugunu dusunur isen , o ;tecavuzcu olan bir adami insan-i duygularindan aff edebilip temize karar verebilir, fakat acliktan ekmek calmis adami hirsiz ilan edip 9 ay hapse mahkum edebilir. Verdigim ornekte gordugun gibi yargida once dinsel gorus baskin, devletsel gorus zayif kalmistir.Sen bilirmisin seriat ile idare edilen bir devletin yargi ve hukum anlayisini? Resim mi istersin? ben sana yolliyayim.Buyur http://sheikyermami.com/2010/04/15/sharia-child-brides-child-abuse/
    http://www.amsterdampost.nl/april-week-14/
    http://momento24.com/en/2009/11/09/iran-to-reinstate-amputation-of-thieves-hands

    Bak bunlar hic birsey , hergun insan asilmasi otobusle gecerken okuzlerin seni izlemesi gibi birsey olsa gerek sana gore.Sen bugun seriata evet dedin, Cumhuriyeti , Demokrasiyi istemedin.Padisahligi geri istedin , iste Ataturk bu devleti kurarken Seriat yonetimini YOK EDEMEMIS.Cunku onlar iki yuzlu ve parazit insanlar gibi yasayip ekmeklerinin yarisini paylasip en ust noktaya gelinceye kadar calistilar.Tekrar Seriat ile ukle idare etmek icin.Sen bana soyle, Mustafa Kemal Ataturk’un getirdigi toplumsal uygarlik anayasasinin maddelerini ? Bilirimisin Atan Uygar insan idi.Bir cok avrupa ulkesinden once Turkiyede kadinlar O’nun sayesinde oy atabilir duruma geldi.Carsafi , Festi , salvari kaldirip seni Uygar bir insan gibi Takim elbisenin sahibi yapti, O seni sen oldugun sevip Cumhuriyeti kurdu. Senin uygar olup uygar ulkelerle baris icinde yasaman icin.Mezhep , Din , Irk , Renk ayirmaksizin , seni bir butun yapti, Ama sen onun getirdigi butun herseyi ittin.Iste secimlere aylar kala , ulkeyi yok etmek ve karanlik cagina sokmak senin sandik kutusuna atacagin bir kagit parcasindan geciyor.Ama sen istedigin istedigin oyu , kime verirsen ver. Istersen atma , hepsine saygi duyarim. Sunu unutma, Ata’nin getirdigi yurekler,seni yeniden Seriattan kurtaracak,seni uygar bir insan yapacak.Fakat bu sefer , bazi kafalar kesilmek yerine 21. yuzyilin kurallarina gore hareket edilecek, insanlar olum yerine , Terk edilecek.Nufus suz bir sekilde Kabile gibi yasanacak,sen rahat ol .sinir disinda seni davulla zurna ile karsilarlar, bide sana kimlik sorarlar, hic birisi yok ise kurarsin bir gecekondu cennette.Vatanimizda darbe yapildi ise arkasinda yatan gercekleri goren insanlarin sebebleri senin tahmininden daha gercek idir.Sen bugun Meksikalilarin Amerikaya gelerek bir devlet kurdugunu dusunebilirmisin?kolay mi zannettin savas olmadan insan olmeden galip ve lider olmadan.Turkiyedede Kurdistani kuramazsin.Sen merak etme, bu seferkinin adi darbe olmiyacak, insanlarin ruhu bile duymiyacak.Secimlere iyi calis sonuclarina katlanmamak icin.Ha sunuda unutma , benimde anne-annem,baba-annem namaz kilarken bas ortusu giyer cami avlusunda baskasinin cenazesine giyer ama sokakta yururken degil , plajda , otobuste , sabah aksam kokusana kadar degil.DEVLET DAIRESINDE HIC DEGIL.Uygar ulkelere git evet dedigin adamin insanlari nasil asiladigini gor, nasil ters ters bakildigini izle , sana tas devri ulkesi olarak gorurler. Iste kardesim, okumak adam olmak imam hatipden gecmiyor. Bilge olmaktan , uygar olmaktan geciyor.Ama sen gene cocugunu yolla, en azindan yardim alirsin Erdogan sayesinde.Haklisin , ekonomimiz cok kotu , denize dusen yilana sarilir taktigi uyguluyor olabilirsin , sende yeri gelirse ulkeyi ikiye bolenlerin hesabini soruyor olabilirsin.O yuzden sana saygim var, Turk oldugumuz icin. Atam oyle ogretti icin.

  110. Yazan:logic Tarih: Kas 2, 2010 | Reply

    @Oku ama Ogren

    siz tam bir cahilsiniz. hiç bir şey öğrenememişsiniz. bari bu siteyi okuyun da bir şeyler öğrenin.

  111. Yazan:haldun Tarih: Kas 3, 2010 | Reply

    hayır diyenler yıllar sonra utancından bizde evet demiştik diyecekler,evren isteseydi darbesizde önlerdi olayları ama kendi dediği gibi darbe için uygun zamanı bekledik itirafı cok şey anlatıyor evrenin yargılanması önemli değil darbe sevdalılarının kafasının almadığı bir daha darbelerin olmaması için evet dedik bizler ve gururluyuz,onurluyuz o yılların acılarını yaşamış olan mhp ihanet içindedir çünkü şimdiki yönetimde o günlerden kimse yok hepsini dışladılar chp desen zaten asker ve yargı emrinde olduğundan ne millete nede vatana faydası olmamıştır bir kanalda eski mhpli yaşar okuyan cektiği işkenceleri anlatıyor ama yinede hayır diyor nedeni ise daha iyisi olmalıymış peki hükümet oldular bakanlık yaptı bu konuda ne yaptılar koca bir hiççç bu tamamen hazımsızlık erdoğanı hazmedemyorlar erdoğan ülkemiz için nimettir ve bizler devamlı desdekliyoruz milletini düşünen desdekler bu ülkeye hiç faydası olmayan olamıyacak olan zihniyetlerin peşinden koşup ömrünüzü harcamayın ilerde gurur duymak istyorsanız ak partiyle yola devam edeceksiniz…

  112. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Kas 4, 2010 | Reply

    bu site vatan hainleri icin özel olarakmi yapildi?

    kendi medeniyetinden, kültüründen, dininden, kökeninden, milletinde, devletinden ve tarihinden utananlar …

    burada yazilanlari okuyunca insanliktan nasibini almamis kisileri görüyorum.

    kendi yoksullugunuzu ve zavalliliginizi …

    Bunları vb. yazmış olan bir yorumcu ardından bir de şöyle yazmış:

    ben burada hic kimseye hakaret etmedim.

    Hmm.. “Hakaret etmek” nasıl bir şey acaba?

  113. Yazan:Kemalist Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    eee aradan epey bir zaman geçti, 12 Eylül’le ilgili gelen giden bir şey yok? Mehmet Bey cevap verin bir.

    Siz rahat uyuyabiliyor musunuz?

  114. Yazan:logic Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    eee aradan epey bir zaman geçti, 12 Eylül’le ilgili gelen giden bir şey yok? Mehmet Bey cevap verin bir.

    Siz rahat uyuyabiliyor musunuz?

    konu Yargıtay’da. Yargıtay bir kararını açıklasın, tekrar konuşalım.

  115. Yazan:Kemalist Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    Kılıçdaroğlu’nu, peşinden gidenlere şikayet eden kişinin peşinden gittiği Tayyip’in eseri de burada:

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/344571/1/Gundem

    Siz asıl bakın kendinize, kimin peşinden gidiyorsunuz diye.

  116. Yazan:ilhan coşkuner Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    Hayır dediğim için o kadar rahatımki anlatamam.En azından iktidarın yaptığı yoksuzluk peşkeş ve hainlikleri örtbas edecek kanunların çıkmasına yargılanmalarını engelleyecek yapılandırmaya hayır dedim.Madem 12 eylülden intikam alacaktınız bir tane yargılanan subay varmı.Sizin derdiniz misyonunuz olan BOB projesine hizmeti sürdürüp abd ye yaranıp sifonu çekmelerini engelleyip kraliyet hayatı yaşamaktır.akp cemaat ve kürt halkını kullanan aşiretlerle pkk ile bu ülkeyi paylaşma yarışına girmiş ve her fırsattada ülkeyi maddi ve manevi yönden mahvetmiştir.Bunun içinde yüce dinimizi bile kullanmışlardır.En azından oyuna gelmediğim için kendimle onur ve gurur duyuyorum.

  117. Yazan:ali duman Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    kendinizle ne kadar onur ve gurur duysanız azdır…az.

    pek yakında CeHePe’niz ergenekon sanıklarını da milletvekili yapıp, alır içeriden, biraz daha gururlanır ve onurlanırsınız, şimdiden bu onur ve gurura hazır olun bakalım(!)

    size ergenekon iktidarı yakışır, size bankaları soyan iktidarlar yakışır, size memleketi 40cente muhtaç edenler yakışır, size gece yarısı merkez bankasını açtırıp soyduranlar yakışır, size bebekten katil üreten sistem yakışır, size faili meçhullerin “faili belli” iktidarlar yakışır.
    size çakıcıdan, çatlıdan, peker’den sorulan memleketler ve her başbakanına özel tetikçisi olan iktidarlar yakışır.

    bir türlü suyunu ısıtamadınız şu AKP denen vatan satıcısının iktidarını, ısıtıp yolcu edemediniz ki pusuda bekleyen faşist ergenekon yeniden iktidara gelsin, öyle dimi, ne kadar canınız yanıyordur kimbilir ne kadar, yattıkça elleri kanlı katiller içeride,yanıp yanıp tutuşuyorsunuz, belli ki çiğeriniz yanıyor, şimdi sizin elleriniz de kaşınıyordur, ne de olsa epey oldu banka soyamadınız, tit’lerle, jitemlerle katlimda yapamadınız, vah ki size vah, 80 yıldır hiç bu durumlara düşmemiştiniz, nerde o güzel “darbe”li günler nerdeee, vah size “bizim tosuncuklar vah” soğuk savaş biteli artık abd’de arkanızda değil, vah ki size vah, ne hallere düşdünüz yahu, vah vah.

    80 yılı katliamlarla bezeli, nazi özentisi iktidarlarınız hiç bu duruma düşecek miydi, katliamları, 1930 sosanı, 1938 dersimi, 6-7eylülü, aydın sürgün ve cinayetlerini (nazım hikmet,sabahattin ali, muhsafa suphi ve yoldaşlarını), istiklal mahkemesinde idam edilen 10.000’leri, kanlı pazarları, kanlı 1 mayısları, başbakan asan kanlı darbelerinizi bile unutur olduk, halinize üzülmekten, vah vah vah…

    (wikileakes en çokta bu faşist ulusalcıların komplolarının yalan ve fos çıkması işine yarayacak, binlerce belge arasından ne hikmetse bu faşistlerin uydurduğu yalan komploların izine rastlanmıyor, mesala tek bir kelme BOP geçmiyor, buna dair tek bir belge yok, yalanların ve komplo teorilerinin de miadı buraya kadarmış, YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANARMIŞ)

  118. Yazan:Süleyman Parlak Tarih: Şub 2, 2011 | Reply

    Hadi bakalım “EVET” diyenler şimdi siz rahatmısınız.
    Sayenizde,halkı kandırarak Evet dedirttiniz ne oldu?
    Faşizmi kökleştirdiniz.Bu gün yapılanlar 1980’de yapılmadı.

  119. Yazan:ali duman Tarih: Şub 2, 2011 | Reply

    süleyman parlak;

    mesala benim, şunun, onun, bunun hatta senin ANAYASA MAHKEMESİNE başvuruyor olabilmesine niye karşısın? niye karşısınız? vatandaş, çok daha hak sabihibi kılındığı için mi? yoksa devlet elden gidiyor diye mi?

    “12 eylül darbe yargısını destekliyoruz” diyebilin, gizlemeyin bu niyetinizi CeHePe gibi, bunu diyemediğiniz için topu evirip çevirip durmayın. bunun böyle olduğunu anlayamadıysanız, HAYIR diyenlerin aslında 12 eylül sisteminde diretmekte olduğunu anlayamadıysanız, size ne dense, ne desek bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

    insan celladına aşık olunca, kendi iyiliği için yapılanları da algılayamıyor. kör olmak böyle bir şey, ya da cemil meriç’in dediği “ideolojiler insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleridir” dediği böyle birşey, bu ideolojiyle nereye kadar??? çıkarın artık şu deli gömleğini, 21 nci yüzyılın modasına hiç mi hiç uymuyor.

  120. Yazan:Mustafa Berkay Tarih: Mar 25, 2011 | Reply

    iyiki hayır demişim evet diyenler bakalım bu sefer nasıl kıvırcak Azerbaycan bayrağını yasaklatıp libyaya abd dedi diye asker yollayan tayipi imamın ordusu kitabı yayınlanmadan yasaklanmasına işte o özgürlükle alakası yok diyip kıvırmalarınızı bekliyorum :)) bırakın arabı kürdü ilk önce özünüzü benimseyin onun bunun hakkını savuncağınıza Türklerin haklarını savunun siz ilerde sözde kürdistanada evet dersiniz papağan gibi utancınızdan evet verdim diyemeyeceksiniz 🙂

  121. Yazan:Sevtap Tarih: Mar 25, 2011 | Reply

    EEEEEEEE peki ne oldu hani 12 Eylülcüler yargılandımı? Hayır sadece Hukuk’u Yargıtayı ele geçirmek için yapılan oylamaydı…Hayır attım huzurluyum..

  122. Yazan:durhat Tarih: Mar 25, 2011 | Reply

    Hayır attım huzurluyum..

    Amman siz huzurlu olun yeter ki…
    Hayır dediniz başınız göğe erdi di mi?

    Çıkarın keyfini,bulutlarla uçun hep beraber,

    Katılın koro’lara,tempo tutun çoşkuyla!

    Hayır demekle memleketi ihya ettiz,ne kadar grurlansanız,mutluluktan kanatlansanız azdır.

    Ninni bebek ninni…
    Uyusun da büyüsün ninni…

  123. Yazan:Burak KÖSE Tarih: Mar 26, 2011 | Reply

    ali duman’a;
    Bu ülkede hapisten insan alınıp meclise vekil yapılıyor, bu insan binlerce kişinin ölümüne sebep olmuş kişiyi savunuyor ve serbest bırakılması için ülkede ayaklanmaları destekliyor. Bu kişiler gözünüze batmıyor da ergenekondan tutuklu kişinin vekil olması mı sizi rahatsız ediyor? Ayıptır, biraz tarafsız olun.

    Ayrıca yazar kocaman başlık atmış Hayır diyenler rahat uyuyor musunuz diye. Peki Evet diyenler rahatlar mı bir de onu sorsun bakalım. Ülke de 4B sözleşmeli personele bir sorun bakalım yeni yasa ile ellerinde hangi hakları kaldı?

    Maalesef hiçbirimiz tarafsız bakamıyoruz olaylara,ama görüyorum ki bu site tamamen sağ görüşler üzerine kurulmuş. Sadece sağ görüşlü kişilere insan muamelesi yapılıyor. Ayrıca sitenin bannerinde “Ne mutlu insanım diyene” demişsiniz. Orayı düzeltin bence,
    Ne mutlu sağ görüşlüyüm diyene yada ne mutlu antilaikim diyene yapın.

  124. Yazan:ali duman Tarih: Mar 26, 2011 | Reply

    kendini solcu sanan solcumsu burak köse’ye;

    önce kemalizm kuyrukçuluğu
    sonra
    ergenekon kuyrukçuluğu

    bunun adı da solculuk oluyor öyle mi?

    sakın bunun adı

    postalyalayıcılık olmasın, solcumsuculuk size Atatürkün kurdurduğu sahte T”K”P’den kalmış olmalı,ne kadar da belli, ergenekonseverliğiniz içimi cız ettirdi, siz anlaşılan veli küçük’ten ifade dahi alınamayan günleri özlemişsiniz,
    memleketin çakıcı’dan sorulduğu
    çatlı’dan sorulduğu,
    peker’den sorulduğu,
    17.500 faili meçhul cinayetle korku imparatorluğu yaratıldığı günleri özlemişsiniz, ne de olsa meşrebinize yakışan budur. sahteliğiniz çözüldü, deşifre oldu, ne yapsanız nafile.

    size bir senaryo yazılmalı başrollerinde fadime şahin, müslüm gündüz, ali kalkancı olmalı, o film izletilirken arka planda 20 banka hortumlanmalı millet salak ya sonsuza kadar yiyecekti kemalizmin bu soygunlarını, cinayetlerini, katliamlarını. ipliği pazara çıkmışolan sahte solculuğu, besleme solculuğu, kurşun asker solculuğu, cemaatci solculuğu, kemalist molla solculuğu kafanıza çalınmaya ramak kaldı, bu millet bu tokadı bir kez daha atacaktır, ancak anlayan sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az misali bunu anlayacak kapasite nerde, solculuğu kuyrukçuluktan ibaret olanlarda, nasyonal solculuğu solculuk sananlarda. meşrebiniz malum ve maluldur, ne yapsanız fayda etmez, nafile. sahteliğiniz alnınıza vurulmuş bir damgadır, bu damga yenilginin, tarihin çöplüğüne gönderilecek oluşunuzun da posta puludur aynı zamanda.

    cemaatçi solculuğu solculuk bellemek yol değil, gölge etmeyin de şu memlekette hakiki bir sol oluşumu yaratabilsin, rol çalmak iş değil, halkı kandırmak iş değil, kuyrukçuluk iş değil, postal yalayıcılık, ergenekon avuakatlığı hiç iş değil, bunun hesabını, tokadını da halk en iyi şekilde gösterecektir, bunun için kimse gölge etmesin yeter, söz, yetki, karar millete bırakılsın yeter.

  125. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Mar 26, 2011 | Reply

    EEEEEEEE peki ne oldu hani 12 Eylülcüler yargılandımı?

    Sahi ne oldu o iş?

    Var mı bilgisi olan?

  126. Yazan:ali duman Tarih: Mar 26, 2011 | Reply

    12 eylülcüler yargılanamadı diye kına yakmaya hazır milyonlarca bekleyen var…

    kına hazır bekleyedurun bakalım.

    ancak;

    12 eylüle daha var

    sırayla

    önce malatya papaz katliamı, danıştay cinayeti, hirand dink katliamı, mayın şehitleri, dağlıca, aktütün şikeli baskın ve katliamları, sivas madımak, başbağlar, gazi mahallesi prokasyonları….

    sonra 27 nisan e-muhtırası,

    sonra 28 şubat

    sonra 12 eylül

    kanlı 1 mayıs,

    sonra 12 mart

    kanlı pazar,

    sonra 27 mayıs

    sonra 6-7 eylül

    sonra dersim katliamı
    …..

    (tarih bir cumhuriyetin tarihi değil, katliamlar tarihi sanki, kabus gibi maşallah, hiçte kolay olmayacak hesap sormakta, hesap vermekte)

    85 yılın pisliğini yıkamak çok kolay olmalı ki sahtekarlılığı, ikiyüzlülüğü, yalan ezberleri, demogojiyi meslek edinmiş ergenekon döküntülerinin ağzında sakız haline gelmiş…

    sırayla, sırası geldikçe….yeter ki bu millet bu kararlılığı göstermeye devam etsin….

    hele sıra bir 28 şubatta gelsin siz görün bakın çıkacak olan feryat figanları, zira aynı yolun, aynı meşrebin yolcusudur bunlar, 28 şubatın hesabı hayattakilerin hepsini kapsar, hayatta olmayanlar ise zaten bu milletin vicdanında çoktan mahkum oldular.
    (zira 28 şubatın baş aktörleri, aynı zamanda 12 eylülün de işkencecileriydi, aktörlerde figuranlar da aynıydı, değişen şey katledilenler, işkence görenler ve mağdurlardı)

  127. Yazan:Burak KÖSE Tarih: Mar 27, 2011 | Reply

    ali duman’a:

    Önce yazdıklarımı tekrar tekrar okumanı öneririm. Ben ergenekon tarafçısıyım yazmışmış mıyım? Yazdıklarımdan onu çıkartman için üstün çaba gerekir. Sadece bu ülkede neleri oldu da sadece ergenekoncular mı onurunuza gururunuza dokundu.

    Kemalizme inananlara kuyrukçu demişsin. Peki ya sen neye inanıyorsun? Sen kimin kuyrukçususun? Sürekli yorumlarında insanlara saldıracak kadar seni sinirlendiren nedir? Önce karşıt görüşü olanlara saygı göstermeyi öğren bence.

    Ayrıca akp hükümeti mi kurtarıyor bu ülkeyi? Bir dön bak bakalım tek başlarına 2 dönemdir bu ülkedeler. Geldiklerinde petrol ne kadar idi? Ekmek ne kadar idi? Tüp ne kadar idi? Kaç işsiz vardı? Bu vb. bir çok örnek var. Ne yaptıklarını söylermisin bana? Her köşe başına park yaptılar evet. Ama insanların karnı aç evde. Parkalara gitmek için karınlarının tok olması lazım. Ceplerinde para olması lazım. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeleri saymıyorum bile. Cengiz Cebi’nin dediği gibi ne oldu Evet dediniz de ne oldu? 12 Eylülcüler yargılandımı? Referandum öncesinde söylediklerinden hangisi gerçekleşti? Biraz önünüzü görün. Birilerinin gölgesinde yürümeyin artık. Siz gibi kuyrukçu bile olamayanlar yüzünden bu ülke bu hale geldi. Beğenmediğiniz Atatürk ve politikalarının olmadığını düşünün bir. Atatürk’ün sizce derdi ne idi de padişahlar ve yamakları yada senin deyiminle kuyrukçuları gibi davranıp banane demedi de hayatını ortaya koyup bir şeyler peşinde koştu? Bir kere bunları düşünün. Yazıklar olsun nankör bu halka başka lafım olmaz benim bu ülke halkına.

  128. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Mar 27, 2011 | Reply

    @Burak Köse,

    Kusura bakmayaın araya girme ihtiyacı duyuyorum.
    Şöyle izah edeyim:Anladığım kadarıyla bire bir yorumlaşmalarda “şucu bucu”gibi genellemelerden rahatsız olmuşsunuz.
    Peki.

    Ancak şu var:Haketmediğinizi düşündüğünüz ama bir şekilde muhatabı durumuna düştüğünüz etiketlerden hoşlanmıyorsanız-ki gayet makul bir tepkidir ve tepkinize hak veriyorum-o halde aynı genellemeyi başkalarına reva görmeyeceksiniz.

    Şimdi dilerseniz yorumunuzu tekrar gözden geçirin.Mesala:… ama görüyorum ki bu site tamamen sağ görüşler üzerine kurulmuş.

    …Ayrıca sitenin bannerinde “Ne mutlu insanım diyene” demişsiniz. Orayı düzeltin bence,
    Ne mutlu sağ görüşlüyüm diyene yada ne mutlu antilaikim diyene yapın.

    demişsiniz.Bu cümleler size ait-yanılıyorsam lütfen düzeltiniz.
    İmdi,
    Bu cümleler, sizin görüşlerine katılmadığınız yorumcular hakkında tesbit ettiğiniz politik kimlikler.Yani diyorsunuz ki siteyi oluşturan yönetci kadro/yazar/yorumcu/okur vesairin büyük bir çoğunluğu sağcı ve/veya antilaik.

    Buraya kadar bir sorun yok.Yorumlama biçiminden,sunulan argümanlardan ve kullanılan dil ile savunulan düşüncelerden bir kimseyi veya rgubu bir politik kimlikle tanımanın/tanımlamanın bence bir mahsuru yok.Tabi hakaretvari imalara yer verilmediği sürece.

    Amma,falancası bana Kemalist dedi,Egenekoncu dedi,politik görüşümü bilip bilmeden bana haksız eleştiri ve genellemerde bulunuluyor diye bunu eleştiri konusu yapıp insanlara sağcı,antilaik diyorsanız bu pek tutarlı bir argüman olmaz.Öyle ya muhatabınızı,kestirmeden ve kolayından sizi “Ergenekonculukla”suçlamasını doğru bulmuyorsunuz,peki sizin haklı olarak ileri sürdüğünüz(ben Ergekoncuları savunduğumu mu ima ettim serzenişiniz)benzeri,burada “antlaikim,sağcıyım ya da sağcıları destikliyorum”diyen mi oldu da böyle bir tesbitte bulunuyorsunuz? Demedilerse-ki bunu doğrudan telaffuz adene rastlamadım-sizce bu tesbitiniz nereden icap etti ve nasıl bu intibaya vardınız?

    Kısacası kolaycı genellemelerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorsanız kendiniz aynı hataya düşmeyeceksiniz.Yok,bunlar tartışma gereği olağan şeylerse o zaman da şikayet etmeyeceksiniz.Kaldı ki etiketler üzerinden tartışmayı ilk başlatan da sizsiniz,neden şikayet ediyorsunuz ki?
    Ha,sağ nedir sol,laiklik nedir o da ayrı bir tartışma konusu.Yani sağcılıkla falan suçlayarak aklınız sıra sağı küçümsemişsiniz ya,ancak yorumlarınızın satır aralarında sağa çok daha yakın olduğunuz görülüyor.Hiç mahsuru yok,benim için bütün görüşler baştacadır.Lakin sağcı olup solcu görünmeye pek sıcak bakamıyorum,kişi hangi görüsü savunuyorsa o görüşün ilke ve prensipleriyle haraket etmeli.
    Hz.Mevlananın güzel bir sözü var:Ya göründüğün gibi ol,ya da olduğun gibi görün.
    Kusura bakmayın AKP karşıtlığı üzerine kurulan sığ görüşlerle solcu olunmuyor.Açıkçası eteğinizdeki taşları dilediğiniz gibi dökün ama n’olur bunu solculuk diye sunmayın.Zira ne inandırıcı oluyor ne de tutarlı görünüyor.

  129. Yazan:ali duman Tarih: Mar 27, 2011 | Reply

    12 eylül yargılanamadı ise, bunu hükümetle ilişkilendirmenin anlamı nedir?

    başına taş düşse hükümetten bilen “kırmızı boğa hastalığı”dır bu, teşhisi ise çok zordur, ileri safhadakiler için silivri uygun olup, şiddetle tavsiye edilmektedir.

    kırmızı boğa hastalığı ;

    boğların kırmızıya saldırması gibi, her konuda hükümete saldırma hastalığının adıdır, isim hakları şahsıma ait olup, izinsiz kullanılmaması rica olunur. (!)

    imdi, resmi ideolojinin deli gömleğini giyipte, 85 yıldır çıkarmamak için ısrarlı olanlara zorunlu bir bilgi ve açıklamadır :

    hükümet; 12 eylül faşizminin aktörleri için konulmuş olan Anayasanın 15nci maddesini kaldırarak söz konusu darbeci kemalofaşistlerin yargılanmasının önünü açmıştır, yargılamanın önü açılmış olmasına rağmen, ancak ne varki, kemalist ideolojinin işgali altında olması nedeniyle bağımsız ve tarafsız olamayan “kemalist yargı” kurumu hala görevini yapmamakta ısrarcı davranarak 12 eylül faşizmini yargılamaktan sarfınazar etmektedir.

    17.500 bin faili meçhulu ortaya çıkartamayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürekli mahkum olan söz konusu “taraflı yargı” kurumuna neşter atmak zorunlu hale gelmiş olup, 12 eylül faşizminin bir kurumu olan HSYK’u yeniden dizayn edilerek, “halkın yargısı”nun kurulması yolunda çok önemli adımlar atılmıştır. Zira bunun meyveleri çok yakın zamanda alınacak olup, kemalist ideolojinin işgali altındaki “kemalist yargıtay”ın da tarafsızlığının sağlanmasıyla elbetteki 12 eylül faşistleri başta olmak üzere tüm darbeci ve katliamcı kemalofaşistlerin yargılanmaları ile aslında faili belli olan faili meçhullerin faillerinin bulunması ve adalete teslimi de yakın bir zamanda halkımızın da vereceği destekle başlayacaktır.

    pek tabiki bu akp’nin ustalık dönemi olan 3ncü döneminde gerçekleştirilecektir, zira bunu gerçekleştirilemeyecek ise akp’nin de defteri öncülleri gibi (anap, dyp, dsp) dürülür, yerine bu dirayeti gösterilecek yeni bir alternatif iktidar yapılır, zira halkımız bu gerçeği görmüştür, birileri kendilerini yırtsa da, feryat ve figanlarla yeri göğü inletsete, darbe diye diye postal yalasa da bundan dönüş yoktur.

    biz kimin ergenekoncu olduğunu kimin olmadığını biliyoruz, onların ikrarları fayda etmez, bu millette bunu biliyor, biliyor ki bu kızılelma koalisyonunun faşistlerini iktidara getirmiyor, getirmeyecekte.

    onlar kendi parti başkanlarına komplo teorileri düzenlesinler dursunlar, meşrepleri buna uygundur.

    istiklal mücadelesinin en büyük kahramanı kazım karabekir’in nutuk’un yalışlarını yazdığı kitabı matbaada imha edilip, ortadan kaldırılırdığını bile bilmez bu resmi ideolojinin, iflas etmiş paradigmanın şakıyan bülbülleri işte bu yüzden bu millet onların “allah birdir” sözüne bile inanmaz. Yalancının mumu buraya kadarmış.

    not : sol görüşlü olmama rağmen, faşist ergenekon cephesi ve onun bir ürünü olan içinde ip, mhp, tkp, ödp, chp gibi hem sağ ve sol görünüşlü faşist kızılelma koalisyonunun tasfiyesi gerçekleşene kadar -bu faşist cepheye karşı mücadele ettiği sürece- akp’yi ve bu faşist cepheye karşı çıkan her meşru kurum ve kuruluşu destekleyeceğimi deklere ediyorum. Ve biliyorum ki, solcu, sağcı, dindar, sosyalist, demokrat, liberal olup, tüm aklı-selim olanlarda bu dayanışma içerisinde olacaklardır. Bu faşist cephe tasfiye edilmediği sürece bu ülkede ne sol, ne sağ, ne sosyalist, ne de milliyetçi siyaset yürütmek mümkün değildir, zira tümü kemalofaşizmin ürettiği kuyrukçu- sahte siyasetlerdir. (kuyrukçu ve sahte olmayana ise kemalist diktatörlük izin vermemiştir, bakınız 26 adet k kapatılan siyasi parti, yüzlerce sivil toplum örgütü)

  130. Yazan:Burak KÖSE Tarih: Mar 29, 2011 | Reply

    sayın Yılmaz,
    burada benim yaptığım yada bana yapılan etiketlenme olarak tabir ettiğiniz durumdan şikayetim yok. Benim yazışımda ki amaç etiketlemekten ziyade kime yazdığımın açık ve net olması, genelleme yapmamak idi. Yazımın sadece bir bölümüne etiketlemek diye tabir ettiğiniz şekilde yorum sahibi kişiye yazdım. Sadece haksızlık yapılmaması gerektiğini, biraz objektif olunması gerektiğini belirtmek istedim. Benim genel hayat görüşümde insanları sağ/sol/laik/antilaik vb. şekilde ayrımlarım yoktur. Yorumlarımda biraz keskin yazılar yazmış olabilirim, bunun için kişisel olarak incittiklerim varsa özür dilemek isterim.
    Sitenin banneri ile ilgili yorumuma gelince, orada ki değerlendirmemi yorumlardan yola çıkarak yapmadım. Hemen hemen tüm yazarların genel yazılarını okuyarak değerlendirmede bulundum. Kısaca şahsıma yapılmış görüş bildirimlerinden yola çıkarak cevap niteliğinde o yorumda bulunmadım. Ayrıca yorum sıralamasına dikkat ederseniz yorumuma yapılan cevaptan önce bu görüşümü bildirmişim. Bu banner ile ilgili görüşümde buradaki okuyucuları değil sadece site deki yazarların belli bir görüşe yakın olduklarını belirtmek istedim ama benim eksik ifadem ya da sizin farklı algılamanız sonucunda bu kanıya vardığınızı düşünüyorum. Bunun dışında sizin dediğiniz gibi sitede sağcı yada solcu olarak direkt görüş bildiriminde olan kişilere bende rastlamadım, fakat bu yazının başlığından da yola çıkarak belirli bir fikre yakın olunduğu da gün gibi ortadadır.
    Bir diğer sorunuz olan şikayetçiliğime yanıt verecek olursam da, yazımı tekrar okudum ve herhangi bir şikayette bulunduğumu fark edemedim. Bir diğer cevabımda sağ görüşü aşağılamak adına yazdıklarınıza olacak. Ben yazılarımda sağ görüşü suçladığım bir satıra rastlamadım. Sizin bu kanıya nereden vardığınızı belirtirseniz tekrar değerlendirmek isterim. Eğer ki hükümete karşı eleştirilerimden bu kanıya vardıysanız yanılmışsınız. Ben sadece parti hakkında görüşlerimi bildirdim. Zaten kati düşüncemdir ki şu an ülkemiz de herhangi bir görüşü benimsemiş ve tam anlamıyla o görüşe hizmet eden bir siyasi parti yoktur.
    Son satırlarınıza yanıt olarak sanırım siz AKP nin sağ görüşe hizmet ettiği kanısındasınız ki, benim parti hakkındaki negatif yorumlarım solcumsu görüşlü olduğum izlenimi yaratmış sizde. Kendi düşünceleriniz ile de hakkımda net bir solcu olduğum etiketi vurmuşsunuz.

  131. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Mar 30, 2011 | Reply

    Ali Bey yargılanacak o kadar çok şey saymışsınız ki. Bunları bitirmeye bizim yüce adaletimizin gücü yeter mi bilemem. Tabii ki hepsinde sanıklar aynı kişiler çıkmazsa!..

  132. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Mar 30, 2011 | Reply

    @Burak Köse,

    burada benim yaptığım yada bana yapılan etiketlenme olarak tabir ettiğiniz durumdan şikayetim yok. Benim yazışımda ki amaç etiketlemekten ziyade kime yazdığımın açık ve net olması, genelleme yapmamak idi. Yazımın sadece bir bölümüne etiketlemek diye tabir ettiğiniz şekilde yorum sahibi kişiye yazdım. Sadece haksızlık yapılmaması gerektiğini, biraz objektif olunması gerektiğini belirtmek istedim. Benim genel hayat görüşümde insanları sağ/sol/laik/antilaik vb. şekilde ayrımlarım yoktur. Yorumlarımda biraz keskin yazılar yazmış olabilirim, bunun için kişisel olarak incittiklerim varsa özür dilemek isterim.

    Paragrafın sonundan başlayalım.Öncelikle gösterdiğiniz incelik ve olgunluk için ben size teşekkür ederim.

    Etiketleme meselisine gelince,sadece genellemelerden kaçınılması gerektiğini belirmekti amacım.Bu bakımdan suçlama değil de eleştiri olarak düzeltelim tartışmalı bulduğum algılarınızı.
    Görüş ve düşüncelerinizden rahatsızlık duymuyorum ayrıca.Sonuçta tartışıyoruz.Katılmadığım veya kendimce düzeltme gereği duyduğum yerler olabilir ama bu rahatsız olduğum anlamına gelmemeli.Açıkçası özür dileyeceğiniz bir durum yok ortada yine de düzeyli uslubunuzu önemsediğimi belirtmeliyim.

    Toparlamak gerekirse,zaman zaman hepimizin sırf karşıdakini bir yere koyma algısıyla haksızlık ettiğimiz oluyor.Sizin de belirttiğiniz gibi yazı diliyle iletişim kurmanın sonucudur bu.Sağ’a yaptığınız atıfa yaptığım itiraz şerhi de kısmen bundan kaynaklı olabilir.
    Sonuç itibariyle sağ ve/veya sağcı’lık tanımları üzerinden temellendirdiğiniz algıları biraz önyargısal buluyorum.Suçlama değilse de fikri zemini olmalı bir iddianın.Tabi bu ne benim ne de sizin “sağ”veya muhafazakar düşünceyi küçümsediğimiz anlamına gelmiyor.Bir iddia Yanlış ve mesnetsiz olmamalı diyorum hepsi bu.

    Sitenin banneri ile ilgili yorumuma gelince, orada ki değerlendirmemi yorumlardan yola çıkarak yapmadım. Hemen hemen tüm yazarların genel yazılarını okuyarak değerlendirmede bulundum. Kısaca şahsıma yapılmış görüş bildirimlerinden yola çıkarak cevap niteliğinde o yorumda bulunmadım. Ayrıca yorum sıralamasına dikkat ederseniz yorumuma yapılan cevaptan önce bu görüşümü bildirmişim. Bu banner ile ilgili görüşümde buradaki okuyucuları değil sadece site deki yazarların belli bir görüşe yakın olduklarını belirtmek istedim ama benim eksik ifadem ya da sizin farklı algılamanız sonucunda bu kanıya vardığınızı düşünüyorum. Bunun dışında sizin dediğiniz gibi sitede sağcı yada solcu olarak direkt görüş bildiriminde olan kişilere bende rastlamadım, fakat bu yazının başlığından da yola çıkarak belirli bir fikre yakın olunduğu da gün gibi ortadadır.

    Bir önceki paragrafla benzeştiği için yenilemek istemem ama bir iddaya karşılık gelecek sağlam argüman olmalı.Sorun,siteyi mi yoksa yorumları mı merkeze aldığınız değil.Her iki yönlü de eleştiri yapabilirsiniz.Zira esas olan kimin söylediği değil ne söylendiğidir yani metni oluşturan düşünsel materyaldir,içeriktir.
    Bu bağlamda,”ne mutlu insanım” logosunun “sağcı olmak”la eşdeğer tutulacak bir sav olabileceğini düşünmüyorum.
    Sonuç:Siteyi de yorumcuları da eleştirme hakkına sahipsiniz ancak dediğim gibi tutarlı olması kaydıyla.

    Bir diğer sorunuz olan şikayetçiliğime yanıt verecek olursam da, yazımı tekrar okudum ve herhangi bir şikayette bulunduğumu fark edemedim.

    Şikayet değil,sonuçta bir olumsuzlama var-ki olabilir.Sadece olumsuzladıklarınızı haklandıracak savlarla desteklenmeli diyorum.Şayet görüşlerine katılmıyorsunuz diye sağcı,antilaik vs.diye bir takım tanımlamalarda bulunuyorsanız bu, bu iddalarınızı destekleyen argüman sunmamışsınız demektir.Zira beğenelim beğenmeyelim ayrı konu;neden sağcı ya da antilaik olunduğuna dair bir kanıt yok ortada vaya siz sunmuş değilsiniz.Peki bu durumda neya dayanarak böyle bir kanaatte bulundunuz?Budur sorum.

    Bir diğer cevabımda sağ görüşü aşağılamak adına yazdıklarınıza olacak. Ben yazılarımda sağ görüşü suçladığım bir satıra rastlamadım. Sizin bu kanıya nereden vardığınızı belirtirseniz tekrar değerlendirmek isterim.

    Peki ben yanlış anladım diyelim.Ama siz de kabul edin ki “çoğunlukla sağcısınız”,”sağ fikirlere yatkınsınız”,”antilaiksiniz”vb.serzenişler bir övgü değil olumsuz bir eleştirinin işaretitidir.Tabi ki övgü yerine yergi de olacak,olmalı.Ben sadece sözlerinizden çıkan anlamlar üzerinden değerlendirdirmede bulunmuş oldum görüşlerinizi.Sorun yapmayın bunu,neticede tartışıyoruz ve yanlış anlamaları gördüğünüz gibi düzeltme şansımız her zaman vardır.

    Ayrıca bu kanıya “hükümete yönelttiğiniz eleştilerden” dolayı varmış değilim.Hükümeti sizden çok daha eleştirdiğim olmuştur ve eleştirmeye de devam edeceğim.Tabi hep söylüyorum,eleştirinin salt AKP karşıtlığı üzerine kurulması taraftarı değilim.Hükümetin hataları var mı?Var.Hem de sayılmayacak kadar.Lakin kuşatılmış olduğumuz derin ve bir o kadar yakıcı gerçekleri ıskalayarak salt hükümete yüklendiğimiz zaman bu sorgulama eksik kalacaktır.
    Netice itibariyle sizin de daha önceki yorumlarınızda belirtiğiniz gibi sosyal adalet,hakça paylaşım,hukuki işleyiş,eğitim,aş iş,istihdam ve daha sayamadığım pek çok alanda hükümetin eksik ve yanlışları var.Bunları tabiatıyla eleştireceğiz,taleplerimizi belirleyeceğiz.Bu anlamda tabi ki anayasa değişikliğiyle bu sorunlar çözülmüş değildir.Daha katedecek çok ama çok yolumuz var, hepsi kabul.Lakin her şeyden önce bu ülkenin normalleşmesi gerekir.Yara alan hukuk,devletin bulaştığı çetecilik,devletçe işlendiği ayyuka çıkan cinayetler,darbeler vesairle adamakılı hesaplaşıp bu gerçeklerle yüzleşmediğimiz sürece diğer sorunları çözmemiz mümkün değildir.Kaldı ki bu kaotik ortamda sorunlarımızdan bihaber hale gelmişiz.İdeolojik kapmlaşmalardan,kimlik ve inanç çatışmalarından handiyse ne zaman ne de mecal kalmış.
    Bu nedenle diyorum hep beraber bu gerçeklerin üzerine gidelim.AKP bugün vardır yarın yoktur,iş ki toplumca hep beraber daha iyiyi/doğruyu/güzeli bulacak bir zihniyet dönüşümü gerçekleştirelim.Bu da kuru kuruya AKP karşıtlığıyla olacak işler değildir.
    Şimdilik söyleyeceklerim bunlardan ibaret.İlginiz için teşekkür ediyor, hepizin kardeşçe birarada yaşabileceğimiz bir Türkiye dileğiyle yorumumu bağlıyorum.
    Dostça ve sevgiyle kalın.

  133. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Mar 31, 2011 | Reply

    valla duruma bakılırsa AKP Ergenekon’un ucunu göremedi ve Öz’ü de görevden alarak (özel yetkisini alarak) üstünü örtmeye karar verdi. Muhtemelen bunlar da son tutuklamalar. seçimden sonra da hepsini salıverirler.

  134. Yazan:MY Tarih: Mar 31, 2011 | Reply

    Cumhurbaşkanı Gül “Devletin işleri devamlı olur kişilere göre olmaz” demis. Öyle de olmasi gerekir. Hem AKP’nin hem de Türkiye’nin ölüm-kalim savasi bu.

    kanaatimce Ergenekon davasi 1000 yil sürecek 🙂

  135. Yazan:ali duman Tarih: Mar 31, 2011 | Reply

    ergenekon davasını örten AKP, kendi kendini de bitirmiş olur,

    zira bu halk akp’yi;

    17.500 faili meçhulu çözmesi için,

    banka hortumlamalarına son vermesi için,

    eskileri olmasa da en azından 28 şubat darbesinden hesap sorması için

    iktidar yaptı.

    bu talepleri yerine getiremeyecekse ne gerek var akp’ye. anap gider, dyp gider sıradaki gelirdi, “al birini vur ötekisine” kabilinden müesses nizamın bir döküntüsü gider sıradaki gelirdi, tıpkı daha öncedekiler gibi. (bunu için vardiya yapmışlar, besbelli ki) Yıpranılmış katsayısı artıp, dar alanda sıkışma yaşanılırsa, alt yapıyı hazırlamak için emre hazır bekleyen binlerce TOPLUM MÜHENDİSİne bir anarsi ve kaos siparişi verilir ve yapılır bir darbe, akabinde sözüm ona temiz sayfa ile başlanılır, zihinlere format atılırdı. (gerci formatlaya formatlaya zihin bırakmadılar ya, geride bıraktıkları enkazlarlarla, zihni bulanmışlarla uğraşmakta her nedense bize miras kalıyor)

    susurluk davasının kemalist yargı erki tarafından örtbaş edilmesi, bu millete yeteri kadar büyük bir travma yaşattı, bu nedenle millet ikinci bir travmayı kaldıramaz, millete o konuda çok yüklenirlerse yani ergenekon çete düzeninin devamında ısrar edilirse eninde sonunda tunus, mısır, libya durumu yaşanır.

    “ya istiklal, ya ölüm” şiariyla bu cumhuriyeti kuran (bazı ucubelerin “göbeğini kaşıyan ayı” diye hakaret ettiği) Anadolu halkları, bu asalakları 85 yıldır sırtında taşıdı, artık taşımaya niyeti yok, “ne de olsa okumuş, görmüş geçirmiş” düşüncesiyle cumhuriyetin yönetimini bu “mandacı” ve “teslimiyetci” istanbul burjuvasına emanet veren Anadolu halkı, yaptığı hortum, soygun, katiamlar, komplolarla emanete ihanet eden ve büyük bir iştahla cumhuriyetin üstüne çullanan bu faşist ucubelerden emanetini geri istiyor, ancak ne var ki emanete bin kez ihanet edildi, her ihanetin mutlaka bir bedeli vardır, bu ihanetin bedeli sorumlularına ödettirilecektir.

    Sahibi emanetini geri istiyor, bu emanetin iadesini hiç bir güç engelleyemez, başka bir yolu yok, asıl sahibi emanetini geri alacaktır. buna soyguncu, hortumcu, mandacı, teslimiyetçi, emperyalizmin ve kapitalizmin işbirlikçisi müesses nizamın çelik çekirdeği ergenekon da engel olamayacaktır.

  136. Yazan:katmercioglu Tarih: Oca 21, 2012 | Reply

    GAYET ACIK VE ANLASILIR SEKILDE KUR’AN LISANIYLA , MALIKI YEVMIDDIN , DIYE TASDIK EDIB TESLIM OLDUGUMUZ RABBIMIZ RABBIL ALEMIYN,EVVELA MUMINLERI VE MUMINLERIN ,ICINDE ONUN DOSTLUGUNU VE YARDIMINI GORMUSLERI BU GELEN AYETTE SIDDETLE IKAZ EDIYOR..
    ” ZALIMLERE MEYLETMEYIN AKSI HALDE ATES SIZEDE DOKUNUR” SURE-I HUD,113..Meyletmek ne demek;artik bilmeyen yok gibi,kisacasi:herhangi bir sekilde desteklemek.DAHASI ICIN TEFSIRLERE BASVURUNUZ…

  137. Yazan:Castellazi Tarih: Oca 21, 2012 | Reply

    yani burada hayırcı kanadı temsil eden kemalist beyinlerin incilerini hiç üşenmeden baştan aşağı okuyunca insanın ne diyeceğini şaşırması-unutması hatta bütün akli melekelerini yitirmesi işten bile değil…ama gayet eğlenceli-

    Vatandaşın biri (2010 da yazmış) eğitim seviyesinin yüksek olduğu kesimlerde ”hayır” oranının fazlalığını göstererek ,bize hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğunu(!) kanıtlamış maşallah…bir ”EVETÇİ” olarak okuyup,utandım hatta yerin dibine girdim 🙂

    Halbuki benimde beynim yıkanmış,iliklerime kadar doktirine edilmeye çalışılmış,ilkokulda ve bilumum eğitim serüvenimde andımız-gençliğe hitabe v.b. zırvalıkları zorla söylettirilmiştim… tüh yazıklar olsun bana!

    öteki bayan kemalist vatandaş ise okurken epey eğlendiğim biri oldu..Ne yalan söyleyeyim o günlerde bu siteden haberdar olsam bilhassa şahsından;kendisi gibi ne kadar kemalist-add’ci KADIN varsa burada yorum yapmaları için toplamasını rica ederdim..Malum stand-up bir yere kadar güldürür,birazda ekip çalışması gerek 🙂

    Bu arada gereken cevapları,gerektiği şekilde ve onca tahrik-hakaret-alçalmaya karşın sakinlikle cevaplayan ve bu acınası kemalist taifenin aldığı eğitimi ve çapını günyüzüne seren ;
    Mehmet Yılmaz,Ekrem senai,cengiz bey’e ve diğerlerine

    en derin saygılarımı sunarım..İyi ki varsınız,ne büyük mutululuk sizin gibileri okumak bizlere….

  138. Yazan:sevim Tarih: Oca 22, 2012 | Reply

    walla ben “hayır”cılar nasıl rahat uyuyabiliyor bilmiyorum ama koyu bir evetçi olarak rahat uyuyabildiğimi söyleyemem. memleketin geldiği noktaya bakın, hrant dink davasının kararına bakın, hasır altı edilmeye çalışılan uludere katliamına bakın. evet dedik de ne değişti Allahaşkına? hani adalet nerede, hukuk nerede?
    adil, şeffaf, demokratik bir hukuk devleti özlemiyle evet dememiş miydik? peki katillerin, çetelerin aklandığı/gizlenip kollandığı bir devlet hukuk devleti olabilir mi?
    neyse fazla söze gerek yok, ben şahsen büyük bir hayalkırıklığına uğradım ve rahat uyuyamıyorum. evet dediğim için değil, umut bağladığım akp’nin siyasi rant uğruna düştüğü durumdan dolayı huzursuzum. kısacası, referandum öncesi ve sonrasına dair farklı değişimler somut gelişmeler yaşanmadıkça “evet mi dedin hayır mı dedin” tartışmasının çok da anlamlı olduğunu düşünmüyorum.

  139. Yazan:ali duman Tarih: Oca 22, 2012 | Reply

    Ergenekon çetesi halen faal ve direnç göstermeye, yargı kararlarına etki etmeye, bürokrasiye yön vermeye devam etmektedir, Teşkilat-ı Mahsusa’dan beri var olan ve devletin tüm derinliklerine nüfus etmiş bu gayri meşru gücü, bu şer çetesini saf dışı etmenin çok da kolay olmadığını, olmayacağını Hırand Dink davasıyla öğrenmiş olduk.

    Öylesine bir güç sarmalı ki, iktidar partisi içerisinde dahi kollarının olduğu su götürmez bir gerçektir.

    ancak ne var ki 12 Eylül cuntacı faşizminin kurduğu HAKİMLER VE SAVCILAR CUNTASI anayasa değişikliği ile bertaraf edilmesi hukuk yolunda atılmış çok önemli adımdır.

    sanıyorum ki yakın bir zamanda tıpkı Danıştay’a saldırı davasında olduğu gibi bu davada ETÖ davasıyla birleştirilecek ve yeni baştan ele alınacaktır.

    hatızatinde beklentim, temyizi beklemeden ETÖ savcılarının ilgili mahkemeden dosyalı istemeleri ve incelemeye almalarıdır, işin içine AKP yandaşı vali, emniyet md.ü vs. zevatının da karışmış olması davanın önündeki en büyük engellerdendir, ancak yeni yapılanmış olan hakim ve savcılar kurulu bu işin üstesinden gelecektir, gelmelidir de, zira aksi takdirde bugüne kadar yapılan iyi şeylerin bir kıymeti olmayacak, Hirand Dink davası çarpmadaki SIFIR eleman gibi tüm iyi şeyleri yutacaktır.

    eski Türkiye’ye uyum sağlaması halinde, AKP kendi iradesiyle iktidarı kaybedecektir, belli ki iktidar yorgunluğu var ve böyle bir sona doğru yaklaşılmaktadır, bu konuda yanılmayı çok isterdim, umarım yanılan ben olurum. Beni (veya bizi) korkutan şey AKP’nin iktidarı kaybedecek oluşu değildir, ona alternatif olacak iktidar alternatif(ler)inin ulusalcı ve faşist oluşudur, zira AKP’ye alternatif bir siyasi alternatifi yaratılamamış olması ne büyük bir kayıp. AKP giderse, eski tas eski hamam ERGENEKON düzeni geri gelir, faşizm geri gelir.

  140. Yazan:MY Tarih: Oca 23, 2012 | Reply

    Eger referandumda EVET çikmasaydi Kenan Evren’in, hatta ilker basbug’un yargilanmasini rüyada göremezdik.

    Uludere gibi, Dink davasi gibi (simdilik) ters giden kisimlara bakarak HER SEYi KÖTÜ GÖRMEK asiri bir durus. Bunun tersi de böyle. Elbette Türkiye bir YERYÜZÜ CENNETi degil. Ama 2012 Türkiye’si 1990’larin Türkiyesinden çok daha fazla umut vaad ediyor.

    Türkiye insani eskisine oranla çok daha politize oldu, daha dogrusu siyasete dahil oldu. “Benim paramla, benim adima ne yapiyorsunuz?” diye hesap soruyor insanlar. Gerekli olan da budur.

    TV karsisinda günde 4 saat pinekleyen, “bana dokunmayan yilan 1000 yil yasasin” diyen halklara eninde sonunda zalim bir iktidar musallat olur. Tersine insanlar insanliklarini Türklük, Kürtlük ve erkeklik/ kadilik gibi arazlarin önüne koyarsa, “bana faydasi dokunacak olsa bile zulümün önüne geçerim” diyenler çogalirsa zulüm geri gider.

    Ak parti, pak parti meselesinin çok ötesinde bir adimdi bu referandum. Sirf AKP’ye arti puan yazilacak diye “HAYIR” diyenleri de bir kez daha kiniyorum. Özellikle de dogmatik uykusundan uyanmayan kimi solculari, ultra-muhafazakâr kemalistleri… Bu insanlarin bir kismi 12 eylül’de iskence görmüs, çocuklari, karilari, kocalari, babalari göz altinda “kaybolmus” oldugu halde “HAYIR” diyebildildiler. Evet, dogmatik düsünce (=düsüncesizlik) ve yobaz muhafazakârlik size yakisiyor 🙁

    Türk solu uyaniyor

  141. Yazan:Umit Erdal Tarih: Oca 24, 2012 | Reply

    Uludere ve Dink olaylarında, hükümet eski Türkiye’nin refleksleriyle hareket ediyor. Bu hatayı oldukça bilinçli bir şekilde yaptıklarını düşünüyorum; çünkü bu iki olayda da zulüm çok aşikar bir şekilde ortada.

    Neden böyle yapıyorlar, tam olarak bunu bilemiyorum. Fakat gelecek için ümitsizliğe de kapılmıyorum; zira Türkiye’nin son 10 senede AKP iktidarında sağlamış olduğu ilerlemenin kaynağı aslında ne AKP’ydi, ne de Erdoğan’dı. Erdoğan’a ve diğer AKP yöneticilerine müteşekkirim, yaptıkları hizmetlerden dolayı. Ama kendimizi onların liderliğine muhtaç kalmış olarak görmüyorum. Allah bir kapıyı kapatır, başka bir kapıyı açar.

    Öyle ya da böyle en önemli eşikleri aştık. Artık Türkiye’de eskisine nazaran daha çok sesli bir basın var. Devletçiliğe ve milliyetçiliğe karşı hukuku öne çıkartan farklı siyasi görüşlerden oluşan kesimler çok büyük bir manevi ittifak kurmuş durumdalar. AKP olsa da olmasa da, bu ittifak devam eder.

    En önemlisi yargıdaki devletçi, statükocu engeller aşılmış durumda. HSYK artık kemalist statükonun elinde değil. HSYK, tüm yargı sisteminin en üst kurumu olduğundan, bundan böyle yargının belki yavaş da olsa, düzeleceğine dair umutlarım var.

    Ergenekon davalarının sonucu nasıl biter, bilemem. Fakat bundan böyle bir daha askerlerin eskisi kadar rahat bir şekilde siyasete müdahele etmeye teşebbüs etmeyeceğine inanıyorum.

    Uludere Katliamını ve Hrant Dink cinayetini şimdilik örtbas etmeyi başarabiliyor, eski devletin uzantıları. Fakat bu koşullar altında, onların dahi biraz gecikerek de olsa, ortaya çıkması muhtemel görünüyor.

    Sonuç olarak, Türkiye’de hukukun hakim olması, artık AKP’yi ve Erdoğan’ı aşmış durumda. AKP henüz anlayamadığımız nedenlerle, devletçi ve milliyetçi bir politika sergilese bile, Türkiye’de milliyetçi devletçilik bir daha toparlanamaz gibi görünüyor bana.

  142. Yazan:« Hayır » deyip de hâlâ rahat uyuyabilene yazıklar olsun! Tarih: Oca 25, 2012 | Reply

    bunu okuduktan sonra hâlâ pisman olmayan HAYIR-cilar bizimle hiç muhatab olmasin

    http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1234907&title=mamakta-iskence-yaptim-yillarca-tedavi-gordum

  143. Yazan:selim Tarih: May 6, 2013 | Reply

    Bugun sen rahat uyuyabiliyor musun, bu yazdiklarindan sonra utanmadan sokaklarda dolasabiliyor musun, xxxx xxxx xxxxx xxxxx xxxxx xxxxx xxxxx xxxxxx

  144. Yazan:my Tarih: May 6, 2013 | Reply

    elbette, hamdolsun ALLAH’a, iyi ki yazmisim, aynen arkasindayim yazdiklarimin, hakaret etmeden, sözel siddet kullanmadan konusamayan sizin gibi insanlari öfkelendirebilmisim, elhamdüllillah 🙂

  1. 7 Trackback(s)

  2. Haz 14, 2011: Son 12 ayda en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  3. Haz 30, 2011: Son 12 ayda en çok paylaşılan yazılar : Derin Düşünce
  4. Şub 4, 2012: Peygamber ocağı değil tımarhane (35) : Derin Düşünce
  5. Şub 6, 2012: Peygamber ocağı değil tımarhane (36) : Derin Düşünce
  6. Şub 11, 2012: Peygamber ocağı değil tımarhane (37) : Derin Düşünce
  7. Şub 14, 2012: Peygamber ocağı değil tımarhane (38) : Derin Düşünce
  8. Nis 5, 2012: 12 Eylül ve CHP-MHP ekibi… komikliğe devam! : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin