RSS Feed for This Post

Fransa’da laiklik

20080312_fransada_laiklik.jpgLaiklikle laikçilik arasında bir fark var mıdır? Yoksa ikincisi sadece laikliği küçümseyenler tarafından mı kullanılır?

“Tabi fark var. Laikçilik, ideolojik bir laikliktir, militan bir tutumdur, biraz insanları dinden kurtarma isteyen bir tutumdur. […] Fransa’da dini simgelerin devlet okullarında yasaklanmasına ilişkin yasa, bir parça laikçi bir yasadır. Sizde de bugün üniversitelerde dini simgeye yani türbana izin verilmesi tartışıldığı için bilhassa söylüyorum ve altını çiziyorum. Üniversiteleri içermemektedir, çünkü üniversitelerde yetişkinler vardır[…] Fransa’da küçükleri dikkate alan ve içeren bu yasada, küçüklerin seçme özgürlüğü olması gerektiği düşünüldü ve sadece devlet okulları için geçerli oldu. Özel okullar ise bu yasanın dışındadır.”

Bu sözler Fransa’daki en önemli bilimsel araştırma kurumu olan CNRS-EPHE Laiklik ve dinler sosyolojisi grubunun kurucusu, dinler sosyolojisi uzmanı, sosyolog ve tarihçi Jean Bauberot’ya ait. Kendisi aynı zamanda Ecole Pratique Des Hautes Etudes’un onur başkanı ve laiklik kürsüsü profesörü. Konuya ilişkin 20’den fazla kitabı var.

Sabah Gazetesi’nden Belkıs Kılıçkaya ezber bozan bir yazı dizisine imza atmış. Bauberot’nın yanı sıra laiklik konusunda önde gelen isimlerle yapılan bu röportajları okurlarımıza tavsiye ediyoruz.

 

Kitap tanıtan kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen,  fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ”  diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Emre Tarih: Mar 12, 2008 | Reply

    Selamun Aleyküm;

    Bizimkiler kendilerinin Fransız olmadığını anladığı gün sorun kalmayacak.

    Allah’a emanet olun…

  3. Yazan:Sinem Tarih: Mar 12, 2009 | Reply

    Merhaba;

    Tamam, gereksiz bir Fransız hayranlığı var, o ayrı ama Türkiye Atatürk sayesinde zar zor ilerleyebildikten sonra neden tekrar gerilesin?
    Dine sahip çıkmalı evet ama devlete de sahip çıkmalı. Bu yorumunuzu çok yadırgadım. Laik devleti kuran Atatürk olmasaydı, siz de artık Türkiye’nin Fransızlara paylaştırılmış olan bölgesinde belki çoktan hristiyanlaştırılmıştınız! Çoğu,günümüz Paris burjuvalarının çoluk çocuklarına bakarak hayatlarını kazanan zavallı kimliksiz afrikalılar gibi.

  4. Yazan:dumur Tarih: Mar 12, 2009 | Reply

    Bizimkiler kendilerinin Arap olmadığını anladığı gün sorun kalmayacak.
    Allah, şovenistce bir ifademi oldu Emre bey hay allah, sürcü lisan ettim galiba, pardon:)))

    Sadece Allaha emanet olun.

  5. Yazan:fatih Tarih: Nis 29, 2009 | Reply

    siz ne zannettiniz koskoca Türkiye cumhuriyetini..şeriat devletimi.. hayır ve tabikide olmayacaktır.Bu ülkede en başta ve sadece Atatürk söz sahibi oldu bizede laik bir devlet bıraktı sen ne arapsın ne fransız türkiye cumhuriyetisin laiklik tek yol..

  6. Yazan:Mert Tarih: Tem 22, 2009 | Reply

    Herşeyden önce ne fransız olmadığımızı ne arap olmadığımızı değil önce Türk olduğumuzun farkına varmamız gerekir.Ardından laik bir müslüman olduğumuzu anlamamız gerekir.

  7. Yazan:Onur Tarih: Ağu 29, 2011 | Reply

    Örnek alınan Fransa ve Türkiye’deki laiklik anlayışı arasında dağ gibi fark bulunmasına rağmen yine de durmadan Fransa üzerinden çıkılarak örnekler verilmektedir. Bu da olayın kavranmasını zorlaştırmaktadır bizim için.

    Fransa ve Türkiye’deki laiklik anlayışına ilişkin ayrıntılı ve güzel bir yazıya şurdan ulaşılabilir:

    http://nediycem.blogspot.com/2011/08/fransada-laiklik-bir-baska.html

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin