Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Din futbol gibi sürekli tartışılacak bir saha mıdır? »

 

din-islam

 

… Bu konu üzerine kitap okumak için…

hamza_yusuf 70 kitap indirin70 kitap indirin Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reform konulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kc 70 kitap indirin70 kitap indirinBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Ne olacak bu İslâmistan’ın hâli? »

islamistan-1

 

… Bu konu üzerine kitap okumak için…

70 kitap indirin70 kitap indirinİslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

70 kitap indirin70 kitap indirin

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

70 kitap indirin70 kitap indirinAmerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 
 

Yeterlerinize Yeter! »

yandas-medya3Bir süredir zihinlerde devinen fikirler zikredilmeye başladı. Necip ülkemizin kültürel iktidarlarıyla ilgili sorunları dillere pelesenk oldu. Sonra mı? Karşı devrim! Şaşırtmadı oysa. Kendi çocuklarını daha önce yediği gibi tekrar tekrar yedi ve devam ediyor. Ülkemizin önemli sinema düşünürlerinden biri ve önemli bir şairi isyan etti. Bütününü takip edemedim, karşı cevap geldi mi, geldiyse ne dediler bilmiyorum. Fakat bir şey biliyorum, bu derinlik ve şümul ile 90’ların sonundan beri tükeniyoruz.

Yeni Şafak 90’larda fırtına gibi esti desek yeridir. Hem fırtına hem de bizatihi limandı. Düşüncenin, fikrin, mücadelenin sağanak olarak yağdığı aynı zamanda da saçaklarının altına düşünen insanların girmek için fırsat kolladığı bir gazeteydi Yeni Şafak. Bir kalemde aklıma gelen isimler İsmet Özel, Dücane Cündioğlu, Ömer Çelik, Ahmet Davutoğlu, Hakan Albayrak, Fehmi Koru, Yusuf Kaplan, Nabi Avcı, M. Akif Aydın, Akif Emre, ve daha bir sürü adını saymak istemediğim fakat hala önemli yerleri işgal eden isimler.(Yıllarda hata yaptımsa özür dilerim, Yeni Şafak’ın arşivi ancak 1999 yılından başlayabiliyor çünkü!) Küçük olmama, hatta bir gazeteyi alıp baştan sona okumuşluğum hiç olmamasına rağmen bir gün gazetede yazsam bu gazete yazmak isterim diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. Belki de etrafımda konuşulanlardan ötürüydü, bilmiyorum. ‘Sokağımızın’ okumuş, düşünen, ehl-i vukuf şahsiyetleri, ‘karşı mahallenin’ ve ‘yolsuz’ kalmış olanlarında vicdanlı, itibar sahibi, kalemi kuvvetli, sözü dinlenir olduğuna inanılan isimleri hep buradaydı. Tüm ‘vurgunlara’, dargınlara, kırgınlara, yorgunlara, muhtaçlara, sıkışmışlara bir şey söylüyordu: gelin, gelin biz Müslümanların merhameti kuşatır sizi. Aynı gazete içerisinde farklı köşelerden birbirlerini sınıyordu yazarlar, hepsinden ötesi ilmi seviye muadilleri içerisinde bu ceridede ayan beyan fark Read the rest

Rusya Aforizmaları »

  • rusyaKarşılıklı hava sahasını kapatma durumunda Türkiye’nin Rusya’ya vereceği zarar Ruslarınkinden çok daha büyük.
  • Moskova ve St Petersburg gibi şehirlerin batıda olması sebebiyle Rusya Türkiye hava sahasına muhtaç. Tersi doğru değil.
  • Rusya Türkiye’den fazla kendisine zarar verecek ambargolar uyguluyor, tipik Rus tepkisi. Rusya rasyonalist değildir.
  • Rusya ambargo, hava sahası gibi restleşme durumlarında kendi kâr/zararını düşünmez, azamî can yakmaya bakar.
  • Çarlık dönemi dahil Rusya tarihine baktığımızda müttefiklerini er ya da geç yuttuğuna tanık oluruz.
  • Zihin yapısı itibariyle Ruslar ifrad ve tefrid dışında yaşayamazlar. Bu yüzden hiç kimsenin sinirleri Ruslarla ittifak edebilecek kadar sağlam değildir.
  • Bu yüzden Rus tarihinde gördüğümüz kazanç ve kayıpları başka hiçbir ülkenin tarihinde göremeyiz.
  • Onlarla ticarî, siyasî ve askerî işbirliği yapılabilir ama Ruslara asla arkanızı dönmeyin, pişman olursunuz.
  • Ruslarla kurduğunuz ilişki Fransız veya Almanlar gibi karşılıklı çıkar ilişkisi olamaz. Her zaman onlardan önce davranmaya hazır olun.
  • rusya2Avrasya’nın hasta adamı: İhracat gelirlerinin %80’i petrol+gaz olan Rusya Suudlerin OPEC kaprisleri ve FED’in $ kıskacı içinde.
  • ABD’nin Suud ortaklarıyla kurduğu Çeçen ve Afgan tuzaklarına düşen Rusya’nın Ukrayna’da daha zeki olması gerekmez miydi?
  • Çakmakla gaz kaçağı arayan Türklerin lümpenliği Rus ruleti oynayan Ruslar için etkileyici değildir.
  • Türkler gibi Ruslar için de kurallar çiğnenmek için vardır.
  • Ruslar Batı’nın modern devlet kalıbına bir türlü giremeyen köylülerdir. Ticarî ve siyasî tepkileri Batı klişeleriyle öngörülemez.
  • Rusların Hristiyanlıkla kurdukları münasebet de tuhaftır. Ruslar kiliseyi ve ilkelerini sevmezler ama dindar görünmekten çok hoşlanırlar.
  • Vladimir Putin işte bu aşırılıklar ve riyakârlıklar diyarını en güzel temsil eden devlet memurudur. Çar gibi görünür ama emir eridir.
  • Bütçe sıkıntısı sebebiyle Rus hava kuvvetlerinin zayıfladığı bir gerçek. Ancak elektronik savaş ve yer savunmasında ABD’yi geçtiler.
  • Komünizmin çöktüğü 1980’lerden bu yana Rus ordusu kendini yeniledi. Ateş gücü ve manevra kabiliyeti yüksektir.
  • Ancak Rus ordusunda halen devam etmekte olan en büyük sıkıntı kara, hava ve deniz birlikleri arasındaki koordinasyondur.
  • Özel amaçla kurulmuş çok birlik var, birbirlerini tanımıyorlar ve güvenmiyorlar. Komutanlar da ekip çalışmasını sevmiyor.
  • Read the rest

1984 / George Orwell »

1984 George OrwellWinston kaldırımlarda birkaç kilometre yürümüştü, varis çıbanı zonkluyordu. Dernek Merkezindeki akşam toplantısını üç haftadır ikinci kez kaçırıyordu: Pek akıllıca sayılmazdı bu yaptığı, çünkü Merkez’e devamlılığın sürekli denetlendiği kesindi. Bir Parti üyesinin ilke olarak hiç boş vaktinin olmaması ve yatak dışında hiç yalnız kalmaması gerekiyordu. Çalışmak, yemek yemek ya da uyumak dışında kalan zamanlarda mutlaka ortaklaşa bir etkinliğe katılmalıydı: Yalnızlıktan keyif aldığını gösteren herhangi bir şey yapması, dahası kendi başına yürüyüşe çıkması bile her zaman biraz tehlikeli olabilirdi. Yeni söylem’de buna, bireycilik ve ayrıksılık anlamında ayrı yaşam deniyordu. Ama o akşam Bakanlık’tan çıktığında, nisan havasının dinginliğine kapılmıştı Winston. Göğün mavisi o yıl hiç olmadığı kadar canlıydı; Merkez de geçirilecek uzun, gürültülü bir akşam, sıkıcı, bıktırıcı oyunlar, cinle pekiştirilen zoraki dostluklar birden gözünde büyümüştü. Ani bir dürtüyle otobüs durağından geri dönmüş, Londra’nın dolambaçlı yollarına dalmış, ilkin güneye, sonra doğuya, sonra yeniden kuzeye vurmuş, ne yöne gittiğini umursamaksızın hiç bilmediği sokaklarda kaybolmuştu. Güncesine, “Bir umut varsa, proleterlerde,” diye yazmıştı. Belirsiz bir gerçeği ve apaçık bir saçmalığı dile getiren bu sözcükler Read the rest

Şark’ın Manevî Gücü / Claude Farrère »

claude-farrereBaşlamadan önce bilinmesini isterim: Kedileri severim, köpekleri sevmem. Zevk şüphesiz; “acayip” ve mantıksız… İnsan, en üst derecede egoist bir hayvandır; hayvanlar arasında düşünecek olursak, komşuları yaltaklık, aşırı tevazu, bayağılıktır: Hepsi de aslında «köpekçe» faziletler. Ben şahsen istiklal, gurur ve vakara değer veririm: Kedilerde bulunan ve kedilerce yaşatılan üç kötülük… Benim için ilk rastladığım yabancı bir köpeğin yaltaklanması, pabuçlarımın tozunu yalamakta gösterdiği inatçılık kadar menfur bir şey yoktur. Kediciğimin, nazikâne gayretlerle elde edilen, nadir sempatisini kazanmak kadar da hiçbir şey beni memnun etmez. Kedim, kendisini esirim gibi görmemi daima reddetmiştir, sadece benim dostum olmaya razıdır. —Beni gülünç mü buluyorsunuz?– Olsun! Pekâlâ biliyorsunuz ki, ben de sizin fikirlerinize gülmüyorsam bu, sırf basit bir nezaket esendir… Susuyorum, ama ben de başka türlü düşünmüyorum… Her neyse, kedileri severim, köpekleri sevmem. Yalnız bunun bir istisnası olduğunu belirtmeliyim: Sevmiş olduğum, sevmekte olduğum bir köpek ırkı da vardır. Hangisi olduğunu boşuna düşünmeyin. Ne colley, ne lulu, ne de fok’lar arasında bulabilirsiniz. Bu lüks hayvanların hepsinden aynı derecede nefret ederim. Bekçi yahut av kopeklerine karşı-olan nefretim de, bunlara olandan az değildir. Benim indimde sevilmeye layık tek köpek cinsi, ehli bir ırktır. Bu ırk, Türkiye’nin başıboş sokak köpekleri ırkıdır. Bunlar gerçekten hür köpeklerdir. Ne sahipleri, ne kulübeleri vardır; ne ipleri, ne tasmaları vardır bunlar açtır, fakat yaltaklanmazlar… Tabir caizse bumlar en az “köpek” olan, bir bakıma “kedi” olmaya layık köpeklerdir. Hür hayat, bu yan vahşi hayvanlara. Mirza ve Azor’da bulunmayan faziletler vermiştir: Türklerin sokak köpekleri — Üsküdar, Bursa, Konya ve eski İstanbul köpekleri, Müslümanların acıdığı ve sevdiği köpekler, hür köpekler, ciddî, makul, mütefekkir ve filozoftur. Ses çıkarmadan, yağmura, kara dayanırlar; aksine kötü insanların hiçbir hakaretine tahammül etmez, kendilerine vuran eli, yalamasını bilmezler. Ama yine de son derece iyi köpeklerdir, kibar ve sakindirler. Bana öyle geliyor ki yaşadıkları topraklardaki cemiyet, Türkler, onlara örnek olmuştur. Zira Türkler’in kendileri de mükemmel insanlardır. Nazik ve sakindirler. Kuvvetlerini, hayvanları, çocuklan ve kadınları dövmek için asla harcamazlar. Hem ne ehemmiyeti var; ister örnek alsın, ister almasın. Türk sokak köpeklerinin toz kondurulacak tarafı yoktur. Ve Jön-Türk hükümeti, medeniyet bahanesiyle —yersiz olduğu kadar, barbar bir bahaneyle— İstanbul, Galata, Beyoğlu ve Boğaziçi’nin bütün köylerindeki altmış ila seksen bin köpeği boşu boşuna katletti. Bu hareketiyle, kızıl olduğu söylenen Sultan’la, ihtiyar Abdulhamid ile kıyaslanamayacak kadar zalim ve kan dökücü olduklarını gösterdiler. Bunun ardından, o hükümet, aynı şekilde Türkiye’yi de katletti. Onu gördükten sonra, bunu tahmin etmek için peygamber olmaya lüzum yoktu…

 

… Siyaset, tarih, sanat, kemalizm, ekonomik krizler, demokrasi, sosyalizm üzerine kitap okumak için… Read the rest

Devlet ve Aile Âhlakı / Kınalızade Ali Efendi »

Devlet Ve Aile Âhlakı-Kınalızade Ali Efendi‘Üstün olanı ilk kısmıdır. Zira korunması, sağlamlığı ve devamı umumiyetle vardır. Bu cins binaların da üstün olanları vardır. Binası sağlam, her zaman yıkılmaktan emin, tavanı yüksek, kapıları geniş, açıklık, her mevsimine münasip ve uygun yeri bulunur. Her şehirde faydalı hava ne taraftan gelirse o taraf kapalı olmaz. Erkeklerin yerinden başka kadınlar için de yerler vardır. Bunlar birbirlerine, kadınların şekilleri görülmeyecek ve sesleri işitilmeyecek uzaklıkta bulunmalıdır. Fakat yüksek binadan, tavan süsünden ve duvardaki mübalağâlı resimden kaçınılmalıdır.’ (İlk kısımdan maksat; evleri ikiye ayırmıştır, bu evlerden taş, kireç ve ağaçtan yapılmış ve taşınamaz olanlardır.)

[…]

‘Erkeklerin bulunduğu yerde bulunmalarını men etmenin farz ve vacip olduğu, zikr ve beyana muhtaç değildir.’ (Kadınlar hakkında.)

[…]

‘Filozof ve ahlâkçılara göre, iyi ve temiz kadın, muhabbet ve şefkatte anneye; kanaat ve hizmette cariyeye; sadakat ve anlaşmada dostlara benzer.

Kötü kadın da emir ve üstünlük taslamada zalimlere, eşini küçümsemek ve kınamakta düşmanlara, malını israf ve telef etmekte hırsızlara ve haram yiyenlere benzer.’ Read the rest

Atina Anlaşması / Le Corbusier »

le-corbusier-atina-anlasmasi-2‘Sonra makine çağı gelip çattı ve böylece, değişmez olduğu zannedilen bin yıllık bir ölçüye, insan adımının hızına, halen gelişmekte olan başka bir ölçü, mekanik araçların hızı eklenmiş oldu.’

[…]

‘Makine çağının başlaması, insanoğlunun davranış biçimlerinde, yeryüzü üzerindeki dağılışında ve girişimlerinde son derece büyük bozukluklar meydana getirmiştir; makineleşmenin sağladığı hız yüzünden, şehirlere yönelik dizginlenemeyen göçlerden ileri gelen yoğunlaşmalar, tarihte bir eşine rastlanmayacak derecede şiddetli ve evrensel bir gelişme yaşamıştır. Kaos, şehirleri ele geçirmiş durumdadır.’

[…]

le-corbusier-atina-anlasmasi ‘Konutlar, aileleri gerektiği şekilde barındıramamakta, mahremiyeti bozmaktadır. Hem maddi hem manevi yönden zorunlu yaşamsal ihtiyaçların bilinmemesi, zararlı meyvelerini vermekte gecikmemiştir: Hastalık, manevi düşkünlük, isyan.’

[…]

‘İnsan yalnız kaldığı zaman kendini silahsız hisseder ve bu yüzden, doğal bir itkiyle bir topluluğa bağlanır.’

[…]

‘Son olarak, dinleri ve felsefeleri farklı olan ırklar, insani girişimlerin çeşitliliğini artırır ve kendilerine özgü bakış ve yaşam tarzlarını teklif eder.’

[…]

‘Şehir geliştikçe, ‘doğa koşulları’ daha az göz önünde tutulmaktadır. ‘Doğa koşulları’ denilince, canlılar için zorunlu olan güneş, mekân, yeşillik gibi zorunlu bazı öğelerin yeter derecede bulunması kastedilmektedir. Read the rest

Savaş, Cihad ve Şehadet aforizmaları »

  • savas-cihad-sehadetDevletlerin dostu ya da düşmanı yoktur, çıkarları vardır.
  • Tüpgazı çakmakla kontrol etmemiz cesur değil salak olduğumuzu gösterir. Bu kalitede bir asker düşmanı değil arkadaşlarını havaya uçurur.
  • Şehid olmuş Boşnakların, Çeçenlerin cesur sözlerini paylaşıyorsun. “Ölümden korkmam” diyorsun. Ama onlar namaz kılıyordu, sen kılmıyorsun.
  • Amerikan dolarıyla damla damla ithal ettiğin petrolle gram gram savaş yaparsan bu Cihad değil taşeronluk olur. ABD’nin “dur” dediği yerde durursun.
  • Kendi silahını yapabilmek zordur ama onu düşman kadar hızlı ve çok sayıda üretebilmek, çatışma bölgesine gönderebilmek daha zordur.
  • “Savaş tankla füzeyle değil imanla kazanılır” diyen düdük makarnaları en son ne zaman sabah namazını cemaatle kıldılar?
  • Tehlikenin farkında mısınız? Rus uçağı vurulduğundan beri Avrupa ve ABD’deki Siyonist medya Erdoğan’a övgüler yağdırıyor.
  • Daha düne kadar “Erdoğan diktatördür, devrilmelidir” diyen Batı medyası “Erdoğan Putin’e ders verdi” manşetleri atıyor. Piyon olmayın, vezir olun.
  • Rus pilota ağıt yakan Moskova amigoları ve “vur vur” diyen ABD amigoları dışında gazeteci yok mu bu memlekette?
  • Türk-Rus gerginliği başladığından beri Tel Aviv’de, New York’ta, Ukrayna’da bütün Siyonistler zil takıp oynuyor. Kim kazandı, kim kaybetti? Gerisini siz düşünün.
  • ABD “Rusya ile Türkiye arasında bir mesele” diyor. Irak’ı Kuveyt’e saldırtmak için ABD aynı yöntemi kullanmıştı. “Petrolünüzü çalıyor, saldırın, biz karışmayız” demişti.

Read the rest

Devletlerin dostu ya da düşmanı yoktur, çıkarları vardır »

ukrayna

… Ekonomi ve enerji kaynaklı uluslararası çatışmalar üzerine kitap okumak için … Read the rest