Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Dünyamıza Bakış / Albert Einstein »

Dunyamiza-Bakis-Albert-Einstein-xx4Sigmund Freud’a Mektup

Çok sevgili Bay Freud,

Hakikati keşfetme arzusu sizde başka bütün arzuları nasıl bastırıyor, hayret ettim. Savaş ve yoketme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl içice girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz. Ama, inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya: insanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması. Bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlâk alanında birer yol gösterici olarak saygı gören bütün büyük insanlar birleşir.

İsa’dan Goethe’den Kant’a kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır. Her ne kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi? Read the rest

Cesur Yeni Dünya – Aldous Huxley »

Cesur-Yeni-Dunya-Aldous-Huxley-524Etiketleme sistemini açıkladı -beyaz zemin üzerine siyah yazıyla; erkekler için T, dişiler için daire, ve yazgısı kısır olarak belirlenenlere de soru işareti. “Çünkü zaten çoğu durumda doğurganlık sadece başa beladır,” dedi Mr. Foster, “gerçekte binikiyüz yumurtalıktan birinin doğurgan olması amaçlarımıza yeter de artar bile. Ama elimizde iyi seçenekler olsun isteriz. Şüphesiz işi hep sağlama almak gerekir. O yüzden dişi embriyoların yüzde otuzunun normal gelişimine izin veriyoruz. Diğerlerine yolun kalanında her yirmidört metrede bir, bir erkek cinsiyet hormonu verilir. Sonuç: şişeden kısır dişiler olarak çıkarılırlar -yapısal olarak gayet normal (sakallarının çıkması eğilimi gibi çok küçük bir istisnayı saymazsak, diye kabullenmek zorunda kaldı), ama kısır.

Kesinlikle kısır. Ki bu da sonunda bizi,” diye devam etti, “doğanın salt kölece taklidinden uzaklaştırıp insan buluşlarının çok daha ilginç dünyasına taşımaktadır.” Ellerini ovuşturdu. Elbette sadece embriyo kuluçkalandırmakla yetinmeyeceklerdi; inekler bile yapabilirdi bunu. “Aynı zamanda yazgılarını belirleyip şartlandırıyoruz. Bebeklerimizi şişeden sosyalleşmiş insanlar olarak çıkarıyoruz, Alfalar ya da Epsilonlar olarak, geleceğin kanalizasyon işçileri ya da geleceğin…” Geleceğin Dünya Denetçileri diyecekti ama kendini düzeltip, “geleceğin Kuluçka Merkezi Müdürleri olarak,” dedi. Read the rest

Mrs Dalloway / Virginia Woolf »

MRS Dalloway virgina wolfEğer kitap okumanın yegâne amacı ne diye sorulacak olursa hiç tereddüt etmeden kafayı tamamen karıştırmak ve bu karışıklık içinden bir düşüncenin meydana gelmesini sağlamak diyebilirim. Bu sancılı bir süreçtir. Çünkü insan doğası gereği bencildir ve sınırları aşan bir durum olursa tahammülsüzdür. Bu yüzden aynı düşünceye sahip insanların arasında mutlu olmaya alışmıştır. Hayatının her alanına yansır bu tutum. Tabii ki kitap okurken ya da bir kitapçıda dolanırken eli hep bilgisi dâhilinde olan eserlere gider yeniliğe tahammülü yoksa, daha da önemlisi kendisine bir tokat atmanın zevkini tatmamışsa.

Eğer içimizde bu tokadın tadını tatmamış olanlarımız varsa sevgili Virginia’nın Mrs Dalloway isimli kitabı tam bir reçete mahiyetindedir.

Vırgınıa Woolf.”Mrs Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.” cümlesiyle başlayan kitapta varoluşu, cinsiyet meselesini, ölümü, aşkı, dini sorgulamıştır.” Yazar Mrs Dalloway’i sürekli kendi kendisine konuşturmuş ve yukarıda saydığım konular hakkındaki görüşlerini ortaya çıkarmıştır.

Başlangıçta Mrs Dalloway’e kendi tabiriyle içindeki canavarı çıkartacaktır. Bu canavar biraz kurcalarsak hepimizin içinde olan bir ötekidir. İnsanlara kusurlu yanlarını göstermek istemeyen, iyiliği, dostluğu, sevilmeyi sorgulayan, özünde sadece kendisine karşı sevgisi olan bir canavar.

Gerçek aşk, evlilik hepimizin günlük hayatımızda kullandığımız içini kendimize göre toz pembe hayallerle doldurduğumuz kavramlardır. Oysa aşk insanı yok eden bir Read the rest

Tarihsel Kapitalizm / Immanuel Wallerstein »

Tarihsel-Kapitalizm-Immanuel-Wallerstein_4442İnsanlar arasında eşitsizliği arttıran bir takım  tarihsel süreçler var. Bir meta zincirindeki herhangi iki halkada “dikey tümleşme”nin söz konusu olduğu tüm durumlarda toplam artığın eskisinden daha büyük bir kısmının merkeze doğru kaydırılması olanaklı olabilmiştir. Artığın merkeze kaydırılması sermayeyi de orada yoğunlaştırmış ve daha fazla makineleşme için daha büyük oranda parayı kullanılabilir kılmış, bu iki noktanın ikisi de, merkez bölgelerdeki üreticilere var olan ürünlerle ilgili ek rekabet üstünlükleri getirmiş ve süreci yenileyebilecekleri, az bulunan yeni ürünler yaratmalarına olanak sağlamıştır.

Sermayenin merkez bölgelerde yoğunlaşması, pek çok yetisi arasında çevre bölgelerindeki devlet çarklarının göreli olarak zayıflamasını ya da zayıf kalmasını sağlamak da bulunan göreli olarak güçlü devlet çarkları yaratılması için gerekli mali temeli ve siyasal itilimi yaratmıştır. Merkezler böylelikle, söz konusu çevre devlet yapılarına, meta zinciri hiyerarşisinde alt düzeylerde yer alan işlerde daha fazla uzmanlaşmayı kabul ederek hatta geliştirerek kendi topraklarında işçileri düşük ücretle çalıştırmaları ve işçilerin yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak uygun hane yapıları yaratmaları (güçlendirmeleri) yönünde baskı yapabilmiştir. Tarihsel kapitalizm, dünya sistemi içindeki farklı bölgelerde dramatik farklılıklar gösteren, tarihsel ücret düzeyleri Read the rest

Bilginin Arkeolojisi / Michel Foucault »

Bilginin-Arkeolojisi-Michel-Foucault-55Demir Kafesten Plastiğe Kimliklerimiz

Kültürel tamlıklar teması -ki bu tema için Marx önce eleştirildi sonra başka bir kılığa sokuldu-içinde, bir ilk başlangıcın araştırılması teması -ki bu temayı kültürel tamlıklar temasının içine yerleştirmeyi istemeden önce o Nietzsche’nin karşısına konuldu- içinde, ve canlı, sürekli ve açık bir tarih teması içinde işlev gören aynı muhafaza edici fonksiyondur. Demek ki, tarihsel bir çözümlemenin içinde -ve özellikle eğer düşünce, fikirler ya da bilgiler söz konusuysa- süreksizlik ve ayrım kategorilerinin, eşik, kopma ve dönüşüm kavramlarının, serilerin ve sınırların betimlenmesinin çok açık bir biçimde kullanıldığının görüleceği her defasında öldürülmüş olan tarihe haykırılacaktır. Burada tarihin zaman aşımına uğramaz haklarına ve her mümkün tarihsellik temeline karşı bir eleştiriyi açıklayacağız. Fakat burada yanılgıya düşmemek gerekir: bu kadar çok hayıflanılan şey, tarihin yok olması değil, gizli olan fakat tümüyle öznenin sentetik aktivitesine bağlanmış bulunan bu tarih biçiminin ortadan silinmesidir; hayıflanılan şey, bilincin üstünlüğüne mitlerden, yakınlık sistemlerinden, dillerden, cinsellik ya da arzudan daha güvenilir, daha az sergilenmiş bir sığmak sağlamak zorunda olan şu oluştur; hayıflanılan şey, anlam işini ya da toplama hareketini, maddî belirlemeler, pratik kurallar, bilinçsiz sistemler, katı fakat düşünülmemiş ilişkiler, yaşanmış her tecrübenin dışında kalan Read the rest

Terörü Lanetlemekten Korkanlar: PVIGALMYBTAÖHTKETKASAO »

terör-lanet14 Mart akşamı oturdum, üşenmedim ve üyesi olmayı kendime küfür sayacağım ama kurucusu olmakla memlekette ne kadar gereksiz adam varsa bir çatı altında toplamakla iftihar edeceğim bir örgüt kurdum: PVIGALMYBTAÖHTKETKASAO.

Biraz araç şasi numarası gibi oldu ama açılımını yapınca siz de göreceksiniz ki, piyasadaki yeminli ne kadar devlet düşmanı ve gerek saflığından gerekse ahmaklığından o alçakların yanında durmayı ‘aydın olmak’ sayan bir sürü ıvır zıvır adam bir şekilde aynı çizgiye gelmiş. Örgütün açılımı şu: Pkk Ve Işid Gibi Bilumum Aşağılıkları Lanetlemeyi Maçaları Yemeyip Bu Tür Alçak Örgütler Hakkında Tek Kelime Etmeden Terörü Kınamayı Adamlık Sanan Andavallar Ordusu.

Ankara’nın göbeğinde ayda bir bomba patlıyorsa bu yüzde yüz devlet zaafiyetidir, eyvallah. Aynı şekilde, barış süreci boyunca bu alçakların bu derece lojistik sağlaması, Suriye’ye gidip sokak savaşı konusunda doktora düzeyinde yurda dönmesinin farkına varılmaması da üzerinde konuşulacak bir konudur. İstihbarati bir zaafiyet muhtemelen var; Cumhurbaşkanı’nın Hakan Fidan ısrarı da tartışılabilir ama canlı bombanın evine taziyeye giden milletin vekiline tek bir kelime etmeden, bir yandan sıcak çay yudumlayıp bir yandan sorumlunun devlet olduğunu açıklamak ancak bizim çeyrek aydına has bir reflekstir.

Sorun aslında şu; Güneydoğuda ilk kurşunun sıkıldığı 1984 yılından bu yana orada bir savaş var ve bu savaş büyük oranda bu ülkenin fakir fukara tayfası üzerinden yürütülüyor. Ben de Şırnak’tayken ‘ülke olarak’ bu savaşı yürüttüğümüz hakkında bir yanılgıya düşmüştüm. Döndüğümde rastladığım ‘vur patlasın çal oynasın’ bir hayat, kimsenin umurunda olmadığımız gerçeğini tokat gibi yüzüme çarptı. Türk insanı yıllarca orada bir yakını varsa kulak kesildi, ne zaman ki yakını terhis oldu, o coğrafyayı görmezden geldi. Eğer biz bu kayıpları Ankara’da değil de Beytüşşebab’da bir karakol baskınında verseydik yine aynı boşvermişlik tam gaz gidecekti inanın.

terör-lanet-2Bu ülkede yüzyıl var ki her zemin kaygandı; Solcu olmak, İslamcı olmak, Milliyetçi olmak zor zanaattı vesselam. Bu işin hakkını veren kim varsa başı devletle belaya girdi, tek istisna bu izansız aydın çetesine hiçbir şey olmadı. Çünkü sistem, bunları istese serada büyütürdü ama bunlar bir anda yerden bittiler: ‘Zemheri ayazında…’ nidalarıyla Selda Bağcan’ın akortsuz sesiyle Uğur Mumcu’yu anmaya gittiler, sisteme küfrettiler, sonra aynı sistemle kolkola, utanmadan 28 Şubatta gerdeğe girdiler. Çünkü terör de dahil bunların konfor alanını tehdit edecek ne varsa, bunlardan uzak, bunları tehdit etmediği müddetçe sorun değildi ve hiç olmadı.

İki Temmuz bu ülkenin bir akıl tutulmasıdır ve çok büyük acıları içinde barındır eyvallah da, Bu ülkede bir de ‘Erzincan – Başbağlar’ diye bir coğrafya var. Neden bu coğrafya mahremdir bu ülkede ve hiç konuşulmaz. Hangimizin ölüsünün daha kıymetli olduğunu tartan bir vicdan terazisini ne zaman imal ettiniz de ne zaman değer biçmeye başladınız ha? Bu ülkenin en ucunda yıllarca karakollar basıldı, bu ülkenin fakir fukara çocukları teneke barakalarda, gözlerden ırak bir coğrafyada bu vatan uğruna toprağa düşerken ne zaman gür sesinizle imdada koştunuz. Koşmadınız, yıllarca el kanıyla keyif çatan siz, bela yakınınıza gelince her korkak gibi titriyorsunuz o kadar. Anlamadıysan, anlatayım; o barakalar, uydur kaydır karakolların hepsi birer kalekol olduğu için dağda hükümsüz kalan PKK bugün şehire indi. Ama bu devlet bu işi de öğrenecek ve bu belayı da defedecek. Read the rest

Milletlerin Zenginliği / Adam Smith »

adam-smith-milletlerin-zenginligi-cAltın ve gümüş para yerine kâğıdın konulması, çok daha ucuz, bazen onlar kadar elverişli bir alışveriş aletini pek pahalı olanın yerine geçirir. Tedavül, vücuda getirilmesi de, korunması da eskisinden daha ucuza gelen yeni bir çarkla yapılmaya başlanır. Ama bu eylemin nasıl yapıldığı, bunun, topluluğun gayri-safi ya da safi gelirini ne tarzda çoğaltmaya vesile olduğu pek öyle aydınlık değildir. Onun için, biraz daha açıklamayı gerektirebilir.

Birçok başka başka kâğıt para çeşitleri vardır. Ama bankalarla bankerlerin elden ele dolaşan varakaları, en tanınmış, bu maksada en uygun olduğu anlaşılmış türlerdir. Falan ülke ahalisinde, filan bankacının servetine, doğruluğuna ve aklına senetlerinden zamanla kendisine sunulması olağan bulunanlarını, istenir istenmez ödemeye her zaman hazır olduğuna inanacak kadar güven varsa, bu varakalar, altın ve gümüş para gibi geçer fon sayılmaya başlar. Çünkü bunlara karşılık ne zaman olsa altın ve gümüş para alınabileceği inancı vardır.

Falan bankacı, diyelim ki, yüz bin lirayı bulan senetlerini, müşteriler arasında ödünç olarak bırakıyor. Bu varakalar, paranın her gördüğü işi görmekte olduğundan, borçluları, ona, o miktar para ödünç vermişçesine faiz öderler. Bu faiz bankacının kazanç kaynağıdır. Bu varakalardan bir kısmı, ödenmek üzere boyuna kendisine geri gelirse de, bir kısmı, aylarca, yıllarca ellerde dolaşır durur. Demek genel olarak, ortalıkta yüz bin lirayı bulan senet vardır ama, zaman zaman ortaya çıkacak taleplere cevap vermek için yirmi bin liralık altın Read the rest

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Bozkirkurdu-Hermann-Hesse-2İnsanlığın her zaman varlığını sürdüren bir durumu olarak “burjuvalık”, bir denge sağlama, insan davranışındaki sayısız aşırı uçlar ve karşıt çiftler arasında dengeli bir orta yolu ele geçirme çabasından başka şey değildir. Bu karşıt çiftlerden birini, örneğin bir ermişle zevkperest bir kişiyi ele alırsak, benzetimiz daha iyi anlaşılacaktır. İnsan, kendini tümüyle manevi değerlere, Tanrıya yaklaşma çabasına, ermişlik idealine adama olanağına sahiptir. Bunun tersine, kendini tümüyle içgüdüsel yaşama, duygularının isteklerine teslim edip çabasını anlık bazların kazanımına yöneltme olanağıyla da donatılmıştır. Birinci yol ermişliğe, manevi şehitliğe, Tanrı uğruna kendini feda etmeye; ikinci yol ise zevkperestliğe, içgüdüler uğruna canını vermeye, çürüyüp kokuşmalar uğruna kendini gözden çıkarmaya götürür kişiyi. işte orta sınıf insanı bu ikisi arasındaki ılıman iklimde yaşamaya çalışır. Asla kendini gözden çıkarmaz, ne çilekeşliğe ne de zevkperestliğe adar kendini, asla canını vermeye kalkmaz, asla yok olmayı istemez. Tersine, onun ideali nefsinden el çekmek değil, ben’ini ayakta tutmaktır, ne ermişlik ne de onun karşıtı uğrunda çaba harcar. Kayıtsız şartsız taraf tutmak onun katlanamayacağı şeydir, Tanrıya olduğu gibi zevkperestliğe de kulluk etmek ister, erdemli olmaya çalışır, öte yandan bu yeryüzünde biraz da adam gibi rahat yaşamaya bakar. Kısacası, aşırı uçlar ortasında, şiddetli rüzgârlardan, fırtınalardan korunmuş, sağlığına yararlı ılıman bir bölgede yerleşmeye uğraşır. Bunun üstesinden gelirse de, kayıtsız şartsızlığa ve aşırılığa yönelik bir hayatın sağlayacağı yaşam ve duygu yoğunluğundan da el çekmek zorunda kalır. Hayatı yoğun olarak yaşayabilmenin tek yolu, faturayı ben’e ödetmektir. Orta sınıftan biri için kendi ben’inden, kuşkusuz yeterince gelişmeyip güdük kalmış bu ben’den değerli bir şey yoktur. Read the rest

Yeni PKK ve “Private Security” Aforizmaları »

  • pkk-parali-askerArtık Kürtsüz bir “Kürt Terörü” ile karşı karşıyayız. 2ci PKK maalesef 1ci PKK’dan daha tehlikeli.
  • Kürtlerin haklı taleplerini sömüren eski PKK ile Kürtleri devreden çıkarmış yeni PKK iki farklı terör örgütüdür. 1cinin panzehiri adaletti.
  • Barış süreci doğru bir tercihti ve PKK’yı Kürtsüz bıraktı. Ancak petrol sebebiyle yeni bir PKK ihdas edildi. Kürtlerin en büyük düşmanı oldu.
  • 2ci PKK tıpkı DAEŞ gibi harita çizmek için kullanılan bir şiddet örgütü. Fransız, Alman, ingiliz, sırp asıllı paralı askerlerce yönetiliyor.
  • Kürt, Arap, Türk, İslâmcı vs her kılığa girebilen bu profesyonel katiller “özel güvenlik” şirketlerinden maaş alır.
  • Savaşla ilgisi olmayan bir çok şirket de kendilerine özel ordular kurmaya başladı. Gıda devi Monsanto “Black Water’i satın aldı.

Read the rest

Dünyamıza Bakış / Albert Einstein »

Dunyamiza-Bakis-Albert-Einstein-14c

İnsanlık Sorunları ve Çözüm Yolları

Yeryüzündeki insanları sağduyuyla ve kendi mutluluklarını düşünerek yaşamaya yöneltmek kolay olsaydı, insanlığın sorunlarına pek çok çözüm yolları bulunabilirdi. Doğum kontrolü örneğini ele alalım: Bu konuda birey kendi çıkarını gözeteceğine göre doğum kontrolünün uygulanması hiçbir güçlük çıkarmayacak, nüfus artışı da bir tehlike olmaktan çıkacaktı. Ama bu gerçekleştirilemedi. Aydınların bile, en tehlikeli durumlarda da olsa, kendi mutlulukları için sağduyuyla davranmalarını sağlamak kolay olmuyor.

Herhangi bir insanlık sorununun ona doğrudan doğruya saldırmakla çözümlenebileceğine inanmıyorum. Ancak zamana dayanan bir eğitim yolu ve ayrı ayrı pek çok çabaların katılmasıyla insan koşullarının ağır ağır da olsa iyiye doğru değişeceğini umuyorum.

Eğitim Üstüne

Bir kutlama günü genel olarak her şeyden önce bir geriye bakış, özel olarak da kültür hayatının gelişmesindeki paylarıyla ün kazanmış kişileri anıştır. Öncülerimize gösterilen bu dostça saygı ihmal edilmemelidir, çünkü geçmişin en iyi insanlarını anmak, yaşayanlar arasındaki iyi niyetlilerin daha yürekli olmalarını sağlar. Ama bunu Read the rest