RSS Feed for This Post

Tarihsel Kapitalizm / Immanuel Wallerstein

Tarihsel-Kapitalizm-Immanuel-Wallerstein_4442İnsanlar arasında eşitsizliği arttıran bir takım  tarihsel süreçler var. Bir meta zincirindeki herhangi iki halkada “dikey tümleşme”nin söz konusu olduğu tüm durumlarda toplam artığın eskisinden daha büyük bir kısmının merkeze doğru kaydırılması olanaklı olabilmiştir. Artığın merkeze kaydırılması sermayeyi de orada yoğunlaştırmış ve daha fazla makineleşme için daha büyük oranda parayı kullanılabilir kılmış, bu iki noktanın ikisi de, merkez bölgelerdeki üreticilere var olan ürünlerle ilgili ek rekabet üstünlükleri getirmiş ve süreci yenileyebilecekleri, az bulunan yeni ürünler yaratmalarına olanak sağlamıştır.

Sermayenin merkez bölgelerde yoğunlaşması, pek çok yetisi arasında çevre bölgelerindeki devlet çarklarının göreli olarak zayıflamasını ya da zayıf kalmasını sağlamak da bulunan göreli olarak güçlü devlet çarkları yaratılması için gerekli mali temeli ve siyasal itilimi yaratmıştır. Merkezler böylelikle, söz konusu çevre devlet yapılarına, meta zinciri hiyerarşisinde alt düzeylerde yer alan işlerde daha fazla uzmanlaşmayı kabul ederek hatta geliştirerek kendi topraklarında işçileri düşük ücretle çalıştırmaları ve işçilerin yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak uygun hane yapıları yaratmaları (güçlendirmeleri) yönünde baskı yapabilmiştir. Tarihsel kapitalizm, dünya sistemi içindeki farklı bölgelerde dramatik farklılıklar gösteren, tarihsel ücret düzeyleri denen ücret düzeylerini gerçekte böyle yaratmıştır.

Bu sürecin gizlenmiş olduğunu söylüyoruz. Bununla kastettiğimiz, uygulamada fiyatların her zaman dünya piyasasında kişisellikten uzak iktisadi güçler temelinde pazarlık konusu ediliyor gibi görünmüş olmasıdır. Değiş tokuşta eşitsizliği sağlamak için, kendisini açıkça göstermeyen (yer yer, savaşlarda ve sömürgecilikle açıkça kullanılan) dev boyutlu güç aygıtının her alışverişte ayrı ayrı yardıma çağrılması gerekmemektedir. Güç aygıtı yalnızca, var olan eşitsiz değiş tokuş düzeyine önemli bir meydan okuma yöneldiğinde devreye girmektedir. Dünyadaki girişimci sınıflar, sıcak çatışma geçer geçmez, dünya ekonomisinin belli bir arz ve talep noktasına tarihsel olarak nasıl ulaştığını ve tam o noktada dünya işçilerinin ücret düzeylerindeki ve reel yaşam düzeylerindeki “geleneksel” farklılaşmaları hangi güç yapılarının desteklemiş olduğunu görmezlikten gelip ekonominin yalnızca arz ve talep ölçüleriyle işlediğini öne sürebilmektedir.

Şimdi, nasıl olup da proleterleşme olabildi sorusuna dönebiliri. Tek tek girişimcilerin kişisel çıkarları ile tüm kapitalist sınıfların kolektif çıkarları arasındaki temel çelişkiyi anımsayalım. Eşitsiz değiş tokuş, tanımı gereği bu kolektif çıkarlara hizmet etmiş, ancak pek çok bireysel çıkara hizmet etmemiştir. Dolayısıyla, verili bir zamanda çıkarlarına ilk elde hizmet edilmemiş olanlar (rakiplerinden daha az kazanmaları nedeniyle) bir şeylerin kendi lehlerine dönmesi için sürekli olarak çaba göstermiştir. Başka bir deyişle, kendi üretimlerini daha etkin kılmak ya da kendi lehlerine yeni tekelci üstünlükler yaratmak amacıyla siyasal etkilerini kullanmak yoluyla piyasada daha başarılı bir biçimde rekabet etme çabası göstermişlerdir.

Kapitalistler arası sıcak rekabet tarihsel kapitalizm için her zaman özel bir fark olmuştur. Bu rekabetin gönüllü olarak (kartel benzeri düzenlemelerle) sınırlandırılmış göründüğü durumlarda bile sınırlandırmanın başlıca nedeni, rakiplerden her birinin bu yöntemin kendi marjlarını en iyi duruma getireceğini düşünmesidir. Sınırsız sermaye birikimine dayanan bir sistemin hiçbir mensubu, kendi kendisini yok etme rizikosuna girmeden, süregelen bu uzun vadede kârlılık itilimini bırakamamıştır.

Böylelikle, tekelci uygulamalar ve rekabet güdüsü tarihsel kapitalizmin ikiz bir gerçekliği olmuştur. Bu koşullarda üretim süreçlerini birbirine bağlayan hiçbir özgül kalıbın istikrarlı olamayacağı açıktır. Tam tersine: Verili zaman-yerlerin özgül kalıbını değiştirmeye çalışmak ve böyle bir davranışın genel etkilerine ilişkin kısa vadeli kaygılar duymamak, rekabet içindeki çok sayıda girişimcinin her zaman çıkarına olacaktır. Adam Smith’in “görünmez el”i, “piyasa”nın bireysel davranışa kısıtlamalar koyması anlamında kuşku götürmez bir biçimde geçerli olmuştur, ama bunun sonucunun uyum olduğu biçimindeki bir tarihsel kapitalizm okuması çok tuhaf olurdu.

Sonuç daha çok, yine ampirik gözlemle, bir bütün olarak sistemde sırayla birbirinin yerini alan bir büyümeler ve durgunluklar çevrimine benzemektedir. Çevrimler, sistemin işleyiş mekanizmasının özünde bulunmadıklarına inanılmasını çok güçleştirecek derecede büyük ve düzenli dalgalanmalar getirmiştir.

Bunlar, benzetme yerindeyse, kapitalist organizmanın temizleyici oksijeni içine çekip zehirli atıkları dışarı veren soluk alma mekanizmaları gibidir. Benzetmeler her zaman tehlikeli olmakla birlikte buradaki özellikle yerinde görünüyor. Biriken atıklar yukarıda açıklanan eşitsiz değiş tokuş süreci yoluyla ve yeniden yeniden siyasal kabuk bağlayan iktisadi verimsizliklerdir. Temizleyici oksijen ise, meta zincirlerinin düzenli bir biçimde yeniden yapılandırılmasının olanak verdiği daha etkin (daha da çok sermaye birikimine olanak vermesi anlamında etkin) kaynak dağılımıdır.

Aşağı yukarı her elli yılda bir gerçekleşmişe benzeyen şey, gitgide daha çok girişimcinin meta zincirlerindeki en kârlı bağlantıları ele geçirmek için çaba göstermesiyle, bir ölçüde yanıltıcı bir biçimde aşırı üretim diye söz ettiğimiz yatırım oransızlıklarının ortaya çıkmasıdır. Oransızlıkların tek çözümü, üretim sisteminde daha düzenli bir dağılım sonucu veren büyük düzenlemeler olmuştur. Bu durum mantıklı ve basit görünmekle birlikte, döküntüleri her zaman kitlesel olmuş, her seferinde meta zincirlerindeki en tıkalı halkalarda iyice yoğunlaşan operasyonlar anlamına gelmiştir. Operasyonlar hem bazı girişimcilerin hem de bazı (işi bırakan girişimciler ya da birim üretim başına maliyetleri azaltmak amacıyla daha çok makineleşme yoluna giden girişimciler tarafından çalıştırılan) işçilerin saf dışı edilmesini getirmiştir. Bu tür kaydırmalar girişimcilere meta zinciri içindeki hiyerarşide “kademe indirme” operasyonları gerçekleştirme olanağı sağlamış, böylelikle yatırım fonlarını ve çabalarını, zincir içindeki, başlangıçta “daha kıt” girdiler sunmaları açısından daha kârlı olan yenilikçi halkalara ayırabilmişlerdir. Belirli süreçlerin, hiyerarşi skalasında bulundukları kademeden “indirilmesi” genellikle coğrafi olarak kısmi bir yeniden konumlandırmaya da yol açmıştır. Bu gibi coğrafi yeniden konumlandırmalar içinde en çekici biçimlerden biri, ilgili sanayi dalının taşındığı bölge açısından genellikle bazı işçi kesimleri için ücret düzeylerinde yükselme anlamına gelse bile, emek maliyetlerinin daha düşük olduğu alanlara taşınmadır.

… Liberalizm, demokrasi ve ekonomi üzerine kitap okumak için…

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Milletlerin Zenginliği / Adam SmithHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Milletlerin Zenginliği / Adam Smith

Banka Ordudan Tehlikelidir!

Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?

İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.

 Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.

İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?

Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.

Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:

  1. Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
  1. “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
  2. Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?

 Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Kara Kitabı

70 kitap indirin70 kitap indirin Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki…Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki… Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Milletlerin Zenginliği / Adam SmithLiberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

70 kitap indirin70 kitap indirin Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki…Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki… Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Milletlerin Zenginliği / Adam Smith1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik“millî”okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik.Buradan indirin.

… Tüketim tutkusu ve kimlik krizleri üzerine kitap okumak için…

Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro

70 kitap indirin70 kitap indirin Tüketim / Robert Bocock Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Milletlerin Zenginliği / Adam Smith

Kapitalizm bir kara sevdanın adı. Tutkulu bir aşk hikâyesi… Her gün kalbimizi kıran, bize hakaretler yağdıran, herkesin içinde rezil eden o sevgiliyi(!) terk edemiyoruz bir türlü. Alış-veriş merkezleri dolup taşıyor. Kredi kartı borçlarımız şişiyor. Bütün bu borçları ödemek için daha çok çalışmaya razıyız. Ailemizi, sağlığımızı, tatillerimizi, ibadetlerimizi feda ediyoruz. Hatta iş “arkadaşlarımızın” ayağını kaydırmak için planlar yapıyoruz.

Heyecanla satın alıp eve getirdikten sonra bir kenara attığımız ne çok şey var oysa. Okunmamış kitaplar, seyredilmeyi bekleyen DVDler, modası geçmiş giysiler, eski cep telefonları… Almak gerek ama kullanmak şart değil. Çünkü karnımızı doyurmak için değil“birisi olmak” için tüketiyoruz:

 “…Üniversitemdeki kapalı kızların çoğu, eşarplarını markası görünecek şekilde bağlıyor. Öğrenciler kitaplarını Mango çantalarda taşıyor. Bir Coach çanta, etiketi görünmeksizin pek de kıymetli değil. Ralp Lauren sağ tarafa işlenen küçük bir biniciyle bir servet kazandı. Çorapların bile görülebilir yerlerine logolar işlenmiş. Neden marka bu kadar önem arzediyor?…”(C.A. Scarboro)

Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!”diye haykırıyorlar. İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. Kapitalizm karşıtı İslâmcıların, komünistlerin, ülkücülerin ve Kemalistlerin ekonomi tasavvuru nasıldır? Kapalı kapıların ardında puro içen şişman adamlar mı tahayyül ediyorlar bilmiyorum. Ama bazen kendilerini aldattıklarını düşünüyorum. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar da kolay değil:

“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var kiİyiileKötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)

Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katmış kanaatimce. Modern yaşamın getirdiği “önemsizleşme” hissi ve bunun yol açtığı kimlik ihtiyacını sorgulayan, klasik ekonomi teorilerini tamamlayan bu çalışmayı Müleyke Barutçu  Türkçeye kazandırdı. Kendisinden Chomsky, Klein ekseninde yeni çalışmalar ve özgün makaleler de okumayı umuyoruz. Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin