Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

50. Yılında YASSIADA’ya »

Darbelerle geçen 50 yıl. 26 Mayıs Çarşamba 20.30’dan 27 Mayıs Perşembe 20.30’a kadar tam bir gün etkinlik.

Bilgi için: Genç Siviller Sitesi

Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi(1): İhtilal’e Doğru »

Şüphesiz bir dönemi anlatmak belirli tarih aralıklarını konu edinmek değildir. Bir dönemi anlatmak geçmişini, yaşandığını dönemi ve sonrasını da gözlemlemeyi gerektirir. Her şeyden önce adaletli olmayı gerektirir. Bize tarihin objektif olması gerektiği yalanını yutturanlar, subjektif anlayışlarına böyle bir kılıf uydurmuştur. Objektif alanlar onların olsun, biz tarihin ezenler ile ezilenler arasında yaşandığını bildiğimiz için terazimizin adı; adalet olsun. Bu nedenle bir darbe dönemini anlatmak isteyişimiz kısa süreli tarihe not düşmelerden fazlası olsun. Bu nedenle ezenlerin kurguladığı darbeci tarihin, ezilenlerin kefesinden yorumlanışı olsun. Varsın ezilenler lehine subjektif olsun. Anlatacaklarımız sadece yazılanların değil, yaşanılanların anlatıldığı Read the rest

Mayın Konusu »

Hafızam beni yanıltmıyorsa Doksan sekiz yılının sıcak bir Şırnak Ağustosuydu.

Otuz Askerim ve Ben, Beytüşşebeb, Hakkâri, Şırnak yol ayrımındaki 1802 rakımlı Büyük tepe’yi tutuyoruz. Tam karşımızda da Sarabove ile start alan Irak dağları var. Aradaki tek sınır Habur Çayı.

Yaşayan bilir derler ya, Siz sadece yukarıdaki coğrafi isimlerden araziyi tahayyül edin yeter. Sayısız problemin varlığı bir yana hepimizi endişeye sevk eden bir konu vardı: Mahkûm arazideydik.

İşin Türkçesi şu ki; hemen üzerimizde bize hâkim bir tepe daha vardı ve en kötü tarafı, kimse tarafından tutulmuyordu. Bu hâkim tepeye Read the rest

Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi »

Sunuş: Tarih üzerine konuşabilmenin ön koşullarından biri de, objektif değerlendirmelerdir. Bazı toplumlar güdüleri ile değil, güdü(l)meleri ile varışlara ulaştırılmaya çalışıldığı için resmi tarihleri objektif olmaktan uzaktır. Sadece varış noktaları ya da varış süreçleri üzerindeki değerlendirmeleri değil sonuç üzerindeki değerlendirmeleri de bu güdülmelerden nasiplenmiştir. Ancak bu toplumlarda dahi toplumu oluşturan insanlar, -biz onlara millet diyelim- güdülmelerine kendi içlerinden cevaplar üretirler.
 
  Yaşadığımız son 10-12 yılı göz önünde bulunduracak olursak; bir atasözü olan tarih tekerrürden ibarettir sözü, yahut İbn Haldun’un buyurduğu gibi suyun suya benzediği kadar, tarihin tarihe benzer sözü aslında bugün yaşadıklarımızın hemen hemen hepsinin 50 yıl önce de yaşandığının, en azından yoğun benzerlikler olduğunun kanıtıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihi, gerçeği yaşayanlar ile yalanı yazanlar arasında gidip gelirken Read the rest

Hin mi? Cin mi? Gandhi mi? »

Yervant Dink (AGOS)

Ülkemin bereketli toprakları, her darda kaldığımızda, ne yapmış etmiş bağrından bir ‘kurtarıcı’ çıkarmayı bilmiştir…

Cümle âlem gene böyle bir beklenti içine düşmüşken beklenen Read the rest

İşim Şiddet, Lakabım Meşru »

Geçtiğimiz haftalarda yazdığım bir yazı üzerine bir eleştiri yorumu aldım. Bu eleştiri yorumunu bana yazan kişi benimle konuşmak istediğini mail üzerinden belirtti. Daha sonra online olduğum nadir zamanlardan birinde selam verdi ve eleştiriye kızıp kızmadığımı sordu, hayır dedim. Sonra konuşmaya başladık. Kendisinin İstanbul Üniversitesi İletişim mezunu olduğunu ve şu an aynı üniversitede master öğrencisi olduğunu belirtti. Kürt meselesi ve Tehcir ile ilgili biraz soru sorduktan sonra bu bilgilere nereden ulaştığımı sordu birkaç kaynak ve yazı linki verdim, sonra okurum dedi. Derken konuşmamız sertleşince cahilliğim ile başladı ve defetmeyi maharet bilerek offline oldu. Sorduğu sorulardan biri de; bir ülkenin patırtı çıkartan insanlara ne yapması gerektiğiydi. Ona göre patırtı çıkartan Kürtler, Ermeniler ve azınlıklardı. Devlet yaptıkları konusunda haklıydı. Peki ya bu patırtı çıkartanlara karşı devlet, yok etme siyaseti gütmemeliydi de ne yapmalıydı?

   Ben devlet değilim, devletin ne yapması gerektiğini bilemem ancak ne yapmaması gerektiğini çok iyi biliyorum. Read the rest

Nerede o eski trajediler? »

Sunuş: Konuk yazarımız Sayın Apollo, Ankaralı bir bilgisayar mühendisi, 1959 doğumlu. Kendi deyimiyle “mutedil solcu, hayli liberal, sorgusuz ateist”. Kendisiyle ahlâk felsefesi üzerine bir parça yazıştık. Sitemize katkısından dolayı teşekkür ediyoruz ve emektar yorumcularımızın gereken misafirperverliği göstereceğini umuyoruz. (MY)

İyi bir kitapsever olduğunuza göre , hepinizin büyük kitabevlerine uğramışlığı vardır.İnternet icat oldu , yüzyüze yapılan alışverişlerin modası geçmeye yüz tuttu.Ben ne tezci ne de antitezci ya da hem tezci hem antitezci yani bir sentezci , uçlarda değil , ortalarda dolaşan mizaca sahip birisi olarak ikisini de kullanıyorum.Büyük kitapevleri hala vazgeçemediğim kent mekanları arasındadır.Yaklaşık yirmi yıldır , zaman zaman uzun , zaman zaman  kısa  aralar vererek de olsa felsefe okuyan birisi olarak ilk ve genellikle son kitapevi durağım felsefe bölümü rafları olur.Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum , felsefe raflarının hakimi Nietzsche’dir.Raflarda en az  iki sıra Read the rest

Yeni Dünya Siyaseti ve CHP »

EkoPolitik

Yeni milenyuma girerken tarihinin en kritik iki tarih göstergesine, 9/11’e, tanıklık eden dünya, yeni düzenini aramakla meşgulken, Türkiye 1 Mart tezkeresiyle bu sayfada yerini almaktan beri durmadı. Kaderin cilvesi her iki tarih kırılmasının takvim göstergesini denk düşürmüştü. (N)etekim, Avrupa takvim sistemine göre Berlin Duvarı’nın yıkılması tarihi olan 9 Kasım 1989(9/11) ile İkiz Kuleler’in ‘teröristler’ tarafından yıkılması tarihi olan 11 Eylül 2001(9/11) benzer sistemle gösteriliyordu. Birinci 9/11’den sonra, 1973 petrol krizi sonrası petro-dolar etrafında oluşan ve neticede ABD hegemonyası perspektifinde kurgulanan, kampsal mevzi mücadelesi bozuldu ve ikinci 9/11’e kadar süregelen hâkim düzen yerini, yolunu arayan bir dingin sisteme bıraktı. 11 Eylül’den sonra bu dinginlik de bozuldu ve hemen mevziler kendilerini yeniden sorgulamaya başladı. 1973 sonrası monetarist akımın dünya hegemonyasına dönüştürülmesi yolunda oluşturulan kadrolar da etkinliklerinin en zirvesindeydi. Irak’ın ‘terörist ülke’ olarak ilan edilmesine zemin hazırlayan ‘ideolojik’ neo-conservative’lerin ünlü tarihçisi ve dış politika analisti Robert Kagan bu mevzi mücadelesini şöyle ortaya koyuyordu Read the rest

İslam dünyası özgüvenini kaybettiği için bilime büyük katkı yapamıyor… »

Röportaj: Kerim Balcı, Şeyma Akkoyunlu 

Zaman’a konuşan ünlü İranlı düşünür ve akademisyen Seyyid Hüseyin Nasr, İslam üniversitesi denilen üniversitelerin çoğunun İslami olmadıklarını ve bu üniversitelerin Batılı bir dünya görüşü çerçevesinde çalıştıklarını söyledi. Nasr, “Başarıları Batı bilim geleneğinin başarısıdır.” dedi. 
 
Nasr’a göre Müslüman eğitim müesseseleri Batı bilimini herhangi bir içselleştirme gayretine girişmeksizin kopyalamaya devam ettiği sürece Müslüman geleneği de tahrip edilmeye devam edecek. Yine de Profesör Nasr, büsbütün ümitsiz değil. İslam ülkelerinde yepyeni bir Müslüman entelektüeller ve bilim adamları kuşağının yetişmekte olduğunu gözlemleyen Nasr, “Bunlar Derrida, Heidegger, modern astrofizik veya benzer bir konuda yazarken bile Müslüman geleneği perspektifiyle yazmaya çalışıyorlar.” şeklinde konuşuyor. Profesör Nasr, özellikle Türkiye ve İran’daki entelektüel üretkenlikten memnun. Bu arada Batı felsefesinin de bir çıkmaz sokağa girmiş olduğunu Read the rest

İsmet Paşa da faşist miydi? »

Başbakan Erdoğan ve Deniz Baykal arasındaki “Nazi polemiği” nasıl olduysa gitti gitti ununu elemiş, eleğini asmış, ebedi istirahatgahında yatan İsmet İnönü’yü buldu.

O devirler benim de çok ilgimi çeker; Hatta şu anda da Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı 2001 sahifelik külliyatını okuyorum. İnsan zahmet edip okuduğu zaman söyleyecek iki çift lafa sahip oluyor; okumazsanız sadece sade suya tirit bir kınama çekersiniz ve maslahatı idare edersiniz.

İlk önce şu kesin hükmü koyalım: “Tarihi olaylar ve kişiler bulundukları çağ esas alınarak değerlendirilmeliler”. Nasıl ki yaşadığımız şu çağda insan hakları, demokrasi üstün unsurlar olarak öne çıkıyorsa, otuzlu yıllar da İtalya’da Mussolini’nin, Almanya’da Hitler’in gümbür gümbür geldiği yıllara Read the rest