Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Oblomov / İvan Gonçarov »

  • Ah kardeşim, dünyada bir cennet var, ama biz günahlarımız yüzünden içine giremiyoruz.
  • Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, onunla ölçüyordum: ”Onu gördüm – görmedim, göreceğim – görmeyeceğim, gelecek – gelmeyecek…
  • Kurnazlık bozuk para gibidir: onunla büyük şeyler satın alınmaz.
  • İlk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: “Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı.” Başka birisi: “Aa! Olur şey değil; niçin acaba?” Ya da: “Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti. Bir başkası üç yüz bin kazandı.” İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş.
  • Çalışan, koşturan insanları hiç anlamıyordu, Oblomov. ‘Ne zaman yaşayacaklar bunlar?’ diye düşünüyordu. Yaşamak dediği; hiçbir şey yapmadan uyumak, yemek yemek, tekrar uyumak ve rahatça, kayıtsızca hayal kurabilmekten ibaretti.
  • Köylülere okuyup yazmayı öğretmek tehlikeli. Toprağı işlemez olurlar.
  • İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat.

Read the rest

Bilimler ve Sanatlar Üzerine / Jean-Jacques Rousseau »

Zorunlulukların daimi baskısı altında toplum denilen bu sürüyü meydana getiren insanlar belirli durumlar karşısında hep aynı şeyleri yapacaklardır. Başka türlü hareket edebilmeleri içini çok mühim sebepler olması lazım. Bu yüzden karşımızdakinin nasıl bir adam olduğunu hiç bilemeyeceğiz; bu yüzden dostumuzu tanıyabilmek için büyük hadiseleri bekleyeceğiz; o zaman da iş işten geçmiş olacak çünkü onu tanımak zaten bu olaylar için gerekliydi.

Aramızda bilginler yetişmeye başlayalı, iyi insanlar ortadan kayboldu. O zamana kadar Romalılar erdemi yaşayışlarında göstermekte kalmışlardı. Erdemin bilimini yapmaya başladıkları gün her şey mahvoldu.

Eski siyasetçiler sürekli ahlâktan ve erdemden söz ederlerdi; bizimkiler sadece ticaretten ve paradan söz ediyorlar. […] İnsanlara bilgi veren bu bilginlerin halkın mutluluğu için çalışmaları onlara yaraşan tek ödül olsun; İşte o zaman erdemin, bilimin ve iktidarın soylu bir rekabet içinde çaba harcayarak, insanların mutluluğu için bir araya gelerek neler yapabileceği görülür. Ama iktidar ve güç bir tarafa, bilgi ve bilgelik diğer tarafta ayrı ayrı kaldıkça bilginler önemli şeyleri pek az düşünürler, hükümdarlar büyük işleri pek az başarırlar ve halklar yoksulluk içinde yaşlanmaya ve mutsuz bir halde yaşamaya mahkûm olurlar.

Read the rest

Bir Psikiyatristin Gizli Defteri / Small – Vorgan »

  • İnsanlar genelde hastalıklarının kafalarının içinde olduğunu duymak istemezler.
  • Bipolar bozukluğu olan kişiler hipomanik ve manik episodlar sırasında sık sık sıradışı yaratıcılık patlamaları segilerler. Vincent Van Gogh, Poul Gaugin, Jacson Pollack,Mark Twain, Ernest Hemingway, Willam Faulkner,Ludwig Van Bethoven, Robert Schuman ve Brian Wilson de dahil en ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerimizden bazılarının bu hastalığı olması şaşırtıcı değildir.
  • İnsanların psikiyatrik rahatsızlıkları hakkında utanç hissetmeleri beni oldum olası hayrete düşürmüştür. İnsanlar ayakları kırılıp yardıma ihtiyaç duyduklarında utanmazlar ama psikiyatrik tanı ve tedavi alanında kaydedilen muazzam gelişmelere rağmen pek çok kişi hâlâ akıl hastalığının kişisel bir zayıflık, utanılacak bir şey olduğuna inanır.
  • İnsan davranışına ilişkin genel ilkelerden birine göre olumsuz bir şeyi kendimizden çok, başkalarında görmemiz kolaydır. Bu zihinsel süreç kimi zaman terapistlere tedavi sürecinde yol gösterir. Çoğu zaman başkalarında bizi en çok rahatsız eden özellikler, kendi sahip olduğumuz özelliklerdir. Bu özellikleri başkasında görmek bizi kızdırabilir ama onları kendimizde görmeyi asla kabul edemeyiz.
  • Ama terapistler de insandır. İkimizde biliyoruz ki duvardaki diploma bizi kişisel sorunlardan muaf kılmaz.
  • İnsan nasıl ansızın konuşma kabiliyetini yitirecek kadar sinirlenir? kel kalana dek saçını yolar? ya da sırf bayılan birini gördü diye bayılır?
  • halde insanları uçurumdan așağı iten ve zihinlerinin bedenlerini toptan ele geçirmesini sağlayan o nihai tetikleyici nedir?
  • Zihnin bedeni nasıl hastalandırabildiğine inanamıyor insan.
  • İnsanlar pek çok nedenden dolayı gerçeklikle bağlantılarını yitirebilirler. Bazen şiddetli depresyon, stres ya da travma insanı uçlara itebilir ve kişi başkalarının delilik gibi gördüğü çarpıtılmış bir zihinsel duruma kaçış yapabilir.

Read the rest

Morgue Sokağı Cinayeti / Edgar Allan Poe »

Çılgınlık zannettiğiniz şeyin, sadece hislerin fazla keskinleşmesi olduğunu söylememiş miydim ben size?

[…]

Arkadaşımız bilge olamayacak kadar kurnaz biridir.

[…]

İlk buluşmamız Montmartre Sokağı’ndaki karanlık bir kitaplıkta oldu. İkimiz de aynı kitabı arıyorduk, ender bulunan, pek önemli bir kitaptı. Bu olay bizi birbirimize yakınlaştırmaya yetti. Tekrar tekrar buluştuk. Bir Fransız’ın kendisinden söz ederken takınacağı tam bir açık yüreklilikle anlattığı aile öyküsü, beni pek ilgilendirmişti. Okuduğu kitapların çokluğuna da şaşıp şaşıp kalıyordum, ama asıl ruhumu bir ateş gibi saran yaratıcı hayallerinin sıcaklığı, canlılığı, tazeliğiydi. Paris’te o zaman aramakta olduğum şeyleri Read the rest

Mahan’ın “Sea Power” tezi taktik mi yoksa stratejik mi? »

“… Deniz Britanya için bir gereklilik, Almanya için ise bir lükstür. Bizim için varoluş mücadelesi olan deniz hâkimiyeti Almanlar için emperyalizmin aracıdır. Donanmamız ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun karalar üzerinde en ufak bir köyü bile tehdit edemeyiz. Fakat biz deniz gücümüzü kaybedersek ırkımızın ve imparatorluğumuzun bütün kaderi, asırlardır fedakârlık ve zaferlerle biriktirdiğimiz hazineler süpürülür gider. Almanya ise tek bir savaş gemisi yokken bile bütün dünyada saygı gören şerefli bir güçtü …”

Acıklı olduğu kadar abartı ve yalan dolu bu sözler Winston Churchill’e ait. Bahriye nazırı olduğu sırada yaptığı 1912 tarihli bir konuşmasından. Bu ifadelere dünya görüşümüzü tahakküm altına almış olan modern ulus-devlet tasavvurunun dar penceresinden bakarsak sadece Almanya’nın denizde güçlenmesini istemeyen bir İngiliz görürüz. Oysa gerçek bu perdenin arkasında. (Bkz. Savaşta deniz araç mıdır yoksa amaç mı?)

Amiral Alfred Thayer Mahan’ı yeniden okumak…

Amiral Alfred Thayer Mahan’ın okyanus ve dünya hâkimiyeti doktrini, Roosevelt ile olan ilişkisi, ABD’nin hâlen cari olan dış politikası ve Atlantikçilerin Avrasya vizyonunu anlamak için bu perdeyi aralamak, son 4 asırdır jeopolitik tasavvura şekil veren denizci perspektifinden bakmak gerek. Nedir? “Sea Power”. Mahan’ın ismiyle neredeyse eş anlamlı olmuş bir jeopolitik terim. Tabi amiralin kitaplarını okumamış biri “deniz gücü” ifadesini tamamen taktik zannedebilir. Yani gemilerin sayısı, seyir ve savaş menzilleri, ateş gücü, zırhların kalınlığı… Oysa Mahan’ın kastettiği çok farklı bir şey: Deniz savaşlarını tarihi açıdan değerlendirmekle yetinen askerî uzmanların aksine Read the rest

Harry Potter ve Felsefe Taşı / J. K. Rowling »

  • İlk kurbanlar hep en suçsuz olanlardır
  • Dumbledore: ” Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort’un anlayamayacağı bir şey varsa o da sevgidir. Annenin sana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izler bırakır bunu anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözle görülmez. Böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu.”
  • Bir şeyin isminden korkmak kendisine olan korkuyu artırır.
  • Dilediğin kadar para, dilediğin kadar yaşam! Birçok insanın hemen isteyeceği iki şey – asıl sorun, insanların kendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları.
  • Hem güzel, hem korkunç bir şeydir gerçek, çok özen ister.

… Liberalizm, demokrasi ve ekonomi üzerine kitap okumak için…

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı TeröristlerHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı Teröristler

Banka Ordudan Tehlikelidir!

Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?

İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.

 Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.

İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?

Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.

Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:

  1. Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
  1. “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
  2. Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?

 Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Kara Kitabı

70 kitap indirin70 kitap indirin Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki…Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki… Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı TeröristlerLiberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.Buradan indirebilirsiniz.

Uçurtma Avcısı / Khaled Hosseini »

Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun … Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.

Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.

Yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir.

Şöyle dedi: ‘Çok korkuyorum.’
‘Neden,’ diye sordum.
‘Öyle mutluyum ki, Doktor Resul. Böylesine büyük, müthiş bir mutluluk, insanı korkutuyor.’
Yine nedenini sordum, şöyle dedi:
‘Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.’

 

… Yeni kitaplar ve yazarlar keşfetmek için …

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucukKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimler de bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Düşüş / Albert Camus »

albert-camus-dusus-22

İmrenilecek bir durumdaydım hani. Yalnızca suçlular kampına geçmek tehlikesiyle karşılaşıyor değildim (özellikle, bekâr olduğum için karımı öldürme şansına sahip değildim), aynı zamanda onların savunmasını da üzerime alıyordum, yalnız şu koşulla ki, kimilerinin iyi birer vahşi oluşu gibi, onlar da iyi birer cani olsunlar. Bu savunmayı yürütüş tarzım bile bana büyük doyumlar sağlıyordu. Meslek hayatımda gerçekten kusursuzdum. Hiçbir zaman rüşvet almadım, bunu söylemeye gerek yok, ama hiç kimse için aracılıkta bulunmaya da tenezzül etmedim. İşin daha da az rastlanır yanı, ben, kendisine yaranmak için hiçbir gazeteciye, dostluğundan yararlanayım diye hiçbir devlet görevlisine dalkavukluk etmeye kalkışmadım. İki üç kez Légion d’honneur nişanını alma şansına erdim, ama bunu, benim için gerçek bir ödül olan sessiz bir onurla reddettim. Son olarak, yoksullardan hiçbir zaman para almadım, bunu da herkese ilan etmedim. Bütün bunlarla övündüğümü sanmayın, aziz bayım. Değerim sıfırdı: Toplumumuzda tutku yerine geçen açgözlülük her zaman güldürmüştür beni. Benim amacım daha yüksekti; bu deyimin benim için yerinde olduğunu göreceksiniz. Read the rest

Sermaye – Savaş – Ticaret üçgeni ve Okyanuslar »

deniz-savas-ekonomi-stratejiİnsanların çoğu banka ve şirketleri bir toprağa, ülkeye kayıtlı, haliyle bağlı oldukları devletin kanunlarına tabi olduğunu sanır. Gerçekte büyük sermaye sahipleri krallara, devletlere hükmeder. Üstelik bu durum sanıldığından çok daha eskidir. Meselâ Venedikli tacirlerin “sponsor” oldukları iki haçlı(!) seferi Müslümanlara değil Hristiyanlara saldırmış, biri Mısır’daki Koptları diğeri henüz Bizans olan İstanbul’u hedef almış ve yağmalamıştı. Neredeyse 1000 yıl önce zengin Avrupalıların isteğiyle yapılan bu savaşlar bir tür yatırımdı; bugünkü gibi ROI (Return On Investment) bekleniyordu. Temel kaide inanç yahut ırk değil avaştan kâr etmek yani masraflardan çok daha fazla savaş ganimeti almaktı; öyle de oldu. Haçlıların İstanbul’dan çaldığı eşyaların birçoğu bugün hâlâ Venedik’te sergilenmekte.

Kâr edersem benim olsun; zarar edersem halk ödesin

İnsanların çoğunun düştüğü ikinci bir hata ticareti savaşın alternatifi zannetmek. Yani ekonomik ilişkiler iyi olursa savaş çıkmaz gibi bir önyargı vardır. Oysa gerçek böyle değil. Zira iki ülke ticarete başladığında daha kaliteli ve ucuz mallar üretenin lehine bir sermaye hareketi başlar. Ticarette kaybeden taraf elindeki silahları devreye sokar ve terör, güvenlik vb bahaneyle ticaret yollarını, limanları askerî baskı altına alır. Bu bir korsanlıktır ama devlet adına yapıldığı zaman adına “diplomasi” denir.

Uzak ticarî seferler tıpkı savaşlar gibi risk arz eder. Krallıkların yahut bugünkü modern ulus-devletlerin bu riskleri karşılayacak gücü her zaman yoktur. Dahası deniz savaşı ve ticaret yarışı 4 asır önce olduğu gibi bugün de üstün teknolojiyle kazanılır. Buna zıt olarak, aynı ülkede üreten ve/veya satan küçük esnaf elbette birbiriyle savaşta değil kazan-kazan ilişkisi içinde. Ama sermaye büyüdükçe kendi başına bir güç halini alır. Yani küçük sanayici/esnafın sermayesini kullanma şekliyle küresel sermayenin kullanılması arasındaki fark çok büyük. Esnaf sermayesini riske atar; bazen kâr bazen zarar eder. Ama devletlere borç verebilecek büyüklükte sermayesi olan bir banka hiçbir şeyi riske atmaz. Kâr ettiğinde “ellemeyin, ben özel şirketim, küstürürseniz başka ülkeye giderim” der. Zarar ettiğinde “ben filan ülkenin bankasıyım, zararımı halk ödesin yoksa sistem çöker” diye devletleri tehdid eder:

Bu bağlamda deniz ticareti, deniz savaşları, teknoloji ve bankacılık hizmetleri birbirine sıkı sıkıya bağlı. Karadaki savaşlar için de bu söylenebilir ama kara ticaretinde ve kara savaşlarında devleti sermaye karşısında zayıf duruma düşüren makas denizdeki kadar açılmaz. Son olarak şunu da ekleyelim: Bugünkü şartlarda petrol, denizdeki devlet-sermaye makasını daha açmıştır. Yani petrolün aranması, çıkarılması, korunması, taşınması ve satılması hem teknoloji hem de sermaye ihtiyacını kat kat arttırdığından ulus-devletler sermaye karşısında daha da zor bir duruma düştüler. Bu konulardaki ayrıntılı bilgiler için şu makaleler okunabilir:

Uyuşturucu satmak için adam öldürme özgürlüğü

Bir örnekle açalım bu meseleyi: İngiliz bankası HSBC’nin açılımı “Hong Kong and Shanghai Banking Corporation”. Neden? Çünkü HSBC tıpkı Venedikli tacirler gibi 2 savaşa sponsor oldu ve İngiliz askerleri Çin’e saldırıp Read the rest

Hangimiz aptal? »

trumpDiye sormak icap ediyor çünkü hakaretin şekilleri var ve bu hakaretin kendisinden daha mühim mesela; Sen aptal mısın? Tam bir hakaret sayılmaz, retorik bir hakaret denilebilir ki soru sevdiği birini sözle tokatlayan adamın samimiyeti kokuyor.

Ama ABD politikasını pop-politik neden sonuçlarla tartışıp bir takım çıkarımlar yapıyorsanız HELE HELE o çıkarımlarla ABD demokrasisini savlamaya çalışıyorsanız siz Müslüman(islamcı değil) düşünürleri ciddi ciddi salak yerine koyuyorsunuz

Neden Anlaşamıyoruz?

Kavramlar yüzünden mesela;

PROPAGANDA YALANI; ABD vatandaşları Müslümanlara yapılan ayrımcılığa karşı çıkıyor. Klise de ezan okunuyor, insanlar müslümanlarla el ele kırlarda koşuyor. Hakimler, eyalet savcıları vb. vizyon sahibi insanlar Müslümanlara karşı yapılan zulme direniyor. Demokratlar şeriat istiyor. Süresi: Yaklaşık son bir aydır.

SİYASA GERÇEĞİ; ABD ve müttefikleri Malakka boğazından, Cebeli Tarık’a kadar hemen her Müslüman ülkede kan döküyor. Bazen direkt askeri müdahaleyle bazen de istihbarat baskıyla rejimleri dönüştürüyor ve becerebildiklerini kolonize ediyor. Irak, Suriye vb. gibi tek tek sıralamak anlamsız.
Süresi: Yaklaşık 50 sene

OLAY: Federal Yargıcın Müslümanlara uygulanan vize yasağını askıya alması.

Servis edilen: Demokrasi zaferi Read the rest