Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Bir oy ver »

Şam’dan Kiev’e: Enerji mevzu bahis ise insan hayatı teferruattır! »

“… Türkiye, Güney Gaz Koridoru’nun merkez ülkesi; hem Akdeniz’de bulunan ve Akdeniz üzerinden dünyalaşacak enerjinin hem de Hazar’dan ve Irak’tan hatta ileride İran’dan da gelecek enerjinin geçişi, ticarileştirilmesi Türkiye’ye bakıyor. Geçen sene, TAP (Transadriyatik Boru Hattı) West Nabucco gibi projelerle yarıştı ve tercih edilen yatırım oldu. Bunun temel nedeni, ne TAP’ın daha ucuz maliyetli olması ne de buraya katılan ve finanse eden şirketlerin, ülkelerin ağırlığı idi. Bunun temel nedeni, AB’nin 2030 ve sonrası için enerji arzı güvenliğini düşünmesi, enerji tedarikini çeşitlendirmek istemesi ve kriz sonrası kendi doğusuna açılmak istemesiydi. Bugün AB, enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü doğalgaz olarak Rusya’dan karşılıyor ki bunun oranı yüzde 60’ların üzerindedir. Geri kalan miktar Norveç gibi kuzey ülkelerinden gelen kaynaklardır ki bu kaynaklar, Ortadoğu, Kafkasya kaynakları gibi bol, ekonomik ve çeşitli değildir.

Şimdi işin püf noktasına geliyoruz; AB, kendine gelmeye başladığı andan itibaren en büyük sorunu bu olacaktır. Çünkü Rusya; Belarus, Kazakistan gibi ülkelerle yaptığı gümrük birliği genişlemesini ısrarla sürdürmek, bunun için Ukrayna’yı da içine almak istiyor. Ukrayna’da olup bitenler, gelecekteki Rusya ve AB’nin pazar ve enerji kapışmasından başka bir şey değildir. Ukrayna, Rusya için bir ulusal güvenlik meselesidir bu anlamda… Rusya’nın, Karpatlar için çıkış ve denetleme üssü de Ukrayna… Ama bununla da bitmiyor; Odessa ve Sivastopol limanları Rusya’nın Karadeniz üzerinden Akdeniz’e açılımını sağlıyor ve bu stratejik limanlar, kuzey enerji geçişlerinin de üzerinde. Adeta bizim İskenderun ve Ceyhan limanlarının tam karşısında …” (Cemil Ertem)

 

… Bu konuda okumak için…

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor. Buradan indirin.

 

Yahudi oldukları için mi zalimler?

İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor! Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederimFilistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden.Buradan indirebilirsiniz.

Atatürk’ün en zor günü »

ataturk

Aşk Sen’sin , Âşık da Sen’sin , Mâşuk da Sen. Maksad Sen olunca gözden kayboldu ‘Ben’ »

goz-akil

Beden zarfının içinde bir mektup gibiyiz. “Göz” denen deliklerden dış dünyayı seyrediyoruz. Başımızı sağa sola oynattıkça görüş açımız değişiyor. Uzağa ve yakına odaklanarak zoom yapıyoruz. Bir gören “Ben” var; bir de görünenler, dünyanın geri kalan kısmı; ötekiler. Faydalı şeyleri ve tehditleri gördükçe gözüm (=aklım) çokluğa, Kesret’e terbiye oluyor, Vahdet’i göremiyorum. Oysa Hakikat saklı değil. Tersine, aşikâr oluşu perdelemiş onu. İçinde misafir olduğum bedeni kendim sanıyorum. Zarfımın arzuları gözümü perdeliyor. Görmediğim için Hakikat’i “yok” sanıyorum. Ataullah İskenderi Hz. Hikem-i Ataiyye’sinde ne güzel söylemiş:

 “Hak c.c. varlıklarda zuhur etmeseydi, gözler onları göremezdi. Şayet sıfatları doğrudan görülseydi, varlıklar silinirdi. Hak Teâlâ perdelenmiş, mahcub değildir. O’nu görmekten perdelenmiş olan sensin. Şayet O’nu bir şey perdelemiş olsaydı kendisini perdeleyen şeyi örterdi. O’nu örten bir şey olsaydı varlığını çevirip sıkıştırırdı. Bir şeyi çevirip sıkıştıran ise ona üstün, onun hakimidir.” 

Bakan “ben” ile bakılan Sen iki eder, Tevhid bunun neresinde?

Hz. Ali kerreme’llâhü veche buyurdu ki:

“Farksız cem’ zındıklık; cem’siz fark, şirk; farkla birlikte cem’ ise tevhiddir” (Ve’l-cem’u bilâ farkin zendakatun. El-farku bilâ cem’in şirkun. Ve’l-cem’u ma’a’l-farki tevhîdun.)

Yani Baruch Spinoza veya Giordano Bruno gibi “Her şey tanrıdır” düsturuna iman etmekle Tevhid olmuyor ama ben varım ey tanrı! Sen de varsın, ben sana tapıyorum” demek adamı Read the rest

Fethullah Bey halkın mahremine tecavüz mü ediyor? »

.

“… TİB’de dinlemeler konusunda yapılan inceleme sonucunda hazırlanan ve Anadolu Ajansının ulaştığı verilere göre, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bu 3 daire başkanlığınca 2 yılda 1 milyon 73 bin 136 dinleme işlemi gerçekleştirildi. Yürütülen soruşturma kapsamında elde edilebilen verilere göre, İstihbarat Daire Başkanlığı 2012 yılında 299 bin 826, 2013’te ise 270 bin 11 olmak üzere 569 bin 837 dinleme işleminde bulundu. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı 2012’de 160 bin 646, 2013’te ise 186 bin 588 olmak üzere 347 bin 234 dinleme işlemine imza attı. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ise 2012’de 61 bin 226, 2013’te 94 bin 839 olmak üzere 156 bin 65 dinleme işlemi gerçekleştirdi. Böylece 2 yılda bu daire başkanlıklarınca toplam 1 milyon 73 bin 136 dinleme yapılmış oldu. Bu rakama, mükerrer ve uzatmalar dahil telefon dinlemeleriyle ulaşıldığı öğrenildi …”

.
… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

 

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Fethullah Bey’in bedduası Türk mizahında bir dönüm noktasıdır »

Fethullah Bey Recep İvedik’i sinirlendirdi
 

Fethullah Bey’e haksızlık ediliyor! »

Bhr5IMICIAA7Tuu

Müslüman Kemalist olur mu? »

chp-islam
 

…Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

 

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz. 

Sahabenin isminin bir tatil köyüne verilmesi edepsizliktir! »

Ebu Eyyub Al-Ensari House

Ebu Eyyub el Ensari (Radıyalahu Anh)…  Resulullah (ASV)’ın mihmandarı, evinde yedi ay ağırlayan büyük sahabi. O’nun müjdesine mazhar olmak aşkıyla 80 yaşında İstanbul’un fethine gelen ve hastalanarak şehid düşen zat-ı âli. Vefat ettiğimde beni ordunun gidebileceği en uzak noktaya kadar götürüp defnedin diyen aşık.

Resulullah’ın kokusuyla cümbüşlenen, nuruyla aydınlanan hanesi ise rivayetlere göre ihtişamdan, konfordan uzak, iki katlı basit bir ev. Rahmet-en lil Alemin, hane sahibinin evini terk etmesine de, alt katta yatmasına da razı değil. Ancak Hz.Eyyub o kadar tedirgin uyuyor ki, zaten Alemlerin Efendisinin üst katında olmak onu rahatsız ediyor; yanlışlıkla yere dökülen bir su kabının alt kata damlaması korkusu ise iyiden iyiye huzurunu kaçırıyor. Resulullah (SAV) bunun üzerine üst kata geçmeye razı oluyor.

Maldivlerde bir ticari/ turistik müessese kurmuşlar. İsmini de Ebu Eyyub el Ensari evi koymuşlar. Resulullahın üst katında yatmaktan hicap duyan bu edep abidesi Sahabenin isminin bir tatil köyüne verilmesi tek kelimeyle Read the rest

Bu kuklaların ipi kimin elinde? »

Felâket amigoları bir düğmeye basılmış gib harekete geçti. Kürtleri, askerleri, gençleri kışkırtacak yazılar yazıyor, nutuklar atıyorlar. Meşru yollarla halkın güvenini kazanamayanlar şiddeti körüklüyor.

kaos_buldan kaos_gulerce
.

… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

 

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.