RSS Feed for This Post

Ölümcül Kimlikler (Amin Maalouf)

Sunuş: Terör belki kırk bin can aldı, hâlâ almakta. Unutulan şu ki silahlarla değil kelimelerle kaybettik biz huzurumuzu. Kurşun gibi sloganlarla, bomba gibi manşetlerle yitirdik Barış’ı. Bu acıların bitmesi (olursa) yine kelimelerle olacak. Ama süslü nutuklar, şatafatlı törenlerle değil, yürekten gelen kelimelerle. Çünkü Howard Zinn’in dediği gibi hiç bir bayrak masum insanları öldürmenin utancını örtecek kadar büyük değildir.

Amin Maalouf’un ünlü kitabı Ölümcül Kimlikler’ini seviyoruz ve sitemizde bahsediyoruz her fırsatta. Bu kitabı tanıtan bir kaç yazı yayınladık daha önce, Zeynep Sude Çakır ve Emre Paksoy yazmışlardı. (Bu konuda okunması gereken bir başka kitap tanıtımı ise yine Emre Paksoy tarafından yazıldı: Birlikte Yaşayabilecek miyiz? / Alain Touraine) Kimlik gibi hassas bir konuda yazılmış bu kıymetli kitabı tanıtan her makale özgün bir eser oluyor. Zira her yazar esere kendi prizmasından bakıyor, kadın-erkek, Kürt-Türk, Alevî-Sünnî… Yazarlar kendi geçmişleriyle renklendiriyorlar yazdıklarını. Bu sebeple aramıza yeni katılan genç yazar Azat Özgür Ölümcül Kimlikler’i yazmak istediğinde hiç tereddüt etmeden “evet” dedim. Makalesini okuyunca da gerçekten sevindim çünkü kitabın özüne nüfuz etmiş bir Azat Özgür buldum. Hem buram buram Maalouf kokan hem de Azat’ın kimliğini, hislerini, iç dünyasını görünür kılan bir makaleydi bu. Potansiyeli olan genç bir yazarın Derin Düşünce’nin kapısını çalması ayrıca bir mutluluk kaynağı oldu elbette. Kalbiyle konuşan Türkler ve Kürtler çoğalırsa silahlar susabilir. İyimserim. (MY)

Ölümcül Kimlikler (Amin Maalouf),

Yazan : Azat Özgür

Tüm yaşamımın çelişkiler yumağı üzerine kurulmuş olduğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü dilleri, etnik kökenleri, siyasi görüşleri, ekonomik durumları, kültürleri farklı hatta inançları aynı olmasına rağmen inançlarını yaşama biçimleri bile yer yer farklılık gösteren insanlar ve topluluklar arasında yetiştim. Bazen böyle yaşamaktansa tek bir tarafa yaslanan tikel, yanlışta olsa bir tek öğeden oluşan bir benliğe sahip olamadığımdan dolayı hayıflandım. Beni böyle düşünmeye yönelten şüphesiz çevresel etkenlerdi. Ama çoğu zaman bu kadar farklı şeyden nasıl kendime ait, özgün bir benliği yani ‘’benin ülkesini’’meydana getirebileceğimi düşünüp durdum. Bırakın özgün bir ben ülkesini bu kadar farklılıktan oluşmuş taklit edilecek bir benliğin olmasına bile ihtimal veremedim hiç. Ve çok sonraları anladım ki bu kadar farklılığın hepsinden belirli miktarlarda alınmış -kimisinden çok kimisinden az ama hepsinden bir miktar alan -bu bileşimin kimsede olmayan özgün beni; yani ‘’özgün benlik ülkemi’’ oluşturmuş olduğunu gördüm. Şimdiyse ilki kadar zor olmasa da yeni bir problemle karşı karşıyaydım. Herkesi anlayan bir benlik ülkesi iken çoğu kimsenin anlamadığı bir yabancılar ülkesine dönüşmüştüm. Bu ikinci durumdan kurtulmanın ilkine nazaran daha kolay olacağını biliyordum. Çünkü benimle tıpa tıp aynı olan birilerini bulamasam da –ki bu imkânsız etrafındaki farklılıkları benimki gibi ve her birinden benim etkilendiğim dozda etkilenen biri nasıl bulunabilir- yine çevresindeki farklılıklardan etkilenen kendisine özgü benlik ülkesini oluşturmuş insanların var olduğunu biliyordum. Yani benliği benim gibi olmayan ama benliğinin oluşumunun benimkisi ile aynı olan insanlar. Şimdi artık onları arıyordum her yerde. Bazıları ile karşılaşmıştım da. Ama onlar da tıpkı benim ilk dönemlerim gibi henüz buhranlı dönemlerinin başlangıcında yer alıyorlardı. İçinde bulundukları durumu anlamlandıramayanların çoğunluğu diğer tüm farklılıkları dışlayarak kendilerinde baskın çıkan ya da kendilerine dayatılan farklılığa sarılıyordu. Geriye kalanların çoğunluğu ise bu çelişkiler yumağı şeklinde görülen ama aslında kendine has yeni bir benlik durumunu kavrayamadıklarından ne kendilerini gerçekleştirebiliyorlardı ne de birilerine yaranabiliyorlardı. Benim gibi kendi benlik ülkesini oluşturan sayılı azınlık ise- tıpkı benim gibi- içinde bulundukları durumu dışarı anlatma konusunda sorunlar yaşıyordu. Çünkü her biri ‘’benlik ülkesinin’’ çevresindeki tüm farklılıkların bir sentezi olduğunu anlatmanın güçlülüğünü yaşıyordu. Ta ki Amin Maalouf’ un ‘’Ölümcül Kimlikler’’ adlı eserini okuyuncaya kadar ben de bunu yaşadım.

Amin Maalouf hayatı da tıpkı benimkisine benziyordu. Daha doğrusu benim hayatım onun hayatına benziyordu. Tek fark onun sanırım benden büyük olmasıydı. 1949 yılında Lübnan’da doğan Maalouf Arap asıllı bir Hıristiyan. Hem Arap olup aynı zamanda Hıristiyan olmak başlı başına bir farklılık. Ama onu ilginç kılan yalnız bu değil. Yaşamının 27 yılını Lübnan’da geçirdikten sonra 1976 yılında Fransa ya yerleşmiş. Arapça yani anadilinin yanında Fransızca eserler yazmaya başlamış. Ayrıca anne ve baba tarafı farklı Hıristiyan mezheplerine dâhil. Yaşamının geri kalanını Fransa’da yaşıyor. Yani yıllarca içinde yer aldığı ve beslendiği doğu medeniyetini geride bırakarak batı medeniyetine giriyor. Tüm bunlar onun yaşamı üzerin de derin izler bırakmış ve o bu bilgi birikimi ile tecrübelerini onun gibi olan insanları ve benlik meselesini anlatabilmek adına ‘’Ölümcül Kimlikler’’ adlı eseri bizlere sunmuş.

Maalouf eserini niçin kaleme aldığını kitabının bir bölümünde çok kısa ve net bir şekilde ifade ediyor. O bu eseri ele alırken amacının ‘’neden bugün bunca insanın dinsel, etnik, ulusal ya da başka kimlikleri adına cinayet işlediğini anlamaya çalışmak’’ olduğunu belirtiyor. Aslında onun gayreti yine kendi deyimiyle gayet mütevazi. Ama gelin görün ki bugün insanlığın içinde bulunduğu durumun veya geçmişte yaşamış olduğu büyük felaketlerin nedeninin net bir şekilde ortaya konulamaması bu ‘’mütevazi gayretin’’ anlaşılamamış olmamasından kaynaklanıyor. Yine Maalouf ‘a göre kimlik meselesinin tek bir öğeden oluştuğu anlayışı neredeyse tüm problemlerin temelini teşkil etmekte. Elbette bir bireyin birden fazla kimliği olamaz. Maalouf’un anlatmaya çalıştığı şey her kişinin kimliğinin, resmi kayıtlarda görünenlerle sınırlı olmayan bir yığın öğeden oluşmuş olması. Ancak kimliğin çok çeşitli aidiyetlerden oluşmuş olması birden fazla kimliğin varlığı anlamına gelmiyor. Zira bir insanın kimliği başına buyruk aidiyetlerin bir araya geldiği yamalı bir bohça değil. Her bir aidiyet bir tuval üzerine çizilen bir desen gibi. Yine Maalouf’a göre bu aidiyetler öyle bir bütünlük arz ederler ki tek birine dokunulursa sarsılan bütün bir kişilik olacaktır. Kısacası bir sürü aidiyet tek bir unsurun varlığını meydana getirmek için vardır.

İnsanlığın yaşadığı ve yaşamış olduğu bütün yıkımların nedeni Maalouf un kendince mütevazi bir gayret olarak anlamaya çalıştığı kimlik meselesinin tam olarak anlaşılamamasından kaynaklanıyor. Ona göre eğer bugün her ülkede, her durumda, her inançtan insan bu kadar kolayca kıyıcı katillere dönüşebiliyorsa kimlik kavramının hala bütün dünyada ağır basan ‘’kabile ‘’ kavramıyla eş değer tutulmasıdır. Yani günümüzde halen kimlik kavramı denilince salt bir kabileye ait olma anlamına gelen bir şeymiş gibi algılanması temelde yatan problemdir. Stalin in Rusya’sı, Hitler in Nazi Almanyası veya Pol Pot un Vietnam’ı ve daha sayamadığım onlarca trajedinin yaşandığı yerlere bakın hepsinde kimlik meselesine bakışın ilkel kabilecilik anlayışına dayandığını göreceksiniz.

Salt etnik aidiyete dayanan bir kabilecilik anlayışını bütün problemlerin temeli olarak görmek yanlış olur şüphesiz. Bunun yanına dinsel bir takım aidiyetleri de ekleyebilirsiniz. Dinsel aidiyet meselesinin yanlış anlaşılması ve ötekileştirme yine problemlere temel teşkil eder. Örneğin Maalouf’a göre İslamiyet, özünde Hıristiyanlığa göre uzlaşmaya daha yakındır. Çünkü bu iki dinin ilk dönemlerine gidildiğinde bugüne göre tam tersi bir durum söz konusudur. Sözde Hıristiyanlık adına tarihte neler yapıldığını unutmak çok güç olsa gerek. Oysa bugün İslam denilince çok da hoş olmayan farklı anlamların yüklenilmesi söz konusudur. Peki, bunun sebebi nedir diye sorulduğunda Maalouf’un cevabı oldukça tatminkâr: ‘’dinlerin halklar üzerindeki etkisi fazlaca abartılırken halkların dinler üzerindeki etkisinin dikkate alınmaması’’ gerçeğinde gizli bu sorunun cevabı. Burada kimlik kavramını oluşturan bir aidiyet olarak inancın algılayış biçiminin doğurduğu sonuçlar yine ortaya çıkıyor.

Maalouf kimlik meselesini anlatmaya çalışırken salt soyut bir takım varsayım veya olabilecek olgulardan daha çok yaşanmış ve yaşanmakta olan olay veya durumlardan hareket etmiş. Onun üzerinde durduğu ve günümüz toplumunda gittikçe belirginleşen bir durum da farklılıkların giderek yok olup tek tipleşmesidir. Ona göre bu evrenselliğin bir sonucudur. Çünkü bugün dünyanın diğer bir ucunda yer alan biri bizim ile aynı müziği dinliyor, benzer giyiniyor, benzer yerlerden besleniyor ve onlarca ortak şey yapıyor. İlk bakışta kulağa hoş gelen ‘’tek tipleşme ‘’ kavramının – farklılıkların törpülendiği ya da sindiği ya da eridiği bir durum- renksiz bir yaşamın ilk habercisi olacağı hiç kuşku duyulmayan bir gerçek.

Ölümcül Kimlikler kitabı hayatın içindeki gerçeklerden yola çıkarak insanın bugünü anlamlandırmaya çalıştığı en büyük problemlerden biri olan kimlik meselesine ışık tutma arayışı. Bu eseri okuyacak olan okuyucunun kimlik kavramına ilişkin fikirlerinin değişeceğini iddia etmek çok büyük bir söz olmasa gerek…

 

 

… Bu konuda e-kitap …

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

 

 

 

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:@guncelhaberler Tarih: Eki 28, 2012 | Reply

    Ölümcül Kimlikler (Amin Maalouf): http://t.co/o3gGFqAJ

  3. Yazan:@merkenn Tarih: Eki 28, 2012 | Reply

    Ölümcül Kimlikler (Amin Maalouf) – http://t.co/jTtbsc3s

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin