RSS Feed for This Post

Genel Görelilik Teorisi

Biliyorsunuz Zaman Nedir? konulu bir yazı dizisine başladık bu yaz. Yakında Genel Görelilik teorisinin felsefî sonuçları ile ilgili bir çeviri yayınlayacağız. Bilgilerini tazelemek isteyenler için Tübitak sitesinde güzel bir belge var, sadece 8 sayfa. Önümüzdeki hafta için hazırlık mahiyetinde okunabilir.

… Bu konu ilginizi çektiyse …

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı”  karşılaştırdığımızda hiç  yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.  Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak  çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.  Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor.  Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz. 

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ”  diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 53 Yorum

  2. Yazan:MY Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    Link verilen makalenin giris kismi:

    Albert Einstein, özel görelilik kuramının temellerini 1905’te yayımladığı bir makaleyle atmıştı. Kuram iki yüzyılı aşkın bir süredir kullanılan Newton’un hareket yasalarını değiştirmekle kalmıyor bunun yanında birçok kavramsal yenilik getiriyordu. Bunlardan biri zamanın mutlak olmadığı, gözlemciden gözlemciye değiştiğiydi. Buna ek olarak zaman, ayrıca olayların oldukları yerlere de bağımlı çıkıyor, böylece uzay ve zamanı bir bütün olarak değerlendirme ihtiyacı ortaya çıkıyordu. Çıkan bir başka önemli sonuç da yüzyılın en ünlü formülü olan E=mc2, yani enerjinin aynı zamanda bir kütlesi olması gerektiğiydi. Bu nedenle hareket eden cisimlerin sahip oldukları kinetik enerjiden dolayı kütleleri artıyordu.

  3. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    merak ediyorum bu konuyu ne yapıp da Allah’a bağlayacaksınız.

  4. Yazan:MY Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    konu zaten “göbekten” bagli da… Görmek için bakmak gerek 🙂

  5. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    Sayın Koşaner,

    merak ediyorum bu konuyu ne yapıp da Allah’a bağlayacaksınız.

    İnanın çok hoşuma gitti bu sözünüz. 🙂

    Bu sitenin yazarları her konuyu bişekilde, döndürüp dolaştırıp ‘Allah’a bağlıyorlar anlaşılan.

    Bağlanmak içinse herhalde kopmuş ya da ilgisiz olmak gerekir.

    İlkiyse, yani kopmuşsa zaten bağlamak doğru bir şey.

    Yok ikincisiyse, yani ilgisiz ise o herhalde uydurma bir ‘allah’ olsa gerek.

    Sonuçta “Allah”, tanım gereği herşey kendisiyle bağlı olan değil mi?

  6. Yazan:özlem Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    Modern Fizik hocam zır ateistti. Hatta öyle ki elinde olsa dini inancı olanların kökünü kazıyabilirdi bu dünyadan. Oysa ben özel görelik kuramını dinlerken kimi kur an ayetlerini hatırlar özellikle zamanın göreliliği konusunda mest olurdum:)
    valla bu konu bana uyar:)

  7. Yazan:emre Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    ‘konu zaten “göbekten” bagli da… Görmek için bakmak gerek’

    Gormeyenlerin hatirina sozlu olarak anlatir misiniz?

    ‘Sonuçta “Allah”, tanım gereği herşey kendisiyle bağlı olan değil mi?’

    Cok yuzeysel bir baglanti olur o zaman. Burnumu kasimami Allah’a baglamak gibi.

  8. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 24, 2010 | Reply

    Einstein’da Allah’a bağlamıştı konuyu “tanrı zar atmaz demişti” az çok anlıyordu genel görelilikten kuantumdan

  9. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Cok yuzeysel bir baglanti olur o zaman. Burnumu kasimami Allah’a baglamak gibi.

    Doğrusu ben zaten “işte şuradaki olay Allah ile bağlantılıdır” türünden söylemleri garip buluyorum.

    Çünkü bu, “şuradakiler ise bağlantısızdır” söylemini ima eder.

    Ve genellikle mucize türünden sıradışı ya da enteresan olaylara düşkün, ve ‘Allah’ı bunlar ile bulduğunu sanan kimselerin tutumudur.

    Yalnız “Yok canım, bu doğal bir olay, Allah ile ne ilgisi var?” diyen köktencahillerin çokça olduğu bir dünyada, “Hiçbir şey ‘doğal’ olmadığı gibi bu da değildir” açıklamaları herhalde gerekli.

    Bu yazı muhtemelen buna yer verecektir.

  10. Yazan:Mustafa Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Umumi izafiyet nazariyyesinden ziyade hususi izafiyet teorisi (özel görelilik teorisi) zamani izah ediyor. Zaman mefhumu fizikten ziyade felsefeden yola cikarak anlatilmisti batida. Aristonun sonra Newtonun zaman anlayisi hakim idi. Aristonun “fizik” kitabi pek analiz edilmedi. Ihmal edilmis bir eser. Orda zaman meselesi zor bir dil ile izah ediliyor ve neticede zamanin gercek olmadigi sonuca variliyor ama bunu acik bir dil ile ifade etmiyor. Felsefeden genelde Aristonun zamani akim (continuum) olarak gördügü izahi yaygin.
    Islamda ehli sünnetde zaman konusunu mesela Imam Fahreddin Razi, Gazali ve Devani gibi Kelamcilarin analizleri vardir. Zaman gercekte akimli varligi olmayip zihni olarak “var” olan kavram kategori.

  11. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    @haskol

    1)Einstein naturalisttir.
    ”It was, of course, a lie what you read about my religious convictions, a lie which is being systematically repeated. I do not believe in a personal God and I have never denied this but have expressed it clearly. If something is in me which can be called religious then it is the unbounded admiration for the structure of the world so far as our science can reveal it.”

    Letter to an atheist (1954) as quoted in Albert Einstein: The Human Side (1981) edited by Helen Dukas and Banesh Hoffman.

    2)Tanrı zar atmaz sözünün genel görelilikle ilgisi yoktur.Quantum mekaniği ile ilgilidir.

    ”Quantum mechanics is certainly imposing. But an inner voice tells me that it is not yet the real thing. The theory says a lot, but does not really bring us any closer to the secret of the ‘old one’. I, at any rate, am convinced that He does not throw dice.”

    Letter to Max Born (4 December 1926)

    3)Einstein tanrı zar atmaz derken tanrıyı metafor olarak kullanmıştır.Bu Einstein’in bilindik anlamda tanrı inancı olduğu anlamına gelmez.(Ki zaten yokmuş kendi ağzından öğeniyoruz.)

    4)Eintein’in bilindik anlamda bir tanrının olmadığını düşünmesi, onun yok olduğu anlamına gelmez.

    @MY

    konu zaten “göbekten” bagli da… Görmek için bakmak gerek 🙂

    Bu tarz cevaplar bende, internette kaşılaştığım “congratulations you won, you are the 99999999th visitor, to claim …” bannerlerin yaptığı etki ile aynı etkiyi yapmaya başladı artık.

    Yukarıdaki cümle hiç bir şey söylemiyor.Umuyorum MY beyin yukarıdakinden başka söyleyecek başka şeyleri de vardır.

    Sorun şu ki, genel görelik kuramı hem gerektirdiği matematik nedeni teorik olarak, hem de zaman boyutunun uzam içinde hayal edilebilmesini gerektirdiği için de içsel olarak anlaşılması çok zordur.Ancak lisans öğrencilerine bile verilmez, ancak master öğrencileri alır.onlar da sayılıdır.

    Durum böyleyken, MY bey önce genel görelilik kuramın anlayıp, üzerine bunun teolojik olarak ne gibi implikasyonlarının olduğunu kavrayabildi ise kendisine yürekten bravo diyorum.ben uzun süredir öğrenmeye çalışıyorum genel görelik kuramını, ışığın kütle çekimine maruz kaldığını anlamktan ve çarşaf üzerindeki top örneğinden başka bir şey öğrenemedim.Ha bir de Eininstin’in matematiğinin yetersiz oluşu nedeni ile bu teorisini geliştirmediğini de biliyorum.Ama olsun Einstein artık mezarında rahat uyuyabilir, çünkü genel görelik kuramı allahın varlığını ispat etmiş, ihtiyacımız olan MY beyin bir an önce bizi bilgilendirmesi.

    İşin şakası bir yana, gerçekten merak ediyorum buraya ne geleceğini genel görelik hakında.

    İşin ilginci evrim teorisi gibi basit bir şeyi anlaymayan insanların, genel görelilik teroisi gibi matematiğin sınırlarında dolaşan bir teoriyi anlayıp, bir de bunun felsefi yorumunu yapabileceklerini söylüyorum.

    Çok rica ediyorum, bu seferki de evrim teorisi gibi olmasın.

  12. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Emir bey,

    Daha ortada anlatılmış bir şey yok siz neden rahatsız oldunuz anlayamadım. Sakin olun bir yazı yayınlansın, sonra Mehmet bey’in ne kadar cahil olduğunu, sizin ise bu işleri ne kadar iyi bildiğinizin isbatını yaparsınız.
    Antr-parantez Einstein inandığı tanrının Spinoza’nın tanrısı olduğunu söylemiştir. Spinoza ateist değil, panteisttir, Tanrı’dan başka hiçbir şeyin olmadığını savunur.
    Tanrı zar atmaz sözünü Einstein, kuantumun tüm determinizm kurallarını alt üst ettiğini gördüğü zaman söylemiş ve bunun olamayacağını, kuantumun da mutlaka determinizme dayanması gerektiğini ifade etmek için söylemiştir. Bu amaçla geliştirdiği teori ise çürütülmüştür.
    Bilindik anlamda bir Tanrı zaten yoktur. Kur’an, “La ilahe illa Hu” der. Yani “Tanrı yoktur, sadece O vardır. “Bilindik” beyaz sakallı dede Tanrı Zeus’tur, Apollo’dur, Herkül’dür, Hürmüz’dür, Kibele’dir, Lat, Menat, Uzza’dır. Bu anlamda müslümanlar ateisttir. Batı dünyasında ve dolayısıyla Hristiyanlıkta Tanrı kavramı büyük ölçüde Yunan mitolojisinden ve putperestlikten etkilenmiştir. Ne yazık ki bizim aydınlarımız da İslam’a Batılı perspektiften bakıp İslam’daki Allah’ı anlamamışlar, kilise duvarlarında resmedilmiş olan çakma Zeus imajlarının etkisiyle kafalarında “bilindik” bir Tanrı imajı oluşturmuşlardır.

  13. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    I do not believe in a personal God

    ‘Personal God’ı bırakıp ‘Unpersonal God’a geçmiş.

    Neden acaba?

    Milyonlarcasının katıldığı bu transfer için neden aramak gereksiz.

    Onu istemiş, ona gitmiş.

    Bu haldeyken göçtüyse dünyadan kendine yazık etmiş.

    Bu da bize bu işin zeka ile filan değil, tamamen tercihle ilgili olduğunu gösteriyor.

    …evrim teorisi gibi basit bir şeyi anlaymayan insanların…

    Bu olmamış ama.

    Aynı şey sizin için de söylenebilir ve tahkir dışında hiçbir şey ifade etmez.

  14. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Düzeltiyorum:

    “Unpersonal God” yerine “Impersonal God”ı kullanmamız gerekiyor.

    Terminoloji böyleymiş.

  15. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Ekrem Bey,

    “Bilindik” beyaz sakallı dede Tanrı Zeus’tur, Apollo’dur, Herkül’dür, Hürmüz’dür, Kibele’dir, Lat, Menat, Uzza’dır. Bu anlamda müslümanlar ateisttir.

    Bu anlamda müslümanlar ateist olmalıdır deseniz daha iyi olurdu belki. Yunan tanrılarına tapar gibi bir ceza-mükafat beklentisin sahip, pagan dinlerdekine benzer mucize arayışları içerisinde olan ve Delphi’nin kahininin yerine geçecek bir kahin isteyen ya da bulduğunu sanan çok fazla Müslüman olduğunu düşünüyorum. Bu müslümanların çoğunun da sizin aydın diye nitelediğiniz insanlar olmadığı kanısındayım. Bence bu anlayış geleneğe iyice yerleşmiş durumda, yani Batı perspektifiyle bakmaktan kaynaklanmıyor.

    Sizce pagan inançlardan toplum olarak ne derece uzaklaşabildik?

    Cengiz Çebi’nin şu sözüne katılıyorum:

    Doğrusu ben zaten “işte şuradaki olay Allah ile bağlantılıdır” türünden söylemleri garip buluyorum.

    Çünkü bu, “şuradakiler ise bağlantısızdır” söylemini ima eder.

    Bir fenomenin şu ya da bu tanrıyla bağlantılı olması fikri, bence anlayışımızı zorlayan olayları özellikle Allah’a bağlamak çabası içerisinde olmakla aynı temele sahiptir. Bu temel de hayatımıza doğrudan müdahalesini kendi gözlerimizle göremediğimiz sürece Allah’ın varlığına inanamamaktır. (Bu şekilde inananlarla ateistlerin özünde aynı düşünce biçimine sahip oldukları kanısındayım.)

    Lakin sanıyorum konu bu değil. Genel görelilik teorisinin felsefi sonuçlarıyla ilgili yazınızı merakla bekliyorum.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  16. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Atılım bey,

    Haklısınız. İdealden bahsediyorum. Yoksa zaten müslümanlar da bazen puta taparlar, bazen Firavun, bazen Nemrut olurlar, bazen Kabil olup kardeşi Habil’i öldürür, bazen şeytan olup Adem’in ayağını kaydırırlar. Vehhabiler sembolizmi reddeder mesela, Allah’ın kendine göre eli, gözü, bedeni, mekanı olduğunu düşünürler. İnsan varoluşun derdine düşmemişse zaten onun için Tanrı; kendisini ve çevresindeki insanları hastalıktan, beladan, ölümden vs. koruyan/ en azından korkmaktan kurtulup mutlu olmayı sağlayan bir çeşit sığınma aracı, şefkatli baba kucağı. Bu da kötü bir şey değil tabi. Ama şah damarından daha yakın ne demek, benim ne işim var bu varoluş aleminde, insanlar uykudadırlar öldükleri zaman uyanırlar derken neden bahsediliyor, bu küçücük insanın ne önemi var ki Allah onunla muhatap oluyor, insanın biraz merak etmesi lazım bu alemin ötesini. Hiç melek görmek için çabalayan veya bir melekle konuşan bir müslüman görmedim ben mesela. Acaba görülemez olduğuna inandığı için mi yoksa zaten meleklere pek de inanmadığı için mi bigane kalıyor? Bir noktadan sonra saçmalamaya başlayabilirim, bu yüzden burada keseyim 🙂

  17. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Kurumsallasmis dinlerin, (meselâ vatikanizmin, diyanetizmin) bilim adamlarini, sanatçilari, filozoflari dinden sogutmasi kadar normal bir sey yok. Kendini Hristiyan/Yahudi kabul ettigi halde bir sekilde dislanan bir çok akilli insan vardir, akil yoluyla (bence) ALLAH’a yaklasmislardir: Sören Kierkegaard (Angst – Kaygi Kavrami), Immanuel Kant (Kritik der Urteilskraft – Yargi yetisinin elestirisi), Henri Bergson (Energie Spirituelle – Manevî enerji)… Hatta Abraham Maslow (Peak Experiences – Doruktaki Tecrübeler) ve daha niceleri.

    AMMMAAaaa….

    Sözde Bilim-Din çatismasi konusunda MustafaAkyol.Org‘ta çokkonustuk, DD’de çok konustuk. Yok böyle bir çatisma. Var oldugunu zanneden de KENDi bilim BiLGiSiNi ve KENDi Din BiLGiSiNi yoklasin, bizden açiklama beklemesin Lütfen.

    Bu konuda israrli okurlarimiza Maymunist imanla nereye kadar? isimli kitabimizi tavsiye ediyorum.

    “Ben görmüyorum demek ki yok!” demek için insanin herseyi ama herseyi görebildigini vehmedecek derecede kontrolü kaybetmis olmasi gerekmez mi? Akil kendisini akledebilirken Gözün neden kendisini göremedigi üzerine bir parça tefekkür etsek nasil olur?

  18. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Sözde Bilim-Din çatismasi konusunda MustafaAkyol.Org‘ta çokkonustuk, DD’de çok konustuk. Yok böyle bir çatisma. Var oldugunu zanneden de KENDi bilim BiLGiSiNi ve KENDi Din BiLGiSiNi yoklasin, bizden açiklama beklemesin Lütfen.

    http://www.blackwellpublishing.com/jeb_enhanced/covergallery.asp

    http://www.nature.com/

    http://www.cell.com/

    http://www.journals.uchicago.edu/toc/an/current

    http://jcb.rupress.org/

    http://www.naturalhistorymag.com/

    http://www.scientificamerican.com/

    http://www.newscientist.com/

    Yukarıdaki kaynaklardan “akıllı tasarım” veya “yaradılışçılık” üzerine yazılmış bir tane makale bulursanız MY bey, ben diyeceğim ki, tamam haklısınız yanlış biliyorum, bunca zaman da yanlış okumuşum bioloji.Yok eğer bulamazsanız, sizden ricam ya öğrenmeniz, ya da yorum üretmemeniz.

    Ayrıca, Mustafa Akyol hangi sıfatla din ile bilim arasında sorun olmadığını söylüyor.Çok rica edicem, bir bana Mustafa Akyol’un doğa bilimleri içinde bir konuda, bir yerde yayınlanmış bir makalesini iletsin.

    Bakın Mustafa Akyol’un nerede eğitim ve ne eğitmi aldığını yazıyorum.

    Lise öğrenimini TED Ankara Koleji, Nişantaşı Anadolu Lisesi ve Özel Tercüman Lisesi’nde tamamladı.1996’da Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun oldu. kaynak wikipedia.

    Şimdi bu beyfendi, nasıl oluyor da bana bilim öğretmeye kalkıyor.Yaptığı öncelikle, hayatını bu işe adamış, bu işin eğitimini almış insanlara saygısızlıktır.
    Esas ilginci şimdi geliyor:

    “Bir dönem ABD’de Akıllı tasarım teorisi (İngilizce: Intelligent design) hareketinin öncülüğünü yürüten Discovery Institute adlı kuruluşta din ve bilim ilişkisi üzerine çalışmalar yaptı. 2005 yılında Kansas Eyaleti Eğitim Bakanlığı’nda eğitim müfredatı değişikliği tasarısı konusunda bilirkişi olarak dinlendi.”

    çok merak ediyorum nedir bu adamların yaptıkları, şundan diyorum,açıktır ki Mustafa beyin genel olarak evrim biyolojisi hakkında bir eğitim görmüşlüğü yok.

    neyse uzatmanın anlamı yok, ortalıktaki saçmalık çıplak gözle görülür durumda.

    maymunist iman kitabı da 3 sayfa, ilk ve son sayfası da yarım.evrim üzerine yazılmış onca bilimsel makaleyi bırakıp, MY beyin yazdığı 3 sayfa yazıdan öğreneceğiz galiba işin aslını.

  19. Yazan:durhat Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Bilim lafı geçince bazıları neden bu kadar gerinir anlamıyorum.Sanki bilim tekellerinde de kimsenin konuşmaya,tartışmaya hakkı yok.Bu ne kibir,bu ne tahammülsüzlük böyle.

  20. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    @emir koşaner

    Mehmet Bey’in size cevap yazmasının yanlış olacağını düşünüyorum.

    Yazdıklarınızın doğruluğu,yanlışlığı bir yana, bu “bilmişlik” edasına karşı ya aynı tavır takınılmalı, ya da susmalı.

    Düzgün cevap vermeye çalışmak bence gereksiz.

    Aynı tavır da doğru olmayacak.

    Geriye “Aferin, böyle susun bakayım” iltifatını kapmak için “Evet bilmiyorduk, sayenizde öğrendik” deyip susmak kalıyor.

    Yine de takdir kendisinin tabi.

  21. Yazan:emre Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Emir beyin soyledigi her sey dogru, niye sussun ki? Mustafa Akyol’un bilimsel bir egitimi mi var? Web sitesinde hala sozde Akilli Tasarimi’nin reklamini yapiyor. Insanlar bilimi boyle egitimsiz insanlardan ogreneceklerse yandik.

    Zaman kavramina bilimsel olarak tartismak Derindusunce gibi bir genel kultur blogunu bir hayli asar. Okuyuculariniz arasinda goreceliligin matematiksel altyapisini olusturan turevsel geometriyi anlayan kac kisi var? Buradaki bilimsel tartisma birakin modern fizigi, evrimi tartisacak seviyede degil.

    Isterseniz buyrun bakin, bakalim kim ne anlayacak: http://en.wikipedia.org/wiki/Mathematics_of_general_relativity

    Animasyonlu GIF’lerle ogrenilecek bir mesele degil bu, arkadaslar.

  22. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    @Cengiz Cebi

    Ben öğretmenizi rica ettim, talebim çok açık.Bir bilim dergisinden, yaradılışçılık üzerine bir makale istiyorum sadece.

    Ben okunması gereken onca makale var diyorum.MY bey 2 sayfa yazı okuyup her şeyi anlamamı istiyor.Bilmiyorum kim bilmişlik yapıyor.Ben iddia da bulunmadım, iddia da bulunan MY bey.

    Benim ricam iddianın bilimsel olarak desteği, bunun için de talebimi yazdım.

    Kimsenin bilimi de tekeline aldığı yok, isteyen istediği gibi bilim yapabiliyor.Biyoloji okuyup evrim biyolojisi çalışacaksanız kimsenin sizi tutacak hali yok, burada problem bilim yapılmıyor oluşu, bu işin altında imzası olan insanların konunun ehli olmayışları.örnek verdim mustafa akyol, saçma sapan ne idüğü belirsiz insanlar da var adnan oktar gibi.

  23. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Emir Kosaner ve Emre Bey,

    Öncelikle akilli tasarim’a komple katilmiyorum, bizim yazarlarin içinde de katilmayan bir sürü insan var. Müslüman = evrim karsiti = Akilli Tasarimci gibi biz ezberden uzak duralim derim.

    ikinci olarak bilimsel bulgularla bunlarin yorumlanmasi ayni sey degildir. Birincisi objektif, ikincisi sübjektiftir. Aksi takdirde ne epistemoloji diye bir sey olurdu ne bilim felsefesi.

    Kozmoloji, parçacik fizigi veya kuantum mekanigi ile ugrasan bilim insanlari da bilimsel bulgular konusunda HER ZAMAN HEM FiKiR olabilirler ama bunlarin yorumu konusunda bir sürü ekol vardir.

    Zira Hakikat ve Gerçek ayni sey degildir 🙂
    ¨
    Son olarak üslubunuza dikkat edin lütfen. örnek olun,¨ötekileri utandirin 🙂

  24. Yazan:emre Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Konuya merakli ama bilimsel bir egitimi olmayan bir insana su belgeseli tavsiye ederim: http://www.pbs.org/wgbh/nova/elegant/

    Bu belgeseli suradan izleyebilirsiniz: http://www.pbs.org/wgbh/nova/physics/elegant-universe-einstein.html

    Ama ciddi ciddi kafa yormak istiyorsaniz kollarinizi sivayip matematigini ogrenmeniz gerekir. Suradan yola cikabilirsiniz: http://en.wikipedia.org/wiki/Introduction_to_mathematics_of_general_relativity

    Son olarak: bilimsel egitimi olmayan insanlarin bilimsel bulgulari saglik bir bicimde yorumlamalari beklenemez. (Bunu soylemeye bile gerek olmamali.)

  25. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    @Emir

    Naturalizm bir düşünce akımı olarak fiziksel olanın ötesinde olanı tümüyle rededer ve bütün sonuçların fiziksel olandan kaynaklandığını savunur.

    Erken dönemlerinden Einstein koyu bir musevidir.

    Öyle ki bütün musevi dini ritüellerini tüm detayları ile uygular oldu. Domuz yemiyor, koşer bulunduruyor ve Şabatın kurallarını uyguluyordu. Hatta, kendi ilahilerini bile besteleyip okuldan eve dönerken mırıldanıyordu.

    İlerleyen dönemlerde ise kendini panteist olarak ifade eder. Hatta ünlü röportajında kendisine bu bahsettiğiniz Spinoza’nın tanrısı mı? diye sorulduğunda evet diye cevap verir.

    Bu bakımdan Einstein kendisini şöyle ifade ediyor;

    Hayret, ve saygı kısmı ise 50 li yaşlardan sonra ortaya çıktı. Bu dönemde deizm felsefesine (tanrının varlığına akılcı yoldan inanmak) dayanan samimi inancının temeli ise ‘’evrenin kanunlarında açığa çıkan ruh ’’ ve ‘’varoluştaki ahenkte kendini gösteren tanrı idi.

    Yine bir partide ‘’Siz hakikaten dindarmısınız?’’ sorusuna şu şekilde cevap veriyor;

    ‘’Evet, öyle diyebilirsiniz. Şayet sınırlı ve kısıtlı imkanlarımızla tabiatın sırlarının içine girmeye çalışırsanız bulacağınız şey bütün fark edilebilen kanun ve bağlantıların arkasında son derece subtil, dokunulamayan ve izah edilemeyen bir şey olduğunu anlarsınız. İşte bu anladığımız her şeyin ötesindeki güce saygı duymak benim dinim olarak anlaşılabilir. Bu kapsamda düşününce ben gerçekten dindarim.’’

    Einstein her konuşmasında bu izah edilemeyen şeye olan inancını ve hayranlığını vurgular. O izah edilemeyen şey naturalizm değildir şüphesiz. Çünkü naturalizm bir felsefe olarak fizik dünya dışında bir şey olmadığını savunur.

    Şimdi asıl mesele karıştırdığınız nokta üzerine. Pozitif bilimlerdeki bulgulardan yola çıkarak bir felsefi tartışma yapmakla pozitif bilim yapmak arasındaki fark.

    Düşünürler Mustafa Akyol ya da Mehmet Yılmaz gibi pozitif bilim yapmıyorlar. Zira yapamazlar böyle bir yetkinlikleri yok, ancak bu demek değil ki bilimsel bulguları anlayıp yorumlayamaycaklar ya da bunun üzerine inşa edilen felsefeler hakkında görüş bildiremeyecekler.

    Evrim örneğinden gidersek, kimsenin evrimle bir problemi yok evrim vardır ya da yoktur bunun cevabını verecek adam ben değilim bir biolog ancak bir filozof hegel marx vs gibi kendi materyalist görüşlerini evrim teorisi üzerine bina ederler ise ya da bunu bir argüman olarak kullanırlarsa orada felsefi bir tartışma var demektir.

    Zaten eleştiri getirilen hadisede bu. Materyalist görüş evrensel adıyla idealistleri bizdeki ismiyle dindarları sürekli bir dogma içine hapsedip bilim karşıtı, bilimsel olamamak gibi son derece sığ argümanlarla suçluyor. Halbuki kimsenin bilimle bilimsel yöntemle işi yok ancak siz bilimsel bir bulguyla insanı tanımlamaya kalkarsanız. Bu da bilim değildir.

    “İnsan maymundan gelmiş etten kemikten oluşan biyolojik bir canlı.” dediğiniz anda bilimsel yöntemin sınırını aşarsınız biri insanın nasılıdır, diğeri nedenidir. İnsan yalnızca bilimsel bulgularla tanımlanabilir bir canlıda değildir. Salt akli referanslar sonuçlar yürütülebilecek bir canlıda değildir. Bunlar felsefenin alanıdır.

    Maymunist imanında ana fikri budur. Evrim teorisini araştırmak başka şey evrimi felsefi bir dayanak yapıp buradan bir dogma üretmek başka.

    Yukarıdaki kaynaklardan “akıllı tasarım” veya “yaradılışçılık” üzerine yazılmış bir tane makale bulursanız MY bey, ben diyeceğim ki, tamam haklısınız yanlış biliyorum, bunca zaman da yanlış okumuşum bioloji.Yok eğer bulamazsanız, sizden ricam ya öğrenmeniz, ya da yorum üretmemeniz.

    Ayrıca, Mustafa Akyol hangi sıfatla din ile bilim arasında sorun olmadığını söylüyor.Çok rica edicem, bir bana Mustafa Akyol’un doğa bilimleri içinde bir konuda, bir yerde yayınlanmış bir makalesini iletsin.

    Bakın bu küstahlığı yaparsanız ben de diyeyim ki. Naturalizmle Spinozayı aynı şey zanneden sizin gibi bir felsefe fakiri hangi sıfatla naturalizm üzerine atıp tutabiliyor?

    Hangi bilimsel camiada yayınlanmış kabul görmüş bir tane felsefe makaleniz var. Eğer yoksa biz onca zaman boşuna beşeri bilim okuduk. Bu durumda ya öğrenin ya yorum üretmeyin. Siz hangi sıfatla bu felsefi önermeleri ortaya koyuyorsunuz?

    Tatsız bir üslup değil mi? Bilginizden faydalanacaksak üslubunuzu biraz yumuşatın zira burada tartışmanın amacı birbirini sopalamak değil bilgi edinmek. Böyle kimseye bir faydası yok.

  26. Yazan:MY Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    “bilimsel egitimi olmayan insanlarin bilimsel bulgulari saglik bir bicimde yorumlamalari beklenemez. (Bunu soylemeye bile gerek olmamali.)”

    kismen çok dogru, kismen çok yanlis.

    Bu düsünce “uzman fetisizmi” içerir. Meselâ darbeci subaylar siradan vatandaslara “siz askerlikten ne anlarsiniz” diyebilir, terörle mücadele konusunda ne akademisyen, ne gazeteci, ne siyasetçi ne de seçmen olarak herkesi susturabilir.

    Bilim de bilim adamlarina birakilamayacak kadar önemli bir konudur.

    Atom bombasinin yapilmasini ve kullanilmasini elestirmek için nükleet enerji uzmani olmak gerekir mi meselâ?

    Dogrudan haklarimizi ilgilendiren bir baska alandan örnek verirsem endiselerim daha iyi anlasilir umarim:

    “1949′da fizyoloji ve tıp dalında Nobel Ödülü alan Portekiz bilim adamı Egas Moniz 1935’ten başlayarak 20 yıl boyunca birçok akıl hastasının beynine cerrahi müdahale yaptı. Lobotomi adı verilen bu “tedavi” ile beynin frontal lob denen kısmı ile geri kalan kısım arasındaki bağlantı kesiliyor, hatta bazen frontal lob kasıtlı olarak tahrip ediliyordu. (not : Frontal lobun önemi için bir başka Portekiz bilim adamı olan Antonio Damasio’nun çalışmalarına değindiğimiz Psikopatlık ve Karizma adlı yazıya bakılabilir.)

    1950’den itibaren terk edilen bu yöntem gerçekte şizofreni veya şiddetli depresyon geçiren insanları tedavi etmiyor onları sakatlayarak bitkisel hayata sokuyordu.

    Bu şekilde Egas Moniz toplumu kendini oluşturan bireylere karşı sorumluluklarından “kurtarıyordu” bir anlamda. Yani biz bir toplum olarak “suçu teşvik eden bir şey mi yapıyoruz?” gibi rahatsız edici soruları kendimize sormaktansa altına sığınacağımız bir şemsiye arıyoruz ve bilim adamı da bu rahatlatıcı inancın rahibi, imamı olarak çıkıyor karşımıza.

    “Bir insan mutsuzsa veya saldırgansa bu mutlaka beynin bir bölgesindeki fizyolojik bir bozukluktan kaynaklanıyordur” diyen bir kimseye “mürşit” denebilir mi?
    Suçluları hapse atarak suçtan kurtulacağını zanneden bir toplumun ailevî değerlere, ahlâka, özeleştiriye ihtiyacı yok mudur?” (Hayatta en berbat mürşit “ilim ve fen” olabilir mi?)

    Matematik bilmedigimiz için Fiziksel bulgulari konusmaya hakkimiz olmadigini düsünmek BÜYÜK BiR YANILGIDIR. Halkin su veya bu sekilde bilimden uzaklastirilmasi bilim adamlarini bir tür ruhban sinifi haline getirir. TV’de beyaz önlükleri, kalin gözlükleriyle anlamadigimiz bir dille konusan bu adamlar salgin hastalik, deprem vb konularda hayatimiza yön veriyorlar ben buna karsiyim.

    18ci asirdan itibaren insanlik böyle bir UZMAN FETISIZMI yasiyor. Sanat Satçilarin meselesi, bilim laboratuarlarin, insan haklari ise hukukçularin(!)

    Devlet adamlari da uzmanlarin kölesi olunca devlet eliyle bilim de dahil her sey bize eziyet etmek için kullaniliyor.

    Sonra kendimize soruyoruz nasil oluyor da kürtçe yasaklandi, nasil oluyor da çevre kirlendi, nasil oluyor da deniz kiyisina nükleer santral yapilmis, nasil oluyor da çarsidan aldigim domates hormonluymus…

    Evet… Bilim de bilim adamlarina birakilamayacak kadar önemli bir konudur.

  27. Yazan:emre Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Ne uzman fetisizmi, Mehmet bey, Turkiye’nin bir anti-entelektuelizm sorunu var. Gazeteleri acin bakin, herkes zerre kadar bilgisi olmadigi konular hakkinda atip tutuyor.

    Bir bilen cikip da “sacmalamayin” dediginde “Elitist’e bak!” diye insanlar karsi cikiyor. Turkiye’de insanlar cahil olmaktan keyif aliyorlar sanki. Sayin Haskol’un yaniti harika bir ornek iste. “Maymunist iman” neyin nesi oluyor?

    Zaman bir atom bombasi gibi insanlar tarafindan yaratilmis bir kitle imha silahi degildir, dolayisiyla “bu is bilim adamlarina birakilamayacak kadar onemlidir” demek biraz anlamsizca.

    Isterseniz tibbi da doktorlara birakmayalim da kendi teshislerimizi koyalim? Bu yaklasim herseye maydonoz olmaya calismaktir. Gelismis ulkelerde herkes kendi uzmanlik alani dahilinde yorum yapar ve saygi gorur. Bir gazeteci bilim hakkinda kendince yorum yapmaz. O isler Turkiye gibi gelismemis ulkelerde oluyor.

    Bilim hakkinda kendinizi gelistirmezseniz tabii ki bilim adamlari size soguk bir “ruhban sinif” gibi gelebilir. Milleti egitmek bilim adamlarin isi degil. Usenmeyip kutuphaneye gidip kendinizi gelistirmeniz lazim. Bakin size kaynak da verdim; gerisi size duser.

    Sanatcilarin sanat ve hukukcularin insan haklari hakkindaki goruslerine basvurulmasi ne kadar garip, degil mi!

  28. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    @haskol

    Öncelikle Einstein’in teolojik görüşlerini öğrenmeme vesile olduğunuz için teşekkür ediyorum.

    Naturalizm bir düşünce akımı olarak fiziksel olanın ötesinde olanı tümüyle rededer ve bütün sonuçların fiziksel olandan kaynaklandığını savunur.

    Bu o kadar da doğru değil, naturalizm var olan her şeyin doğal olduğunu söyler.Fiziksel olana seti çeken naturalistler değildir.Birileri önce fiziksel sınır koyar(naturalistler yapmaz bunu) sonra bunun dışında bir şeyin var olduğunu söylerler.Naturalistin buna cevabı nettir : Var ise o da doğanın içindedir ve benim için bir sorun yaratmaz.Varlık yokluk kavramı sadece fiziksel dünya içinde anlam kazandığı için bir şeyin fiziksel dünyanın dışında var olduğunu söylemek çelişki barındırır.Bu tartışma uzar, zevklidir de eğer insanlar birbiri ile kavga etmek yerine, birbirlerinden bir şeyler öğrenmek için yaparlar ise.

    Gelelim esas meseleye,

    Düşünürler Mustafa Akyol ya da Mehmet Yılmaz gibi pozitif bilim yapmıyorlar. Zira yapamazlar böyle bir yetkinlikleri yok, ancak bu demek değil ki bilimsel bulguları anlayıp yorumlayamaycaklar ya da bunun üzerine inşa edilen felsefeler hakkında görüş bildiremeyecekler.

    bakalım bu gerçekten böyle mi?

    MY den başlıyorum:

    Adalet hissinin de bir rastlantı, bir kaza, bir yanılgı olduğunu iddia edebilir miyiz? Evrim sürecinde ortaya çıktığı söylenebilir mi meselâ? Deneyelim: “Maymun sürülerinde disiplini sağlamak için önce güçlü olan erkekler yiyordu, sonra dişiler ve yavrular. Buna karşılık tehlike anında erkekler sürüyü koruyordu. Böylece daha disiplinli maymun sürülerinin hayatta kalma ihtimali arttı ve…”

    Yukarıda yanlışlamaya çalıştığı sav bilimsel bir savdır.Bir kere bilimsel savlar bize “common sense” kullanmamızı öğütleyen sorular sorarak yanlışlanamaz.

    Meselâ hırsızlık yaparken yakalanan birini nasıl mahkeme edeceğiz? “Hakim Bey, benim genlerim/hormonlarım bozuk, zaten çocukken fakirlik içinde yaşadım, hırsız olmam KAÇINILMAZDI” gibi determinist/maymunist bir argümanla kendini savunabilir. Hakim ona “Hayır, sen özgürdün, çalmak ZORUNDA değildin!” demek için maymunizmden dışarı çıkmak zorunda değil mi?

    İnsan davranışına genlerin ve çevrenin etkisi yine bilim dahilindedir.Bilimsel verilerdir neyin neye ne kadar etkisi olduğunu gösteren.

    Aklı başında bir insanın “Henri Bergson = Şempanze + Milyonlarca yıl” şeklindeki maymunist duaya amin demesi bana imkânsız görünüyor.

    Buna uzun bir açıklama yazmama gerek yok.Ama öncelikle MY bey şempanzeden türediğimizi düşünüyor.Ve bu şekilde sanıyorum evrim teorisini komple çürütüyor.Evrim teorisinin neden yanlış olduğunu ben bir daha tekrarlayayım : çünkü MY beye göre şempanze+milyonlarca yıl henri bergson etmez.Tabi doğru, şempanze ile milyonlarca yıl tabi ki insan etmez, etmedi de.Başka bir şey bir kaç milyon yıl insan etmiştir.Şuradan okuyabilirsiniz kabaca : http://en.wikipedia.org/wiki/Human_evolution

    Gelelim Mustafa Akyol’a, Mustafa Akyol’un bilim yapmaya çalışmadığını iddia etmenize ne sebep oluyor bilmiyorum

    http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2005/10/evrim_pandalar_aptallik_ve_cehalet.php

    açıp okuyabilirsiniz, bilim mi yapıyor felsefe mi yapıyor.Fosillerden girip termodinamiğin bilmem kaçıncı yasalarından çıkıyor Mustafa Bey gerektiğinde İktisat öğrenimi görmüş olmasına rağmen.

    Ben yine rica ediyorum bana bir adet bilimsel makale gösterilmesini akıllı tasarım hakkında.

  29. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    MY beyin bi sakinliğine hayranım, üslubum konusunda kendisinden özür diliyorum.

  30. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply

    Bu tür tartışmaları bir satranç oyununa benzetirsek -mesela yani-, çoğu zaman taşların ne anlama geldiği konusunda bir uyumsuzluk yaşanıyor.

    Ne var ki bu uyumsuzluk görmezden gelinerek devam edilen oyunda -oyunun bitmesi şöyle dursun- doğru dürüst taş bile alınamıyor.

    Çünkü tam fil çapraz gidecekken “ben fili o anlamda kullanmıyorum” itirazları çıkıyor.. vb.

    Şöyle bir sorun var :

    Dünya görüşleri karşıt olan kimseler, kavramları satranç taşlarına benzer şekilde ‘eşanlamlı’ olarak kullanabilirler mi?

    Matematikte -ve dolayısıyla doğa bilimlerinde- mümkün görünen bu durum, felsefi ve dini tartışmalarda acaba mümkün mü?

    Sanki değilmiş gibi görünüyor.

  31. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    Emir bey,

    Zat-ı alinizin bilim konusunda hangi çalışmaları var merak ettim. Böyle
    CERN’de veya NASA’da çalışan bir uzmansınız izlenimi veriyorsunuz da. Çok merak ettim.

  32. Yazan:MY Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    “çünkü MY beye göre şempanze+milyonlarca yıl henri bergson etmez.Tabi doğru, şempanze ile milyonlarca yıl tabi ki insan etmez, etmedi de.Başka bir şey bir kaç milyon yıl insan etmiştir”(Emir Koşaner)

    Walla isterseniz belden asagiya vurmayalim 🙂

    Mesele su veya bu primat meselesi degil ki. Yani bunu anlaMAdiginizi düsünmek bile beni üzüyor.
    “Sempanze olamaz çünkü kromozom sayisi tutmaz” gibi bir argüman mi verdik çok sevgili Emir Bey kardesim?

    “insan kestaneden veya hamsiden geldi” dense ne fark eder? Ben size mânâ soruyorum. Siz bana “madde, ille de madde” diyorsunuz.

    Adalet ve Güzellik gibi duygular nasil çikti ortaya? Evrim veya bir baska teori var mi bunu açiklayan?

    yoksa milyonlarca yil adli o utangaç tanridan mi bahsedecegiz yine?

    yahut adalet ve güzellik ve ask ve dostluk ve vatan hasreti ve öfke ve delilik (ki kismen psikolojinin konusudur) birer yanilgi midir? Birer hormonal tepkime ve nöronal kisa devre midir?

  33. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    @MY

    Adalet ve Güzellik gibi duygular nasil çikti ortaya? Evrim veya bir baska teori var mi bunu açiklayan?

    Evolutionary Behavioral Sciences, Evolutionary Anthropology

    Merak ediyorsanız bu başlıklar altında bakabilirsiniz.

    Ben sizin bakış açınızı biliyorum.Size göre, eğer bu gibi davranışlar evrimsel bir süreçle meydana geldiyse, bunların değeri, erdemliliği azalıyor.Durum böyle olduğundan buna yapılabilecek bir şey yok.Sizin önünüze en tutarlı açıklamayı da koysalar, siz duygusal olarak bunu reddeceksiniz.

    Sizin evrim teorisi ile veya kanıtları ile bir sorununuz yok, duygusal yaklaşım sonucunda kabul edilemez buluyorsunuz evrim teorisini.

    Bunun üzerine söylenecek bir söz daha yok.Ama bu yine de güzel bir şey, çünkü akıllı tasarım gibi görüşlerin mimarları aslında bu tip bir duygusal yaklaşım içinde olmadıklarını, iddialarının inançlarının sonucu olduğunu söylemiyorlar, abuk sabuk şeylele evrim teroisinin yanlışlığını isaplatlayama çalışıyorlar.Bunun içinde hitlerin evrime inanmış olması bile var.Adamlar hitler bu teoriye inanıp bilmemkaç kişiyi ödürdü diye bu teori doğru olamaz bile diyorlar ve üstüne kullandıkları methodun bilimsel olduğunu iddia ediyorlar.

    Ben konu hakkında yapılmış ataştırmaları okumayı tercih ediyorum.Bunlar allaha bağlamadan önce, biraz çaba sarfetmeyi tercih ediyorum.

  34. Yazan:MY Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    “Sizin önünüze en tutarlı açıklamayı da koysalar, siz duygusal olarak bunu reddeceksiniz.”

    evet, bu bir tercih meselesi bu noktadan itibaren. Esya’yi anlamlandirma süreci, zihniyet bir baska tabirle. Sübjektif.

    Yani su 100° de kaynarsa, evet, ateist, teist, naturalist,… hemfikiriz. Ama bunun mânâsi ne? herkes istedigi yorumu getirebilir. Buradan sonra bilimin bittigi yerdeyiz. Felsefe, Sanat ve Din nöbeti aliyor.

    Kuantum fiziginde bile bulgular ortada ama bir sürü ekol çikmis, degisik yorumlar… Hatta ekollerden birinin adi “pozitivistler” :))

    Evrim de öyle. “Evrimci” denen ve birbirine itiraz eden teoriler var.

    AT ve Hitler’e gelince… Tabi iyi ki Hitler “dünya yuvarlaktir” dememis yoksa biz düz oldugunu savunmak zorunda kalacaktik 🙂

    saka bir yana, Hitler ve evrim teorisini iliskilendirmeye çalisanlar zemin hatasi yapiyor. Sorun evrimde degil, evrimi MUTLAK bir hakikat kabul edip hayatin her alanina uygulamaya çalismak. pozitivizmden yola çikip bilimsel determinizmi siyasete, hukuka, akil hastalarina, idam mahkumlarina vs vs uygulamak.

    Bu açidan bakarsaniz Hitler’in sakatlari, akil hastalarini gaz odalarinda katletmesinin “evrimci” zeminini görebilirsiniz. Ama suç Darwin’in degil elbette. Suç özgürlükten korkan insanlarin suçu.

    Ama islamcilar da bu hataya düsüyorlar çogu kez, farkinda degiller. çünkü bu türlü ABARTILMIS determinizm insani düsünme zahmetinden kurtariyor, zulüm? Yahudilerin suçu, sefalet? kapitalizmin suçu, açlik? zencilerin suçu, trafik? kadinlarin suçu… Böyle gider bu. Fazla yorma kendini, Humeyni sana ne düsünmen gerektigini söyler 🙂

    Merak edenler Eric Fromm’un Özgürlükten Kaçis adli sahane kitabini okuyabilirler 🙂

  35. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    Mehmet Bey,

    Bu konuda sizinle daha önce de yazışmıştık. Ruh-beden dualizmini savunurken adalet duygusunun varlığını evrimi yanlışlamak için kullanamazsınız demiştim. Ruhtan kaynaklandığını iddia edebileceğiniz herhangi bir özellik, dualizm çerçevesinde ele alındığında etin nasıl meydana geldiğini bağlamaz sanıyorum.

    Olcayto Bey’in çizdiği ince çizgiyi gayet yerinde buluyorum: Evrim Teorisi’nin tartışmak başka, bu teori üzerine kurulma iddiasında bulunan muhtelif felsefi yaklaşımları tartışmak başka. Bence teorinin kendisini tartışacak altyapımız yok. Bu teoriyi dayanak alma iddiasındaki insanların altyapısı da tartışmaya açık, Marx’ın bu konuda bu sitedeki bazı insanlardan daha yetkin olduğunu da sanmıyorum.

    Ama herşey bir yana, bu seferki yazışmada şu nokta ilgimi çekti:

    Bilim de bilim adamlarina birakilamayacak kadar önemli bir konudur.

    Atom bombasinin yapilmasini ve kullanilmasini elestirmek için nükleer enerji uzmani olmak gerekir mi meselâ?

    Atom bombası örneği belki de bilimi bilim adamlarına bırakmamanın gereklerini açıklarken çok da yerinde bir örnek değil. Gerek yok etme kapasitesi bakımından gerekse tasarlandığı koşullar dolayısıyla, atom bombası çok spesifik bir örnek. Üstelik bombanın tasarımı konusundaki etik sorumluluğu sadece bilim adamlarına yüklemek gibi bir kolaycılığa da kaçıyor bence bu örneğin veriliş şekli.

    Bilim yerine herhangi bir uzmanlık alanını ele alabiliriz, çünkü bence bilime getirilen eleştirinin temelinde uzmanlaşmaya yönelik bir eleştiri yatıyor. Bu durumda üç köşeli bir soru var elimizde:
    1) Uzmanın üzerine düşen etik sorumluluk nedir?
    2) Uzman olmayanın üzerine düşen etik sorumluluk nedir?
    3) Uzman olmayanlardan oluşan halk kitlesi, uzmanların çalışmalarını ne şekilde denetleyebilir?

    Aslında kritik olan soru üçüncü soru: Uzmanların ne yaptığını denetlemek uğruna (ya da denetleyememekten dolayı) insanlar kendilerinin çok fazla mesai harcamadıkları konularda görüş bildirmeyi alışkanlık haline getirebiliyorlar. Yani uzman olmayanın üzerine düşen önemli bir etik sorumluluğu, bilgi eksikliğinin farkında olarak başkalarının hayatını olumsuz etkileyecek yorumlardan kaçınma sorumluluğunu, yerine getirmiyorlar.

    Bu bağlamda Mustafa Akyol’un evrim teorisi konusunda ne kadar mesai harcadığını sorgulamak, eğer bilimsel verilerden yola çıkarak evrim teorisini yanlışlamaya çalışıyorsa, gayet yerindedir bence. Ancak, yazılarının gelişimine baktığımda bu bağlamda çok da fazla eleştiri getiremiyorum. Emir Koşaner’in verdiği link eski bir yazısına ait. Daha yeni yazılarını okuyunca ben Mustafa Akyol’un yaklaşımını çok da yanlış bulmadım açıkçası. En önamlisi evrim konusunda bilmediği bir şeyi biliyormuş iddiasında bulunmuyor.

    Uzman olmayanların uzmanları denetlemesi ne şekilde olabilir? İşte bu noktayı hala düşünüyorum… Sanıyorum bu denetim imkanlarının ya da mekanizmalarının eksikliği de anti-entellektuelizm akımını güçlendiriyor.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  36. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    @emir

    Emir bey verdiğiniz örneklerden tekrar aynı konuya geleceğim. Bu bilimsel bulgular üzerinden bilim mi ? yoksa felsefe mi yapıldığının net bir ayrımı yok

    Ana fikirlere , fikir sahibinin ne dediğine bakmak lazım mesela Richard Dawkins’in ortodoks seçilimi red ettiği gen bencildir kitabını ele alalım. Tek tek incelersek dawkins zaman zaman bilimsel bulgularıyla felsefi referanslar veriyor.

    Mesela diyorki; bu bencil genetik yapısına rağmen insanın geliştirebildiği etik onu özel bir varlık yapar diyor. Ancak ben dawkins’in ana fikrine baktığımda net bir biçimde grup seçilimine bilimsel anlamda muhalefet eden, bilimsel metodlarla yazılmış bir kitap olduğunu düşünüyorum. Zannediyorum katılırsınız.

    Yine Mehmet Yılmaz ve Akyol gibi düşünürlerin yazılarının ana fikri evrimin putlaştırılması ve/veya bir materyalist dayanak yapılarak kullanılması üzerine.

  37. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    Yukarıdan devam ediyorum;

    Ayrımı netleştirmek için bir örnek vereyim. Harun Yahya’nın kitapları mesela sizin eleştirdiğiniz tonda kötü bir örnek. Histerik bir biçimde hani ara tür nerde, kemik yok falan gibi evrim biyolojisiyle alakası olmayan ve amatör bir biçimde bilim yapmaya çalışan kitaplar yazdı. Yine bu kitaplarda kullanılan yöntem bence çok vahimdi hem bilimsel metoda hem de teolojiye zarar vermekteydi.

    Ama…

    Darwin’in fikirlerinin de garip bir güruh tarafından pozitivist materyalist dayanak olarak kullanılması şüphesiz bu refleksi doğurdu. Mesela sosyal-darwinizm diye siyasi sosyolojik vahim kendi içinde tutarlı ekoller var. Bu ekoller akademik anlamda faşist literatürün alt yapısını oluşturuyor. Darwin yaşasaydı belki bunları sopayla kovalardı bu akımları darwin’e mal etmiyoruz elbette.

    Verdiğiniz linkteki yazıları okumuştum. Özellikle Mustafa Akyol’un bazı evrim yazılarına katılmadığımı belirteyim ancak yine neticede onunla hem fikirim burada eleştirilen esas eleştirilen mesele;

    Bu gibi bilimsel detayları tartışmaya devam edebiliriz. Ama bundan önce Darwinist tarafın, öfke ve hakaret dolu, buram buram dogmatizm kokan üslubu terk etmesi gerekiyor. Yoksa karşı tarafa peşinen “aptal ve cahil” diye hakaret ederken, kendilerini tam da o duruma düşürmeye devam edecekler.

    Akıllı tasarımın insanları aptal ve cahil yapar demişti evrimle ilgili bir bilirkişi. Sorun zaten burada başlıyor. Ben akıllı tasarımı bir bilimsel teori olarak anlamsız buluyorum ve evrim teorisini yanlışlamak üzerine bina edilen bir imanıda tam bir iman olarak görmüyorum. İster zamanda yolculuk yap, ister böcekten insan bunlar yalnız zahiri ilişkilerin deterministik ilkeleridir. Her şey yine Allah’ın tasarrufundadır.

    Aslında kendi inançlarını felsefelerini bu bilimsel kibire karşı savunmak isteyen insanlar modern çağda kurumların yapısı gereği pozitivist konumlandılar. Bu camia sanki entellektüel gücün tek hakemi tek vektörüymüş gibi davranıp böyle kabul görünce idealistler de kendi inançlarını korumak adına bilimsel bulguları bilimsel yöntemlerle yanlışlama eğilimine girdiler.

    Neticede bu bir tercih meselesi Allah’ın bilgisi sonsuzdur. Deterministik ilkeler madde için yok değildir ancak ölçümlenemeyen sonsuz olasılıkların yanında tüm deterministik çıkarımlar sıfır değer taşır. Yine tutarlı olmak ya da olmamak insan aklının ve dilinin ürettiği kavramlardır. Bunlar mutlak gerçek değillerdir. Ya da mutlak gerçek yanında anlamsızdır.

  38. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply

    @haskol

    darwinist taraf diye bir şey yok efendim, nasıl newtonist ve einsteinist taraf diye bir şey yoksa. Darwinist gibi sıfatlar, harun yahya gibi kimselerin insanları etiketlemek, bir şekilde kötülemek için uydurduğu şeyler. Açın vakit gazetesi okuyun, darbeden sonra en çok kullanılan sözcük darwinisttir.

    bilim adamlarının, “kimine göre darwinist taraf” öfkelerini anlayabiliyorum. çünkü adam bu işe hayatını adamış, insanlığın bilgi birikimine bir şeyler kazandırmaya uğraşıyor. Öbür taraftan 3-5 tane ne idüğü belirsiz popüler bilim kitabı okumuş, doğa bilimi eğitim bile almamış insanlar çıkyor, bu adamlara biyoloji, bilim, method öğretmeye kalkıyor.

    Bu neye benzer biliyor musunuz? Ekonomi, finans okumuşsunuzdur 15 sene, adamın biri çıkar, okuduğu köşe yazılarıdan aklında kalanlarla, komünizmi sosyalizm veya liberalizmi savunmaya kalkar, free market der, yok devlet müdehalesi der, o der bu der , 2 kelimeyi zor bir araya getirir. Bu adama karşı ne hissedersiniz?

    Olan bitenin özeti budur. Açın bakın akıllı tasarımcıların ne söylediğine, adamların 1. sıradaki argümanı termodinamiğin 2. yasası. Neymiş moleküllerden, daha karmaşık moleküller meydana gelemezmiş , neden çünkü termodinamiğin 2. yasası buna izin vermezmiş.En yüzel fizik eğitiminden geçmiş insan, burdaki saçmalığı çaba sarf etmeden kavrayabilir.

    Şimdi bütün bunlar rağmen, mustafa akyol’un

    Bu gibi bilimsel detayları tartışmaya devam edebiliriz. Ama bundan önce Darwinist tarafın, öfke ve hakaret dolu, buram buram dogmatizm kokan üslubu terk etmesi gerekiyor.

    sözleri bant kaydı görünümünde.

  39. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    “Gelecekte, yüzyıllarla ölçülemeyecek kadar kısa bir zaman sonra, medeni ırklar neredeyse kesinlikle vahşi ırkları dünya çapında yok edecek ve onların yerine geçecektir. Prof. Schaaffhausen’in de belirttiği üzere, insan benzeri maymunların da soyu şüphesiz ki kurutulacaktır. Böylece aradaki fark açılacaktır, zira insan daha medeni bir duruma gelecek, umarız ki sadece beyaz ırk kalacak ve maymun bir babun kadar alçalacak, böylece şu anda bir zenci veya Avustralyalıyla goril arasında var olan yakınlık ortadan kalkacaktır.”[1]

    Darwin’in kitabından alıntı

    ^ Darwin, Charles. 1871. The Descent of Man, and selection in relation to sex. London: John Murray. Volume. 1. 1st edition. p 201 [1]

    Bu fikir daha sonra geliştirilerek faşist literatürün temel dayanağı haline gelecektir. Mesela Almanlar ikinci dünya savaşı süresince bu sebeple sakatları yaşlıları katlettiler.

    Maurice Barrès bu faşist ideolojinin fikri önderlerinden biri. Kitabından sık sık sosyal darwinizm kavramına atıf yapıyor ve Alman ırkının üstünlüğünü evrimsel biyoloji ile açıklıyordu.

    Hitler savaş kaybetmeden az önce eğer benim ırkım bu mücadeleden zaferle ayrılamadıysa o halde yok olsun diyerek yine grup seçilimine referans veriyordu.

    Sosyal darwinist literatürü bir kez daha gözden geçirin isterseniz Darwinist taraf yok demek çok kötü bir argüman olur. Bakın burada yine aynı probleme geldik einsteinist, newtonist taraf elbette olmayacak çünkü onun bilimsel tezleri bir felsefe politika aracı haline gelmedi. Ya da sosyal darwinizm gibi bir akım türemedi Buradaki ayrım eleştirimiz net bir şekilde görünüyor.

    Problem insanı tanımlamaktı bu felsefeyi benimseyenler insanı evrilmiş-evrilememiş maymuna yakın uzak güçlü-zayıf ekseninde tanımladılar ve dünyayı yıkıma sürükleyen sakat ideolojiler doğdu.

    Bu bilimin bir dogma haline gelmesidir.

  40. Yazan:emre Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Sayin Haksol,

    Bilimsel kuramlardan felsefi yargilar cikarilamaz. Bilimin amaci dunyayi tarif etmeye calismaktir; nasil olmasi gerektigini emretmek degil. Dolayisiyla evrimden Sosyal Darwinizme gecmek bilimi terketmek demektir. Hitler’in kafasi calismiyorsa biz ne yapalim? Onun gibi piskopatlar cocuk masallarindan bile kotu bir anlam cikarabilirler. Eger bir suclu ariyorsaniz gencligine bakin. Hitler’in cocuklugunda babasindan surekli dayak yedigini biliyor muydunuz?

    Verdigin alintinin orijinali surada: http://books.google.com/books?id=bhEqAAAAYAAJ&pg=PA210

    Belli ki zamaninda moda olan irkciligin etkisiyle boyle bir gorus beyan etmis. Eminim ki gelecek yuzyilda insanligin basina geleceklerini bilseydi daha da dikkatlice yazardi. Ne var ki Darwin’in gorusleri hakikati baglamaz, evrim olgusunu curutmez!

    Artik evrimin mekanizmalarini oldukca ayrintili bir bicimde biliyoruz, genetik bilimleriyle, ve cesitli matematiksel yontemlerle inceliyoruz (oyun kuramin, istatistiksel modelleme, vs.). Morfoloji cagi coktan kapandi, ama kitap okumayan bir millet oldugumuz icin bunu daha bilmiyoruz…

    Tekrar soyluyorum: evrim bir felsefe veya ideoloji degil, bilimsel bir kuramdir.

  41. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Biz faniler kutsal bilim adamlarının dilinden anlamayız. Bu yüzden ne söylerlerse kabul etmeliyiz. Eyvallah ! Evrim teorisi bilim dünyasında genel kabul görmüş bir teoridir ve birçok bilim dalı, evrime dayanarak gelişmiştir. Eyvallah ! Yalnız evrim aynı zamanda en fazla ateizme ve materyalizme malzeme olarak kullanılan da bir teoridir. Genellikle bu teorinin kutsal (!) bilim ile ilişkisinden faydalanılarak ateizm ispatlanmaya çalışılır. (bkz: Dawkins) İşte bu noktada bilimi kutsal addeden bilim aşığı insanların ayağa kalkıp, “bu bilimsel bir teoridir, sadece doğa yasalarını açıklamaya uğraşan bir bilim dalıdır, felsefi argümanlar, politik çıkarımlar için kullanılması aşağılıktır, bilimi oyuncak haline getirmektir!” diye itiraz etmesi gerekir. Ama hiçbir zaman böyle bir tepki ortaya çıkmaz. Mesela bilimsel teorileri tutup Kur’an ayetlerine delil olarak kullanan adamlar kıyasıya eleştirilir, ama biri çıkıp “evrim diye bir şey var, ben bunun bilimini yapıyorum, sizin Tanrı dediğiniz şey bir yanılgı kardeşim, ona inanmak spagetti canavarına inanmaktan farksız” der, aynı adamlar “çok doğru söyledin, aferin” diye alkış tutar. Halbuki evrim, yaratılmış olmanın bir antitezi değildir. Ve mesela insanı bir anda yaratmak yerine dokuz ay anne karnında şekillendiren bir Tanrı fikri ne derece makulse; türleri bir anda ortaya çıkarmak yerine tekamül ettirerek ortaya çıkarmış bir Tanrı da o derece makuldür-veya inanmıyorsan o derece gayr-i makuldür.
    Ama evrim, binlerce yıllık insan hayatında ilk defa ateizme, “bakın ortada Tanrı filan olmadan herşey doğal olarak ortaya çıkmış olabilir, Tanrı’ya inanmak zorunda değiliz” argümanını sunduğu için bunun şımarıklığıyla tüm dünyada, ateizmin bir oyuncağı olarak kullanılmıştır. Ve teistlerin karşı çıktığı aslında tam da bu pis ilişkidir. Ama bu konuda ne zaman eleştiride bulunulsa insanlar bilim dışı ve yobaz olmakla suçlanır ve kutsal bilim ineğine boyun eğmeleri istenir. Zaten kimsenin bilimle bir sorunu yok, hepimiz pozitif bilimler okuduk, neyin ne olduğunun farkındayız. Ama evrime yaslanarak oluşturulan küstah ateist felsefesine karşı Tanrı’ya inananların da teorinin ispatını beklemek ve farklı alternatif arayışları içinde olmaları da gayet haklarıdır ve doğal karşılanmalıdır. “Sen bilim adamımısın ki konuşuyorsun kardeşim?” derseniz, birisi de çıkar “sen bilim adamımısın peki?” diye sorar zor durumda kalırsın. Burası bir fikir platformu olduğundan ve hepimiz buraya fikirlerimizi yazmak için geldiğimizden-bilim teorilerini ispat veya çürütmek için burada olmadığımızdan- herkesin konu hakkında kendi felsefesini ortaya koyması, bilim adamcılık oynamaması hepimizin yararınadır diye düşünüyorum.

  42. Yazan:emre Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Ekrem,

    Ateistler isterlerse evrime dayansilar. Bilime dayanmasinlar da astrolojiye mi dayansinlar? Bunun teistler acisindan beteri de var: evrendeki toplam enerjini sifir oldugunu savunan pek cok evren bilimcisi var. Evren maddi olarak yoktan var oldu demeye getiriyorlar. (Cok basitlestiriyorum: arti ve eksi enerji var, toplami sifir ediyor deniyor.)

    Eger evren bilimcilerin iddiasi dogru cikarsa o bilimi de mi cope atacaksiniz?

    Bakiniz:

    http://en.wikipedia.org/wiki/Zero-energy_universe

  43. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    sayın emre,

    Gördüğünüz gibi bir bilimsel sonuç teistler tarafından da, ateistler tarafından da kullanılmaya müsait. Kadim dinler evrenin bir başlangıcının olduğunu söyler; demek ki bu doğru çıkarsa “demek ki biz haklıymışız” diyebilirler. Aynı şekilde ateist de çıkıp “demek ki biz haklıymışız, ilk yaratılış için Tanrıya gerek yokmuş” diyebilir.
    Nitekim kuantum için de teistler “bakın herşey maddeden ibaret değilmiş” diye kendi tezlerini ispatlamak için kullanırken, ateistler de “biz sonsuz sayıda paralel evrenden mümkün olup ortaya çıkanda yaşıyor olabiliriz” diye tezler ortaya atabiliyorlar.
    Elhasıl, ben Tanrı inancının pozitif bilimle ispatlanıp yanlışlanacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Bilim şu dünya üzerindeki 70-80 senelik hayatımızın konforunu arttırmak için var. Hayatın anlamını çözmek için çabalamak da hoş tabi. Ama bu biraz yüksek bir hedef. Herşey sonuçta felsefede, imanda biter, bilim sizi,Hawthorne gibi veya Flew gibi inanç sahibi de yapabilir veya Dawkins gibi azılı bir ateist de.

  44. Yazan:otomatik mandalina Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Dücane Cündioğlu, bundan 1.5 ay önce bir yazı yayımladı. Yazıda Osmanlı’nın son dönem ve Cumhuriyetin ilk dönem bilginlerinden biri olan Babanzade Ahmet Naim’in Tecrid-i Sarih’inden bir de alıntı yaptı. Tartışmaya değer katacağına inandığım için, Babanzade’nin İsra-Mirac hadisine düştüğü şerhi buraya alıntılamak istiyorum.

    ——————-

    “Elhâsıl basiret üzere olmalıyız. Erbab-ı fennin tecribe sahasında hergün gösterdikleri terakkiyât-ı azimenin meshûru olup da felsefe ve ilâhiyat sahasında da daima aynı kemalâtı haiz olduklarına kail olmağa gelmez. Onların vâkıa sübut bulmuş, tecribe ile teeyyüd etmiş kazaya-yı sahihaları ilmîdir. İşte biz onları kabul eder, faydalarından tamamiyle hissemend olmağa çalışırız. Fakat yalnız o kadar! Kendi ilimlerinin asıl sahasından çıkıp da kavanin-i külliyye-i kevniyyeyi ta’lil edecek farziyyâta kalkıştıkları, imkân ile vücub bahislerini karıştırdıkları anda bizim de kendileri kadar, belki daha ziyade bahsedebileceğimiz sahaya düşmüş olurlar. İşte o zaman onların dedikleri aklımıza uymadıkça teslim etmeyiz. Çünkü onların aklı varsa bizim de vardır. Zaten o vadide ihtilaf nazarları o kadar çoktur ki kendi aralarındaki nizâ, ehl-i edyanı kendileriyle uğraşmakta azade kılar.” (II/264-265)

    Biraz serbest bir çeviriyle şöyle özetleyebiliriz bu satırları:

    “Bilimadamlarının deney sahasında elde ettikleri başarılar karşısında gözlerimiz kamaşıp da onların felsefe ve teoloji alanında da aynı şekilde haklı olduklarını kabul etmemiz gerekmez. Olgularla desteklenen kesin yargılarının bilimsel olduğunu kabul ve itiraf eder, yararlanmaya çalışırız. Ancak hepsi bu kadar! Bilim’in sınırları dışına çıkıp güya varoluşun tümel yasalarının nedenlerini açıklamak adına birtakım varsayımlarda bulunurlar ve zorunlu (vacib) ile olası’yı (mümkin) birbirine karıştırırlarsa, iddialarını ciddiye almayız. Çünkü onların aklı varsa bizim de var. Nitekim kendi aralarındaki tartışma ve çatışmalar zaten onlara yeter, din ehlinin bu kavgaya dahil olmalarına gerek bile yoktur.”

    ——————

    Bu alıntının yer aldığı yazıyı okumak isteyenler için de linki veriyorum :

    http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=23197&y=DucaneCundioglu

    p.s. Babanzade’nin bu fevkalade yorumu, bilenler bilecektir, Gazali’nin El Münkız’ındaki metod esaslarından biridir.

  45. Yazan:emir koşaner Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    @haskol

    benimsediğiniz yöntem, alışılagelmiş. Konuyu ilgisiz bir tarafa yönlendiriyorsunuz. Bakın bu örnek verdiğiniz insan bilim adamı değil. Ayrıca sosyal darwinizim, çok açık bir şekilde, bilim insanları tarafından yanlışığı vurgulnanan bir yaklaşımdır.

    problem insanı tanımlamaktı bu felsefeyi benimseyenler insanı evrilmiş-evrilememiş maymuna yakın uzak güçlü-zayıf ekseninde tanımladılar ve dünyayı yıkıma sürükleyen sakat ideolojiler doğdu

    bunun gerçekten böyle olduğunu düşündüğünüze inanamıyorum, yani tartışmalarınıza diğer yazılarınıza göz atmıştım.

    Yani demek istediğiniz sosyal darwinizm nedeni ile dünyayı yıkıma sürükleyen ideolojiler doğdu ha? bunlar sadece birer araçtır efendim, sosyal darwinizm olmasaydı başka bir şey olacaktı hitlerin yahudileri yok etmesine bahane bulacağı. dünya tarihindeki kıyımların nedeni idelolojiler değildir, ideolojiler araçlardır. beni eminim sizin de bunun en benim kadar farkında olduğunuzdan, tartışma isteği sizi bunu söylemeye itiyor.

    bu arada, tabi burada kullandığnız “darwinist”, yukarı konuştuklarımızdan başka bir şey. Açıktır ki, mustafa akyol, darwinistler doğmadan vazgeçsin derken, fi tarihinde yaşamış bir kısım sosyal darwinistten bahsetmiyordu, o biyojoji bilimi yapan insanların büyük çoğunluğundan bahsediyordu. durum buyken, bu tip bir örneğin tarafınızdan neden verildiğini anlayamıyorum. ben daha net, daha doğrudan bir cevap umuyordum sizden.

  46. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    @emre,emir

    Bilimsel kuramlardan felsefi yargilar cikarilamaz. Bilimin amaci dunyayi tarif etmeye calismaktir; nasil olmasi gerektigini emretmek degil. Dolayisiyla evrimden Sosyal Darwinizme gecmek bilimi terketmek demektir.

    Şimdi yüzde yüz hemfikiriz.

    Belli ki zamaninda moda olan irkciligin etkisiyle boyle bir gorus beyan etmis. Eminim ki gelecek yuzyilda insanligin basina geleceklerini bilseydi daha da dikkatlice yazardi. Ne var ki Darwin’in gorusleri hakikati baglamaz, evrim olgusunu curutmez!

    Yine hemfikiriz. Benim dikkat çekmek istediğim noktada bu Emre bey. Ben evrimi tartışmıyorum amino asit oluşur oluşmaz ben bu işin ilmine hakim değilim. Ancak okuduklarımdan ve algıladıklarımdan evrimin varlığına bende kuvvetle ihtimal veriyorum.

    Evrimsel mekanizmalarla ilgili yine sizinle hemfikirim batı dünyasında bilimsel anlamda evrim karşıtlığı hep defans oynuyor. Evrimsel mekanizmalarla ilgili sürekli yeni bulgular elde ediliyor.

    ama ama ama.

    bilimsel yargıların felsefenin alanını işgal etmesi konusundaki probleme de hak vermelisiniz. Bu ciddi bir problem bir örnekle yeniden vurgu yapayım.

    Mesela big bang e alternatif teori geliştiren hawking teorisinin üzerine şöyle bir yorumda bulundu. “Bu durumda yaratılış için bir tanrıya neden ihtiyacımız olsun” demişti.

    Dönemin ateistleri materyalistleri de hep bir ağızdan bunun peşinden gidip hawkingin argümanını kullandılar.

    Şimdi kritik soru şu;

    Hawking’in tanrıyla ilgili kendi bilimsel bulgusundan yola çıkarak yaptığı yoruma muhalefet etmek için hawking kadar evren bilim parçacık fiziği matematik bilmem gerekir mi?

    Emir bey,

    tartışma için bir yöntem şu bu belirleyerek kurnazlık yapıyor değilim. Birbirimizin samimiyetine güvenelim.


    Ayrıca sosyal darwinizim, çok açık bir şekilde, bilim insanları tarafından yanlışığı vurgulnanan bir yaklaşımdır.

    e tamam. Benim bilim insanlarıyla bir problemim yok ki kimi aklıyoruz. Benim fikirle problemim var ayrıca bilim insanları böyle bir köyde yaşayan koro biçiminde aynı şeyi tekrar eden kimseler değil herhalde.

    Gayette pozitivizme dört elle sarılmış, son derece mesleki deformasyona uğramış. Uğraştığı işi ve benimsediği yöntemi tüm hakikatin tek hakemi zanneden bilim insanları da mevcut.

    Zaten dikkat çektiğim problem bu.

    İdeolojilerle ilgili;

    Yani demek istediğiniz sosyal darwinizm nedeni ile dünyayı yıkıma sürükleyen ideolojiler doğdu ha? bunlar sadece birer araçtır efendim, sosyal darwinizm olmasaydı başka bir şey olacaktı hitlerin yahudileri yok etmesine bahane bulacağı

    Bu yaklaşımı ben son derece indirgemeci buluyorum. Sosyal olgular elbette üretim biçimi ve teknik gelişmelerle paralel bunlar birbirini besleyen dinamikler. Ancak ideolojinin tek belirleyicisi diğer değişkenler değil.

    Örneğin aynı dönemde Almanlar yahudilerin mülk ve iktidar edinmesinden rahatsız olurken faşizm gibi bir ideoloji yükseliyor. Amerika birleşik devletlerinde ise avrupalılar özellikle anglo-saxon kökenliler yine ağırlıkta olmasına rağmen yahudiler mülk ve iktidar elde edebiliyorlar. Çünkü buranın entellijansı liberal değerlere göre bir devlet kuruyor. Faşizm ise sadece siyahlara uygulanan bir içsel mesele olarak varlığını gösteriyor.

    Yine aynı teknik olanaklara sahip sovyetler birliği faşizme göre daha evrensel bir ideoloji olan sosyalizmi benimsiyor.

    Daha çarpıcı bir örnek. Tartışma yöntemini bulandırmamak için İslami tamamen sosyolojik bir vaka gibi tahlil ederek söylüyorum. Üretim araçlarında ve üretim ilişkisinde hiç bir değişiklik olmadan

    İslam diye bir din bilimsel adıyla bir ideoloji ortaya çıkıyor ve bütün bir siyasi, sosyal yapıyı üretim biçimini değiştiriyor.

    Bütün samimiyetimle böyle düşünüyorum. İdeolojinin de elbette tek belirleyici unsur olmadığını ancak diğer unsurlar kadar belirleyici olduğunu.

    Şimdi bu savdan hareket edersek bilimsel argümanların üretebileceği sakat ideolojilerin yıkıma sebep olabileceğini görürüz.

    Şu yazıya bir göz atın tam olarak söylemek istediğim bu;

    http://www.derindusunce.org/2010/08/27/bebeklerin-ahlaki/

    Bu arada Akyol ve onun gibi düşünenler elbette bir dönemki sosyal darwnistleri kast etmiyorlar. Onlar o dönemki sosyal darwinistleride kast ederek sadece evrimin değil her tip bilimsel bulgunun materyalist felsefenin dayanağı gibi gösterilmesine karşı çıkıyorlar. Hawkingin, dawkinsin yorumu buna dahil.

  47. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Son bir şey;

    Bu neye benzer biliyor musunuz? Ekonomi, finans okumuşsunuzdur 15 sene, adamın biri çıkar, okuduğu köşe yazılarıdan aklında kalanlarla, komünizmi sosyalizm veya liberalizmi savunmaya kalkar, free market der, yok devlet müdehalesi der, o der bu der , 2 kelimeyi zor bir araya getirir. Bu adama karşı ne hissedersiniz?

    Benim alanım bu dediğiniz şeyi sık sık yaşıyorum. Önceleri öfkeleniyordum sonra farkettim ki bu öfke aslında gizli bir elitizmi gizli bir kibiri içeriyor. Bundan kurtulma yoluna gittim.

    Bence ilim sahibi olmak güç sahibi olmaktır. Güçle de sorumluluk denk olmalıdır. O ilim bir şekilde size verildiyse bunu Allah yolunda kullanmak gerekir.

    Elbette son derece öznel bir konu ancak sorunuzda öznel olduğu için bu şekilde izah edebildim.

    Bunu yapmak içinde ilim sahibi olmayana bir şekilde onu aktarmak en azından sizin bu konuya hakim olduğunuzu gösterecek kadar yılmadan tespit yapmak gerekir. Yoksa o ilmin bence kimseye bir faydası yok. Kişi cahilse neden cahil olduğunu ve bu cehaletten nasıl kurtulacağını görmesi gerekir. Bu bakımdan mücadeleden kaçmadan bazen daralarak bazen sıkılarak doğru olduğuna inandığım şeyi anlatmaya gayret ediyorum.

    Daha çokta bu sebeple bilimsel küstahlar bana rahatsızlık veriyor. Bu ne bu ne saçmalık anlamıyorsunuz bu işi bilenlere bırakın gibi histeriye kapılmak yerine yanlış bilimsel bulguları yine bilimsel yöntemle yanlışlamayı daha doğru buluyorum.

  48. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    @otomatik mandalina

    Gazali yüzünden islam alimi yetişmiyor.Bu alim 1000 senesinde post-modern tartışmalara ilişkin fikir üretmiş 🙂

  49. Yazan:emre Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Hayir, sayin Haskol, bir sey bilmeyen bir insana bilgisizligini ortaya koymak elitizm degildir, ona yardim etmektir. Aksi taktirde cehaletinin farkinda olmayan bir insan eksikligini nasil kapatacak?

    Bilgisizligin tespiti yapildiktan sonra yapilmasi gereken uyaran kisiye tesekkur edip kitap okumaktir.

    Elitizm “bilgi sahip olamazsiniz” demektir. Halbuki bilginin kapisi herkese acik. Okuyanla okumayan bir olur mu? Tabii ki okumayani kiyasiya elestirecegiz. Bu herkesin hayrinadir.

  50. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    @Emre

    Elbette Emre bey ama bunu yaparken kendi bilgimize de fazlaca güvenmeyeceğiz bahsettiğim gizli kibir bu işte. Kimin neyi ne kadar bildiğini Allah bilir. Kendine aşırı güvenle birine üst bir perdeden konuşarak had bildirmek başkadır. Yapıcı bir üslupla doğru olduğunu düşündüğünüz argümanları ortaya koymak başkadır.

    Bir örnek


    Mustafa Akyol gibi egitimsiz bir insanin bilim hakkindaki carpik goruslerine neden bu kadar yer veriliyor?

    Bu yine iyi bir üslup değil bence. Birbirimize eğitim şov mu yapacağız? 2 mastırım 10 doktoram 3 madalyam var. Bu kariyerizme gerek yok. Yazının ana fikrini aldıysanız Akyol yine yine yine

    Yani, “bebekler, ilkel de olsa bir adalet duygusuna sahip” idiler.

    Peki bundan ne gibi bir felsefi sonuç çıkarılabilirdi?

    Özdemir İnce, çıkara çıkara şunu çıkarmıştı:

    “Bu ahlak duygusu Tanrı ve din inancı olmasaydı da, gündelik yaşam ve doğadan gelen deneyimlerle insan varlığının zihninde gelişirdi, gelişebilirdi.”

    Bilimsel bir bulguyu materyalist felsefe için dayanak olarak kullanan Özdemir İnce’nin argümanı eleştiriliyor.

    ve felsefi bir çıkarım yapıyor

    Yani adamın biri benim inancıma deneyle ölçüp biçip taş atıyor ben bunu kaynattım Allah çıkmadı buradan diyor bu adam bilimsel oluyor. Biz yöntemini eleştirince çarpık oluyoruz.

    Bunu kavramak neden bu kadar zor.

  51. Yazan:otomatik mandalina Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    @otomatik mandalina

    Gazali yüzünden islam alimi yetişmiyor.Bu alim 1000 senesinde post-modern tartışmalara ilişkin fikir üretmiş 🙂

    Olcayto Bey,

    Bu ciddi bir önerme mi, yoksa kinaye mi yaptınız anlamadım?!

  52. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Gazali’nin çok büyük bir islam alimi olduğuna vurgu yapmak amaçlı söyledim. Şu sıralar hayranlıkla okuyorum.

    İnternetin böyle bir sıkıntısı var konuşma diliyle yazdığınızda jest, mimik olmadığı için güç anlaşılıyor.

  53. Yazan:EDiTÖR Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply

    Emre Bey,

    Size özel adresinize mesaj attim, eger almazsaniz iletisim kutusundan bize yazin,
    konusalim ve anlasalim. Sizin tabirinizle “kiyasiya” atismalar olsa da DD’de istenen bir sey degil bu, bize kiyasla bir konuda FAZLA bilgili iseniz bu FAZLALIK ile orantili biçimde tevazu sahibi olmaniz gerekir ki bize mürebbilik edebilesiniz.

    Simdiye kadar “bakin ben ne çok sey biliyorum, siz cahilsiniz!” diyen kibrinizi gördük. Umulur ki bundan sonra o kibrin altinda sakli olan altin madenini kesfedelim. Evrim, Teorik fizik, kuantum mekanigi ve daha bir çok konuda ilmimiz artsin sayenizde.

    iki DD yazari ve ben sizin için dua edecegiz bu aksam. ALLAH sizi nefsinize karsi muzaffer eylesin. Amin.

    Selam ve dua ile

  54. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Ağu 28, 2010 | Reply

    Sevgili Editör,

    Allah hepimizi nefsimize karşı muzaffer eylesin.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eyl 13, 2010: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin