RSS Feed for This Post

Türkiye %81 devlettir

 Bir yapının ne kadar devlet olduğunu ölçebilir miyiz? Ölçeriz. Devletin amacını, kuruluş nedenini anladığımızda bir ölçüm aracı geliştirmek pekala mümkün olabilir.  

Ben devlete öyle çok farklı kuruluş nedenleri atfetmek peşinde değilim. Thomas Hobbes, John Locke, Jean Jacques Reausseau gibi düşünürlerin ortaya koyduğu nedeni biraz analiz ettiğimizde devletin temel kuruluş nedenine ulaşabiliriz. 

Bakın Thomas Hobbes ne diyor: 

    Devletin amacı bireysel güvenliktir. Doğal olarak özgürlüğü ve başkalarına egemen olmayı seven insanların, devletler halinde yaşarken kendilerini tabi kıldıkları kısıtlamanın nihai nedeni, amacı ve hedefi, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu bir yaşam sürmek; yani daha önce gösterilmiş olduğu gibi (Bölüm 13), insanları korku içinde tutacak ve onları, ceza tehdidiyle, ahitlerini ifa etmeye ve ondördüncü ve onbeşinci bölümlerde anlatılan doğa yasalarına uymaya zorlayacak belirgin bir güç olmadığında, insanların doğal duygularının sonucu olan o berbat savaş durumundan kurtulmaktır. (Hobbes, 2005, s. 225). 

Hobbes devletin yokluğunda herkesin herkesle sürekli bir savaş halinde olduğunu iddia eder, ve bu nedenle herkesin güvenliğini sağlamanın yolunun devleti kurmaktan geçtiğini şöyle anlatır: 

    Bir devletin oluşumu. Tanımı. İnsanları yabancıların saldırısından ve birbirlerinin zararlarından koruyabilecek ve böylece, kendi emekleriyle ve yeryüzünün meyveleriyle kendilerini besleyebilmelerini ve mutluluk içinde yaşayabilmelerini sağlayacak böylesi bir genel gücü kurmanın tek yolu; bütün kudret ve güçlerini, tek bir kişiye veya hepsinin iradesini oyların çokluğu ile tek bir iradeye indirgeyecek bir heyete devretmeleridir. Yani, kendi kişiliklerini taşıyacak tek bir kişi veya bir heyet tayin etmeleri ve herkesin, bu kişi veya heyetin, ortak barış ve güvenlikle ilgili işlerde yapacağı veya yaptıracağı şeylerin amili olmayı kabul etmesi ve kendi iradesini o kişi veya heyetin iradesine ve muhakemesini de onun muhakemesine tabi kılmasıdır.” (Hobbes, 2005, ss. 229-230). 

John Locke da Hobbes’a benzer bir açıklama getirir: 

    124. Bundan dolayı, insanların devletlerde birleşmelerinin ve kendilerini yönetim altına sokmalarının asıl amacı, mülkiyetlerinin korunmasıdır; doğa durumunda ise pek çok şey eksiktir.” (Locke, 2005, ss. 273-274). 

Locke kişinin sahip olduğu herşeyi mülkiyet kavramının içine katıyor. Böylece devletin kişinin canını, malını, mülkünü korumak amacıyla kurulduğunu iddia ediyor.  

Elbette devletin kuruluş nedenine dair daha birçok açıklamalar var. Benim tercihime en büyük itiraz Marx’tan geliyor. O devletin üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf tarafından kurulduğunu iddia ediyor. Ona göre bu sınıf devleti mülkiyetini korumak amacıyla kurdu. Elbette Marx da haklı olabilir. Ancak ben bu yazıda biraz daha iyimser düşünüp, devlete güvenliği koruma amacını yükleyeceğim. Bunu yaparken de daha önce bir yazımda da ortaya koyduğum gibi güvenliğin sınırlarını biraz daha genişleteceğim. 

Kişinin canını tehlikeye atan herşey onun güvenliğini tehdit eder. Bunun içinde terör, savaş gibi doğrudan tehlikelerin bulunduğu gibi hastalık, yetersiz beslenme, susuzluk, trafik kazaları gibi dolaylı tehlikeler de olabilir. Devletin birincil ve asli görevi vatandaşını yaşatmaktır. Yaşam hakkı herşeyden önce geldiği için bundan sonra gelen bütün haklar da yaşam hakkı söz konusu olduğunda göz ardı edilebilir. Devlet yaşamı korumak için gerekirse mülkiyet hakkını ihlal edebilir. 

Devletin temel amacını “vatandaşını yaşatmak” olarak tanımladığımızda devlet olmanın ölçütünü de belirlemiş oluruz: “yaşama olasılığı”. Bir devlet vatandaşını yaşatabildiği kadar devlet olarak tanımlanabilir. 

Birleşmiş Milletler’den aldığım verilere göre aşağıdaki tabloda üç tane sütun görüyorsunuz. Birinci sütünda ülkelere göre bir erkeğin 65 yaşından daha uzun yaşama olasılığını görüyorsunuz. Ülkeleri bu kritere göre en yüksek orandan en düşük orana göre sıraladım. Sonraki sütünda ülkelere göre bir kadının 65 yaşından fazla yaşama olasılığını görüyorsunuz. Doğal olarak, birinci sütün ile ikinci sütün birbirine paralel. 

Aklıma bir soru takıldığı için tabloya üçüncü bir sütün ekledim. Bazı ülkelerde genetik olarak ya da ülkenin doğal koşullarına bağlı olarak yaşam süresi uzun ya da kısa olabilir. Bu koşullardan devletler sorumlu tutulamaz. Böyle bir durum varsa tespit etmek için ülkelere göre bir kişinin 40 yaşına kadar yaşama olasılığına da yer verdim. Bir ülkede vatandaşlar büyük bir olasılıkla 65’ten fazla yaşayabildikleri halde 40 yaşından önce çok ölüyorlarsa bu durumda bu ülkede yaşamın devlet sayesinde uzamadığı ortaya çıkmış olacak. 

Tabloyu incelersek 65’ten fazla yaşama ihtimalinin en yüksek olduğu ülkelerin aynı zamanda gelişmiş ülkeler olduğu gözümüze çarpıyor. Bu ülkelerde doğan bir çocuğun 65’ten fazla yaşama olasılığı %85’ten fazla. Ama bu genelleme çok da doğru değil. 

“Yaşama olasılığı” aslında doğrudan gelişmişlikle ilgili değil. Bir ülkenin kişi başına düşen milli geliri düşük olsa bile bu olasılığı artırabilir. Bazı ülkelerin bunu başardığını tablodan görebiliyoruz. Kişi başına düşen milli gelirde dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olan ABD, vatandaşını Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Kuveyt, Kosta Rika, Küba, Bahreyn,  Arnavutluk ve Umman’dan daha az yaşatabiliyor. Üçüncü sütüna göz atarak sağlamamızı da yapalım. Eğer bahsi geçen ülkelerde 40’a kadar yaşayamama olasılığı ABD oranından çok yüksekse ilk iki sütündaki değerler anlamsız olacak. Arnavutluk, Kosta Rika, Umman 40 yaşına kadar ABD’den daha az vatandaşını yaşatabildiği için sağlamayı geçemediler. 

ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Kuveyt, Küba ve Bahreyn’den daha az devlet. Bu ülkelerin içinde özellikle Küba dikkatinizi çekmiş olmalı. Tablomuz Komünizmin iddiasını Küba’da gerçekleştirdiğini kanıtlıyor. Buradan bir sonuca varmamız gerek. O sonuç bence “Bütün dünya Komünizme geçmeli.” olmamalı. Çünkü serbest piyasacı birçok devlette “yaşama olasılığı” Küba’dan da daha yüksek. Örnekler: Avusturalya, Kanada, Birleşik Krallık. Bu ülkeleri özellikle seçtim. Bunların tamamında batı ve kuzey Avrupa’nın sosyal devletlerinden farklı olarak liberal politikalar ABD’de olduğu kadar acımasız uygulanıyor. Gelir bu ülkelerde de ABD’de olduğu gibi adaletsiz dağılıyor. Öyleyse bu ülkelerin farkı ne? 

Avusturalya, Kanada ve Birleşik Krallık’ta liberal ekonomi politikaları insan yaşamının başladığı yerde son buluyor. Bu ülkelerde parası olmayanlar da sağlık tesislerinden yararlanabiliyor.  Devlet insanı yaşatmak için bu ülkelerde her türlü önlemi alıyor. Çünkü devletin temel amacı insanını yaşatmaktır.  

Türkiye insanını ne kadar yaşatabiliyor? Ne yazık ki durum hiç iç açıcı değil. Yeni doğan bir Türk vatandaşının 65’ten fazla yaşama olasılığı %71,9. Yani 65 yaşına kadar yaşıtımız olan 15 arkadaşımızın 5 tanesi ölecek. İzlandalı olsaydık 65 yaşına geldiğimizde 15 arkadaşımızın 3 tanesi ölmüş olacaktı. Bir İzlandalıya göre her 15 arkadaşta 2 tane daha fazladan kayıp vereceğiz. 

Aslında 65 yaşına gelmeye gerek yok, 40 yaşına kadar bu tablo hayatımıza çok acı bir şekilde yansıyacak. Bir yerde bir insanın ortalama 250 arkadaşı olduğunu okumuştum. Bunu yuvarlak 200 yapalım. 40 yaşına kadar 200 arkadaşımızdan 13 tanesini kaybedeceğiz. Bir İzlandalı 3 arkadaşını, Avusturalyalı, İsviçreli, Japonyalı, İsrailli, Norveçli, Singapurlu 4 arkadaşını, Kuveytli, Yunanistanlı, Slovenyalı 5 arkadaşını kaybedecek.  

Ne yazık ki Türk olmakla Yunanlı olmak arasındaki fark 8 tane hayatta olmayan arkadaş ediyor. Oysa Türk olmak bir bedel değil, gurur olmalı. “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünün altı gerçekten dolmalı. 

Türkiye yüzde kaç devlet? 65 yaşına kadar her 100 vatandaşından 88 tanesini yaşatabilen İzlandayı yüzde yüz devlet olarak kabul edelim. Geriye kalan 12 insan devletin şimdilik kolunun uzanamayacağı genetik ve rastlantısal nedenlerle ölmüş olsun. Bu durumda Türkiye’de devlet tam devlet olmadığı için 65 yaşına kadar fazladan 17 kişi hayatını kaybediyor.  

İzlanda 88 vatandaşını 65 yaşına kadar yaşatarak %100 devletse Türkiye 71 vatandaşını yaşatarak %81 devlettir. 

Tablo: ülkelere göre yaşama olasılıkları 

    Doğum itibariyle 65’ten fazla yaşama olasılığı, erkek Doğum itibariyle 65’ten fazla yaşama olasılığı, kadın Doğum itibariyle 40 yaşına kadar yaşamama olasılığı
    2000-05 2000-05 2000-05
1 İzlanda 88.7 92.4 1.4 
2 İsveç 87.0 92.3 1.6 
4 Avusturalya 86.2 92.2 2.3 
5 İsviçre 86.1 92.6 2.2 
6 Japonya 86.1 93.8 1.7 
9 İsrail 85.8 92.3 2.2 
10 BAE 85.3 90.2 2.1 
11 Norveç 85.1 91.7 2.3 
12 Kanada 84.9 91.0 2.3 
13 Yeni Zelanda 84.9 90.0 2.4 
14 İtalya 84.6 92.5 2.3 
15 Brunei 84.5 87.7 3.0 
16 Hollanda 84.4 90.4 2.1 
17 Singapur 84.4 90.8 1.8 
18 İspanya 83.9 93.5 2.2 
19 Kuveyt 83.8 88.9 2.7 
20 Birleşik Krallık 83.7 89.6 2.2 
21 Yunanistan 83.7 91.3 2.6 
22 İrlanda 83.2 90.0 2.3 
23 Almanya 82.9 91.0 2.0 
24 Avusturya 82.4 91.9 2.1 
26 Fransa 82.1 92.2 2.4 
27 Belçika 81.9 91.0 2.4 
28 Danimarka 81.3 87.4 2.4 
29 Finlandiya 81.0 91.8 2.3 
30 Portekiz 81.0 90.9 3.0 
31 Kosta Rika 81.0 88.6 3.7 
32 Küba 80.6 86.8 3.1 
33 Bahreyn 80.2 85.9 3.4 
34 Arnavutluk 79.7 89.5 5.2 
35 Umman 79.5 84.9 3.7 
36 ABD 79.4 87.0 3.5 
39 Katar 78.7 80.1 3.7 
41 Slovenya 77.6 90.1 2.6 
44 Tunus 76.5 85.3 4.6 
45 Suriye 76.4 83.6 4.6 
46 Meksika 76.2 84.5 5.8 
48 Cezayir 75.9 78.9 7.7 
49 İşgal edilmiş Filistin bölgeleri 75.5 81.8 5.2 
50 Çek Cumhuriyeti 75.3 89.0 2.4 
53 Bosna Hersek 74.4 85.3 3.8 
55 Çin 73.8 80.9 6.8
59 Malezya 72.9 83.1 4.4 
60 Arjantin 72.5 85.6 4.9 
63 Lübnan 72.1 80.6 6.3 
65 Turkey 71.9 82.3 6.5 

 

Kaynak: UN (United Nations). 2007e. World Population Prospects 1950-2050: The 2006 Revision. Database. Department of Economic and Social Affairs, Population Division. New York. Accessed July 2007. 

Veriler Birleşmiş Milletler’in web sitesinden elde edilmiştir. http://hdrstats.undp.org/buildtables/rc_report.cfm  
 

Kaynaklar 

Hobbes, T. (2005). Leviathan’dan Seçme Parçalar (S. Lim, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 209-251). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. 

Locke, J. (2005). Uygar Yönetim Üzerine İkinci İnceleme’den Seçme Parçalar (M. Tunçay, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 261-293). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:Bilgehan Gazi Tarih: Nis 1, 2009 | Reply

    FAKAT İZLANDA BATTI!! ARTIK ÖYLE BİR DEVLET YOK…

  3. Yazan:Faruk Saim Akhan Tarih: Nis 1, 2009 | Reply

    “Çünkü devletin temel amacı insanını yaşatmaktır.” ve ““Devletin amacı bireysel güvenliktir.” Aynı şey değil sanıyorum. İlki devlete sanki gereğinden fazla bir yükümlülük veriyor ve “yaşatmak” adına devlete, bireye rağmen birey adına karar verebilme yetisini atfediyor. Oysa ikinci cümlede tamamen birey özgürlüğü kastediliyor. Çünkü birey güvende olduğunca özgürdür.
    Açıklamak gerekirse birey 20 yıl yaşayabilir fakat bu yirmi yıl özgür ve güvendeyse hayat süresinin ölçülebilirliği ikinici planda kalır.
    Aksini düşünürsek bir devlet vatandaşlarının “%100 ünü 65 yaşına kadar demokratik olmayan bir düzende yaşatıyordur ve bu devlet %110 devlettir.”
    Yazının bu açıdan gözden geçirilmesinde fayda buluyorum.

  4. Yazan:Tan Haskol Tarih: Nis 1, 2009 | Reply

    Tanımlara sıkışmadan yapıcı fikirlerinizi bir kez daha okumak çok güzel Emre bey, kaleminize sağlık.

    Fırsat eşitliği bir ilke olarak liberalizmin temel savlarından biri ise; sosyal politikadan bağımsız bir liberal demokrasi düşünemiyorum.

  5. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Aliyev ve Yoldasi Tasnaksutyun’un Ticari İmtiyazlari
    KGB tasaronu Aliyev ailesi ve fikirdaslari, yoldaslari Tasnaksutyun liderlerinin, sovenist Ermeni elitlerinin (VIP olarak) dunyayla, baska ulkelerle ve vatandaslariyla,seyahat, ticaret (ithalat ihracat), ve sahsi tuketim araclari temini bakimindan gumruk imtiyazlari…………
    http://kiltabletler-ii.blogspot.com/2009/04/aiyev-ve-yoldasi-tasnaksutyun-liderleri.html

  6. Yazan:enternasyonal Tarih: Eki 23, 2009 | Reply

    Liberalizme göre açıklamışsınız Türkiye’nin ne kadar devlet olduğunu. Ben de Marksizme göre açıklayayım.

    Marksizme göre devlet, insanların arasındaki uzlaşmaz karşıtlıkları uzlaştıran, toplumu sürekli çalışmadan kurtaran bir mekanizmadır. Uzlaşmaz karşıtlık ise sınıf çatışmasıdır. Köle sahipleri, köleleri mevcut statükoya razı edebilmek için devlet denen siyasi otoriteyi kurmak zorunda olduğu gibi tüm sınıflı toplumlarda da aynı şey geçerlidir.
    Devlet bir sınıfın diğeri üzerindeki bir baskı aracıdır.

    Türkiye’de sınıf farkları, karmaşası bol. Asker-sivil bürokrasi ile burjuvazi arasındaki amansız savaş, küçük köylüler ve küçük mülk sahipleri ile burjuvazi arasındaki savaş ve burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki savaş… Buna göre Türkiye %300 devlettir. %150’lik kısmı kemalist, otoriter %150’lik kısmı da demokratik burjuva devlet..

  1. 1 Trackback(s)

  2. May 5, 2009: Kimlikçi siyaset Türkiye’de federasyonu zorunlu kılar I : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin