RSS Feed for This Post

Popülizm ile sosyal devlet arasındaki nüans: kömür, yiyecek, yardımları

Seçim yaklaştıkça sosyal devlet ilkesi çerçevesinde tartışmalar artıyor. Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri hükümetin valilikler aracılığı ile dağıttığı kömür ve yiyecek paketlerini eleştirirken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu 600 liralık nakit yardım vaadinde bulundu. İki taraf da birbirini popülizm yapmakla suçluyor. 

Popülizm ile sosyal devlet arasında çok ince bir çizgi var. Kömür, yiyecek dağıtmak mı, 600 lira mı popülizmdir? Yazının sonunda sorumuzun cevabını alacağız. 

Devlet yardıma muhtaç vatandaşının ihtiyaçlarını en etkin şekilde karşılamalıdır. Etkin derken, kaynakların en verimli şekilde kullanılmasını, imkanların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını kastediyoruz. “Popülizm”den de bunun tam aksini anlıyoruz. 

Sizce beslenme barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlar vatandaşın eline 600 lira vererek mi, yoksa kömür, yiyecek yardımlarıyla mı daha etkin karşılanır? Başa geleceği Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor aslında. Onun için 600 liranın kadınların hesabına yatacağını söylüyor. Hiç fark etmez. Eşi kadını döverek bu parayı alır, okey masasında, içki masasında yer. Yanlış anlaşılmasın, kimsenin oyun oynamasına, içki içmesine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ama Maslow diyor ki önce temel ihtiyaçlar. Önce çocukların karnının doyması, kömürle ısınmaları gerek. 

Sizce kömür, yiyecek yardımı yapılırsa mı, 600 lira dağıtılırsa mı yardımlar ihtiyacı olmayan insanlara daha fazla gider? Yine Maslow’a müracaat edelim. Ne diyor? İhtiyaç hiyerarşiktir, birisi karşılanmadan diğerine geçilmez. Bunu tersten de düşünebiliriz. Beslenme ve barınma ihtiyacını karşılayan bir kişi böyle bir yardıma ihtiyacı yoksa peşinden gitmez. 1 ton kömür almak için alavere dalavere yapmaz. Zaten o kömürünü yazdan almıştır. Ama siz fakire 600 lira trink para dağıtmak için yola çıkarsanız, dünyanın en dürüst adamı bile olsanız, paranın doğru adrese ulaşmasını sağlamanız çok zordur. Çünkü nakit, ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üstündekine de en altındakine de hitap eder.  

Sizce 600 liraya devlet mi daha fazla kömür alır, yoksa birey mi? Bu sorunun cevabı daha ilginç. Devlet kömüre para bile ödemeyebilir. Çünkü kendisine ait kömür rezervleri var. Sadece kömürü çıkartırken harcama yapar. Diğer yandan yüklü alım yaptığı için yiyecek yardımlarını da ucuza getirir. Böylece nakite göre çok daha etkin yardım yapmış olur.     

Sorduğum üç soru çerçevesinde değerlendirdiğimizde 600 liranın neden popülizm, kömür, yiyecek yardımlarının neden sosyal devlet ilkesinin gereği olduğu ortaya çıkıyor.  

600 liranın temel ihtiyaçlara harcanması kesin değildir. Kömür her ihtimalde sobada yanacak, ısınma ihtiyacını karşılayacaktır. Yiyecek de mideye girecektir. Ama para her yere, her keseye girebilir.  

Varsayalım ki ihtiyaç sahibi ailenin babası sorumlu bir adam olsun, parasını yiyeceğe, kömüre harcasın. Bu durumda aynı para ile devletin aldığından daha az kömür, daha az yiyecek alacaktır. Devletin aynı ihtiyacı karşılaması için harcaması gereken para fazlasıyla artacaktır. Böyle verimsiz para harcamak popülizmin ta kendisidir.      

Keşke nakit yoksulun cebine girse de o da iyi kötü harcasa. Ne yazık ki 600 liranın ihtiyaç sahibine gitmesi çok da mümkün değildir. İhtiyacı olmayan insanlarımız da bu paranın peşinden koşacaktır. İhtiyacı olan olmayan herkese para dağıtmak da popülizmin bir başka şeklidir. Ama elinizde kömür ve yiyecek varsa yardımı ihtiyacı olmayana verseniz, bile almaz. Bunun en güzel örneğini İzmir’in Karşıyaka isimli zengin semtinde gördük. İktidar partisinin İzmir şubesi bu bölgede kömür dağıttı, kömürleri alan olmadı. Çünkü varlıklı insanlar doğal gaz yakıyorlardı. Peki ya kömürün durduğu yerde para dursaydı? Yok olması “dakka” sürmezdi. 

Başlıkta alıştırmak için nüans dedik; ama nakit yardımla kömür, yiyecek dağıtmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu sosyal devlet olmakla popülist olmak arasındaki farktır.  
 

İlgili önceki yazılar 

Açı doyurmak, üşüyeni ısıtmak devletin en temel görevidir 

Kömür yiyecek dağıtmak devletin en temel görevidir

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 18 Yorum

  2. Yazan:Tarik Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Ne diyor? İhtiyaç hiyerarşiktir, birisi karşılanmadan diğerine geçilmez. Bunu tersten de düşünebiliriz. Beslenme ve barınma ihtiyacını karşılayan bir kişi böyle bir yardıma ihtiyacı yoksa peşinden gitmez. 1 ton kömür almak için alavere dalavere yapmaz.

    Kömürün tonu kış başı 400 ytl civarıydı. Alavare dalavereyle ilgili haberler medyada var. Polis bu ücretsiz kömürleri toplayıp istif eden şahıslara baskınlar yapıyor. Ancak şu an piyasası çok düşmüş olmalı, tam ne kadardır bilemiyorum. Kısaca, yanlış bir varsayım kullanıyorsunuz. Gerçi yine de istisnadır bunlar diyebiliriz. Ancak asıl sorun bence şurada:

    Kömür yardımı alan hanelerin bu yardım olmasa bütün kış ısınamayacaklarını, soğukta oturacaklarını, dolayısıyla ısınmak için bu yardıma “muhtaç” oldukları varsayımından hareket ediyor olmalısınız.

    Tabi ki böyle bir örtüşme söz konusu değil. Tunceli’de bulaşık-çamaşır makinesi dağıtan iktidar, kömür konusunda da çok sıkı bir muhtaç kriterine riayet etmiyor. Nitekim bir örneği sizin yazınızda bile var:

    Bunun en güzel örneğini İzmir’in Karşıyaka isimli zengin semtinde gördük. İktidar partisinin İzmir şubesi bu bölgede kömür dağıttı, kömürleri alan olmadı.

    Karşıyaka’ya bile kömür gönderenler, normal şartlarda kemer sıkarak kışlık ısınma ihtiyacını zaten gideren yüzbinlerce alt gelir grunundan hanenin ısınma masraflarını bu şekilde üstlenmiş oldular. Hepsi değil ama ekseriyetinin bu durumda olduğunu kabul etmek zorundayız. Makarna dağıtılan herkesin açlık sınırında yaşadıklarını düşünmüyorsunuz değil mi?
    Genelde gördüğümüz, yardım alan bu ailelerin gelen yardımla, aile bütçesinde bir kalemden tasarruf edebilmeleri.

    Anlayamadığım, kadının hesabına yatırılan paranın ısınma-yiyecek ihtiyaçlarına değil, “içki-kumara” gideceğini sanki ciddi bir oranda söz konusu olabilirmiş gibi hesaba katıyorsunuz. Peki, o tasarruf edilen paraların, yine dolaylı olarak “içki-okey” masalarına gitmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?

    Gerçi ben her iki durumda da içki-okey meselesini hesaba katmayı gereksiz buluyorum.

    Ancak genelden değil istisnadan yani; (a) Sadece çok fakir, hiç ısınamayan insanlara yardım gidiyor b)Nakit paranın önemli oranı erkeğin sefasına gider, hareket eden sizsiniz.

    Bu yaklaşımı, herhalukarda çok tutarsız buluyorum.

  3. Yazan:dusunceler Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    AKP sosyal devlete inandığı için bunu yapıyor ve nakdi yardım da bunun içine girebilir derseniz, bunun kendi içinde bir tutarlılığı olur. Ama nakdi yardımı popülizm, kömür yardımını bundan farklı görürseniz olmaz.

    AKP’nin neye inandığından değil de, yukarıdaki mantık ile hareket edersek, nakdi yardım da kömür yardımı da aynı kapıya çıkar ve bal gibi popülüzmdir. (Nakdi yardımda parayı istediği yere harcar, kömür yardımında da kömür için ayıracağı para boşa çıkar, yine istediği yere harcar. Yani nakdi yardımdan hiçbir farkı yok.)

    İktidar partisi bunda ipin ucunu iyice kaçırmış vaziyette.

    ‘Sosyal devlet’ tatlı geliyor ilk bakışta ama bunun hem toplumsal maliyeti (bu maliyetten fakir de pay alıyor) hem de çalışma gerekliliğinin dayattığı yaratıcılığa ket vurması gibi pekçok mahzurları var. Bu, toplamda yine genel ferah seviyesine etki ediyor, hakedilen refaha ulaşamayan toplumun her bireyi -fakirler de dahil, hatta en çok- sonuçtan etkileiniyor. Batı’nın sosyal devlet olgusunun kapitalist gelişimin sonraki aşaması olduğu belli bir zenginleşme sonrasında olduğu da ayrıca ihmal ediliyor. Ki Batı’da da sosyal devlet olgusu tartışılıyor ve başta emeklilik olmak üzere pekçok bol keseden dağıtan sosyal devlet mekanizmasi birkaç on yıl içinde çökme tehlikesi ile karşı karşıya. Düşünün kişi başı 20-30 bin dolar geliri olan ülkeler bile böyle, bize ne oluyor bu haldeyken anlamak güç)

    Ayrıca, daha önceki yazılarda temelde aynı savı ileri sürdünüz, toplamda üç paragrafta anlatılacak bir şeyi ısıtıp ısıtıp tekrar yazı haline getirmenin de bir mantığı yok bana göre.

  4. Yazan:amarat Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Ben Emre Er isimli arkadaşımıza sadece şunu sormak istiyorum. “Sosyal devlet prezervatif dagıtır mı ?” Bu sorunun cevabına arkadaşın cevabını çok merak ediyorum.

  5. Yazan:MY Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    “Sosyal devlet prezervatif dagıtır mı ?”(Amarat)

    Türkiye’de dogum kontrolü ögretmek için operasyonlar yapiliyor sanirim. Ek olarak halk sagligini korumak amaciyla (AIDS’e karsi) Fransa’da orta okullarda bile dagitiliyor… Sosyal devlet adina.

    Ama yerli liberallerimizin kemer alti konulara bu kadar yogun ilgi göstermesi biraz düsündürücü 🙂

    “hah bir dindar yakaladim, sinir edicam herifi ehi ehi”
    kokuyor bu tip sorular…

  6. Yazan:amarat Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Herkesin sosyal devleti kendine Mehmet Bey :=) Ben arkadaşın sosyal devletinden bahsediyorum.O kadar çok Maslowdan bahsetmişki bir an kendimi işletme 1. sınıf günlerime döndürdü.

    Bel altı konusunda ise liberallerin belaltı ya da belüstü diye bir ayrıma girmediginden rahatça konuşabiliyorlar.

    Ayrıca ha dindar yakaladım sinir edecegim tipi bir soru değil zira oyle olsa emin olun bu soruyu ben sormazdım :=)

  7. Yazan:emre er Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Amarata;

    Söz konusu AIDS ise prezervatif dağıtır.

    Kömür yardımı alan hanelerin bu yardım olmasa bütün kış ısınamayacaklarını, soğukta oturacaklarını, dolayısıyla ısınmak için bu yardıma “muhtaç” oldukları varsayımından hareket ediyor olmalısınız.

    Evet varsayım bu. Muhtaç ailelerin tespit edilmesi lazım. Ediliyor mu edilmiyor mu ne kadar ediliyor, burada tartışma var. Ama ben buna girsem çıkamam. Çünkü elimde net data yok.

    Benim tartıştığım nakit mi daha iyidir ihtiyacı direkt karşılamak mı?

    Anlayamadığım, kadının hesabına yatırılan paranın ısınma-yiyecek ihtiyaçlarına değil, “içki-kumara” gideceğini sanki ciddi bir oranda söz konusu olabilirmiş gibi hesaba katıyorsunuz. Peki, o tasarruf edilen paraların, yine dolaylı olarak “içki-okey” masalarına gitmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?

    Dolaylı dediğiniz epey zor bir yol. İşin oraya gelebilmesi için uygulamanın çok sorunlu olması gerekir. Bu durumda ben suçu uygulayanda bulurum. Ama diğerinde nakit adeta sizi parayı başka mercilere harcamaya davet ediyor.

    Ancak genelden değil istisnadan yani; (a) Sadece çok fakir, hiç ısınamayan insanlara yardım gidiyor b)Nakit paranın önemli oranı erkeğin sefasına gider, hareket eden sizsiniz.

    Ben mevcut durumu tanımlamadım. Sadece fakirlere kömür gidiyor demedim. Fakirlere gitmeli. Eğer kömür giderse fakire uygulama daha rahat eder. Bunun kontrolü daha kolaydır. Nakit dağıtılırsa kontrolü zor olur. Kat kat fazla yolsuzluk olur.

    İktidar partisi bunda ipin ucunu iyice kaçırmış vaziyette.

    Mesela benim duruşum bunu reddetmez. Aksine ucunu kaçırmaya ben de karşıyım. Ama bu durumun medyanın yansıttığı kadar aşırı olup olmadığını gerçekten bilmiyorum.

    Yorumların büyük kısmı uygulama ile ilgili. Burada her söylediğinize katılabilirim. Uygulamada yanlışlar vardır.

  8. Yazan:Yiğit Siboreta Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Sosyal devlet olmanın en başta zor bir şey olduğunu düşünüyorum. Hatta devletin adam akıllı yardım yapabileceğine de bu yüzden inanmıyorum. Fakat bu ön yargıma rağmen, bütün önerilerin sonunda doğruya ulaşamamak en can sıkıcı nokta. Elimizde tam bir doğru yok.

    Nakit para ve sabit ihtiyaç yardımı arasında kimin galip gelebileceğini merak ettiğimiz bir maç da değil bu. Şöyle ki;

    Yardımın somut olmasından yana bir itirazımız olmadığından, devletin eştilik ilkesini de göz önünde bulundurmak gerekmez mi? Eşitlik ne yazık ki, Maslow’un piramidini bir miktar sallayacak ölçüde ağır bir kavramdır.

    Yardımın konusu yiyecek ve yakacak. Neden kömür peki? Yardımların verildiği kesimi manidar buluyorum ben esas. Niye sadece belirli kesime yardım yapılıyor.
    O yüzden İktidar, devlet eliyle kimin fikirlerini en kolay değiştirebilecekse, ona yapıyor bu yardımları. Hem bu eşitsizlik ile, hem de söz konusu yardım alan kesimi küçümseyerek bu yardımın sosyal devlet icraati olduğunu söylemek çok doğru gelmiyor bana.

    Yine üstelik, söz konusu insanların nelere ihtiyacı olduğunu bilmiyoruz. Devlet de bilmiyor ki, bunca zamandır yapılan hizmetlerle bir arpa boyu yol aldık.

    Diğer yandan bu somut sosyal yardımın dışsal etkilerini şimdilik göz ardı ediyorum. (Kömürün yakıt olarak kullanılması, soba zehirlenmeleri korelasyonu vs..)

    Melih Gökçek, bir televizyon programında 100.000 (Yüz Bin) çocuğa bot ve kaban dağıttıklarını söyledi. Rakama dikkat çekmek istiyorum, Yüz Bin. Ankara’da Yüz Bin çocuk bot-kaban alamayacak durumda mıdır? O durumda olan çocuklar elbette vardır, ama yüz bin çocuk değildir o sayı. Çünkü tutarlılığı yok, biz boşuna yaşıyoruz o vakit bu memlekette. Kapatalım ışıkları ve gidelim.

    Diyeceğim şudur, Melih Gökçek’in de yardımlarında şüpheler var. Yüz bin çocuk yardım yapılmak için yaratılıyor. Ama kağıt üstünde ama gerçekte.
    Dolayısıla, İnsan’ın kendisi sosyal olmadan Devleti sosyal olamaz. Bu kokuşmuşuluğun içinden de tam manasıyla sosyal devlet de, sosyal yardım da ne yazık ki çıkamaz.

    Saygılar.

  9. Yazan:amarat Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Söz konusu olan aids değil Emre Er, ayrıca vatandaş çilekli prezervatif isterse gene dagıtacak mı ?

  10. Yazan:amarat Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Ya da boşverin bizim ülkemiz halkına bu yaraşır demekki, her şeyi devlet versin.

  11. Yazan:Tarik Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Benim tartıştığım nakit mi daha iyidir ihtiyacı direkt karşılamak mı?

    Ama diğerinde nakit adeta sizi parayı başka mercilere harcamaya davet ediyor.

    Nakit dağıtılırsa kontrolü zor olur. Kat kat fazla yolsuzluk olur.

    Başlıkta alıştırmak için nüans dedik; ama nakit yardımla kömür, yiyecek dağıtmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu sosyal devlet olmakla popülist olmak arasındaki farktır.

    Bir küçük sorun da şu ki dünyanın benim bildiğim bütün gelişmiş ülkelerinde bu “sosyal” ya da “refah” devleti anlayışı a)İşsizlik sigortaları-çocuk ve eğitim yardımları-evlilik destek fonları (yani nakit) ya da b)Welfare cheque’ler (yani temel gıda maddeleri alabilmek için devlet çekleri)aracılığıyla uygulanıyor. Bizden başka makarna-un çuvallarıyla yardım yapıp buna da “sosyal devletin gereğidir” diyen bir “sosyal devlet” örneği, en azından içinde yeralmak istediğimiz dünyadan duymadım.

    Yine de fikrinize her zamanki gibi saygı duyduğumu söylememe gerek yok.

    P

  12. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Bir Afrika ülkesi partisi olan AKP(Afrika Kalkınma Partisi), halkının çoğunun Aids’ten yakındığı ve ilaç ve hatta prezervatif alamadığı bir sırada, gerekli ilaçları temin etmek ve tedavileri belli bir sistematiğe bağlamak, yatırımları ona göre yapmak yerine, bir kaç kutu prezervatif dağıtacaktır. Devlet kaynaklarını, bir süreliğine buna tahsis edecektir, kendisi vergilerle bunun kat be katını temin edecektir zaten. Aidsli çocuklara ise oyuncak verilecektir. Sevinsin yavrucaklar. Böylece bir süre, herkes rahat edecek, el açılıp “Allah razı olsun” denilecektir. Bunu eleştiren söz konusu Afrika ülkesinin
    muhalifleri ise, “sen ne elit bir insansın, halka prezervatif dağıtılmış, ne sakınca var bunda” denmek suretiyle susturulacaktır.
    Tabi diktatörlükle yönetilen bir Afrika ülkesinin bizimle ne alakası olabilir ki?

  13. Yazan:burak Tarih: Şub 23, 2009 | Reply

    Popülizm ile sosyal devlet arasında çok ince bir çizgi var. Kömür, yiyecek dağıtmak mı, 600 lira mı popülizmdir? Yazının sonunda sorumuzun cevabını alacağız.

    Aldık ve güldük.

    1) Niyeti bozmuş olan ihtiyaç sahibi kendisine verilen erzak, kömür vb.. gibi malları da satıp nakde dönüştürebilir. Bu haller için maslow ne diyor?

    2) Sosyal devleti kömür dağıtmak ya da bırakın kömürü, “dağıtma” fiilinin geçtiği bir cümleyle açıklıyabiliyorsanız vay halimize.

    3) Sevgili Tayyip Erdoğan’ın yarattığı yeni burjuvanın sosyal devletin kurallarına riayet edecek kesim olacağını hissediyorsanız da vay halimize(bu konuyla ilişiksiz, serbest çağrışım).

    4) Maslow diyor ki’yle başlayan her cümlenin salt doğruymuş gibi kabul edilmesi de çok da anlamlı değil. Maslow’un dedikleri bir teori çerçevesinde sınılandığını unutmamak lazım.

    Ve son olarak Türkiye’de yardım yapmak seçim zamanları olur ve hiçbir şekilde sosyal devlet emaresi şeklinde değerlendirilemez. Ha, bu durumdan daha kötüsünü başka bir kesim yapıyorsa da onunla karşılaştırarak övülemez. Biraz mantık.

  14. Yazan:Levent Cetin Tarih: Şub 24, 2009 | Reply

    Devletin komure para odememesi gibi komik bir arguman olabilir mi? Komur yerden kendi kendine cikip, paketleniyor ve kendi enerjisiyle ucarak mi insanlarin evine geliyor?
    Ayrica asgari ucretle evini gecindiren bir adam eve yiyecek ve komur gelince gidip uzerine meyve alacak degil. Onu da sizin tabirinizle okey masasinda yiyebilir. Yani dusunceler’in de dedigi gibi her ikisi de acik bicimde populizmdir.

  15. Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 24, 2009 | Reply

    Beyaz eşya, çamaşır makinası, buzdolabı edebiyatı ile Türk halkının oylarını satacağını sanıyorsanız, siz Türk halkını hiç tanımıyorsunuz demektir?

    TÜRK HALKI İÇİN OY NAMUSTUR, ŞEREFTİR, TÜRK HALKI OYUNU SATMAZZZZZZZZZZZZZZ.

    12 EYLÜL’de, 28 ŞUBAT’ta kendini satanları ise satmak zaten hakkıdır.

    Devir 12 EYLÜL artıkları ile 28 ŞUBAT teslimiyetçilerini SATMA DEVRİDİR.

  16. Yazan:Tarik Tarih: Şub 25, 2009 | Reply

    TÜRK HALKI İÇİN OY NAMUSTUR, ŞEREFTİR, TÜRK HALKI OYUNU SATMAZZZZZZZZZZZZZZ.

    Hangi halk için farklıdır bu? Oyunu satan, şeref-namus yoksunu halklar varsa hangileridir?

    Bir küçük sorun daha:

    AKP sosyal devlet, toplumsal dayanışma, vs konularında bu kadar hassassa neden meclisten yasa çıkartıp bu yardımları zorunlu hale getirmiyor?

    Türban düzenlemesini anayasa değişikliğiyle kaldırmanın problem yaratabileceğini tartıştığım bir arkadaşım şöyle demişti: “Sorun YÖK üzerinden çözülürse, yarın iktidar değişikliğinde tekrar yasaklanabilir. Anayasa üzerinden garantiye almak lazım…”

    Anayasanın meşhur değiştirilemez, ikinci maddesine göre TC ” laik, demokratik, sosyal hukuk devleti”dir.

    AKP ileri gelenleri, “Böyle sosyal devlet olmaz, şu şu fonlar aracılığıyla her yıl ihtiyacı olan vatandaşın kömür ve temel gıda ihtiyacını karşılanmalıdır” diye yasa teklifi hazırlasa hiçkimse gıkını bile çıkartamaz. Meclis çoğunluğu sayesinde rahatlıkla geçer ve yasalaşır.

    Nitekim dünyanın bütün sosyal devlet olma iddiasındaki ülkelerinde bu işler hükümetlerin keyfiyetiyle değil, devlet eliyle, yasal zeminde gerçekleştirilir. Öyle seçimden seçime olmaz ya da bulaşık makinası dağıtma işgüzarlıkları noktasına da hiçbir zaman gelmez.

    Türban yasağı gibi, neden bunu da “garantiye almak” istemiyor AKP’liler? Çünkü yoksulluğu çözmek değil, yoksulluğun yarattığı ortamdan çıkar (destek-oy) sağlamak meselesidir hükümetin meselesi.

    Popülizmle sosyal devlet arasındaki bir fark da burda yatar. Popülizm iktidar-hükümet meselesidir. Popülist liderler olur, devletler değil. Sorun devletin sosyal olup olmadığında. Yapılmak istenip istenmediğinde..

  17. Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 25, 2009 | Reply

    Sn. Tarık bey,
    72.5 millet olduğu söylenir, yazım da gerçekten de bir eksiklik var, keşke ona işaret etseydiniz, daha tamamlayıcı olurdunuz.
    “Türk halkı” demek eksik bir tabirdir, doğrusu “Türkiye halkları” olmalıydı.
    Tarık bey,
    benim muhatabım bu ülke topraklarında yaşayan halklardır, 72.5 milletin karakterini analiz etmenin konumuza bir faydası yok, sizin için gerekli ise yapmanıza engel bir durumda yok.

    TÜRKİYE HALKLARININ OYUNU SATMAYACAĞINA TAKILMIŞ OLMANIZ MANİDARDIR. TÜRKİYE HALKLARININ ONURLU OLUŞUNDAN RAHATSIZ MISINIZ?

    Demokratikleşme dünden bugüne hemen yerleşebilecek bir kültür değil, dün daha ilkeldi “fakfuk” fonlarıyla, bugün bir adım daha ileride, yarın daha da tekamül ettirilmiş olacak. (3 kuruş almak için kuyruklarda rezil edilen bir halkımız yok, o günleri de gördük)
    Bu sosyal yardım meselesini AKP’ye vurmak için kullanmak yerine, doğrusunun, en iyisinin nasıl olacağına dair bir fikir ve çözüm üretmek daha akıllıca olacaktır.
    Yanıldığınız bir diğer konu ise bu yardımların pek tabiki YASA ile yapıldığıdır. Zira, yasa olmadan devletin tek lirasının bile harcanamayacağını bilmeyecek kadar bilgisiz olduğunuzu sanmıyorum.
    80 Yıldır işletilmeyen, işletilmediği için de pek tabiki başlangıçta sorunların yaşanacağı kaçınılmaz olan SOSYAL DEVLET İLKESİNİN BUGÜNE KADAR İŞLETİLMEMESİNDEN RAHATSIZ OLMAK YERİNE, İŞLETİLMEYE BAŞLANMASINDAN RAHATSIZ OLMAK NASIL BİR ŞEYDİR? ANLAYAN VARSA BERİ GELSİN.
    Bir sol’cunun, liberalin, hatta Marksist’in AKP’yi ehven-i şer görmesini anlayabilmek için VESAYETÇİLİĞİN NE OLDUĞUNU, TEMSİLCİLERİNİN HANGİ PARTİLER OLDUĞUNU ANLAYABİLMEK GEREKİR.

  18. Yazan:Tarik Tarih: Şub 26, 2009 | Reply

    Bu sosyal yardım meselesini AKP’ye vurmak için kullanmak yerine, doğrusunun, en iyisinin nasıl olacağına dair bir fikir ve çözüm üretmek daha akıllıca olacaktır.

    Ali bey, yukarıda yazdım nasıl olursa kimsenin gıkını çıkarmaya hakkı olmayacağını. Yoksulluğun çözüm yollarını bulmak için amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Gelişmiş batı ülkelerinde başarıyla işletilen mekanizmalar ortada. Sorun çözme noktasında siyasi samimiyet ve irade yeterli. Türban sorununu halletmek isteyen onun yeniden hortlamayacağı bir yasal düzenleme arayışına giriyor; bu da gayet anlaşılır birşey. Yoksulluğu problem eden bir iktidarın da bu yardımları sürekli kılacak yasal düzenlemeleri gerçekleştirme imkanı elinde mevcut. Yapar, yapmaz. Gerisini tartışmak partizanlık. Benim problemim yoksulluk, AKP-CHP oy dalaşı değil.

    TÜRKİYE HALKLARININ OYUNU SATMAYACAĞINA TAKILMIŞ OLMANIZ MANİDARDIR. TÜRKİYE HALKLARININ ONURLU OLUŞUNDAN RAHATSIZ MISINIZ?

    Ondan değil de olur olmaz heryerde lafın, ikide bir “onur ve şeref” gibi mevhumlara getirilmesini “manidar” ve rahatsız edici bulurum. Rahatsız edici, çünkü, onur ve şerefle ilgili saplantıları olan insanların komplekslerini deşmek istemem. Umarım açıklayıcı olmuştur. Hayırlı mesailer..

  19. Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 26, 2009 | Reply

    Aslnda tam da tersine sizin tek bir dalaşınız var o’da AKP düşmanlığı, gerisi laf-ı güzaf ve kelime oyunları, komplo teorileri vs.vs. Tam bir jakoben kemalist mantığı, zira benim düzen partileriyle bir fikri birlikteliğim yok, demem o ki, ayağınıza takılan ve sizi yere seren taş’ın varlığından bile AKP’ye eleştiri çıkarmanızın memlekete bir faydası yok, bilmem anlatabildim mi?
    Türk halkı bu mantığı daha ilk özgür seçimlerde (1950) tasfiye etti, ancak jakobenci kemalistler; 3 silahlı darbe, 1 post-modern darbe, sayısız muhtıralar, devrimci kuşakların yok edilmeleriyle ve daha saymakla bitmeyecek olumsuz sicille iktidarlarını sürdürdüler, bugüne kadar halka, ya “biçimlendirdirme” metodlarını uyguladılar, ya da özgür iradesine saygı duymayarak, küçümseme, hor görme, adamdan saymama, cahil ve eğitimsiz bulma gerekçelerine sığınarak kelime oyunları, demogojik söylemler ve komplo teorilerine başvurdular, sizin mantığınız da bu düzlemdedir.

    Diğer takıntılarınızın yanısıra gereksiz bir türban takıntısı içerisinde olduğunuzu görüyorum ;

    TÜRBAN SORUNUNUN UTANCI, BU SORUNU ÇÖZMEYE ÇALIŞAN PARTİYE AİT DEĞİL, BUNU BİR SORUN HALİNE GETİREN ZİHNİYETE AİTTİR. BU KONUDA UTANÇ DUYMASI GEREKEN VE SUÇLU OLAN AKP DEĞİL, 12 EYLÜL’ÜN FAŞİST MANTIĞIDIR.
    Bu yapay sorunun varlık nedeni de o faşist mantıktır.

    Tespitleri doğru koymadan suçlamalar da bulunmak vu bunun için de AKP’yi günah geçisi yapmak, tarihi ve hakikatı çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Çarpıtmalara ve hakikata vurgu yapmak sizin nazarınızda AKP’li olmak anlamına gelmektedir, zira bu kolaycılık işinize yaramakta, tabansızlığınızı aşmak için böyle ilkel yöntemlere başvurmaktasınız, söyle ki; “ya bendendir ya AKP’lidir, AKP’li değilse de bendendir” kolaycı, şark uyanıklığı ile tabansızlığınıza taban yaratma anlayışı içindesiniz, dünya ne AKP’den, ne de CHP’den ibaret. Gölge etmesinler yeter.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Şub 27, 2009: Liberalizm Tartışmaları — düşünceler

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin