RSS Feed for This Post

Türküm, Doğruyum, Doğuştan Suçluyum! I’m Sorry.

Anadiliniz dışında bir dili öğrenirken en büyük zorluk kendi dilinizde olup da yeni dilde bulamadığınız karşılıklardır. Meselâ “Amcam dayımı çok sever” cümlesini Fransızcaya (ya da İngilizceye) tercüme etmek isteseniz hem amca hem de dayı anlamına gelen “oncle” kelimesini iki kez kullanmanız gerekir. Cümle anlamını kaybeder. Benzer şekilde ablamın kocası, karımın ağabeyi ve baldızımın kocası için ayrı ayrı kelimeler yoktur Molière‘in dilinde.

Akraba ilişkilerinin ve toplumsal bağların önemli bir rol oynadığı ülkemizde kullanılan dilin bu bakımdan daha zengin olması şaşırtıcı değil elbette. Örneğin geçmiş olsun, başın sağ olsun, afiyet olsun, vb ifadelerde Türkçe birçok batı dilinden daha zengindir.

İngilizceden örnek verecek olursak “I’m sorry” (=üzgünüm) sihirli bir kelimedir adeta. Adamın ayağına basarsınız, sorry dersiniz. Arkadaşınızın ayağı kırılmıştır, sorry. Kanser olur, 6 ay ömrü kalmıştır, sorry. Babası ölür sorry. Tabi çok nazik / resmî bir biçimde başsağlığı ifadeleri de vardır ama bu defa soğuk kaçar, mesafe koymuş olursunuz.                                                                                                                           

Türk tarihinin en sakarca özür dileme vakası bize Türkiye’nin en büyük sorunlarından birini hatırlattı bir kez daha: Bizim aydınlarımızın çoğu ya batıya endekslidir ya da batıya tersinden endekslidir. Kaş yaparken göz çıkartır, üzüntülerini bildirmek isterken özür dilerler. 

  • – Ermenilerden özür diliyorum, I’m sorry yani.
  • – Baskın Hocam, sen hayatında Ermeni öldürdün mü?
  • – Yoo. Ama öldürenler oldu, I’m sorry.
  • – Ermenilere ölüm diye bağırdın mı?
  • – Yoo. Ama… I’m sorry.
  • – Katillere silah verip azmettirdin mi?
  • – Yoo. Ama… I’m sorry.
  • – Hocam neyin özrünü diliyon?
  • – Ben onların acılarını paylaşıyorum, I’m sorry canım, sen annamazsın.

Bizim aydınların batıya endeksli olmaları dil ile sınırlı değil. Onlar farkında olmadan dinlerini de değiştirdiler. Müslümanlar gibi masum doğmuyorlar. Katolikler gibi peşinen suçlu doğuyorlar. “Hz İsa çarmıhta bizim günahlarımızın cezasını çekti” derler ya!

 “Her Türk asker doğar” OUT. Şimdi IN olan şu:  “Her Türk suçlu doğar ve özür dilemek için yaşar! Amen…”

Confiteor Deo omnipotenti, beato Baskın Oran, beato Cengiz Aktar, beato Ahmet İnsel et tibi pater: quia peccavi nimis cogitatione verbo, et opere: mea culpa, mea culpa, mea maxima culpa.(*)

Rahmetli Hıran Dink öldürüldüğünde Etyen Mahçupyan’ın ZAMAN’daki yazılarının altına yorum yazanlar Mahçupyan’dan özür diliyorlardı. Manzaraya bir bakın:

  • 1) Yazar Dink’in cenazesi kalkıyor,
  • 2) Katil ve arkadaşları Türk bayrağı önünde zafer pozları veriyor,
  • 3) Katil olmayan birileri katledilmemiş bir yazardan özür diliyor.

Neden? Biz de Türküz ya, Mahçupyan da Ermeni ya. Türk milleti adına Ermeni milletinden özür dileyeceğiz. Yunanlı turistlerle Kıbrıs sorununu çözmeye çalışan acemi rehberin dramı bu! Dünyanın neresinde bir Türk suç işlese bütün Türkler özür dilemeli. Geçmişte de dedelerin işlediği suçlar torunları bağlar(!)

Hep beraber Katolik olmuşuz da haberimiz olmamış.

Peki kardeşim, sizin dininizde suç miras gibi babadan oğula mı geçiyor babalar cennete gitsin diye?

Bütün Kürtleri PKK’lı sayan ırkçılara ne diyeceksiniz bu mantıkla? Kürt komşularınız PKK’nın cinayetleri için sizden özür dilemeli mi? O zaman Ermenilere hınç duyan Türk milliyetçilerine hiç kızmayın. Ermenistan ordusunun Azerbeycan’da işlediği cinayetler yüzünden Türkiye’deki Ermenilere eziyeti reva görenleri eleştirmeyin. Sizin gözünüzde birey ve bireysel sorumluluk yok, kan, ırk, soy sorumluluğu var. İsrail ordusunun yaptığı katliamları bütün Yahudilerin sırtına bindiren meselâ Türkiye’deki sinagogları bombalayan bir katile söyleyecek hiç bir sözünüz olamaz sizin.

Türk aydını Hıdır, elinden gelen budur. I’m sorry… Üzgünüm yani… Yoksa özür mü dilemeliydim?

(*) Türk neo-katolik ayini; Herşeye gücü yeten Tanrı’ya, kutsanmış Baskın Oran, kutsanmış Cengiz Aktar, ve kutsanmış Ahmet İnsel’e ve Siz Baba’ma günah çıkarıyorum ki: Düşüncelerim, söz ve eylemlerimle günah işledim, suçluyum, çok suçluyum.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 55 Yorum

  2. Yazan:Cüneyd Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Bariz bir oksidentalism ve anti elitist örnegi. Hayir ingilizce ve bir iki latince cümle bildig icin, batiyi anladigni zanneden anti – aydinlarimizdan biri galiba mehmet bey.
    Hayir sizin gibilerin daha hala anlamadigi: Bu kampanya bireysel bir eylem, isteyen imzasini atar, isteyen imzasini atmaz.
    Ben mesela kendi imzamlan osmanli devletinin kendi vatandaslarina karsi islemis sucu protesto ediyorum. Ve bunun kalmayip bir vatandas olarak 1934, Valik Vergisi, 1955, Diyarbekir Cezaevi, gibi devletin kendi vatandasini karsi islemis suclarada tepkimi koyuyorum.
    Ama anti batici, anti elitist okumus cahil anadolu aydinlarina bunu anlatmiyoruz ki. Özür dilemek bir erdemdir, anlayin bunu artik. ZAten imza atan insanlari vatan hainliklen itham etmekten baska birsey yapamiyorsunuz.
    Biraz Willi Brandt i örnek alin, o da hic bir yahudi öldürmedi, nazi rejimine karsi mücadele etti, hatta yurd disina kacti. Yani hic bir sucu yok. Ama Varsova da holocaust anitinin önünde diz cöktü.

  3. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    “Özür dilemek bir erdemdir”

    Nereden çikti bu? karsiliksiz iyilik yapmak erdemdir. Özür dilemek ise kusurlu kimse için ödevdir. Alkislanacak tarafi yoktur. Ama özür tek basina yetmez. Yeniden baslaMAmak gerekir. Abdullah Gül’ü “ERMENi OLMAKLA SUçLAYAN” bir ülkede insanlar düsünmeyi unuttularsa bu benim suçum degil sanirim. Yoksa özür dilerdim 🙂

  4. Yazan:Cüneyd Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Mehmet Bey,
    yurtdisinda cok uzun ya da hic yasamadiniz galiba.
    Batida insanlar özür dileyerek, böyle insanlik disi suclarin bir daha islenmemesi icin sorumluluk aliyorlar. Bu bir sembolik olay. Yani ben özür diliyorum, her ne kadar birsey yapmasanda, cünkü böylece bunun insanlik sucu oldugunu kabul edimis oluyorum. Ve böylece ben özür diledigim icin böyle birseyin bir daha olmamasi icin mesuliyet kabul ediyorum. Yani herhangi bir fasit rejime karsi mücadele edicem. Bir ülkede azinlilarin katledilemsini, ikinci sinif vatandas olmarina karsi susmayacagim. Onun icin özür dilemek bir erdemdir, ve onun icin Willi Brandt alkislamak gerekiyor.
    Özür dilemek sizin anladiginiz bir gurur meselesi degil.
    Batiyi elistirmeden önce batiyi anlamaniz gerekiyor.

  5. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    mehmet bey,
    özür dilemeyi ben sizin gibi görmüyorum. özür dilemek aynı zamanda bu olayların bir daha olmaması için elimden geleni yapacağımın deklarasyonu demektir. “öteki” diye addettiklerimizin acılarını anladığımızı deklare etmektir. biliyorsunuz bu ülkede 6-7 eylül olayları oldu, hala da ittihat ve terakki zihniyeti çeşitli renk ve formlarda devam ediyor. özrün bence manası, bu zihniyetin ifşasıdır. evet “ben” yapmadım. zaten 1915teki olayları ben yaptım diyecek kimse yok. ama bugün kürt sorununda devletin yaptığı hataları “ben” yapıyorum. üç aşağı beş yukarı aynı zihniyetin ürünüdür orada olanlar. pkk terörünün yaptıklarına karşı devletin yaptıklarını koyan ve ikisini aynı kefeye koyan. halbuki aynen o zaman ermenilere yapıldığı gibi, bugün kürt sorununda da devlet devlet olmanın gereğini yapabilmelidir. özür dilemek bu zihniyetin farkında olmak ve acılardan ders alabilmek demektir.

    “Türk neo-katolik ayini; Herşeye gücü yeten Tanrı’ya, kutsanmış Baskın Oran, kutsanmış Cengiz Aktar, ve kutsanmış Ahmet İnsel’e ve Siz Baba’ma günah çıkarıyorum ki: Düşüncelerim, söz ve eylemlerimle günah işledim, suçluyum, çok suçluyum.”

    demişsiniz ama türkyede bugün olan düşüncelere ve eylemlere ceza gören imza atanlardır, atmayanlar değil. 301den dava açılmaya hazırlanılıyor imza atanlar hakkında. burada bile imza atanlara hain dyen, bunları taksimde sallandırmak lazım diyen insanlar varsa, o zaman olayların bu zamanda olmayacağını kim söyleyebilir?görünen o ki bu oalylar yine olsa, karşı çıkacak pek kişi yok. çünkü haklandırma yapabilecek, “hak ettiler” diyebilecek çok insan var bu ülkede.

  6. Yazan:MY Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    “özür dilemek aynı zamanda bu olayların bir daha olmaması için elimden geleni yapacağımın deklarasyonu demektir.”(ENVER GÜLSEN)

    Bu BiR DAHA OLMASIN kismi çok önemli. Bir kere bu tür deklarasyonlarin iNSAN ODAKLI olmasi gerekir, ERMENi ODAKLI degil. Bakin yine Hirant Dink’ten örnek vereyim, söyle diyor bir çok yazisinda:

    “Ben bir Ermeni olarak mutlu olmak istemiyorum. Demokrasiye Türklerin de ihtiyaci var. Türkiye’ye demokrasi gelsin istiyorum. Kürtler veya Aleviler sikinti içindeyken ben mutlu olamam.”

    Türkiye’de fasizmi ve fasist uygulamalari mümkün kilan bir ARKA PLAN var. Baskin Oran, Ahmet Insel gibi insanlar bunu çok iyi biliyor ve görüyorlar. Bu konu üzerine gitmeleri gerekir.

    Bu bildiriye imza atanlari yadirgamiyorum. çünkü insanlarin canina tak etmisti bazi seyler, uygarca bir tepki verme firsati dogdu ve verildi. Zaten sizinle fikir ve ilkelerimiz %100 örtüsüyor.

    ama bildiriyi hazirlayanlar metni iNSAN ODAKLI yapabilirlerdi. Sekildeki bu hata bence büyük bir hatadir. Millet/etnik köken odakli yazmalari yukarida söz ettigim ARKA PLANa hizmet ediyor.

    Aydin Pornosu konulu yazida ve özellikle de izleyen yorumlarimda Ermenilerin özellikle de diasporanin nasil bir IZDIRAP KiMLiGi kurguladigini anlatmistim. ASALA terörünün zemini, FiKRî ALT YAPISI bu kurban, muzdarip, zavalli Ermeni kimligidir. PKK’nin ve DTP çizgisindeki Kürt Milliyetçiliginin beslendigi damar da bu KURBAN kimligidir. çekilen acilarin dogru olmasi baska sey, bu acilar üzerine kimlik insa etmek baska. Filistin de bugün bu durumda.

    “Özür dileme” kelimesine karsi çikisimin ikinci sebebi budur. Suçluluk duygusu Türklere dayatildiginda üretecegi iki tepki vardir, birincisi kabul, ikincisi ise reddetmek, sözel ve fiziksel siddet. Almanya devleti özür dilemistir ama Neo-Nazi hareketlerin fikrî zemini yokedilmedigi için dün Yahudileri yakanlar bugün Türklerin evlerini yakiyor.

    Bir daha olmasin demekle olmuyor yani :((

  7. Yazan:Kemal Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Elinize saglik Mehmet Bey isabetli bir yazi olmus. Saygilarla.

  8. Yazan:dusunceler.org Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Mehmet’e katılmıyorum.

    Meramımı tam olarak anlatan bir yazı:

    Talat Paşa kadar bile olamamak…
    Yıldıray Oğur

    Yıl 1915. Yer Talat Paşa’nın Yerebatan’daki evi. Osmanlı Mebusan Meclisi’nin başkanı, İttihat Terakki’nin önde gelen isimlerinden ve Talat Paşa’nın yakın arkadaşı Halil Menteşe hatıralarında anlatıyor:

    “Eve girdiğimde Talat’ı telefon başında buldum. Halinde anormal bir vaziyet gördüm. Yüzü simsiyah, gözleri kan çanağına dönmüş. ‘Aman Talatçığım ne oldu? Pek anormal bir hal içinde görüyorum seni’ dedim. ‘Sorma. Tahsin’den (Erzurum Valisi) Ermenilere dair birtakım telgraflar aldım, sinirlerim bozuldu. Sabaha kadar uyuyamadım. İnsan yüreğinin dayanacağı bir şey değil, fakat ben onlara yapmasaydım, onlar benimkine yapacaktılar. Nitekim yapmaya da başlamışlardı. Milli mevcudiyet kavgası’ dedi.”

    “1915’teki Büyük Felaket için Ermenilerden Özür Diliyorum” kampanyasına imza atanlara gösterilen tepkilere yeniden bir bakın lütfen.

    Üzerinden tam 93 yıl geçtikten sonra biraz mesafe alınıp, soğukkanlı değerlendirmeler yapılması beklenirken, 1915 Büyük Felaketi sanki dün olmuş gibi savunulmakta ya da bedeli yarın ödenecekmiş gibi inkâr edilmekte.

    Hâlbuki artık saklamaya, inkâra da gerek yok.

    2008 yılında memleketin en modern şehri İzmir’den çıkan temiz şık giyimli, sarışın, görünüşte zarif bir kadın milletvekilin Ermenilere karşı çok rahat takınabildiği bu ırkçı ruh hali, tüm dünyaya 1915’te yıllardır savaşların, kanın, barutun içinde yaşayanların Ermenilere karşı neler yapabileceği hakkında yeterli derecede bir fikir de veriyor.

    2008’de Ermenilerden özür dileyen Türklere bile bu derecede hiddetlenenlerin, 1915’te Ermenilere neler yapabileceğini tahmin etmek de çok zor değil.

    Ortadaki manzara çok acıdır ama maalesef şudur:

    Bugün Talat Paşa kadar bile, kaybettiğimiz Ermenilerin arkasından üzülemiyoruz. Kalbimiz onunkinden bile daha fazla buz tutmuş durumda.

    Şayet bugün Talat Paşa yaşasaydı, üzerinden 93 yıl geçtikten sonra, savaşın vahşi koşulları ortadan kalktıktan sonra altında imzası olan o vahşetin üzerinde yeniden düşünme fırsatı olsaydı, bugün onun adına komiteler kurup, özür dileyenleri ihanetle suçlayanlardan daha az Talat Paşacılık yapardı herhalde.

    İşte Talat Paşa’dan bile geride kalmamak için, Hz. İbrahim’in yandığı ateşe gagasıyla su taşıyıp, “bu ne işe yarayacak ki” diye soranlara da “en azından tarafım belli olur” diyen kuşa özenerek imzaladım ben özür metnini.

    Evet, özür diliyorum metnin altında imzası olan biri olarak, bu çağrının toplumsal pedagoji açısından zamanlamasının yanlış olduğunu düşünüyorum. “Hakikat neyse onu söylerim” gibi kuru bir akademizm hissiyatıyla değil, “hakikati topluma nasıl anlatırım” gibi aktivist, politik bir pedagojik bilinçle yapılması gereken bir kampanyaydı bu.

    “Ömrü hayatında bunun da olduğunu görmek isteyenlerin çok anlaşılır ama biraz erken bir çıkışıdır bu”, kabul.

    Evet, hakikat maraza bir şeydir. Büyük hakikatlerle karşılaşmak insanı çarpar. Hakikat çarpılmasından, iknadan daha çok inkâr ve öfke de çıkabilir, çok doğru.

    Yine, doğrudur, bu kampanyaya gelen tepkilerle Hrant Dink’in cenazesinde yürüyen ve “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağıran kalabalığın yarattığı iyi havanın dağılması, o sihrin bozulması, marjinal kalacak imzaların o büyük kalabalığın gerisinde kalması ve böylece o kalabalığın yarattığı büyük toplumsal destek görüntüsünün (belki de bir mistifikasyondan başka bir şey değildi zaten) silinmesi riski vardır.

    Ergenekon ile itibarsızlaştırılmış, toplumsal desteğini kaybetmiş ulusalcılığın bu kampanyaya gelen tepkilerle yeniden ivme kazanması, üstüne çıkıp tepineceği yeni bir zemin bulmuş olması da mümkündür.

    Yine bu kampanyanın yaratacağı toplumsal polarizasyonla “Benim dedem soykırım yapmış olamaz” diyenlerin “Benim dedem vatanını savunmak için soykırım yaptı, gerekirse yine yapar”a doğru evirilmesi tehlikesi de vardır.

    Kampanyanın finalinde akıllarda 93 yıl sonra olanlar için özür dileyen Türklerden çok, 93 yıl sonra aynı şeyi yeniden yapabilecek azimdeki bazı Türklerin varlığı da kalabilir.

    Kampanyanın finalinde özrümüz kabahatimizden büyük hale de gelebilir. Bunların hepsi doğrudur. Biliyorum.

    Ama tüm bu kötü, endişe verici ve korkutucu sonuçları önceden az çok tahmin ederek ama yine de bir an bile düşünmeden imzaladım ben bu metni.

    Çünkü “Benim dedem böyle bir şey yapamaz” üzerine kurulu bir tarih, belki hakkaniyet duygularını kaybetmiş birileri için hâlâ itibarlı olabilir, ama “Bu suçu benim kızım da işlese aynı muameleyi gösterirdim” diyen bir peygamberin kurduğu gelenek içinde yetişmiş biri için böylesine kör bir dedeperestliğin hiçbir değeri yoktur.

    Hem bizim dedemiz kimdir sahiden?

    Yozgat’ta Ermenileri en vahşi yöntemlerle öldüren hatta doğru düzgün boğaz kesemedikleri için köylüleri azarlayan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal mi?

    Yoksa ona “Yukarıda Allah var ve onun gazabından korkun!” diyerek isyan eden Boğazlıyan Müftüsü Abdullahzade Mehmed mi?

    Bırakın başkalarının tutarsızlıklarını, çifte standartlarını, mesela bir Müslüman neden Sosyal Darwinist, radikal laik, modernist, jakoben Bahattin Şakir, Dr. Nazım ve Talat Paşa’nın günahlarına ortak olmak için bu kadar çabalar?

    Onlara sonsuz bir güven duyar? Onların bu katliamları yapmamış olduğuna iman edercesine inanır? Onlara itibar eder?

    Tamam, özür dilemeyin, soykırım demeyin, katliam da demeyin. Ama “Ermeni Günahı” deyin.

    “Hayır, bu günah değildi” diyerek ya da sessiz kalarak bu günaha ortak olmaktan daha iyidir.

    Sessiz kalarak, inkâr ederek, savunarak farkında olmadan ortak olduğunuz “Ermeni Günahı”nın verilmesi çok zor hesabını düşünün.

    Bir de Ermenilerin arkasından Talat Paşa kadar bile gözyaşı dökmemiş olmanın ağır vicdani yükünü.

  9. Yazan:Cüneyd Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Sayin MY,
    Alman devleti sirf özür dielmeklen kalmiyor, ayni sekilde böyle birsey olmasin diye, gencleri 1933 – 1945 deki nazi terörrünü cok derin bir bicimde anlatiyor. Ayrica artik su naziler türklerin evlerini yakiyor muhabbetinide biraklim. Ciddi bir bicimde bir türk ün almanya da hayati tehlikede degildir. gecen seneki Ludwigshafen olayin irkci bir olay oldugu bile süpheli.

    Birde bu sucluluk piskolojisi muhabbetide sikti. Hic kimse kimseyi “sen türksün, sen suclusun” demiyor. Herkez bu metini istedigi gibi yorumlamayi, ve ondan sonra karar verip bu metini imzalar yada imzalamaz.

    Ama sunu da düsünün: Birgün birisi geliyor ve sizin 100lerce senedir yasadigniz bu topraklari derhal terk etmeniz gerektigini söyliyor. Bu durum sizde birseyler hisettirmiyor. Birakin ASALA bunu kulansin. Bu benim sorunum degil. Cünkü benim imzam bireysel bir eylemdir, ne TC. Devletini, ne de baska birseyi düsünemem.

    Cogu kisilirin bu bireyselilgi kafalari almiyor galiba, cünkü daha hala kollektivist bir düsünce sitemine takilip kalmislar.

  10. Yazan:Nazan Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Bulunduğum çevrede ‘ula ermeni misin?’ derler,birbirlerine hakaret eden insanlar.Ermenilerin hiç bir zararı dokunmamıştır bu kimselere.Dedeleri tehcir zamanı ermenileri saklayan kimselerdir aynı zamanda.Bu devlet politikasının sonucudur.tek tip millet yaratma projesinin bi parçası.Üst kimlik dayatması…Ben de kullanıyordum bu hakareti,ara sıra da espri olsun diye.Sonra Altus’un hikayesini dinledim.Adilcevaz ermenilerinden…Tehcir zamanı ailesinden kopmuş,kundaktaki bebeği kucağında ölmüş,kendisini de öldü diye bırakmışlar yol kenarında.Anneannemin(ınnem)babası cezaları göze alarak Altus’u misafir etmiş evinde.Ömrünün sonuna kadar burda kalmış.
    Sonra Altus’u düşündüm,yaşadıklarını,çektiği acıları…Nasıl katlandı hepsine diye?Bana ne zararları dokundu ,diye?
    Ben ermenilerin hepsinden tek tek özür diliyorum.Yaşayanlardan ve ölenlerden…Utanarak söylüyorum ki,aidiyetlerini bi hakaret olarak kullandığım için…Cahilliğime verip,özrümü kabul etsinler.Cumhuriyet öncesi acılarını anlayıp,ağlayacak bir omuz ve sonrası acıları için isyanlarına ortak olamadığım için de ayrıca özür diliyorum.Bu benim hissiyatım.Artı hepimiz aynı zihniyetin teknesinde yoğrulduk.Tehcir için sorumlu hissetmesek de,aidiyetlerini(utanarak söylüyorum) aşağıladığımız için hepimiz özür borçluyuz.Okullarda okutulan resmi tarihe isyan etmediğimiz için…
    selamlar…

  11. Yazan:Sevket Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Cüneyd bey,

    Genel kritiginize katilisamda (Türkler ve tarih anlayisimiz..) özür kampanyasinin hicde problemsiz oldugunun kanatinde degilim.
    Siz kisisel dediginiz olay yurt disinda “Türkiye soykirimi kabul etti” (soykirimi degilmi bilmiyorum, ama nötr bilgi sahibi olmakta pek zor bu konuda) anlyisini yaratti.Bununla birlikte tazminat davalari hazirlaniyor bile!

    Bati degiginiz Ülke(ler) herhalde Almanya olsa gerek, cünki ben ne Ingilizlerin ne Franzislarin, ne Ispanyolarin ne de Amerikalilarin özür diledigini ne duydum nede okudum.

  12. Yazan:Cüneyd Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    @Sevket Bey
    Batinin hic bir gazetesinde ” Türkler soykirimi kabul etti” diye yazilmadi. zaten avrupa da Türkiye nin bir gurup aydinin baslattigi bir girisimide cok yanki uyandirmadi. Ayrica bir grurp aydinin yürütügü bir kampanyanin hic bir hukuki anlami yok. Ayrica hic kimsede tazminat davalarina hazirlamiyor. Zaten kime karsi hazirlanicak ki? Son Bosna olayinda Sirbistan develtine karis bir tazminat davasi acilmadi, daha cok kisisel sorumlular yargilandi, ya da sorumlu olan Kardzis ve Mladich vs. davalari görüsülüyor. Zaten benim bildigim kadariyla bu tazminat isinin kapisi Lozanlan kapatilmisdir. Bu ” yok tazminatmis ödermisiz, yok bati simdi ne düsünür” sehir efsaneleri, sistemi uyduruyor. Hic birsey olmuyor. Yani ne tazmniat öderiz, ne ermenistan toprak bizden isteyebilir. Bakin 5 sene önce Kürtce TV icinde ülkeyi bölecek diyorlardi. TRT 6 acilacak ve hic kimse karsi cikmiyor, birak ki ülke bölünsün.
    Ama hadi diyelim tazminat ödenmesi gerekiyor: Ya bunca gayri müslümün bu ülkede malina el konuldu ve bir sürü müslüman tüccar bu sayede zengin oldu. Bizim orada buna haram mal yemek denir. Ve ben böyle haksiz yoldan zengin olmus birisi isinde göz yasi dökemem. Kusura bakmasin. Tazminat ödiyecekse, ödesin. Akli nerdeydi o erminin, rumun, ya da yahudinin malini kendi servitine katinca.

  13. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    ”Her Türk asker doğar” OUT. Şimdi IN olan şu: “Her Türk suçlu doğar ve özür dilemek için yaşar! Amen…”

    Bence yerinde bir tanımlama.
    İnsanları doğuştan fişleme geleneği hiç bir zaman değişmiyor demekki.

  14. Yazan:blue Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Aslında sorun belki de İngilizce veya Fransızca’nın değil, Türkçe’nin kelime sıkıntısından kaynaklanıyor. Ne yazık ki, gavur “I’m sorry”,”Je suis désolé” dediğinde birçok şey ifade ediyor bu. Ama Türkiye’de “özür diliyorum” demek, oralardaki kadar kolay bir şey değildir ve hiç de o kadar yaygın kullanılmaz. Zaten devlet tarihimizde, Mehmet Ali Şahin’in işkencede ölen kişi için söylemesi dışında, örneği pek görülmüş bir şey değildir. Çünkü devlet hata yapmaz, haşa !
    Eğer tehcir konusunda üzüntümüzü ifade eden bir kelime kullanılacaksa bu “özür” kadar ağırlığı olan bir kelime olmalıdır.
    Bu konuda Yıldıray Oğur son noktayı koymuş. Daha fazla konuşmak bir şey ifade etmiyor. Kısır döngü…

  15. Yazan:Levent Cetin Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Derinsular’da Serdar Bey hep algi’nin onemini vurgular. Burada da sanirim epey etken bir algi farkliligi kendini belli ediyor.
    “Turksun, oyleyse suclusun” algisi ozellikle Avrupa’da yasayan Turklerde olusan genel bir algiya karsilik geliyor.
    Mehmet Bey son zamanki yazilarinda hassaslasan gorunurlukte bir tur savunucu iletisim dongusunde gozledigim kadariyla.
    Turkiye’de su an yasanan farkliliklar aslinda temel bir ayrimi vurguluyor. Serdar Kaya’nin sitesinde detaylarini sundugu “endoktrinasyon”un icinde ve disinda olanlar.
    Cumhuriyet egitim kurumlarinin formasyonunu icsellestirmis arkadaslar, dunyanin onlara dusman oldugu, gizliden gizliye tarihteki yenilgilerinin hincini almaya calistigi gibi algilari ornekler de vererek paylasmaya calisiyorlar. Bu formasyonun disinda kalabilmis az sayida insan da hem bu savunucu iletisimden rahatsizligini disa vururken hem de bu formasyondan olmadiklarini gostermek icin tepki veriyorlar. Bu yuzden de bazen marjinal cikislara yaklasabiliyorlar.
    Bu tur cikislara tepkisel bakmak uzgunum ki “Derin Dusunce”nin dusuncesini derinlestirmiyor.

  16. Yazan:Sevket Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Cüneyd bey

    Spiegel, Blick, FAZ, NZZ ve daha diger gazeteler…”Erdogan soykirima karsi cikti” yazildiginda, sizce bu ne demek oluyor?
    (Kabul, baslik/manset olarak cikmadi, ama yinede yazildi)

    Ayriyeten ben tam aksine tarihlen yüzleselim diyorum. Anlamadigim (tekrar) cünkü bilmedigim icin, bizim hükümet her firsatta “tarih uzmanlari toplansin, sonucu herkez kabul etsin diyor” kimse bu öneriye yanasmiyor? Ama biz kabul ettikten sonra (jenozidi) tarih kurumu kurulsa ne yazar…

    TRT 6 ya karsi degilim, tam aksine umarim gec kalinmadi. Ülke simdilik bölünmedi ama ilerde ne olur bilmem….ha bu simdiyekadar uygulanan politikanin iyi oldugunun anlamina gelmez.

    Malesef politika ve insanlik iki ayri sey. Bati kararlarinda adil degil, istedigi gibi karar veriyor. Yugoslavya/Sirbistan diyorsunuz bölündüki Kosovo kimin topraklari üzerinde kuruldu? Ama Gürcistanda bölünmeye hayir dedi. Kibrista bizim Annan pilanini kabul etmemize karsin bugün halen daha Türkiye kötü “zavilli” Rumlar iyi…

  17. Yazan:Kemal Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Taraf’ta Gokhan Ozgun “sorry” kelimesi etrafinda bir yazi yumurtlamis; “Sorry iste uzgunum demektir de deseniz ne olur da” gibilerinden… ozur dilerim demek “i apologize” demektir. Kelime anlamini bozuyor ki daha rahat yutturabilsin. Kolektivist bunlar. Her sey grup halinde yapiliyor; hemen bir ozur kolektifi olusturmuslar, elele tutusulup “kum-ba-yaaa kum-ba-yaa” sarkilari soylenecek, halka dondurulecek. Hayalleri boyle seyler.

  18. Yazan:MY Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Bir düsüncenin veya böyle bir bildirinin gücü, degeri, ülkeye, insanlara katkisi nasil ölçülür?

    Tahlile dönük, en ince ayrintilari bile kaçirmayacak biçimde ifade edilmelidir hersey. Ve geçmise degil gelecege dönük olmalidir. Yapici olmalidir.

    “Üzgünüm” demek için “suçluyum” diyen gün gelir Türk yerine Müslüman, demokrasi yerine liberalizm, ekonomi yerine para , düsman yerine yunan der. Kelimelerin gerçek anlamlari vardir. Bunun disina tasirmak, genelleme yapmak kargasa çikarir. Kimseye bir sey kazandirmaz.

  19. Yazan:mehmet ali Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Sayın MY, sizi de anlamadılar ya, eh ben daa ne diyemmmm..
    Oysa, yazınızdan çok kendi yazınıza yorum yapmaktan yoruldunuz.. En çok da özür imzacılarının sizi anlamasını beklerdim, isterdim..
    burada yorum yapanlar darolmazlarsa , anadoludaki sözlerden misal verek mi?
    “Sapla-saman..”, elma ile armut..
    gibi..
    Üzücü olan ayrıca, evrensel düşündüğünü söyleyenlerin, Ermenistan halkı için dahi anlam taşımayan ama, diaspora için anlamlı sonuç doğma ihtimalleri görememeleri.
    Veya, PKK-DTP eksenini anlayamamış olmaları, ne acıdır..Acıdır, zira;refleksi her tavrın karşı refleks doğuracağı v.b bir sürü domino etkisi sosyal izdüşümleri..
    Zihinsel olanla, düşünsel olan farkı, ahhhhh..

  20. Yazan:Cüneyd Tarih: Ara 22, 2008 | Reply

    Sevket bey size bir zahmet, bana FAZ, Spiegelin vs linklerini yollarmisiniz, söyle ne yaziyor göz atayim. Ben sirf Zeit in bu konuyla yazisini biliyorum, spiegel online da gözümden kacmis olabilir. Ama bu konu hakkinda yazi yazan alman muhabirler, cogu sizden benden türkiye de ne olup olmadigini daha iyi biliyorlar. Yani onlar erdoganin karsi geldigi soykirim olmadigini gayet iyi biliyorlar.
    Ayrica Tarih Uzmanlar gelsin konsuna gelince: Eh Taner Akcam da gelebilirmi, yoksa onu vatan haini ilan edip arastirmalarini kabul etmiyecekmiyiz. Sirf belli basli “akredite” edilmis arastirmacilar mi konuscak?
    2005 de Bogazicindeki Ermeni konreansini unutunz galiba. Ilk önce Cemil Cicek karsi cikti, arti gelenleri Ulusalcilar yumurta yamuruna tuttu. Siz ilk önce ülkede tarihsel bir tartisma ortamini yaratin, ondan sonra uzmanlar konussun. Bence zaten bu uzmanlar konussun muhabetti devletin bizi oyalamasi. Devletin bu konuyu arastirmya hic niyeti yok. Bu konuda objektif bir arastirma deneyin bakayim türkiye de size arsivlerin kapisi aciliyormu. Arastirmak isteyen yurtdisindaki arsivlere yöneliyor cünkü türkiye deki arsivler “kapali”.
    Ayrica ne cikacak: zaten tehcirde insanlarin öldügünü hepimiz kabul ediyoruz. Böyle bir arastirma bize sirf ölülerin sayisinda bir netlik kazandirir . Ama benim icin olay degismiyor: Osmlanli devleti kendi vatandasina karsi orantisiz bir güc kullanmsdir, ve bu her ne kadar genozit olmasada, insanliga karsi islenmis bir suctur. Ister 1 , ister 100000, ister 1200000 Ermeni vatandasi ölsün, biri bile fazla.
    Ha ne yapabilinir: Bunun yanlis oldugu kabul edilir, ama ayni anda o zaman Osmanli devletinin bir askeri junta tarafindan yöniltidigini, ve birsürü vali, kaymakam techir kararina karsi geldikleri anlatirlir. Tarih arastirmasinin tek amaci bu olur. Ama “bizim” masum oldugnu göstermez. Arsivdeki belgeler devletin masumiyetini kanitlansa, sice arsivler coktan arastirilmis olmazmiydi?

  21. Yazan:Ebedi Zibidi Tarih: Ara 27, 2008 | Reply

    Bütün Kürtleri PKK’lı sayan ırkçılara ne diyeceksiniz bu mantıkla? Kürt komşularınız PKK’nın cinayetleri için sizden özür dilemeli mi? O zaman Ermenilere hınç duyan Türk milliyetçilerine hiç kızmayın. Ermenistan ordusunun Azerbeycan’da işlediği cinayetler yüzünden Türkiye’deki Ermenilere eziyeti reva görenleri eleştirmeyin. Sizin gözünüzde birey ve bireysel sorumluluk yok, kan, ırk, soy sorumluluğu var. İsrail ordusunun yaptığı katliamları bütün Yahudilerin sırtına bindiren meselâ Türkiye’deki sinagogları bombalayan bir katile söyleyecek hiç bir sözünüz olamaz sizin.

    Kürtler bir gün gelir de devlet kuracak olurlarsa…PKK da o devletin silahlı birimi ya da ordusu olursa…Kürtler de bu insanlara resmiyet vermekten gocunmazlarsa, elbette Kürt devletinin PKK’nın sivillere karşı uyguladığı eylemlerin “farkında” olmasını beklemek Türkiye’li herkesin hakkıdır.

    Anlamayacaksınız nasılsa da, ben yine de biraz açıklamaya çalışayım…Osmanlı Devleti’nin resmi birimleri, Ermenileri, Suriye’deki çöllere yetersiz erzak, yol üzerindeki haydutlara karşı yetersiz koruma, ve bazı durumlarda da art niyetten doğan yaşam haklarına yetersiz saygı göstermek suretiyle ölümlerine göz göre-göre göndermişlerdir.

    Bugün bile insanların toplu halde telef olmaları apaçık ortada olan bu olaya bile-bile iştirak ettikleri için; Osmanlı Devleti, Osmanlı Devleti’nin görevlileri, Osmanlı borçlarını Lozan Antlaşması’yla üzerine almış, senelerce ödemiş, ve ne açıdan bakarsanız bakın Osmanlı’nın varisi sayılmış Türkiye Cumhuriyeti Devleti de 1915’te vuku bulan facianın sorumlularıdırlar.

    Bu kampanya ise devlete laf anlatamamanın, artık çaresizliğin bir emaresidir…Bu kampanya demektedir ki “madem devlet değiştirilemiyor, devleti oluşturan insanlar birey bazında tek-tek değiştirilsinler o zaman”. Bu metnin altına imza atanlar, ki aralarında ben de varım, 1915’te olanlara kayıtsız kalınmasına artık dayanamayan Türkiyeliler’dir. Kampanyaya iştirak eden şahsım, ve eminim pek çok diğer katılımcı da, hemfikirdir ki bu imzalar Türkiyeliler’e bir suç iliştirme gayesi güdülmesine vasıta teşkil etme ana amacında değildir. Tüm Türkiye halkı “hepimiz suçluyuz” dese mutlu olmayacağım şahsen, kendimi başarılı da addetmeyeceğim.

    Kampanya Türkiye’de yaşanan bu duyarsızlığa, “bu toprakların Ermenileri nerede” sorusuna, “Doğu Anadolu’da ordu gerisinde faaliyet gösteren Ermeni çetecileri etkisiz kılma faaliyeti dahilindeki bu zorunlu göçlerle Amasya’daki, Bartın’daki, Sivas’taki, İstanbul’daki Ermeni ahalinin ilişkisi neydi ki” sorusuna artık bir cevap, bir farkındalık isteme eylemidir, duruşudur.

    Şu anki Papa, gençliğinde Hitler’in ordusunda görev yapmış biri…Bu göreve getirilebilmesini, geçmişine rağmen Katolikler’in ruhani lideri olabilmesini, devletinin temsilcisi, Nazizmle zerre alakadar olmamış, bir başbakanın Yahudi soykırım anıtı önünde verdiği poza ve yaptığı açıklamaya borçlu. Gönül ister ki ABD’de, dünya çapındaki bir örgütte gelecekte Talat Paşa’yla, Doktor Nazım’la, Doktor Bahaettin’le akraba olan insanlar da yüksek mevkilere gelsinler, ve gelmelidirler de – kimse atalarının cezasını şahsen onlara kesmemeli.

    Ancak bu aşamaya gelinebilmesi için devletimizin temsilcilerinin Willi Brandt aşamasına ilerleyebilmesi, “benim Naziler’le alakam olmadı, bana ne ki” dememesi gereklidir.

    Türk Devleti 301. maddeyle, katillerle fotoğraf çektirecek kadar taraf tutmuş polisiyle-askeriyle, kendi soyuna laf atacak kadar aşağılık bir insana, aynı seviyeye inmek suretiyle soyunu ispat etme yarışına giren cumhurbaşkanıyla özlemi duyulan bu aşamadan ÇOK gerilerdedir maalesef.

    Biz imzası olanlar, devletimizden ömrümüz dahilinde böyle bir eylem beklemekten usandık…gelecek bizi duyarsızlıkla itham etmesin diye birey bazında bu hareketi tetiklemeyi, en azından bir yerde izimizin olmasını, torunlarımızın yüzüne bakabilmeyi arzu ettiğimizden, insanlık onurumuzdan ötürü bu yolu seçtik.

    Bizlerle mücadele edenler, bizlerin altında imzası olan metne atıfta bulunsunlar lütfen – zira şu vakte kadar ince kelime oyunlarının arkasından yaptıkları şahıslarla, şahsiyetlerle uğraşmaktır. Bu mentalite TC’de hüküm sürdükçe hiçbir tartışmanın sağlığından söz edilemez.

    Saygılar.

  22. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 27, 2008 | Reply

    Ulusalcı-milliyetçi kesimlerin bu özür kampanyasına duyacakları tepkileri önceden tahmin etmek zor değildi.Zaten kampanyayı başlatanlar da gelecek olan tepkilerin farkındaydı ve böyle bir infialle sonuçlanacağını bile bile bu riski almışlardı.Nitekim ulusalcı-milliyetçi kesimlerden de sürpriz bir gelişme olmadı ve her zamanki bildik koroya devam ediyorlar.

    Ne var ki tepkiler bu kesimle sınırlı kalmadı…Muhafazakarını,liberalini,islamcısını,solcusunu da ikiye böldü bu tartışma.Ve işte benim anlamakta zorlandığım kısmı da burda başlıyor.Yani görüşü ne olursa olsun demokrasiye,insan haklarına,bireysel özgürlüklere inanmış demokrat kesimlerin birden bire katı ulusalcıların kaygılarına kapılmış olmalarını,meseleyi onların bakış açılarıyla irdelemelerini açıkçası anlamakta güçlük çekiyorum.

    Bu anlamda,Mehmet Bey’in gerek konuya ilişkin kaleme aldığı iki yazısı,gerekse yazılarına gelen eleştirilere verdiği yanıtlar bana göre odukça şaşırtıcıdır.Evet,hakkını teslim etmek gerekirse Mehmet Bey,çözüme dair daha etkili yol ve yöntemler talep etmektedir.Ancak bunu yaparken imzacıları hakketmedikleri bir uslüpla eleştirmektedir.İlk yazısında imzacıları sansasyon yaratmaktan medet bekleyen birileri olarak gösterirken bu yazısında eleştiri dozunu arttırarak acımasızca yüklenmeye devam etmektedir.Ne “katolik”i,ne “vaftiz”i,ne “baba-oğul-kutsal ruh”u?Bu sembolik jestin Mehmet Beyi neden böylesi düşüncelere sevkettiğini gerçekten anlamış değilim.Sonuçta bu,imza atanın vicdani sorumluluğu ve elbette bireysel tercihi.Ha sonuç getirir mi getirmez mi bu ayrı bir tartışma konusu.Ve elbette beklenen sonucu getiremeyecek olması da bu kadar suçlama ve eleştiriyi gerektirmiyor.

  23. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 27, 2008 | Reply

    Ebedi Zibidi rumuzlu sayın katılımcıya,

    Yorumunuzun konuya büyük ölçüde açıklık getirdiği kanaatindeyim.

    Metnin altına imza atanlar her şeyden önce erdemli bir davranış göstermişlerdir ve bu tamamen bireysel bir tercihtir.Önce bunu anlamak ve buna saygı göstermek lazım.

    İkincisi,böyle bir karar asla etnik bir aidiyet kurgusu üzerine kurulmamalı…vicdanî boyutu gözardı edilmemeli.Unulmamalı ki bu tür trajedilerin yaşanmamasını talep etmenin,devletle,Türklükle falan ilişkilendirmemek gerekir;zarar görenlerin de,suçlananların da bir aidiyet üzerinden tartışmaya indirgenmemeli.Önemli olan benzer trajidelerin yaşanmaması adına insanî,vicdanî duruşun gösterilmesi.Suçlular müslüman,Türk,Kürt,alevi veya Alman olabilir…Zarar görenler de aynı şekilde farklı etnik köken veya inançlara sahip olabilir.

    Dolayısıyla her şeyden önce şu taraf psikolojisinden kurtulmak gerekir.Bizatihi insan onurunu çiğneyen,insanlarda onulmaz tahribatlar açan olaylar sorgulanabilmeli.

    Mesela geçtiğimiz sene(belki bir önceki sene)Rıza Zelyut’un”Ermeniler’i Kürtler Kesti”diye bir çalışması gündeme geldi.Kürtler kendilerini yerden yere vurdu.Tıpkı benzer bir infial Kürtler cephesinden geldi.Evet Zelyut,pek tabii ki bu savı ortaya atarken tarihi gerçekleri ortaya atma amacıyla yapmamıştı;tek amacı bu olaydan başka bir milleti ya da etnik topluluğu suçlu göstermekti.Fakat gerçek payı da yok değildi.Dönemin karanlık devlet yapısı diğer müslüman unsurlar gibi Kürtleri de Ermeni’lere karşı kışkırtmıştı ve elbette Kürtler de diğerleri gibi buna alet edilmişlerdi.Fakat ne hikmetse Kürt cephesinden bu iddialara gerçekçi bir karşı koyuş yerine”hayır ben yapmadım o yaptı”dan öteye gidemeyen bir basit savunmanın ötesine geçilemedi.

    Şimdi de devleti pürü pak gören,Türklerin asla suç işlemeyeceği mealinden itiraz geliyor.Yaklaşım ve refleks tıpatıp aynı.

    Ha bu kargaşada zarar gören müslümanlar(türkler,kürtler vd.)olmadı mı?Onlar da elbette türlü ızdıraplar yaşadılar…Katledilenler,yakınlarını kaybedenler,zorunlu olarak topraklarını terkederek göç edenler oldu elbette.Tıpkı şimdi varolan kirli savaşta mağdur olanların sadece Kürler olmadığı gibi…

    İşte biz meselenin bu boyutunda tıkanıp kalıyoruz…bir türlü atlatamadığımız psikolojilere takılıyoruz…Olayı sadece sen-ben kavgasına,basit komlekslere indirgeyerek asıl gerçekleri ıskalıyoruz.Ve tam da bu nedenle geçmişte yaşanmış bu insanlık trajedilerinin tekrar etmesine bilerek ya da bilmeyerek hizmet ediyoruz.

    Sonuç olarak belki bu özür kampanyası geçmişte yaşanmış acı olayları tamamamen ortadan kaldırmayacak,acıları söndürmeyecek,ancak yine de önemli ve erdemli bir adımdır.O nedenle birbirimizi karşılıklı suçlamak ve “sen başlattın,ben başlattım”türünden basit savunmalara yönelmek yerine,hepimiz elbirliğiyle bu acı olayların tekrarlanmaması için mücadele edelim.Çabamız bu yönde olsun.İnsanlığın ortak ve vazgeçilmez değerlerini hayata uyarlama adına tüm komplekserimizden kurtulmanın,gerçeklerimizle cesurca yüzleşmenin zamanı gelmiştir.Ve bu imza kampanyası,kim ne derse desin bu anlmada önemli bir insanlık adımıdır.

  24. Yazan:Ali Duman Tarih: Ara 31, 2008 | Reply

    Pek tabiki özür dilemek zordur bu topraklarda
    zira, Ülkem insanın;

    1. ÖZÜR KÜLTÜRÜ diye bir kültürü yoktur,

    2. 80 yıllık RESMİ İDEOLOJİ ile uyuşturulmuş beyinler, değil özür dilemek, üstüne bir de ÖZÜR BEKLERLER.

    Bir özür kültürü geliştirebilmek için herkesin buna bir katkı sunmasının faydalı olacağı kanaatindeyim, bu nedenle bir teklifim var, siz de özür dileyin, kimden mi? söyleyeyim; madem ki bu denli haklısınız davanızda, o halde davanız aynı zamanda İ.T.C. davasıdır. Öyle ise “özürcü bre gafillere”, bilmukabil kampanya düzenleyebilir, ENVER PAŞA, TALAT PAŞA, CEMAL PAŞA’lardan ÖZÜR DİLEYEBİLİRSİNİZ, vallahi billahi elinizi tutmayız, elinizi korkak alıştırmayın, hep ELEŞTİREN, hep AKSİYON GÖSTEREN taraf olmayın, sizin de 21.yüzyıla dair nacizane bir fikri katkınız olsun, hem içinizdeki IŞIĞI YANSITMANIZIN kime ne zararı olacak ki, biz alışkınız zaten 80 yıldır Türkün Türke yaptığı propagandaya. (üstelik tam da zamanıdır böyle bir kampanyanın, yalan dolanın atmanın tutmanın serbest olduğu İNTERNET GONGOLARININ bilgi mail trafiği yağmur gibi yağmaya başlamışken)

  25. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 2, 2009 | Reply

    Banal IRKÇILIK, banal MİLLİYETÇİLİK ne kadar benziyorlar birbirine, dünyanın her yerinde birbirilerinin aynısı, bir özür KÜLTÜRÜ bile geliştirememiş, ilkel bir tavır, nasıl ki “hepimiz ermeniyiz” demekle ermeni olunmuyorsa, özür dilemek için de cinayet işlemiş olmak gerekmiyor. Solingen’de yanan türkler için “hepimiz türküz” diye bağıran almanları severiz, aynı şeyi yapan türkleri sevmeyiz, işte budur banal IRKÇILIK, banal MİLLİYETÇİLİK, gabarak gubarak hep aynı nakarat, neymiş efendim suç işlememişiz, neymiş efendim onlarda bizi vurmuşlarmış, hep aynı nakarat, banal milliyetçilik 80 yıldır 40 kelimenin dışına çıkamadı, modernizmin çürümüş, geçerliliği ve güne dair bir karşılığı olmayan fikirlerle artık buraya kadar, deniz bitti farkında mısınız? soğuk savaş bitti farkında mısınız? sibirya’nın karları eridi farkında mısınız? ama her nedense Ağrı dağının karları bir türlü erimiyor, bu ayak diremeler boşunadır, mutlaka Ağrı dağının da karları eriyecektir, buna karşı duranlar yenilmeye mahkumdurlar, kimse onları yenmiyor, dünyayı bir asır geriden takip etmekte oldukları için zaten yeniktirler, sadece galip gibi görünmekte ve böyle görünmeye, kuyruğu dik tutmaya devam etmektedir. (Bu uğurda gerektiğinde darbeler yapıldı, muhtıralar verildi malum yaşadık ve yaşıyoruz) Resmi inkar bu ülkeye ne kazandırıyor, bu yalanlara, yalanı söyleyenlerden başka inanan var mı? kazanım olmadığı gibi çok büyük bir kayıp vardır. Bu yalanın sahipleri Dünyaya, hiç bir mesneti olmadan yapılan inkar çeşidi için “Türk tipi inkar” kavramını kazandırmışlar, kötü sicilimize bir de inkarcılık eklendi sayelerinde. Bu olumsuzluk ise inkarı red edenler değil, inkarcılar tarafından kazandırılmış oldu. Bir de en önemlisi Osmanlıyı şeriatçı, hilafatçı, gerici gibi nedenlerle yerden yere vuranlar, iş kusura gelince de sonsuz derecede sahiplenmelerini anlamak mümkün değil, Osmanlıyı savunanlara Neo Osmanlı diyerek eleştirenler her nedense bu konuda Osmanlıya toz kondurmuyorlar, bu ne lahana bu ne perhiz, yok yok bu olsa olsa PARANOYAK bir düşünce olabilir, ya da faşizm öncesi akıl tutulması, hatta siyasi bunama olabilir. Başta Almanya olmak üzere Faşizmi yaşayan ülkeler incelendiğinde, faşizm öncesi benzer durumları tespit edebilirler. Bir tek Führer eksik, yoksa bu ülke Führerini bekleyen bir ülke haline mi geliyor.

  26. Yazan:Dartanyan Tarih: Oca 2, 2009 | Reply

    Mumtaz’er Turkone

    “Özür” bildirisini yanlış buldum. Usul ve esasa dair yanlışlıklardan önce, bildirinin kısa içeriği ile maksadı arasında da uçurum var. Yol açtığı akla zarar tartışmalar ve anlamsız kutuplaşmalar başka bir şeyin değil doğrudan bu hataların ürünü.

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=773353

  27. Yazan:Ercan Erdoğan Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Hakim yerine oturdu. Salondakiler ayakta. Duruşma başladı
    Sanık kim
    mi?. Tabi ki Türk… Suçları ne mi? Saymakla bitmez…
    Hakim dedi ki:
    …Hey
    … Türk ayağa kalk.
    Türk cevap verdi:
    Türk zaten ayakta
    Hakim
    sinirlendi:
    Suçlusun..
    Türk haykırdı:
    Neymiş suçum?
    Hakim
    sırıtarak!:
    Türk olman yeterli suç zaten..
    Türk dayanamadı
    Evet
    suçluyum. 1.Dünya savaşı yıllarında Ermeni çetelerce öldürüldüm ama
    yine de suçlu benim. Bu da bir şey mi? Almanya’da diri diri yakıldım ama
    suçlu benim. Kıbrıs’ta küvette öldürülen yine benim ama suçlu da benim.
    Hakim
    şaşkın:

    Demek itiraf ediyorsun?

    Türk dedi ki:
    Evet
    itiraf ediyorum. -30 derecede vatanımı savundum. Suçluyum. Gece yarısı
    arabamı yaktılar, suçluyum. Kaçak elektrik kullanan şerefsizlerin
    faturalarını da ben ödedim, ama yine ben suçluyum. Çanakkale’yi geçilmez
    yapan benim, ama onda da suçluyum.

    Hakim:
    Bak sen. Neler de
    bilirmiş?.
    Türk:
    O da bir şey mi. Yunanı İzmir’de denize döken var
    ya. Vallahi o da benim. Bilir misiniz 1453 ü? İşte o tarihte gemileri
    karadan yürütüp İstanbul’u alan var ya? İşte o benim hakim bey. Almakla
    da kalmadım. Konstantini İstanbul yapan da benim.
    Hakim:
    Küstah
    herif……. Sus..

    Türk:
    Türk susmaz hakim bey. Hele bir
    eylemim var ki…

    Hakim:
    Neymiş?
    Türk:
    1071 deki
    eylemimi dünya unutmadı. Hani Romen Diyojen i yenip Anadoluyu Türk yurdu
    yapmıştım.

    Hakim:
    Demek sen yaptın
    Türk:

    Bu da
    birşey mi… Hani Kudüs’ü Haçlılardan alan biri var ya. Selehaddin
    Eyyubi. İşte o aslında benim.
    Hakim:

    Say bakalım. Daha neler
    diyecesin?

    Türk:

    Hani Asala diye bir örgüt var ya?. İşte
    onun kökünü kazıyan da benim. Ama onda da suçluyum. Bir de unutmadan
    söyleyeyim. İngilizler’e karşı Mekke ve Medine’yi müdafa eden. Aç ve
    susuz ama teslim olmayan.. İşte o da benim… Bulgaristan’dan sürülen,
    Yunanistan’da öldürülen.. Bosna’da diri diri yakılan.. İşte onlar da
    benim. Ve ben olduğum için suçluyum. Ben Türküm.. Kocatepe’de,
    Dumlupınar’da, İnönü’de size karşı savaşan. Sizi bu topraklardan kovan
    benim.

    Hakim:

    Yaz kızım yaz, kaçırma..

    Türk:

    Başka
    suçlarım da var. 80 senedir kör gibi uyuyan, kulaklarını tıkayan,
    oduna, kömüre tavlanıp satın alınan, milli ve dini kimliğini unutup size
    benzeyen benim. Selamün Aleyküm yerine !hello!, hoşça kalın yerine !
    Bayyyy! diyen o da benim. Onlarca şarkı ezberleyip buna rağmen 1 ayet 1
    hadis ezberleyemeyen de benim. Çılgınlar gibi dans edip sarhoş olan ama 2
    rekat namazı kılmayı beceremeyen de benim..

    Suçluyum…..

    BEN;
    Amerikan
    değilim!
    Irak’ta sivilleri kurşuna dizmedim, pazarları bombalayan
    ben değilim,
    İngiliz değilim!
    Masum insanları kesmedim,
    Rus
    değilim!
    Çeçenleri kılıçtan geçirmedim,
    İtalyan değilim!
    Fırsattan
    istifade kan dökmeden toprak talep edeyim,

    BEN,
    12 dakikada
    savaş bitiren Türküm!,
    denizleri göl haline getiren Türküm!,
    40
    kişi ile çin sarayını basan Türküm!,
    karada gemi götüren Türküm!,
    dünyayı
    bir çağdan diğer çağa atlatan Türküm!,
    yıllardır karada ve denizde
    hilal taktiğini uygulayan Türküm!,

  28. Yazan:durhat Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Hakim:
    Bak sen. Neler de
    bilirmiş?.

    breh breh breh!!!neler de bilirmiş?ama gerçekten de sezarın hakkını sezara vermek lazım.ırkçılıkta bu kadar usta olunabilir hani.bu bilgiyle(!)donanmış insanlar Allahtan az.yoksa seyreyleyin güzel ülkemin halini.

  29. Yazan:durhat Tarih: May 31, 2010 | Reply

    BEN,
    12 dakikada
    savaş bitiren Türküm!,
    denizleri göl haline getiren Türküm!,
    40
    kişi ile çin sarayını basan Türküm!,
    karada gemi götüren Türküm!,
    dünyayı
    bir çağdan diğer çağa atlatan Türküm!,
    yıllardır karada ve denizde
    hilal taktiğini uygulayan Türküm!,

    Onlarca şarkı ezberleyip buna rağmen 1 ayet 1
    hadis ezberleyemeyen de benim. Çılgınlar gibi dans edip sarhoş olan ama 2
    rekat namazı kılmayı beceremeyen de benim..

    ayat,hadis,iki rekat namaz?

    hangisinde yukarıdaki kibir ve böbürlenmeye yer var acaba?yoksa hadisler,ayetler böyle mi der?

    ve…SEN,

    seni tanıyorum kardeşim.aynı sözleri çok duydum senden.ırkçılığını dinle örtmeye çalışan felsefen bana hiç yabancı gelmedi.türklüğe de müslümanlığa da haksızlık etme bence.ikisini de banal milliyetçiliğne alet ederek yerlerde süründürüyorsun ama bulaştığın şöven hislerin nedeniyle farkında değilsin bunun.ama unutma sen farkında olmasan da çelişkilerin sırıtıyor.

    ha,SEN KİM MİSİN?
    hani namı değer üç sayılı rumuzlu biri vardı ya,sen O’sun.imlan,yazı tarzın,ezberlerin,roteriğin…araya karbon konmuş gibi tıpatıp aynı.ve bu benzerlik asla tesadüf olamaz.

  30. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 20, 2010 | Reply

    Eger, Turkler, iddia edildigi gibi bu ulkenin efendisi olsaydi, milyonlarca Turk, yeri geldiginde en iptidai kosullarda, Almanya’lara, Avrupa’lara, Amerika’lara gocmezdi. Benim ozur dileyecek birseyim yok. Ozur dilemesi gerekenler dilesin. O ozur dileyeceklerin ilk ozur dilemesi gereken millet ise yine Turklerdir. Bundan da en ufak bir supheniz olmasin.

    Bir de Mehmet Bey’in bahsettigi gibi, “Bir Turk olarak ozur diliyorum” sozu milliyetciligi korukleyecek bir sozdur. Kabile kulturunden kalma ilkel bir aliskanliktir. “Aman bize saldirmayin, ozur diliyoruz, buyrun kan parasi, biz ettik siz etmeyin”ciliktir. Bir baska Turk’e de, “ben de Turk’um, benim de dedemin dedesi Ermeniler tarafindan olduruldu, ozur dilemiyorum, hakliydi o zaman Ermenileri katledenler, onlar ozur dilesin” deme hakkini ve cesaretini verecektir.

    Burada, sanik sandalyesine milletleri degil; anlayislari, zihniyetleri koymaliyiz. Yoksa, ister istemez, kendisine saldiri oldugunu dusunen Turkler savunmaya gececektir. Psikolojik bir harbin icinde olduguna inanarak, karsi tarafa saldiriyi bir mesru mudafaa olarak, “o bana saldirmadan ben ona saldirayim” olarak gorecektir. Hic kimse de cikip, Hitler’in yaptigi soykirimlarin boyutu ve acimasizligiyla Turklerin yaptiklari bazi katliamlari kiyaslamaya kalkmasin, zira devede kulak kalir. 6 milyon insani dininden dolayi, hicbir direnis gostermemelerine ragmen oldurmus bir zattan bahsediyorum. Almanlar ozur diledi diye ben de ozur dilemeliyim denklemi de yanlis bir denklemdir. Cunku denklemin iki tarafi denklikten cok cok uzaktir.

    Alttaki bazi yorumlara baktigimda inanilmaz sehvetli bir Turk dusmanligi kokusu da burnuma gelmiyor degil. “Turk” diyen herkesi irkci ilan etmeye calismak bir dava haline gelmis. Bir Amerikali’ya Amerikan, Ingiltere’liye Ingiliz, Ispanya’liya Ispanyol, Fransa’liya Fransiz… diyorsam, Turkiye’li oldugum icin de Turk’um diyorum. Ama nasil ki bir Barcelona’li “ben Katalanim” dediginde, Irlandali “I’m Irish”, Almanya’daki bir Turk “ben Turk’um” dediginde garipsenmiyorsa, Turkiye’de de bir Kurt “Kurdum” dediginde de garipsenmemeli… Bu da isin baska bir boyutu.

  31. Yazan:ali duman Tarih: Tem 20, 2010 | Reply

    yapılan hatalar için özür dilemek insani bir gereklilik hatta daha ötesi bir erdemliliktir, ancak ne var ki bu ülkenin ezberci ırkçı faşizan eğitim sistemi özür müessesini bir alçak kompleksi haline getirmiş durumda, bu ülkenin dilemesi gereken o kadar çok özür var ki hangisini sayalım, hangisinden başlayalım, ancak ne var ki alçaklık kompleksi ve erdemsizlik, insaniliğe, vicdana, erdemliliğe tercih ediliyor.

    işte o özürlerden aklıma gelen bazıları;

    12 eylül faşist darbesi için,
    12 mart faşist darbesi için,
    27 mayıs faşist darbesi için,
    kanlı pazar için
    kanlı 1 mayıs için
    6-7 eylül kışkırtmaları için,
    komünistlere yapılan sayısız tevfikatlar ve sürgünler için (mesala nazım hikmet için),
    katledilen aydınlar için (mesala sabahattin ali için),
    “öndeki ilk sıra idam, ikinci sıra müebbet, üçüncü sıradakiler sürgün, sonrakiler beraat” şeklinde hukuksuz kararlar alan istiklal mahkemeleri için, (idam edilen sayısız dini bütün yurttaşlar için),
    idam ile yargılanan vatan kahramanı kazım karabekir için,
    asılan deniz gezmişler için, menderesler için,
    karadenizde boğdurulan mustafa suphi ve 14 yoldaşı için.

    bu devletin özür borcu vardır, ancak ne var ki özür kelimesi, ihanet kelimesinden daha ağır bir kavramdır, bu öğreti ve bu meşrebin kitabında özür kabiliyeti yazmamaktadır.

    ermeni kıyımına gelirsek, zaten osmanlı ermeni kıyımının elebaşlarını idama mahkum etti, soluğu yurtdışında alan bu hükümlüler (enver, talat, cemal troykası) cezalarını katledilerek buldu, osmanlı bununla da kalmadı harbiyeye katledilen ermenilerin anısına anıt yaptırmıştır, bu anıt bile osmanlının bir özür kültürü içinde olduğunu göstermektedir, osmanlıdan daha ileri olduğunu iddia eden cumhuriyetin, osmanlıdan daha geride kalmış olduğunu söyleyebiliriz.
    “hepimiz ermeniyiz” halkların kardeşliği adına üretilmiş en güzel ve en anlamlı bir cevaptır, solingende nazilerin yaktığı türkler için “hepimiz türküz” sloganını atan ve bu sloganı üreterek, dünya siyasi literatuvarına armağan eden duyarlı ve vicdanlı almanlara teşekkür etmek gerekir.

  32. Yazan:sevim Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Kaleminize sağlık Ali bey,ifade etmekte zorlandığım düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.Yani erdemlilik karşısında duyulan bu kompleks neyin nesidir anlamış değilim.Özür dileyen dilemiş,bu neden bazılarını bu kadar telaşlandırıyor.Mehmet beyin görüşlerini az çok bildiğim için yazıyı anlıyorum da fakat kutsalına saldırılmış gibi nöbet geçiren tipleri anlamak gerçekten zor.Sanki dünya başlarına yıkılmış!Kardesim kimsenin sizden özür müzür beklediği falan yok.Paniğe hiç gerek yok.

  33. Yazan:UYARI Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    irkçi propaganda sebebiyle bugün aksam üzerinden beri bazi yorumlari engellemek zorunda kaldik.

    Irkçilik bir hastaliktir. Tedavi edilmelidir.
    Derin Düsünce Sitesi bu hastalari tedavi etmek için gereken yetenege, arzuya ve vakte sahip DEGiLDiR.

    Kürt olmayi, Ermeni olmayi suç zanneden, Türkleri diger halklardan üstün zanneden bu akil hastalari durumlari NORMALLESENE KADAR yorum yazarak zaman kaybetmesinler. Biz bu tür ÜSTÜN TÜRK IRKI SAPLANTILI yorumlari silmeye devam edecegiz.

    Yorumu engellenenler arasindaysaniz lütfen bu yaziyi ve yazi içinde verdigimiz linkleri okuyunuz.

    http://www.derindusunce.org/2008/09/08/irkciya-kizilmaz-acinir/

  34. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Turklerin her turlu zaafi, kotu yani, fasizmi, irkciligi burada yerden yere vurulurken hava hostu. Ancak, bazi Kurtler aleyhinde iki kelam gormeye tahammulu yokmus demek ki buradakilerin. Linki verilen yaziyi daha once okudum. Siz, her karsi oldugunuz gorusu savunan kisiye “irkci” diyorsunuz galiba. Yayinlamayin yorumlarimi, saglik olsun.

    Kürt olmayi, Ermeni olmayi suç zanneden, Türkleri diger halklardan üstün zanneden bu akil hastalari durumlari NORMALLESENE KADAR yorum yazarak zaman kaybetmesinler. Biz bu tür ÜSTÜN TÜRK IRKI SAPLANTILI yorumlari silmeye devam edecegiz.

    Umarim bu yazdiklarinizla beni kastetmiyorsunuzdur. Yoksa, yazdiklarimi gozlerinizle okumadiginizi dusunecegim.

  35. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25116511/

    Evet, sizden Vahit Erdem hakkinda da “bomba” gibi bir yazi bekliyorum. Cemil Cicek’in yanina Vahit Erdem’i de alin. “Kurt” irkciligina eyvallah deyip, “Turk” kelimesini duydugu anda lafin gerisinin ne olduguna bakmadan “irkci” diye yaftalayacak, kemalistlerle ayni kefeye koyacaksaniz, bir gun bakacaksiniz ki, butun Turkler “irkci” olmus. Ondan sonra, ayiklarsiniz pirincin tasini. Bu isler yurtdisindan gozuktugu gibi degil burada. Tehditle, santajla, zorbalikla bircok sektor ele gecirildi. Sadece calisarak olsa, ona da amenna. Ama, insanin elinden zorbalikla ekmeginin alinmasi kanina dokunuyor. “Biz Kurduz, yapariz” diyorsa bunu yapan adam, benden nasil bir tavir almami bekliyorsunuz? Zamaninda kanimizi emen kemalist haydutlarin Kurtlere yaptiklari zulumlerin ceremesini ben niye cekiyormusum?

    Buyrun efendim, isyan ediyorum bu eskiyalik duzenine… Bunun adi “irkcilik”sa, irkciyim ben de…

  36. Yazan:MY Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    “Bu isler yurtdisindan gozuktugu gibi degil burada. Tehditle, santajla, zorbalikla bircok sektor ele gecirildi.” (TK)

    1) “Bu isler yurtdisindan gozuktugu gibi degil” seklindeki itirazlari senelerdir duyuyorum. Yurtdisinda yasamak ile Türkiye’yi bil(ME)mek arasinda bir korelasyon yok. iki yönde de ters örnekler milyonla sayilir. Bu kadar yüzeysel itirazlarla devam etmezseniz memnun olacagim.

    2) Derdinizin ismini dogru koyun isterseniz? “Tehditle, santajla, zorbalikla bircok sektor ele gecirildi” derken yakindiginiz sey kürtler ya da Kürtlük degil ADALETSiZLiK yani ZULÜM.

    Türkiye’nin ihtiyaç duydugu sey de Türklük bilinci veya vatan sevgisi degil. ADALET.

    Yarin Fenerbahçe taraftarlari mafyalasip bazi sektörleri ele geçirse ne yapacagiz? FB’lileri suçlu mu ilân edecegiz? O takimi tutmasa bile sari-lacivert giymis insanlari hapse mi atacagiz? iskance mi yapacagiz?

    Devletimiz adaleti tesis edemedigi için Kürtlük ile Suç/terör arasinda bir bag kurmus. Taa Dersim’den beri böyle bu. Zayif devletler zulüme kapi açar.

    Fikirlerinizi merak ettigim 4 soru:
    1) neden Türkiye mafyalasmaya bu kadar müsaittir? Sektörlere ve bölgelere göre hemen her yerde bir Kürt mafyasi, karadeniz mafyasi, çerkes mafyasi, kemalist mafyasi … vardir?

    2) Neden izmir’de, Mersin’de “Kürt mafyasi herseyi ele geçirdi” diye konusanlar Kürtçe yasaklaninca susmustur? Diyarbakir 5 nolu askerî cezaevinde Kürtlere iskence yapilinca susmustur? Neden sözümona Müslümanlar “ben oglumu iskence yapsin, köy yaksin diye yollamadim” diyecek cesareti göstermemistir?

    3) Neden tarifi bile yapilamayan bir laiklik adina Islam düsmanligi yapan bir Genel Kurmay vardir? Neden Müslümanlar akin akin askere gitmeye devam etmektedir? Neden Kur’an’a, Basörtüsüne, Namaz’a açikça düsmanlik eden, bizim degerlerimizle alay eden bir orduyu boykot edemiyoruz?

    4) Sehitlik gibi yüce bir makami (ki ALLAH verir) Genel Kurmay’in kafasina göre dagitmasina(!) seyirci kaliyoruz?

  37. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Özür dilemek erdemliliktir savını kolaycılık olarak görüyorum. Özür dilemenin yeri ve zamanı vardır, altında yatan bir anlam vardır. Her özür erdemli değildir.

    Özür dilemenin yeri ve zamanı nedir? Benim fikrime göre bir kabahat varsa, bir davranışınız başka birine maddi ya da manevi bir zarar vermişse, özür dilersiniz. Mesela eğer park yerinde komşunuzun arabasını çizdiyseniz özür dilersiniz, ama komşunuzun arabası çizilmişse “Üzgünüm” dersiniz. Bu basit anlam farkını görmezden gelirseniz herşey karışır, kendinizi uğradıkları soykırımdan dolayı Boşnaklar’dan özür dilerken bulursunuz. Ama o soykırımı siz yapmadınız, ancak üzgün olabilirsiniz… Ya da öyle bir gücünüz olduğunu düşünüyorsanız olacakları zamanında öngöremediğiniz için özür dilersiniz.

    Özür dilemenin anlamı nedir? Özür dilerken
    1) ya verdiğiniz zarara rağmen karşılıksız affedilmeyi beklersiniz (ki bu zarar verdiğiniz kişiye de “erdemlilik” dayatmak olur, ikiyüzlülüktür, kendi vicdanını rahatlatmaya yöneliktir)

    2) ya da verdiğiniz zarar neyse telafi etmek için elinizden geleni yapacağınıza dair bir taahhüt vermiş olursunuz, çünkü suçunuzu kabullenmişsinizdir. Bence samimi özür budur.

    3) Bir üçüncü seçenek ise sadece ortamdan sıvışmak için vakit kazanmaya çalışıyor olmaktır. Kendinizde kabahat görmüyorsanız, sadece kayba uğramamak için “Özür dilerim” deyip işin içinden çıkmaya çalışabilirsiniz. Birinci maddeden farkı bir nüanstır, kendinizde kabahat görmezsiniz.

    Herhangi bir şey için özür dileyenler bence şunların cevabını verebiliyorsa samimidir:

    1) Suçları nedir, özür dilenen kabahate ne şekilde iştirak etmişlerdir?

    2) Verdikleri zararı nasıl tazmin edeceklerdir?

    3) Bir daha aynı kabahati işlememek için ne yapacaklardır?

    “Hepimiz ermeniyiz” sloganı, Hrant Dink’in öldürülmesini kınadığımızı ve bu suçu işleyenleri kendimizden görmediğimizi, bu anlamda Ermeniler’le birlik olduğumuzu anlatan muhteşem bir slogandır. Bir de özür metnine bakıyorum:

    1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.

    “Duygularını ve acılarını paylaşıyor…” kısmına kadar hiçbir itirazım yok. Onlardan özür dilerken ise ne için özür dilediğimi anlayamıyorum:

    – Yaşadıkları Büyük Felaket için mi özür diliyorum?

    – İnkar politikası için mi özür diliyorum?

    Bunların ikisinin de parçası değilsem neden özür diliyorum? “Acınızı paylaşıyorum, üzgünüm ve bir daha tekrarlanmaması için çaba harcayacağım” demekle özür dilemek arasında bence çok büyük fark var.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  38. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Mehmet Bey,

    Neden izmir’de, Mersin’de “Kürt mafyasi herseyi ele geçirdi” diye konusanlar Kürtçe yasaklaninca susmustur? Diyarbakir 5 nolu askerî cezaevinde Kürtlere iskence yapilinca susmustur?

    demişsiniz. Kronolojik olarak bunun tam tersi gerçekleşmedi mi? Yani önce Kürtler Diyarbakır ceza evinde işkence gördü, Kürtçe yasaklandı, sonra terör dolayısıyla köyler boşaltıldı ve batıya doğru olan göç hareketi iyice hız kazandı, en son da mafyalaşma çıktı diye biliyorum.

    Yani o zaman susanlar şimdi konuşuyor. Çünkü o zaman, susanların dünyasında Kürt diye bir realite yoktu. Gecekondu mahallelerinde yaşayan, ucuz işçilik yapan, hayata tutunmaya çalışan insanlardı sadece Kürtler. İnternet yoktu, televizyon ve radyo tek kanaldı. Kaç kişi biliyordu Diyarbakır’da ne olduğunu? Ne zaman açıkça konuşulabilir oldu?

    Bu insanları o zaman susmakla suçlayabilir miyiz gerçekten?

    Bugünün değerleriyle ve bugün bildiklerimizle geçmişi sorgulamak yanlış sonuçlara götürür bence.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  39. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    @ MY,

    Madde madde cevaplayim:

    1) Sizin nerede yasadiginizi dahi bilmiyorum. Ancak, ben de Avrupa’da yasadigim surede butun dertlerden, tasalardan uzak, hayatim stressizken, bazi arkadaslarimin gonderdikleri spam maillere, sosyal paylasim sitelerinde paylastiklari kin ve nefret dolu videolara, haberlere vs. bir anlam veremiyordum. Ve Turkiye’nin koskocaman bir timarhaneye donusturuldugunu dusunuyordum. Ancak, ne var ki, Turkiye’ye dondum ve bazen hakikaten insanin akil sagligini korumasi zor gibi gorunuyor burada. Belcika’da birisi genelkurmay baskanlarinin, HSYK baskanlarinin kim oldugunu dahi bilmezken, burada taksici dahil herkesin agzinda bu isimler… Her kafadan bir ses cikiyor. Her ipini koparan parti kurmus. Surekli polemik, kavga… Ben de en yakin zamanda tekrar yurtdisina kacisin yollarini ariyorum. O zaman, sizinle daha tatli sohbetler edebilecegimizi dusunuyorum. Hatta, eger yurtdisindaysaniz lutfen bana is ayarlayin, kacayim. Size bir omur minnettar olurum. Turkiye’de kalip, bir Turk olarak bu milletin “efendisi” olmaktansa, Avrupa’da “kole” olmayi yegliyorum.

    2) Evet, derdim zorbalik, guclunun gucsuzu ezmesi. Bunu, ulkuculer de yapiyor, Kurtler de. “FB’liyim” diyerek bunun yapilabilmesi de mumkun ancak, “arkasi en kuvvetli” mafyalar gucunu bir irka dayandiranlar bu ulkede. Meshur “Kurt Ahmet” buna bir ornek. Bir gercek var ki, son 10 yilda iyiye bir gidis var. Bircok ulkucu mafya da, Kurt mafya da zayifladi. Bu konuda, hukumetimizin, polis teskilatimizin buyuk basarilari var. Ancak, o yillara ozlem duyanlar (Devlet Bahceli, Murat Karayilan) var hala… O eskiyalik duzenini canli tutmak icin yilmadan calisanlar da hala var. Yani, teror ve fasizm tam bitmis degil.

    Neden izmir’de, Mersin’de “Kürt mafyasi herseyi ele geçirdi” diye konusanlar Kürtçe yasaklaninca susmustur? Diyarbakir 5 nolu askerî cezaevinde Kürtlere iskence yapilinca susmustur? Neden sözümona Müslümanlar “ben oglumu iskence yapsin, köy yaksin diye yollamadim” diyecek cesareti göstermemistir?

    Bugun, “ben oglumu olsun diye yollamadim” diyecek cesareti gosteremiyorsa, 10 yillarca Yozgat vb. bircok sehre sehir yasaklari konarken susmak zorunda kalmissa, Diyarbakir hapishanesi olayinda da susmak zorunda kalmistir. Ve hatta, duymamistir bile. Cunku, duyurulmamistir. Diyarbakir olaylarini daha yeni yeni duymaya basladik. Kurtcenin yasaklanmasini da kimse alkislamamistir. Ancak, bu millet oyle badireler atlatti ki, artik gucluye baskaldirmayip, hayatta kalma gudusu, “bana dokunmayan yilan bin yil yasasin” zihniyetini beslemistir.

    3)

    Neden tarifi bile yapilamayan bir laiklik adina Islam düsmanligi yapan bir Genel Kurmay vardir? Neden Müslümanlar akin akin askere gitmeye devam etmektedir? Neden Kur’an’a, Basörtüsüne, Namaz’a açikça düsmanlik eden, bizim degerlerimizle alay eden bir orduyu boykot edemiyoruz?

    Su an, su satirlardan dahi bu konuyla ilgili samimi goruslerimi yazmaya cesaret edemiyorum. Olur da birgun darbe olur da, burada yorum yazanlar tespit edilir, baslarina birsey gelir diye bu konuyla ilgili goruslerimi acikca belirtemiyorum. Ancak, bu konuyla ilgili sizin goruslerinizi gayet iyi tahmin edebiliyorum. Ve sizinle ayni goruste oldugumu soylemekle yetiniyorum.

    4)

    Sehitlik gibi yüce bir makami (ki ALLAH verir) Genel Kurmay’in kafasina göre dagitmasina(!) seyirci kaliyoruz?

    Yine size katilmakla yetiniyorum.

  40. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    @ MY,

    3 ve 4. sorularinizla ilgili soylemek istedigim baska seyler de var. Acaba, Turkiye’de bir kiz Avrupa’daki kizlar gibi rahatlikla, sutyen giymeden gezebilse, bir yere otururken etegini toplamak zorunda birakilmasa, cinsellik bir tabu olmasa, Avrupa’daki gibi, Turkiye’nin her yerinde bir apartman dairesinde iki genc, evli olmadigi halde beraber olabilse, apartmanda bununla ilgili dedikodu cikmasa, ev sahibi bu yuzden bu gencleri evden cikarmasa, gencler ve bilhassa genc kizlar evlerine aksam en gec 8’de donmek zorunda olmasa, gencler evlenmeden once cilginca eglenebilse, Ramazan ayinda disarida opusuyorlar diye dayak yemese sevgililer, Avrupa’daki gibi, piknik alanlarinda gencler sarmas dolas sevisebilse, muzigin sesini sonuna kadar acip, parti yapabilse……………… bugun kemalizm gibi bir sikintimiz olur muydu? Bu guduleri surekli bastirilan insanlar acaba ozgurluklerinin tek teminati olarak orduyu goruyor olabilirler mi? Burada hep kemalizmi atip tutuyoruz ancak, sanki biraz da kemalizm acilimi yapmak, onlari da anlamak gerekiyor gibi… Cunku, hepimizin hayatinda, hovarda donemlerimiz de oluyor, agzimizin yanip, Allah’a tekrar yoneldigimiz donemler de oluyor. Bati, bugun bircok Turk aydinina T.C.’nin saglayamadigi ozgurlukleri saglayabildigi icin islami soylemin dahi guclenmesini, daha mantikli olmasini sagladi. Kendi icimizde cozemedigimiz bircok problemi Avrupa tozu yuttuktan sonra daha dogru yorumlamaya basladik. Ancak, “Avrupa’nin iyi yanlarini almaliyiz, kotu yanlari kalsin” diyerek aslinda Avrupa kulturunun bir butun oldugunu gormezden geldik. 25-30 yaslarina kadar bakir/bakire kalan genc sayisi Turkiye’de kactir acaba, bir fikriniz var mi? Avrupali, daha 15 yasinda cinsel tatmine ulasiyor, kisiligi oturmaya basliyor, bizde 25-30 yaslarinda cinselligi daha dogru duzgun yasayamamis, sapik gibi, cocuk gibi davranan bircok insan var.

    Ankara Universitesi’ne bir Rus ogrenci gelmisti. Ve burada hic bitmeyen kavgalara, tartismalara, kovalamacalara bir anlam veremiyordu ilk baslarda. Rusya’da boyle seylerin olmadigini, universite hayatinin partilerle, eglenceyle gectigini, cok keyifli oldugunu soyluyordu. Ankara’da biraz sosyallestikten sonra soyledigi seyler suydu:
    “Ben sizin neden surekli boyle tepindiginizi, kavga ettiginizi anliyorum. Siz, seks yapamamaktan dolayi bu haldesiniz. Cinsel hayatinda basarili olan bir insan siddete yonelmez. Bu saldirganliginizin altinda, bastirilmis cinsel gudulerinizin siddet olarak aciga cikmasi var”

    Dogru soze ne denir? Eskiden, 15 yasinda evlenirmis gencler, cinsel gudulerini tatmin ederlermis. Simdi, ne erken evlenebiliyor, ne de evlilik disi cinselligi de Avrupalilar gibi rahatlikla yasayabiliyorlar. (Istisnalari vardir, kaideyi bozmaz) Hersey diken ustunde. En dogal insani bir ihtiyac, ayip olarak goruluyor. Erken evleneyim dese, kariyerinden oluyor. Toplumda asagilaniyor.

    Merak ediyorum, diyelim ki, Kurt meselesi tamamen cozuldu. Ondan sonra, bu ulkede hicbir sidder olayi olmayacak mi? Sanmiyorum… FB-GS kavgasi, sag-sol kavgasi, “gozunun ustunde kasin var” kavgasi, iki koy arasi kavga, sehir kavgasi, mekan kavgasi, “ofsaytti, degildi” kavgasi, “yol vermedin” kavgasi… Kavga etmek icin o kadar cok neden var ki…

    Cemaat evlerinde kaldigim zamanlarda “capli” bir abiye 2 tane cok terletici soru sormustum. O sorular o zaman da kafami cok kurcaliyordu:

    -Sehadet getirmeyen cennete gidemez diyoruz, bir de Allah’in adaletinden bahsediyoruz. Pekala, kutuplarda yasayan eskimonun tek kabahati kutuplarda dogmasi mi? Islam, bu adama bize teblig edildigi gibi edilmedi. Ya da, Avrupa ulkelerinde bircok genc, Hz. Muhammed’in bir yalanci oldugunu duyarak yetisti. Simdi, o insan sehadet getirmedigi icin direk cehenneme mi gidecek? Bu mudur Allah’in adil sifatinin dunyadaki tecellisi?

    -Neden siddet ve teror en cok musluman ulkelerde oluyor? Hep “dis mihraklar” dedik, ancak batili ulkelere dis mihraklar neden birsey yapamiyor da, bize yapabiliyorlar? Acaba, biraz da kendimizi ve islami algilayisimiz ve yasayisimizi sorgulamamiz gerekmiyor mu?

    diye 2 soru sormustum. Verdigi cevaplar kismen tatmin edici olsa da, bu sorular hala kafamin icinde dolasiyor.

    Islam bu kadar evrensel, birlestirici bir dinken, neden muslumanlarin cogunlukta oldugu ulkelerde bu kadar ayrisma, catisma ve iktidar kavgasi var?

    Avrupa’da ev arkadaslarim oldu. Burada direk “orospu” damgasi yiyecek kizlar ev arkadasim oldu. Evin icinde yari ciplak geziyordu o kizlar. Ama, yalan soylemiyorlardi. Bir erkege umut verip, sonradan caymiyorlardi. O yari ciplak gezen insanlar, bir arada yasama ve hayati paylasma yonunde biz Turklerden de, batida tanistigim Araplardan da cok daha ust duzeydeydiler. Bizde bir evde beraber kaliniyorsa, once o evde “benim dedigim olacak” kavgasi olur. Avrupa’daki “biri bizi gozetliyor” evleriyle Turkiye’deki “biri bizi gozetliyor” evleri arasindaki farki hep beraber gorduk. Bizde, surekli kavga cekisme, ayak kaydirmaca… Avrupa’da safi eglence…

    Gorusumun ne oldugunu merak etmissiniz. Ben de merak ediyorum. Hala, bir goruse saplanip kalmadim. Dogruyu ariyorum… 🙂

  41. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Buyrun efendim, isyan ediyorum bu eskiyalik duzenine… Bunun adi “irkcilik”sa, irkciyim ben de…(tayfun korkut)

    Eşkiyalık düzeninden tam olarak kastınız nedir?Bir eşkiya lafıdır dilinize dolamışsınız ama nedense bazı “eşkiyalık”lardan bahsedilince milliyetçi damarınız nüksederek kutsalınıza saldırılmış gibi feveran eden de ilk siz oluyorsunuz.

    Anlamıyorum,okuduğum yorumlarınızdan “kemalizm şöyle,kemalizm böyle…”deyip duran sizsiniz.Ne kadar olumsuz şey varsa kemalizme bağlıyorsunuz.Gerekli gereksiz yükleniyorsunuz.Ama ne hikmetse her şeyden sorumlu tuttuğunuz bu “kemalistler”e Kürtler,Ermeniler,azınlıklar vs ilşkin bir eleştiri geldiğinde bunu Türkler’e yapılmış bir hakaret ve düşmanlık olarak algılıyorsunuz.

    Kusura bakmayın bu pek tutarlı bir duruşa işaret değildir.Irkçılık demeyeceğim ama-her ne sebep olmuşsa-kafanız bir hayli karışık görünüyor.

    Dolayısıyla bu çelişkili yaklaşımınız ister istemez bir samimiyet kuşkusu yaratıyor bilinçlerde-ya da bende böyle bir izlenim yaratıyor.Sitede yorum yazdığınızdan beri yazılarınızı takip ediyorum.Ve aklıma şu geliyor:Kemalizme her fırsatta giydirmenizi kusura bakmayın sahici ve inandırıcı bulamuyorum.Sanki AKP yanlılığına endeksliymiş gibi görünüyor.Yani ideoljiktir,Mehmet beyin de belirttiği gibi takım tutma babındadır.Yani nasıl oluyor da konu bugünkü iktidar olunca kemalizmin ipliğini pazara çıkarıyorsunuz da konu başka yerden açılınca en hasından kemalist olup sancılarınız tutuyor doğrusu anlamak zor.

    Son bir şey daha,bence insanları yok Fransa’da,Amerika’da bilmem nerede yaşıyor diye gerçekleri bilmemekle suçlayacağınıza biraz kendinizi sorgulayın.Siz bu mantıkla Türkiye’de yaşasanız ne değişir;en doğal ve sıradan hak arayışlarına bile en ufak bir tahammülünüz yokken.Öyle alakasız yerden girip konuları çorbaya dönüştürüyorsunuz ki evlere şenlik.

    Bakın,Blogcular müstarıyla yazan katılımcıyla aranızda geçen tartışmaları okudum.Kürtlere uygulanan asimilasyonun,inkar ve imha politikalarının “yeni yeni konuşulduğunu”söylüyorsunuz.Güya tam da Kürt’lere “hakları verildiği”bir dönemde cıngar çıkarılıyormuş.Evet,Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün çok da eski bir tarihi yok,bu bilinmeyen bir durum değil.Ne var ki,yeni yeni bir şeyleri özgürce tartışabiliyor olmamız”bu hadise yeni çıktı”anlamına gelmiyor.Sizin dünyadan haberiniz yok galiba.Bu ülkede 80 yıldır Kürtler asimilasyona tabii tutuluyor.PKK da dahil kaçıncı isyan gerçekleşiyor haberiniz var mı?1925’lerde hız kazanan Kürt isyanlarının tarihi Osmanlı dönemine kadar gidiyor.Cumhuriyetin erken dönemleri Mecburi İskanlarla,Şark Islahat raporlarıyla,İstiklal Mahkemeleriyle ve her türlü katliamın mübah sayıldığı topyekün imhaya politikalarıyla geçmiştir bundan haberiniz var mı?Hadi geçtim bunları,PKK’yla başlayan iç çatışma çeyrek asıra ulaştı.Ha,PKK doğru yoldadır demiyorum ama 25 sene süren bir iç çatışmayı siz AKP’yi tuzağa düşürme planı olarak görürseniz buna kargalar güler.

    O bakımdan biraz araştırın,sorun soruşturun.Bilmediğinz konularda sallayıp durmayın.Ve şu milliyetçilik hastalığından kurtularak olaylara biraz olsun vicdanla yaklaşın.Vicdanı geçtim bari argümanlarınız birbiriyle tutarlı olsun.

  42. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Yukarida da belirttigim gibi, orduyu, kisisel hurriyetlerinin, nefsani arzularini diledikleri gibi yasayabilmenin garantisi olarak gorenler var. “Sadece ordu evlerinde, askeri tesislerde istedigi gibi giyinebildigi, diledigi gibi yasayabildigini, flort edebildigini” one surerek, orduyu tercih ettikleri bu yasam tarzinin bir teminati olarak gorenler var. “Ancak silah zoruyla islami baskidan kurtulabildikleri” dusuncesi hakim. O nedenle, orduda basortusu ya da onlara o ” zor kurtulduklari” islami baskiyi hatirlatan sembolleri gormeye tahammul edemiyorlar. Ancak, ben de bu kisilerin kantarin topuzunu kacirip, aileme, cevreme hakaret etmelerini kabullenemiyorum. Yani, bir noktaya kadar, haklilar, mesruiyet dairesi icindeler, ancak bir noktadan sonra, haksiz duruma geliyorlar.

    Su asamada, en cok kafa yormamiz gereken mesele, bence islami nasil daha liberallestirebiliriz olmalidir. Evet, cok kolay degil. Islami oyle istedigimiz sekle donusturemeyiz. Ancak, en azindan islami bir yasam tarzini tercih etmeyenlerin de rahatlikla istedikleri gibi yasayabildikleri bir ortam yaratmak da devletimizin gorevidir. Aksi takdirde, mesele ister istemez catisma boyutuna varacaktir.

    PKK kamplarindaki bazi genclerle yapilan roportajlarda da daga cikis sebeplerinin basinda aile baskisi geliyor. Bunu daha once bir videoyla gostermistim. Ozgurluk arayisi geliyor. “Ozgurluk daglarda” sloganiyla topluyorlar o gencleri oraya. Hepsi de fakir degil oraya gidenlerin. Ya da okumamis, cahil falan degil. Tam tersine, okumus, gozleri acilmis, arayis icinde kisiler oldukca fazla…

  43. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    tayfun bey,

    Demek ki bizim bütün problemimiz rahatça sevişememekmiş. Sizi bu önemli Freudien tespitiniz için kutluyorum. Ne kadar derin yorumcularımız varmış böyle, biz de uzun uzun analizler okuyup sorunu anlamaya çalışıyoruz. Meğer çözüm uçkur çözüp rahatlayamamamızmış.
    Cemaatçi abilere eskimolarla terleteceğinize bu müthiş açılımlarınızdan bahsetseydiniz ya, onlar da istifade ederdi.

  44. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Rahatça açılamıyoruz, o yüzden ordu göreve diyenleri de anlamamız lazımmış. Yuh ! diyorum…

  45. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    @ Aziz Yilmaz,

    Anlamıyorum,okuduğum yorumlarınızdan “kemalizm şöyle,kemalizm böyle…”deyip duran sizsiniz.Ne kadar olumsuz şey varsa kemalizme bağlıyorsunuz.Gerekli gereksiz yükleniyorsunuz.Ama ne hikmetse her şeyden sorumlu tuttuğunuz bu “kemalistler”e Kürtler,Ermeniler,azınlıklar vs ilşkin bir eleştiri geldiğinde bunu Türkler’e yapılmış bir hakaret ve düşmanlık olarak algılıyorsunuz.

    Oyle birsey yok. Darbeci zihniyetin yaptigi zulumler icin ben ozur dilemiyorum. Cunku, o zulumlerden biz de cektik diyorum.

    Kusura bakmayın bu pek tutarlı bir duruşa işaret değildir.Irkçılık demeyeceğim ama-her ne sebep olmuşsa-kafanız bir hayli karışık görünüyor.

    Evet, derindusunce sitesinde, PKK saldirilarindan sonra artan “Kurtler ezildi” soylemi kafami biraz karistirdi. Bilhassa zamanlama olarak.

    Yani nasıl oluyor da konu bugünkü iktidar olunca kemalizmin ipliğini pazara çıkarıyorsunuz da konu başka yerden açılınca en hasından kemalist olup sancılarınız tutuyor doğrusu anlamak zor.

    Sanirim yazdiklarimi dikkatli okumamissiniz. Kemalizmle PKK’nin ayni saflarda yer aldigini, aralarindaki savasin danisikli oldugunu dusunuyorum. Bu konudaki fikirlerim de oldukca istikrarli. Kafamin karisik oldugu asil mevzu, muslumanlarin yogun oldugu ulkelerde neden bu kadar ayrisma ve catisma oldugu… Kafa karisikligi da iyidir. Insanin dusundugune, dogruyu bulmaya gayret ettigine, onune konan ezberlerle yetinmedigine delalet eder.

    Bu ülkede 80 yıldır Kürtler asimilasyona tabii tutuluyor.

    Ne kadar uzucu, degil mi? Pekala, ne asimilasyonu bu? Kurtler Turklestirilmeye mi calisiliyor yoksa? Oyleyse, Turkleri de mi Turklestirmeye calisiyorlar? Sapka Turk adeti miydi? Latin alfabesi Turk kulturunden mi geliyor? Turklerin hic bir doneminde konusulmayan bir dili TDK, “ozturkce” diye onumuze sunuyor, bize dayatiyor da, bu Turk kulturu mu? Hep beraber asimile ediliyoruz, donusturuluyoruz. Asimilasyon da adi “Turk asimilasyonu”. Aslinda Turklukle falan uzaktan, yakindan bir alakasi yok.

    en doğal ve sıradan hak arayışlarına bile en ufak bir tahammülünüz yokken

    Roketatarla aradigin hak ne olursa olsun, tahammulum yok!

    Ha,PKK doğru yoldadır demiyorum ama 25 sene süren bir iç çatışmayı siz AKP’yi tuzağa düşürme planı olarak görürseniz buna kargalar güler.

    AKP yokken, ANAP vardi, Ozal vardi. O zaman cikti PKK teroru. ANAP cizgisiyle AKP cizgisi arasindaki benzerlikleri de bildiginizi varsayiyorum. Guneydogu’ya demokrasi, hizmet, insan haklari goturmek isteyen zihniyete karsi gosterilen bir isyan bu 25 yildir devam eden. Ankara’dan desteklenen bir isyan bu. Samimi degil bu isyan. Amaclari baska. Itirazim buna.

    Argumanlarimin hepsi tutarli. Ifade bozuklugumdan kaynakli yanlis anlasilmalar olabilir. Tutarsiz buldugunuz argumanlari buraya ustuste koyup yazarsaniz, dilim dondugunce tekrar ifade etmeye calisirim.

    Saygilar

  46. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    @ Ekrem,

    #

    tayfun bey,

    Demek ki bizim bütün problemimiz rahatça sevişememekmiş. Sizi bu önemli Freudien tespitiniz için kutluyorum. Ne kadar derin yorumcularımız varmış böyle, biz de uzun uzun analizler okuyup sorunu anlamaya çalışıyoruz. Meğer çözüm uçkur çözüp rahatlayamamamızmış.
    Cemaatçi abilere eskimolarla terleteceğinize bu müthiş açılımlarınızdan bahsetseydiniz ya, onlar da istifade ederdi.
    #

    Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Rahatça açılamıyoruz, o yüzden ordu göreve diyenleri de anlamamız lazımmış. Yuh ! diyorum…

    Her turlu ozgurlukten bahsederken hava hostu da, cinsellikten konu acilinca bu ne siddet, bu celal boyle? 🙂 Zaten, bu konularin konusulamayacagina, tartisilamayacagina kanaat getirdikten sonra cemaati biraktim. Benim uzerimde cok emekleri vardir. Cok hayirli hizmetleri var. Takdir ederim. Ancak, “birey hak ve hurriyetleri” diye savunduklari kavram, tahmin ettiklerinden cok daha genis. Insallah, ailemin ve akrabalarimin da mensubu oldugu islami kesim zamanla bu gercekleri daha iyi anlayacaktir.

    Tayyip Erdogan’in sol goruslu magdurlar icin de aglayabilmesi, bu yolda ilerledigimizin bir gostergesidir.

  47. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Tayfun bey,

    Bir adamın güzel bir sözü var: Erkekte iki beyin vardır, aşağıdaki ölmeden yukarıdaki çalışmaz der. Çözümleri alt beyinde değil, üst beyinde aramak lazım. Önce şunları iyice anlayalım:
    – Batı’daki refah düzeyi ve ekonomik istikrarın sebebi kayıt dışı ekonomi sorununu halletmeleri, sağlam bürokratik sistemler kurmaları, sanayileşme, insan hak ve özgürlüklerine değer vermeleri gibi “aseksüel” sebeplerden kaynaklanır.
    – Batı sorunsuz değildir, şiddet yok değildir, tecavüz yok değildir, taciz yok değildir. Sadece “kanunlar” daha can yakıcı olduğu için caydırıcılıkları yüksektir. Erkek egemen bir kanun düzeni yoktur. Tecavüzcü, öldürürse daha az ceza, öldürmez evlenirse ceza yok gibi akla ziyan salaklıklar yoktur.
    – İnsanın cinselliğinin tatmini diye bir şey söz konusu değildir. İnsan doğası verdikçe ister. Bizden farklı olarak Avrupa ve ABD’de seks “sistem”lidir. Batılı kadınlar her şeye açıktır fikri bir Türk erkeği fantazisidir. Kadınların hepsi sütyensiz ve mini etekli değildir. Aslına bakarsanız bizden çok daha sade giyinirler. Bir İngiliz bana kendi dillerinde “Türk kadını gibi kokmak” diye bir tabir olduğunu söylemişti ve kendi memleketlerinde ancak fahişelerin saçlarını boyattıklarını ve bu denli çok parfüm kullandıkllarını anlatmıştı ve aşağılık herif benden bir Türk’le birlikte olmak istediğini söylemişti. Hani çok medeniler, meseleyi aşmışlar, her işin çözümü sekste ya… Pardon, ben çok muhafazakarım adamın talebini makul karşılamalıyım değil mi?
    – İstanbul’un muhafazakar bir semtinde yaşıyorum ve sokaktaki kadınların belki yarısı mini etek ve kolsuz giyiyor. Sahil yolunda otostop yapanlarla seks yapmak isteyen delikanlılar konvoy oluşturuyor. Google’da en çok “seks” aratması yapan milletiz. Ama memlekette “seks” tabu… Ne tabuymuş arkadaş…
    – Bir Avrupa TV’lerini izleyin, bir de Türk TV’lerini; hangi haber programında dekolteli bir haber sunucusu görebilirsiniz? Eğlence programı adı verilen şaklabanlıklar hangi Avrupa kanalında var? Dondurma reklamı kadın, makarna reklamı kadın, ayran reklamı kadın…
    Nedir abicim “tabu” olan bir anlatsanız da öğrensek…
    – Gazetelerin internet sitelerine bak. Hangi Avrupa internet sitesinde böyle bir şey var? Bir ara şirket firewall’u porno-nudity diye algılayıp Hürriyet’e girmiyordu. Diziler, hep cinsel içerikli. İlkokul yaşındaki çocuklara bakıyorum, başka bir şey konuşmuyorlar. Ve cinsellik “tabu” !
    Nerededir bu mahalle baskısı, kim kimi baskılamaktadır, tabu ola nedir, ben başka bir memlekette mi yaşıyorum, yoksa siz sağınıza solunuza hiç bakmıyor musunuz?

  48. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Tayfun Bey,

    Günümüz Türkiye’sinde cinsel özgürlüğün sosyal etkileri konusunu sayfalarca yazışarak tartışabiliriz. Ama ben sizin çıkışınızdan daha farklı bir noktaya yönelmek istiyorum, varmak istediğim hedef genel anlamda özgürlüğe bakışımızın ne olduğunu sorgulamak.

    Öncelikle cinsel özgürlüğün ne olduğu konusunda kafa karışıklığına mahal vermemek önemli: Benim gözlediğim kadarıyla cinsel özgürlük, cinselliği yaşamak konusunda anneden, babadan, papazdan, özetle seküler ya da ilahi herhangi bir otoriteden izin almak zorunda olmamaktır. Bunun götürüsü bazılarının savunduğu gibi kimin neyi kimin neresinde belli olmayan bir yozlaşma değildir. Avrupa’yı böyle göstermek isteyenler, önce her şeyin izne bağlı olduğu güzel ülkemizde neler döndüğüne bir baksınlar. Yozlaşmaysa onun da en iyisini biz yaparız…

    Ama sokaktaki kızlarda görünen toplam et miktarı ile özgürlükler arasında doğrudan bir bağlantı olduğundan çok emin de değilim. Burada önemli olan mentalite, ve bu mentalite sadece cinsellik alanında kendini göstermiyor. Temel hareket noktası şu cümleyle açıklanabilir: “Benden izin alman gerekmiyor”

    -Saçını örtmek için benden izin alman gerekmiyor.
    -Saçını uzatmak için benden izin alman gerekmiyor.
    -Küpe takmak için benden izin alman gerekmiyor.
    -O müziği dinlemek için benden izin alman gerekmiyor.
    -O köye gitmek için benden izin alman gerekmiyor.
    -O dili konuşmak için benden izin alman gerekmiyor.

    Bu listeyi uzatabiliriz, ve uzattıkça da ilkokulda saçımızın uzunluğunu belirlemekle başlayıp erkekler için askerde en son şeklimiz verilene kadar devam eden sürecin bu cümleye nasıl aykırı olduğunu da görebiliriz. Burası Türkiye ve her şey için birilerinden izin almanız gerekiyor.

    Bu koşullar altında iktidara susamış insan topluluğu, eline fırsat geçtiği anda izin veren konumuna gelmek isteyecektir doğal olarak. Sokakta gördüğü uzun saçlı adama laf atacaktır, kızın eteğine karışacaktır. Ya da hacı amcanın sakalına karışacaktır, kızın türbanını çıkarmaya çalışacaktır. Yeter ki birisi ondan icazet istesin, yeter ki izin veren makama birkaç dakika için kendisi geçsin…

    Böyle bir ortamda herkesin doğruları vardır, herkesin kendi iktidar alanı vardır, ve ettiğiniz her laf dönüp dolaşıp birinin iktidar alanını işgal ettiğinden, her gün kavgaya girmek kaçınılmazdır.

    Benim gözümde Türkiye’deki toplum budur, özgürlüğe bakış açımız budur.

    Bu nedenle Rus arkadaşınızın Türkiye’deki kavga merakına getirdiği açıklama, sadece aynı davranış ve düşünce kalıbından türeyen başka bir semptomu gözlemek olmuş bence.

    Bu düşünce kalıbı İslam’a mı özgü? Bundan çok da emin değilim. Bence buna paralel olarak Amerika’nın Bible Belt adı verilen Güney bölgelerindeki insanların yaşayışını ve düşünce kalıplarını irdelemek yararlı olabilir.

    Bana öyle geliyor ki izin makamına oturmaya meraklı ve komünal davranış kalıplarının dışına çıkamayan insanlar yetiştirmenin en önemli öğesi bir doktrin edinmek, ve bu doktrini küçük yaştan itibaren çocuklara dayatmak. Sonunda çocuk kendi yetiştirilme tarzına uygun hareket edecektir. Onun gözünde makam sahibi olmanın en önemli göstergesi ve gereği, altta kalanların üzerinde iktidar otoritesini uygulayabilmektir. Eğer hele bir de iktidarının kaynağı olan doktrin
    -dünyevi olmaktan ziyade ilahi ise
    -dogmatik dine dayanmaktan ziyade bilime dayanıyorsa
    -dağdaki çobana dayanmak yerine eğitimli elit tabakanın görüşlerini yansıtıyorsa
    -monşerlerin görüşlerine dayanmak yerine gerçek halkın iktidarına dayanıyorsa
    tadından yenmez, moral olarak üst konumdadır.

    Çok uzattım, bu konuda dolmuşum her halde. Kısaca meselenin cinsel özgürlükle sınırlı olmadığını, cinsel özgürlüğün bir semptom olduğunu düşünüyorum. Batı’da Çiçek Çocuklar’ın ve cinsel devrimin mi bu özgürleşmeyi hızlandırdığı, yoksa halihazırdaki özgürleşmenin mi cinsel devrimi tetiklediği konusu düşünmeye değer tabii.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  49. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Ben de muhafazakar bir mahallede yasiyorum. Anadolu’nun bazi sehirlerinde yasadim. Bir ev arkadasim, gece 11’de kiz arkadasiyla banklarda oturuyor diye mahalle sakinlerinden biri polisi aramis, “bizim cocuklarin ahlaki bozuluyor, evlilik disi iliskilere merak saliyorlar, gecenin 11’inde bir kizla bir erkek boyle oturur mu? Bu gencler burada oturmasin” diye polise telefon aciyor. Polis geliyor, bagiriyor, cagiriyor, genc de kiz arkadasinin yaninda olmasindan dolayi kendini fazla ezdirmek istemediginden biraz direniyor, polisler genci tartakliyor.

    Eve kiz arkadasini getirdigi icin ev sahibi yuzunden sutlananlar da var.

    Bir gun de, yurtdisindan tatile gelmistim. Havas terminalindeydim. Oradan bir taksiye bindim. Sevdikleri, esi, dostu yurtdisindan donenler hasretle kucaklasiyorlardi. Bunlardan bir cift de, opusuyorlardi. Taksiye biner binmez, taksici “yaw bu ne, burasi Turkiye, musluman ulkesi, burda boyle sey olur mu?”
    Cevap verdim: “Hocam, sana ne? Musluman ulkesi ne demek? Belki adam musluman degil. Seni ne ilgilendirir?” “Ya olur mu ya arhadas? Siz de iyice gavurlasmisiniz gavur memleketlerinde”
    -Iyi de sofor bey, madem musluman ulkenizi bu kadar seviyorsunuz, neden Alamanyalara gitmek icin yirtiniyorsunuz? Oradaki ozgurlukler tatli geliyor, degil mi?
    -Ya orasi oyle de… Bak mesela ben Rusya’ya calismaya gitmistim.
    -Ne guzel hatunlar var orada, degil mi?
    Agzi bir anda kulaklarina vardi amcamin.
    -Oyle yaw, orada neler yaptik neler? :))
    Sonra anlatti gogsunu gere gere bir saat Rus kadinlariyla yaptiklarini. Opusen ciftle ilgili tartismamizdan eser kalmamisti.
    -“Hocam, senle konusmak iyi geldi bana” dedi ve nerdeyse ahbap olacaktik soforle. Ama biraksam, taksiden inip, adamlara satasacakti.

    Bir de polis olan bir arkadasim var. Bir gun, bir parkta dolasiyoruz. Yine bir cift, birbirlerini uzun suredir gormedikleri bariz, adam buyuk bir sevincle kadini kucakladi, sonra kucaginda sevincle dondurdu. Arkadasim, “ya n’apiyor bunlar burada? Bu mahallede boyle seyler yapilir mi?”
    -Bosver canim, bize ne, ne yaparlarsa yapsinlar. (Benim dikkatimi bile cekmedi halbuki)
    -Olur mu ya, dur sunlarin yanina bi variyim ben
    Zor tuttuk arkadasi… Gitse, o cifti uyarsa, sonra bir tatsizlik ciksa, ilcemizdeki CHP zihniyetinin hanesine buyuk bir arti olarak yazilacakti bu olay. Belki, bugun o cift, kendilerini liberal muslumanlar olarak tanimlayip, “ya baksana, dindar kesim bize anlatildigi gibi degilmis meger, iyi de icraatlari var bunlarin” deyip hosgorulu bir sekle girdiler.

    Bir diger olay, yine bizim mahallede bir cift parkta oturuyorlar. Ramazan ayi. 15 kisilik bir grup geliyor ve “Ramazan ayinda ayip degil mi bu yaptiginiz?” diyor. Erkek arkadasi “ne yapiyoruz ki, elele tutusuyoruz sadece” diyor. Oburlerinin kafalarinda findik kadar beyin oldugu icin bu soruya dahi cevap vermekten acizler ve adama daliyorlar “Ramazan ayinda parkta nahos hareketler yaptiklari ve bir de ustune ustluk karsilik verdikleri icin”

    Bazi ulkucu universitelerimizde meydana gelen Ramazan ayi siddeti de bircogumuzun malumudur diye dusunuyorum.

    Yani, bugun Turkiye’de mahalle baskisi yok demek ne kadar dogrudur bilemem. Istanbul’da bulundum. Istanbul oldukca farkli.

    Kiz ana-babalarinin bitmeyen taleplerinden dolayi kizlar evde kaliyor, erkekler o talepleri bir an once karsilayip kizi almak icin parayi kisa yoldan kazanmanin, zengin olmanin yollarini ariyor, sahtekarliklara basvuruyor.

    Aslinda yukarida saydiginiz her maddeyi ben iddiami guclendirmek icin kullanabilirim. Neden Hurriyet gazetesinde ciplak kadin fotograflari bu kadar fazla? Cunku, millet sekse ac.

    Erkekte iki beyin vardır, aşağıdaki ölmeden yukarıdaki çalışmaz der.

    Ikisi beraber calissa daha dengeli, daha sorunsuz, daha oturmus kisilikli bireyler olmaz miyiz?

    – Batı’daki refah düzeyi ve ekonomik istikrarın sebebi kayıt dışı ekonomi sorununu halletmeleri, sağlam bürokratik sistemler kurmaları, sanayileşme, insan hak ve özgürlüklerine değer vermeleri gibi “aseksüel” sebeplerden kaynaklanır.

    Bunlar sebep degil, cinsel ozgurlukleri de kapsayan bireysel ozgurluklerin bir sonucudur. Mutlu bir insan, mutlulugunu, duzenini korumak ve kollamak icin kanunlara da saygi gosterir.

    – Batı sorunsuz değildir, şiddet yok değildir, tecavüz yok değildir, taciz yok değildir.

    En azindan 10000lerce insanin olumune yol acan kitlesel siddet vakalari yok. Sadece sarhos olduklarinda sallana sallana birbirlerine 2-3 yumruk atiyorlar, hepsi bu. Bizde 2 bira icen kendini “alemin grali” zannedip kulak kesiyor. Tecavuz ve taciz konusunda katiliyorum. Genel kaninin aksine Avrupa’da cinsel taciz bizdekinden cok daha fazla. Ancak, kadinlar buna riza gosterdiginden, ya da soyle diyelim, kadinlar da cinsel tacizde bulunabildiginden, olay cok buyuk bir sorun olarak algilanmiyor.

    İnsanın cinselliğinin tatmini diye bir şey söz konusu değildir. İnsan doğası verdikçe ister.

    Tabi ki de oyledir. Ancak, hayatinda genel olarak mutlu bir cinsel hayati olan birisi, ne fasistlerin, ne de teroristlerin pesinden kosar. Kimsenin “kotu emellerine alet edilemez” artik. Orgazm olan insan, biraz gevser, hayat o kisi icin artik daha kolaydir. Cozulmez denen meseleler aslinda mesele bile degildir. “Dunya guzel”dir artik… Kendine guvenlidir o kisi…

    Bizden farklı olarak Avrupa ve ABD’de seks “sistem”lidir.

    Ne sistemi? :))

    Batılı kadınlar her şeye açıktır fikri bir Türk erkeği fantazisidir. Kadınların hepsi sütyensiz ve mini etekli değildir. Aslına bakarsanız bizden çok daha sade giyinirler.

    3 cumle art arda gelmis ama 3’u de birbirinden alakasiz. Antalya’da yaz mevsimleri calisan bartenderlarin yaptigi edebiyati kastetmiyorum ben. Tabi ki de oradaki kadin herseye acik degildir. Bizde evlenene kadar naz, kapris yapan kiza, evlendikten sonra yapilan “kole” muamelesi, “suraya gidemezsin, buraya gelemezsin” diye itaat ettirme olayi Avrupa’da, evlilik oncesi de karsilikli saygi ve hosgoru, evlilik sonrasi da esitler arasi bir iliski olarak algilaniyor. Bizden cok daha sade giyinmeleri benim de takdir ettigim bir durumdur. Ancak, guzelliklerini teshir edebilmenin baska hicbir yolu olmadigindan, kizlarimiz caresizlikten abartili makyaj ve parfumlerle bu acigi kapatmaya calisirlar ve boylece dikkat cekmeye calisirlar. Utanilacak bir durumdur, ama gercektir. Tunus’lu kizlar da boyledir, Lubnan’li da, Iran’li da…

    aşağılık herif benden bir Türk’le birlikte olmak istediğini söylemişti. Hani çok medeniler, meseleyi aşmışlar, her işin çözümü sekste ya… Pardon, ben çok muhafazakarım adamın talebini makul karşılamalıyım değil mi?

    Turk erkekleri Ingiltere’ye gittiginde de Ingiliz kadini bulmalarinda yardimci olmuyorlar mi? Siz, bu adamin kulturunde normal olan bir seyi “asagilik” olmakla es goruyorsaniz, kusura bakmayin, burada hic Ermenilere haksizlik ettik falan demeyelim. Cok iyi biliyoruz ki, bazilarimizda Ermenilere karsi duyulan nefretin temelinde de musluman olmayislari ve “mezheplerinin genis olmasi” var. Cevremizden duyduklarimiz boyle. “Irmeniler sapik, Irmeniler midesiz, Irmeniler godos, garilari ciplak gezip colugumuzun, cocugumuzun ahlakini bozuyor” diyerek Ermeni dusmanligi pompalayan islamcilarimiz yok mu? Ermeni is arkadaslarim oldu benim. Soyledikleri suydu:
    -“Aslinda Turklerle anlamasamamamiz icin hicbir sebep yok. Butun problem islamda. Kadina deger vermiyorsunuz. Musluman olmayanlari disliyorsunuz, asagi goruyorsunuz.”
    Yani, sorunu tanimi, ne oldugu dahi belli olmayan “irkcilik” olarak niteleyip, “islami fundamentalizm”i gormezden gelmek, ne Ermeni sorununu cozer, ne de Rum sorununu. Ingilizler de “asagilik” olur, Ermeniler de genis mezhepli olur, kimseyle bir arada yasayamayiz bu kafa yapisiyla. Hic bostan yere kendimizi kandirmayalim. Rumlar da, Ermeniler de, Romanyalilar da, Sirplar da bizi “Turk” olarak degil, “musluman” olarak tanimliyorlar. Bizi Osmanli olarak biliyorlar hala. Hatta, bircok Amerikali, Ingiliz bizi Arap olarak biliyor. Yugoslavya’daki etnik savasin nedeni de bircogumuzun sandiginin aksine irkcilik degil, dindir. Size, o savas donemini orada yasamis insanlara bunu sorup, bizzat onlardan duymanizi tavsiye ederim. Hirvatistan’da bir oldurulen bir Bosnak ailenin evine “musluman evi o, lanetlidir” diye girmiyorlar, eve yaklasmiyorlar, yikmiyorlar bile.

    İstanbul’un muhafazakar bir semtinde yaşıyorum ve sokaktaki kadınların belki yarısı mini etek ve kolsuz giyiyor. Sahil yolunda otostop yapanlarla seks yapmak isteyen delikanlılar konvoy oluşturuyor. Google’da en çok “seks” aratması yapan milletiz. Ama memlekette “seks” tabu… Ne tabuymuş arkadaş…

    Seks tabu oldugu icin bunlar oluyor iste… Sekse ilgisini ailesinden, cevresinden gizlemek icin yapiyorlar boyle.

    Bir Avrupa TV’lerini izleyin, bir de Türk TV’lerini; hangi haber programında dekolteli bir haber sunucusu görebilirsiniz? Eğlence programı adı verilen şaklabanlıklar hangi Avrupa kanalında var? Dondurma reklamı kadın, makarna reklamı kadın, ayran reklamı kadın…
    Nedir abicim “tabu” olan bir anlatsanız da öğrensek…

    Genc erkekler kiz ailelerinin taassubu ve dini taassup altinda boguldugu icin bu tur seylere fazlasiyla tevessul ediyorlar. TV kanallari da bu ilgiden fazlasiyla istifade ediyor.

    Nur cemaatinden birinin, cemaat disindan kimsenin kiligina kiyafetine karistigina sahit olmadim. Bu konuda, liberal islamci duruslarini takdir ediyorum. Ancak, fundamentalist, baskici islam hala ulkemizde hakim.

  50. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Atilim Bey,

    Yazdiklariniza katiliyorum ve yorumunuzu okumak benim icin cok istifadeli oldu.

    Batı’da Çiçek Çocuklar’ın ve cinsel devrimin mi bu özgürleşmeyi hızlandırdığı, yoksa halihazırdaki özgürleşmenin mi cinsel devrimi tetiklediği konusu düşünmeye değer tabii.

    kesinlikle dusunulumeye, tartisilmaya deger. Hicbir guc bugun Isvecli gencleri “siyasi emellerine alet edemiyorsa” bir dusunmek lazim…

    Bu koşullar altında iktidara susamış insan topluluğu, eline fırsat geçtiği anda izin veren konumuna gelmek isteyecektir doğal olarak. Sokakta gördüğü uzun saçlı adama laf atacaktır, kızın eteğine karışacaktır. Ya da hacı amcanın sakalına karışacaktır, kızın türbanını çıkarmaya çalışacaktır. Yeter ki birisi ondan icazet istesin, yeter ki izin veren makama birkaç dakika için kendisi geçsin…

    Böyle bir ortamda herkesin doğruları vardır, herkesin kendi iktidar alanı vardır, ve ettiğiniz her laf dönüp dolaşıp birinin iktidar alanını işgal ettiğinden, her gün kavgaya girmek kaçınılmazdır.

    Benim gözümde Türkiye’deki toplum budur, özgürlüğe bakış açımız budur.

    Altina imzami atarim. Ben de bu konularda cok doluyum. Bazen dusunuyorum da, PKK’ya bu kadar salliyorum ama, Guneydogu’da okumus Kurt bir genc olsam, acaba ben de daga cikar miydim diye. Empati iste…

  51. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 21, 2010 | Reply

    Iste Isvec:
    http://fliiby.com/file/340916/lscnouu71b.html
    http://fliiby.com/file/342640/s1nxh7i8ph.html
    Kimse boyle bir millete dusman olur mu? Boyle bir ulkede nefret sucu olur mu? Irkciligi, fasizmi kimse bi tarafina takar mi? Boyle bir milletten kimse ozur dilemesini ister mi?

  52. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 22, 2010 | Reply

    Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum. Ciddiye alıp vakit harcadığım için kendime kızıyorum. Abdullah Cevdet de “Türk neslini ıslah için ABD’den erkek getirmek lazım” önerisinde bulunmuştu. Bir Cumhuriyet gazetesi yazarı da hep “müslümanlar geri kalıyor çünkü domuz eti yemiyorlar, gavurlar domuz eti yedikleri için akılları çalışıyor, bizden ileriler” der durur. Demek ki hakikaten alttaki susmadan üstteki çalışmıyor. Ne gerek var onca bilim dalına? Moğol İstilası niye oldu? “Cengiz Han ve moğollar iktidarsızdı”, Kürt-Türk sorunu niye var? “Yeterince sevişmiyorlar, onunçin”, ekonomik istikrar nasıl sağlanır? “sevişcen azizim…” Bir zamanlar Yılmaz Erdoğan’ın bir oyununda “Saldıray abi” diye bir tipleme vardı. Adamın aklı şeyinde olduğundan sürekli ikiz yatak muhabbetini açardı. Hey gidi Saldıray abi, biz de seni fiction karakter sanmıştık 🙂

  53. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 22, 2010 | Reply

    @ Ekrem,

    Cinsellik de hayatin ve dolayisiyla bilimin bir alani. Ancak, siz ve sizin gibiler butun bilim dallarina eyvallah deyip, bu konuyu bilim disi gorurseniz, daha cok genclik infialleriyle ugrasiriz. Vucudunu tanimayan, ama “ABD’nin buyuk Ortadogu projesi”ni sanki proje yapilirken masanin basindaymis gibi kendisinden son derece emin sekilde bilen o kadar cok genc var ki bu ulkede… Simdi de bu abaza gencler “buyuk ABD projesi” diye spamler, “vatan haini Tayyip asilsin” diye fb postlari gonderiyorlar.

    Seks deyince, neden illa ki, evlilik disi seks, cinsel sapiklik diye algilanir ki? Evliligi bu kadar zorlastirarak, gencleri yillarca beklemek zorunda birakan, 30 yasina kadar bakir/bakire birakip, sonra da 12 yasindan itibaren bastirilmis olan yemek yemek gibi en dogal insani ihtiyacini gidermek istemesini “sapiklik”, “Saldiray”lik olarak gorup, “acaba bu Saldiray’lar neden, nasil turedi?”yi sorgulamaktan aciz insanlarimiz var. Sonra, burada bu genclerin toplu infiallerini bir turlu cozumleyemiyorlar bu kocakafali cok bilmisler. (sizi tenzih ederim) Genclerin attigi her adima icazet vererek ya da vermeyerek, nefislerini bu “iktidar”la tatmin etmeye calisan ihtiyarlarimiz oldugu surece, koskoca “aydin”, “bilim adami” profesorlerimiz bile “zamaninda ben de asistanken ezilmistim, simdi sira bende, hincimi bu genc, idealist asistanlardan cikarmaliyim. Onlara hayati zehir etmeliyim. Hic is olmasa bile angarya is uydurup, onlari eve olu gibi gidecek hale getirmeliyim ki, ne eslerine, ne ailelerine en ufak bir hayirlari dokunsun. Yuksek statumun keyfini cikarmaliyim” deyip, asistanlara turlu eziyet eden, insaat amelelerine dunyanin hicbiryerinde davranilmadigi kadar kotu davranilan ulkelerden birinde yasiyoruz. Ne kotudur ki, Ortadogu ulkelerinin cogunda da bu problemler ve genclik teroru paralel gidiyor. Ancak, kimse bunlari sorgulayamiyor. “Genclerin birilerinin kotu emellerine alet olmasi” da bu yuzden iste. Gencligini yasayamamis, en masum nefsani arzularini dahi tatmin edememis yaslilarin bu tatmini yaslandiktan sonra gencleri kontrol ederek yasamak istemesi mesele…

    Avrupa’da da irkcilar vardi. Icip icip yerlerde sizan, kizlarla alakasi olmayan, futbol takimlarinin pesinde kosan, sorsan anlat desen savundugu ideolojiyi anlatamayanlar vardi. Bunlarin arasinda hicbirinin kiz arkadasi, esi yoktu. Iclerindeki enerjiyi yatakta harcamak yerine sokakta kan dokerek harcamayi yeglemislerdi. Oradaki yasi daha ileri insanlarin bu insanlara yaptiklari tek ogut “kendine bir kiz arkadas/es bul, be a man, be somebody, hayatin duzene girsin, kendini bu bataktan kurtar”. Yani, orada bataktan kurtulmanin yolu karsit cinsten biriyle beraber olmak. Ancak, Turkiye’de boyle ogut verilemez dahi. “O tarafi birak, bize gel, bizim icin savas” derler. Yani, her halukarda piyon olarak kullanilmaya, kendi istekleri, kendi arzulari icin degil, baskalarinin “buyuk” ideallerini gerceklestirmeye adanirlar, kurban edilirler. Bu yolda, bazen 15 yasinda cocuklar kendilerini polise tas atarken bulur. Bazen bir ulkucu meczup kendini hic tanimadigi Ahmet Turk’e yumruk atarken bulur. O Ahmet Turk’e yumruk atan adamin bir esi/kiz arkadasi olsa, aksam onu evde bekleyen biri olsa, 5 dakika once kiz arkadasi ona “seni seviyorum” diye bir sms atmis olsa, hayatinin vazgecilmezi olan birisine karsi bir sorumlulugu olsa, o dengesizligi yapar miydi? Turk-Kurt, FB-GS, Sag-sol vs. butun ayristirmalar yetmiyormus gibi simdilerde de erkek-kiz ayristirmasi calismalari var. Ayse Arman’in kadinlara “cinsel perhiz, kendilerini agirdan satma” ogutleri, bazi “aydin” kadin yazarlarimizin feminizm adi altinda “bekar, yalniz, ozgur ve mutlu” kadin modelini topluma ornek gostermeye calismasi, “gosteren ama vermeyen” kadin modelinin yayginlasmasi; ote yandan muhafazakar kesimin “su burma bilezigi almazsan olmaz, ev, araba olmadan olmaz” diye diye evliligi ticari bir hale getirmesi ve imkansizlastirmasi, dugunde ese dosta hava atmak icin, evlendikten sonra yillarca cifti ve ailelerini buyuk bir taksit yukunun altina sokmasi… Kur yapan kizin “hafif mesrep, yollu” olarak damgalanmasi… Daha say say bitmez…

  54. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 22, 2010 | Reply

    @ Ekrem Senai,

    Abdullah Cevdet de “Türk neslini ıslah için ABD’den erkek getirmek lazım” önerisinde bulunmuştu.

    Hay Allah ya, bula bula bunu mu buldunuz beni benzetecek? Ben de kendimi ”Türk ırkçısı, faşist” zannetmeye başlamıştım. E siz de bir karar verseniz, ırkçı mıyım, Türk düşmanı mıyım, neyim ben ya? Bi türlü sabit bir sıfat bulup, yaftalayamadınız… Bunu da kafa karışıklığıma bağlayarak, beni neyi savunduğunu bilmeyen bir ruh hastası gibi göstermeye çalışarak kaçıyorsunuz anlattığım hakikatlerden. Hakikat diyorum, çünkü size gözlerimle gördüğüm olayları aynen anlatıyorum. Kişiliğimden çok, ne demek istediğimi analiz etmeye çalışsaydınız, o yazdığım örneklerle ilgili görüşlerinizi belirtseydiniz, o meselelerin neden ”terörle alakası olmadığını” anlatmaya gayret etseydiniz, belki zıt bir görüş dahi olsa yazdıklarınızdan ben de istifade edecektim. Belki de yazdıklarımda siz de kendinizden, hayatınızdan birşeyler görecektiniz. Neyse, sağlık olsun… Ben, Abdullah Cevdet, Saldıray, Türk faşisti karışımı birisiyim zaten. Söylediklerim ciddi alınmaya bile değmez. Siz, bildiğinizi okumaya devam edin.

    Saygılar

  55. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Tem 22, 2010 | Reply

    Sayın Tayfun Korkut,

    Düzeyli üslubunuz için öncelikle teşekkürler.Fikirler üzerinden tartışıldığı zaman tartışmanın verimi yükseliyor ve doğrulara ulaşmak daha bir mümkün olabiliyor.

    Şimdi dilerseniz cevabi yorumunuzdan bazı pasajlar alıntılayarak kaldığımız yerden devam edebilriz.

    Darbeci zihniyetin yaptigi zulumler icin ben ozur dilemiyorum. Cunku, o zulumlerden biz de cektik diyorum.

    Katılıyorum,sorumlusu olmadığımız bir zulümden ötürü elbette özür dilemek gibi bir zorunluluğumuz yok.Ne sizin,ne benim ne de yazının konusu olan özür metnin imzacılarının…Hiçbirimizin ille de bir özür burcu olmayabilir.

    Ancak,bu konuda kendilerince duyarlılk gösteren insanların tercihine de saygılı olmak gerekir diye düşünüyorum.

    Dolayısıyla siz de olayı darbeci ve kötü niyetli bir zihniyetin marifeti olarak algıladığınıza göre,sorumlululara karşı yapılan bu sesi “Türklüğe hakaret”olarak düşünmemeniz gerekir.Zira,burada zulmünden dolayı suçlanan(lar)bir millet değil bir zihniyettir.

    Evet, derindusunce sitesinde, PKK saldirilarindan sonra artan “Kurtler ezildi” soylemi kafami biraz karistirdi. Bilhassa zamanlama olarak.

    Peki.Sizi anlıyorum.Bazı olaylar hepimizi bir şekilde etkileyebilir.Nitekim etkiliyor da.Ancak PKK’nın saldırılarının artışmış olması,Kürtlerin yoksun bırakıldığı bazı haklarının görmezden gelinmesi anlamı da çıkmamalı.Kürtler şayet “ezilmiş”se ve bazı antidemokratik uygulamalara hâlâ maruz kalıyorlarsa,bunu ifade edilmesinden doğal ne olabilir?

    Bu bağlamda hak haktır.Gecikmiş bir adalet varsa onarılması gerekir.Kürt sorununda olduğu gibi,bu,yaşanmış olan Ermeni olaylarında da,Alevi meselesinde de,başörtüsü yasağında da böyledir.
    Asala örgütü vardı yakın tarihimize kadar,yüzlerce diplomıtımızı katlettiler.1915’ler de Taşnak,Hınçak gibi Ermeni örgütleri vardı.Bugün ise Fransa ve Amerika gibi ülkelerde başta olmak üzere Türkiye’ye karşı yürütülen güçlü Ermeni lobileri ve bunların siyasi faaliyetleri sonucu oluşan Türkiye karşıtı bir Diaspora var.Peki bu oluşumların varlığı geçmişte yaşanmış bir dramın onarılması önünde bir engel olarak görülmesi ne kadar doğrudur.Bu açıdan aynı zihniyetin yolcusu olan güç odaklarına aidiyet duygusuyla taraf olmaktansa meseleye insan onuruna yakışan bir düzlemden bakmak daha isabetli olacaktır.Zira sizin darbeci olarak tanımladığınız zihniyet-Ergenekon,derin devlet vs-ile şu an konuştuğumuz Ermeni örgüt ve lobileri,PKK gibi yasa dışı silahlı yapılanmalar arasında özde bir fark yoktur.Aynı amaca hizmet ederler ve zihniyetleri oldukça benzerdir.
    Bu nedenle artış gösteren PKK saldırıları gerçekleri görmemize engel olmamalıdır.Tam tersi bizleri barış yolunda daha da birleştirmelidir.Zira ihtiyacımız olan şey: duygularımıza kapılarak olayları daha da içinden çıkılmaz hale getirmek değil,çözüme bir adım daha yaklaşmak olmalıdır.Bu bağlamda yıllardır bu ülkede yaşayan tüm insanlara türlü acılar tattıran,ağır bedeller ödettiren Kürt sorununa sadece PKK hadisesi üzerinden Kürtlere bakan bir anlayışa hapsedilmemeli.Unutulmamalıdır ki bugün tartıştığımız insanlar PKK’lı değildir;sizin benim gibi insanlardır.

    Peki PKK’nın roketarlı aldırıları niye bir Tayfun’la Aziz’in sorunları tartışmasında belirleyici olsun:)

    PKK’ya,yöntem olarak benimsediği şiddet ve teröre sonuna kadar HAYIR.

    Ama birilerinin bunun üzerinden “ortaklaşa” güç ve iktidar devşirmeye,bu uğurda duygularımızı kullanmaya EVET demek de mümkün değildir.Bu ideolojik kirliliklere ne kadar direnirsek,devlet çıkarları yerine vicdanı ve insanlığı koyabilirsek,çözüme de o kadar yaklaşmış olacağız.

    Sanirim yazdiklarimi dikkatli okumamissiniz. Kemalizmle PKK’nin ayni saflarda yer aldigini, aralarindaki savasin danisikli oldugunu dusunuyorum. Bu konudaki fikirlerim de oldukca istikrarli. Kafamin karisik oldugu asil mevzu, muslumanlarin yogun oldugu ulkelerde neden bu kadar ayrisma ve catisma oldugu… Kafa karisikligi da iyidir. Insanin dusundugune, dogruyu bulmaya gayret ettigine, onune konan ezberlerle yetinmedigine delalet eder.

    Aslında yazdıklarınızı büyük bir dikkatle okuyorum.Sadece sizin değil birebir yorumlaştığım tüm katılımcıların yorumlarını da aynı titizliği göstermeye çalışıyorum.Yine de yanlış algıladığım ve okuma hatasına düştüğüm noktalar olabilir.

    Evet,PKK ve diğer derin güçler arasındaki organik bağ ve ilşkiler konusunda fikirleriniz oldukça tutarlı ve itiraf edeyim benimkilerle oldukça benzer istikamette.

    Ancak,bu tutarlılığı kimi yerlerde koruyamadığınız oluyor.Önceki yorumumda genişçe yer verdiğim için tekrarlamak istemiyorum.Ayrıca amacım sürekli bir kusurunuzu size hatırlatmak değil.Kendimce bazı hatırlatmalar yapıyorum-tabi ne kadar doğru ne kadar yanlış,bu elbette tartışılır.Hata olarak gördüğüm ve eleştirdiğim şudur:Bir yere kadar başımıza örülmüş çorapların ortak bir mutabakatla kirli bir ağa dönüştüğü konusunda görüşlerinizden ve tutarlılığınızdan bir kuşkum yok.Ne var ki bu ortak ağın bir tarafını savunmaya düştüğünüz bir zaafiyet yaşıyorsunuz-yer yer tabii,her zaman değil.Hatırlatmak istediğim buydu.Kısacası Ergenekon ve öncülü zihniyetler(ittihatçılık)eleştildiğinde bu eleştiri Türkçülüğe yapılmış hakaret olarak görmemelisiniz.

    Tabii kafakarışıklığı gereklidir bazen.Dediğiniz gibi her ezbere itibar etmektense düşünce konforunun bozulması daha evladır.Bu mesaiyi neden harcıyoruz?Tabii ki ben sizin,siz de benim ezberlerimi bozacaksınız ki doğru olanı bulalım.

    Diğer yanıtlarınıza zaman bulursam tekrar döneceğim.Şimdilik hoşçakalın.

  56. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 22, 2010 | Reply

    @ Aziz Yılmaz,

    Ne var ki bu ortak ağın bir tarafını savunmaya düştüğünüz bir zaafiyet yaşıyorsunuz-yer yer tabii,her zaman değil.Hatırlatmak istediğim buydu.Kısacası Ergenekon ve öncülü zihniyetler(ittihatçılık)eleştildiğinde bu eleştiri Türkçülüğe yapılmış hakaret olarak görmemelisiniz.

    Bu uyarınızı dikkate alıp, bundan sonra ona göre daha düzgün bir üslupla yazmaya, yanlış anlaşılmalara meydan verebilecek sözler kullanmamaya gayret edeceğim. Yapıcı eleştiriniz için teşekkürler.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin