RSS Feed for This Post

Ergenekon Failleri, Madımak Katilleri

20080704_derin_dudunce_org_madimak2.jpgGeçtiğimiz haftaiçi bir yandan Madımak katliamının 15.yılı anılırken bir yandan da cumhuriyet tarihinin belki de en önemli davasında çok kritik gelişmeler yaşandı.Ergenekon soruşturmasında yaşananlar “sonuna kadar” gidilebileceği yönündeki umutları tazeledi.Fakat 1 Temmuz sabahından itibaren bu olumlu süreç başlarken,hemen arkasından gelen 2 Temmuz da,Madımak katliamının anılması yine büyük oranda egemen zihniyetin arzuladığı yönde gerçekleşti.Geçen hafta aslında çok da ümitvar ol(a)madan “Madımak’ı devletin diliyle anmayalım” diye çağrı yapmıştım.Kara gün 2 Temmuz’un 15.yılı,istisnai değerli konuşmalar dışında,yine devlet diliyle anıldı,yine 35 insanımızın diri diri yakıldığı bu kara gün,bir gün önce gözaltına alınanların zihniyetiyle,Ergenekon çetesinin egemen söylemiyle anıldı…Neredeyse bazı kimseler Madımak katliamıyla,çete soruşturması gereği gözaltına alınanları aynı “haksızlık” ekseninde andı.Buna bizzat şahit oldum.Katliamı sözde anmaya gelmiş bu ya ahmak ya alçak zihniyet öyle bir kurgu kuruyor ki;Ortada “gerici-şeriatçı” bir yapı var,bu gerici yapı Madımak’ı yakıyor,Alevileri katlediyor,Ergenekon çetesi bağlamında gözaltına almaları yapan da aynı yapı.Sudan bahanelerle “vatansever” insanlar gözaltına alınıyor.Dün Madımak’ı yakanlar bugün de “Ergenekon tertibi”ni yapıyor…Utanmadan bunları bangır bangır söyleyerek katliamı sözde anmaya gelenler vardı orda.Böyle sapkınca ve alçakça sözler duydum ve açıkçası midem bulandı…Türkiye Alevi toplumu bunları haketmiyor,Aleviler bu acının,bu katliamın bu derece istismar edilmesine daha fazla dayanamazlar,dayanamalılar…Bu katliamın anılmasını bile ahlaksızca dünya görüşleri için payanda yapmaya kalkan zihniyet bizzat o insanların yanmasına seyirci kalan,dahası böyle bir katliamın olmasını kışkırtan,güç temerküz etmek için toplumsal çatışmanın şiddetlenmesini işlevsel bulan zihniyettir…Bu zihniyettir ki bu toplumun gerçek anlamda kara deliği olan Alevifobia histerisinden zihni ve kalbi sakatlanmış kitleleri kışkırtmış,yönlendirmiş ve gözü dönmüş kitle bu kıyımı yaparken de seyretmiştir…

Aslında Kemalist söylemden en etkilenmiş,en damardan Kemalist cümleleri sarf edebilen Aleviler bile sezgisel olarak kendini araç olarak kullanmak isteyen bu zihniyetin farkında.Ben bunu hep gözlemliyorum.Bu ülkenin sahici özgürlükçü-demokratları bu noktayı iyi bilmelidir.Tüm Aleviler,hiçbir şekilde yaşananlara müdahale etmeyen devletin güvenlik güçlerini iyi biliyorlar…   O kıyımcı kitlenin bazı köktendinci sloganlarını hatırladıkları kadar “En büyük asker bizim asker” diye insanlar yanarken dakikalarca bağırıldığını da hatırlıyorlar,bunları bizzat anlatan,aktaran onlar…2 Temmuz katliamı olurken,insanlar alenen herkesin gözü önünde diri diri yanarken,bölge askeri yetkilisinin ısrarla asker göndermek istemediğini,gönderilen askerlerin hiçbirşey yapmadan o kitle etrafında bekletildiğini,askerlerin başındaki komutanın gözü dönmüş kitleyle gayet yakın diyalog içine girdiğini ve kıyımcı kitlenin de buna karşılık yukarıda zikrettiğim “En büyük asker bizim asker” diye bağırdığı gerçeği Kemalist söylemden en etkilenmiş Alevinin bile çakılı biçimde zihninde duruyor,sonrasında ilgili askeri yetkililerin “görevi ihmal”den dahi ceza almadığını da biliyorlar…Aynı şekilde yargılanma sürecinde özellikle ilk 5 yıl içinde yaşanan pespayelikler akıllarından çıkmıyor.Hem güvenlik hem yargı mensuplarının nerdeyse yakılan insanları “halkı galeyana tahrik ve teşvik” gerekçesiyle suçlayan tavırları akıllarından çıkmıyor.Kıyımcıların mahkemedeki ifadelerinde nasıl dağılmak üzereyken Madımak oteline doğru üniformalı kişilerce yönlendirildiklerini anlatmaları,birilerinden garanti almışcasına özgüvenli tavırları ve buna yönelik güvenlik mensuplarının kabullenici suskunluğu akıllarından çıkmıyor…Zaten o günü yaşayanlar yalın biçimde yaşadıklarını,sadece yaşadıklarını aktardıkça,Alevileri kendi ulusalcı/devletçi iğrenç ideolojileri için araç olarak kullanan o dilin dışında sahici bir dille,gerçek resimle karşı karşıya kalıyorsunuz…Öte yandan hem katledilmiş insanlarımızın yakınlarının hem de genel olarak bu ülkenin Alevilerinin sadece devletten değil toplumdan da yana dertleri var.Merhum Hasret Gültekin’in eşi bu bağlamda herkesin yüreğine dokunan ve özü çok doğru bir konuşma yaptı.Alevilerin toplumdan yana ifade ettikleri dertlerin çok haklı bir zemine dayandığını geçen hafta da belirttim.Bu ülkede 24 yıldır fiilen silahların konuştuğu bir mesele olmasına rağmen,Kürt meselesi bağlamında derinlerden gelen bir toplumsal nefret olduğunu söyleyemeyiz.Bu toplumda dedesinden,büyükdedesinden Kürtlere yönelik kategorik düşmanlığı ve bir tip ırkçılığı devralmış bir tane bile aile bulamazsınız.Zaten silahların konuşmasına rağmen,bir dolu haksızlıklara rağmen Türklerle Kürtler arası halk bazında fiili çatışmalar yaşanmamasının sebebi de budur.Herşeye,her türlü kışkırtmaya rağmen bu toplum o mesele ekseninde karşılıklı sağduyuyu korumasını-şu ana kadar- bilmiştir.Şu andan sonrası için hiçbirşey garanti değildir,çünkü eski Türkiye yerinde durmuyor,onu da belirteyim.Fakat Kürt meselesi etrafında atalardan devralınan bir etnik nefret olmadığı çok açık.Alevi meselesi bağlamında ise benzer birşey söylemek apaçık kendini kandırmaktır,bunu söylemek tamamen riya olur…Bu ülkede ciddi bir nüfus atalarından,dedelerinden türlü sözlerle Alevilere karşı sevgisizlik ve güvensizlik dolu önyargıları zihinsel miras olarak devralmıştır.Modernleşme/kentleşme hercümerci içinde bu olumsuz miras daha da keskinleşmiştir.Bu önyargıların “yönetmek için istikrarsızlığı diri tut” mantığının aygıtlarınca sistematik olarak beslendiği de çok açıktır ama olmayan bir nefret yaratılmış değil,olan bir zemin çatışmaya ve kitlesel kıyımlara kadar gidebilecek noktaya evrilmiştir.Israrla altını çiziyorum ki Türkiye Sünni toplumunun hepsinde değil ama ciddi bir kısmında derecesi değişmekle beraber bir Alevifobia histerisi vardır.Bu toplumda böyle bir potansiyel vardır.”Halkımızın hiçbir sorunu yoktur,yüzyıllardır Alevisi Sünnisi barış içinde kardeşçe kaynaşmış halde birlikte yaşıyorlardı,bunlar dışarıdan gelen nifaklar” söylemi Alevilik bağlamında büsbütün yalandır.Modernleşme travmasını yaşamadığımız yıllarda da halkımız birbirlerinden tecrit edilmiş halde,temas kurmadan ayrı köylerde yaşıyordu.Köyler arası akıl almaz ayrımcılık ve kategorik olarak dışlayıcılık içeren hikayelerin ve hurafelerin dolaştığını biliyoruz.Bunları inkar etmek ileride yaşayabileceğimiz başka çatışmaların ve kıyımların önünü açmaktan başka işlev göremez.Bugün de bu Alevifobia kaynaklı toplumsal kara delikler Sivas şehri özelinde de bitmiş değil.Toplumun nabzını tuttuğunuzda bunu görebiliyorsunuz.2 Temmuz anmalarına Sivas valisi gelerek çok doğru ve ahlaklı birşey söyledi.”Utanç vesikası olarak duran et lokantasının talepsizlikten otomatikman kapanması gerekir.Fakat insanlar buraya gitmeye devam ediyor” dedi vali.Sivas’ın kalan az sayıdaki Alevi toplumu 2 Temmuz haftalarında lokantaya özellikle rağbetin arttığı yönünde gözlemlerini ifade ediyorlar.Bu doğruysa korkunç birşey.Hissettiğim kadarıyla gayet Sünni dindar bir kimliğe sahip olan vali bey de vicdani bir ortak zeminde bu katliamı anabilmek noktasında birşeyler yapmak istiyor ama anladığım kadarıyla hiç toplumsal destek görmüyormuş.Bu sebeple de sitemkar bir havası vardı valinin.Gerçekten İslami düşünce sahibi belli başlı kanaat önderlerine bu noktada ciddi bir ahlaki sorumluluk düşmektedir.Bu kişilerin önde gelenlerinden biri olan Hayrettin Karaman hocanın,maalesef şu an yaptığı gibi “Bu mevzuyu anmayalım,unutalım” demesi çok çok yanlış bir tutum.Tam aksine Hayrettin hocanın hekesin saygı duyduğu muteber bir alim olarak geniş Sünni kitlelerin bu konuda kendini sorgulamasını teşvik etmesi gerekir.İnsani ve İslami olan tavır da budur.Elbette işin Alevi toplumu kısmında da Kemalizme ve Marksizm-Leninizme zihinlerini rehin ederek Aleviliği araçsallaştıran çok sayıda Alevi aydını ve kurumu var.Devletin egemen söyleminin Aleviler bazında operasyonel bir başarı kazandığı çok açık.Genco Erkal ve Fazıl Say gibi isimlerin Madımak’ı anmaları tam bu ulusalcı/devletçi tezgah mantığına uyuyor,Aleviler için en büyük tehlike Erkal ve Say zihniyetinde isimlerdir.Ama toplum olumlu yönde de değişiyor ve yeni kuşakta bu gerçeği gören ve kendi mağduriyetinden hareketle Türk devlet zihniyetinin mağdur ettiği tüm kesimleri kapsayabilen bir erdem zemininde hareket eden sivil toplum kuruluşları ve aydınlar her kesimde sayıca artıyor.Geçenlerde tam anlamıyla özgürlükçü-demokrat sivil anayasa çağrısında bulunan Alevi dernekleri ve aydınları buna örnektir.Alevi aydınları öncülüğünde kurulan Yüzleşme Derneği gibi “Unutalım,anmayalım” çizgisinin tam karşısında “Anarak ve yüzleşerek hepimiz için insanlık ve ahlak dersleri çıkaralım” diyen yüzakı niteliğinde kurumlar var.Murat Aksoy,Cafer Solgun,İlhan Döğüş gibi yeni kuşak Alevi aydınlar tavizsiz özgürlükçü-demokrat bir çizgideyken bir yandan kendi içinden geldikleri toplumun da iç çelişkilerini,problemlerini,gelgitlerini de cesurca eleştiriyor.İslami kanatta da Türk devlet zihniyetinin “Kürt’e karşı Türk,Gayrimüslime karşı İslami,Aleviye karşı Sünni,Sünniye karşı da Laikçi” politikasını yetkinlikle tespit eden ve buna karşı herkesin özgürlüklerini aynı ahlaki inançla savunan Havva Yılmaz,Hilal Kaplan,Neslihan Akbulut,Süeyb Öğüt gibi yeni kuşak müslüman aydınlar hizla artıyor.Yine Sadık Yalsızuçanlar bu bağlamda çok değerli bir isim.Toplumumuz ve ülkemiz adına yarına daha fazla umutla bakmamızı sağlayanlar “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün gereğini sonuna kadar yerine getirebilen,içinden geldiği kesime bakarken sert,kendi gibi olmayan başkalarına bakarken de olabildiğince yumuşak olabilen,bu bilge duruşu gösterebilen insanlarımızdır.Ülkemizde böyle insanlar,böyle sivil oluşumlar şükür ki artıyor.Daha da artacaktır diye umuyorum.

Eskiden kalma alışkanlıklarını sürdüren,kendine haksızlık yapıldığında feveran edip ötekilerin mağduriyetinde devlet tarafında saf tutan,başkalarının hak taleplerine karşı devlet diliyle konuşan ikiyüzlü aydınları ve kurumları bu ülke,her kesimiyle artık tasfiye edebilmeli.Bu ahlaksız ve ahmakça zihniyetin Alevi olanı yada İslami olanı yok.Sağcısı solcusu,Türk’ü Kürt’ü yok bu kafanın.Bu kafa ahmakça bir kafadır.Bu kafa bugün Ergenekon dediğimiz geçmişte Gladio ve Kontrgerilla gibi adlarla karşımıza çıkan,adı değişse de özü aynı kolektivist,aynı insansız bakışta sabit olan zihniyete hizmet etmekten başka işlev görmez.Unutmayalım Ergenekon zihniyeti her zaman böyle “içeriden” adamları,kendine yandaş zencileri yanına destek almak zorundadır.Öbür türlü yaşayamayacağını,ayakta kalamayacağını bu zihniyet çok iyi bilir.Maalesef Ergenekon zihniyeti(ki bu esasen Türk devlet zihniyetidir) bu 85 yıl boyunca bu ahmaklığa sahip zencileri bulmakta hiç zorlanmamıştır.Hala da buluyor,Ergenekon bahçesinde bir kenarda bile olsa “çiçek” olmak hevesiyle yananlar hala var.Darbe planlarıyla devrilmek istenen AK Parti ve en başta Tayyip Erdoğan bunu iyi görmelidir.AKP içinde de Alevilerin talepleri sözkonusu olduğunda bir anda şahin kesilenlerin yine Ergenekon bahçesinde “çiçek” olmak isteyenlerle aynı kişiler oluşu tesadüf değildir.

Madımak katilleri ile Ergenekon failleri aynı zihniyete sahiptir.Bunlar birbirlerinin varlık zeminini besleyen,birbirlerinin vahşet ateşine karşılıklı odun atarak bizlerin insanlık ve ahlak ateşimizi söndürmek isteyen zihniyetlerdir.Bunlar kendi iktidarlarını sağlama almak için,”Devlet adına” “Vatan adına” “Atatürk adına” “İslam adına” gibi yalan gerekçelerle insan hayatını hiçe sayabilecek bir zihniyet yapısına sahiptirler.Dış boyaları değişebilir ama özleri aynıdır.Bu zihniyet tasfiye edilmedikçe daha çok katliamlar,kıyımlar yaşarız…Daha çok Maraş’lar,Çorum’lar,Sivas’la yaşanır,bu katliamlar kanla beslenen Ergenekon zihniyetinin ayakta kalabilmesi için gereklidir…Bu zihniyeti ancak bir ahlak ve erdem ittifakıyla hep birlikte çökertebiliriz yada yine o zihniyet bu ülkeyi toptan çökertir…İşte tam da bu bağlamda şu an ülke olarak çok önemli bir kavşaktayız…

Aynı konuda: Madımak’ı devletin diliyle anmayalım! » 

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 26 Yorum

  2. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    Yapmaya çalıştığınız çok çirkin, lütfen buna bir son verin.
    “Madımak katilleri ile Ergenekon failleri aynı zihniyete sahiptir” gibi iki ucu açık alakasız bir önermeyi, “Ergenekon failleri, Madımak katilleri” gibi güya cin fikirli bir yaklaşımla ortaya sunmak midemi bulandırdı.
    Resmen fırsatçılıktır bu, ölü fırsatçılığı.

  3. Yazan:Hasan Yılmaz Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    Şu yazdıklarınız tek kelime ile “Saçmalık“!

    Konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan biri bile kamera kayıtlarından, kılık kıyafet farkından Madımak katilleri ile Erkenekon faillerinin farklı zihniyet sahipleri olduğunu anlar.

  4. Yazan:saniye ince yıldız Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    bu yazıya hiç bir şey denmez…yorum yapmaya da değmez…

  5. Yazan:ahmet terzi Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    türkiyede ne kadar olay olmuşsa ergenekona yıkın daha ergenekonun ne olduğu bile belli değil iken daha dava bile açılmamış iken bu kanıya nereden varıyorsunuz anlamıyorum.

  6. Yazan:şenşakrak Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Bakın, Ufuk Uras ne diyor:

    Uras, Türkiye’de yaşanan provokatif olayları darbe peşinde koşan çetelerle irtibatlı görüyor. Buna örnek olarak Sivas olaylarını gösteren Uras, yaşanan acı olayın devlet içindeki çetelerin işi olduğunu savunuyor. Uras, “Bunlar münferit vaka kabul edilemez. Planlı, programlı bir şekilde ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik arayışların bir parçasıdır.” diyor.

  7. Yazan:dj Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    once bir ergenekonun ne oldugunu anlasaydik yahu. somut bir delil gormedik simdiye kadar. bir efsane var ortalikta dolasan, ama masallar uzerinden de analiz yapilmaz ki. yuh…

  8. Yazan:Büyükcan Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Çok süper bir komplo teorisi olmuş.Arkadaşı kutluyorum.Her zaman için farklılık ve aykırılık iyidir.Bunu da en iyi komplo teorileri yapar diye düşünüyorum…

  9. Yazan:Matsumato Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Bu yazıda anlatılan düşünceler derinlikten yoksun kalmış. Sn. Kütahyalı sanatçı olmalı. İyi senaryo yazar. Buradaki düşünceler katılmak isterim ama sağlam temellere dayanmıyor.

    O kıyımcı kitlenin bazı köktendinci sloganlarını hatırladıkları kadar “En büyük asker bizim asker” diye insanlar yanarken dakikalarca bağırıldığını da hatırlıyorlar,bunları bizzat anlatan,aktaran onlar…

    Bu konuda somut kaynaklar gösterebilir misiniz?

  10. Yazan:İğne Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Ben de başka bir teori atayım o zaman. Bu yazıyı yazan kişiyle, madımakta’ta o insanları yakanlar aynı zihniyettedir.

    Bakın uzun uzun saçmalamadan da direkt söylenebiliyormuş.

  11. Yazan:dj Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    bu arada yazarin hakkini yemeyelim. devletin sivas olaylarindaki kusurlarini da gayet guzel tespit etmis bu yazi. guvenilirligi kuskulu beyanlar disinda, olaylarin derin devlet tarafindan kiskirtildigina iliski somut bir delil olmasa da, guvenlik guclerinin gerek istihbaratta, gerekse olaya mudahale etmede yetersiz kaldiklari acikca belgelendi. can dundar’in sivas olaylarini anlatan “o gun” adli belgeselinde, gerek taniklarin soyledikleri, gerekse de olay sirasinda cekilen goruntuler bu zaafiyeti acikca ortaya koyuyor. ilgilenenler icin linki burada.

  12. Yazan:blue Tarih: Tem 6, 2008 | Reply

    “Bizim” kesim böyle şey yapmaz anlayışı yanlış. Sivas’taki kalabalıkları otelin çevresine getiren o öfkenin sebebini ben hala anlamış değilim. Kitleler, provoke edilmiş bile olsa, böyle bir pozisyona düşmüşse, orada artık oteli kimin yaktığının bir önemi kalmıyor.
    Komplo teorilerine hiç itibar etmiyorum. Bu teorilerin insanın akli muhakemesini daraltıyor; bize zekice şeyler gibi geliyor ama hiç değil.
    Geçen gün Fatih Altaylı Özden Örnek’in oğlunun yaptığı filme (senaristmiş) belediyenin sponsor olması arasında bağlantı kurmuş. Sonra bunu büyük gazetecilik olayı diye yutturmaya çalışıyor. İnsanlar acayip ilişkilerden acayip bağlantılar kurup senaryo yazıyorlar, bu da sağlıklı düşünmenin önündeki en büyük engel. Ne yazık ki Türk toplumunda çok rağbet görüyor. Bundan sıyrılmamız lazım, yoksa toplum olarak kafamızı sıyıracağız.

  13. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 6, 2008 | Reply

    Rasim Bey’in görüşlerine katılmakla beraber,yanlış anlaşılmaya yol açacak bazı belirlemeler olduğunu düşünüyorum.Evet,Madımak katilleri ile Ergenekon faillerini aynı zihniyette buluşturan bir önermeden söz edilebilir.Fakat bu,aynı zihniyete sahip olan örgütlerin aynı amacı hedeflediği anlamına gelmez.Sanırım bazı katılımcı arkadaşlarımızın itirazı da burda başlıyor.Gerçi bu itirazlar değerli katılımcıların meseleye doğru yerden baktığını göstermeye yetmiyor.Zira itirazlar,sadece Ergenekon’u savunuyormuş gibi görünen bir refleks izlenimi yaratıyor.Oysa Ergenekon türü yasa dışı yapılanmaların farklı amaçları hedeflemiş olması ona meşruiyet kazandırmaz.İster milliyetçi temelde olsun ister dini,her türlü karanlık ve gizli yapılanmalar bu ülkeye zarar verir ve birini diğerine göre meşru ve savunulur kılmaz.Dolayısıyla Madımak katliamının ulusalcılar(buna Ergenekon diyelim)tarafından tertiplenmiş olduğunu iddia etmek pek de sağlıklı bir analiz olmasa gerek.Zira ulusalcıların alevi kesimlerle hesaplaşmaktan çok daha öncelikli hedefler amaçladıkları bilinmeyen bir sır değil.

    Sonuç itibariyle derin devletin her türlü kaostan beslendiği ve bu zeminin oluşması için her türlü provakasyona başvurmaktan kaçınmadığı söylenebilir.Dolayısıyla da amacına ulaşmak için de her kesimden,her görüş ve inançtan insanları kirli oyununa alet etmekte sınır tanımıyor.Buraya kadar Rasim beyle hemfikiriz.Fakat bu,suç sicili bir hayli kabarık dinci yapılanmaları da görmezden gelmemize yol açmamalı.90 yılların başında yüzlerce faili meçhul(aslında belli)cinayet tetikçisinin bu gerici çevrelerden çıktığı elbette tesadüf değil.Bu bakımdan dini temelli gerici yapılanmaların da bu oyunda parmağı olduğu gerçeğini asla gözardı etmeyelim.

  14. Yazan:kapistonai Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    yani ezber bozacam diye de bu kadar ezbere konuşulmaz be, pes artık. tamam bir şeyi anladık bu kütahyalıda ezber bozma ezberi var. ama be kardeşim biraz soluk al. biraz daha düşünüp yaz. bu ergenekonu tam br maymuncuk yaptınız her sorunu,her kilidi bunla açtınız maşallah. ilginç şeyler yazacam diye de bu kadar ıkınıp sıkınılmaz ki, ciddiye alınırlığınız kalsın biraz.
    ergenekondan çıkamayasıcılar

  15. Yazan:TT Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    Aziz Yılmaz Rasim beyle hemfikiriz.Fakat bu,suç sicili bir hayli kabarık dinci yapılanmaları da görmezden gelmemize yol açmamalı.90 yılların başında yüzlerce faili meçhul(aslında belli)cinayet tetikçisinin bu gerici çevrelerden çıktığı elbette tesadüf değil.
    Aziz Bey “faili meçhul” gibi emin olunmayan bir kelime kullanmış ardından bunu, “dinci,gerici çevre” gibi yine faili mechul soyut bir çevreye fatura etmiş ve cümlesini de “tesadüf değil” diyerek gayet emin bir ifadeyle kapatıvermiş…
    Bunun faili meçhul bir tespit oduğundan eminim artık…

  16. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    @TT,
    “Faili Meçhul” derken,kendi kişisel yargımı belirleyen bir ifade olarak değil,o cinayetlere ilşkin genel tanım anlamında kullandım.Ayrıca failerinin aslında belli olduğunu da ekledim.Sanırım bu dikkatinizden kaçmiş olacak.

    Failleri belli,zira yüzlerce insanımızın hayatına mal olan bu cinayetlerin Hizbullah terör örgütü tarafından işlendiğinin ve buna bizzat devlet tarafından göz yumulduğu bilinmeyen bir sır değil.Tetikçileri o yörenin(Güneydoğunun)cahil ve lümpen kesimleri içinden seçildi ve elbette dini duyguları istismar edilerek oldu bu.Dolayısıyla bu kirli oyuna alet olmuş çevreler benim nazarımda “dinci gerici çevreler”dir.Burda sandığınız gibi önyargılara dayalı soyut değerlendirmelerde bulunduğumu düşünmüyorum.Ancak sizin meseleyi neden böyle algıladığınızı anlamış değilim.Zira laikliğ,demokrasiyi,solu falan kullanarak işi gericiliğe vuran anlayışları da sık sık dile getirmişimdir.Siz de takdir edersiniz ki dini kötü emellerine alet eden benzer anlayışlar yok değil.Dolayısıyla meseleye bu çerçeveden yaklaşmanızı beklerdim.Fakat anladığım kadarıyla olayları çarpıttığım ya da bilmeyerek bir yanılgıya düştüğüm şekilinde bir yargıya varmışsınız.

    Sizi anlıyorum.Eleştirinizden de rahatsız değilim.Sonuçta hepimiz insanız ve kusursuz değiliz.Muhtemeldir ki beni yanlış anlamınıza da be sebebiyet vermiş olabilirim.Fakat amacımın sizin gibi samimi ve dindar insanları hedef almak olmadığını bilmenizi isterim.Yine de bir ifade ve anlatım eksikliğinden ötürü sizi incittiysem özür dilerim.

    Saygı ve selamlar…

  17. Yazan:denememeler Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    dinozorların neslinin tükenmesinden buzul çağının sona ermesine kadar bir çok olaydan aslında ergenekon faillerinin sorumlu olduğunu biliyor muydunuz? tesla’nın edison’un gölgesinde kalması, pluton’un gezegen olmaktan çıkartılması, gülben ergen’in sürpriz şarkısı, hepsi ergenekoncuların işi.

  18. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    Konya ovasında uzaylı taşlayan köylülür vardı, onlarla Ergenekoncuların aynı kafa yapısına sahip olduğuna dair bir yazı yazmak geldi içimden,
    ardından, Ergenekon failleri, Konya ovası provakatörleriyazmak.

    Aslına bakarsanız Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ta uzaylı taşlayan köylülerle aynı kafa yapısında. Ermeni düşmanlığı da, başka galaksilerden olanlara beslediğimiz gibi bir “ötekileştirme” güdüsünden besleniyor, Madımak katliamı da. O halde, bu olay Ergenekon’la bağlantılı demektir. Dün Uzaylı taşlayanlar, bugün Ergenokun’u yapabiliyorlar.

  19. Yazan:av ali gökmen Tarih: Tem 8, 2008 | Reply

    Yazıya genel olarak katılmamak ve gerçekleri gizleyerek bir yere varmak mümkün değildir. Ancak halen at gözlüğü ile bakıp, yazıyı okudğu halde her fırsatta inançlı insanları gercilik ile yaftalamaya çalışan yorumları da kınıyorum. Zira inançlı olmak en büyük şereftir. ancak başkalarının inançlarına saygı göstermek de gereklidir. Kendisi gibi inanmayan insanlara insan gözüyle bakmayan ve aşağlayan zihniyetin bizi bu günlere getirdiğini unutmayalım. Madımak olayını tahlil ederken inançlı insanların değerlerine hakaret edilerek kışkırtıldığını ve halkın galeyana getirldiğini unutmayalım. Yinede kışkırtılan ve galeyana gelen de kabahatsiz kabul edilemez. Bu nedenle at gözlüğü ile değil insan gözlüğü ile ve hak ceplesinden bakamkta fayda var.

  20. Yazan:ekinci Tarih: Tem 8, 2008 | Reply

    ard niyetinden olmasa gerek ama çok acele hüküm vermişsin. Dur hele daha iddianame açıklanmadı ki yargılayıp beraat ettirdin. Hem bunlar sıradan trafik suçuyla değil devletin en önemli organlarını kullanıp, anayasayı silah zoruyla değiştirmeye çalışan organize kişiler

  21. Yazan:herackles Tarih: Tem 8, 2008 | Reply

    Yazinin surasi ne yazik ki “dogru” bir sekilde yazilmamis:

    ” O kıyımcı kitlenin bazı köktendinci sloganlarını hatırladıkları kadar “En büyük asker bizim asker” diye insanlar yanarken dakikalarca bağırıldığını da hatırlıyorlar,bunları bizzat anlatan,aktaran onlar…”

    Burada belirtilen sloganin ne durumda ve neleri takiben soylendigi belirtilmedigi icin aciklamanin ya “bilgi eksikligi” ya da “taraflilik” sebebiyle tam yapilmadigini dusunuyorum.

    Bu sloganin oncesinde bolgeye gelen asker sayisi kitlenin 1/10`undan daha azdir ve askere once “Asker Bosnaya” seklinde bagirmislardir. Bu surecte askerler kitle karsisindaki gucsuzlukleri sebebiyle ilerleyemeyince de sloganlarini “En buyuk asker bizim asker” seklinde degistirmislerdir. Bence bu detay fazlasiyla onemlidir ve boyle bir yazida belirtilen iki olayin arasindaki bagi da kuran onemli duygusal donelerden birisi oldugu icin eksik olarak aktarilmasi oldukca sakincalidir.

  22. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 10, 2008 | Reply

    Bu kınama kolaycılığı da kimilerince adet haline getirildi.Ben kimseyi kınamıyorum,bunu yapmaktansa kınama kolaycılığına sığınıp sağa sola sataşan kesimleri takıntılarından kurtulmaya davet ediyorum.Komplekslerinden sıyrılıp demokratik tartışma kültürünü hazmetmelerini öneririm.Öyle okumadan,dinlemeden,anlamadan sadece mahkum oldukları psikolojiyle hareket etmekle olmuyor bu işler.Yani bu makaleye ilişkin bütün yorumları okudum,içinde insanların inançlarından ötürü yaftalandığı bir tek yoruma raslamadım.Elbette gerici kesimleri konuşacağız.Sivasta insanları diri diri yakan zihniyetler,yüzlerce insanın yaşamına kasdetmiş Hizbullah terör örgütü ve dünyadaki diğer türevleri ilerici,aydın,inançlı gibi ifadelerle falan mı lanse edilmeliydi.Dolayısıyla aidiyet duygusuyla bazı kesimlerle özdeşleşme zaafiyetine artık son verilmelidir.Böyle bir mantık Ergenekonun gönüllü avukatlığına soyunmuş anlayış ve zihniyetten hiç de farklı değil.

  23. Yazan:MY Tarih: Tem 10, 2008 | Reply

    Ergenekon: Mahkemede dağ fare doğurursa…

    Kimilerinin bir özlemi var. Ergenekon’un mahkemede fos çıkmasını diliyorlar.
    Kimi bunu açıkça söylüyor.
    Kimi daha ölçülü bir dille, ya dağ fare doğurursa diyerek…
    Benzer bir durum, 2003-2004 darbe tertipleri konusunda da dikkati çekiyor.
    Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinde yer alan ve başoyunculuğun eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’a ait olduğu Sarıkız ve Ayışığı kod isimli darbe tertipleri (şimdi bunlara bir de Eldiven eklendi) yalan çıksın diye bazı odaklar nice zamandır yoğun çaba içinde.
    Ama olmuyor.
    Çünkü bu tertipler gerçek!
    Aslında, darbe tertiplerinin üstüne şal örtmek isteyenler de bal gibi biliyor bu gerçeği.
    Kendi adları gibi biliyorlar.
    Ancak, bu gerçeğin ortaya çıkması ve bundan dolayı ‘darbeci paşalar’dan yargı önünde demokrasi ve hukuk adına hesap sorulması işlerine gelmiyor.
    Karanlıktan beslendikleri için öyle.
    Demokrasiyi sevmedikleri için öyle.
    Bu yüzden, emekli Oramiral Örnek’in günlüklerinde yer alan darbe tertipleri konusunda eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök‘ü kaçıncı kez konuşturuyorlar, sözlerini eğip bükmeye çalışıyorlar.
    Ama yine olmuyor.
    Özkök Paşa, günlükler Nokta dergisinde ilk patladığı zaman ‘darbe tertipleri’ne ilişkin ne dediyse, bugün de aynısını söylüyor:
    “Ne vardır, ne yoktur diyorum.”
    “Ne teyit ederim, ne tekzip ederim” diyor.
    Mahkemede ‘tanıklık’ konusuna gelince:
    “O zaman düşünürüz, hukuki mekanizmayı bilmiyorum” diyor.(*)
    Daha ne desin Özkök Paşa?..
    Bakın, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’la eski Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon darbeye teşebbüs iddiasıyla Ergenekon çerçevesinde tutuklandılar.
    Bu dava, öyle anlaşılıyor ki, günlüklerde yer alan 2003-2004 darbe tertiplerine de uzanacak, Cumhuriyet’e atılan bombalardan kanlı Danıştay baskınına da, hatta Hrant Dink cinayetine kadar da gidebilecek.(**)
    Ama yine de soruyorlar:
    Mahkemede ya dağ fare doğurursa?..
    Olabilir.
    Ama siz o zaman, yoksa darbe tertipleri olmadığına mı inanacaksınız?
    Siz kendi kendinizi inandırsanız, âlemin kör ve sersem mi olduğunu sanıyorsunuz?
    Söyleyin bakalım:
    Susurluk yaşanmadı mı?
    Yaşandı ama mahkemede buz dağının ucu bile gözükmedi. Susurluk davasında dağ fare doğurdu.
    Ama Susurluk gerçeği çırılçıplak gözlerimizin önünde değil mi? Güneydoğu’da derin devlet eliyle işlenmiş binlerce sözde ‘faili meçhul cinayetler’le Türkiye’nin alnına vurulmuş koskoca bir demokrasi ve hukuk ayıbı, bir insan hakları faciası olarak tarihimizin kepaze sayfalarına eklenmedi mi Susurluk?..
    Eklenmedi diyebilir misiniz?
    Geçelim.
    Ya 9 Mart darbe girişimi?..
    1971’in 12 Mart askeri darbesinden sonra 9 Mart konusunda açılan Madanoğlu Paşa Davası beraatle sonuçlanmıştı.
    Yani dağ fare doğurmuştu!
    Peki, kim inandı 9 Mart’ın olmadığına?..
    Hasan Cemal, nasıl kuryelik yapmış, Doğan Avcıoğlu‘nun yazdığı ‘darbe anayasası‘nı büyük boy sarı zarf içinde alıp hangi subaya götürüp teslim etmişti?
    Hasan Cemal, Kızılay’daki bekar evinde Mürted Hava Üssü Komutanı Korgeneral ile Doğan Avcıoğlu’nu kaç defa gizli olarak buluşturmuştu?
    Hangi bombalar nerelere atılmış, neden atılmıştı? Hangi 27 Mayısçı emekli subay dinamit lokumlarını arabasının bagajında getirmişti?
    Ama ne oldu?..
    9 Mart davasında dağ fare doğurdu. Neden? Çünkü işin ucu zamanın Genelkurmay Başkanı’na, Hava Kuvvetleri Komutanı’na gidiyordu. Dava bir yerde siyaseten kesildi, beraat kararı çıktı mahkemeden…
    Ama bu karar, 9 Mart’ın bal gibi bir darbe tertibi olduğu gerçeğini tarih önünde değiştirmedi.
    Geçelim.
    2002 yılı sonundan beri Türkiye darbesel bir süreç yaşıyor. AKP hakkında açılmış olan kapatma davası da zincirin bir halkasıdır.
    Dileriz, AKP kapatılmaz.
    Hesaplar, seçimle görülür.
    Bu arada inşallah çetelerden, darbecilerden demokrasi ve hukuk adına gereken hesap sorulur.
    HASAN CEMAL

    ————————————-
    * Fikret Bila’nın dünkü Milliyet’in manşetinde yer alan önemli haberinden…
    ** Taraf gazetesinin salı günkü manşeti şöyleydi: “Hrant Dink’i Ergenekon’un öldürdüğünü biliyoruz.” Bu sözler, Dink’in yakın arkadaşı olduğu için Ali Bayramoğlu‘nu arayan üst düzeyde bir emniyet yetkilisine ait. Neşe Düzel’le konuşan Bayramoğlu’na göre Dink suikastı, Cumhuriyet mitingleri, Malatya misyoner katliamı, Danıştay saldırısı ve Santoro cinayeti de Ergenekon bağlantılı…

  24. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Tem 11, 2008 | Reply

    Elimizde şöyle bir done var.Zamanın Madımak faillerinin resmi avukatı şimdiki iktidarın bir önceki versiyonu olan Refah Partisinin adalet bakanı Şevket KAZAN idi.Şimdi nasıl olur da ergenekon sanıklarını Madımak failleri ile aynı zihniyette olabileceği önermesinde bulunabilirsiniz.Böyle bir çelişki olabilir mi?

    Diğer husus ise kamu hıterarşisini bilmeyen insanların fikir beyan etmesi.Çünkü 2500 sayfa iddianame ve milyon sayfa ek, iddianın ciddiyetten uzak zamanaşımına yönelik ve siyasi olduğunun en büyük kanıtı.

  25. Yazan:Mergül Tarih: Tem 12, 2008 | Reply

    Siz kimsiniz ki fol olmadan yumurtayı hayali menemen yapıp yedirmeye çalışıyorsunuz?

    HoP dedik!
    Herkes haddini bilsin!

  26. Yazan:ozan Tarih: Tem 25, 2008 | Reply

    Abdürrahim Güzel’ede bu aşağıdaki arap alevileriyle ilgili,uzaktan yakından ilgisi olmayan bu yazıyı,tıpkı madımak olayında olduğu gibi ergenekon yazdırmış olmalı,ha bunu yayımlayan sitede ergenekonun bir yayın organımı acaba!?

    Namaz: Namaz sesle yapılan bir ibadet olup, sadece duadır. Namazın başında “Ali, Muhammed ve Selman’ı yüceltiriz” demek, namazı eda etmek olarak anlaşılır. Namaz Ali’ye açılan bir kalbin niyazı olarak anlaşıldığından ferdi yapılır, ancak, bayram ve mukaddes günlerde cemaat hafinde de yapılabilmektedir. Namazdan önce abdest alınmaz. Namazın şartları beştir:
    Sonuç olarak; gerçekte bir mezhep gibi görünmesine rağmen Nusayrilik, ne Hristiyanlıkla, ne Yahudilikle, ne de İslam ile ilgisi olmayan; gerek inanç, gerekse ibadet yöntemleriyle ayrı bir din olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların kâfir, müşrik, mülhid olduklarında bütün Ehl-i sünnet ve Şia uleması ittifak etmiştir. Hatta İbn Teymiyye, bunların kestiklerinin yenilemeyeceğini, kadınlarının nikâh edilemeyeceğini söyledikten sonra; mürted olduklarından Cizye ödemekle hayat hakkına sahip olamayacaklarını bildirmektedir.Abdürrahim GÜZEL http://www.muhabbetullah.com/smf/nusayrilik-t6787.0.html

  27. Yazan:Levent Cetin Tarih: Eyl 23, 2008 | Reply

    Elde korkunc olaylar var. Ikisinin de sahip cikilacak tarafi yok. Belki tek ortak noktalari da bu.
    Madimak katliaminin dindarlara karsi bir silah olarak kullanilmasi dogru degil. Bir o kadar dogru olmayan da dindarlarin bu katliama bahaneler bulmalari. Islami savunmak farkli, kendini musluman zanneden insanlari savunmak bambaskadir. Provokasyon olsun olmasin bir grup insan baska bir grup insani linc edemez. Edenlerin de bireysel olarak “tahammuden cinayet” sucundan yargilanmalari gerekir.
    Ergenekon daha cercevesi tanimlanmamis bir grup. Kendi basina hareket edenler, kucuk gruplar ve buyuk gruplar var. Bunlarin toplami su anda Ergenekon adi altinda tanimlaniyor. Orgut isleri dogasi geregi sirlarla dolu oldugundan neyin ne oldugu da tam olarak belirlenemeyecek belki. Bu gruptaki cinayetlerin failleri de ayni sekilde cezalandirilmali.
    Cahillik bir ozur degil bir suc olmali artik.

  1. 3 Trackback(s)

  2. Tem 8, 2008: Ergenekon’u sevmeden önce… : Derin Düşünce
  3. Tem 8, 2008: Ergenekon Nereden Çıktı? : Derin Düşünce
  4. Tem 8, 2008: Madımak’ı devletin diliyle anmayalım! : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin