RSS Feed for This Post

Nehemya’dan selam getirmişem -dèèèrmişiiim!

Metin Thepoor
Jazzetta

Türkçede üç çeşit “e” vardır sayın seyirciler:

1. İstanbul Türkçesi “e”si,

2. Anadolu köylüsü “e”si,

3. Bağdat Caddesi-Akmerkez “e”si.

Başlıktaki aksanlı e’ler işte bu üçüncü türden olanlar.

Sosyokültürel fay kırılmaları esnasında, ya resmi kodlamalara değmeyecek kadar geçici görüldükleri için, ya da geçerli kodları bozunuma uğratacakları endişesiyle lise dilbilgisi ve imla kitaplarına girmeyen ve girmeyecek olan böyle üçüncü türden gariplikler hep görülür; işin doğasında vardır bu.

Neyse, “e” çeşitlerini sonra kurcalayalım isterseniz. Bu ilk yazımda başka şeylerden bahsetmek istiyorum.

***

İmdi, nedir bu “Nehemya” nam memleket diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çoğunuz biliyorsunuz; benim bir şirin beldem var, adı Absürdistan. Acaba orada yaşamaktan bıktım usandım da “terk”edilecek ülke / “sev”ilecek ülke çeşitlemesi mi yapıyorum? Elbette hayır; bendeniz birtakım lumpenlerin “ya… ya…” kalıplı emir kiplerine eyvallah çekecek biri değilim –her ne kadar gidişatı pek hayırlı görmüyorsam da sonuçta bu memleket bizim, biz sahiplenmezsek kim sahiplenecek!

Efenim, Nehemya şirin beldemizin ikinci ismi. Açılımı da şöyle bu ismin: Ne+hem+ya.

Tanımını da şu şekilde yapabiliriz: Nehemyanların yaşar gibi yaptığı, üç yanı deniz gördüğü halde sakinlerinin o denizi bir türlü göremediği, bozkır kültürünün hakim olduğu, üç artı bir yanı “dış düşmanlar”la çevrili, iç çeperleri ise kıpır kıpır “iç düşmanlar”la kaplı, sürekli olarak “münferit” vak’aların yaşandığı ülke.

“Nehemyan” mı dedin? O da neyin nesi lan, Manukyan der gibi?

Canım ne demek olacak, çok rahatsız olunduysa değiştirelim: Nehemyalı demek.

“Türkiyeli” der gibi. Ama o da pek bir spastik kelimeydi değil mi yani? Türkiyeli olur mu hiç; şirin beldemizde ikamet eyleyen cümle mahl… –yani şeyy, bütün sakinler- halis muhlis Türktür. Hem Zürriyet gazetesinin logosunda ne yazıyor: “Türkiye Türklerindir, o kadar!”

Öyleyse biz yine Nehemyan diyelim bu insanlara, hem zaten hepimiz Ermeni değil miyiz –hafazanallah, yoksa hepimiz Türk müydük acaba?

***

Bu kadar sululuk yeter; ciddiyete davet edeyim kendimi şimdi, “bilimsel” açıklamalarımı sürdürmeye. Evet, nerde kalmıştık? Şurada:

Nehemyanların hayatında üç şey çok önemlidir:

1. “Ne… ne…” kalıbı,

2. “Hem… hem…” kalıbı,

3. “Ya… ya…” kalıbı (hani şu deminki).

Bildiniz; ülkenin ismi de bu kalıplardan geliyor: Nehemya!

“Ne… ne…” kalıbının içi şirin beldemizde şu şekillerde doldurulur genellikle:

1. Ne Arabım, ne Ermeni; -elhamdülillah!- milliyetçiyim milliyetçi.

Bunun varyasyonları şöyledir:

1b. Ne Arabım, ne Ermeni; – Köktengri eşkine!- ulusalcıyım ulusalcı.

1c. Ne Arabım, ne Ermeni; -ne mutlu Türküm diyene!- kemalistim kemalist.

1d. Ne Arabım, ne Ermeni; -hainlere ölüm! aha işte tabancam da hazır!- [neo]kuvvacıyım [neo]kuvvacı.

Esasen 1. maddenin özeti:

Ne Arabım, ne Ermeni; İttihatçıyım İttihatçı.

2. Ne sağcıyım, ne solcu; futbolcuyum futbolcu.

3. Ne Doğuluyum, ne Batılı; köprüyüm köprü.

4. Ne gelişmişim, ne gerikalmış; azgelişmişim azgelişmiş.

5. Ne emperyalistim, ne sömürge; arada kalmışım arada.

6. Ne mozayiğim, ne ebru; McBurgerim McBurger.

7. Ne laikim ne seküler; laikçiyim laikçi.

8. Ne demokratım, ne liberal; cumhuriyetçiyim cumhuriyetçi.

9. Ne bireyim, ne vatandaş; teb’ayım teb’a.

10. “Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur.”

11. “Ne kızı verir, ne dünürü küstürür.”

12. Ne şiş yansın, ne kebap.

13. Ne kokar, ne bulaşır.

14. Ne od var, ne ocak.

15. Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü.

16. Ne var, ne yok? (Bilgisayara sorulan soru!)

Bu böyle uzar gider… (Dikkat: Yukarıda sıralanan “ne x’im, ne y; z’yim z!” ifadelerinin hepsinde birden mantıksal ve reel doğruluk aramayınız, bunlar verili ifadelerdir; x’in y’yi değillemesi veya her ikisinin namevcudiyetinin z’yi gerektirmesi gibi çıkarımlar sözkonusu olmayabilirse de burası Absürdistan’dır, ya seveceksinizdir ya da terkedeceksinizdir.)

“Hem… hem…” kalıbının içine gelince…

1. Hem laikçi, hem “entelektüel”. (Bunlardan mebzul miktarda mevcuttur, oksimoronal vaziyet arzederler ve çoğunlukla yukarıdaki 1b ve 1c maddelerinin kapsama alanı içine girerler. Bunlar Sami Selçuk Bey’e bir köşebaşında rastlasalar onu bir kaşık suda boğarlar maazallah. Ya da “laissez TUER laissez passer” derler.)

2. Hem milliyetçi, hem “müslüman”. (Bunlara adım başı gözünüz çarpar –daha doğrusu bütün kütlenizle çarpılırsınız, şansınız yaver giderse çarpılmakla kalırsınız, yok eğer “akıllı ol!”amadıysanız ensenizden üç kurşunu haketmişsiniz demektir. Bunların boynu zincirli olanları iki nümerolu faşist partinin bünyesinde istihdam edilirler; zincirlerinden boşanmış olanların zanaati ise tetikçiliktir ve biliyorsunuz zanaat bir nevi altın bileziktir. Bunlar 1a maddesinin bagajında en geniş yeri kaplar.)

3. Hem milliyetçi, hem “müslüman”. (Yanlışlıkla bir önceki maddeyi mi tekrarladık? Hayır, yanlışlık yok. Bunlar ayrı versiyon. Müslümanlıklarını sadece gerektikçe fışkırtırlar. Bir nümerolu faşist partinin maddi ve manevi evlatları olup, 2. maddede konuşlanmışlardan özünde farkları yoktur.)

4. Hem milliyetçi, hem kemalist. (Bunların hem derini var, hem yüzeyseli var, hem derininin ucu ıccıcık görüneni var –bunlara neokuvvacı filan deniyor, silah üzerine filan ant içiyorlar, 13 bin beşyüz kişilik hain listesi filan hazırlıyorlar. Bu ulusalcı arkadaşlar 2 ve 3 nümerolardakilerden daha tekinsiz ve heterojendir. Oksijen suyu filan işe yaramaz, mazallah kurşun deliklerinden tetanoz kaparsınız. Hayalî Güççük Bey başbuğları, Kamil Kerinçek Bey uçbeyleri, Şarkî Kerinçek Bey de ideologlarıdır.)

5. Hem okudum hemi de yazdım, yalan dünya senden bezdim.

6. “Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.”

7. Hem kel, hem fodul.

8. Hem bilmez, hem ota böceğe karışır.

9. Hem suçlu, hem güçlü

Ve geldik en baba kalıba!

1. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.

2. Ya istiklal, ya ölüm.

3. Ya paranı, ya canını.

4. Ya herrü, ya merrü.

5. Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin.

6. Ya benim olursun, ya kara torpağın.

7. Ya 12 Eylül, ya 28 Şubat.

8. Ya sev, ya terket.

Bu sonuncusu, Ayten Alpman’ın çığırdığı “Memleketim”* şarkısına benzer; dış mihrakların uydurmasıdır: Love or leave!

Efenim şimdi diyacaksınız ki neye bèle? Niyçün Derin Düşünce sitesinin ciddiyetine ve ağırbaşlılığına uygun bir makale döktürmedin, diğer arkadaşlarımız gibi? Ben de diyeceğim ki: İşte èle! Ciddiyet çoğu zaman şakacıktan söylenenin ardında gizlidir. Hem ben bu konuda söyleyeceklerimin milyonda birini bile söylemedim. Akıllım, bir uyduruk yazıcığa onca şey sığar mı? Hele de şirin beldemin bitmez tükenmez “ne… ne”leri, “hem… hem”leri, “ya… ya”ları tepemde Demokles Bey’in kılıcı gibi dinelirken…

Neyse, huzurlarınızdan ayrılmadan önce, Top 10’da yeralan bir ne-hem-ya ile lafın ucunu kördüğümleyelim (dèèèrmişiiim!):

“Biz bize benzeriz; benzemeyeni de ya benzetir, ya iç düşman ilan eder ve imha eyleriz. Ayrıcana hem bir Türk dünyaya, hem 1 Euro yaklaşık 2 milyon ETL’ye bedeldir. Fekat sen bu gerçeği ne gör, ne de işit.”

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete… Neyse, hepiniz Allah’a emanet olun.

(*) Cano Hanım’a teşekkür ederim. Dilimden yanlış kaçmış.

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

 Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 28 Yorum

  2. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Ağebey, eline zihnine sağlık..

    Demem o ki şirin beldemiz Absürdistanda bu tür sloganlardan daha çook isim çıkar..

  3. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Allah’ta sizi guldururken dusundursun Metin Bey dostum. Her bir cumle uzerine fikirlerimi serdedecek olsam beni buralardan kovalar. Neme lazim. Dolyisi ile aklima gelen boluk porcuk birkac soru:

    SIENBISI-E (Gavurcasi CNBC-E) nin onundeki “E” yi ne yapacagiz? Bu da ucuncu turemi giriyor?

    16 maddelik “ne, ne” listesi “ne deveyim ne kus, ostrich’im ostrich” seklinde ozetlenebilirmi?

  4. Yazan:D.Blue Still Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Nehenya’ya nasıl bir cumhurbaşkanı lazım?

    Ne karısının başı örtülü olmalı, ne göbek ismi Recep olmalı.
    Hem içki içip, hem namaz kılmalı (bayram namazı)
    Ya Sezer, ya Demirel gibi olmalı.

    Çünkü Nehenya lavuktur, lavuk kalacak.

    Nehenyanıza sahip çıkın (Dumuriyet)

  5. Yazan:M Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Metin Bey,

    NEHEMYA halkina bir de Polatistanlilar katildi :

    1) sonunu düsünen kahraman olamaz,
    2) Namus, aile, vatan, …ne için ölmeye hazirsin ?
    3) Ölümden öte köy var mi ?

    Artik onlara da Nehemyak Vadisi halki mi deriz? Yoksa ALLAH akil fikir versin mi deriz? Orasini bilemiyorum.

    Süper yazi, sagolun

  6. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Meğer hangi ülkede yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş.
    Teşekkürler Metin Bey üstadım. Kaleminize, klavyenize sağlık.

    Tuncay

  7. Yazan:fatih demir Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Metin Agabey,
    Ben “de” dunyaniza yaptigim seyahatlerin birinde “hem aglarim hem giderim” diye bir laf duymustum 🙂

    Guzel yaziniz icin hem tesekkurler hem tebrikler 🙂

  8. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    körler sağırlar birbirini ağırlar 27 tetikçi

  9. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    yok bu başka paslaşıp duruyosunuz bütün makalalerde ilgiyle takip ediyoruz satanmanyolu

  10. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    çok derinsiniz abi boğuldum lütfen yüzeye çıkın ‘İNANÇLARI FİKİRLERİ İNSANLARIN NAMUSUDUR’ FİKİR KORKU BİLİRDE GERÇEKTEN iman etmiş olanlar ALLAH’TAN başka kimseden korkmaz

  11. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    ALLAH katında üstünlük parada malda mulda rekte ırkta mırıkta değildir. ÜSTÜNLÜK takva’dadır

  12. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    allah’tan başka ilah yoktur son peygamber hz. muhammet’tir

  13. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    İki neng bile er karımaz özi

    Bir edgü kılınçı bir edgü sözi ”

    (İnsan iki şey ile kendisini ihtiyarlamaktan kurtarır; biri iyi iş ve diğeri iyi söz.)

  14. Yazan:bakır köy fatihi Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    TÜRK IRKÇILIĞININ DÜŞMANLARI

    ■ NEJDET SANÇAR

    Türk ırkçılığının Alman ırkçılığı ile isim benzerliğinden başka bir münasebeti olmadığını kaç kere yazdık,kaç kere söyledik. Fakat bir takım izan ve idrak fukaraları hala 1944 yılının teranelerini tekrarlamaktan vazgeçmedikleri için,bu hakikatleri daha kim bilir ne zamana kadar tekrarlamak zorunda kalacağız. Bir defa daha açıklayalım ki Türk ırkçılığı, Türkçülük ana fikrinin şümulüne dahil ve yüzde yüz Türk bir fikirdir.Türk ırkçılığının Alman ırkçılığı ile isim benzerliğinden başka hiçbir münasebeti yoktur.Tıpkı İngiliz demokrasisi ile Rus demokrasisi (!) arasındaki benzerlik gibi…Türk ırkçılığı,Türkiye’de yaşayan ve Türklük davasından başka bir dava güden,Türk ırkından gayrı ırkların milliyetçiliğini yapmak isteyen bir takım Türklük düşmanlarına karşı bir müdafaa silahıdır.Asırlardan beri içimizde yaşadıkları halde bir türlü Türkleşemeyen, Türkleşmek istemeyen, bu yetmiyormuş gibi bir de kendi milliyetlerinin davalarını güden Türkiyeli bazı vatandaşların büyük mevkilere çıkıp da bu düşmanca fikirlerini daha esaslı bir şekilde tatbik etmelerine imkan vermemek düşüncesidir. Bu kadar tabi ve makul bir fikir olan Türk ırkçılığı, bir fikir olarak elbette ki dostlara ve düşmanlara malik olacaktır. Türk ırkçılığının dostları, bugün Türk milliyetçilerinin sadece bir kısmıdır. Fakat bu vatanda Türklük şuuru kuvvetlendikçe elbette bu dostlar daha da artacaktır. Düşmanları ise irili ufaklı türlü guruplardır. Türk ırkçılığının düşmanlarının başında kızıllar vardır.Milli ruhu yaşatacak her fikre düşman olan, düşmanlık eden kızılların Türk ırkçılığına düşmanlık etmelerinden daha tabi bir şey düşünülemez. Zira Türk ırkçılığı, Türkçülük ana fikrinin bir unsuru olarak Türklük ruhunu yaşatan bir fikirdir. Bu itibarla kızıllar, böyle bir fikre düşmanlık etmekte kendi hesaplarına haklıdırlar. Türk ırkçılığının düşmanlarından büyük bir zümre de içimizde ayrı ırki dava güderek yaşayan azınlık ırkçılarıdır. Bunların Türk ırkçılığına düşman olmaları da gayet tabidir. Çünkü Türk ırkçılığının tek gayesi, Türkiye’de ayrı ırki davalar güden Türkleşmemiş unsurların Türklük için arz ettikleri tehlikeyi önlemek üzere Türk milletini uyanık tutmaktır. Azınlık ırkçıları, Türklüğe ihanet edebilmelerine engel olacak böyle bir fikre elbette ki düşman olacaklardır. Kendi hesaplarına göre onlara da hak vermek yerinde olur. Türk ırkçılığına düşman üçüncü bir zümre, dünyadan habersiz bir takım akıl fukaraları ve gafillerdir. Bunların Türkiye’de hangi fikir cereyanları bulundu-ğundan, bu fikirlerin nasıl çarpıştıklarından, bu çarpışmalarda kullanılan taktiklerden falan hiç haberleri yoktur. Bunlar koyun sürüsünden farksız bir zümredir.Ancak bir çobanın sopasıyla hareket edebilecek yaratıklardır. Bu zavallı sürünün kafasında hala bir vakitler bir takım imansızların savurdukları herzelere hakim vaziyettedir. Irkçılık denince, bir zamanlar davudi seslerle Türk umumi efkarının yüzüne kusulan tekerlemeleri hatırlarlar. İnkılabı korumak,irticaı ezmek falan gibi yüksek(!) gayelerle, Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırışı cinsinden hücumlara geçerler. Biz Türk ırkçılığını Türkçülüğün bir unsuru sayan Türk milliyetçileri olarak bu üç esaslı düşmandan ilk ikisine hak veriyoruz. Çünkü düşman düşmana rahmet okumaz. Biz nasıl komünistin düşmanı isek, nasıl onun habis vücudunu dünya üzerinden kaldırmak için uğraşıyorsak; elbette o da bize düşman olacak, o da bizim Türkçülüğümüzü yaşatan fikirlerimizi vurmaya çalışacaktır. Aynı şey azınlık ırkçısı için de varittir. Biz Türklük davasının başka dava gütmekte olan bu habisi nasıl yere sermek için uğraşıyorsak, şüphesiz o da aynı şeyi bize yapacak, biz Türklük davamız için nasıl onun davasını çiğnemek istiyorsak, o da kendi milli davası uğrunda bizi, ekmeğini yediği vatanı çiğnemekten elbette çekinmeyecektir. Fakat, kızıl iblis ve ayrı ırki dava güden azınlık ırkçısı olmadığı halde Türk ırkçılığı düşmanlığı yapan zavallı koyun sürüsüne ne diyelim? Tanrı’nın kuş beyinli yaratıklar olarak dünyaya saldığı bu akıl fukaraları ve gafillerin akılsızlıklarının ve gafletlerinin ceremesini niçin Türkçülük çeksin? Türk milliyetçisi önce komünisti, sonra Türk düşmanı azınlık ırkçısını yere sermek vazifesindedir. Şimdilik dileğimiz bu müddet içinde Tanrı’nın bu akılsız sürüyü hidayete erdirmesidir. Zira bu akıl fukaraları o zamana kadar gafletten kurtulamazlarsa Türkçülüğün yumruğu sonunda onların da kafalarına inmek zorunda kalacaktır. ORKUN; 19. sayı; 9 Şubat 1951

  15. Yazan:Mehmet Edebali Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Metin Bey merhaba.
    Kısaca diyorum ki:
    Başlığa bakarak yazı okunmaz,
    İçerik için, tıklamakta her zaman fayda var:)

    Derin Muhabbetlerimle…

  16. Yazan:abuzer Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    2007-1951=56 koca yıl hala geçti demekki 56 sene daha geridesiniz yetişirsin yetişir

  17. Yazan:bakır köy fatihi Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee

    ****

    EDİTÖRÜN NOTU:

    SAYIN  ABUZER / BAKIRKÖY FATİHİ / TÜRKOĞLU, [İSİMLERİ VE MAİL ADRESİNİ DEĞİŞTİRMİŞSİNİZ AMA IP ADRESİNİ UNUTMUŞSUNUZ.]  

    KONU İLE ALAKASIZ SAYFALARCA COPY-PASTE YAPIYOR VE YORUMLARINIZDA SAKINCALI İFADELER KULLANIYORSUNUZ. AYRICA AĞIR HAKARETLER EDİYOR, SLOGANLAR ATIYORSUNUZ.  BU YÜZDEN YORUMLARINIZIN BİR KISMI SİLİNMİŞTİR.

    BURASI DÜZEYLİ BİR FİKİR PLATFORMU. LÜTFEN DÜŞÜNCELERİNİZİ NEZAKET KURALLARINA UYGUN BİR BİÇİMDE DİLE GETİRİNİZ.  SAYFALARCA COPY-PASTE YAPMAK YERİNE DE KENDİ DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZMANIZ DAHA İSTİFADELİ OLUR. KENDİNİZE AİT FİKİR KONUSUNDA SIKINTI ÇEKİYORSANIZ COPY-PASTE YAPMAK YERİNE  İLGİLİ YAZININ LİNKİNİ VEREBİLİRSİNİZ. 

    SAYGILAR.

  18. Yazan:bakır köy fatihi Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    yüce fikirlerinizi bekliyoruz

  19. Yazan:candan Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Metin Bey,
    bir düzeltme yapmama izin verir misiniz? türkiyem şarkısını yanılmıyorsam müşerref akay okuyordu. ayten alpman’ın okuduğu şarkı memleketim’dir.
    severim. hem memleketimi, hem memleketim’i.
    buralara kadar gelip ukalâlık yapmak istemezdim ama siz yönlendirmişsiniz, ben de söz dinleyen bir okurcuğum n’apiim :))

  20. Yazan:ridvan Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    çok özür dilerim, 40 yıl haftada 30 saat uyumak kaydi ile çalıştım, hastalandım ve oturmak zorunda kaldım. bilgisayar buldum vakit geçirmek için. adsl filan, güzelmiş dünyaya bakmak vikipedi den moğollar, ahilik, osmanlı derken biraz siyaset, derin devleti ararken buldum sizi keyiflede okuyorum tabiki dikkatli, derin ve biraz da kasılarak( ya onlar gibi anlamazsam diye) geçen gün bir abimin yazısına teşekkür etmek isterken hürriyet gazetesi (a) demedim, hani bizim kötümüz yunanın iyisi gibi birşey diyecektim, suat öztürk ten fırça bile yedim. bugün yazınızı dermiiişiiim gibi bir başlıkta görünce tamam dedim anlarım bu adam espirili. tabi önce bekliyorum ne ülkücü ne türkücü, hem mason hem sabetay falan diye bağlanacak ben kalem elde okuyup çözmeye çalışacağım. okudum iyi hoştu. hemen kızlarımıda çağıdım gelin oyun oynayalım diye, onlar bu oyunu tutmadı küçük kızım baba hem sıkıldım hem karnım aç dedi, kalktık. teşekkür ederim derinindekileride anladım

  21. Yazan:ridvan Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    sevgili editörüm teşekkür ederim, abuzer isimli kişinin yazılarını okuyunca, kendime bak aptal yine anlamamışsın diyor ve abuzerin ne gördüğünü va derindekileri kaçırdım zannatmiştim.

  22. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Ridvan Bey,

    Est. ne fırça atması falan? Çok üzüldüm böyle algılamanıza. Ben sadece Hürriyet gazetesi için düşüncelerimi açıkladım.

    Tekrar okursanız yorumumu, sizin de öyle algılayacağınıza eminim:

    http://www.derindusunce.org/2007/02/24/ahmaklik-evrensel-mi/

    Yine de sizi üzdüysem tüm samimiyetimle özür dilerim.

    Saygılarımla.

  23. Yazan:Metin Thepoor Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Abuzittin midir nedir o svastikalı bey hariç, bütün dost ve akrabalara teşekkür ederim. Cano Hanım’a yanlışlığımı düzelttiği için ayrıca teşekkür ederim. Hayrettir, yanlışlıkla yazdığım “Türkiye’m” şarkısını ben hiç dinlemiş değilim, sonradan hidayete erme numarası çeken Eğri Yolcu Bey’in reklamları dışında -yoksa onu da mı yanlış hatırlıyorum şimdi?

    Suat Bey,

    Haklısınız; Absürdistan ilelebet payidar kaldıkça biz bunları çok yazarız böyle daha… Absürdistan’ın değil ama Türkiye’nin ilelebet payidar kalması iyi olur. Fakat -burada tahtaya vurma efekti- Türkiye’yi bu gidişle Türkçüler batıracak…

    Bekir Beyciğim,

    “Hay bin yaşayasınız, o maddeyi hemen ekleyelim” diyecektim amma bu sefer de devekuşuna haksızlık etmiş olacağız. Çünkü mübarek heyvancağız kafasını kuma devekuşluk yapmak için gömmezmiş edindiğim bilgiye göre. Öküzlük, ayılık, çakallık, akbabalık gibi mümtaz sıfatların yanısıra devekuşluk sıfatı da bizim yakıştırmamız yani. Diğer dostlarımızı bilmem ama hayvanlar aleminden ikimiz adına gidip özür dileyeceğim az sonra. CNBC_E’deki “e”nin hangi kategoriye girdiğini de bi düşüneyim müsaadenizle dostum!

    Dark Blue Bey,

    “Nehemya lavuktur, lavuk kalacak. Nehemyanıza sahip çıkın (Dumuriyet)” sloganı dumura uğrattı beni / Kriptofaşist İlhan Abi, atem tutem men seni! (Böylece buradan İlhan Abi’ye de selamlarımızı sarkıtmış olduk, bilmem thlknn frkn varmış mıdır?)

    Mehmet Bey,

    Teşekkür ederim. Polatistan, şirin beldemin 99 isminden birisidir elbet. Teşhisinizde tam isabet!

    Tuncay Bey,

    Sağolun efendim. İnşallah -acı acı da olsa- bir nebze güldürebilmişimdir.

    Fatih Bey,

    Siz de varolunuz. Nehemya’nın ne ne’si, ne hem’i, ne de ya’sı biter!

    Mehmet Bey,

    Muhabbetimiz daim olsun efendim.

    Svastikalı Binbir Surat Bey,

    Sizi zaman makinesine binmeye davet ediyorum. Makinist yolu biliyor.

  24. Yazan:Yaman Avcı Tarih: Şub 28, 2007 | Reply

    Metin Bey kardeş, önce “….. benim bir şirin beldem var, adı Absürdistan.” diyorsunuz. Hadi buna eyvallah da; sonra dönüp “Efenim, Nehemya şirin beldemizin ikinci ismi.” diyorsunuz. Bu bir Absürdistanlı’ya yakışır mı? Atalarınızın kanıyla sulanmış kutsal! beldenize ikinci bi isim bulma davranışınız bana sizin ne vatansever, ne de milliyetçi olmadığınızı çağrıştırdı. Yoksa siz hem vatan haini hem de anarşist misiniz? Yok yok; bence siz ya dalalet ya da ihanet içerisindesiniz!…

    Selam ve sevgiler
    Yaman Avcı

  25. Yazan:metin-thePoor Tarih: Şub 28, 2007 | Reply

    Sevgili Yaman Bey,

    Nazım Hikmet, bir tokat gibi çarparken şu sözleri:

    Vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

    Ve apaçık haykırırken şöyle:

    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan,
    ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

    “Vatansever” gözüken vatan haini sahtekârlar aldıkları cevapla kudurdular. Bu cevap her zaman kudurtmaya yetiyor onları. Sahtekârlığı arşa vardığı halde yüzsüzlükte altın madalya alan alçaklarla dolu bir ülkenin birden çok isminin olması takdir edersiniz ki gayet doğal.

  26. Yazan:bakır köy fatihi Tarih: Şub 28, 2007 | Reply

    adam gibi yazıları yayınlaBIRAKIN TAKİYYEYİ BEN SİZDEN İYİ BİLİRİM SİZİ kanlı BAYRAMlardan DAN SEYRANlardan dilenirken perimerideri diye sokaklarda alışkanlık yapmış kasanız dolmuş ama beyniniz ZAMAN MAKİNESİNDE şeyhiniz AAMMEERRİKA DA hayırlı satışlar ( SAYIN YÖNETİCİ BUNU YAYINLIYACAK YÜREĞİN SİZDE OLDUğuNA da İNANMIYORUM) çünkü ……….lar korkak olur

  27. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: Mar 2, 2007 | Reply

    Sn. Abuser,

    Biraz da baska yerleri abuse etseniz? Mesela AD diye bir site var ; tam sizlik..Bazilarimizin sabri editorumuz kadar genis degil de.

  28. Yazan:bakır köy fatihi Tarih: Mar 5, 2007 | Reply

    İsrafil K. Kumbasar
    israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr
    …………………………………………………..

    İslamın öngördüğü eşitlik, kardeşlik ve VIP Müslümanlar
    Cahiliye dönemi olarak bilinen, zulmün en tepe noktasına çıktığı, zorba bir düzenin had safhaya ulaştığı, kız çocukların diri diri toprağa gömüldüğü, fuhuşun altın çağını yaşadığı, kölelerin insandışı varlıklar olarak görüldüğü bir dönemde inen İslam dini, insanlığı ‘sevgi’, ‘kardeşlik’ ve ‘adalet’ temellerine dayalı yeni bir ‘çağdaş medeniyet’ kurmaya çağırıyordu!..
    Bireylerin görev ve sorumlulukları bakımından, ‘inanç’, ‘ırk’, ‘renk’, ‘kültür’, ‘dil’ gibi farklar gözetilmeden, aynı haklara sahip olmasını amaçlayan eşitlik, İslam’ın temel prensiplerinden biridir!..
    Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
    – “Ey insanlar, doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki, birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz Allah katında en değerliniz O’na karşı gelmekten en fazla sakınanızdır.” (Hucurat; 13)
    Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Arafat Dağı’nda bir devenin sırtından yaptığı ‘veda’ konuşmasında, insanlığa şöyle sesleniyordu:
    – “Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise, topraktandır.
    Allah yanında en kıymetliniz, takvası çok olanınızdır. Arabın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir.
    Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.”

    ***

    Ne yazık ki son zamanlarda, ‘paranın esareti’ altına girerek, kendilerini yaşadıkları toplumdan ‘üstün’ olarak gören birileri, ‘Allah katında’ da ayrıcalıklı olduklarını varsayarak, onun dinini ‘kendilerine uydurabilmek’ için bir takım arayışlara girdiler!..
    ‘VIP Müslümanlar’ olarak tabir edilen bu kişiler, son zamanlarda camilerde ‘temizliğin’ olmadığından yakınıp, kendilerine ‘özel bir bölüm’ tahsis edilmesini istemeye başladılar!..
    Hatta, işi hac ziyareti sırasında ‘farklı muamele’ görme noktasına kadar götürdüler!..
    Oysa ki namaz ve hac ibadetlerinin en önemli fonksiyonu, farklı kimliklere sahip insanları, zengin, yoksul ayrımı gözetmeden ‘aynı çatı altında’ biraraya getirmek, bütünleştirmek, kaynaştırmaktır!..
    Hac farizasını yerine getirenlerin, üzerlerine giydikleri ehram denilen dikişsiz beyaz elbiseler ile, ‘Allah’ın huzurunda herkesin eşit olduğunu’ ortaya koymaları da bu yüzdendir!..
    Ata yadigârı Ecyad kalesini yıkıp, binlerce şehidin yaptığı mekanın üzerine diktikleri ‘ultra-lüks’ gökdelenler ile ‘Kâbe’nin heybetini’ gölgeleyen, haccı bir ibadet değil de ‘turizm’ aracı gibi yorumlayan Suudi Arabistan yönetimi, yeniden düzenlediği Mina’daki şeytan taşlama bölgesinin bir bölümünü ‘VIP Müslümanlar’ için ayırdı!..
    VIP hacılar için, iki de ‘helikopter pisti’ inşa edildi!..
    Herhalde, bu uygulamayı haber alan şeytan bile şaşırıp dehşete düşmüştür!..

    ***

    Bu tür uygulamalar, ‘halifesine’ bile fakirler için ‘sırtında un taşıtan’ yüce bir dinin, ‘din üzerinden’ ticaret yapanlar tarafından yozlaştırılarak, hangi noktalara sürüklendiğinin açık bir göstergesidir!..
    Allah kullarını ‘amellerine’ göre kıymetlendiriyor, VIP Müslümanlar ise, ‘ceplerindeki para’ ile!..
    Dünyanın dört köşesinde hergün binlerce müslüman ‘açlıktan’ ölürken, VIP Müslümanlar ‘daha lüks bir yaşam tarzına’ sahip olmak bol keseden har vurup harman savuruyorlar!..
    Bugün camilerde, kendilerine ‘özel bir bölüm’ tahsis edilmesini isteyen, hac da ‘farklı muamele’ görmek için ısrar edenlerin, yarın neler talep edebileceklerini şimdiden kestirmek hiç de güç değil!..
    Gün gelir, ‘helikopter ile’ şeytan taşlamaya gitmeye yeltenirler!..
    Gün gelir, Kâbe’nin bazı günler kendileri için ‘kapatılmasını’ isterler, hatta yorulmamak için Kabe’nin ‘kendi etraflarında’ döndürülmesini talep ederler!..
    Gün gelir, kendilerine inanacakları ‘ayrı bir Tanrı’ ve taşlayacakları ‘bir başka şeytan’ ararlar!..
    Hatta, ‘yoksullar’ da gidiyor diye ‘cennete’ bile razı olmazlar!..
    Demek ki ellerinden gelse ‘huzur-u mahşerde’ de kendilerine ayrı bir ‘VIP salonu’ tanzim ettirmeye kalkışacaklar!..
    ‘Sırat köprüsünden’ geçmek için kendilerine ‘VIP geçişi’ tahsis edilmesini isteyecekler!..
    Allah, onlar için cehennemin baş köşesinde öyle bir ‘VIP köşesi’ ayarlıyor ki, oradaki azabın nasıl bir şey olduğunu hayal etmeleri bile mümkün değil!..

    Tarih:04.01.2007

  29. Yazan:metin sahin Tarih: Tem 28, 2008 | Reply

    bazıları muhtesem dünyanın en bü,yük din bilginlerinden fetullah GÜLEN in neye turkıyeye dönmediğine şaşıyor.Aysa muhtesem büyüğümüz çok akllı.Haydi döndğüğünğü farzedelim.Turkıyede nereye gitseniz size fetullahcı örgütlenme adresini gösterirler.DavaSI BİTTİ DİYELİM.aMA YA biri ihbar ederse.Ya ltı ya da tutuklu.Büyüğümüz çok akıllı.Orada rahatı da iyi.Enayi mi sanıyıorsunuz kii….

  1. 1 Trackback(s)

  2. Şub 27, 2007: Binaenaleyh hayali ihracat değel bu Yahya! « jazzetta

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin