Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Qua Vadis Ümmet? »

Sahip olduklarımıza dair…

Tercihlerimiz çoğu kez bize kim olduğumuz sorusunun cevabını verir.Tercihlerimizin verdiği cevapların doğruluğu ancak ve ancak onlara sahip olabilme ölçümüzle mümkündür.Sahip olmak,istemenin sonucudur.İstemek ardından sahip olmak,bu iki eylem,sahip olmanın sonunda noktalanmaz,bir üçüncü isteği doğurur;sahip olduğunu kaybetme korkusu.Pekala;
 
1.)İstemek
2.)Sahip olmak
3.)Sahip olduğunu kaybetme korkusu
 
olarak şıklandırabiliriz.
 
 Başlığımız müslümanlar,konumuz din (İslam) olduğu için,bu şıklandırmayı;Dinin mensubu olmak(istemek),Din içerisinde var olmak,dindar olarak kendini tanımlama(sahip olmak),Kendi varlığı ile bütünleştirdiği dinin zarar görmesinden ve kendi kimliği olan dindarlığın zarar görmesinden korkmak(kaybetme korkusu) olarak örnekleyebiliriz.
 
 Çoğu kez istemek ve sahip olmanın masumiyetini,kaybetme korkusu ile zalimleştirebilir insan.Ve bunu yaparken çoğu kez kendi verdiği zararın dışardan gelecek zararlardan büyük olabileceğini düşünemez.Karşılaştığımız zorluklar(kaybetme korkusu) biz de histeri nöbetine yol açacağı için var olan potansiyelimizi de bu etki ile göremeyebiliriz. Read the rest

Uyuyan Güzel »

“.. Türkiye’de ‘şeriat tehlikesi’ tümüyle devletin ürettiği bir sanal durumdur ve amaç bu sayede devlete bağımlı bir laik cemaatin yaratılmasıdır. Devlet aslında ideal olarak uyuyan ama kendisini uyanık sanan bir laik cemaat istemiş ve bunu başarmıştır. Öyle ki söz konusu sanal uyanıklık laik kesimi bir sivil toplum gücü haline getirmektense, onu korkular içinde büyütmüş ve her sanal tehlike karşısında devletin kucağına itmiştir. ..”
 

Uyuyan Güzel – Etyen Mahçupyan / TARAF

Ergenekon dava süresinde ortaya çıkan bilgiler laik kesimin üzerinde durduğu ideolojik zemini önemli ölçüde sarstı. Çünkü laikliği bir cemaat kimliği haline sokup pekiştiren Read the rest

Türk değilim eğriyim, tembelim »

Engin Ardıç / Sabah

Ülküm de alçalmak, geri gitmektir… İlkem küçüklerimi dövmek, büyüklerime terbiyesizlik etmektir…

Böyle “ant” olur mu? Böyle saçmalık, böyle rezillik olur mu?

Olmaz. Ama Read the rest

Sanayisiz Osmanlı »

“Bir kere yaşanan bir daha neden yaşanmasın ki? Zaten tarih de bizi geleceğe iten bir tsunami olmayacaksa bırakalım mahzenlerin içinde gizli kalsın. Ben bir “Osmanlı tsunamisi”ni tetiklemeye çalışıyorum. Daha doğrusu bu tsunaminin gelmekte olduğunu haber vermek istiyorum. Gözü açık olanlara elbette… Bakın, diyorum, Osmanlı tsunamisi geliyor, dikkatli bakın!” (Mustafa Armağan) 

Son günlerde Osmanlı tarihine olan ilgi ve merak, kimilerini memnun etmese de, oldukça sevindirici bir olay. Osmanlı tarihine olan bu ilgi, türlü soruları ve merakları beraberinde getiriyor ve “Biz aslında Neydik” sorusunu gündemimize taşıyor.

Geçmişinden kopuk bir millet başkalarının kukla milleti olmaya, müsait hale gelir gerçeğini hatırlattıktan sonra Hekimoğlu İsmail bu gerçeği destekler mahiyette şöyle diyor;  

“Madrid’de boğa güreşlerini seyrettim. Eğer birinci boğanın başına gelen olayları ikinci boğa bilseydi, matadorların elinde oyuncak olmayacaktı.”   Read the rest

Türk okulunda Kürtçe şarkı olur mu? »

Türkiye’de neredeyse her okul yılsonu etkinlikleri adı altında eğlence programları düzenler. Velilerde davet edilir bu sosyal etkinlik adı altında gerçekleştirilen törenlere… Bu programlar belirli bir disiplin içerisinde gayet resmi bir üslupla gerçekleştirildiğinden bir hayli sıkıcı gelir davetlilere. Uzun konuşmalar, şiirler ve birkaç görsel şölenle devam eder bu tür programlar. Bu sene yılsonu etkinliklerine kısa bir programla çıkma ihtiyacı hissettim. Kürt çocuklarının yoğun olduğu bir bölgede öğretmenlik yaptığımdan programımda Kürtçe bir şarkıda önerdim. Kürtçe şarkı şüphesiz heyecanlandırdı çocukları. Read the rest

Fransız siyasî hayatında Türk Kadınları »

6 Haziran Cumartesi, Paris’te Palais Bourbon’da bir konferans düzenleniyor.

L’engagement politique des femmes d’origine turque
 
Samedi 6 juin 2009
9h – 12h (avec un cocktail de petit déjeuner)
Palais Bourbon
126, Rue de l’Universite – 75007 Paris
Metro : Assemblée nationale ou Invalides
En France comme en Europe,  l’immigration turque s’est produite tardivement. Répondant à un appel de main d’œuvre, les causes des premiers flux migratoires étaient principalement économiques et le séjour Read the rest

PKK’yı dış mihraklar mı kurdu? »

Devlet epriyince »

“… taşranın dindarlıkla ve muhafazakârlıkla özdeşleştirilerek yıllar boyunca ‘şeytanlaştırılması’ nedeniyle, kendilerine ‘modern’ diyen laiklerin de bu tehlike karşısında devletin yanında durması beklenirdi. Bu analiz sol tahlilleri yadsımıyor, hatta onları pekiştiriyor. …”

Devlet epriyince – Etyen Mahçupyan / TARAF

Anadolu’nun her yöresi bu toprak parçasına ait dillerin farklı lehçelerini ve melez hallerini taşır. Ancak daha da ilginci her yörenin kendine has kelimeleridir… Benim ailemin de Ankaralı geçmişinden bizlere yansıyan, geçmişte anneannemden duyduğum ve başkasından da duymadığım birçok kelime var. Bunlardan biri eprimek fiili… Bir kumaşın fazla kullanılmaktan ötürü giderek lif lif çözülmesi Read the rest

Aldığın Nefesi Ben Yarattım Ulan! »

 

         27 Mayıs Özel

1950’ler, İstanbul’un Beykoz semtinde, deniz kıyısında bir kahvehanedeyiz. Kıyafetinden Çerkez olduğu anlaşılan yaşlı bir adam ile oğlu yaşındaki bir genç parasına tavla oynamaktalar:

– Yaşına hürmeten ses çıkarmıyorum bey baba, böyle zar tutma başka kahvelerde, bu tavlayı kafanda kırarlar!

– Böyle mi kırarlar?

Yaşlı adam cüssesinden beklenmeyecek bir hızla tavlayı kapatıp genç adamın kafasına patlatıyor, pullar, zarlar bir yanda, genç adamın kafasından kanlar akıyor, yaşlı adam hızını alamamış ki cebinden çıkardığı bağ bıçağı ile saldırıyor, kahvedekiler kollarından tutup durduruyorlar.

Durduruyorlar ama Çerkez Osman Dedenin mavi gözlerinden adeta ateş fışkırıyor:

“Aldığın nefesi ben yarattım ulan! Senin aldığın nefesi ben yarattım!” Read the rest

ABD’yi tedavi etmek mümkün mü? – BÖLÜM III »

Dizinin birinci bölümünde Amerikan milliyetçiliğine işaret ettik. Hollywood, Pentagon ve Washington üçgenine, amaçlarına ve çalışma yöntemlerine değindik. İkinci bölümde bu milliyetçiliği ve Amerikan saldırganlığını mümkün kılan dinî ve ideolojik arka plandan bahsettik. Buraya kadar oldukça “derin” sayılabilecek bir teori verdik. Ancak bu teorinin günlük hayata ve sinema salonlarına nasıl eklemlendiğini görmek için çok sayıda örnek vermek gerekiyor.

 

Bu sebeple bu üçüncü bölümü örneklere ayırdık. Sinema-siyaset-ordu işbirliğinin yakın tarihin değişik dönemlerinde nasıl sahneye konduğunu bilinen filmlerden örneklerle anlatacağız. Vietnam’dan Komünizm ile mücadeleden ve soğuk savaşın bitişinden bahsedeceğiz. Amerikan saldırganlığının izini ABD’nin yakın tarihinde ve Hollywood yapımı millî güvenlik filmlerinde arayacağız.

 

Ordunun kimliği ve imajı

Ordu/devlet eliyle tatbik edilen Amerikan saldırganlığını halkın gözünde “erdemli” bir şekle sokabilmek için Read the rest