Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

BASIN AÇIKLAMASINA DAVET »

 Tarih: 5 Haziran 2009 Cuma, Yer: Anayasa Mahkemesi önü, Ankara, Saat: 12.00

 5 Haziran 2008’de Ne Oldu?

 Bundan tam bir yıl önce, 5 Haziran 2008 günü Anayasa Mahkemesi “Anayasada türban değişikliği” olarak bilinen iki yasa degisikligini iptal etti. Read the rest

Millî Eğitim Bakanlığı Yeniden Yapılandı Amma… »

En son iktidar partisinin gelmesiyle birlikte hızlanan AB’ye entegre süreci içinde Türk Eğitim Sisteminde yeniden yapılanma arayışı daha da güçlenerek ortaya çıktı. Meşrutiyet döneminde kavramsal temeli oluşturulan, Cumhuriyetin ilk yıllarında başarıyla test edilen, fakat 1950’li yıllardan itibaren  sosyolojik değişim karşısında yapılılığını hızla yitirmeye başlayan geleneksel (Modernleşme Dönemi) eğitim anlayışı artık Milli Eğitim Sistemi içinde de ciddi bir biçimde karşıt fikirler bulmaya başladı. Bu gelişme Türk Eğitim Sisteminde Modern Eğitim Anlayışının geliştirilebilmesi yolunda geriye dönülemez bir sürecin içine girildiğini göstermesi bakımından çok önemlidir ve de sevindiricidir.

     Lakin süreç sonunda sağlıklı bir çıktı alınabilmesi için, karşı durulan modernleşme dönemi eğitim anlayışının kesinlikle Osmanlı-Türk Modernleşmesi içinde Read the rest

İslam-Batı Ayrımında Laikliği Yeniden Düşünmek (İngilizce konferans) »

Ass.Prof.Nader Hashemi 
Denver Üniversitesi, Josef Korbel Uluslararası Çalışmalar Okulu 
 

Tarih / Saat: 8 Haziran 2009 / 16.00-18.00

Yer: SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, ANKARA  

Sayın Bay/Bayan,

Kanada büyükelçiliği ve SETA, sizleri Kanadalı akademisyen, Profesör Nader Hashemi’nin “İslam-Batı Ayrımında Sekülerizmi Yeniden Düşünmek” başlıklı herkese açık konuşmaya davet etmekten mutluluk duyar. Konuşma SETA Vakfında 8 Haziran Pazartesi günü düzenlenecektir.

İslam’ın sekülarite kavramını tanımadığı, Read the rest

Çağdaş gericiler sizi… »

(Taraf, Kelimebaz 18 Mayıs 2009)

Çağdaş yaşamı tabii ki destekleriz. Çağdaş yaşamı kim desteklemez? Ben illa retro takılacağım, kafama fes giyeceğim diyen mi var?

Bunların anlamadığı veya anlamazlıktan geldiği şu: Çağdaş yaşamın simgesi, bayrağı ve peygamberi diye Mussolini ile Hitler’in çağdaşı bir eski asker-politikacıyı öne koymak olacak iş değildir. Her şeyden önce o çağdaşlık iddiasına zarar verir, inandırıcılığını zedeler, sırtına taşıyamayacağı bir kambur yükler. İlla peygamber lazımsa bizde hakikisi var diyen adamlara Read the rest

Küfür ve tehdit etmeden Atatürkçü olunur mu? »

[11 Mayıs 2009’da Sevan Bey’in sitesinde yayınlandı]

Vatanmilletçilerin zannederim artık algılamaktan tamamen aciz oldukları bir şeyleri var: Hakaret etmeden konuşamıyorlar. Küfretmeyi en doğal hak ve vatani görev olarak görüyorlar. Başka bir ifade tarzını havsalaları almıyor, defterden silmişler.

Hemen her gün birileri bu bloga yazıyor. Geçen gün biri üşenmemiş dört tane yazmış. Nisbeten kibar bir dil, “siz” diye hitap etmiş, noktalama işaretleri yerinde. Daha ilk cümleden başlamış: “Türklük düşmanlığı”, “maksatlı yazılar”. Döne dolaşa aynı yere gelmiş: “gerçek niyetinizi ve özünüzü gösteriyor” (oysa niyetimi net ve açık bir dille ifade ettiğimi sanıyordum), “bu ülkenin gerçek vatandaşı olmadığınız”, “vatani tehtitlerin gerçekten burnumuzun dibinde yaşadıklarını gördüm”… İkinci yorumda aynen devam, “vatan düşmanlığı”, “kanser gibi yaydığınız düşünceler”… Üçüncü yorum: “vicdansız yada hain olmanız gerekir”, “köle olmak belli ki sizin gibiler için bir mükafat”. Örtülü tehdit: “kiliseleriniz duruyor, sokakta rahatça dolaşıyorsunuz. NE İSTİYORSUNUZ DAHA ????” (yani istesek BİZ sizi bunlardan mahrum ederiz). Read the rest

101 bin kez okunan yazı için 101 bin kere teşekkür »

Sitemiz açıldığından beri 1183 yazı girdik yayına. Faydası yazıldığı günün akşamı tükenen köşe yazılarına pek sıcak bakmadık baştan beri. İstedik ki Read the rest

ABD’yi tedavi etmek mümkün mü? – BÖLÜM IV »

Sonuç

 ABD bugün dünyanın en tehlikeli ve saldırgan devleti. Bu devletin yol açtığı savaş ve katliamlarda can verenler artık milyonlarla ölçülüyor. Bu bakımdan ABD’yi Nazi Almanyası ile karşılaştırmak abartılı olmayacaktır. Peki Türkiye de dahil dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanan insanların sayesinde ayakta duran ve demokrasiyle işleyen bir ülke neden bu kadar saldırgan? Neden Amerikan halkı devletlerinin bu derecede kan dökmesine “DUR!” demiyor?

 

 Daha önceki bölümlerde (1, 2, 3):

  • 1) Amerikan ulus-devletinin kuruluşu sırasında geçilen aşamaları,
  • 2) Türkiye’deki gibi bir resmî ideolojinin halka dayatılmasını,
  • 3) Bunun için de sinemanın çok etkin bir biçimde kullanıldığını

Ayrıntılı ve örnekli bir biçimde anlattık.

 Aslında demokratik kurumlar, fikir özgürlüğü, ekonomik özgürlükler ve bireysel haklar konusunda oldukça ileri bir ülke ABD. Diğer yandan düzmece bahanelerle başka ülkeleri işgal eden bir Amerikan Ordusu, darbeler, suikastler, işkenceler yapan bir CIA var denklemin içinde.

 Kızılderililerin soykırımından ve Afrika’dan zorla getirilen zenci kölelerden bu yana çok şey değişti ama devlet eliyle, “halkın iyiliği için” uygulanan saldırganlık hep sabit kaldı. Read the rest

Şikayet Etme Sanatı »


The Art of Complaining Sikayet Etme SanatiThe best home videos are here

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği (Paris’te Konferans) »

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği, Fransız kamuoyundaki yansımaları konu alan konferans ve tartışma.

 10 Haziran 2009, Paris

Fransızca duyuru Read the rest

Qua Vadis Ümmet? »

Sahip olduklarımıza dair…

Tercihlerimiz çoğu kez bize kim olduğumuz sorusunun cevabını verir.Tercihlerimizin verdiği cevapların doğruluğu ancak ve ancak onlara sahip olabilme ölçümüzle mümkündür.Sahip olmak,istemenin sonucudur.İstemek ardından sahip olmak,bu iki eylem,sahip olmanın sonunda noktalanmaz,bir üçüncü isteği doğurur;sahip olduğunu kaybetme korkusu.Pekala;
 
1.)İstemek
2.)Sahip olmak
3.)Sahip olduğunu kaybetme korkusu
 
olarak şıklandırabiliriz.
 
 Başlığımız müslümanlar,konumuz din (İslam) olduğu için,bu şıklandırmayı;Dinin mensubu olmak(istemek),Din içerisinde var olmak,dindar olarak kendini tanımlama(sahip olmak),Kendi varlığı ile bütünleştirdiği dinin zarar görmesinden ve kendi kimliği olan dindarlığın zarar görmesinden korkmak(kaybetme korkusu) olarak örnekleyebiliriz.
 
 Çoğu kez istemek ve sahip olmanın masumiyetini,kaybetme korkusu ile zalimleştirebilir insan.Ve bunu yaparken çoğu kez kendi verdiği zararın dışardan gelecek zararlardan büyük olabileceğini düşünemez.Karşılaştığımız zorluklar(kaybetme korkusu) biz de histeri nöbetine yol açacağı için var olan potansiyelimizi de bu etki ile göremeyebiliriz. Read the rest