Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Faşizm, Kemalizm, Atatürkçülük »

“…Zamanımızın bir Alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin, Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadıklarını söylüyor. Çok doğrudur. Çok doğru bir görüştür…TAMAMI

Ermeniler geri dönerse halimiz nice olur? »

Kritize.Net ve 3H Ekibi‘nden ilginç bir röportaj:

“…Amerikan Dış  İlişkiler Komitesinde kabul edilen “Ermeni Soykırımı Tasarısı” hakkında ne düşünüyorsunuz, bu tasarının kabul edilmesi ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiler?

Bu konuda söylenebilecek en doğru söz “Dinsizin hakkından imansız gelir.” Türkiye’nin soykırım konusundaki tavrı inanılmaz bir ahlaksızlık ve aptallıktan ibarettir. Dünyaya bu bakış açısını kabul ettirmek imkânsız olduğu gibi Türkiye’yi sözüne güvenilmez, alçak ve ahlaksız konuma düşüren bir tavırdır….”

Röportaj buradan okunabilir: Kritize.Net

DUYURU: Nefret Suçlarına Karşı İstanbul’da toplantı »

http://www.nefretme.org/

21 Mart – Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü vesilesiyle 20 Mart cumartesi günü düzenleyeceğimiz aşağıdaki etkinliğimize davetlisiniz.

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi ve Sosyal Değişim Derneği

Program:

» Panel: Nefret suçu nedir? Niçin önemlidir?

Konuşmacılar:

  • Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu – Medyada nefret söylemi
  • Arş. Gör. Ulaş Karan – Nefret suçlarının hukuki boyutu

» Platform üzerine sunuş: Nefret suçlarına karşı nasıl bir platform?

Devamını okuyun ».

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Bir pazartesiden uzun, 1000 yıldan kısa hikâyeler »

Emrah Tekin

Tasfiye Dergisi 23. Sayı  (28 Şubat ve Edebiyat dosyası)
Hoşça kalın

Çocuk yaşta anlamaları mümkün değildi. Anlatsa mıydı? Ne diyecekti? Yutkunmak istedi, boğazı düğüm… Dilindeki de çözülmemiş… Nasıl tutuyordu kendini, bu kadar güçlü müydü? Bilemiyordu… Ne zaman döneceğini sorduklarında daha fazla dayanamayacaktı… Önlüğüne yapışmış çocukların hepsini birden kucaklamaya çalıştı. Kapının hızlıca açıldığını fark edince hemen toparlanıverdi. Bozulan eşarbını hızlı bir el hareketiyle düzeltti. Müdürün “Hâlâ burada mısın?” bakışlarına bir kez daha yakalanmak Read the rest

YAKINDA: Sanat’ta Ayrıntı (3): Tenzîh ve Teşbîh »

 

 

Önceki bölümler

Bakmak,görmek,anlamak: Sanat’ta ayrıntı (1)

Derin Göz: Sanat’ta Ayrıntı (2)

Dikkat Kitap: Para yenir mi? »

İnsanlık endüstri devriminden bu yana doğayı şekillendirecek güce sahip. Ancak bu şekillendirme gücü yaşamı değil de maddî çıkarları koruyacak biçimde kullanılıyor. Fakir ülkeler, aynı ülke içinde yaşayan fakir insanlar, bitkiler ve hayvanlar “vahşi doğadan” bile daha vahşi bir kirletme özgürlüğünün(!) kurbanı oluyorlar. Gelecek asırda hep beraber keşfedeceğiz paranın yenip yenmeyeceğini. Yok ettiğimiz balıkların yerine Amerikan doları koyup koyamayacağımızı… Buradan indirebilirsiniz.

Herşeye üzülmek ama hiç bir şeyle tam olarak ilgilen(e)memek* »

(*) Amin Maalouf

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Tantavi’nin Çuvaldızı Hepimize! »

Bu akşam Samanyolu televizyonunda bir habere denk geldim. Mısır’daki ünlü El Ezher İslam Üniversitesi’nin şeyhi Tantavi’nin ölüm haberiydi bu. Samanyolu televizyonu Tantavi ile ilgili detayları övücü bir şekilde verdikten sonra “biz de bu ‘değerli’ âlime Allah’tan rahmet diliyoruz!” sözleriyle bitiriyordu haberi.

Bu haberi izledikten sonra, nedense bir ara televizyonlarda yayımlanan bir reklam filmi geldi aklıma. Benim en değer verdiğim gazetelerden birisi Read the rest

Dikkat Kitap: Liberalizmin Ak Kitabı »

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Ankara’dan uzaktan kumanda ile yönetilmeye o kadar alıştık ki günlük hayatımızın kanunla değil de piyasa ile belirlenmesi neredeyse bilim-kurgu.

Türkiye’yi kâh bir fabrika kâh bir kışla zannediyoruz. Faprika müdürü ya da gomandan ne emir verirse uygulayacağız. Varlığımızı armağan ettik ya!

Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Daha da oynayacaklar. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik.

Peki liberalizm her derde deva mı? Hiç eleştirilecek yanı yok mu? Türkiye’nin gerçekleriyle uyumlu mu? Kendi içindeki tutarsızlıkları hatta insan doğasıyla çatışması hakkında neler söylenebilir?

Liberalizm ne yazık ki insan nefsini, bencillik ve kibir gibi insan doğasının en korkunç yönlerini ilâhlaştırıp bir ideoloji haline getirebilir. Yepyeni ve modern bir totalitarizm üretebilir. Ama gelin işin bu yanını yakında yayına gireceğimiz bir başka kitaba, Liberalizmin Kara Kitabı‘na bırakalım. Başlangıç olarak 127 sayfa boyunca liberallerin haklı oldukları kısımları teslim etmeye çalışalım.

Tabi bu arada islâmcı veya solcu arkadaşlar “istemezük” dışındaki argümanlarını ve alternatif önerilerini bizimle paylaşabilirler. Buradan indirin.

Bilim ve Teknoloji Neden Avrupa’da Gelişti? »

İnsanoğlunun başına gelen hadiseler, insani irade (cüz’i irade) ve ilahi irade olarak iki faktör altında zuhur bulur. Bir başka değişle kaderin ortak payı altında geçekleşir bütün olaylar. Bu, milletler ve devletler tarihi için de böyledir. Olayların akışı içinde, bu iki faktör birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İlk faktör (cüz’i irade) insanoğlunun elindedir ve özgürce seçme hakkına sahip olduğu için de sorumludur. Bu sebeple hadiseleri önce “Sebepler”, sonra “Kader” zaviyesinden bakmak durumundayız.

Zira; bizler çalışmakla mükellefiz ve neticeyi Allah yaratır diye düşünüyorum….

Bu yazı dizisinde Bilim ve teknolojinin batıda ileri gitmesini önce beşeri sebepler altında sonrada “Kader Fetvası” altında ele almayı düşünüyorum….

Bilim ve Tekniğin Batıda Gelişmesinin Beşeri Sebepleri :

İtikadi ve Zihni Değişim:

Tarihte irfan ve mana menşe’li hareketler, fışkırdıkları ortama zıt tutumlar şeklinde ortaya çıkmışlardır. Örneğin Çin’de lüksün eğlencenin ve doymazlığın hüküm sürdüğü yerde Taoizm, insanları dünyadan ve siyasetten yüz çevirmeye çağırmıştır. Bir başka örnek; Firavun’un zulmü altında inleyen ve iliklerine kadar köleleştirilen İsrail halkı, Musa aleyhisselamın Read the rest