Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Kaddafi ve Porno »

Sunuş: Genç yazar Alp Camız çarpıcı bir makale ile aramıza katılıyor. Ortadoğu’da yaşanmakta olan gerginlikleri tahlil ettiği satırları okurken ister istemez Türkiye’yi de düşünüyor insan. Meselâ eski genel kurmay başkanı İlker Başbuğ’un savaş gemisinden savurduğu tehditlerin “pornografik” boyutunu… Irkı, yaşam tarzı ya da cinsiyeti yüzünden şeyleştirilen Türkiye halkını… Jakoben gözüyle “bidon kafalı” olduğu için kömür ve makarnadan başka bir derdi olmayan(!), demokrasiyi hak etmeyen(!) sıradan insanları… Tefekküre bir davet bu yazı. İlginize sunarken İzzettin’e hoş geldin diyoruz. (MY)

Kaddafi ve Porno (Alp Camız)

Mahremin kamusallaşması yolunda mihenk taşı olan pornografi özü itibariyle jakobenizmle fazlasıyla içli dışlıdır. Eski gelenekleri yok ederek köksüz medeniyet oluşturma gibi beyhude bir çaba içine giren jakoben elit Kıta Avrupasının mahremini kamusallaştırarak eski geleneklere belki de en büyük darbeyi vurmuştur. Modernizm ile beraber kadınların gerçek statülerine kavuşturulduğunu iddia eden jakobenlerden ilham almış pozitivist modernistler kendi elleriyle yarattıkları canavarın tahribatını gördükçe belki de bu düşüncelerinden vazgeçmişlerdir.

Erkek egemen toplumdan kurtuluş sürecinde kadının metalaşması umulandan hızlı gerçekleşti ve toplum erkek egemenliğinden erkek diktatoryasına sürüklendi. Pornografinin sürekli erkek egemenliğini dayatan kurgusu toplumsal bilinçaltını eskisinden daha da hastalıklı hale getirdi. Görsel sanatların bir çoğunda olduğu gibi gerçekten ilham alsa da pornografiyi diğer görsel öğelerden ayıran şey gerçeği fazlasıyla etkileme gücü olmasıdır. Kadını köle ve her an cinsel ilişkiye hazır gören, kamusal her alanın aynı zamanda seks için biçilmiş kaftan olduğunu her daim pompalayan pornografi kamusal her şeye sirayet ettiği gibi siyasete de fazlasıyla sirayet etmiştir. Pornografik bir filmde senkronize halde büyülenmiş gibi kameraya bakmadan işlerini yapan oyuncuların bakışlarındaki donukluk ve konsantrasyon Read the rest

Kirazın Tadı / Ta’m-e Gilas (1997) »

“Türk’ün biri doktora gitmiş ve doktor bey nereme dokunsam oram ağrıyor, ayağıma dokunuyorum ayağım, göğsüme dokunuyorum göğsüm ağrıyor, demiş. Doktor hiç düşünmeden cevap vermiş: Sizin bir şeyiniz yok, parmağınız kırık. Hasta olan düşünceleriniz. Bakış açınızı değiştirin.”

İnsan, üzerine yirmi kürek toprak attırmak için yola çıktığında, yaşamayı mı istiyordur, ölmeyi mi? İstenilen yardım hangisidir? Üzerine atılacak toprak mı, uzanacak bir el mi?

Abbas Kiyarüstemi’nin yönettiği, İran yapımı bir film Kirazın Tadı. Deneysel sinemanın önde gelen isimlerinden Kiyarüstemi, bu filmde intihar olgusunu ve buna bakışı sorgulamış.

Bedii Bey, intihar etmek için yola çıkan-uyku hapı içerek hayatına son verecektir-  ve para karşılığında üzerine toprak örtecek ya da ellerinden tutup kaldıracak kişiyi aramaktadır. Arabasına ilk, askerlik yapan bir Kürt gencini alır. Onu ikna etmek için şunu der:

“Ben bir ağacın köküne saçacağın gübreyim. “

Hakikaten kendisi için kazdığı yer bir ağacın dibidir. Ancak ikna edemez. Vazgeçmez Bedii Bey, arayışına devam eder. Bu arayışta gözleri dışarıdadır, hayata bakar. Bu çekimlerde kullanılan sabit kamera ile, Bedii Bey’in hareketsizliğine karşılık, hareket eden bir hayatı izleriz -içerden dışa bakış Bedii Bey’in bakışı değildir, onu ve dışı izleyen kameranın bakışıdır-, ama o, bu hayatın içinde kendi ölümünü arar. Kendi toprağını üzerine atacak kişiyi. Onun toprağa bağımlılığı mekân seçimiyle de karşımıza çıkar. Her yer topraktır, savrulan, akan, üzerinden gölgelerin geçtiği, hayat veren ve hayatı biteni  alan… toprak.

Arabasının ikinci yolcusu Afgan ilahiyatçıya, kendimi bu hayattan kurtarmaya karar verdim, der. Bir tükenişi yaşamaktadır, devam edecek gücü yoktur ama sebebini Read the rest

Vicdani red hakkı tanınmalıdır! »

baris_icin_vicdani_r​ed@yahoogroups.com‘dan alınmıştır.

Nuri Pakdil bir kitabında şöyle diyor : 

‘Daima terazinin ibresi vicdandır. Artık, vicdan dışında hiçbir şey namusluluğu açıklayamaz: kazanımlarımızı tartsak tartsak bu terazide tartabiliriz ancak. Yeniden oluşturup yapılandırmak: eğer yoksa : vicdanımız. Önümüze konan bu gerçek dışılığın dışına çıkabilmek başka türlü mümkün mü?’  

Ben 22 yaşında bir ilahiyat öğrencisiyim.. Hayat boyu sorguladığım şeylerden birisi de; Laik, çıkarcı, adaletten uzak bir düzende, kime hizmet ettiği belli olmayan bir orduda, sistem karşıtı erkeklerin askerlik yapması zorunluluğudur. Her daim dini şeylerden  uzak duran ordunun, müslümanların dini duygularını kullanarak askerliği ‘peygamber ocağı’, askerde ölenleri de ‘şehid’ olarak nitelendirmesini sıkıntılı bir iç çelişki olarak görüyorum.  Halkı kendisine düşman olarak gören bir orduda açıkçası kim ne için savaşıyor? anlayamıyorum. Kürtleri, müslümanları, sosyalistleri, anarşistleri, alevileri, Ermenileri kendisine düşman olarak gören Read the rest

Tabip Ve Muallim Sinekler »

“Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! “(Hac Süresi, 73. Ayet)

Sinekleri birer tabip ve birer muallim olarak tabir ediyorum. Aslında daha önceleri çok haz ettiğim varlıklar değillerdi. Lakin gizemli ve esrarlı varlıklar olduğu aşikardı. Nitekim  yer çekimine zıt olarak, ayaklarındaki harika yaratılış sayesinde evlerin tavanlarında durabilmeleri şaşılası bir durumdu nazarımda. Oysa şaşılacak nice özellikleri vardı bu esrarengiz varlıkların. Ve ayetin işaret ettiği gibi, sineğin hilkati (yaratılışı) öyle bir hikmet-i Rabbaniyedir ki; Cenâb-ı Haktan başka, bütün esbab (sebepler)  ve ulûhiyetleri ehl-i dalâlet tarafından dâvâ edilen âliheler (batıl ilahlar, tanrılar) içtimâ etse (toplansa), bir sineği halk edemezler. Onun mislini ve taklidini yapamazlar. Bu esrarın küçük bir ucundan tuttukça veyahut okyanustan bir katre Read the rest

Öldürmeyin demek suç mu? »

baris_icin_vicdani_r​ed@yahoogroups.com‘dan alınmıştır.

Halil Savda’nın yargılanması ile ilgili olarak düzenlenen basın toplantısında söylemeye fırsat bulamadığım düşüncemi kısa ve öz olarak paylaşmak istedim… Umarım hala Halil Savda için yapabileceğimiz bir şeyler vardır.
 
Ağır bir militarist dille her gün halkı barış ve özgürlükten soğutanların, şiddeti tırmandıranların yanında masumiyetin ve şiddetsizliğin diliyle barıştan ve özgürlükten söz edenlerin bu kadar ağır bir bedel ödemesine hiç bir vicdan sahibi sessiz kalmaz diye ümit ediyorum. Kaldı ki bu sessizlik derinleştikçe Read the rest

Eyvah eyvah Hocam, bana mı kaldı bu yük? »

İbrahim Becer

Erbakan Hoca hakkında naif, iddiasız bir yazı yazdım: “Hoca, Babam ve oğlu”!

Yaptığım bir nebze de olsa “Ustalara saygı” köşesi yaratmaktı geçen günlerimin duvarında. Öyle ya, “vefa” denilen şeyin bozasıyla ünlü bir semt adı değil de içinde saygıyı da barındıran bir gönül işi olduğunu öğretmişlerdi bana.

Serde İzmirlilik de var, Sezen Aksu’yla hemşehriyiz son tahlilde. Hoca ve benim aramdaki hukuk, biraz da hemşehrimin bir şarkısında belirttiği gibi yani: “Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem/ unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir/ Acının insana kattığı değeri bilirim, küsemem/ Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir…”

O günlerin belki de tadı damağımızda kalmasındandır bu kolay vazgeçemeyişimiz. Bir Yorumcu Arkadaşım değinmiş o günlere. Refah Partisinin bayrağını bisikletinin arkasına takıp gezdiği Read the rest

Yobaz laiklikten korkma, geç kalmaktan kork! »

 Sakarya Adalet Girişimi (SAGİR) tarafından “Dünyada ve Türkiye’de Başörtüsü Raporu – 2009/2010” adıyla yayınlanan 170 sayfalık raporun gündem arşivinde son iki yıl süresince başörtüsü yasağına dair sergilenen çarpıcı yasak sahneleri de yer alıyor. Başörtüsü yasağının kapıcı yönetmeliğine ya da tenis kortlarına kadar girdiğini, başörtülü bir hastanın ölümcül bir ihmale kurban edilmesi, çarşaflı hastaların ya da yakınlarının kovulması gibi birçok yasakçı uygulamanın yer aldığı raporda, Almanya’da Merve Şirbini’nin başörtüsünden ötürü bıçaklanarak öldürülmesi ve Avusturya’da bir öğrencinin başörtüsünün başında yakılmaya kalkışılması gibi insanı dehşete düşüren ayrıntılar da kayıt altına alınmış.

Dünyada ve Türkiye’de Başörtüsü Raporu – 2009/2010 adlı çalışmadan detaylarına ulaşabileceğiniz bazı çarpıcı örnekler ise şunlar: Read the rest

küçük adamların büyük zaafları… »

Diktatörün perdeye tırmanma sahnesi ironinin doruk noktasıdır… Yanlış bir adamın eline, oyuncak olarak dünyayı verirseniz, eninde sonunda o oyuncağı parçalamaya çalışır… Mahatma Gandhi der ki: “Şunu hatırlayın, tarih boyunca zorbalar ve katiller olmuştur ve bir süreliğine yenilmez görünürler ama sonunda, hep düşerler. Her zaman…”

DUYURU: Liberal Gençlik Kongresi »

DUYURU: Dünya hak ihlalleri raporu »

Raporu bu linkten indirebilirsiniz.

 Toplantıya çok sayıda basın mensubu, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve UHİM yönetim kurulu üyeleri katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan UHİM Başkanı Ayhan Küçük yapılan çalışmalar ve dünyada yapılan hak ihlalleri hakkında açıklamalarda bulundu. İhlallerle dolu bir yılı daha geride bıraktık. Her geçen yıl, yaşanan ihlallerin arttığına ve giderek daha tehlikeli boyutlara ulaştığına şahit oluyoruz. TAMAMI