RSS Feed for This Post

Furkan’ın Babası!

Dün gece bir televizyon kanalına çıkmış, solgun, zayıf, yüreğinin ta derinliklerindeki acıyı metanet ve inancının getirdiği direnç ile çığlıklardan daha derin ve etkili bir sükunete dönüştürmeyi başarmış beyefendi acaba bir hafta öncesine kadar böylesi bir acıya ve pek çoğumuz için vicdanlarımızı, dürüstlüğümüzü teste tabi tutacak bir tanınmışlık haline maruz kalacağını aklının ucundan geçirmiş miydi ?
 
Onu, ilk defa oğlunun cenaze töreninde gördük; elinde oğlunun gülümseyen fotoğrafı ile nasıl onun ölüm haberini aldığını, ilk gördüğünde onun kurşunlarla dolmuş bedenine sarılışını, o an kendisine mis gibi gelen kokusunu anlatıyor sözün burasına geldiğinde inceden gözünden yaşlar dökülüyordu. Elindeki fotoğrafı göstererek bebeğini gösterir gibi şefkatle “nasıl kıydılar, bakar mısınız insan nasıl kıyar böyle bir çocuğa” diyordu. Böylece takip eden günlerde 19 yaşında ki Furkan’ın öyküsünü defalarca dinledik bir çok televizyon kanalında. Onun nasıl şevkle Gazze’ye gitmek istediğini, önüne her çıkan engelde o engeli aşmak için heyecanla nasıl çabaladığını, gemideki yardımsever, iyi kalpli hallerini, bir yaralıya yardım etmeye çalışırken nasıl insafsızca kurşunlandığını…
 
Belki çoğumuz içi titreyerek kendi evlatlarımıza defalarca baktı gözünün ucuyla, kötülüğü lanetledi, rahmet diledi  tekrar tekrar dili ve dinince. Tıpkı olması gerektiği gibi!
 
Ama belli ki bu topraklarda ölüleri usulünce gömmek, mağdurların acısını edep ile paylaşmak da fazla gelmişti kimilerine. Spiker iyi niyetle de olsa bu defa çok acı bir soruyu yöneltiyor Furkan’ın babasına:
 
–         Size bu olaydan sonra yöneltilen en büyük eleştiri bir baba olarak bu yaşta bir gencin nasıl olup da o gemiye binmesine izin verdiğiniz oldu, ne diyorsunuz.
 
Furkan’ın babası tüm acılarına rağmen olağanüstü kibarlıkta, kontrolünü kaybetmeyen bir insan. Ekranı başında otururken olayı yaşayan, acıyı çekenlerden, “daha çok acı çekmiş”; çıldırmış; delirmiş; elleri titremiş sonra ilk bulduğu televizyon kanalına tüm şirretliği ile koşarak “bi dakka bi dakka benim konuşmama izin verin. Ben o görüntüleri izledim bu nasıl bir şeydir ya! Gemidekiler askeri terimlerle konuşuyorlardı, geminin sağ alt güvertesi, kıçı falan diyorlardı, biri de soda şişesi attık zodiaclara eğleniyorduk diyordu, bu nedir şimdi. Sorumsuzluk! Elim ayağım titredi” tiradları oynayan “aydınların”,  kendisini oğlu üzerinden sorgulayan insanlığı metamorfoz geçirmiş medya mensuplarının, başkalarının acılarını çekirdek çitlercesine seyrederken yorumlar yapma hakkını kendinde görerek bir Yeşilçam filmine çevirebilecek densiz yığınların zehirli oklarına, tüm o acısının içinde sükunetle, kendisini bir kez daha anlatmaya çalışarak karşı koyacak denli de sabır ve ahlak sahibi. Tekrar anlatıyor Furkan’ın o gemiye binmeyi nasıl istediğini, nasıl hazırlandığını, heyecanını,  önüne çıkan engelleri tek tek nasıl aşmaya çalıştığını. O anlatırken zodiaclara soda şişeleri ile saldırmış böylece şirret yazarımızın eleştiri oklarından nasibini almış Sinan Albayrak’ın tarif edilemez bir acı ifadesi ile adeta kafası masanın üstüne düşüyor. Ve programın ilerleyen dakikalarında yeterli olmamış olacak ki bir kez daha aynı soruyu soruyor kendisine sunucu ve bir kez daha anlatıyor Furkan’ın babası: Nasıl istedi Furkan, nasıl çabaladı, hiç kafalarında böyle bir katliam ihtimali yoktu vs.
 
Hayret ediyorum fırlamıyor bir türlü ayağa, behey vicdan fukarası zavallı yaratıklar, ikiyüzlü vicdan güzellemeleri ne zamandan beri bu ülkenin bu kadar kolay kabul edilir, yenilir yutulur gerçeği oldu diye haykırmıyor.  Ve eklemiyor sonra:
 
Furkan bir sene daha yaşasaydı onu askere alacaktınız belki de. 20 yaşındaki oğlumu askere alırken bir kez olsun kendisine soracak mıydınız acaba. Ey gencecik Furkan, askerlik yapmak istiyor musun? Eline bir keleş alıp dağlara ‘terörist’ avına koşmak, bir ihtimal ölmek veya öldürmek istiyor musun? Onbinlerce gencimizi verdik böyle. 20 yaşında gencecik Furkanlardı onlar. Sormadık ama olsun vatan sağ olsundu. Tüm o ikitelli plazalarından her gün beynimizin içine eden , vatan bölünmez şehitler ölmez, vatan borcu namus borcudur lobisinin, 3-5 F16, 30-40 sortiyle Kandili’yi dümdüz eder Çin’e kadar gideriz, kimse karışamazcı Özkökgillerin ruh ve beden selameti için bu kadarcık bir ayrıntının lafı mı olur sanmıştın.
 
Bir sene sonra Furkan’ı askere çağırdıklarında annesine, babasına soracak mıydınız bu gencecik çocuğu nasıl böyle bir tehlikenin içerisine atacaksın diye. Oyun parkı ve inşaat malzemeleri taşıyan sivil bir gemiyle yolculuğa çıkan 19 yaşındaki Furkan’ın 20 yaşındaki yolculuğu ve sonunun tehlikesi başından belli akıbeti kaçınızın umurunda olacaktı vakti saati geldiğinde. Bizleri Furkan’ın bu yolculuğu üzerinden anne babalık testine tabi tutan medyatörlerin kaçı bugüne kadar 20 yaşında askerliğe gönderilen gençlerin içinde bulunduğu tehlikeye karşın ret etme hakkını kabul etmiş, bu konuda tek bir yazı yazmıştır. Tek tük cesaret etmiş, böylece canına okunmuş, devletin tüm şefkatini ta kemiklerinin içine kadar sızım sızım hissetmiş vicdani retçi gençlerimizin hapishanelerde yaşadıkları kaçınızın umurunda.
 
Şimdi Furkan’ın babasına sorgulayan gözlerle bakanlar, sayısız gencin asker şanına uygun, bol nümayişli, sloganlı, davullu zurnalı modern kurban törenleri ile çıktıkları bir yoldan vatan sağ olsun binlerce Furkan feda olsun tesellileri ile dönebileceği muhtemel bir geleceğe, kaç kere biz ne yapıyoruz nefeslenmesiyle bakmış, kaç kere dağdaki son terörist ölene kadar bu yoldan dönmeyeceğiz nutuklarını göz yaşları ile karşılamaktan imtina edinmiştir?
 
Furkan’ın babasını babalık testine tabi tutan akbaba duygusallığınız bugüne kadar kaç kere İsrail ordusuna 17 yaşında alınan, 2 yıl askerliğe tabi tutulan ölüme ve öldürmeye ‘hiç tereddüt etme, şüphe varsa şüphe yoktur’ düsturu ile yollanan gençlerin durumuna ses çıkarmış, yazılarına, programlarına konu edinmiştir. Yoksa 17 yaşında zorunlu askerliğe tabi tutulup katliama yollanan bu gençleri eleştiri konusu edinmek çok mu sıradanlara özgü bir davranış tarzı olurdu. 19 yaşında Gazze’nin acılı halkının yardımına koşan bir gencin ve ailesinin fedakarlık hislerinde mahkeme edecek, bir operatör gazetecilik hassasiyeti ile mahkum edecek şeyler ararken, 17 yaşında profesyonel katil haline getirilmeye zorlanan bir toplum, sakın yıllar boyu gazetelerinizde, yayın organlarınızda Ortadoğu’nun en medeni, müreffeh, demokrat ülkesi masalı ile yer bulmuş olmasın.
 
Furkan’ın babasını tüm yaşadıklarının ardından ekranlardan açıklama yapmaya zorlamasaydınız, bizi oturduğumuz yerde hop oturtup hop kaldıracak denli bir vicdansızlık örneği göstermeseydiniz belki sormak da sorgulamak aklıma gelmezdi. Ama madem konuyu açtınız canımız burnumuza geldi sormak zorundayım 19 yaşında bir gencin nasıl olur da tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına izin verirsincilere. Olur da kulaklarına su kaçar günün birinde diye ümit ederek.
 
Furkan için içi yandığını söyleyen ey ne idüğünü kim olduğunu bilemediğim cemaat, bugünden kelli 17 yaşında, 19 yaşında ya da 20 yaşında bütün gençlerimizin ucunda tehlike olan, silah olan, ölüm ve öldürme olan yolculuklara çıkmasına karşı mısınız? Onlara, ebeveynelerine söz hakkı, kendilerini koruma hakkı, tehlikeyi ve silahı ret etme hakkı veriyor musunuz? Bu hak için uğraşmaya, yazılar yazmaya, mücadele etmeye taraftar mısınız? Yoksa gücünüz, sıradanlığınız sadece evladını kaybetmiş bir acılı babanın duyguları ile uğraşmaya mı yetiyor.
 
Furkan’ın babası dün konuştu, sözünü, sırasını savdı.
 
Söz sırası sizde. Umarım hayat boyu sizleri ikiyüzlülüğe mahkum etmeyecek ölçüde bir tutarlılığınız vardır.
 
En azından şımarıkça didiklemelerinize katılmasak da dürüstlüğünüze tükürmeyiz.

Trackback URL

  1. 25 Yorum

  2. Yazan:MY Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Furkan ve degerli arkadaslari (ALLAH sehit ve gazi kullari arasina kabul etsin) murad ettiklerinden daha fazla hayra vesile oldular. insanligin bu Gazze seferi neticesinde büyük bir NORMALLESME baslattilar. Daha dogrusu bir çok NORMALLESME.

    Ancak bu normallesmeler bize kopma/devrim/yikim gibi görünüyor bazen. Türkiye halkinin Türk basinindan kopmasi da bu baglamda bir NORMALLESME olacak. Bu kadar rezil, bu kadar sefil, bu kadar pespaye adamlarin hazirladigi kagit parçalarini okumakla, TV programlarini seyretmekle giderek onlara benzemek durumunda kalan insanlar umud ediyorum ki insan olmayi hayvandan asagi olmaya (Kur’an’da buyuruldugu gibi) tercih edecekler.

    Türk basin mensuplari içinde çok sayida SPIN DOKTOR oldugunu bu vesileyle bir kere daha görmüs olduk. Israil’i rezil eden bu kriz karsisinda sanki tam tersi bir durum söz konusuymus gibi yazip çizdi basin mensuplarimiz. Ne kadar büyük hayal güçleri varmis!!! Herhalde tatildeki Israilli meslektaslari tatillerini iptal edip yorulmasin diye bu gayreti gösterdiler. Evet, bazen kopma iyidir, yanlis yere baglanmis seyler çözülmüyorsa kesmek, koparmak gerekebilir.

  3. Yazan:BetuL Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Yureginize saglik Ozlem hanim!

  4. Yazan:metin Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Furkan şehit ama laik tsk nın askerlerine şehit denildiğinde kızılıyor de mi? nasıl olurmuş dinsiz TSK nın askerleri şehit! hem Allah karar verirmiş kimin şehit olacağına! bu cümleler bu sayfalarda yazıyordu, okumuştuk, tartışılmıştı. ama bakıyorum da şimdi Furkan şehit. Nasıl karar veriyorsunuz peki? hani Allah bilirdi, Allah karar verirdi kimin şehit olacağına?

    Furkan ve diğerleri yada bir çoğu diyelim, nasıl 80 yaşındaki insanlar hacca giderken şehit olmak için gidiyorlar, Furkan ve bir çoğu da şehit olmak için gittiler oraya. Bence şehit olmak için bir şey yapılırsa onun adı intihardır. Tabii yüce Allah bilir kimin şehit olacağını ama sorun burada işte, ‘gideyim de belki nasip olur bana da, şehit olurum’ diyen kişi bence şehit değil, intihar vakası kurbanı muamelesi görebilir!

    TSK nın askerleri şehit olamazlar ama gelmeyin vuracağım diyen israilin kucağına bile bile giden Furkan şehittir kesin!

    Yobaz zihniyet böyle çalışıyor demek ki.

  5. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Furkan’ın babası hangi tv kanalına çıktı,kendisine soru yönelten spiker kimdi,bilmiyorum.Söz konusu haber programını izlemişliğim yok çünkü.Zaten büyük bir moral çöküntüsü ya da sinir harbine tutulmamak için genelde tv izlemekten sakınırım.Haber ve bilgilendirmenin araçsallaştırıldığı,çarpıtma ve ikiyüzlülüğün olağanlaştığı ve ölümler üzerinden magazinin hedeflendiği bir medya anlayışından köşe bucak kaçmanın kendimce daha bir çok nedeni var.Eğer insan yaşamı-“ustaca ve profesyonel bir çabayla- mesleki “kazançlar”ın nesnesi haline getirilmişse söyleyecek çok da bir şey kalmıyor.Ne yazık ki-bir kaç istisna hariç- Türkiye medyası gırtlağına kadar bu anlayışa batmış durumda.

    Bu bakımdan haberi izlememiş olsam da yazıda dikkat çekilmeye çalışılan ikiyüzlülüğü anlayabiliyorum.Özellikle de vicdani ret konusunda kılı kıpırdamayanların-hatta bu tercihte bulunulmasını vatan haini olmakla eşdeğer görerek tüyleri diken diken olanların-insan yaşamı üzerine sorgulayıcı imalarda bulunmaları,riyakarlığın bir başka yüzü olsa gerek.

    Elbette 20 yaşındaki Furkan’ları davullu zurnalı savaş sarhoşluğuyla ölüme gönderen zihniyetin insan yaşamı üzerine ders vermesi düşünülemez.Gırtlağına kadar militarizme batmış,ölme ve öldürmeyi en yüce ve kutsal değer saymış böylesi zihniyetlerin icra ettiği şey olsa olsa timsah gözyaşı dökmek olur.Bir de kendisine biçilmiş olan “sahibinin sasi” rolünü en iyi icra etmek!

    Bu nedenle sahibinin sesi olmak adına haberleri işporta anlayışıyla sunan anlayışlardan,ülkemin sabırlı,çilekeş,özverili babalarının yüzlerine yansıyan manayı okuyacak olgunluğu beklemiyorum.

    Zira bu pespaye anlayışın hedefi/beklentileri/hesapları başkadır.Kitaplarında adalet,vicdan,merhamet gibi erdemlere yer yoktur.Tüccar zihniyetiyle bakarlar dünyaya.Tıpkı ölü bekleyen mezar kazıcıları gibi…Ölüme dair derin anlam yerine ölü sayısıyla ilgilenirler.Meslek icabı yani.

  6. Yazan:durhat Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    medyanın ilkesizliği çok bariz ortadadır.lakin bir yerde de toplumun aynasıdır medya.ön kabuller,beklentiler bir şekilde karşılığını medyada buluyor.toplumsal yapı yeni değerler(!)üretirken medyada bir nevi yansıma yaratıyor.dolayısıyla medya da bu şekillenmeye ivme kazandırarak süreci tamamlamış oluyor.

    tabii burda medyayı toplumsal railiteyi gerekçe gösterek savunduğum anlaşılmasın.medyanın içine düştüğü çürümüşlüğe hiç bir şey gerekçe olamaz.ama durup dururken bu yozlaşma teşekkül etmiş değil.

    misal marmara gemisinin ardından sokakta,kavhede konuşulanlara şöyle bir kulak misafiri olunsa,alakasız soru soran spikerden aşağı kalmayan kraldan kralcıların bolluğundan geçilmediği görülebilir.

    olayın ikinci günü fırından ekmek almaya gitmiştim.babası kore gazisi olan ve her ortamda’vatan için’etabiytıyla babasıyla övünen bir zat,muhatabıyla hareretli bir tartışma içindeydi.beni gördüklerinde sohbetlerini hiç bölmediler.sanırım kendisine göre “komünist”kimliğimden cesaret almış olacaki ki tartışmanın en etkili bölümünü benden esirgemedi.şöyle diyordu:”ne işimiz vardı o gemide… elin arabı için akdeniz sularında pisi pisine ölmenin anlamı mı vardı?bunlar siyasi hesaplar,akp türban yetmedi şimdi de filistin üzerinden siyaset yapıyor…bizim halk da kuzu kuzu yiyor”.kürsüden nutkunu tamamlamış ve yarattığı “etkileyici”nutukla tatmin olmuş müzaffer bir hatibin özgüveniyle yüzme baktı bir an.

    affaladım.bu ikiyülülük karşısında tiksinti,öfke,şaşkınlık karışımı bir bulantı kapladı içimi.bir an fırın küreğini kaptığım gibi başında kırasım geldi.belki aşırı bir tepkiyle kuşatılmıştım o an.belki de adama duyduğum tepkide haksızdım.bilemiyorum.her neyse içimden ya sabır diyerek ayrıldım dükkandan.söyleycek bir iki sözüm olmalı mıydı bilmiyorum.gereksiz gördüm.bu saaaten sonra 50 yaşını aşmış birine neyi anlatacaktım?hem anlatacaklarımın bir anlamı da olmayacaktı.

    “baban ta korelere sırf amerika öyle buyurdu diye ölüme yollanırken gazi oluyor,vatanı kurtarmak için gidiyor(kore nasıl vatan toprağı oluyor o da ayrı bir komedi)ama insani yardım amacıyla silahsız bir gemide bulunmak ‘siyasete alet olmak’oluyor öyle mi?”diyecek olsam acaba bir gözünü bantla kapatmış bu adamın bilincinde bir şeyler uyandırabir miydim?

    evet,maalesef toplumda bir çoğumuz ‘tek göz’le dolaşıyoruz.bir gözünü bantla kapatmış ‘tek gözlü’medya ne yazık ki tek gözlü bireyler yaratmış.

    yani vicdanı kararmış,dünyaya sadece o tek gözüyle bakan bir tek o spiker değil.sokakta,otübüste,vapurda,evlerimizin içinde…bunlardan fazlasıyla var.aramızda dolaşıyorlar ve sandığımızdan çok daha içiçeyiz.

    ne diyeyim fırın vakasında başımadan aşağı dökülen kaynar sudan sonra bu yazınızla biraz teselli oldum.şükür ki kalp gözünü kapatmamış vicdanlı yürekler de var.elinize,gönlünüze,yüreğinize sağlık Özlem hanım.

  7. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Metin Bey,
    İnsan çamura bulanarak kirlenmiş bir kafayla sorduğu sorulara beklediği gibi temiz cevaplar bulamaz. Bir tek cevapla insanlığın kirlerinden arınması, temizlenmesi mümkün değil. Etyen bey bugün bu temizlik üzerine güzel bir yazı kaleme almış.

    Yukarıda Metin bey muhtemelen olup bitenlerin insan vicdanına çöreklenerek verdiği acıdan kurtulabilmek için isyanla bir sorumlu, suçlu aramış.Temizlik böyle bir şey.İnsanın kendi vicdanına oturandan başkalarını suçlayarak kurtulmaya çalışıyor ;“ölüme bile bile giden intihar etmiştir, şehit sayılamaz”

    Yok mu bu teselli eden düşüncenin önünde ardında bir şeyler?

    -19 yaşında bir çocuk gelmeyin vuracağım diyenin ölüm davetine nasıl cesaretle gidebilmiştir?
    -O da ne ki! 30 senedir bu ülkede gençler terörist “gelmeyin vururum ha” dediği halde cesaretle askere gitmiyor mu?

    İnsan olduğu için vicdan borcu kabul edip gönüllüce bindiği Gazze yardım gemisinde hayatını kaybedene şehit deniyorsa eğer vatandaş olduğu için vatan borcu olarak kabullenmeye mecbur olduğu askerlik görevini yaparken ölene de şehit denebilir.Birine şehit diyen diğerine demiyorsa yobazdır!

    Evet kimin şehit olup olmadığını Allah bilir fakat kime şehit deneceğini ise TSK bilir! Raporlara göre ortada kusur yoksa, emirlere riayet edilmişse “görev şartları” yerine getirilerek ölünmüş ise o askere “şehit” denebilir.

    TSK mantığından hareketle o gemideki ölümlere yönetmelikçe belirlenmiş talimatlara uygun bir rapor düzenlersek Metin bey kesinlikle haklı olacaktır.”Bile bile ateş hattına giren sivil şehit olmaz. Olsa olsa bilinçli bir şekilde intihar etmek istemiştir.”

    Herkesin vicdan temizliği bir diğerininkinden farklı. Pürü pak vicdana sahip olduğunu düşünenlerimiz aynı yöntemle başkalarının da vicdanlarını temizlemeye kalkışıyoruz değil mi Metin bey? Ama ne yazık ki Furkan gibilerin vicdanlarını temizlemek için başvurduğu yöntem(merhamet) çoğumuzun pürü pak sandığı vicdanlarımızın aslında ne kadar da kararmış olduğunu gösteriyor bize. Kaldıysa az buçuk utanma duygumuz gururla yukarı kaldırdığımız burnumuzu kaybettiğimiz insanlığımızı aramak için yere çeviriyor ve susuyoruz. Kaybettiğimizden de kirlettiklerimizden de biz sorumluyuz !

  8. Yazan:sevim Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Kim şehit kim değil,bu Allah’ın bileceği bir şey.Yazıda şehitlik üzerine her hangi bir fikir yokken neden böyle bir tartışmaya gerek duyuldu bilmiyorum.Sitede daha önce bu konu işlendi gerçi ama bu daha çok şehitlik kavramının istismar edilmesiyle ilgiliydi.

    Bu nedenle eğer tartışılacaksa kendi içinde tutarlı argümanlarla desteklenerek yapılmalı.

    Dolayısıyla tsk da,dindar(müslüman)çevreler de şehitlik kavramını sıkça dillendiriyorlar.Hatta pkk gibi marksist-leninist silahlı örgütler,sol fraksiyonlar da kayıpları için ŞEHİTTİR diyor(sözkonusu ideolojik akımlara yakın medya organlarındaki ilanlardan bakılabilir).

    Özetle,şehitlik kavramı dinin yüklediği manevi tanımdan öte bir onur/şeref tanımlaması olarak farklı çevrelerce kullanılabiliyor.

    Fakat diğer yandan anlam itibariyle ortak bir tanım olarak dolaşımda olması,yine de dinsel tema içerikli olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    O halde tsk ya da sol grup ve fraksiyonların şehitliğe yüklediği anlam elbette dini inanç esasına dayalı anlamıdan farklıdır.Zira katılır veya katılmayız dinen şehitliğin ne olduğu/olmadığıyla ilgili kıstaslar yine islam dinin nosyonlarıyla belirlenmiştir.En azından dini inancı haiz bir inançlı için bu böyledir.Dolayısıyla bu nosyonlarla aykırılık hasıl olduğunda karşı eleştiriler olacaktır.Çünkü benim inandığım şehitlik mertebesi budur diyor.Dini esalarla eşleşmediği durumlarda da nitekim itiraz ediliyor.

    Peki bu itirazı doğuran tartışmalar nereden kaynaklanıyor?TSK,gençleri “peygamber ocağı”na göndererek ve “şahadetle” onurlandırarak pekala motive edebiliyor.Ancak aynı TSK,bu “mertebeye”ulaşmış gencin annesini tören alanına başörtüsünden ötürü almıyor.Kusura bakılmasın bu basit bir propaganda söylemi dışında bir anlam ifade etmez.Şehit,peygamber ocağı falan denilecek ama şehidin annesinden öcü gibi korkulacak!Askeri tesislere alınmayacak,aşağılancak…

    Yani bir tartışma başlatılmışsa bu istismare işaret edilmesi içindir.Konuyu saptırmanın,öküzün altında buzağı aramanın manası yok.Kaldı ki yazıda böyle bir tartışma geçmiş değil.

    Şimdi taraf psikolojisiyle mal görmüş mağribi gibi her olaya bilip bilmeden atlayarak çarpıtmak mı yobazlık yoksa yobazlara yobaz demek mi?Okurların takdirine bırakıyorum.

  9. Yazan:metin Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Bu tür bir yardım daha önce hiç yapılmadı. Iraklı çocuklar için yapılmadı. Kafkaslarda yapılmadı. Avrupadaki müslümanlara yapılmadı. Afrikaya yapılmadı. Türkiye içinde de yapılmadı. Şimdi yapılıyor çünkü gövde gösterisi yapmaya elverişli. Hatta şehitlik mertebesine ulaşmaya da elverişli. Üstelik bilinçli olarak yüzlerce belkide binlerce kişi götürüyor yardımı. Gidenler günlüklerine şehit olurum inşallah yazıyorlar. İsrail gibi bir katil olduğu dünyaca belli devlet gelmeyin diyor. Ama inadına çoluk çocuk yola çıkılıyor. Olanlar oluyor. Ölenler şehittir yada değildir, Allah ın bileceği iş. Benim gibilere kızılıyor. Kızılsın. Umrumda değil. Olan bitenin ne olduğunu anlayacak kadar kafam da var çok şükür. Siz istediğiniz kadar demagoji yapın sayın hanımefendiler ama gerçekler ortada. Amaç gerçekten yardım olsaydı bunun binbir türlü yolu vardı. Ama gemilere bindi çoluk çocuk gittiler. Amaç yardım olsa idi gerçekten, 10 kişi götürürdü yardımı ve döner gelirdi. Oraya 1 yaşındaki çocukla gidilmeyeceğini akıl edemeyenler şehit olsalar ne olur, olmasalar ne olur.

  10. Yazan:özlem Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Metin bey siz bence evinizde oturun ve kimseye yardım yapmayın, bu bilgisizlikle çok daha hayırlırdır. Öncelikle kendinizi yetiştirin. Çünkü ne bu eylemin içeriğinden ne bugüne kadar dünyanın dört bir tarafına yapılan insani yardım faaliyetlerinden ne de Gazzenin durumundan zerre kadar haberiniz var. Tahmin ediyorum ya yaşınız küçük ya da bugüne kadar dünyayı takip etmek okumak öğrenmek için hiçbir gerek duymamış kimsenin derdiyle ilgilenmemiş, kimsenin derdiyle dertlenmemişsiniz. Belki bir tek Türkiye ile ilgilendiniz onu da bilemiyorum. Bugüne kadar Gazze için Filistin için dünyanın dört bir tarafından gelen canlarını tehlikeye atan Hristiyan, yahudi, ateist gibi farklı inançların mensuplarından da zerrece haberiniz olmamış. Dünyanın dört bir tarafından yine oraya gelen bu uğurda ölen farklı inançlardaki barış eylemcileri de sizi hiç enterese etmemiş. İHH nın 100 den fazla ülkedeki yardım faaliyetleri, Afganistan, çeçenistan, Bosna dahil dünyanın en civcivli en tehlikeli yerlerine gidişi de hiç size ulaşmamış.Bu ne cehalet yahu! Sadece Hürriyetin magazin sayfasını mı okuyorsunuz merak ettim doğrusu.

  11. Yazan:özlem Tarih: Haz 13, 2010 | Reply

    Aziz Bey o programda aslında sunucu(iskele sancak) art niyetle sormadı. Ama bana sorarsanız iyi niyetle bile olsa babanın özel bir talebi yoksa yani bu konuyu sorun açıklamak istiyorum gibi sormaması daha iyi idi. iki kere sorması ise tam bir dikkatsizlik örneği. Ama sunucu aslında olanlardan çok etkilenmiş ve zor konuşuyordu. Duygusal çok kötü anlar yaşandı. Sefer turan’ın bölge ile ilgili anlattıkları insan aklının alabileceği gibi değildi. O yüzden sunucuya kızmadım. Ancak bu eleştiri başka kanallarda ciddi ciddi yapılmış. Dün ben de kimi gazete yorumlarında yorumcuların aynı metin bey gibi saldırgan sigaya çeken üsluplarını gördüm. Öyle ikiyüzlüce ki. Yani toplum olarak 20 yaşında gençleri ellerine silah verip dağlara davul zurna ile yolluyoruz da barış için yola çıkan bir yardımgönüllüsü gence sahte vicdan tripleri çekiyoruz. tüm ikiyüzlü söylemlerin ardında İsrail’in canavarlığını yaptıklarını ya zaten o yaramaz çocuk sen bilmiyor muydun gidersen döver tabi gibi bir söylemle sıradanlaştırıyoruz. Furkan ın yaşınrdan dolayı vicdan güzellemesi yapanlar barış için eyleme gitmiş bir gencin annesine babasına sorular soranlar bugünden sonra vicdani red hakkını savunmazlarsa dünyanın en arsız yalancılarıdır.
    Knedi yalanlarına kendileri inanıyor bir de bizim inanmamızı istiyorlar.
    Ben de ilk defa dün gece bu yazı bittikten sonra malum kalemşörlerin yazılarına biraz göz gezdirdim. 10 gündür çıldıracağımı bildiğim için okumuyordum. Gerçekten de iyi ki bu yazı bittikten sonra okumuşum dedim.:(

  12. Yazan:metin Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    @ özlem.
    Ne yapacağım sizi ilgilendirmez. Gazetenin neresini okuyacağım da sizi ilgilendirmez. İstersem hayatım boyunca Haydar Dümen okurum. 14 yıl o yazdığınız yerlerde ve çok daha fazlasında muhabir tercümanlık yaptım. Ne İHH gördüm nede böyle istilavari bir zorbaca yardım konvoyu gördüm. Hiç bir yardım gönüllüsü de bari şehit olayım diyerek gitmez hiç bir yere. Korkudan gebere gebere gider gelir. Bence siz kafanızı kumdan çıkarın. Tüm Türkiyeyi kandırırsınız ama beni ve benim gibileri asla. Hikaye anlatmayın bana. Yazdıklarınız gibi zırva şeylere karnım tok benim.

  13. Yazan:metin Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    @ özlem,

    Siz beni anlamama konusunda bu kadar inatçı olacağınıza önce kafa patlatmayı deneyin. Ne yardıma karşıyım ne de o karolasıca israil yandaşıyım. Gazzede 4.5 yıl kaldım. Mısırda 2 sene. Sizin gibiler yüzünden öldü o furkan özlem hanım! Asıl sizin İsrailin neler yapabileceğinden zerre kadar haberiniz yok. Hayret ediyorum sizin gibilere. Mavi marmarayı batırmadıklarına şükredin. Bu şekilde beceriksizce yardımlara devam edecek olursanız emin olun bir dahaki sefere de o gemi batar! Neyse daha fazla sinirimi bozamayacağım. Sizi Allaha havale ediyorum.

  14. Yazan:sevim Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    Bu tür bir yardım daha önce hiç yapılmadı. Iraklı çocuklar için yapılmadı. Kafkaslarda yapılmadı. Avrupadaki müslümanlara yapılmadı. Afrikaya yapılmadı. Türkiye içinde de yapılmadı. Şimdi yapılıyor çünkü gövde gösterisi yapmaya elverişli.

    Yapılıp yapılmadığından haberinizin olduğunu sanmıyorum.Sallamış olduğunuz o kadar belliki.Maksat karalama olsun.Çamur at izi kalsın hesabı.Asıl derdiniz bütün insanların sizin gibi bencil olmasını istemeniz.Yardım,insanlık,fedekarlık gibi erdemlerden yoksun olduğunuz her sözünüzden anlaşılıyor.Doğal olarak sizde bu cevher olmayınca sahip olanlara tahammülsüz oluyorsunuz.Aslında sizin gibilerinden kimsenin bir şey beklediği de yok.Ayrıca dünyanın merkezinde falan da sanmayın kendinizi.Siz kurbağa misali dünyayı kuyudan ibaret zannediyorsanız herkes öyle düşünmek zorunda değil.Yani açıkçası kimsenin sizden bir şey beklediği yok.Ben de beklemiyorum,gölge etmeyin yeter.

    Bu yorumu da,sadece kim demogoji yapıyor,kim boş konuşuyor anlaşılsın diye yazdım.

    Alıntıyı bunun için yaptım,bakın siyah geçtiğim bölüme dikkat edin,demogojinin alası kendi yazdıklarınızda göreceksiniz.

    Çünkü gövde gösterisi yapmaya elverişli
    demişsiniz,ama aynı yorumda siza ait bir başka ifade ise şöyle:

    İsrail gibi bir katil olduğu dünyaca belli devlet gelmeyin diyor. Ama inadına çoluk çocuk yola çıkılıyor.

    Şimdi bu nasıl perhiz nasıl lahana turşusu?

    Kendi sözlerinizle kendinizi yalanladığınızın farkında bile değilsiniz.

    Sormak lazım,acaba sırf gövde gösterisi için insan kendisini bu denli tehlikeye atabilir mi?Atabiliyorsa,acaba “gövde gösterisi”dışında hiç mi anlamı yok bunun.

    Fakat ideolojik fanatizm böyle bir şey olsa gerek.Adamı demogoji yapmakla bırakmaz böyle saçmalattırır işte.Tam bir oksimorunluk örneği.Zaten geri kalan zırvalar için vakit kaybetmeye değmez.Ve inanın ne dediğiniz zerre kadar umurumda değil.Bu zihniyetle sayfaları doldursanız ne yazar?Mantık bu mantık olduktan sonra…

    Size kendinizi hapsettiğiniz kozada başarılar dilerim.Sakın oradan ayrılayım demeyin…Etliye sütlüye dokunmayın!Dünyanın bin bir türlü hali var dimi yani…

  15. Yazan:atamer Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    öncelikle şunu belirtmeliyimki Gazze için koparılan fırtına diğer ülkelerdeki insanlar için koparılmamıştır,bunun sizlerinde bileceği üzre bazı sebepleri vardır yazı yorumlamasının dışına çıkmamak adına şimdilik değinmiyorum,Yazıya gelince bu bir yardım gemisi ayrıca bu geminin ardında bir devlet güvencesi yok,askerin ise devlet güvencesi vardır ve bireyler bu bağlamda çocuklarını emanet ederler,fakat bu gemide kime emanet edilmiştir,yorumu size bırakıyorum,yazınızı Sibel ERASLAN tarzında içten buluyorum,duygusallıkla yazıldığını düşünüyorum,ama yinde de bu yazı hakkındaki düşüncemi değiştirmiyor,sağlıcakla kalmanız dileklerimle…

    Saygı ve Hürmetle

  16. Yazan:özlem Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    Metin Bey tamamıyla yalan söylüyorsunuz. Gazze de 4-5 sene kalan insan meselenin oraya iki üç parça gıda taşımak olmadığını da bilir. Eğer İsrail’in neler yapacağından haberiniz varsa bir zahmet böylesi iğrenç bir devleti eleştirin. Herşeyi göze alıp o insanlara yardım götüren insanları değil. Eğer gazze ‘de
    4-5 sene kaldıktan sonra tek söyleyebileceğiniz ey dünya gitmeyin bu insanlara yardım etmeyin yoksa İsrail’in gadrine uğrarsınız ise kusura bakmayın ama sizin Gazze’de 4-5 sene kalma amacınızdan da şüphe ederim.
    O bölgelerde kalmış ta ihh yı görmemiş de. Peh! Kusura bakmayın ama buna sadece gülünür.

  17. Yazan:özlem Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    Evet Atamer devlet güvencesi ile çocuklarımızı savaşa yolluyoruz. Çok güvenli bir baba ocağına yolladığımz için de 30 yılda bu ülkede 50 bin insan öldü.
    Yani devlet güvencesi ile savaşa yollamak üstelik de bunu bana sormadan yapmak oluyor, 20 yaşında çocuğumun tabutunu bana söz hakkı çocuğuma söz hakkı bile vermeden elime teslim etmek oluyor, kendi rızası isteği ve gayreti ile barış gönüllüsü olarak yardıma gitmek olmuyor öyle mi?

  18. Yazan:özlem Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    nede böyle istilavari bir zorbaca yardım konvoyu gördüm

    sözün bittiği yer. Sahi metin bey siz gazze de 4-5 sene niçin kaldınız?

  19. Yazan:durhat Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    @metin,

    Bu ne hiddet bu celal!15 yıllık uluslarası akademik kariyeriniz üzerine atıp tutmuşsunuz ancak daha demokratik tartışma adabına sahip değilsiniz.bir kere eleştiri ve tartışmanın düzeyi her zaman karşılıklı olur.siz önyargıyla insanları samiyetsizlikle suçlarken kusura bakmayın karşılığını almaya hazır olacaksınız.bakın eleştiri alınca kırmızı görmüş boğa misali köpürmüşsünüz.neden?çünkü eleştiriyi kendinize hakaret ve saldırı olarak görmüşsünüz.peki kendinize yapılmadığını istemediğinizi neden başkalarına reva görüyorsunuz?insanların da sizin gibi duyguları,hakları vardır.ha tartışma adına kendinizde bu hakkı görüyorsanız başkalarının da cevap hakkı olacaktır.yok eğer eleştiriyi kaldıramayacaksanız o zaman da bilip bilmeden ileri geri konuşmaktan imtina edeceksiniz.

    bu bakımdan gezip görmek,yıllarca okumak hiçbir şey ifade etmez;atgözlükleriyle dünyaya baktıktan sonra neye yarar?

    ayrıca yine kızacaksınız ama tecrübe adına bizlere kanıtlamaya çalıştığınız “uzmanlık”hikayesi de pek inandırıcı gelmedi.4,5 yıl Gazzede kalmış,o baskı ve zulümlere tanıklık etmiş biri,dünyadan irtibatı kesilmiş bir halka yapılan gönüllü yardıma bu kadar tepkili ve öfkeli olamaz.o insanlar ki evet hayatları pahasına tehlikeye atılmışlardır.üstelik silahsız tamamen sivil olarak.

    peki siz ne yaptınız?tsk’dan girdiniz şehitlikten çıktınız.yetmedi “geberme”diyerek kininizi kustunuz en sonunda.bu mudur 4,5 yıllık Gazze deneyiminin size kazandırdıkları.ondan sonra zırvalarınıza itiraz gelince de”sizi ilgilendirmez”diye kestrip atıyorsunuz.tamam,Haydar Dümen mi okursunuz,Türk Solu Dergisini mi bizi elbet ilgilendirmez.e müsade edin başkalarının ne yaptığı da sizi ilgilendirmesin.kimsenin sizin akıl hocalığına ihtiyacı yok,çok biliyorsanız kendinize saklayın.
    ne demiş şair:

    çekemezssen gülün nazını,
    ne dikene dokun ne gülü icit

  20. Yazan:durhat Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    öncelikle şunu belirtmeliyimki Gazze için koparılan fırtına diğer ülkelerdeki insanlar için koparılmamıştır,bunun sizlerinde bileceği üzre bazı sebepleri vardır yazı yorumlamasının dışına çıkmamak adına şimdilik değinmiyorum

    çıkın efendim.kurultayda değiliz ki “gündem maddelerine” göre konuşalım.eteğinizdeki taşları dökün ki”bizlerin de bileceği üzre…”olan sepepler neymiş bir öğrenelim.yani neye değinecekseniz değinin.şimdilik kalsın diye bence hiç ertelemeyin.

    Yazıya gelince bu bir yardım gemisi ayrıca bu geminin ardında bir devlet güvencesi yok,askerin ise devlet güvencesi vardır ve bireyler bu bağlamda çocuklarını emanet ederler,fakat bu gemide kime emanet edilmiştir,yorumu size bırakıyorum…

    anlaşıldı,demekki bu çocukların yaşam hakkının pek bir kıymeti yok.önemli olan ölüme kimler tarafından yollandığı,yani bir otoritece “öl!”denmişse güle oynaya gitmemeleri için bir neden kalmıyor?

    ayrıca bu insanlar savaşa falan gitmedi,seferberlik hali de yok.nedir bu savaş mukayesesi?yani bu sivil insiyatifi tuturmuşsunuz boyuna tsk’yla karşılaştırıp yarıştırıyorsunuz.vallahi gına geldi ya.sizin sivil toplum kuruluşları,hak mücadelesi,demokratik kurumlar vb.den haberiniz yok galiba.tabi lügatınızda bunlara yer olmayınca doğal olarak ordular,savaşlar,silahlar vs kalıyor geriye.

    bir kez de meseleye militarizm dışında baksanız olmaz mı?yaşam sadece ordulardan,savaşlardan,silahlardan ibaret değil.farklı pencerelerden bakmayı da deneyin arasıra.eminim faydasını göreceksiniz.

  21. Yazan:cb Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    sevgili özlem’e,

    değerli arkadaşım vicdanını seviyorum. bu arada bir rica; lütfen adalet,vicdan,insanlık gibi kelimelerden mahrum görüşler ile konuşmaya devam etme…kötülük görülerek yayılan bir şey,bırakalım @metin gibi görüşler çirkef içerisinde cevapsız kalsın.

  22. Yazan:şathiyat Tarih: Haz 14, 2010 | Reply

    Cathy Zoi:ABD Enerji bakan yardımcısı: ”Bu öngöremeyeceğimiz bir felaketti…..
    Bu şerden çıkarılabilecek hayır şu olabilir; Böylelikle halk belki yenilenebilir ve çevre için en az zararlı enerjiye dönmeye daha çok destek verebilir.”

    Obama:”Bir ay önce oraya gittim ve uzmanları etrafıma dizip açıklamalarını dinledim çünkü kimin poposunu tekmeleyeceğimi bilmek istiyordum”

    Bu konuşmalar Bp’nin Meksika körfezindeki platformundaki patlamada ölen 11 kişinin ardından yapılmadı, önlenemeyen bir çevre kirliliğinin sebep olduğu maddi zararlardan dolayı yapılıyor; Balıkçılar, turizmciler, vb…Obama ulusal kimlik derdinde olmadığını, sadece zararların tanzim edilmesini istediğini kendisini arayan BP’nin velisi Başbakan Cameron’a izah etmiş.

    Çoğumuz bu olayda Obama’nın, tekmeleme, temizlik ve tazminat konusundaki tavrını anlayıp hak verebiliyorken söz konusu Gazze yardım gemisi olduğunda “ama” ile başlayan bir itiraz cümlesi kurabilmek için pek çok detay bulabiliyoruz.

    Evet, o gemide olanlar şartlar göz önünde bulundurulmuş olsa bile öngörülemeyen bir felaketti!

    Evet , yardım amacıyla yüzlerce kişinin içinde bulunduğu gemiler yola çıkmayabilirdi,

    Evet, belki(!) gemidekiler yüzüstü yere yatmış olsalardı sapanla, sopayla karşılık vermeselerdi o 9 kişi ölmezdi,

    Evet, Furkan o yaralıya yardım etmek istemeseydi ve hatta o gemiye binmeseydi ölmeyebilirdi,
    ………

    Olay geri döndürülemez bir şekilde vuku buldu mu? Evet.
    O gemiye binenler birer kamikaze ya da canlı bomba değillerdi. İntihar etmek için bir gemi güvertesini seçmiş psikolojisi bozuk insanlar da değillerdi. Onların birer yardım gönüllüsü olmadığını söylemek Ayalon’la hemfikir olmak anlamına gelir. Buna inananlar devlet o gemidekilerin güvenliğinden sorumludur dediklerinde vicdani davranmıyor açıkça “biz İsrail ile Türkiyenin kapışmasını istiyoruz” diyordur o kadar. İstemiyorlarsa da sormak gerek sizi memnun etmek için ne yapılmasını bekliyorsunuz?

    Danny Ayalon diyor ki: İsrail kesinlikle özür dilemeyecek. Terörist organizasyonlarla bağı olan ve bu yardımı organize edenler (İHH) özür dilemeli.

    Tamam.Metin ve Atamer beyleri, Nuray hanımı ve aynı borazanı üfleyenleri dinleyelim ve…
    Hadi hep beraber o gemiye binenlerin poposunu bir çevre felaketine sebep oldukları için tekmeleyelim. O gemide ölenlere şehit demeyelim. Organize edenleri suçlu ilan edelim. Ayalon’un dediğini yapalım.;

    ”Kusura bakmayın ya. Siz gelmeyin dediniz ama bizimkiler hadsizlik edip, sizin zulmettiklerinize yardım edelim, demişler. Bir de utanmadan bunu canlı yayınla tüm dünyaya göstermişler. Sizin hiç kabahatiniz yok. Bizimkiler sizin helikopterlerinize zıplamış, sapanla, soda şişesiyle (üstelik eğlenerek-çok ayıpladık çok-)sopayla askerlerinize saldırmışlar.Çok ayıp ettik, çook.Pardon ya. Siz zaten kimseye zulmetmiyorsunuz ki.Yok öyle bir şey.Yalan. Biz biliyoruz onlar bilmiyor. Bir yalana kanıp, gaza geldik de yoldan çıkmışlar. Bak öbür yanağımı çevirdim hadi vur ödeşelim. Haa bu seni kesmezse istediğin bir tazminat varsa çalışır çabalar, dişimizi kalemimize takar onu da öderiz bak. Bundan sonra da yazacağım her yazıdaki virgülü bile “İsrail’e itaat et” diye atmazsam namerdim. Söz bak bir daha böyle bir şey yapmaya kalkışan olursa hepsini hapse tıktıracağım. Gemilerini zincirleteceğim. Bunlara rağmen aradan kaçan olursa ben kendim batıracağım,söz ya. Bu vicdan azabı beni öldürecek. Affettim de artık, bak çok acı çekiyorum.”

    Millet şerden hayır çıkarmaya çalışıyor biz hayırdan zorla şer çıkarmaya çalışıyoruz; İsrail’in yapabileceklerini gör, gücünü kabullen. Öğretildiği gibi Kork’maya devam et! Gürültü etme!Ona koşulsuz İTAAT et.

  23. Yazan:M.Demircioğlu Tarih: Haz 15, 2010 | Reply

    Bir kısım medya, İsrail saldırısı ardından adeta bu haydut devletin avukatlığına soyundu.Bu durum,Nasrettin Hocanın “hırsızın hiç mi suçu yok?”fıkrasını hatırlatıyor.

    Demekki tüm suç yardım gönüllülerindeymiş.Oldu olacak İrail’e tazminat falan ödensin bari de kendini helak eden medyamız da bir oh çekip bu ızdıraptan kurtulmuş olur:)

    Öyle ya zavallı İsrail devletinin mağduriyeti nasıl giderilecek?Hem bu tartışma da son bulmuş olur.Yoksa bu gidişle her geçen gün gönüllü avukatlar artacak gibi görünüyor.Bakanıza birileri DD’ye sızıp birbiriyle yarışıyor.Vah ki ne vah!

  24. Yazan:ferdi Tarih: Haz 15, 2010 | Reply

    ozlem hanimi taktir ediyorum ve katiliyorum yureginize saglik

  25. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 17, 2010 | Reply

    http://www.birikimhaber.com/Haber/Gundem/16062010/Taraf-Israili-tam-sayfa-ilan-ile-vurdu.php

  26. Yazan:özlem Tarih: Haz 17, 2010 | Reply

    Aynı ilan aynı gün bir kaç gazetede çıkmış. bir versiyonu da netenyahu ile imiş.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin