RSS Feed for This Post

Yeni sol parti mağdurlar hareketi olacak

Neşe Düzel

NEDEN: UFUK URAS
Türkiye’nin neredeyse bütün sorunları temel sorun niteliğinde. Çünkü bu sorunlar hiçbir zaman demokrasiyle çözülmek istenmediler, baskıyla sürekli ertelene ertelene büyüdüler ve sonunda Türkiye’yi kilitlediler. Bu ülkenin bir temel sorunu da ‘muhalefet sorunu’. Kendisini sol veya sağ olarak nasıl tarif ederse etsin, Türkiye sonuçta her zaman sağ iktidarlar tarafından yönetildi ve bırakın iktidarı, kısa İşçi Partisi dönemi dışında, Türkiye’de Meclis’te hiç bir zaman gerçek bir sol muhalefet olmadı. Eğer Türkiye’de bugün gerçek bir sol muhalefet ya da iktidar olsaydı, Türkiye bugün bambaşka bir ülke olurdu. Türkiye’nin değişimi ve dönüşümü ise sağ partilerin özgürlük, demokrasi ve hukuk ve laiklik anlayışıyla sınırlı kaldı. Toplum, egemenlerin siyasi çıkarlarının insafsızlığından, vahşiliğinden bunaldı. Şimdi Ergenekon süreci Türkiye’de her kesimi demokrasi sınavından geçirerek ayrıştırıyor. Ve Türkiye’de sahici bir sol partinin, gerçek bir sol muhalefetin adımları atılmaya çalışılıyor. Sol ve sosyal demokrat kökenli aydınların öncülüğünde gelişen ve giderek her kesimde yayılan bu yeni sol parti oluşumunu, dinden ekonomiye, Kürt sorunundan sivil anayasaya her alandaki politikasını, insanlara neler vaat ettiğini, 2007’de bağımsız solun adayı olarak İstanbul’dan Meclis’e giren Ufuk Uras’la konuştuk.

* * *

NEŞE DÜZEL: Yeni bir sol parti kuruluyor. Siz de bu partide yer alacak mısınız? 

UFUK URAS: Evet, yeni sol partide ben de varım. Türkiye’de bir değişim-dönüşüm mecburiyeti var ama bunun adresi yok. Bu yüzden Türkiye’de bir “sol kitle partisi”nin kurulmasına ihtiyaç var.

Sol parti derken aslında ne demek isteniyor? CHP’nin bile kendine sol dediği bir ülkede sanırım sol parti kavramını net bir şekilde tarif etmek gerekiyor. 

Özgürlüklerden, demokrasiden ve değişimden yana olmak, bu ülkede her yurttaşın eşit haklara sahip olması için mücadele etmek demektir. Bu kadar basittir gerçek bir sol partinin tanımı. 2010’da, Meclis doksanıncı yılını tamamlayacak. Düşünün ki bu meclis, doksanıncı yılda hâlâ demokratik bir anayasa yapamamış, siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirememiş olacak.

Meclis niye bütün bunları yapamıyor sizce? 

Çünkü her şeyden önce Türkiye siyasetinde ciddi bir muhalefet problemi var. Muhalefet sorunu olduğu için de siyasette tam bir kilitlenme yaşanıyor. Yeni sol parti de zaten ülkedeki bu muhalefet sorununu aşmayı hedefliyor. Zira bu ülkede muhalefet sorunu aşılırsa, iktidar sorunu da aşılıyor aslında. Muhalefet sorunu çözüldüğünde, AKP artık tek kale top oynayamayacak ve siyasette “tek kale maç” dönemi bitecek. Bugün CHP’nin muhalefeti AKP’yi güçlendirmekten ve Türkiye’yi kilitlemekten başka bir işe yaramıyor.

Yeni sol parti, AKP’ye nasıl muhalefet edecek? 

AKP’ye muhalefet, ancak daha çok demokrasi, daha çok özgürlük temelinde yapılabilir. Böyle bir özgürlükçü muhalefetle AKP’ye bu ülkede siyasette alternatif olunabilir. Bu yüzden biz yeni sol partiyi, yurttaşların bir özgürlük, demokrasi, adalet ve vicdan hareketi olarak tasarlıyoruz. Örgütlerin yan yana gelmesiyle oluşan bir “koalisyon” olmayacak bu. SHP’sinden 10 Aralık Hareketi’ne, Alevi kesiminden bağımsız sol harekete, bütün bu var olan yapılardan yola çıkan ama var olanları aşan “yurttaş” merkezli yeni bir siyasi parti şekillendiriyoruz biz.

Doğal seçmeniniz kim olacak? 

Bu rejimi ve düzeni eleştiren ama kendisine siyasi bir adres bulamayan bütün yurttaşlara seslenmek istiyoruz biz. Bu ülkede, vatandaşların siyasete yabancılaşması artık bitmeli. “Siyasete katılmak istiyorum ama kendime bir adres bulamıyorum” çaresizliği artık son bulmalı. Bu ülkede cuntacılıktan ve darbelerden hep yurttaş mağdur oldu. Kontrgerillacılığın, cuntacılığın, darbelerin faturasını hep bizler ödedik.

Nasıl ödedik?

Bu ülkenin egemenleri, kendilerini bu ülkenin sahibi olarak gören yurttaşları, darbe zeminini hazırlamak için ülkeyi istikrarsızlaştırırken, yaratılan siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların kurbanı, ezileni hep sade yurttaş oldu. O yüzden yeni sol parti bir mağdur hareketi olacak. Ve en önemlisi toplumun her kesiminin sorunu eşit değerde ve önemde olacak. Bugüne dek kendi iç dünyasına kapanmış olan sol hareketler kendi dışına çıkacak ve ülkenin, yurttaşların temel meselelerinde asgari müştereklerde yan yana gelecek. Bizim hareketin böylesine heyecan yaratması, bu ihtiyacın çok ciddi olduğunu gösteriyor zaten. 

Vatandaşlardan partinize katılmak için talep çok mu fazla?

Daha hazırlık aşamasındayız ama şimdiden Türkiye’nin her tarafında her ilinde yerel meclisler oluşturduk. 81 ilde meclislerimizi oluşturduk. Oradaki sivil inisiyatifler, o illerdeki eski özgürlükçü solcular, Aleviler, SHP’liler, 10 Aralıkçılar, vatandaşlar biraraya gelip bu meclisleri oluşturdular.

Biz dediğiniz kimlerden oluşuyor? 

Biz, Ahmet İnsel, Mithat Sancar, Fuat Keyman gibi isimlerle birlikte Türkiye’de bir sol kitle partisine, gerçek bir sol muhalefete ihtiyaç var diyerek yola çıktık ve bir temas grubu oluşturduk. Düşüncemiz, Türkiye’de kilitlenen siyaseti daha çok özgürlük, daha çok eşitlik ve daha çok demokrasi temelinde şekillendirmekti. Bu grup giderek büyüdü.

Alevi kitlenin de desteği bekleniyor bu partiye anladığım kadarıyla. Alevi oylarına talip misiniz?

Alevileri bir oy kitlesi olarak görmemek lazım. Bugün Alevi kesimde bir politik Rönesans yaşanıyor. Aleviler ilk defa “CHP’nin dolgu malzemesi” olmaktan, sadece bir seçmen kitlesi olarak görülmekten çıktılar. Aleviler artık siyasi özne oluyorlar.

Anlamadım… 

Bu ülkede Alevilerin de içinde yer aldığı bir sol partiye ihtiyaç var. Alevi kesim ancak böyle bir katılımla kendisini siyasette ifade edebilir ve taleplerini siyasi talebe dönüştürebilir. Şimdi Alevi örgütlerinin bazı simge isimleri, yeni sol partide bizzat yer alıyorlar, demokrasi mücadelesinde bizimle yol arkadaşlığı yapıyorlar. Bu isimlerle geçen hafta bir kez daha görüştük, ilişki kademe kademe ilerliyor. Hemen hemen her meselede örtüşüyoruz. 

Alevilerin çoğu, CHP’yi, dolayısıyla ulusalcı bir politikayı destekliyordu. Alevilerin bu politik çizgilerini değiştireceğine nasıl emin olabiliyorsunuz? 

Bugün biz toplum olarak sadece tarihimizle yüzleşmiyoruz. Siyasi partilerimizle de yüzleşiyoruz. CHP’nin Dersim gafı, bu ülkede hâlâ katliamcı politikaların önerilebildiğini ortaya koydu. Bu da siyasi partilerle ilgili ciddi bir yüzleşme başlattı. 2007 seçimlerinde ben İstanbul’da Anadolu yakasında solun ortak adayı olduğumda, Alevi toplumundan çok büyük oy aldım. Anlamlı bir proje olduğunda Alevilerden destek geliyor. Aleviler şimdi de, “Birlikte siyaset yapalım. Sadece kendimiz için değil, herkes için özgürlük ve demokrasi isteyelim” teklifine büyük destek veriyorlar.

Aleviler, Dersim tartışmasından sonra mı yeni sol partiye yakınlaştılar? 

Dersim tartışması, Ergenekon soruşturması yakınlaşmayı hızlandırdı. Aleviler, “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” diye 22 ilde toplantılar yaptılar. Bugünkü noktaya tartışmalar yapa yapa, fikirleri demleye demleye geldiler. Şu anda gelinen nokta çok olumlu. Aleviler herkes için özgürlük istiyorlar. Herkes için demokrasi talep ediyorlar. 

Sizin yeni sol parti olarak türban yasağı konusundaki politikanız ne olacak? 

Türkiye’de türbanla ilgili esas mesele türbanlı kızların üniversitelerde eğitim hakkından yoksun bırakılmasıdır. Böyle bir yasak savunulamaz. Bu yasağı 12 Eylül’de Kenan Evren ve Doğramacı getirdi. Bazıları Evren ve Doğramacı çizgisini savunmayı solculuk zannediyorlar. Ben üniversitede yıllarca öğretim üyeliği yaptım, daha önce hiç böyle bir problem yoktu. Gençler üniversiteye istedikleri kıyafetle gelirlerdi.

Türban konusunda Alevi tabanla anlaşabilecek misiniz? 

Bunları zaten müzakere ediyoruz. Üniversitede türbanın serbest bırakılması konusunda aramızda bir sorun olamaz çünkü kendinize demokrasi isterken, başkalarına yasak, istibdat isterseniz inandırıcı olamazsınız. Yeni sol partide herkes için özgürlük, herkes için demokrasi istenecek. Yeter ki kimse kimseye yaşam biçimini dayatmasın. Bütün bu yaşam biçimlerini kültürel zenginlik olarak görelim. Farklı kültürleri ve yaşam biçimlerini yan yana yaşatalım, birbirleriyle tokuşturmayalım. Herkes nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasın. Bizim amacımız bu. Herkes diğeri için de özgürlük isteyecek.

Aleviler türbanlılar için, türbanlılar Kürtler için, Kürtler demokratlar için vb… özgürlük isteyecek öyle mi? 

Öyle olursa anlamlı olur. Yoksa herkes kendi dünyasında, gettosunda yaşadığında, sizi teker teker avlıyorlar ya da sizi diğeriyle tokuşturuyorlar. O yüzden bu ülkede mağdurlar diğer mağdurlarla mücadele edeceğine, bütün mağdurlar biraraya gelip bu ülkenin muktedirlerine, egemenlerine karşı mücadele etmeliler. Ancak o zaman bu oyun bozulur. Yeni sol parti bir mağdurlar hareketi olacak ve oyunu bozacak. Bu yüzden bu hareket Türkiye’de solun tarihinde bir milat olabilir.

Bu sol partinin, Ergenekon davası konusundaki tavrı ne olacak? 

Şöyle söyleyeyim. Darbelerle ilişkili olan bir siyasi parti kesinlikle sol olamaz. Bu yüzden Türkiye somutunda sol, her şeyden önce Ergenekon soruşturmasında sonuna kadar gidilmesini savunmak zorundadır. Solun değerleri cuntacılıkla bağdaşmaz. Yani “Avrasyacı sol!” diye bir sol olamaz.

Niye olamaz? 

Çünkü sol, meşru zeminlerde siyaset yapmak varken, demokrasi dışı arayışların bir parçası olamaz. Ergenekon’u savunamaz. Ergenekon’u savunana sol denemez. Ama Türkiye’de böyle devletle özdeşleşen bir sol var. 

Sizin devlete bakışınız nedir? 

Bizim diğerlerinden temel farkımız devletle ilişkimizde ortaya çıkıyor zaten. Devlet, topluma tâbi olmalı diyoruz biz. Nitekim solun klasik metinlerine baktığınızda da devletin sönümlenmesi esastır. 

Yani devletin zamanla ortadan kalkması esastır…

Tabii. Bizdeki sol ise devletle öyle örtüşmüş durumda ki, tam anlamıyla “kapıkulu solculuğu” yapıyor. Ama artık bu “resmi sol”, bu “devletçi sol” iflas etti. Solu yenilemenin, devlet merkezli solu yurttaş merkezli sol olarak güncelleştirmenin zamanı şimdi. Biz yeni sol partiyle devletçi sola karşı yurttaşçı solu oluşturuyoruz. Zaten dünyada da soldaki bütün arayışlar bu zeminde gelişiyor.

Ergenekon davasıyla ilgili ne yapacağınızı sormuştum.

Sormanıza bile gerek yok. Ergenekon’u sonuna kadar takip edeceğiz. Hatta takibin kapsamını daha da genişletmek gerekiyor. Mesela Mehmet Ağar davasını da izlemek, Hrant Dink davasının sıkı takipçisi olmak gerekiyor. Susurluk olayında, işin sokak boyutunu oluşturmuştuk. Ergenekon’da ise oluşturamadık.

Niye oluşturamadınız? 

Ergenekon’da birden bire görünmeyen bir el toplumun paçasından tuttu ve toplum bu konuyu karşıdan sadece seyretmeye başladı. Bu görünmez elin engellemesi yüzünden şimdi bir türlü Ergenekon’un sokak ayaklarını oluşturamıyoruz. Oysa toplumsal muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin her türlü kontrgerilla ve darbeci faaliyetin üstüne gitmesi ve Ergenekon konusunu canlı tutması şart.

Niye şart? 

Çünkü Ergenekon’la mücadele aynı zamanda faşizme karşı mücadeledir. Ergenekon gerçek bir faşist harekettir. Faşizm dediğiniz de toplumu devlette eritmedir. Faşizm, şiddetin ve keyfiliğin iktidarıdır. Söyler misiniz? Bir solcu buna karşı mücadele etmeyecekse, neye karşı mücadele edecek? Bu yüzden bu davaların yurttaşlar tarafından takibi çok önemli. Biz bu davaların takipçisi olacağız.

Ordunun siyasetteki rolü karşısında bu parti nasıl bir politika izleyecek? 

Askerin siyasallaşmasının faturasını bütün toplum ödüyor. Genelkurmay Başkanı geçenlerde gene siyasi bir demeç verdi ve biz suç duyurusunda bulunduk. Ortaya çıktı ki, bu ülkede genelkurmay başkanını yargılamak mümkün değil. Oysa Cumhurbaşkanı, Meclis’i açış konuşmasında “Ülkede hiç kimse hukuk dışı değildir” demişti. Biz bu ülkedeki hukuk dışılığı bu örnekle gösterdik. Bazıları, “Genelkurmay Başkanı’nın söylediklerine niye karşı çıkıyorsunuz” diyor.

Niye karşı çıkıyorsunuz?

Genelkurmay Başkanı’nın her söylediği doğru olsa ne yazar. Silahlı güç siyaset yapamaz. Dünyanın hiçbir yerinde silahlı memura siyaset yaptırılmaz. Bu yüzden Ergenekon davasıyla ilgili olarak Kuvvet Komutanlarının savcıya ifade vermeleri simgesel olarak çok önemlidir. Benim gördüğüm, Ergenekon davası, askerî bürokraside ciddi bir caydırıcılık yarattı. Askerler bir daha kolay kolay elektronik muhtıralara, darbe teşebbüslerine yeltenemeyecek.

Yargının statükoyu koruyan yaklaşımı konusunda bu partinin ne tür önerileri var? . 

Utanç verici 367 kararlarının tekrar yaşanmaması için yargıyı baştan aşağı demokratikleşme reformundan geçirmek gerekiyor. Bizde sadece yasama, yürütme, yargı denilen kuvvetler ayrılığı kâğıt üzerinde kalmıyor. Ayrıca yargıda genel zihniyetle ilgili de bir problem var. Yargı kararlarına bakın… Sanki Anayasa’nın 90. maddesi süs olarak konmuş gibi, hâkimler kararlarında uluslararası hukuktan yana bir yorum yapmıyorlar. Oysa Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler, iç hukukun üstünde yer alıyor. Ama AB İlerleme Raporu’na bakın… Türk yargısı tam 381 davada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmiş.

Peki, sizce burada sorun nedir?

Burada temel sorun şudur. Demokrasinin evrensel standartlarını içselleştirecek miyiz, içselleştirmeyecek miyiz? Üzerimizden demokrasi korkusu atacak mıyız, atmayacak mıyız? Bu, temel sorunumuz bizim. Bu sorunu çözmek için bu ülkeye gerçek bir siyasi muhalefet gerekiyor. Yeni sol parti işte bu ülkede gerçek muhalefeti yapacak. 

Anayasa’nın değiştirilmesini destekliyor musunuz? 

Tabii çünkü otoriter cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmemiz için demokratik bir anayasa hazırlamamız şart. İktidar 12 Eylül rejiminin avantajlarını kullanıyor. Muhalefet de 12 Eylül’ün getirdiği kurumları Cumhuriyet’in kazanımları diye anlatıyor. AKP pragmatizmiyle CHP statükoculuğu arasında sıkışmış bir siyaset var bu ülkede. Bu siyaseti dönüştürmek şart. 

AKP’yle birlikte yeni bir anayasa hazırlanmasını destekler misiniz? 

Tabii… Bu ülkede bu adımları atanı biz destekleriz. Mesela AKP, Ermenistan’la ilişkiler normalleşmeli dedi. Ben Meclis’te hemen destekleyici bir konuşma yaptım. “Sadece bununla kalmayalım, Ermeni yurttaşlarımızın Türkiye’de kamuda karşılaştıkları ayırımcılıkları da ortadan kaldıralım” dedim.

Bu konuşmaya nasıl bir tepki aldınız?

CHP sıralarından bana, “Türkiye’de öyle bir şey mi var” diye laf attılar. Vatandaşların bir bölümünü vatandaş olarak görmemek bu. Nitekim bu memlekette azınlıklara yönelik Kafes diye bir plan hazırlanacak ve siz bir Gestapo soğukkanlılığıyla bu suikast tertiplerini seyredeceksiniz. Böyle siyaset olmaz. Ama her süreç kendi alternatifini yaratır. Ergenekon süreci solu ayrıştırıyor ve ülkede gerçek solu yaratıyor. Devletçi soldan özgürlükçü sola geçiliyor. Bir sürü insan beni arıyor. “Hiç siyasi faaliyette bulunmadım. Bu harekete nasıl dahil olabilirim” diye soruyor.
 

NEŞE DÜZEL: Yeni sol parti olarak Anayasa’nın değiştirilmesini destekliyor musunuz? 

UFUK URAS: Evet, çünkü otoriter cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmemiz için demokratik bir anayasa hazırlamamız şart. İktidar, 12 Eylül rejiminin avantajlarını kullanıyor. Muhalefet de, 12 Eylül’ün getirdiği kurumları, “Cumhuriyet’in kazanımları” diye anlatıyor. AKP pragmatizmiyle CHP statükoculuğu arasında sıkışmış bir siyaset var bu ülkede. Bu siyaseti dönüştürmek şart. 

Bu durumda, AKP’yle birlikte yeni bir anayasa hazırlanmasını destekler misiniz peki? 

Tabii… Bu ülkede bu yönde adımlar atanı destekleriz biz. Mesela AKP, “Ermenistan’la ilişkiler normalleşmeli” dedi. Ben Meclis’te hemen destekleyici bir konuşma yaptım. “Sadece bununla kalmayalım, Ermeni yurttaşlarımızın Türkiye’de kamuda karşılaştıkları ayırımcılıkları da ortadan kaldıralım” dedim.

Bu konuşmaya nasıl bir tepki aldınız?

CHP’den tepki aldım. CHP sıralarından bana, “Türkiye’de öyle bir şey mi var” diye laf attılar. Bu tür bir tepki, vatandaşların bir bölümünü vatandaş olarak görmemek anlamına gelir. Nitekim bu memlekette azınlıklara yönelik Kafes diye bir plan hazırlanacak ve siz bir Gestapo soğukkanlılığıyla bu suikast tertiplerini seyredeceksiniz. Böyle siyaset olmaz. Ama her süreç kendi alternatifini yaratır tabii. Ergenekon süreci de solu ayrıştırıyor ve ülkede gerçek solu yaratıyor. Devletçi soldan özgürlükçü sola geçiliyor. Bir sürü insan beni arıyor. “Hiç siyasi faaliyette bulunmadım. Bu harekete nasıl dahil olabilirim” diye soruyor. 

Yeni sol parti Kürt açılımını destekleyecek mi? 

Tabii ki… Biz AKP’ye niye açılım yapıyorsun diye itiraz etmiyoruz ki. Biz, AKP’ye, “açılım için niye adım atmıyorsun, niye hâlâ duruyorsun, somut bir şey yapmıyorsun?” diye itiraz ediyoruz. Yoksa “açılalım ama çok açılmayalım” diye bir yaklaşım olabilir mi? Açılımın sonuna kadar gitmek lazım. Aslında Türkiye’nin bugün yaşadığı durum şu. Biz bugün bir yol ayırımındayız. Ya demokratik cumhuriyet olacağız ya da tümüyle geri dönüp Ergenekon cumhuriyeti, katliam cumhuriyeti olacağız. İkincisi, bir kâbus senaryosudur.

Kürt açılımı konusunda AKP’yi hangi konularda eksik buluyorsunuz? 

AKP bu konuda somut adım atmıyor. Demokratik açılım için şu âna kadar somut bir adım atmadığı için de, DTP’nin kapatılması gibi bir kâbusla karşı karşıya kalıyoruz. Hâlâ siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran bir düzenleme yapmadılar. Çünkü kendileri açısından kapatılma sorunu geride kaldı ve rahatladılar. AKP açılım konusunda sadece konuşuyor.

Bazıları Kürt açılımının ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz diye AKP’yi eleştiriyor. Bu eleştiriye katılıyor musunuz? 

Politik bir eleştiri değil bu. Açılımın ne olduğunu bilmiyoruz diyenler, aslında açılımdan yana değiller. Çünkü açılımın ne olduğunu herkes biliyor. Açılım, bu ülkenin, yönetmeliklerinin, yasalarının, anayasasının demokratikleşmesidir, yurttaşların eşit hale getirilmesidir. Ve bu, MGK’dan çıkan bir devlet projesidir. Çünkü Türkiye, sorunu, inkârla, şiddetle çözemeyeceği bir yere geldi tıkandı. Bu yüzden bu açılım bir yerden hızla başlamak zorunda. Ama AKP zaman kaybediyor. Bugün bir İmralı meselesi çıktı. Herkes odanın santimetre kare hesabını yapıyor.

Sizce sorun nedir? 

Ortada havalandırma, pencere, soluk alamama meselesi var. Ayrıca şu anda DTP’nin kapatılması meselesi de var. AKP siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmalıydı ama ne siyasi partiler yasasını değiştirdi ne de seçim yasasını. Ne koruculuk sistemini kaldırdı ne de yerel yönetimleri güçlendirdi. Bu ülkeye gerçek bir sol muhalefet lazım! Türkiye’nin dört bir yanından Meclis’e her yıl 650 bin vatandaş geliyor. Sorunların nasıl çözülemediğini, her şeyin ne kadar merkezîleştiğini gösteriyor bu. Avrupa’da hiç bir ülkenin parlamentosuna bu kadar çok vatandaş yığılmıyor. Çünkü herkes kendi sorununu kendi ilinde, ilçesinde çözüyor.

Kürtlerin anadilde eğitim yapmasını destekliyor musunuz?

Zaten ancak böylesi anlamlı olur. Git dilini anandan öğren denilemez ki… Üstelik anadilde eğitim yapılabilmesi, resmî dilin Türkçe olmasını ortadan kaldıran bir şey değildir. Beğenmediğimiz İran’a bakalım… Hutbeler dahil herkes kendi dilinde kendini ifade ediyor ve İran bölünmüyor. Kültürel çoğulcuk niye bölücü olsun ki? Biz, demokrasiye hâlâ yabancı doktrin gibi bakıyoruz. Demokrasiyi lafta savunuyoruz. Batı’da bu işler nasıl çözülmüş? Biraz da ona bakalım. Onlarda, silahlı örgütün dönüştürülmesi ve demokratik reformların yapılması eş anlı olmuş. Bizde ise bu iş yumurta, tavuk meselesine dönüştü. Herkes “önce sen adım at” diyor.

Bu sol partinin ekonomi politikası ne olacak? Serbest piyasayı destekleyecek misiniz? 

Günümüz dünyasının piyasası küresel bir piyasa. Bu salı pazarı değil ki, ben Misak-ı Milli’ye uygun olarak bu pazarı, piyasayı kaldırıyorum diyebilesin. Yapılacak şey, insanları küresel piyasalar karşısında sosyal politikalarla korumak. Biz, özellikle küresel kriz ortamında insanlara nefes aldırmak için sosyal politikalara ağırlık vermekten yanayız. Bayramda lisedeki matematik öğretmenimi ziyarete gittim. Emekli maaşını söyledi. İnsanın duyunca hakikaten canını sıkıyor bu. Biz, “Patriot füzesi mi yoksa sosyal harcamalar mı” diye sormak zorundayız. Çünkü bu teknik bir konu değildir. Tamamen politik bir tercihtir. Toplumsal ihtiyaçlarda önceliklerin belirlenmesidir. Bu anlamda ekonomide de demokrasi gerekir.

Eski usul sol partilerin doğal müttefiki sendikalar olurdu. Ama sendikalar bugün ulusalcı, dolayısıyla da tutucu bir anlayışı benimsiyor. Bu sol parti, ulusalcı sendikalarla nasıl işbirliği yapacak? 

Bu sol partinin ulusalcı sendikalarla hiç bir ilişkisi olmayacak. Ama biz sendikal dünyadaki Ergenekoncu, milliyetçi yapılanmayı minimuma indirebiliriz. Pek çok sendikayı milliyetçi hezeyandan koparabiliriz. Çünkü Ergenekon sürecinde sendikalarda da bir ayrışma yaşanıyor bugün. KESK, Birleşik Metal-İş vb… demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, emekten yana dururken, pek çok sendika da ulusalcı kanatta duruyor.

AKP’nin dış politikasını destekliyor musunuz? Eksik ya da yanlış bulduğunuz yanları neler? 

AKP’nin reformlarda adım atmayarak AB sürecinde zaman kaybetmesini eleştiriyoruz. NATO’yu da sorguluyoruz. Biz Ermenistan’la da, Irak’la da, İran’la da ilişkilerin normalleşmesinden yanayız. Afganistan’a asker göndermeye karşıyız. Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesinden yanayız. Biz sadece Misak-ı Milli sınırları içinde değil, küresel olarak da militarizme karşıyız. Saldırgan politikalar, askerî Keynescilik, silah ve askerî yatırımlar sonucunda şu anda yaşanan küresel krizler çıkıyor. Militarizme karşı çıkmak ve demokrasiyi savunmak bizim sadece Türkiye içinde değil, uluslararası ölçekte de vizyonumuzun bir parçası. Ama…

Evet…

Ama bugün şöyle bir çıkarım da çok yaygın. Bütün meselelerin arkasında, Amerikan Başkanı Obama’nın bulunduğu yorumu yapılıyor. Bazı konularda Türkiye’nin çıkarı pekala Obama’nın çıkarıyla örtüşebilir. ABD, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesini istiyor diye, biz anormalleşmesini mi savunacağız? Böyle bir mekanik tutum olabilir mi? Siyasette bazen böyle örtüşmeler olabilir. Biz, Türkiye’nin vicdanını, olumlu ve aydınlık yüzünü siyasallaştırmak istiyoruz. Özgürlükçü kesimleri bu ülkede yaşananlara seyirci olmaktan çıkarmak istiyoruz. Uluslararası konjonktür de bizim amacımıza denk düşüyorsa, ne güzel.

Ulus-devlet konusunda ne düşünüyorsunuz? 

Ulus-devlet kâğıt üzerinde bir vakadır. Küreselleşmeyle birlikte devletin yapısı değişti ve neoliberal dediğimiz güvenlik devleti ortaya çıktı. Türkiye de neoliberal bir güvenlik devletidir. Yani bir garnizon devletidir. Türkiye’nin demokratik bir devlet olabilmesi için cumhuriyetini ve anayasasını demokratikleştirmesi şart. Ama bütün tartışmaların ‘ulus-devlet’ üzerinden yapılıyor olması, aslında devletin baskıcı, ceberut karakterini ve esas tartışmayı gizliyor. Oysa esas tartışma ulus-devlet konusunda yapılmıyor. Esas tartışma şu konuda yapılıyor: “Bu devlet garnizon devleti olmaya devam mı edecek? Yoksa bu devlet demokratik ve sosyal bir devlet mi olacak?”

Peki, ulus-devlet demokratik olamaz mı?

Ulus-devlet demokratik bir devlet değildir. Bizde çok kültürlü bir yapıyı homojenleştirme kararı 1911’de Selanik’teki İttihat-Terakki Kongresi’nde alınmış. 1911 İttihat Kongresi’nden beri siz bu coğrafyayı homojenleştirmeye çalışıyorsunuz ve bunun adına da “ulus-devlet” diyorsunuz. Bu yüzden Dersimler yaşanıyor ve siz böylece herkesin kendi kültürü, inancı, dili, dini ve kimliğiyle özgürce yaşamasını engelliyorsunuz.

Küreselleşen devlet demokratik devlet midir peki? 

Eğer o ülkede hukuk, barış ve demokrasi de küreselleşiyorsa, o devlet demokratikleşir tabii. Ama sadece ekonominin küreselleşmesi otomatik olarak o ülkede demokratikleşmeyi sağlamıyor. Hatta tam tersine o devlet güvenlik devletine de dönüşebiliyor.

Bugün sağcı ve muhafazakâr olarak kendini tanımlayan AKP, açılımlara ve yeniliklere sahip çıkıyor, CHP ise her türlü yeniliğe direniyor. Siz hangisine daha yakın duracaksınız? 

Biz her türlü açılımdan ve yenilenmeden yanayız. Yeter ki gerekli adımlar atılsın. AKP gerekli adımları atmadığı için Türk toplumu tam bir beklenti yorgunu oldu. Eğer solda AKP’yi zorlayan bir muhalefet olsaydı reformlarda, demokratikleşmede bu yavaşlık yaşanmazdı. Onu zorlayacak siyasi bir güç lazım. Bu ülke için gerçek bir sol muhalefet gerçekten çok büyük bir ihtiyaç.
Evet… Türkiye’de demokrasinin kurumsallaşması açısından muhafazakâr kesimlerin demokratikleşmesi çok önemlidir. AKP, muhafazakâr kesimlerin demokratikleşmesinde büyük rol oynadı. Muhafazakâr kesimler kendi tarihleriyle değerleriyle ve tezleriyle yüzleştiler. Zaten Saadet Partisi ve AKP ayrışması bu yüzleşmeyle yaşandı. Böylece AKP çizgisi kendi statükoculuğunu aştı. Muhafazakâr kesimde yaşanan bu yüzleşme şimdi adım adım sol kesimde yaşanıyor. Dersim meselesinin nasıl büyük fırtınalar kopardığını gördünüz. Türkiye’de sol da statükoculuğunu ve muhafazakârlığını aşacak. Biz soldaki bu ihtiyacın siyasi hareketiyiz. Sol doğası gereği değişimci ve dönüşümcü olmalı.

Sağ muhafazakâr bir parti ancak bu kadar değişimci olabilir, bu kadar dönüştürebilir, daha fazla dönüştüremez…

Peki, Türkiye’de hiç oldu mu?

Olmadığı için zaten solun bir başarı öyküsü yok. AKP bir sosyal vaka… Dayanışma ve iletişim ağlarıyla sosyal hayatın içinde. Bizim de sosyal bir sol yaratmamız lazım. AK Parti reel, sahici bir parti. Biz 2007 seçimlerinde bütün bir seçim dönemi AK Parti’yi gördük. Bizim de AK Parti gibi reel bir hareket olmamız ve sol siyaseti sosyal hareketlere açmamız lazım.

İnsanlara sizin partiniz ne vaat edecek? 

Bu hareket, afakî solculuk yapmayacak. Yurttaşların somut sorunlarıyla ilişkili bir solculuk yapacak. Bu yüzden de biz en öne, 12 Eylül Anayasası’nı değiştirme görevini koyduk. İnsanların kendi kimlikleriyle özgürce yaşadıkları sosyal bir Türkiye’yi ve demokratik anayasayı hedefledik. Zaten gerçek sol da budur. Gerçek sol, 12 Eylül rejimi karşısında demokrasiyi savunmaktır. Garnizon rejiminin yerine demokratik rejimi getirmektir. Bizim hareketimiz, solculuğun rejim bekçiliği olmadığını bilen, askerî vesayete hayır diyen, demokrasiden korkmayan yurttaşların hareketi. Bizim bir diğer hedefimiz de, işsizlik sorununun böylesine ciddi olduğu bir küresel ortamda sosyal politikaları savunmak olacak.

Avrupa’daki hangi sol harekete ya da siyasi partiye benziyorsunuz bu durumda? 

Almanya’daki sol partiye benziyoruz. Linke’nin partisi bize yakın mesela. Nasıl bizde Hüseyin Ergün, Ahmet İnsel, Mithat Sancar, Fuat Keyman, Burhan Şenatalar, Erol Katırcıoğlu, Süleyman Çelebi, Ali Balkız ve Fevzi Gümüş gibi isimler biraraya geldiyse, orada da sosyalistlerle sosyal demokratlar yan yana geldi. Türkiye’de ilk kez olarak yüzünü sola dönen sosyal demokratlarla sosyalistler bir hareketin içinde yan yana geliyorlar. Yani devrimci hareketlerle reformcu hareketler bu yeni partide biraraya geliyorlar. Bu çok önemli bir gelişme. Sosyalistler reel sosyalizm eleştirisi yaparak, sosyal demokrat arkadaşlarımız da reel sosyal demokrasi eleştirisi yaparak bu noktayı yakaladılar.

Din konusundaki yaklaşımınız ne?

Alevi toplumunun taleplerinde ve başörtüsü meselesinde görülen şu ki, dinin kamusal alanda yaşanmasında ciddi problemler var. “Dinde zorlama yoktur” deyip okullarda zorunlu din dersleri okutuyorsunuz. “İslâm’da ruhban sınıf yoktur” deyip, Diyanet’i çalıştırıyorsunuz. İsviçre’deki minare yasağına haklı olarak karşı çıkıp, Türkiye’de Protestan kiliselerine yapılan baskılara, azınlıkların mezarlıklarına yapılan tacizlere sesinizi çıkarmıyorsunuz. Böyle laiklik olmaz.

Laikliğin tehlikede olduğunu düşünüyor musunuz? 

Hayır. Bizdeki tartışma laiklik yerine teokrasi tartışması değil ki. Bizde temel sorun aslında sıfatlarla ilgilidir. Yani bizdeki mesele, din devleti meselesi değil. Bizdeki mesele, bu laiklik, “otoriter laiklik mi olacak yoksa demokratik laiklik mi olacak” meselesidir. Bizdeki otoriter laikliktir. Bu laiklik demokratikleşmeli. “Herkesin dini, ibadeti kendine” diyebileceğimiz bir sistem kurulmalı.

Partiniz ilk seçimlere katılacak mı? O zamana kadar hazırlıklarınızı ve örgütlenmenizi tamamlayabilecek misiniz? 

Bizim için örgütlenmek bir haftalık iş. Ocak ayında partileşeceğiz ve kamuoyunun önüne bir deklarasyonla çıkacağız. 2011 seçimlerine de parti olarak katılacağız.
 Bu ülkede siyasi enkazı kaldırmak lazım. İçişleri Bakanı Meclis’te Kürt açılımını anlatıyor. CHP’liler ve MHP’liler, “aç, aç, aç” diye sıraların kapaklarına vuruyor. Muhalefet hiçbir şey önermiyor, askerlik dönemini özlemişçesine “aç, aç, aç” diye bağırıyor. AKP de zaten bir adım atmıyor. Siyaset bir tür Hacivat-Karagöz oyunu gibi gidiyor ve siyaset Türkiye’yi kilitliyor, Türkiye zaman kaybediyor. Bu kilidi kırmak lazım. Tabii CHP’yi de artık kendi haline bırakmak lazım…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Trackback URL

  1. 29 Yorum

  2. Yazan:Sevgili Özbek Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ufuk Uras’in Avrupada’ki bir çok konferansina katilmistim ÖDP baskani iken. Kendisine büyük hayranlik duyuyordum. Her gittigim konferansinda sanki ezberlemis gibi ayni söylevlerle basliyordu konusmasina. “isiklari yakin, milletimin yüzlerini görmek istiyorum” diye ve devami ayni sekilde.

    Simdi yazisini görünce sanki o dönemleri yeniden yasiyorum gibi bir hisse kapilarak, yazisini okurken bitiremedim. Ayni hikayeler, ezberlenmis sözler onca zamandan sonra hâlâ devam ediyor sanki. Elbette ki basarisizligin tek sorumlusu baskan olamaz belkide.

    insan kendi beyninde devrimler yaratmali önce ve yarattigina kendisi inanmali önce. Fikirleri üretmek yazilarla ve konusmalarla gayet basit olsa gerek, ama ya pratikte?

    Umutsuzluktan umut türeterek ben yine de basarilar diliyorum kendisine isikli yüzleri görmek amaciyla.

  3. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Sevgili Ufuk,

    Sen, parababalarinin, koy agalarinin, cemaatlerin, kokusmuslarin degil halkin vekilisin. Ataturk’un isigini orada tasiyan tek adamsin.

    AKP’nin 7 yilda top dolastirdigi acilimlari, AB uyeligini, demokratiklesmeyi sen 7 ayda bitirirsin.

    Ama seni de basbakan yaptirirlar mi, zor be Ufuk.

    Gene de meclisde senin gibi bir adam oldugunu bilmek de guzel.

    Yolun acik olsun !..

  4. Yazan:ali duman Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    be güzel kardeşim, ufuk uras ne yana düşer, atatürkün ışığı olmak ne yana.

    kemalist olmak bu denli sapla samanı karıştırmak anlamına mı gelmektedir?

    ufuk uras kemalist olmadığı için, kemalizmin kuyruğunda sol’culuk oynayan ve bu yüzden yolu ergenekonla keşisen ÖDP’den ayrıldı.

    şimdi ergenekonculuğu ve kemalist kuyrukçuluğu nedeniyle partisini terk eden bir kişiye kemalist yaftası takmak reva mıdır?

    yok reva değilse sapla samanı karıştırmak bize reva mıdır?

    be güzel kardeşim hakikatları çarpıtmak gibi bir hobin mi var, hakikatları çarpıtmakla ne kazanacaksın? anlayabilmiş değilim, anlamaya ihtiyaç ta duymuyorum, zira kemalistliğiniz bunu fazlasıyla anlatmaya yetiyor.

    siz şimdi sol’cu olduğunuzu da iddia edersiniz, olabilir hoş chp denen ne olduğu belli olmayan hilkat garibesi de sol’cuk iddiasında, siz iddia etmişsiniz çok mu?

    selamlar.

    not : “kemalizmin güzelleştirilmesi” başlığı altındaki sn. s.r. nin eleştirilerini okumanızı tavsiye ederim, eninde sonunda sizin de geleceğiniz nokta burası olacaktır, zira -nacizane fikrimi söylemek gerekirse- sizde o izlenimi edindim.

  5. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    Sevgili kardesim,

    Iletiniz icin tesekkurler. Isterseniz bir anlasma yapalim, once insanlara bir yafta yapistirmayalim. Boylelikle daha duzeyli bir tartisma yapariz. Anlastik mi?

    Tamamsa devam edelim. Bu sabah Taha Akyol Milliyet’te Ezber uzerine cok guzel bir yazi yazmis, tavsiye ederim. Ordan alinti:

    Ataturk’le Turk Universitelerini kuran Prof. lerden Ernst Hirsch’in, 1939’da toplanan ilk Maarif Şûrası’ndaki sözleri:
    – Türkler öğrenmeyi ezberlemek sanıyorlar, araştırma zihniyeti çok zayıf…

    Asirlar boyu Arapca dogma ezberleyen bir toplumdan bahsediyoruz. Uslamlayamayan, sorgulayamayan ama ha babam ezberleyen beyinler.

    Ataturk Devrimleri (Turk Aydinlanmasi) her seyden once bunu topluma yaymaya calisan, normalde 100 kusur yilda evrilecek sureci devrimle asmaya calisan bir harekettir. Sorun, ezberi yikmak ve orta cagi kapamaktir.

    Baskin Oran, Ataturk’un asil zaferinin 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi oldugunu soyler. Katilirim. Baskin Oran da bir Ataturk Isıgı cocugudur. En azindan kendi boyle der. Bulent Ecevit de, Ufuk Uras da.

    Ataturkculuk Statik bir olgu degildir ki. Ortacag degerlerine, dogmaya ve karanliga karsi Aydinligi, Akli ve Bilimi, evrensel degerleri savunmaktir. Dogmaya karsi olan bir adami siz ne curetle dogmaya baglayabiliyorsunuz, sevgili kardesim?

    Ufuk Uras, bi kere Bilim Adami olarak bunlari savunur zaten. Yani Ufuk’u tanimasam 🙂

    Bak sevgili kardesim, size daha once de demistim:
    “Kemalizm tu kaka” ya da “Kemalizm kaka tu” demekle bir arguman ortaya koymuyorsunuz.

    Ayni sekilde, gerek Ufuk gerekse de ben veya baska birisi ne oldugumuzu sizden ogrenecek degiliz ki. Baska bir insana kabul etmedigi bir yaftayi yapistirmak en azindan ayip ve tartisma adabina uygun degil.

    Demokrasi, tahammul, tartismak, hazmetmek ve uzlasmak rejimidir. Siz ayni fikirden olmadiklariniza boyle saldirir, hakaret ederseniz ne anladim ben o Demokrasiden. Ha amaciniz burda sovmek ve desarj olmaksa, ya sagolun biz katilmayalim.

    Bakin, Ekrem bey sizin de demokrasinizi anlatmaya basladiginiz diger baslik altinda -sagolsun- argumanini soyledi, tartistik. Bir cok efsane yikildi o fikir alisverisinde. Okumanizi tavsiye ederim. Aydinlatici da oldu.

    Gelin, sizle de biraz ezber bozalim. Bakin orda baslamistik soylesmeye, gelin onun biraz altini dolduralim ne dersiniz.

    Birakin “o kotu, bu kaka” demeyi, “iyi” nedir nasil olmalidir onu anlatin. Demokrasiyi konusalim biraz sizle, biraz ezber bozalim…

    Bekliyorum, anlatin bana demokrasi modelinizi.Ve tabii ki ben hangi gercekleri carpitmisim, onlari da ayrica merak ediyorum.

    Saygilar

  6. Yazan:ali duman Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk bey,

    kötü bir şeyi iyi ambalajlayarak iyi hale getiremezsiniz. kalite şekilsel değil, içsel bir şeydir.

    siz yeni bir kemalizm icat etmiş iseniz, yayımlayın da, 1930’a takılı kalmış, modernitede çakılı kalmış kemalistlere de belki bir faydanız dokunur.

    zira iyi vucut çalımı atıyorsunuz, topu taça atmadaki ustalığınız da çok mahir, kemalistlerin boğazlamayı düşündüğü baskın hocayı da, ufuk urası da kemalist yapmanız bunu doğruluyor.

    esasında bir zırva prof.muz var, ismi gibi kendi de küçük olan, can yücel’in “yalçık küçüktür, mide bulandırır” diye onere ettiği, hocayı dahi kıskandıracak vucüt çalımlarınız var, bize realitenin de aksine bir kemalizmi yutturmaya çalışıyorsunuz. gereği yok, sizde kalsın, biz almayalım, 86 yıldır sonuçlarını yaşıyoruz zaten.

    son yüzyılda biz bir kez yenildik (1.cihan savaşı), almanya iki kez yenildi (1 ve 2nci cihan savaşları) hemde ne yenilme, taş taş üstünde kalmadı, tarihin en büyük yenilgisini yaşadı almanya. her iki ülkede imparatorluk mirascıydı, biri nerede, bir diğeri nerede, yok almayalım kemalizm size kalsın. siz kemalist olmayanları rahat bırakın yeter, isimlerini zikretmiş olduğunuz kimlikler ve kişilikler üzerinden geçinmeye kalkmanızda etik değil, kemalist mi istiyorsunuz ortalık onlardan geçilmiyor alın size kenan evren, doğu perinçek, vural savaş, veli küçük, yalçın küçük, kemal alemdar, say say bitmez bunlar neyinize yetmiyorda ömrünü anti-kemalizme adamış kişilikleri kemalist ilan ediyorsunuz, yalçın küçükün sebatisyan zortlatmasıyla yapmaya çalıştığını siz hakikatları çarpıtarak yapmaya mı çalışıyorsunuz.

    kimin kemalist olup olmadığına siz mi kara veriyorsunuz. işi ilerletip kafatası ölçülerine kadar vardırmayın da, yada üstad-ı azamınızın yaptığı sebatisyan cadı avlarına başlamayın da…

    bir kez daha tövbe bir kemalist mümin ile tartışmak mı? tövbeler tövbesi olsun, vucut çalımınız da, topu taça atmalarınızda, oyun oynanırken kural değiştirme marifetleriniz de size kalsın. zira mazrufunuzun süslü oluşu, içeriğin niteliksizliğini değiştirmiyor.

    selamlar ve saygıları.

  7. Yazan:ali duman Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    sizin “atatürk ışığı” dediğiniz şeyin, mhp nin dokuz ışığından biri olmasın sakın….

    eski köye yeni adetler, yeni kavram üretmeler de neyin nesi, neyi değiştirecek, mesala kemalizmin partisi ne idigü belirsiz chp’yi sandıktan çıkarmaya yetecek mi? solu katleden, solsuz bir türkiye yaratan kemalizm, dünya tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, demokrasi kuşunu tek kanatlı (sol olmadan) uçurmaya çalışmaktadır, bu ucubeliği de 86 yıldır demokrasi diye yutturdu ya,ne diyelim tebrik etmek, şapka çıkartmak gerekir bu marifete, ha bu arada sayısız darbeler,marbelere, katliamlar, 6-7 eylüller, kanlı pazarlar, kanlı 1 mayıslar oldu, ne yapalım katlanacağız artık buna, zira model bu, malzeme bu dimi yani.

    ikide bir hangi demokasi derken neyi kastettiğinizi anlayamıyorum, ancak bu durum sizin beni çok iyi anlayıpta anlamamaktan geldiğiniz gibi bir manada değil.

    amerika kıtasını yeniden mi keşfedeceğim, size yeni bir demokrasi modeli mi icat edeceğim, demokrasinin ne olduğunun tanımı tektir, ve bu tanım insanlığın ortak mücadelesiyle, kanıyla, canıyla yaratılmıştır, siz insanlığın ortak değerlerini bilmez misiniz ki, benden demokrasi tarifi istemektesiniz. (vucut çalımına gerek yok dimi) insanlığın ortak değerlerinden olan insan haklarının ne olduğunu bilmiyor musunuz? insanlığın ortak değerlerinden olan hukukun üstünlüğünün ne olduğunu bilmiyor musunuz da bunların tarifini istiyorsunuz. bunları tariflememin ne önemi var, bunların size, bana göre değişen tarifleri yok, (topu taça atmaya gerek yok) bunlar insanlığın ortak değerleridir, ve tarifleri -yaşanılarak, savaşılarak, kanla, canla- yapılmıştır. anladıklarınızı anlamamaktan gelmekteki maharetinize şapka çıkartılır, ancak böyle bir yöntemin gereği de yok, faydası da yok.

    üzülerek hatırlatmak isterim ki böyle ucuz taktiksel yollara başvurmanız seviyeyi düşürmekten başka bir işe yaramıyor, seviye yönünden önce bir kendinize bakmanızda fayda var. entellektül olmakla, çok bilmişlik taslamak birbirine karıştırılınca ortaya hiçte güzel manzaralar çıkmıyor.
    selamlar ve saygılar.

  8. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    Sayin Ali Duman,

    Iletiniz icin tesekkurler. Bakın, ilk yazdığınızda saldırgan tavrınızı hoşgörmüş, genç bir kardeşimin heyecanıdır diye yorumlamıştım. Ama aynı saldırgan tavır, korkarım bir “uslup” haline gelmektedir; bu konuda daha dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

    Yazdıklarınız maalesef efsaneler ve çarpıtılmış gerçeklik doludur. Eğer “efendi ve saygılı bir uslupla” yazarsanız bir fikir alışverişi yapip bunlari ortaya çıkarabiliriz.

    Siz lutfen önce şu 3 sorumu “efendi ve saygılı bir uslupla” cevaplandirin, ben de nerelerde sorun olduğunu bulmaya çalışayım, eğer gerçekten bir fikir alışverişi istiyorsanız.

    1. Kemalizm nedir?
    2. Kemalizm niye kötüdür?
    3. Sizin alternatif modeliniz nedir?

    Sizin önce bunları cevaplamanız lazım. Ufuk Uras veya Baskin hoca ile görüştüğüm ilk zaman sizin bu fikirlerinizden de bahsedecegim. Belki de bunca sene ben onları yanlış tanımışımdır :))

    Sunu da belirtmek istiyorum. Eger “efendice ve saygili bir uslupla” cevap vermezseniz, ben size Kemalizme sabah aksam sovdugunuz huzurlu gunler ve “Mumkunse gorusmeyelim” diyerek
    hayatta basarilar dilerim.

    Saygilar,

  9. Yazan:ali duman Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk,

    sizin sınav yapar gibi ruh halinizin sebeb-i hikmetini gerçekten çok merak etmiş bulunmaktayım.

    bu durum zira içinde bulunduğunuz çıkmazlığın bir sonucu olsa gerektir diye düşünmekteyim.

    bu kez soru sayısı 3’e inmiş, peki yazılı notu kaç üzerinden ve soruların puanları kaç olacak, bilmediklerimi atlama imkanı var mı? yanlış doğruyu götürüyor mu?

    kemalizmin ne olduğunu ne olmadığını kimse anlayamadı, üniversite mezunu olarak bunu 15 yıl boyunca okudum, okuduk, kimse anlamamış ki kemalizmin partisi chp sandıktan hiç çıkmadı, hep hileye kaçtı, hep orduya yaslandı.

    kemalizm niye kötüdür biliyor musunuz? daha dakka bir mustapa suphi yi katletmekten başlayıp, kürdü, sünniyi, aleviyi, gayri-müslimi ötekileştirdiği için, sürekli toplumu kamplara bölerek, yarattığı düşmanlıklar üzerinden iktidarını korumaya çalıştığı için kötüdür, nazım hikmeti zindanlarda ve sürgünde süründürdüğü için kötüdür, anti-faşist halkçı cepheyi daha emeklemeye başlamadan yok ettiği ve matbaasını (tan matbaası) başına yıktığı için kötüdür, tek parti cumhuriyetini esas aldığı için, model ülke olarak hitler almanyasını aldığı için, kanlı pazarın, kanlı 1 mayısın, 6-7 eylülün, dersim katliamı başta olmak üzere çorum,malatya,kahramanmaraş katliamlarının müsebibi olduğu için, 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül faşist darbelerinin müsebibbi olduğu için kötüdür, yeter sanırım, bir çırpıda aklıma gelenler.

    minareyi çalan pek tabiki kılıfını uyduruyor, cevabınızı biliyorum, yazsanızda yazmasanızda, çünkü hepiniz protipsiniz ve yanıtlarınız da aynı.

    mesala günah keçisi olarak inönü gösterip bir çok şeyden kurtarırsınız, sanki inönü kemalist değilmiş gibi.

    ancak ne var ki, bir dinci ile bile bir ateist ile bile çok medeni olarak tartışabilirken, kemalist müminlerle bu pek mümkün olamıyor, çünkü kemalist müminlerde oyun çok, bir halk deyimi olan “osmanlı da oyun çok” geleneği aynen devralınmış.

    sizin farklı bir kemalist anlayışınız olabilir, bu beni ilgilendirmiyor, ben reel olana bakıyorum, sizin düşlerinizde yarattığınıza değil, doğru olan nesnel olana bakmaktır. hayali olana değil. mimarı olduğunuz ütopik kemalizm ilgi alanıma girmiyor, o sizin ütopyanız, zira subjektifliği içermekte olup, objektifliğe engel bir durumdur, bana düşlerinizde yarattığınız kemalizm ile yanıt vermeyiniz. 86 yıldır uygulanmakta olan ile yanıt veriniz, hayallerin tartışmada yeri yoktur.

    selam ve saygılar.

  10. Yazan:ali duman Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    bu arada madem ki ufuk uras’a soracaksınız, sorun bakalım ufuk uras’ın içinde yer alacağı yeni parti neden “MAĞDURLAR HAREKETİ” olacakmış, “bu mağdurlar kimlermiş ve mağduriyetlerinin sebebi neymiş, kimden ve nelerden mağdur olmuşlar”

    MAĞDURLARIN kimler olduğunu ve hangi zihniyet tarafından MAĞDUR EDİLDİKLERİNİ, hep birlikte öğrenmiş oluruz, tartışmaya da gerek kalmaz bence.

    ne kadar saçma bir şeyi tartışıyorsunuz fardındamısınız? yazının başlığı bile yetiyor, ileri sürmekte olduğunuz fikrin yanlışlığını.

    selamlar.

  11. Yazan:serap korkmaz Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    çok üzüldüm…
    mecliste sadece sizi görüyodum gerçek solcu olarak…
    haklarımızı savunacaksınız zannettim ufuk bey…
    ama pkknın partisinin artıklarıyla birleşme düşünceniz bile içimdeki ateşi size olan güveni söndürmeye yetti…
    sizde güvensiz çıktınız…
    çok üzüldüm…

  12. Yazan:M.Demircioğlu Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Vay be demekki Ufuk Uras güven testinde sınıfta kaldı desenize…Mesela,chp kuyrukçuluğu ya da ergenekon artıklarıyla ittifak falan yapmalıymış ki “gerçek solcu”luğu tescillenmiş olsun.
    Solculuk bu kadar mı ucuzladı ya!

  13. Yazan:MY Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Harbî sol kendini ULUSALCI kirlilikten temizlemek zorunda, Ufuk Bey tabulardan, ezberlerden uzak bir syiasî hareket baslatacak potansiyele sahip görünüyor.

  14. Yazan:ali duman Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    kemalist kuyrukçuluğu yapmayan sol’un ateşle imtihanı; mağdur kürt kardeşlerimize destek verirken türkcülükle sınava tabi tutulması.

    bir taş ile birden fazla kuş vurma gibi taktiklerde uzmanlaşmış ergenekonculuk dtp’de 2 milletvekilini siyaset dışına itmeyi uygun görmüş, mesala bu sayı nedense 1 değil, 3’te değil, illa 2 olmmuş ki, dtp 19’a düşürülmeli grup kurmak için ufuk uras’ın desteği zorunlu olmalı, “halkların kardeşliği” kapsamında kürt kardeşlerine zorunlu olarak destek verecek ufuk uras ise türkcülük sınavında sınıfta bırakılmalı. “haaa o’mu, bırakın yaa şu kürtcüyü, kürt milliyetçisini, milliyetçiden sosyalist mi olurmuş” diyerek daha ilk adımda saf dışı bırakılmalı, ancak ne varki bu taktikler artık soğuk savaş döneminin ucuz taktikleridir, soğuk savaş 20nci yüzyılda kaldı. günaydın ulusalcı, laik yobazlar 21nci yüzyıldayız, size üzülerek söylemeleyim ki bu yüzyıl; batıda hazineyi hassadan geçinen hortumcu para ağalığı, doğuda toprak ağalığı üzerine kurduğunuz feodal derebeylik düzeninizin yıkılacağı yüzyıl olacaktır, kemkirmenizde, ıslak-kuru, kafes planlarınız da bu bozuk düzenizi yıktırmamak, ülkeyi soymaya, halkımızı sömürmeye devam edebilmeniz içindir, ancak oynamakta olduğunuz bu oyun, son oyununuz olacaktır.

    kemalizmin kuyruğunda sol olunamayacağı en nihayet kafalara dank etmiştir, esasında bu ülkenin samimi solcu/sosyalistleri en az 30 yıldır bu darbeci-kemalist zihniyet ile mücadele etmiş, ancak her seferinde tasfiye edilmişlerdir. “bu ülkeye komünizm gerekiyorsa onuda biz getiririz” diyen kemalist devlet anlayışı, “hakiki sol”u sürekli tasfiye ederek, sol’u, kemalizmin kuyrukçuluğunda sahte solculuk yapan sahte solculara (nasyonal sol’a) teslim etmiş, sol’u sürekli bu sahte solcular üzerinden kontrol etmiş ve gözetim altında tutmuştur. ancak ne varki meydanı boş bulan bu kurşun asker, sahte solcular için yolun sonu görünmüştür. muhafelet boşluğu en nihayet “hakiki sol” ile doldurulacaktır, zira güçlü bir fizik kanunudur, “boşluklar doldurulur”.

    söz sahte ve hakiki sol’dan açılmışken ismini anmamak olmaz, bu vesile ile;
    1971’de 12 mart faşizminin sıkıyönetim mahkemelerine “faşizme, gericiliğe, emperyalizme karşı mücadele ederken, aynı zamanda cuntacılığa, darbeciliğe ve kemalizme karşı da mücadele ettiklerini” haykıran behice boran’ın sözüyle bitirmek istiyorum, “selam olsun türkiyenin aydınlık geleceğine”

  15. Yazan:M.Demircioğlu Tarih: Ara 24, 2009 | Reply

    Ali bey kaleminize zihninize sağlık konuyu çok güzel özetlemişsiniz.Ne yazıkki solculuğu milliyetçilikle,ırkçılıkla karıştıran bir zihniyet türemiş durumda.Yani kürt düşmanlığ artık kendilerini solcu zanneden sahtekarlarca yapılmaya başlandı.Fakat üzücü olanı,bu anlayışın artık ergenekonvari derin güçlerce sınırlı kalmadığıdır…maalesef bu karanlık güçleri sol gibi algılayan ve bu karanlık güçlerin yaydığı ideolojilere iman eden,her türlü entrika ve kirli oyunları onaylayan bir kitle var.Baksanıza kürtlerin parlamentoda temsil edilmesine bile tahammülü olmayan şöven zihniyetler bunu sol adına yapabiliyor.

  16. Yazan:tuncay köse Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    ali duman kemalistliği anlamak istiyosan 1950li yıllarında chpde calısmaya başlayan 1970lerdede chpyı yüzde 42 oya ulaştıran 1980de darbeyle birlikde engellenen ortanın solu kitapını yazan eceviti okumanızı şiddetle tasfiye ederim……

  17. Yazan:tuncay köse Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    ecevit ve inönü hep sunu demişdir biz demokrat partinin daha solcu türkiye işçi partisinden(koministlerden)daha sağdayız……bitmiştir….

  18. Yazan:tuncay köse Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    ben sonuna akdar kemalistim ve sonuna akdarda su andaki solun düşmanıyım cünkü su andakı sol kürt milliyetciliği yapmakda bunuda dtpyi desteklemesiyle göstermekte…….uras pkknın partisini destekleyecek kadar şehitlerime şehit analarımıza ihanet etmiştir……milliyetcilik kötüdür diyor kürt milliyetçilerini desteklemekden cekinmiyor cidden üzüntü verici…..

  19. Yazan:tuncay köse Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    ali gercek solculuk pkk partisine destek vermek mi……apoyu sevmek mi?????

  20. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Herhangi solcu hareket veya parti Türkiyede basarili olamaz cünkü solcularin *ortak degerleri* yok.

  21. Yazan:ahmet Tarih: Mar 10, 2010 | Reply

    arkadaşlar yorumlarınızı yaparken sağlam temellere oturtun mesela dtp den 2 milletvekilinin milletvekilliği düşürülmüş neymiş ufuk urasa mecbur bırakmakmış falan 1-ufuk uras daha oy oranı yüzde 1 lerde bile olmayan ödp den bile kovulmuş türkiyede urasın ne kadar oy potansiyeli var zaten dtp olmasa milletvekilliği bile hayaldi.kürt milliyetçiliğ konusunda bu oyuna gerek yok ki zaten onu milletvekili yapanlar kürtler değilmi buna neden gerek duysunlar.bu sol partinin oy oranı yüzde 1 i bile bulmaz bulamaz.

  22. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 14, 2010 | Reply

    Ufuk Uras’in hareketinden bir AKP secmeni olarak umutluyum. Samimiyetine de inaniyorum. Solsuz bir ulke dusunulemez. Artik muhafazakar kesim de uyandi, bu milleti birbirine kirdirmak isteyenlerin “sol ocudur, dinsizliktir” masallarina kanmiyor. Hatta ben AKP gibi genis tabanli bir parti icinde de her ne kadar temsil edilse de ilerleyen donemlerde solun daha fazla temsil edilmesi gerektigine inaniyorum. “Istemezuk” zihniyetli olmayan, laf degil, icraat odakli, proje, icraat uretenin onunu burokratik engellerle kesmeye degil, kendisi daha iyi icraatlar yapmak icin rekabet icinde olan; statukocu degil, devrimci; iktidari bir amac olarak degil, HALKA HIZMET araci olarak goren bir sol anlayisi halktan da fazlasiyla destek gorecektir. Bu, AKP icinde solun daha fazla temsil edilmesiyle de olabilir, ayri bir sol parti yapilanmasiyla da olabilir. Sonunda insallah demokrasi ve halkimiz kazanir.

  23. Yazan:ali duman Tarih: Mar 14, 2010 | Reply

    Sn. tuncay köse,

    size teşekkür etmek gerekir, en nihayet sonunda hem kemalist olup, hem sol düşmanı olduğunuzu açıkladığınız için….

    zira birçok aymaz ve kendini bilmez kemalist hem kemalist olup, hem solcu olduğunu iddia edebilmekte….

    teşekkür ederim ve kendini solcu olarak yutturmaya kalkan kemalistlere de kapak olsun derim….

    zira dünyada eşi benzeri görülmemiş sol düşmanlığının temelleri bizzat mustafa kemal tarafından atılmıştır…

    mustafa kemal kurduğu bu cumhuriyetin temellerine dindarların kanlarını harç yaptığı gibi komünistlerni de kanını harç olarak kullanmıştır…

    istiklal mahkemelerinde yargısız infazlara asılan onbinlerce dindarda, karadenizde boğulan mustafa suphilerde kanları harç yapılanlara örneklerdir.

    Sn. Tayfun Korkut;

    bir akp’li olrak nasıl ki ufuk uras’tan umutlu iseniz, ufuk uras’a oy vermiş biri de demokrasi mücadelesinde akp’den umutlu olabilir, buna hiç bir engel yok.

    zira türkiye de artık sağ, sol mücadelesi verilmiyor, türkiye de artık vicdanlılarla vicdansızlar arasında bir mücadele var, türkiye de artık insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü mücadelesini savunanlarla, darbeci, cuntacı, çeteci katilleri, faili meçhulleri, bankaları soyanları savunanlar arasında bir mücadele var. zira kemalizm tarfından iğdiş edilen sol sol değil, sağ da sağ değil, ancak çok şükür ki bunca kemalist dezenfarmasyona rağmen ülkemizde hala hatırı sayılır vicdan sahipleri mevcut, enseyi karartmayalım yeter.

    akp düşmanlarına;

    akp düşmanlığına gelmeden önce,

    1. 16 banka soyup 100milyar dolarımızı ceplerine indirenlere bir bakın,

    2. 17,500 faili meçhulu yaratan, bebekten katil türeten sisteminize bir bakın,

    3. ülkenin en verimli en dinamik iki neslini yok eden 12 mart ve 12 eylülleri yapan faşist darbeci subaylara bir bakın.

    4. 12 eylülün işkencesi subaylarının postallarını yalamaktan başınızı kaldırabilirseniz, o subayların üniformalarındaki abd kurmay akademilerinden mezuniyet rozetlerine, abd/nato ya hizmet rozetlerine bir bakın (sizi gidi naylon anti-abd’ciler sizi)

    bunlara bir bakın ondan sonra sizinle akp düşmanlığını konuşabiliriz, zira akp gökten zembille inmedi, akp türk halkının (yukarıda saydığım) yediği kazıklara karşı tepkisidir, çakmasıdır, daha çok çakacak bu halk size, bir kez çakmanın tadını aldı, bunu da böyle bilin.

    SON SÖZ :

    yeni bir sosyaldemokrat parti olarak kurulan EŞİTLİK VE DEMOKRASİ PARTİSİ (EDP) ülkeye hayırlı uğurlu olsun, eşitlik ve demokrasi mücadelesi verenlerin yolu açık olsun. (sahte sol/sosyaldemakrat ve takiyeci chp’ye de allah rahmet eylesin-zira miadını çoktan doldurdu 27 yıl TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜ yapmış bir partinin 21 nci yüzyılda yeri yok, soğuk savaş bitti ve geçti bor’un pazarı)

  24. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 15, 2010 | Reply

    “zira türkiye de artık sağ, sol mücadelesi verilmiyor, türkiye de artık vicdanlılarla vicdansızlar arasında bir mücadele var, türkiye de artık insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü mücadelesini savunanlarla, darbeci, cuntacı, çeteci katilleri, faili meçhulleri, bankaları soyanları savunanlar arasında bir mücadele var”
    Bu kadar guzel izah edilebilir Ali bey, ellerinize saglik!

  25. Yazan:tuncay köse Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    neyse solculuğu kürt milleyetçiliği sananalrı destekleyen ve akpyi öven birisiyle tartıscak konum yokdur

  26. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 25, 2010 | Reply

    neyse solculuğu kürt milleyetçiliği sananalrı destekleyen

    Tuncay Kose,

    Bu konuda size katiliyorum. Solculugun icine caktirmadan sizmaya calisan Kurt irkciligina dur denmeli. AKP de acilim yapacagim derken adaletten taviz vermemeli. “Siz cok ezildiniz, az da digerleri ezilsin, size ayricaliklar taniyalim” tarzi bir zihniyet kabul edilemez!

  27. Yazan:tuncay köse Tarih: Mar 25, 2010 | Reply

    ali duman beye soruyorum atatürkü sevmemenizi anlıyorum cünkü atatürk kominist sosyalist değildi devletci milliyetci bir yapısı vardı ve yapmaya calısdığıda kücük burjuvazıyi kurmaktı AMA BUNLAR ONUN LİDERLİĞİNİ VE İYİ BİR DEVRİMCİ OLDUĞUNU ENGELLER Mİ????????

    acaba deniz gezmiş yusuf hüseyin mahir cayan olsa acaba gercekden ufuk uras gibi 50 binin katili olan birine sayın diyen partiyi desteklermiydi????????ve su anda ölen sehitlerimiz için ne derdi????????

    ufuk uras mağdurlukdan bahsederken bari insanalrı mağdur edenlerle(pkk ile) yanyana olmasın……

  28. Yazan:konuk Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    zira türkiye de artık sağ, sol mücadelesi verilmiyor, türkiye de artık vicdanlılarla vicdansızlar arasında bir mücadele var

    Ali Bey’e bu konuda hak vermemek mumkun değl, çünkü fikir ayrılığı insana iğrendirici gelmiyor, utandırmıyor ama vicdansızlık, haksızlık öyle değil…

    Yalnız bu tür bir girişim için Ufuk Uras yanlış kişi olabilir, meclisdeki şu anki durumu ve seçilişi gibi konular göz önünde tutulacaktır, hatta söylediklerinin de önüne geçebilecektir…

    Ama bahsettiği problemler; evet ülkenin problemleridir, doğrudur.

  29. Yazan:ali duman Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    Sn. Tuncay Köse,

    öncelikle Atatürkü sevip sevmemek diye bir konu kimseye bir şey kazandırmaz, tarihi ve tartışmayı sığlaştırmaktan başka.

    atatürk tarihsel bir aktördür ve oynadığı rol gereği tüm dünyanın kabul ettiği, hakkını teslim ettiği bir asker,komutan ve liderdir. Ancak ne varki Atatürk bir tanrı değil, nutuk bir kutsal kitap değil, anıtkabirde bir tapınak değildir, bunu böyle algılayanlar aslında Atatürkün en büyük ihanetçileridir. Zira Atatürk, tabuları yıkmış bir kişiliktir, oysa günümüzde Atatürkün izinden gittiğini iddia eden kemalist mollalar, Atatürkü tabu haline getirmişlerdir.

    deniz, yusuf, hüseyin, mahir’ler içi kof ve milliyetçilikten başka hiç bir şey ifade etmeyen MDD fikrinden etkilenmiş, ancak ne garip ki bizzat bu fikri ortaya atıp türkiye solunu, devrimci gençliği bin parçaya bölen ajan-provaktörlerin oyunlarıyla terör bataklığına itilmişlerdir, oysa devrimci mücadele terör-silahlı verilen değil, siyasi ve parti önderliğinde verilen bir mücadeledir, yapılan yolun yanlış olduğu Türkiye İşçi Partisince sürekli ifade edilmesine rağmen, devrimci gençlik ajan-provaktörler tarafından ki (bunların en namlısı malum doğu perinçektir) partiden (TİP) koparılmış, daha sonra uydurulan bir takım yapay teorilerle (türkiye şartlarına uymayan) devrimci gençlik bin parçaya bölünmüş, akabinde ise terör bataklığına itilerek yok edilmesi sağlanmıştır.

    türkiye devrimci gençliği, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ uygulamasına tabi tutulmuş en nihayetinde üzerinden buldozer gibi geçen 12 mart ve 12 eylül faşist darbeleriyle hakiki sol tamamen ortadan kaldırılmış, o dönemlerde ajan-provaktörlük yapan aktörler sol önderlikleri tamamen ele geçirerek, türkiye solunu bir daha ayağa kalkamayacak şekilde felce uğratmışlardır.

    uygulanan devlet faşiszmi sonucu türkiye solu, dünyaya akredite olabilecek bir güçten mahrum bırakılmıştır. “bu ülkeye komünizm gerekiyor ise onu da biz getiririz” diyen devlet anlayışı en nihayet türkiye solunu kontrolu altına almış ve devlet kontrolünde nasyonel-sol (faşisan bir sol), türkiye halklarına sol olarak yutturulmuştur.

    yorumlarda kürt milliyetçiliğine vurgu yapan arkadaşlar her nedense yükselmekte olan kürt milliyetçiliğinin aslında bir tepki milliyetçiliği olduğunu, türkiye halklarına çözüm üretemeyen siyasi partierin itttihatçı geleneği olan ucuz milliyetçilik ile siyasi rant sağlamalarına yönelik türk milliyetçiliğinin kürt milliyetçiliğini körüklediğini görmemektedirler.

    İktidarını sürdürmek isteyen TÜRKİYE hakim sınıfları ÇELİK ÇEKİRDEKLERİ ETÖnün de sayesinde PKK yı var etmişler, ETÖ kontrolunde hızbullah, pkk, devsol, hizbu tahrir, ibda-c, Tit gibi örgütler “tavşana kaç, tazıya tut” misali kullanılmışlardır. Defalarca “belini kırdık” denen, pkk nın belinin niye kırılamadığını burada aramak gerekmektedir.

    Ayrıca yasal hakları savunan, yasa-dışı bir örgüt örneği ne gariptir ki sadece türkiyeye mahsustur, bu bile pkk nın etö kontrolünde olduğunu gösterir. Yasadışı olan pkk bir hilkat garibesidir, zira kendisi yasadışıdır ancak savunduğu (anadilde eğitim, kültürel haklar vs.) konular yasal şeylerdir, zira yasadışı olup, dağa çıkmış bir örgütün normalde ayrılmayı, ayrı bir devlet kurmayı vs. savunması gerekmektedir, oysa bugüne kadar bunu savunduklarına ben bizzat şahit olmadım, savunamazlar, çünkü hiç bir kürt izmirden, istanbuldan, antalyadan vazgeçip diyarbakıra, hakkariye fit olmak istemez.

    ucuz türk milliyetçiliği de, kürt milliyetçiliği de kimseye birşey kazandırmaz, hatizatında milliyetçilik bir hastalıktır. 21 nci yüzyıl ise bu hastalığın tedavi edileceği bir yüzyıldır, zira insanlığın gelişimine en büyük engel milliyetçiliktir, milliyetçiliğin (en büyük babası olan) hitlerin yanına gömüleceği günler yakındır.

  30. Yazan:tuncay köse Tarih: Nis 4, 2010 | Reply

    bak ne güzel demişsin atatürk tüm dünyanın kabul ettiği iyi bir asker iyi bir liderdir…..atatürkü tanrı ilan edenler anıtkapiri kape ilan edenler ergenekon tayfası diye alınanlardır bu kişilerin aynen akp gibi deniz feneri yolsuzluğunu yapan insanalrdan hiç bir farkı yokdur bunun içindir ki CHPYE OY VERMİYORUM…….pkk dısında tüm dediklerine katılıyorum

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin