RSS Feed for This Post

Benim parama özgürlük, sana zincirler

TÜSİAD matrak (faşist demedim) bir dernek. Kadın hakları konu olunca hükümeti eleştirir ama doğum izni, emzirme, kreş dendi mi tüyleri diken diken olur. Kendi parasına özgürlük ister ama halkına postal. İşte yine askerin sivil denetime girmesinden rahatsız olmuş « liberal » patronlar! Demokrizatör Süleyman Demirel bizi Suudi Arabistan’a yollarken susuyordunuz, siz Kuzey Kore’ye gitseniz hepimiz için daha iyi olacak galiba!

 Hem kadın hem de başörtülü olmak suçuyla(!) onur duyan biri

AB

 Aheste yap reformları

 Çünkü TÜSİAD, mehtabın uyanmasını istemiyor. Zenginler Kulübü, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemenin  “aceleci” bir şekilde kabul edilmesini sakıncalı buldu

Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak sağlayan yasa değişikliğiyle ilgili tartışmalara TÜSİAD da katıldı. Daha önce reformların yavaşladığını belirterek sık sık hükümeti eleştiren patronlar kulübü, AB’ye uyum için çıkarılan yasanın aceleye getirildiğini savundu.

Yazılı bir açıklamayla tartışmaya katılan TÜSİAD, askerî-sivil yargı ayrımının, demokratikleşme süreci ve 
AB uyumu kapsamında ele alınması gereken bir konu olduğunu vurguladı. 

Usul yanlıştı, önce tartışılmalıydı


Geçen hafta sonu TBMM’de kabul edilen ve askerleri bazı suçlarda sivil yargıya tabi kılan kanun için takip edilecek en uygun yolun, yargı reformu olduğunu belirten TÜSİAD, yeni değişikliğin en azından askerî yargıyı bir bütün içinde ele alan bir paket içinde gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydetti.


Değişikliğin yapılış usulünün, düzenlemenin TBMM’de kabul edilmeden önce tartışılması ve dolayısıyla TBMM ihtisas komisyonlarında görüşülmesi olanağını ortadan kaldırdığı ifade edilen açıklamada şöyle dendi:

“Demokratik tartışma sürecinden geçmesi gereken yapısal düzenlemelerin, son örnekte görüldüğü gibi bir usulle gerçekleştirilmesi, temel ekonomik, siyasal ve sosyal sorunların çözümünde TBMM’den beklenen uzlaşının sağlanmasını zorlaştırmaktadır. 

Acele olunca gerilim çıktı


Bu tür aceleci girişimler, Anayasa’nın kapsamlı bir değişikliğe tabi tutulması gereği yaygın olarak dile getirilmekteyken, yeni gerilim alanlarının doğmasına yol açmaktadır.

2009 yılının ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamı, son dönemlerin en büyük daralmasına işaret ederken, siyasetteki yüksek tansiyon, krizle mücadeleye yönelik ekonomik politikalarına yoğunlaşılmasını engellememelidir.

Türkiye ekonomisinin orta ve uzun vadede istikrarının sağlanması, gerilimden uzak ve sağlıklı bir siyasi atmosferi zorunlu kılmaktadır.” 


‘AB İÇİN VAKİT KAYBETMEYELİM’ DEMİŞTİ

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: Türkiye’nin 21. yüzyılda küresel rekabet gücü yüksek bir demokrasi olarak yükselmesi için, AB üyeliğinin gerekli kıldığı, bireysel ve kolektif özgürlükler, eğitim, bilgi toplumu, kadın hakları, çevre, etkili kamu yönetimi reformu ve kayıt-dışı ekonomi gibi alanlarda köklü atılımlara gerek duyulmaktadır. 

(İngilizce ve Türkçe yayımlanan aylık True dergisine konuşurken):

AB’ye girmek için vakit kaybetmememiz lazım, ne kadar çabuk girersek o kadar çok kazançlı çıkarız. AB sürecinde ülkemizde birçok reform hız kazanıyor.

Bu süreç geciktikçe bu reformlar da gecikebilir.

Örneğin bir ekonomi reformunu yapmayarak yerine göre vergi reformunu gerçekleştiremiyoruz ve girişimcinin önü kapatılıyor, dolayısıyla yabancı sermaye ülkemize daha az giriyor.

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 6, 2009 | Reply

    bu TUSİAD denen zenginler kulubü ülke için en demokratik, en sivil anayasayı hazırlatır, ancak bir şartı vardır, uygulanmamak şartıyladır hazırlattığı anayasa. Görünüşte AB’nin en hızlı savunucudur, ancak takke düştü, kel göründü ki, AB savunuculuğu göstermelikmiş, takiyye imiş, zaten tersi olsa kendimizden şüphe etmeliydik. En nihayet zenginler kulubünün demokratlık maskesi de düşmüş oldu. AB zart zurt bahane, darbeciliği savunmak şahane, belki de AKP en fazla teşekkürü bu takiyyeci, bu sahte demokratların maskesini düşürdüğü için hakkediyor.
    Formatı bozduğu için hakkediyor, neydi klasik format, sağcı, tutucu, muhafazakar, statükocu hükümet, ona sahte muhalefet eden “sözde solcu” müzmin chp ve TUSİAD gibi demokrat görünümle, sivil görünümlü STK’ları. Ancak maske düştü, biraz samimi bir AB yanlısı hükümet tüm maskeleri alaşağı etti. Darısı demokrasi savaşı verenlerin başına. Daha yolun başındayız, zira vesayetçi sistem faal ve zinde. 2 Yıla kadar AKP hükümetini bir şekide ekarte ederek, yeniden kukla hükümetlerle eski tas eski hamam günlerinin hesabını yapıyor. Herşey demokratikleşmenin başarılıp, başarılamayacağına bağlı, vesayetçi sistemin istediği gibi demokratikleşmede frene basan hükümet, bu savaşın kaybedeceni olacaktır. böyle bir halkdesteği bir daha ele geçmez. ya demokrasi, ya barbarlık.

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 7, 2009 | Reply

    TÜSİAD bir sınıfı temsil ediyor.Gerçekçi olmak gerekirse,öncelikli misyonu,temsil ettiği kesimlerin sınıfsal çıkarlarını korumamak ve gözetlemek.Bu oluşuma politik bir misyon yüklemek yerine bence meseleye bu perspektiften bakmak gerekiyor.Dolayısıyla sadece belli bir ideolojiye angaje olmak gibi bir lükslerinin olduğunu düşünmüyorum.Mevcut sınıfsal konumlarına zarar vermeyecek ve bu yapının sürdürülebilirliğini sağlayacak en ideal yapı hangisi ise bunun etrafında birleşeceklerdir.

    Bu bağlamda,TÜSİAD’ın,AB politikasını destekledikleri halde,askeri yargının sivil yargıya devredilmesi kararını “aceleci bulmaları”nı politik manada bir “U”dönüşü olarak değerlendirmek yerine meseleye daha gerçekçi yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum.Bir başka deyişle,tartışmaya bu şekilde katılmış olması,bu kuruluşun ordudan yana tavır koyduğu anlamına gelmemeli.Aceleden kasıt,gereksiz bir açılım olduğundan çok zamanlamanın yanlışlığına yapılan bir vurgu ve işaret olarak algılamak gerekir.Ki,Anayasadaki mevcut yasal içtihatlar ile meclisten geçen yasa değişikliğinin çeliştiği düşünülürse bu kaygı ve uyarıların sanıldığı kadar boş olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.

    Sonuç olarak,önce Anayasanın değişmesi gerekiyor.Cumhurbaşkanlığı seçiminde de benzer bir durum yaşandı.Yani 12 Eylül yasası ne hikmetse bir türlü değişmezken,bu Anayasayla uyum sağlamayan kanunlar yapılıyor ve bu da beraberinde bir yığın yeni sorun ve toplumsal gerilim yaratıyor.Hele Sabih Kanadoğlu gibi,ortalığı karıştırmaya hevesli hukukçular olduğu sürece.
    Toparlamak gerekirse,sorun Anayasadadır.Sivil,adil ve eşitlikçi yeni bir Anayasa oluşturulmadığı sürece her türlü demokratik reform bir şekilde 12 Eylül Cuntası Anayasanın engeline takılacaktır.

  4. Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 7, 2009 | Reply

    Sn. Aziz Yılmaz,
    TUSİAD elbetteki bir sınıfı temsil ediyor, üstelik temsil ettiği sınıf “TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR” ile somutlanmış bir sınıftır, yani kendini Türkiye’nin sahibi görenlerin sınıfıdır. Ancak sınıfsallığı siyasetten ayıramayız, zira siyaset sınısallık üzerinden yapılmaktadır, genelde tüm fikirlerinize katılmakta olsamda, TUSİAD’ı salt bir dernek olarak görmem mümkün değildir, zira bunun örnekleri çok görülmüştür. 1977’de kurulan Ecevit hükümetini, yarattığı “sahte yokluk”lar ve gazete ilanları ile yıkmış bir örgüte sadece dernek gözüyle bakamayız.
    Bugünkü vesayetçi sistemin en baş aktörüdür TUSİAD, siyaseti asker eliyle, ekonomiyi ise IMF eliyle yönlendirmekte ve yönetmektedir. Kriz nedeniyle tüm dünya için kamu harcamalarının artırılmasını öneren IMF neden Türkiye için tam tersini önermektedir, çünkü IMF’nin hükümete dayattığını aslında IMF eliyle TUSİAD dayatmaktadır. IMF dünya kapitalistlerin örgütüdür, yerel anlamda da Türkiye kapitalistlerinin örgütüdür. Bugüne kadar bize dayatılan ACI RECETELERİN, asıl gizli sahibi TUSİAD’tır. Türk halkı her acı receteler ile kan kusarken TUSİAD üyeleri servetlerine servet katmışlardır. İki örnek vermek gerekirse ve üstelikte AKP hükümeti esnasında DOĞAN grubu sermayesini 10 kat, Ciner grubu ise sermayesini 6 kat artırmıştır.
    Yani demem o ki TUSİAD, Türkiye’nin gizli iktidarıdır, bugün çıkartılan gümbürtü de bu yüzden çıkmaktadır ki ilk kez TUSİAD’a (1977 Ecevit hükümetini saymazsak) sadık olmayan bir hükümet işbaşındadır. Ancak ne varki TUSİAD buna katlanmak zorundadır, bunu önceki hükümetler zamanında düşünecekti, bunu 28 şubat anti-şeriat darbesi görünümlü 16 banka batırılması ile halkın cebinden 100 milyar doların hortumlanmasında düşünecekti, darbeci İlhan Selçuk bile bu hortumlama için “ayıp ettiler” dedi, daha ne desin ki. Aslında bu hükümetin en büyük eksikliği ve korkaklığı 28 şubat soygun darbesine kayıtsız kalmasıdır, bu hesaplaşma yapılabilse asıl kıyamet o zaman kopacaktır. Bu hortumcuların hesap vermesinin günü ne zaman gelecek. Çetin Altan’ın 40 yıldır sorduğu “Cumhuriyet tarihi boyuncu kamu kaynakları kimlere/hangi ailelere aktarılmıştır”, “hazine arazileri kimlere peşkes çekilmiştir” sorusunun cevabını ne zaman alabileceğimizi merakla beklemekteyim.

    CHP’nin sahte sol olduğunu zaten biliyorduk, en son maskesi düşen sahte, sivil, demokrat örgütün de TUSİAD olduğunu herkes öğrenmiş oldu, sahi bu TUSİAD’ın hazırlattığı, sivil ANAYASA, DOĞU RAPORLARI nerede sizce, tozlu raflara kaldırılmak için mi hazırlatılmıştır bunlar, doğrusunu ben söyleyeyim TUSİAD bunları “ne kadar sivil”, “ne kadar demokrat” olduğunu göstermek için hazırlatmıştır, bu bir image-maker çalışmasıdır, sahteder, yalandır. Yaşadığımız devr-i alem maskelerin düşme devridir. Önce maskeler düşmeli ki sapla samanı ayırt etmek kolaylaşsın, gidişat iyeye doğrudur, demokrasi maskeleri de takiyeciliği de sevmez, sizde biliyorsunuz ki demokrasinin olmazsa olmaz kuralı açıklık ve samimiyettir.
    Kısaca demem o ki, temsil ettiği sınıfın çıkarlarını elbette savunsun, ancak bunu demokrat ülkelerdeki eşidi örgütler gibi yapsın, darbecilerin arkasına sığınarak, ekonomik anlamda IMF üzerinden, örtülü olarak Türkiye’yi peşkeş çekrek değil, ya da yalandan demokrat gibi görünerek değil, açık yapsın, samimi yapsın. TUSİAD’ın varlık sebebine değil, açıklamaya çalıştığım üzre; demokrasiye ve açıklık ilkesine aykırı olan tarzına muhalefet etmekteyim.
    selam ve saygılar sunarım.

  5. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 8, 2009 | Reply

    Dost ve güzel insan sevgili Ali Bey kardeşim,

    Hani “kalb kalbe bakar”derler ya,inanın yazıya yorum düşerken aklıma ilk siz geldiniz.Sizden cevap geleceğini biliyordum,içime doğdu.Nitekim de geldi ve geldiği çok da isabetli oldu.Bu vesile ile sizinle bir kez daha sohbet etme imkanım olacak,bundan bahtiyarlık duyarım.

    Beni bu sezgilere götüren nedenlere gelince,bunun elbette görüşlerimin tartışmaya ve eleştiriye açık kimi saptamalar içerebildiğiyle bir ilgisi var.Bunu şimdiden kabul edeyim.Ayrıca önemli bir konuyu bir iki paragrafla arzu edilen şekilde aktarmak pek mümkün olmuyor,bu da diğer bir etken olsa gerek.

    Konuya gelecek olursak,
    Yorumunuzda belirttiğiniz noktaların çoğuna katılıyorum.Ve bana göre tamamlayıcı olmuş.Saptamalarınızı kısa kısa geçerek konuya girmekte yarar var:

    TÜSİAD ve temsil ettiği sınıf kendisini Türkiye’nin tek sahibi görüyor…

    Sınıfsallık siyasetten ayrılamaz,bizatihi siyaseti belirleyen/yön veren sınıflar ve bu sınıf çıkarlarını gözeten yapı ve oluşumlardır…

    Bu bağlamda,ülke yönetiminde belirleyici bir role sahip bir yapıyı sıradan bir dernek,sivil bir kuruluş olarak görmek/tanımlamak yanıltıcı olabilir…

    Tersine bu yapı(TÜSİAD)ülkede iktidar ortağıdır.

    Birinci paragrafta özetlediğiniz bu tespitlerin hepsinin altına imzamı atarım.Bu noktada hemfikiriz.

    İkinci paragrafta ise İMF reçetelerinin(!)uygalıyıcısının bizzat TÜSİAD olduğunu ve benzer diğer uluslararsı ekonomik dengeleri kullanarak imtiyazlarını koruduğuna değinmiş ve bunu da ordunun desteğiyle gerçekleştirdiğini belirtmişsiniz.

    Bu kısmına da itirazım yok.Zaten diğer yorumumda sınıfsal çıkarları doğrultusunda kendisine uygun gördüğü “destekçiler”le hareket edeceğini belirtmiştim.Ancak bu destek ve birliktelikler tartışılırken dikkatlerden kaçmaması gereken bazı noktalar var.Birincisi,bu dengeleri her an değiştirebilecek farklı “koalisyon”ların varlığı,ikincisi ise iktidara oynayan ve ortak olmak isteyen güçlerin “bir”den fazla oluşudur.
    Dolayısıyla bu iki olgu ve gerçeklik gözardı edilmemelidir.Meşhur,”Dün dündür,bugün bugündür”özdeğişi(!) tam da bu durumu özetliyor.
    Bu bağlamda TÜSİAD’ın taktiksel stratejilere yönelmiş olması elbette ihtimal dışı değildir.Ancak bugünün koşullarında ordudan yana bir tavır alması çıkarlarına hizmet etmeyebilir.Ben özellikle bu noktaya vurgu yapmıştım.Zira,her ne kadar Kemalizm’e yakın bir ideoloji ve yaşam tarzını benimsemiş olsada TÜSİAD’ın öncelikli hedefi,sahip olduğu ayrıcalıkları kaybetmemek ve bunun alanını daha da genişletmek olacaktır.Dolayısıyla AB ile uyum ve ilişkilerin güçlenmesi en başta onların yararınadır.Ayrıca kurumları arasında gerginlikler yaşanan,kaos ve çatışmalı bir ülke pek yararlarına olmaz ve sanırım onlar da bunun bilincindedir.
    Tabii yanılmış da olabilirim.Fakat yine de sözkonusu yeni düzenlemeye sıcak bakmıyor oluşu,TÜSİAD’ın kendi sınıfsal çıkarlarını tehlikeye girebilecek bir kaygıyla olduğu kanatindeyim.
    Dostlukla.

  6. Yazan:Ali Duman Tarih: Tem 9, 2009 | Reply

    Hoşgörü üstadı, değerli insan Aziz Yılmaz kardeşim,

    yüreğinizden damıtarak klavyelere döktüğünüz güzel fikirleriniz beğeni ile takip etmekte, diyologlarınızdaki sabır ve hoşgörüye takdir etmekteyim.

    TUSİAD ile ilgili fikir alışverişimiz birbirini tamamlıyor ve tüm yazdıklarınıza, şahsıma ait öngörü durumunda olan bir ayrıntı dışında tamamen katılmaktayım.

    bu öngörüme gelince, ben de düne kadar TUSİAD’ın AB’ye samimi baktığını, AB’ye dahil olmayı kendi çıkarı gereği arzu ettiğini düşünmekteydim, ancak özellikle TUSİAD’ın Ergenekon’a bakış açısı benim bu fikrimi değiştirmeme neden olmuştur. Şöyle ki, AB’ye girmeyi samimi olarak arzu eden TUSİAD’ın Ergenekon’a çok daha net bir tavır takınması gerekirdi, oysa TUSİAD’ı böyle bir tavır içerisinde görmek mümkün olmadı.
    TUSİAD, Cumhuriyet kurulduğu günden beri, Cumhuriyetin “kendi zenginlerini yaratma” lüksünü sınırsızca kullanarak, kolaycılığa kaçmış, küreselleşen dünya ile rekabet edebilecek bir yapılanmayı sağlamak yerine, müesses nizamı, ayrıcalıklı konumunu illelebet sabit kılacak şekilde dizayn etme yolunu tercih etmiştir.
    AB standartları, şeffaflaşmayı ve rekabeti şart koşmaktadır, işte bu noktada TUSİAD’ın handikapları mevcuttur, şeffaflaşma ve rekabet TUSİAD’ın sonsuza kadar sürdürebilmek üzre tesis etmiş olduğu ayrıcalıklı pozisyonunu tehdit etmektedir, burada bir komplo teorisinde bulunmak gerekirse; tahminimce (henüz bir belge mevcut değil) Ergenekon dahi söz konusu ayrıcalıklı pozisyonu illelebet korumak için oluşturulmuştur, Ergenekon’un tasfiye edilmesine yönelik çok güçlü bir dirençin olması beni böyle bir tahmine yöneltiyor.
    Sonuç olarak zora girdiği zamanlarda devlet fonlarını dilediği gibi kullanabilmenin getirdiği kolaylıklardan vazgeçebileceğini düşünmediğim TUSİAD, AB-demokratikleşmenin doğal bir sonucu olan şeffaflaşma ve rekabet mülahazaları nedeniyle ayrıcalıklı pozisyonunu kaybetme riski taşıdığından dolayı -buz dağının üstünde- gözükenin tersine AB’ye dahil olmayı istemediğini düşünmekteyim. Pek tabiki bu fikrim, öngördüğüm olguların ters yönde netleşmesi halinde değişebilir, ancak en azından şimdilik düşüncem bu doğrultudadır.
    Selam ve saygılarımla.

  7. Yazan:Levent Cetin Tarih: Tem 9, 2009 | Reply

    Cross-alienation.

  8. Yazan:Levent Cetin Tarih: Tem 9, 2009 | Reply

    Burada MUSIAD’in aldigi tavirlar da incelense, karsilastirma firsati buluruz, daha ilginc olur diye dusundum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin