RSS Feed for This Post

Cemaatler konfederasyonu olarak Türkiye

Bu aralar İstanbul içinde ve dışında çeşitli yerlere konuşma yapmak için sık sık davet ediliyorum. Hepsine de gitmeye çalışıyorum… Tarafın gerçekten gazeteyi didik didik okuyan çok hakiki bir okuyucu kitlesi var. Yazıları ezbere bilen ve o yazıları kaleme alan kişi olarak sizin bile atladığınız detayları bulup çıkarıp zekâ dolu sorular soran bir okur tipi bu. Sizi hem ahlaki derinlik hem entelektüel itina bağlamında daha ileri iten bir okur profili. Özensizliği affetmiyor. Kafasındaki Taraf tasavvurundan en ufak bir uzaklaşma ihtimaline karşı bile son derece müteyakkız bu gazetenin okuru…

Kişisel olarak o toplantıların tamamında karşılaştığım bir soru var… “Bu fikirleri içinden geldiğiniz çevreye rağmen nasıl edindiniz” sorusu… Ülkemizde insanlar “Hangi dünyaya kulak kesilmişse, ötekine sağır” yaşanılmasına alışmış. Belli bir dünyaya doğan insanın, o dünyanın doğrularıyla yaşayıp, zamanının büyük kısmını kendi iç cemaatinde geçirmesi, diğer kendinden olmayan kesimlerle ancak zorunlu olduğu durumlarda temas kurarak ömrünü tüketmesi bizim ülkemizde kanıksanmış…

Etyen Mahçupyan’ın da sık sık haklı olarak belirttiği gibi, burası hâlâ tam anlamıyla bir toplum değil… Modern-öncesi dönemden kalma cemaatler konfederasyonu şeklinde örgütlenmiş bir ülke oluşumuz hâlâ devam ediyor. O cemaatler hiyerarşisi dönüşerek de olsa sürüyor. Cemaatler sürekli içlerinden gelenleri koşulsuz olarak kolluyor. Zorunlu temas kurulan durumlarda farklı cemaatlerden bireyler diplomatik olarak iletişim kurup, kendi iç cemaatleriyle olduklarında öteki cemaatler hakkında önyargılarını sürekli pekiştiriyorlar…Böyle diyen kişiler sonra 1915 tehciri konusu geçti mi, egemen söylem neyse onu söylemekten çekinmez… “Biz hiçbir şey yapmadık”tan başlayıp “Yaptık ama haklıydık”a uzanan o ahlaksız söylemi tekrarlayıp canciğer Ermeni dostları olduğunu iddia eden epey köşe yazarı da var bu ülkenin… Yine Aleviler hakkında cemaatinden gelen önyargıları asla sorgulamayıp, o ahlaksız önyargıları haklı çıkartan konuşmalar yapıp “Alevi dostlarım çok,” deyip duranlar var…

Zaten bu ülkede en palavra sözlerden biri “Benim de Ermeni, Yahudi, Alevi vs. arkadaşlarım var” ile başlayan tiratlardır…

Bu sayıklamalar aslında gerçek anlamıyla bir toplum olduğumuza inanma isteğimizle ilgili… “Sevgi dolu, barış ve kardeşlik duyguları içinde yaşayan bir toplum”uz ya biz; o sebeple “Kendim gibi olmayan da çok dostum var,” deme ihtiyacı hissediyoruz… Türbanlılar hiçbir yere girmesin ama türbanlı dostlarımız olsun. Kürtlerin tepesine bombalar yağsın ama Kürtler kardeşimiz olsun. Yahudilerle ilgili nerdeyse tüm cemaatler birleşip antisemitizm yarışı yapalım ama bir yandan da tepeden bakan “Biz Yahudilere sahip çıktık, Avrupa gibi değiliz” edebiyatı yapalım. Yalçın Küçük ve Soner Yalçın gibi adamlar çok sevdikleri Yahudi dostları olduğu palavralarını sağda solda söylemeye devam etsin vs….

Ayrıca, gayrimüslimleri kesmeseydik ulus-devlet olabilir miydik diye düşünen sadece Vecdi Gönül değil bu ülkede. Oysa tam aksine geçmişimizde olan bu alçaklıklar yüzünden hakiki bir ulus olamadık biz Türkiye halkı olarak. Burası bir devlet-ulus oldu o yüzden… Sürekli birbirinden korkan aşiretlerden oluşan, devletin de egemen LAST (Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk) aşiretinin bir aygıtı olduğu bir ülke burası… Öte yandan bu cemaatler konfederasyonu yapısını kırıp farklı kesimlerle karşılıklı samimi iletişim kurarak hakiki anlamda bireyleşmek ve toplumlaşmak arzusu da çok insanımızda var artık… İşte Taraf bu bireyleşme ve toplumlaşma/uluslaşma arzusunun bir sembolü…

Benim hayatımda da farklı kesimlerle hakiki anlamda temas kurup çok beslendiğim bir yer vardı. Burası şaşırtıcı şekilde bir bakkal dükkânıydı. Üniversitedeyken ben liseden de yakın dostum İlkan’la Fulya’da yaşıyorduk. Orada Dersimli iki ortak Abidin ve Erdal’ın Şilan Market’i vardı… Abidin ve Erdal hiçbir şeyden zerre korkusu olmayan, ben 3K’yım (Kürt-Kızılbaş-Komünist) diye kendini ifade eden ama içinden geldiği kesimleri ağır eleştirmekten hiçbir zaman çekinmeyen iki adamdı. Onlar öyle olunca Fulya’nın tüm o kozmopolit yapısının insanları da o bakkalda kurtlarını dökerdi. Zamanla herkes kendi içinden geldiği cemaatle ilgili ne kadar iç sıkıntısı varsa dökmeye başlamıştı. Bir de bu toprakların karakteristiğine uygun herkes bağıra çağıra ve küfrederek konuşurdu. Arada bakkala gelen apolitik müşteriler dumura uğrarlardı. Fakat zamanla onlar da sohbete katılırlar. Kendi hikâyelerini anlatırlardı. İlkan ve ben de hem kendimizi anlatmayı hem de ortamı provoke etmeyi çok severdik. Birçok kamusal yalanın üstündeki örtüler böyle samimi ve gerçek iletişim olunca kendiliğinden açılıyordu zaten. İki gün önce Şilan’a yeniden gittim. Ortam yine aynı ortamdı. Tabii bu sefer herkesin elinde Taraf vardı… Şilan’lara ve Taraf‘a çok ihtiyacımız var…

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:KEMALİST Tarih: Kas 29, 2008 | Reply

    Taraf nedir, ne değildir?

    1. Taraf anayasaca belirlenmiş temel hak ve özgürlükleri basın yayın ahlakına aykırı şekilde suistimal eden bir propaganda aracıdır.

    2. “Dış Mihrakların” servis ettiği, gerçekle hiç bir alakası olmayan resimleri onursuzca yayınlayarak Türk Milleti’nin (kamuoyu) Türk Silahlı Kuvvetlerine olan bağlılığını zedelemek, bilinçaltını kirletmek için yayınlar yapan, yaptığı haberin gerçekle ilgisi olmadığı ispatlandığı halde yalan haberi düzeltme onuru gösteremeyen yayın kuruluşu.

    3. Taraf kurumsallaşmadan önce Tarafcıların herbiri ayrı bir köşe tutmuş yine aynı hedefe saldırıyorlardı. Altan Broders The Taraf’la var olmadılar.

    4. Taraf darbe “yaptırmışların“ taraftarlığını yaptırmıştır.

    5. Murat Belge, Ahmet Altan – hadi diğerlerini de alalım; Cengiz Çandar, Çetin Altan v.b.- tipler 80 öncesi SOL’cu değiller miydi? Ne oldu da birden bire Liberal olup AB’ci ABD’ci oluverdiler? Ben söyleyeğim; bu gün aslında her zaman destekledikleri Tarafda duruyorlar. 80 öncesi sol görüşün propagandasını yaparak binlerce gencimizi birbirlerine kırdırdılar, şimdi kendilerine biçilen rol biraz dinci, biraz demokrat, biraz kürtçü….

    Atatürk’e ve Kemalistlere olan hıncınızı anlamak mümkün değil. Sonuçda sizin kişisel özgürlüklerinizin garantisi olan Devlet O’nun ve onların sayesinde var.

    Ulusal sorun denilen olgu bir dayatmadır, siz de bu dayatmaya boyun eyerek bunu bir sorun olarak algılıyorsunuz. Algılamanın yanlışlığı tarih ve sosyoloji bilgisinin eksikliğinden kaynaklanır.

    Bu gün yaşadığımız sorunlar Kemalizm’in yarattığı sorunlar değildir. 10 Kasım 1938’den beri yönetimde bir tane Kemalist gösteremezsiniz.

    Türkiyenin sorunların, ki Kemalistlere göre bunların hiç biri sorun değildir, hepsi ortadan kaldırılacaktır. Hem de öyle sizin düşündüğünüz gibi zorla falan da değil, insanların gerçek bilgilere ulaşmasını sağlayarak.

  3. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Kas 29, 2008 | Reply

    taraf nedir? “kemalist” arkadaşımıza cevaben bir yazımı buraya eklemek istedim. bu yazı Taraf’a baskın yapılacağı sırada yazılmıştı. taraf bugün demokratlığını, türkiye’de ezilenin yanında olduğunu daha da ispatlamış bir gazetedir. türkiye’nin namusudur. kemalistler istedikleri kadar dezonformasyon yapsınlar, taraf’a sahip çıkan namuslu insanlar var bu ülkede.
    ****************
    Türkiye’de, askeri vesayetten kurtulmuş, evrensel insan haklarına saygı gösteren bir demokrasiyi kurmak isteyen bir avuç gazetecinin kurduğu bir gazete Taraf. Kurulduğu ve yayına başladığı ilk günden bu güne kadar cesur, vicdanlı ve ahlaklı yayın ilkelerinden vaz geçmedi.

    Hiçbir gazetenin şimdiye kadar yayımlama cesareti gösteremediği birtakım belgeleri yayımlayınca belirli kurumlar ve çevrelerce göz altına alınıp tehdit diline bile maruz kalmaya başladı. Daha geçen gün, Ergenekon’un son dalga tutuklamasından sonra kendine edebiyatçı diyen bir “edep yoksulu” “Bugün Taraf denen gazete yeni Gladio’dur.
    Kim finanse ediyor bunları! Bunlar hep Soros’un ortaklarıdır. Açıkca söylüyorlar zaten, gizlemiyorlar. Bu adamlardır Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef gösterenler. Bu kadar mı kendilerinden geçtiler.
    Hurşit Tolon’un Mustafa Balbay’ın ne ilgisi var çetelerle. Hedefleri Türk ordusudur, Cumhuriyetimiz, Atatürk’dür. Bu topraklarda kaç bin yıldır kurulan devlet geleneğimizdir. Ama bu böyle gitmez. B..k çuvallarında boğulacaklar” diyerek açıkça Taraf gazetesini ve yazarlarını tehdit edebiliyordu. Bu tehditlerin hiç de az olmadığını biliyoruz.

    Dün ise ilginç bir gelişme yaşandı. Genelkurmay askeri savcılığı, Taraf’tan dağlıca baskını ile ilgili yayımladığı belgeleri ve “elindeki diğer belgeleri” istedi. Verilmediği takdirde baskın yapılıp alınacağını bildiren, savcılığın ihtarı olan bu belge bugün Taraf’ta yayımlandı. Savcılığın isteğinin birkaç manası arasında özellikle birisi benim dikkatimi çekiyor. Dağlıca baskını ile ilgili belgeyi isterken, elinizde başka belgeler de var, onları da verin demek, aslında zımni olarak, yayımlanması sakıncalı, genelkurmayın başını ağrıtabilecek belgelerin varlığına işaret ediyor bana kalırsa. Bu konudaki yorumumu açılımlamadan önce Dağlıca baskınını bir hatırlayalım isterseniz.

    Dağlıca baskınında 13 askerimiz şehit olmuştu hatırlarsınız.

    Sonrasında insanlar sokaklara dökülmüş, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganlarından tutun, AKP’nin, ihmal, hatta ihanetine kadar varan sözlerle suçlandığı bir ortama imkân verilmişti. Hatta bazı şehirlerde kürt vatandaşlarımıza açık saldırılar olmuştu. Bunun üzerine AKP büyük baskılara dayanamayarak, Kuzey Irak’a harekat kararını almış ve yetkiyi Genelkurmay’a vermişti.

    Taraf gazetesi bir süre önce Dağlıca baskını ile ilgili çok önemli bir belge yayımladı. Bu belgeye göre, Genelkurmay’dan Jandarma Genel Komutanlığı’na kadar ilgili bütün birimler, baskını, nereden kaç kişiyle geleceğinden tutun, baskında kimlerin olacağına kadar tüm ayrıntısıyla biliyordu. Geçen gün Genelkurmay bir açıklama yapıp, orduyu “yıpratan” gazetelere (özellikle Taraf’a) gözdağı verdi. Ancak aynı açıklama Dağlıca baskını ile ilgili belgenin doğru olduğunu, bu bilgiye göre ordunun önlemini aldığını ve daha fazla kaybın olmasını engellediğini, yani görevini yerine getirdiğini söylüyordu. Sonraki gün Taraf bir açıklama yaparak, Dağlıcada, baskın olacağı bilindiği halde, nöbetçi sayılarının hatırı sayılır miktarda indirilmesinin, asker sayısının azaltılmasının sebebini sordu.

    Ben sıradan bir vatandaş olarak şimdi soruyorum. Benim vergilerimle kurulmuş ve oradan beslenen ve beni dış tehlikelere (bana karşı değil) korumakla yükümlü ordum, her türlü istihbaratına sahip olduğu bir baskını, 13 askeri şehit vererek ve bir o kadar askeri de esir vererek karşılıyorsa burada bir yanlış, ordu açısından bir problem yok mudur?

    Ya bizim oradaki birlikler bir avuç eşkiyaya karşı, bilgisini aldıkları bir baskına karşı bile duramayacak kadar beceriksizler – ki bu daha büyük problem – , ya da işin içinde başka şeyler var. Oradaki askerler, ek birlikler getirilerek ya da başka yollarla korunamaz mıydı? Yani belirli durumlarda herşeyini bildiğiniz bir baskında dahi ölümler kaçınılmaz mıdır? Benim vatandaş olarak ordu mensuplarına ve yöneticilerine bunu sorma hakkım yok mudur? Orada ölen şehit ailelerinin sorma hakkı yok mudur?

    Böyle bir haberi duymak beni ürpertti açıkçası. Normal bir ülkede kıyametin kopması gerekirken, çoğu basın organı haberi ya vermedi, ya da geçiştirdi.

    Şimdi Taraf’ın konumuna tekrar geri dönmek istiyorum. Ülkemiz, süreğen bir darbe ortamına; darbelerin normalleştirildiği ya da hiç olmazsa karşı konulamadığı bir ortama alışkın bir ülke. Medyanın büyük bir çoğunluğu zaten şimdi olduğu gibi eskiden de darbelerin tetikçisi görevi gördü. Aydınların büyük çoğunluğu aynı şekilde…Taraf diye bir gazete çıktı ve gerçekten namuslu, demokrat bir tavır göstererek, en önemlisi cesaretle başka gazetelerin kolay kolay yayımlama cesareti ( bunu iyi niyetle söyleyeyim. Yoksa bazı organların zaten cesaret değil, gönüllü darbeci olduklarını biliyoruz) gösteremediği belgeleri yayımladı. Aslında gazeteciliğin gereğini yaptı.

    Bir süre önce Nokta dergisi de aynı şeyi yapmış ve bu ülkenin 2003 ve 2004’te ciddi iki darbeden kurtulduğunu belgeleriyle yayımlamıştı.

    Nokta da baskınlar sonucu kapanmak zorunda bırakıldı. Şimdi Taraf gazetesine yapılmaya çalışılan da budur. Bunun adını koyalım. Taraf olmasa , bu ülkede illegal yapılanmalara, darbelere hazırlanan birtakım kişi ve kurumların işleri çok daha kolay olacak. Bu anlamda Taraf gazetesi, ortadan kaldırılması, kapatılması, bunlar yapılamazsa korkutulup ehlileştirilmesi gereken bir gazete.

    Bu ülkede demokrasi isteyen, insan haklarına saygılı bir hukuk sistemi isteyen, vicdanî duruşa ve ahlakî tepkiye önem veren herkesi Taraf’a yapılmaya çalışılan bu baskılara karşı koymaya çağırıyorum. Eğer demokratik bir karşı koyuş gösteremezsek, ahlakî duruşumuzu sergileyemez ve cesaretle haksızlığa karşı duramaz ve Taraf’ı kaybedersek emin olalım bu ülkenin geleceği adına çok şey kaybedeceğiz. Okuruyla, yazarıyla, arada sırada yazarıyla bu ülkede bir “vicdan başkenti” oluşturdu Taraf. Geçen gün yazdığım yazıyı da- bezgin ülkeden vicdan başkentine – büyük oranda Taraf’ın etrafında vicdanî duruşuyla toplanan insanlar nezdinde, duyduğum umut ve gurur üzerine yazmıştım. Taraf’a sahip çıkalım. Taraf’a sahip çıkmak geleceğimize, umutlarımıza sahip çıkmak demektir. Yoksa, yıllar sonra çocuklarımız “darbede ne yaptın baba(anne)” diye bizlere soracaklar.

    Maalesef de şu an bizim baba ve annelerimizin utanç duyan suskunlukları gibi suskun kalmaya devam edeceğiz.

  4. Yazan:blue Tarih: Kas 30, 2008 | Reply

    ADD Genel Başkanı, Ergenekon terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanıyor. ADD’ci kemalist arkadaş da bize Taraf’ın ne olduğunu anlatmaya çalışıyor. Önce bir kendi genel başkanınızı aklayın da başkalarını suçlamaya yüzünüz olsun.
    Taraf bize gerçek gazeteciliğin ne olduğunu öğretti. Meğer gazetelerin görevi cadı avcılığı değilmiş; resmi ideoloji borozanlığı değilmiş. Ülkenin kaderini değiştirebilecek “darbe” girişimlerine göz yummamak, ortaya çıkarmakmış; devletin ihmallerini korkusuzca ortaya koymakmış; aman onu yıpratmayayım, aman bunun ütüsünü kırıştırmayayım diye kırıtıp durmak değilmiş; gördüğü vahim hataları mertçe ortaya koymakmış.
    Önce AKP’nin yayın organı yaptılar; sonra anlaşıldı ki Taraf, herkesin keyfini bozan bir gazete. Öyle sağlam bir taraf ki durduğu; orada riya ve yardakçılık yok. İşte tam bu yüzden Taraf’ı koruyacağız; sindirilmesine izin vermeyeceğiz.

  5. Yazan:Cüneyd Tarih: Kas 30, 2008 | Reply

    Kemalist arkadasimiz demis:

    “Taraf anayasaca belirlenmiş temel hak ve özgürlükleri basın yayın ahlakına aykırı şekilde suistimal eden bir propaganda aracıdır.”

    Anayasamizca belirlenmis ifade özgürlügü sizin “propaganda” diye nitelendirdiginiz seyi koruma altina almisdir. Taraf gazetesi hic birseyi suistimal etmemisdir, daha dogrusu anayasanin ona verdigi hakkini sonuna kadar kulanmisdir. Evet sizin beyenmediginiz bir ifade insan haklari ve anayasa tarfindan korumaya alinmisdir. Tabi Kemalistlerin demokrasi analyisi biraz degisik, onu biliyoruz. Ama sirf cumhuriyet gazetesinin oldugu bir ülkede biraz can sikici,

    Ayrica: “Sonuçda sizin kişisel özgürlüklerinizin garantisi olan Devlet O’nun ve onların sayesinde var. ” demissiniz. Ya Cumhuriyetin temeli Türk halki degilmiydi? Devlet dedigin sirf benim vergilerimlen duran kurumlar toplulugdur. Özgürlülkerli mi Türk halki bize verdi (tamam biliyorum: Türkiye de anayasalar hep Pasalar yapar, ama o baska bir konmu 🙂 )

  6. Yazan:KEMALİST Tarih: Ara 1, 2008 | Reply

    Yapılan hesap şuydu: AKP/MHP mecliste salt çoğunluğa sahipler. CHP ulusalcı rolüne devam edebilir.
    Karşı koyacak bir tek TSK var, onu da basın yoluyla susturur, halkı Orduyla karşı karşıya getiririz, hiç bir şey yapamazlar. Dağlıca baskını ve Taraf’ın üstlendiği rol bu amaca hizmet etmekti.
    Plan son noktasına kadar mükemmel bir şekilde uygulandı ancak hesaplamadıkları iki şey vardı:
    1. TSK’nın yapılan saldırıya çok çabuk yanıt vermesi kamuoyunu ikna etmesi,
    2. Halkın Ordu’ya destek olması

    Yani oynanan oyun geri tepti. Ve halk Ordu’ya değil Taraf’a tepkisini gösterdi.
    Bu koşullar altında Taraf’a reklam veren kuruluşlar da halkla karşı karşıya gelmek istemedikleri için reklamlarını ve dolayısıyla maddi desteklerini çekmek zorunda kaldılar.

    Şunu unutmayınız, Taraf sadece yayınına ara verdi. Daha önce de belirttiğim gibi Taraf’cılar daha önce de vardılar bundan sonra da olacaklar. Onlardan önce Ali kemal vardı onlardan sonra da bu tipler hep olacak..
    Onlar emperyalizmle yaşıtlar!!

  7. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 1, 2008 | Reply

    hain edebiyatı üzerinden siyaset yapanlar türkiye’de hiç eksik olmadı. kemalist kardeşimiz de bunun en sığ örneklerini veriyor maalesef. ali kemal’le özdeşleştirdiği “tarafçıları” vatan haini ilan ediyor kendince. ben bu aşamada bu tür vatanperverlik için sadece şunu söylemek isterim. bir zamanlar bir düşünürün söylediği bir söz vardır : “vatanperverlik sahtekarların sığındığı son kaledir” diye. bu söz bence bu ülkenin “vatanperverlerini!!” ( ergenekoncular ennn vatanperver olanlar bu aşamada) çok güzel açıklıyor. ne diyeyim ülkeyi kurtarmak için çaba sarf eden kemalist arkadaşımız gibi arkadaşlara, “Allah bizi vatan kurtaranlardan kurtarsın” demek geliyor içimden.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin