RSS Feed for This Post

Kendi Nefsinde Olanı Değiştiremeyen Toplumun Masalı

 Çocukluğumun unutamadığım kitaplarından Peter Pan’ın  bitişindeki son cümle ‘Çocuklar bu kadar unutkan ve kalpsiz olduğu sürece Peter Pan ve hayaller ülkesi hep varolacaktır’ idi. Çocukların bu kalpsizliğine beslediğimiz korku ile karışık intikam duygusundan mıdır yoksa bu günlerde benim gitgide daha fazla inandığım şekilde hayatın acımasız gerçeklerini daha o yaşta onlara öğretme telaşından mıdır bilinmez bizim çocuklara yönelik masallarımız, şarkılarımız, oyunlarımız hep gaddarca bir mesaj taşır.

              Birkaç nesil yavrusunu çok seven aslan babanın harpte vurulunca küçük aslanın çölden nasıl kovulduğunun şarkısını dinleye dinleye büyümüştür mesela. Çocuk bir yandan aslan baba ile kendi babasının kaderinin aynı olmamasına dua ederken, bir bakar ki babasının duvarın tepesine oturttuğu çocuğa ‘atla yavrucum aşağı’ deyip sonra kucağını kapatarak yere düşmesine seyirci olduğu ve ‘hayatta babana bile güvenme’ sözüyle biten ” fıkra” anlatılıyor bu sefer de. İlk hayat dersini almıştır artık, aslan gibi bir babası yoksa çölden kovulacak öte yandan şu gaddar dünyada babasına bile güvenmeyecektir. Ama bana tartışmasız en acımasız ve gerçekçi gelen oyun miniciklerin avucuna bir havuz çizip kenarına konan kuşun bütün parmakların marifetiyle iş birliği içerisinde katledilişini anlatan hikayedir. Bu kanlı oyunda her birinin bir rolü vardır parmakların. Biri tutar, biri keser, biri yolar, biri pişirir diğerine ise bir şey kalmamıştır çaresiz bir köşede bu kuşun etini yiyen guruha yetişemediği için hayıflanır.

             Son günlerde oldukça sıklaştığını düşündüğüm bir çok zulüm hikayesi artık zihnimde bu hikaye ile özdeşleşmeye başladı. Hangi birine elimizi atsak bakıyoruz ki biri kesmişse, biri tutmuş ya da birileri bir kenarda seyretmiş. Bu topraklar hep elbirliğince kıyılan kuşların hikayeleri ile dolmuş taşmış. Hayatında hiç şiddete, silaha bulaşmamış fikir işçisi bir adam sokak ortasında vurulmuş, kanı jandarma, polis, devletin üst düzey bürokratları, medya dahil kimlere kimlere sıçramamış. Biri emretmiş, öbürü yardım etmiş, diğeri hedef göstermiş bir başkası vurmuş, bir diğeri suç delillerini yok etmeye yeltenmiş, o güftesini yazmış bu şarkısını söylemiş. Ne güzel ülke!

             Sanki bu ülkede tüm kurumlar zulmedene karşı sonsuz şefkatli, kusur kapatıcı olmaya azmetmiş de zulme uğrayana vicdanlarda yer kalmamış. 7 Ekim 2007’de Bahçelievler’de Yürüyüş dergisi satarken polisin açtığı ateş sonucu felç kalan 17 yaşındaki Ferhat Gerçek’i sakat bırakan polisler görevden alınmadığı gibi, Gerçek’e 15 yıl dört ay, polislere dokuz yıl hapis istenmişti. Yasal olmayan bir biçimde dergi satmanın cezası bunu satan kişiyi vurarak felç olmasına sebep olanın hemen hemen iki katı olarak öngörülmüştü savcılarımız tarafından.

Ferhat Gerçek’in bu şekilde felç edilmesini protesto eden Engin Ceber ise tanıkların ifadelerine göre dört beş kişi tarafından defalarca dövülerek cezaevinde öldürüldü. Yaşasaydı belki işkencecilerinden kat kat fazla ceza istemi ile de yargılandığını görebilecektik bu durumda. Peki Engin Ceber ve arkadaşları ölümüne dövülürken daha sonra bu olaya tanık olduğu anlaşılan memurlar, vicdan sahipleri neredeydi. Engin Ceber’in bu tür vakalarda ilk olduğuna, onu döven kişilerin bugüne kadar eline geçirdikleri zanlılara insanca muamele yaptıklarına inanabiliyor muyuz? Ne yazık ki bu tür vakaların sahipleri çoğu zaman daha önce de aynı tür şiddet eylemlerinde bulunuyor, çevrelerinde biliniyorlar. Bir şekilde belki bilinçli ideolojik bir tercih sonucu belki meslek dayanışması belki de belaya bulaşmama isteğiyle yaptıkları hep ört pas ediliyor. Ta ki bir gün ört pas edilemeyecek bir cinayete yol açana kadar.

             Toplu katliam hikayemizin en son örneği ise Antalya’da 18 yaşında polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile öldürülen M.E. Ola ki yaşasaydı belki de yine dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile kendisini yaralayan polisten daha fazla ceza istemi ile yargılanabilecekti. Dur ihtarına uymayan kişinin arkadaşı zaten alıkonulmuş, kimliği ve adresini teşhis etmek, yakalamak çocuk oyuncağı ama ne hacet polise bu yetki verilmiş. Tekerine değil, bacağına değil tam on ikiden kafasına ateş etmek dururken ne gerek var böylesi yollara. Biri bu yetkiyi vermiş, biri öncesinde bu yetkiyi kullananları affetmiş, suçunu hafifletmiş, biri de yetkiyi kullanmış. Hep aynı hikaye.

           Ve bir diğer haber de Adana’dan. Devletin valisi korsan gösteri yapan 170 PKK sempatizanı çocuğu teşhis etmiş: gayet veciz bir şekilde bizim Anadolu geleneklerinde çocukların ve kadınların bu şekilde sokağa sürülemeyeceğini bunu yapan ailelerin ise yeşil kartının iptal edileceğini beyan etmiş değerli vali. Böylece yüce devletlularımız bunca iyi Anadolu kültürüne has adetlerimiz varken ‘nedendir bilinmez’ sokaklara dökülüp nümayiş yapan anne baba terbiyesi almamış bu çocuklara belki de bir sözde vatandaş olarak bahşettiği tek imkanı; yeşil kartını iptal edeceğini bildirmiş. Çünkü zaten bu kartlar bu ailelerin yasal hakları değil ‘uslu’ durdukça sahip olabilecekleri bağışlar. Eh çocuk yaramaz olunca tüm ailesi ile beraber cezalandırılmasında, sağlık imkanlarının kesilmesinde de bir beis yok. Zaten yaramazların genelde kardeşi, ninesi, dedesi de yaramaz olur. 100 yıllık devlet zihniyeti. Ben devletim yaparım! Sanırım Anadolu geleneklerine düşkün valimizin bundan sonraki beyanı da şu eski atasözümüz olur. ‘Besle kargayı, oysun gözünü’ Biz karga gözümüzü oymadan besleyen ‘muktedirler’ olarak göz oyma potansiyelini gördüğümüz nankör kargayı beslememeye, artık tüm ailesi ile beraber tedavisini yapmamaya karar verdik.

             Ve aynı gün gazetelere düşen bir başka haber; ‘bu aileye beşinci defa felaket  yaşatmayın’. Bir çocuğunu 80 öncesi sol iki  örgütün hesaplaşmasında, bir diğerini faili meçhulde yitiren, ailenin dedesi üst üste gelen iki acıya dayanamadığı için vefat eden bir ailenin  18 yaşındaki çocukları da Pülümür’de bir madende çalışan babasının yanından kaçırılarak PKK tarafından rehin alınıyor. Madenin eski sahibi bize teslim olsun oğlunu serbest bırakalım deniliyor aileye. Çünkü bu insanlar belli ki PKK’ nın ‘iktidar’ alanına girmiş. Ve yıllardır defalarca ve defalarca yaşanan bu olaylara rağmen sağlıklı bir Kürd muhalefetinin sesi hala yükselemiyor bu toplumda. Kürd sorunu PKK’ya , cevval bürokratlara  ve militarizme emanet her geçen gün daha da karanlığa mahkum oluyor.

             Bugünlerde sanki toplumsal vicdanımız, adalet duygumuz ve barışa olan inancımız bir kuş olmuş. Sonra biri tutmuş, biri yolmuş, biri kesmiş, diğerleri ise bu katliamda sırasını beklemek üzere yerini almış.

             Ve ayetteki ilahi sünnetullah bir kez daha tecelli etmiş içi isyanla dolu kimi insanların zihninde :

             ‘Bir toplum kendi nefsinde olanı değiştirmedikçe Allah da onların durumunu  değiştirmez.’ (Rad 11)

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:İbrahim Ahmed Tarih: Kas 2, 2008 | Reply

    Toplum bir press makinesi dönüşmüş halde. bir nebze muktedir olan bir şekilde zulmediyor. Zulme uğrayanlarda zulmetme/zalimlik sırasının kendilerine gelmesini bekliyor.

    bu ülkede mazlumları da zulmetmeye imkan bulamyanlardır.çünkü herşey bir “iktidar özlemi” etrafında dönüp duruyor.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin