RSS Feed for This Post

Marx yine mi haklı çıktı?

20080927_derin_dusunce_org_ekonomik_kriz_abd.jpgSunuş: 3H Hareketi üyesi  Alper Akalın’ı sitemizdeki yorumlarından tanıyorsunuz. Kendisi University of Warwick’te Yüksek Lisans Öğrencisi. Amerika’daki kriz hakkındaki bu yazısını beğenilerinize sunuyoruz. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) subprime mortgage crisis adıyla patlak veren finans krizi ve yatırım bankalarının ardı ardına gelen iflası, marksist cephede gözünü batı dünyasındaki başarısızlıklara dikmiş akbabaların pek bir işine yaradı. Peşi sıra gelen “Kapitalizm Çöktü” Artık Yeni Bir sol Gerekli” yazılarını sık sık çeşitli Türk gazetelerinde görmek mümkün.

Hemen hemen herkesin yorumu aynı; bu finansal krizin nedeni aşırı serbest bırakılmış finansal piyasalar. Akbabalara göre, bu kriz “bırakınız yapsınlar” ekolünün artık bir sona geldiğinin göstergesi. Bundan böyle, piyasa sıkı kurallarla denetlenmeli ve devlet aktif bir şekilde ekonomide yerini almalı. Ve hatta en çok güldüğüm yorum: “Marx yine haklı çıktı…”

Bir-iki haftadır medyada  yer alan bu iddia ve çarpıtmaların sığlılığından dolayıdır ki, iş bu makale, yaşanan ekonomik kriz fırsat bilerek “sosyalizm goygoyculuğu” yapan yazarlara cevap amacıyla kaleme alındı

İlk öncelikle şu belirtilmelidir ki; kriz kapitalizmin değil bizahati devletçilik ve müdahaleciliğin krizidir. Ve tekrar iddia etmekte yarar vardır ki;  sıkı kurallar ile piyasaları denetlemek yerine, bilakis piyasaların devlet otoritesinden tamamen bağımsız şekilde yoluna devam etmesine olanak vermek, bu derin krizin çözümü için uygulanması gereken tek reçetedir.

Bir kere, Kapitalizm çöktü diyenlere sormak gerekir: Hangi Kapitalizm Çöktü? ABD’nin kapitalist bir ülke olduğunu iddia etmek, ezber jargonlara sırtını dayamış sosyalizm “goygoyculuğu” yapmaktan başka bir şey değildir. Kapitalizm, devletin ekonomik ve siyasal gücünü sınırlandırıldığı, her türlü merkezi müdahaleden arındırılmış ve gönüllülük ilişkisine dayalı serbest ticaret sistemini öngören bir ekonomik düzendir. Şimdi soru şu; ABD’nin neresi minimal (sınırlandırılmış) ve bu devletin ekonomik sistemi ne kadar serbest?

Amerika Birleşik Devletleri, 1929 buhranından sonra çehresini iyice değiştirdi. Roosvelt ile 29 buhranınını çözmek için getirilen Yeni Düzen (New Deal) önlemleri, ilk önce 29 öncesi ABD devletini herşeye müdahale eder hale getirmiş ve ikinci dünya savaşı sonrası, populerleşen Keynesyen politikalarla, ABD iyice hantal bir devlet yapısına bürünmüştür. Reagan sonrası yeniden törpülen bu devlet, Baba ve Oğul Bush dönemleri sonrası; (ne yazık ki burada sosyalizm “goygoycularına” katılmak mecburiyetindeyim) iyice saldırgan, militarist ve emperyalist bir hüviyet ile, gücünü, nüfusunu ve dolayısıyla büyüklüğünü iyiden iyiye arttırmışır. Bu kadar büyük bir Devlet’in ve yarattığı anti-özgürlükçü infallerin Kapitalizm sisteminde yeri yoktur. Ya da bir başka deyişle, kapitalizm, küçük ama etkin ve barış yanlısı bir devletten yana iken, ABD’nin tam tersi istikamette yer alması, zamanında kapitalizmin gerekliliklerini yerine getirdi diye aynı sıfata şimdi layık görülmesini gerektirmez.

Kaldı ki, ABD’nin, aşırı militarist ve anti- özgürlükçü emperyal dış politikasının bir ürünü olan Afganistan ve Irak işgallerini finanse etmek ihtiyacıyla son 5 senede arttırdığı para arzı artış oranlarının %50’ye varmış olması, herhalde “Dolar çok ucuz” diyen Türk ihracatçılarının da dikkatle incelemesi gereken bir durum. ABD, Bretton Woods’un çöküşü ile birlikte, bütün dünya para birimlerini kendi para birimine endeksledi, keyfi para basımlarını arttırarak tek kutuplu dünyanın temellerini attı ve ekonomisini; bastığı bu yeşil kağıt parçalarının diğer ekonomilerce teveccüh görmesiyle beraber, iyice büyüttü. Yalnız, ABD ekonomisinde görülen bu büyümenin sürdürülebilirliği, son 5 yılda verdiği inanılmaz bütçe ve dış ticaret açıklarıyla sorgulanır oldu. Güçlenen Euro Bölgesi ve yükselen Pazar ekonomileri, acaba bu yeşil kağıt parçaları hakikaten bu kadar değeri hak ediyor mu diye kendi kendilerine sormaya başlayınca, ABD’nin itibarı git gide azaldı.

Ama bu kağıt dolarlar, bir kere piyasaya verilmişti. Ve piyasada bu kadar kağıt, hala belli bir değer sahibiyken, bu kağıtları elinde tutan bankalar, tüketicilere bol keseden “yeşil dolarlar” dağıtınca, halk “inefektif” şekilde değerlendirdiği bu paralarla, yeterli kazançları sağlayamadı ve bankalardan aldığı borcu geri ödeyemedi. Ödenmeyen borçlar, bankalara gider olarak yazıldı ve giderleri gelirleri aşan bankalar birer birer batmaya çalıştı. Bankalar battıkça, bu bankalara borç para veren diğer bankaların da pozisyonları tehlikeye girdi. Ve şimdi, işin daha da kötüsü, ABD’nin merkez bankası sayılabilecek FED; yeniden para basacak. Niçün, çünkü bu bankaları kurtarmak ve hatta kamulaştırmak için 700 milyar dolar gibi bir meblaya ihtiyacı olacak da ondan.

Durumu özetlemek gerekirse; ortada faiz belirleme ve para basma tekelini elinde bulunduran bir devlet; bu tekel gücü kendi çıkarlarına göre harcayan ve dünyayı daha yaşanmaz hale getiren politikacılar, uygulanan bu keyfi politikalar yüzünden yanlış yönlendirilen ekonomik aktörler ve bu ekonomik aktörlerin zararını karşılamak için kamulaştırılan bankalar ve parası gasp edilen vergi mükellefleri yani biçare halk.

Şimdi tekrar sormak gerekir; yukardaki manzara kararların tamamen bireyler tarafından alındığı serbest ticaret yanlısı kapitalizmin mi yoksa “sosyalizm” soslu  aşırı hantal bir yapıya bürünmüş “devlet kapitalizminin” mi eseri?

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

 

 

 

Trackback URL

  1. 33 Yorum

  2. Yazan:PirMuhammed Tarih: Eyl 27, 2008 | Reply

    Bir kere, Kapitalizm çöktü diyenlere sormak gerekir: Hangi Kapitalizm Çöktü?

    üniversitede okuduğumuz iktisada giriş kitabında yer alan, gazetelerden derlenen yazılar arasında özellikle ege cansen’in kapitalizm çöküyor yazısını hep beğenmişimdir.yazının tarihi eski,fakat sanki günümüzü anlatıyor gibi bir izlenim bıraktı bende:

    AMERİKA’da ve Avrupa’da son zamanlarda patlak veren şirket rezaletlerinden sonra, ‘‘Kapitalizmin kalesi Amerika’da başlayan çatırtı, Avrupa’ya sıçradı’’ gibi bir cümleyle yazıya giriş yapmak çok güzel olurdu.

    Ama bu ifade doğru olmazdı. Gelin şu kapitalizm kavramını biraz irdeleyelim. Önce, kapitalizm hakkında ansiklopedik bilgi aktarayım.

    ‘‘Kapitalist ekonomik sistem, gerçek kişilerin ve özel firmaların mal ve hizmet ürettikleri ve bunları karmaşık bir piyasa ve fiyat şebekesi içinde, birbirleriyle değiş tokuş ettikleri bir düzendir. Kökleri eski çağlara dayanır. Ancak gelişmesi itibarıyla Avrupalıdır. 19. yüzyılda doruk noktasına ulaşmıştır. Dünyaya İngiltere’den yayılmıştır. 1. Dünya Savaşı’na kadar rakibi olmamıştır. Bu tarihten sonra, komünizmin (yani Marksizm’in) meydan okuyuşuyla karşı karşıya kalmıştır. ‘‘Kapitalizm’’ kelimesini, tarihte ilk defa 19. yüzyılın ortasında, komünizmin kurucusu Karl Marks kullanmıştır. Günümüzde özellikle Avrupa ve Amerika’da uygulanmakta olan ekonomik sistemlere, kapitalizm yerine ‘‘serbest girişim’’, ‘‘serbest pazar’’ veya ‘‘karma ekonomi’’ sistemleri denmektedir.’’

    Bir bakıma, kapitalizmin kitabını yazan (1776) Adam Smith, kişilerin şahsi çıkarlarını kollarken, ait oldukları toplumun çıkarlarını da azamiye taşıyacaklarını iddia etmiştir. Yaşanan tecrübeler bunun her zaman böyle olmayabileceğini göstermiştir. Kapitalizm, ‘‘insan özgürlüklerini kısıtlamayı değil, onların yaptıklarını denetlemeyi’’ tercih etmiştir. Çünkü kapitalizm hayatın kendisidir. Bir optimizasyondur. Yani kapitalist bir ekonomide hilebazlıklar hep olacaktır. Ama bunlar var diye sistem terk edilmeyecektir. Kapitalizmi anlamaya çalışırsak şunları görürüz:

    1. Kapitalizm, özünde insanlığın ekonomik sürecidir. Ebet, müebbettir. Dolayısıyla, göçüp gidemez; ortadan yok olamaz.

    2. Kapitalizm çökmez demek, kapitalizm her yerde ve her zaman iyi çalışır ve halkın refahını artırır demek değildir. Her doğal sistem gibi, kapitalizmde de küçük veya büyük doğal afetler meydana gelebilir.

    3. Kapitalist teorisyen Hayek’in dediği gibi, ‘‘Ekonomi insan yapması değildir; ama içinde insan vardır’’. Dolayısıyla kapitalizm sadece doğal değil, beşeri afetlere de açıktır.

    4. Kapitalizmin gelişmesi, kişilerin, kurumların ve kuralların gelişmesidir. Bu her şeyden önce hukuk demektir. Hukuk olmayan yerde, kapitalizm değil, yarı vahşi bir düzen vardır. Bu düzen randımansızdır.

    5. Kapitalizm, insanlı bir sistem olduğu ve insan, birey ve toplum olarak bu sistemin baş oyuncusu olduğu için, son tahlilde kapitalizmin başarısı da başarısızlığı da onu yaşayan ve yaşatan insana aittir.

    6. Kapitalizmin gücü, içinde hata barındırmaması değil, düştüğü hataya tekrar düşmeye karşı tedbir geliştirebilmesindedir. Kapitalizm, ortaya çıkan hatanın sonuçlarıyla da başedebilecek mekanizmalara sahiptir.

    SON SÖZ: Hukuk, bireysel enerjiyi toplumsal faydaya dönüştürür.

    http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/07/17/153717.asp

    yazı için ayrıca teşekkürler…

  3. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eyl 27, 2008 | Reply

    Alper bey,

    Hemfikir olmak güzel.:)

    Sosyalistler hala bir rüya peşindeler, Berktay’dan ödünç alırsam ‘Marks’ın bıyılıklarında debelenmeye’ devam ediyorlar. Hemen tüm gazetelerin ekonomi bölümlerinde Marks’ın hayaletinin dolaştığından sözediliyor. Eminim Marks bile bu yorumları duyuyorsa mezarında ters dönüyordur. Marsk takipçileri kadar donanımsız değildi. Kriz tam tersi olarak devletçi politikaların eseri olduğu halde bunu iddia edebilmek de herhalde cahil cesareti olmalı. Bu tip haberler, yorumlar ne kadar çok sosyalist eskisinin gazete köşelerini kapmış olduğunu da gösteriyor. (Medyanın içler acısı halinin ne kadarı bu sebepten kaynaklanıyor, ayrıca tartışmak gerek.)

    Elinize sağlık.

    Selamlar.

  4. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eyl 27, 2008 | Reply

    Bu konuyu da içine alan, çok güzel bir tartışma olmuş şurada:

    http://utopos.wordpress.com/2008/09/21/utopik-soylemler-olarak-serbest-piyasa-ve-merkezi-planlama/

    Kapitalizme, Sosyalizme, Karma ekonomiye kafa yoranların mutlaka okuması gerek.

    Yazmışken bir link daha vereyim:

    http://dusuncetarlasi-afsarcelik.blogspot.com/2008/09/hadi-bey-nereden-ekmek-yer.html

  5. Yazan:dj Tarih: Eyl 27, 2008 | Reply

    yaziyi okurken, sovyetler birligi’nin harbi komunist olamadigi icin yikildigini iddia eden insanlar geldi aklima. artik nedense?

  6. Yazan:fuatogl Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Kriz tam tersi olarak devletçi politikaların eseri olduğu halde bunu iddia edebilmek de herhalde cahil cesareti olmalı.

    Gozlerime inanamiyorum Suat bey siz ne diyorsunuz 🙂 Sakin kurtarmaya yetisen kapitalist devletin keendisi olmasin. Hemde kimin paralariyla!?!? Yapmayin yahu.

    Milyon dolarlik maaslarla yillarca semiren CEOlarin, akil almaz bonuslarla, primlerle har vurup harman savuran ‘finans’ devlerinin hic kabahati yok tabi, kapitalizm tikir tikir isliyordu devlet comak soktu ve dustu – yapmayin.
    Ve devlet halkin parasiyla kurtarmaya gelince iyi, ondan sonra devlet suclu oluyor birde. Kapitalist devlet nedir duydunuz mu hic? Bugun de gordugumuz gibi, devletsiz bir kapitalizmi dusunmek mumkun degil, yok boyle birsey. Kast edilen ‘devlet’ sosyal duzenlemelerdir, yoksa halkin parasiyla batik finans devlerini kurtarmakta sorun yok. Ben anlamadim bu isi, ustelik marksistler donanimsiz mi oluyor!? Bence biraz daha hazirlikli olun gelecek icin… Ve kapitalizmi savunmak konusunda bu kadar cansiperane bir sekilde kendinizi paralamayin.

    Mesele krizin “hangi kriz” oldugu degil. Asil mesele bu sistemin hangi pis yonleri oldugunu aciga cikartmak, kim ne goturmustur, sonunda zararli cikan kimdir ona bakmak lazim – oyle kaza demek isin usutunu ortmektir. Onumuzdeki donem bunun bol bol tahlilleri dokulur piyasaya, bakalim kim donanimli kim donanimsiz, tam bir turnosol yani…

  7. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Son krizin neo-liberallere iyi bir ders olması lazım.Örnekte gördüğümüz gibi devletin sorun değil çözüm olduğu yine kanıtlandı.Devlet olmasaydı zararı kim karşılardı.Liberal ekonominin kaymağını yiyen elit vurgunu yaptı ve gitti.Pisliği temizlemek devlete kaldı.

  8. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Fuat bey,

    Ben kurtarmaya karşıyım bir kere onu söyleyeyim. Batacak olan çatır çatır batmalı. Kapitalizmin en büyük özelliği budur, Ege Cansen’in dediği gibi, “Kapitalizmin gücü, içinde hata barındırmaması değil, düştüğü hataya tekrar düşmeye karşı tedbir geliştirebilmesindedir. Kapitalizm, ortaya çıkan hatanın sonuçlarıyla da başedebilecek mekanizmalara sahiptir.” Ama işte huyları kurusun siyaseten müdahale ediyorlar, çoğu kez olduğu gibi. Böyle oldukça müdahaleler meşrulaştırılmış oluyor, kapitalizmin kendi hatasını temizleme mekanizmaları da etkisizleştiriliyor. Böyle batanlar kurtarılmaya devam ederse neden yeni yetme baronlar risk alıp da piyasayı allak bullak etmesin? Yarın bir başka krizde nasılsa devlet kurtarır diye düşünmezler mi? Onların parası mı batan, vergi mükelleflerinin.. Ne ala memleket.

    Çelişki Analiz/Fuat bey,

    Devlet soruna çözüm falan değil, zaten öteden beri burnunu sokarak krizi besleyen en önemli aktör. Parayı götüren de devletle kucak kıcağa iş pişirenler. Bunlar serbest piyasanın tabiatına ayırkırı. Devlet tekelleşmeyi engelleyeceğine kendisi tekeler yaratıyor. Önce serbest piyasanın içine diyor her şeyi berbat ediyor sonra da lüften kurtarmaya geliyor. Ne müdahale etsin ne de kurtarsın efendim. Serbest piyasa düşüncesinin kriterleri gayet basit. Kavramak bu kadar zor mu?

    Bu son kriz müdahaleciliğin nasıl bir ur olduğunu ve gümbürtüyle iflas ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Tabi sinekten yağ çıkartmaya çalışan sosyalistler krizn üstüne balıklama atladı. Olacak bunlar. Biraz zaman geçsin ayakları suya erecektir.

    Yukarıdaki yorumumda verdiğim linkleri okumanızı tavsiye ediyorum.

  9. Yazan:Suat Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Bir kaç link daha:

    http://mises.org/story/3128
    http://mises.org/story/1985
    http://mises.org/story/3126

  10. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Suat Bey;

    Devletin olayın bu noktaya gelmesinde payı var ama sizin dediğiniz gibi tekelleşme yaratmasından değil piyasanın kurallarını otoriteye bağlamayıp kayıtsız kalmasından dolayı.Ortada soygun ekonomisi tezgahlanmışken uzun süre seyredince balon bir yerde patlıyor.Tezgahı kuran aç gözlü Ceo’lar.Onların, devletin kurtarıp kurtarmaması ile fazla ilgilendikleri yok.Vurgundan sonra o koltuklardazaten başkaları oturuyor.Buradaki anahtar devletin fonksiyonu.Siz kurtarmasın diyorsunuz ama devlet müdahalesinin altında masum halkın sırtına yüklenecek işsizlik-enflasyon vb. sonuçların tolore edilmesi düşüncesi yatıyor.Yani devletin halkın çıkarlarının korumal ile ilgili misyonu mevcut,bunu görmezden gelip müdahale etmesin kardeşim batan batsın diyemezsiniz.Serbest piyasa ekonomisi özgürlük ise de belli bir noktaya kadar.Serbest piyasa altında dolandırıcılık yapılıyorsa buna müdahale edecek tek otorite yine eleştirdiğiniz devlet.
    Bu yorumdan devletçi anlayışı çıkarılmasın ekonomide devlet işletmeci olarak mümkün olduğunca küçülmeli ancak istismarların önlenmesi için kontrol mekanizmasını da işletebilmeli.Serbest piyasayı dolandırıcılığın da serbest olduğu piyasa olarak algılamamak lazım.Devletin işlevi bu noktada önemli.

  11. Yazan:Alper Akalin Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Bu yazım Tarafta da çıkmış, linki gönderiyorum:

    http://taraf.com.tr/haber.asp?id=17913

    Yorumlarınıza da cevaplarım geliyor.

    Sevgiler

    Alper

  12. Yazan:Alper Akalin Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Doğru Link Şu olacaktı:

    Krizin çözümü sosyalizm soslu kapitalizmde değil

    Saygılar

    Alper

  13. Yazan:Suat Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    @Çelişki-Analiz,

    Devletin olayın bu noktaya gelmesinde payı var ama sizin dediğiniz gibi tekelleşme yaratmasından değil piyasanın kurallarını otoriteye bağlamayıp kayıtsız kalmasından dolayı.

    Hayır, tam tersi. Avusturya iktisat okulu bunları onyıllardır söylüyor ama dikkate alan olmuyor. Müdalahe kavramının ne anlama geldğini iyi kavramak gerekiyor. Yukarıda linkler verdim, devletin nasıl müdahil olarak işleri bu noktaya getirdiği açıkca görülüyor.

    Spesifik örnek vereyim. Mesela ABD’deki mortgage sisteminde devlet, düşük taksitli kredi alan vatandaşlara sıkıntıya girip ödeyememe durumunda evlerini bankaya iade etme ve borcu sıfırlama hakkı veriyor ve evin değeri banka borcunu karşılasın karşılanmasın başkaca bir varlığı elinden alınamıyor. Bu kanunla belirlenmiş ve bankalara zorunlu tutulan bir uygulama. Ancak emlak fiyatları bu biçimde sanal bir ‘garanti’ sebebiyle aşırı şişince ve 11 Eylül, Irak savaşı etkenlerle faizler yükselince haliyle reel olarak sıkıntıya düşüp anahtarı alıp bankaya iade eden müşterinin kalan borcunu, aldığı şişkin fiyatlı ev karşılamıyor, finans kuruluşları çok büyük zararlara uğruyor ve kriz patlıyor.

    Devletin böyle bir kanun çıkartarak müdahil olmadığı bir piyasada bankalar müşteriye hangi şartlarda hangi garantilerle kredi verir? Bankalar verdikleri kredi karşılığı müşterilerinden başkaca teminatlar da alsaydı, müşteri “ödeyemezsem nasılsa sadece evi alabiliyorlar, olsun, o zaman kadar da kira karşılığı oturmuş olurum” düşüncesine kapılıp (haklı adam, kim olsa öyle düşünür) bu kadar taleple konut fiyatlarını şişirirler, ödeyemeyecekleri yükün altına girerler miydi? Tabi, nasılsa sosyal devlet var, vatandaşı koruyup kollar değl mi?

    Bu müdahale değil de ne? Daha basit nasıl anlatılır bilmiyorum.

    Kurtarma meselesine gelince. Devletin verdiği bu garantiye rağmen finans kuruluşları daha dikkatli olup kanundaki boşluklardan yararlanarak bazı garantiler alabilirlerdi. Bunu yapmadıkları görülüyor. Devlet en başta müdahil/düzenleyici olarak içine ettiği için “kendi pisliğini temizlemeli, kurtarmalı” diyenlere çok da fazla itirazım yok ancak kurtarmaması çok daha hayırlı olur finans çevreleri ve gelecekte serbest piyasanın işleyişi için. Bu biçimde müdahale meşrulaşıyor. Krizden dolayı zarar göreceklerden sözediyorsunuz ama kurtarma maliyetinin kimin sırtına yükleneceğinden bahsetmiyorsunuz. Kimin? Vergi mükelleflerinin.

    Ama dediğim gibi devletin kirizin en büyük sebebi olduğu kabul edildikten sonra “kurtarmalı” düşüncesi bir nebze anlaşılabilir ancak hem suçu serbest piyasaya atıp hem de devletin kurtarmasının gereğinin altını çizmek çok yanlış bir düşünce.

    Tekrar verdiğim linklere yönlendireyim sizi — ve diğer ilgilenenleri..

    Selamlar.

  14. Yazan:enis Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    bu makale son derece taraflı geldi bana çünkü amerikanın baba ve oğul bush dönemlerindeki saldırganlıkları sizinde söylediğiniz gibi emperyalizmin bi sonucudur ve emperyalizmde kapitalizmin tekelci aşamasıdır sonuçta amerika bu topraklardaki varlığını petrol ve ham madd ihtiyaçlarını karşılamak için devam ettirmektedir söylediğiniz şey ise amerikanın sırf bu sebepten bile olsa kapitalizmde yeri olmadığıdır amerika her zaman kapitalizm ilkesini savunmuş ve ekonomik göstergelerde herzaman tarafsız kalmıştır ancak son olayların ışığında bu tarafsızlığını daha fazla devam ettirememiştir buda kapitalizmin bir yerden sonra ipin ucunu kaçırdığını göstermektedir sizin dediğiniz gibi bunlar sosyalizmin goygoyculuğu yada kuruntulukları değil kapitalizminde eksikleri olacağının açık kanıtıdır.

  15. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Suat Bey;
    Yazdıklarınızdakilerin haklılık payı tümüyle bakış açısı ile alakalı. Ben de değişik pencereden bakarak perspektif oluşturmaya çalıştım.Olayın esasını açıklayacak Nasreddin Hoca fıkrası da mevcut.Tüm suç devlette mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?

  16. Yazan:ekurutas Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    alper akalın ve onun gibi düşünenlere!

    size söylenecek tek söz var oda devşirilmeniz tamamlanmış!!!

    yazık yazık amerikayı kapitalist görmemek, kapitalizmin son aşamalarının neler yaratacağını bilmiyormuş gibi davranmak sadece okumuş cahil denilir ya onu belli ediyor.
    sizin gibiler sadece dünyayı aç gözlülükleri yüzünden bu hale getirdiler.
    sosyal devlet olmazsa yaşama hakkı olan iliği kemiği sömürülmüş mazlum insanlar ne olacak ?
    tabi yok olsunlar dediğinizi duyar gibiyim,
    KEYNES bile sizin gibi finansçılığı savunanları haşere olarak nitelendiriyor.
    sizler tüm ekonomik sistemlere zararsınız!!!

  17. Yazan:Suat Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    @Çelişki-Analiz,

    Bu mesele ilgili fıkraya indirgenemez. İnsanların ahlaklı olmalarını beklemek ile aklaksız davranırlarsa başlarına birşeyin gelmeyeceği altyapıyı oluşturmak arasında çok fark var. Piyasa gerçek bir serbestlikle işleseydi bu kriz olmazdı. Hata yapan da (hırsız ve hırsızlığa karşı önlem almayanlar) bedelini kendileri öderdi: Batarak ve/veya eğer müşteri ise diğer mallarını da verip ev borcunu ödeyerek. Bunun sorumluluğunu taşıyarak. Ki sistemdeki çarpıklık olan “ver evi geri borcun sıfırlansın” garantisi olmasaydı bu durum zaten olamzdı. ) Söylediğim gibi müdahil olan devlet krizin sorumlusu da müdahalecilik.

    Bir yazı alıntılayayım:

    Kapitalizm (Yine) Cokuyor mu?

    Her zaman olanin bir tekrarini yasiyoruz. Hayir, kapitalizmin guya surekli “girmesi gereken” krizden bahsetmiyoruz. Su anki krizi tarif icin yanlis bir sekilde kullanilan “yaratici yikim” kavramindan da bahsetmiyoruz [1]. Bahsettigimiz devletci politikalarin kapitalizmin isleyisini baltalamasi, sonra isler bozuk gidince de bazi dusunmez dusunurlerin hic utanmadan donup “iste kapitalizm” diye tum sucu, daha bastan islemesine izin verilmeyen bir sistemin uzerine atmalaridir. Su anda sahit oldugumuz devlet “yardimlari”, simdiye kadar caktirmadan yapilan mudahelelerin pisligini temizlemeye mecbur kalinmasindan ortaya cikmistir. Su anda gordugumuz devletlestirmeler, bir yanlisi mecbur kalinan baska bir yanlisla kurtarma cabasidir.

    Krizin baslangic noktalarindan biri olan “Fannie ve Freddie (bunlari birlestirip kisaca Frannie diyor bazilari -birlestirme modasi var ya, Angelina ve Brad artik ‘Brangelina’ olacak-) ” orneginden baslayalim. Bu iki sirketin isleyisi, oncelikle, serbest piyasa kurallarina aykiri idi… Bu iki kurulus “devlet tarafindan sponsor edilen tesekkul (GSE)” olarak tarif edilmekteydi, ve bu tesekkuller sadece 2000 yilinda indirek olarak $13.6 milyar subvansiyon elde etmisti. GSE’lere devlet tarafindan verilmis bir diger ayricalik, bazilarina gore $2 milyar seviyesinde olan bir kredi garantisiydi. Bu garanti, risk algilayisini piyasa kurallari disina tasiyarak, normal sartlarda yapilmamasi gereken yatirimlarin yapilmasini saglamistir.

    Su anda coken sistemin onemli taslarindan birisi budur.

    Nitekim, bu film aslinda daha once pek cok kez seyrettigimiz eski bir filmdir – devlet nereye burnunu soksa orasi dejenere olup bozulur; Mesela 1929 krizinde Federal Rezerv Sistemi kurtarici degil, bizzat krizin sorumlusuydu. 20’li yillarin buyuk kisminda hukumet, bankalari faiz oranlarini suni olarak ve ekonomik olmayacak sekilde dusuk tutmaya zorluyordu. Bunun bir sonucu olarak, her turlu spekulatif girisime para akitilmisti. 1928 yili itibariyle, tehlikenin uyari sinyalleri acikca ortadaydi: her yer yanlis yatirimlarla doluydu ve hisse senetleri gittikce degerleniyordu. Hukumet bu tehlike sinyallerini goz ardi etmeyi secti, ve bedelini herkes odedi.

    Bazilarinca malum olan bir seyi tekrarlamak zorundayiz: Serbest bir piyasa ekonomisinin tabiatinda buyuk bir krize sebep olacak hicbir sey yoktur. Isleri bozan piyasa kurallari disinda yapilan mudahelelerdir.

    Endustriyellesmenin getirdigi asiri merkezilesme, ne mal oldugu adindan belli “merkez bankalari”, merkezi regulasyonlar, kurlar uzerinde kurulan baskilarla stratejik addedilen ya da siyasi rant dagitimi amacli kontrollerle serbest olmasi gereken ekonominin bir “karma ekonomiye” donusmesi durumunu surekli ortaya cikarmaktadir. Bu ekonomi ise, ya rant dagittigi icin mecburen “cikar cetelerinin” nufuz kapma yarisina sahne olmakta sonra bir cetenin kazanmasi sonucu kacinilmaz olarak fasizme kaymakta, ya da islemesine izin verilmeyen gercek dunyanin rutin olarak tokadini yemek durumunda kalmaktadir.

    Pek cok kullanilan diger bir yalan, kapitalizm’in illa savasmasi gerektigi yalanidir – 1914 oncesi gelismis dunyanin ekonomilerine bakarsaniz, hepsinde devletci ekonominin yaygin oldugunu gorursunuz (devletcilik hakkinda bir diger yazimiz surada bulunabilir). ABD’yi Irak’ta savasa iten, devletin icine guvelenmis ve devletten envai turlu subvansiyon koparan petrol cetesidir [1, 2].

    Yeni teknoloji, eski teknoloji islerine ise hic girmeyelim.

    Lutfen temellere (fundamentals) sadik kalalim, kullanalim, bunlardan baslayarak tartismayi devam ettirelim.

    [1] Yaratici yikim, isleyen bir piyasa ekonomisindeki kazananlar ve kaybedenleri belirleyen onemli bir yenilenme mekanizmasidir. Mesela Microsoft’un IBM’i “yikip” PC dunyasinda edindigi lider pozisyonu bunun bir ornegidir. Bu kavram, gayri-serbest olan bir sistemin habire gercek dunyadan tokat yemesini tarif etmek icin kullanilamaz. Sn. Mehmet Altan’a bu noktada katilmiyoruz.

  18. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eyl 28, 2008 | Reply

    Vahşi kapitalizmin dünya insanları arasında yarattığı gelir adaletsizliğini sorgulamak “goygoyculuk”sa bence söylenecek pek bir şey kalmıyor.Neme lazım,”bütün bu savaşlar,işgaller,katliamlar zaten bu gemi azıya almış kapitalizmin sonucudur”falan diyecek oluruz,adımız başka bilmemnenin “goygoygucu”luğuna falan çıkar.İyisi mi bu tartışmaya hiç bulaşmamak.

  19. Yazan:fuatogl Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Kapitalizmin coktugunu kim iddia etmis merak ettim. Kapitalizmin coktugu yok, o cokerek ilerler, baskalarinin ustune. Yaralarini sarma konusunda ustadir, ama boyle zamanlarda kimin parasiyla zararlarini sardigi, devlet devlet kurtar beni diye zirlayip bir yandan nasil santaj yaptigi ne guzel de ortaya cikiyor. Sosyal yatirimlara itiraz edip, devletin korkunc paralarla kurtarma girisimlerine basvurmasina birsey denmemesi ile ortaya cikan celiski ise cok bariz.

    ABD’nin kapitalist bir ülke olduğunu iddia etmek, ezber jargonlara sırtını dayamış sosyalizm “goygoyculuğu” yapmaktan başka bir şey değildir.

    Inanilmaz iddialar. Amerikaya bile kapitalizm ogretiyoruz…Amerika bile kapitalist degilmis… Naomi Klein ne kadar da hakli “Crazy talk” derken(isaret parmagi kulak hizasinda dairesel hareket yapiyor). Way way way.

    Bazilarinca malum olan bir seyi tekrarlamak zorundayiz: Serbest bir piyasa ekonomisinin tabiatinda buyuk bir krize sebep olacak hicbir sey yoktur. Isleri bozan piyasa kurallari disinda yapilan mudahelelerdir.

    Suat bey, ayni krizden ayni ulkeden mi bahsediyoruz biz? Devlet mudahaleleri neyle ugrasiyor su anda gormuyormusunuz? Gozlerimizin icine baka baka nasil devlet mudahalesi yuzunden kriz cikti diyebiliyorsunuz!? Ne diye dunyanin her tarafinda denetimli piyasadan bahsediliyor simdilerde? Tum dunya yaniliyorda sadece siz mi gorebiliyorsunuz krizin sebeplerini?

  20. Yazan:Suat Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Aziz bey,

    Serbest piyasa ekonomisi ile ‘devletler’in emperyalizmini ayırmamız gerek. Burada teorik bir yaklaşım sunuyoruz, yoksa emperyalist devletlerin sömürüsüne her vicdanlı insan karşı çıkar. Bunun liberal ilkelerle direk bir alakası yok. Tam tersi klasik liberalizmin de eleştirdiği bir ‘devlet’ biçimidir ve minimal devlete aykırıdır emperyal devlet.

    Fuat bey,

    Yukarıda örnekler verdim ben. Ayrıca çeşitli linkler de koydum. Ve devletin bu süreçte piyasaya nasıl müdahale ettiğini gösterdim. Siz de bu örnekler (ya da vereceğiniz aksi yönde örnekeler) üzerinden giderseniz daha sağlıklı fikir paylaşımı olabilir.

    Siz, sadece sosyalist eskisi ekonomi yazarlarını okuduğunuzdan olsa gerek (Türkiye’deki gazetelerin %90’ı böyledir) liberallerin yıllardır yaptığı uyarılardan habersizsiniz sanırım. mises.org u yakından takip etmenizi öneririm.

    Haa, solagan atacaksak onu da yaparız, ayrı 😉

    Bakın, aydınlatıcı bir yazı daha:

    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=739535

    Selamlar.

  21. Yazan:fuatogl Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Suat bey, sosyalist bozmasi yazi/yazar nedir bilmiyorum, baya baya mainstream yayinlari takip ediyorum, takip etmeyi birak hersey acik secik meydanda. Onu birak, sokaklara dokulen amerikalilar kendisi soyluyor. Bakiniz bir pankarta ne yazmislar:

    “Wall Street’s profits are privatized, why should its LOSSES be SOCIALIZED?”

    Devletin uyguladigi politika ise herseyden “ayri” bir devlet politikasi degildir. Bir tarafda sermaye, diger tarafda devlet, boyle sacma bir ayrim olamaz. Amerikada buyuk sermayenin yolaginda kosar devlet, oyle devlet diye gercek bir ayrim varmis gibi ayiramazsiniz, hepsi ayni sistemin bir parcasi. Amerikada devlet sermayenin taleplerine aykiri mi davraniyor yoksa? Bu sacma bir iddia, bugun de goruyoruz ki devlet denilen yapi sermayenin hizmetindedir. Simdi yillarca suren “party time”da yaratilan pisligi, milyon dolarlik primleri, bonuslari devlet eliyle halka odettiriyorlar. Bu yaratilan pisligi Keynes in uzerine atmak bu saatten sonra biraz zor gorunuyor. Simdi kurtarmaya devam edecekler..bakalim nereye kadar, bakalim sizin avusturya ekolu populerlik kazanacak mi, yoksa baska seyler mi gundeme gelecek, zamanla gorecegiz.

  22. Yazan:MY Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Arkadaslar dikkat ettiyseniz ENRON kriziyle bunun arasinda bir iki benzerlik var, ya da bana öyle geliyor:

    1) ENRON gibi burada da risk/getiri analizi yapilmasina engel olacak derecede karmasik finansal ürünler söz konusu,
    2) ENRON gibi bu sefer de bazi verilerin saklanmasi (/geç açiklanmasi) piyasadaki bilgi kalitesine haliyle piyasaya zarar vardi,
    3) devletin denetimcileri olan bitenin farkina çok ama çok geç vardilar.

    Finansal ürünlerin kalitesinin ölçüleMEmesi gerçekten çok önemli. Mesela istanbul’da kullanilmis araba piyasasina birden Iran, Romanya, Ermenistan kökenli arabalarin girdigini farz edelim.

    Türk alici bunlarin gerçek degerlerini kestiremeyecegi için piyasada bir bilgi kirliligi olacaktir. Buna ek olarak bazi uyaniklarin çesitli yollarla 10 yasindaki arabalari 3 yasinda gösterdiklerini, kilometre sayaçlariyla filan oynadiklarini farz edelim.

    Dürüst alici ve saticilar büyük paralar kaybedecektir. Sonunda herkes piyasadan çekilir, herkes zararli çikar.

    Yani bu krizde mesele bilgi kirliligi oldu gibi görünüyor. Tabi daha erken tam bir analiz için. ama Yukaridaki otomobil örnegine bakarak “ikinci el otomobil kötüdür” veya “kapitalizm kötüdür, eski arabalari devlet bir taban fiayla alsin, sonra yasal ve makul bir kâr koyarak herkese esit fiata satsin” diyemeyiz ki.

    Neticede kapitalizm zenginlik üretir. Ama ne erdem, ne adalet ne de esitlik üretmek gibi bir özelligi yok.

    Bunun tersini söyleyen “liberal” düsünürler var ama benim gözümde bu da bir fetisizm veya YOBAZLIK olur.

    Yanliz devlet kontrolüyle “kaka pis” kapitalistleri adam edeceksek önce o “ERDEMLi” devlet memurlarini nereden bulacagimizi kim söyleyecek acep?

    komünizm mi garanti edecek erdemi, islamizm mi? Yoksa damarlarimizdaki “soylu Türk kani” yetecek mi?

    :))

  23. Yazan:fuatogl Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Yanliz devlet kontrolüyle “kaka pis” kapitalistleri adam edeceksek önce o “ERDEMLi” devlet memurlarini nereden bulacagimizi kim söyleyecek acep?

    komünizm mi garanti edecek erdemi, islamizm mi? Yoksa damarlarimizdaki “soylu Türk kani” yetecek mi?

    Su ana kadar ki tecrube acik ve katilimci sureclere isaret ediyor. Ne dini butun insanlar, ne erdemli memurlar, nede tepeden planlamaci partiler!
    Hayeklerin ekonomiye “evrimci”/”oz-orgutlenme” yaklasimlarini farkli ve dogru okuyanlarda var…Allende, Stafford Beer ve multi milyarlik dev sirkertlerin buralardan arakladigi fikirlerle kullanima soktugu “syntegrity” yontemleri vs.vs, hepsinin nuveleri bugun mevcuttur. Allende yapmaya calisirken utopya, BMW kullanirken akilli yonetim! Biraz google yapiverin cikar birseyler.

    Bu yuzyilda bir sol olacaksa, acik sureclere dayali katilimci ve ozyonetimci sureclere vurgu yapmalidir, bunyesine dahil etmelidir. Tesadufe bak ki tamda boyle yonelimler var bugun. Bugun bunlarin vurgulaniyor olmasi hic tesaduf degil. Kendi ODPmizden dunyadaki diger sollara bakin hemencicik gorursunuz.

  24. Yazan:selim Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Kapitalizm erdemi direk uretmez, erdemli olmaya mecbur eder. Isini dogru yapmak, caliskan olmak, isyerinde yalan soylememek “erdemli” seylerdir, bunlar kapitalizmde uretkenlik icin gereklidir. Is yerinde surekli yalan soyleyen biri eninde sonunda enselenir ve isten atilir. Guvenemeyeceginiz birisiyle is yapmak istemezsiniz. Isten atilmayanlar mesaji alirlar, erdemli olurlar.

    Kapitalizm hayatin kendisidir. Hayatta oldugu gibi belli oranlarda yalanci, namussuz bu sistem icinde gezinebilir, fakat nihayetinde bu kisiler sistem tarafindan dislanirlar.

    Amerika mortgage krizinde finansal urunler fazla karmasik hale gelmisti, haklisiniz. Bir onemli etmen daha tum bu enstrumanlarin altinda kapitalizm disi bir islemezligin yattigidir.

  25. Yazan:baran salci Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    “Kapitalizm erdemi direk uretmez, erdemli olmaya mecbur eder. Isini dogru yapmak, caliskan olmak, isyerinde yalan soylememek “erdemli” seylerdir, bunlar kapitalizmde uretkenlik icin gereklidir. Is yerinde surekli yalan soyleyen biri eninde sonunda enselenir ve isten atilir. Guvenemeyeceginiz birisiyle is yapmak istemezsiniz. Isten atilmayanlar mesaji alirlar, erdemli olurlar.”

    Bugun yillarca verilen mucadeleler sonucu elde edilen is yasalari, sendikal haklar olmasa sizce patronlar kendi istekleriyle iscilere haklarini verir miydi? Nike fabrikalarinda kole gibi calistirilan kadinlar/cocuklar da kapitalizmin bir sonucu, hic bir careleri olmadigi bilindigi icin bundan yararlanilan cocuklar. Sizce kapitalizm cevreyi koruyan yasalar olmasa bundan 100 sene sonrasi icin endise edip de ahlakli davranir mi? Kesinlikle hayir. Hic uzatmaya gerek yok, raptu zapt altina alinmamis kapitalizm toplumun bir kesimi icin bir felakettir, kaldi ki cevre acisindan da bakacak olursak surdurulebilir degildir.

  26. Yazan:selim Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    “Bugun yillarca verilen mucadeleler sonucu elde edilen is yasalari, sendikal haklar olmasa sizce patronlar kendi istekleriyle iscilere haklarini verir miydi”

    Isini ogrenmis, uretken bir isciyi keyfi sekilde isten cikarmak bir patronun cikarina degildir. Bunu yaparsa, kendi isi zarar gormeye baslar. Kapitalizm hayatin ta kendisidir.

  27. Yazan:fuatogl Tarih: Eyl 30, 2008 | Reply

    Isini ogrenmis, uretken bir isciyi keyfi sekilde isten cikarmak bir patronun cikarina degildir. Bunu yaparsa, kendi isi zarar gormeye baslar. Kapitalizm hayatin ta kendisidir.

    Selim bey, Baran tarihin ogrettikleriyle konusuyor. Tarih bize tum hak ve kazanimlarin cetin bir mucadele sonucu elde edildigini, ve mucadele edilerek korundugunu gosteriyor, kapitalist sinifin kan dokmekten hic cekinmedigi bir mucadele, bu acik gecekten kacis yok, hergun sinanan ve dogrulanan bir gercek – hard fact. 8 saatlik is gununden, tatil hakkindan cocuk calistirma konusundaki durumlara kadar sayisiz ornek verilebilir. Bu verili kabul ettigimiz haklar icin birileri canlarindan oldu. O yuzden kapitalizme degil, emekcilere borcluyuz eger ortada olumlu birsey varsa.

    Hem elbette keyfi bir sekilde kimseyi isten cikarmak istemez. Isten cikarirsa kimden kazanacak parasini, nasil uretim yapacak, sizinki de laf mi simdi!? Elbette calistiracak, calistirmadan yapamaz, ama mumkun oldugunca orgutlenmesini engelleyecek, mumkun oldugunca az ucret verecek, mumkun oldugunca iktidarini surekli hale getirebilecegi uretim sistemleri kuracak, mumkun oldugunca, mumkun oldugunca, mumkun oldugunca… cunku uretim araclarinin sahibi olarak cikarlari onu gerektiriyor! Matematik kadar acik ve yalin bir durum. Bu durumu hergun ama hergun goruyoruz.
    Aldiginiz Nike ayakkabilarin kim ve hangi kosullarda uretildigine bakarsaniz ne demek istedigimi anlarsiniz. Yada bir Turkiyeli isci ile Alman iscinin farkina bakin. Sizce fark kapitalizmin “erdeminden” mi geliyor yoksa zamanin isci mucadelesinden mi? Elbette isci orgutlenmelerinden sendikalardan genel olarak toplumsal mucadeleden.

    Ve evet kapitalizm surdurulebilir degildir, dunyanin tahribati ortada, uretimin niteliklesmesi acisindan da kapitalizm hem celiskilidir hemde surdurulebilir degildir, insanligin onunde engel olmaya basliyor ve gun gectikce bu ortaya cikacak gozle gorulur elle dokunulur hale gelecek.
    Ve bir tarafta aclik diger tarafta 400kiloluk, tuketimin kurbani olmus mutsuz insanlar, insani kilindan tuyune en ufak kavisini her ozelligini metalastiran, vitrin malzemesi haline getiren, hastaliklarimizi bile reverse-meta haline getiren hep ayni seydir. (Kimileri sucu sekulerlige atmak istiyor ama hepimiz biliyoruz sorunun nereden ciktigini)

    Kapitalizm ‘bugun’ hayatin kendisidir, dun koleci toplum hayatin ta kendisiydi, feodalizm, degis tokus ekonomisi hayatin kendisiydi, ve yarin baska olacaktir tarihin duracagina inanmiyorsak eger…

    Sonuc olarak cikarilacak ders nedir? Kapitalizmi savunmak, hayatta olup bitenlere goz yummayi gerekiriyor.

  28. Yazan:BDSP'li Tarih: Eyl 30, 2008 | Reply

    kapitalizm tabki çökecektir ve tabiki marks haklıdır. ancak kapitalizm çötü demeyle kapitalizm çökmez onun gerçekten çökmesi için işçi sınıfının devrimci enerjisinin açığa çıkarılması sarttır ve bunun için komünistleri göreve çağrıyorum. açıklayıcı iki yazı yolluyorum…

    http://www.kizilbayrak.net/makaleler-yazarlar/haber/arsiv/2008/09/25/artikel/112/uluslararasi-fi.html

    http://www.kizilbayrak.net/makaleler-yazarlar/haber/arsiv/2008/09/27/artikel/170/krizin-faturasi.html

    BU İKİ LİNKİ OKUYUNUZ…

    KAPİTALİZM ERYADA GEÇ ÇÖKECEK VE KOMÜNİZM KAZANACAKTIR…

  29. Yazan:KOMÜNİST Tarih: Eyl 30, 2008 | Reply

    Bağzı dostlarımız kapitalizmin yaşadğı krizden devletlerin politakalarını sorumlu tutmuşlar.arkadaşlar,söz konusu devletler kapitalist devletlerdir ve kapitalist devletlerin müdahalesi olmadan serbest piyasanın işlemesi mümkün değildir.yani liberallerin serbest piyasa sözleri efsaneden öteye birşey değildir.ayıca çok şasıranlar çıkabilir aranızda ancak komünizmde ve sosyalizmde devlet isimli bir mekanizma mevcut değildir.devlet ancak kapitalizmden ,sosyalizme geçiş aşamasında prolterya diktaörlüğünde mevcuttur marksa görede lenine görede bu böyledir.bu konuda biliği sahibi olmak isyeyenler V.I.LENİNden DEVLET VE DEVRİM İsimli eseri okuyabilir.ayrıca Kapitalin ikici cildinde bu konuya açıklama getirilmiştir.lenin proloterya diktatörlüğü aşamasındaki devleti sönümlenen devlet olarak tanımlar.bağzıları çıkıp burda komünizm hakkında ahkam keserken ahkam kesmeden önce biraz biliği sahibi olsunlar.keynesyenin devlet destekli kapiatalizmini sosyalist politikalar olarak yorumlamaları akla durğunluk veriyor.

  30. Yazan:Olcayto Tan Tarih: Eki 2, 2008 | Reply

    Krizin sebebi devlet müdahalesi değil, aksine devlet müdahalesinin ve denetimin eksikliği

    Bu krizin ortaya çıkışı subprime mortgage‘lerin denetimsiz dağıtımıyla ilgili değil mi zaten temelde?
    adı üstünde kabaca türkçeye çevirirsek eşik altı kredi. Abd’deki fico kredi skoru 300’den 850’ye kadar olan skalada skoru 620’den aşağı olan kişiler için kullanılan bir terim.Yani bu riskli kredi dağıtıyorsunuz demek ve bu kredileri dağıtırken sizin riskinizi ayarlayan bir kurum yoksa iflas halinde sizden arta kalan batığın faturası bir şekilde önce finans kesimine ardından herkese kesilecek, burada bırakın batsın bir çözüm değil çünkü bununda bir maliyeti var büyük ölçüde likiditesini batan kuruma bağlayan ki lehmann brothers’ın ekonomi içindeki hacmini düşünürsek bu muazzam rakamlar ve çok büyük firmalar demek, bir bir domino taşı gibi devrilir , bu da başka firmaları zora sokar zamanında pompalanmayan bir 700 milyar doların faturası bu kez muazzam boyutlara gelir.Müdahale etmek çözüm mü? Evet
    Çözüm sadece denetim nasıl ki aracı kurumların bankaların fonların belirli bir likidite yükümlülüğü bir risk sınırı var yatırım bankalarıda böyle sınırlara tabi olmak zorunda, girişimci risk almak isteyebilir ancak girişimci yarattığı tahribattan en üst düzeyde salt kendisi etkilenecek kadar risk almalıdır , böyle büyük bir firmanın batışı elbette bazı alacakları şüpheli hale getirecek , bundan etkilenen kurumlar doğuracaktır ama 700 milyar dolar ne demek ?tam bilgimiz olmasada demekki bu adamlar neredeyse tüm aktiflerini aşırı riskli kredilere bağladılar ,böyle bir lüks yok işte devlet bu noktada yatırım bankaları şu kadar likit olacak bu kadardan fazla risk alamayacak gibi firma aktiflerini verimsizleştirmeden ancak salt girişimcinin gözü karalığına bütün finansal sistemi bırakmadan da belirli kıstaslar getirseydi bu kriz yaşanmayacaktı o zaman belki lehmann batmayacaktı ancak aynı yolu izleyip başarılı olan bazı yatırım bankalarıda aşırı karlar elde edemeyecekti.Örneğin bununla ilgili bizdeki bir uygulama fon yöneticileri yüksek korelasyona sahip menkul araçları fonlarında belirli bir düzeyin üzerinde tutamazlar.Buda riski düşürür…
    Burada ise ortada özkaynak yok, yaklaşık kaldıraç oranları 1/35 civarında yani 1 lira özkaynağınızla 35 liralık varlık almışsınız, normal bankalarda aynı oran maksimum 1/12 civarında , şimdi devlet müdahalesine gereksizdir yanlıştır diyenler burada şunu düşünsünler yatırım bankaları daha sıkı bir mevzuata tabi olsalardı ve borçlanma sınırları bu kadar esnek olmasaydı bu gün bu kriz yaşanırmıydı ? İddia edilenin aksine ekonomik birimleri kendi işletmeyen ancak nasıl işletileceği konusunda sınırlar çizen bir devlet ekonomiyi her zaman bu çeşit problemlerden kurtaracaktır….

  31. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Ara 17, 2008 | Reply

    Kominist nickinizi görünce saygı duydum yazıyı okunca yazık dedim. Evet kominizmde devlet yoktur. Bu yüzden bu düşünce tamamıyla saygıyı hakeder. Ama sosyalizmde devlet yoktur diyerek siyasi bilginiz hakkında derin şüphelere düşmeme sebep oldunuz. Sosyalizmin hem teorisinde hem de pratiğinde sarsılmaz bir devletin varlığı hemen göze çarpar lenin her ne kadar sönümlenen devlet olduğunu iddia etesede stalin’in sınırsız imkanları hiçte sönümlenmiş bir devlet olmadığına kanıttır ayrıca staline kadar gitmeden lenin dönemi rusyasında yaşamış bir çok insana sosyalizmde devlet yoktur deseniz tepkilerini cidden merak ediyorum.Keynesyen sosyal politika olarak eleştirilebilir çünkü bir çok yönden sosyalizme bir çok yönden liberalizme benzer bunu neden eleştirdiğinizi tam olarak anlamadım.Keynesyendeki sosyal politikalar yoluyla sosyalizmi eleştirmek bence gayet doğal.O güzel nickinize yazık olmuş anarşizmden sonra gelecekte en başarılı olacağna inandığım ütopyadır zira ikisini birbirinden kesin çizgilerle ayırmak oldukça zor. Diğer yandan liberal ekonomide aslen bir ütopyadır bunada kimsenin itirazı yok çünkü sınırlar ve faşizm olduğu sürece devletin ekonomiye müdahalesi kaçınılmaz. Unutmamak lazım ki büyük şirketler çoğu ülkede ulusal bir güç olarak görülür ve batması büyük oranda devletide rahatsız eder. Etik olmadığı ancak bu durumda daha iyisinin zor olduğu bir çok liberal tarafından kabul edilir. Ancak liberal sistem tam anlamda uygulanmasada olabildiğince uygulanması savunulur. Diğer yandan devletin olmamasını, yada herşeyin devletin olduğunda özgürlüğün sınırlandırılmamasını ütopik bulmayıp serbest piyasayı ütobik bulmanız enteresan.

  32. Yazan:Murat Aygen Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    “Marx yine mi haklı çıktı?” Ooo hem de nasıl! Lenin’in O’na bulduğu yegane kusur “fazla kendiliğindenci” olmasıdır. Sırf mülkiyet konusuna fazla girmedi diye, sosyal mühendisliğin fikir babası August Compte’un pozitivizmini O’nun eytişimsel özdekçiliğine tercih eden milliyetçi rejimlerin vatandaşlarını sadakaya muhtaç veya ekmeğini yadellerde arayan “umut yolcusu” haline getirdikleri şu günlerde haklı çıkan birileri varsa, bunlar (Marx’ın da mümtaz bir temsilcisi olduğu) onsekizinci, ondokuzuncu yüzyıl iktisadiyat ve içtimaiyat risalesi yazarlarıdır. Ortak paydalarından biri de ziyadesi ile “kendiliğindenci” olmalarıdır. Milliyetçi rejimler üniversitelerinde sosyal mühendis yetiştire dursunlar bakalım. Nereye kadar, nereye kadar bu aşkın sonu; umut meze, sabır işkence, beklemek yordu.

  33. Yazan:cenk Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    Kapitalizm insan dogasinin hastalikli ve cirkin
    yonunu temsil etmektedir.Devlet olgusu ele alinirken neden sosyalistler tohmet altinda kalir onu anlayamadik.Marksizmin devlet tarifiyle diger devlet anlayislarinin ne alakasi var?Sanki devlet olgusunu Marx yaratmis gibi bir cahillik var makale ve bazi yorumlarda.Devletci anlayis besbin yillik bir genelege takabul eder ve devleti elinde tutan kesimler surekli kapitalist zihniyetliler olmustur,ozel mulkculer ve somurucu keneler…
    Bugune kadar Marx’in on gordugu bir devlet sistemi olmamistir(eski SSCB dahil).Devlet gereksinimi ozel mulkiyeti koruma amacli olarak tarih sahnesine cikar cesitli evreler ve el degistirmeler olmussada gerici ozu surekli insanliga bela olmustur dolaysiyla devlet demek
    kapitalizm demektir hukuk ise kapitalistlerin silahidir.Gunumuzde devletin sosyallesmesi buyuk direnisler ve katliamlar niticesinde gerceklesmistir.Bu nedenle devletin sosyalizmle anilmasi gercekligin ters-yuz edilmesidir.Sosyalistler kapitalist ve kan emici devleti sosyallestirme cabasinda olup insanligin toplumsal ve insani yonunun temsilcidir bastada vurguladigimiz gibi kapitalizm ise insanligin cirkin ve hastalikli yonunu temsil eder.Velhasil bu savas cesitli bicimlerde surup gelmistir ve surup gidecektir.

  34. Yazan:DEVRİM Tarih: Oca 17, 2010 | Reply

    SOSYALİZMDEN bu kadar korkmayın.eşitlik sizi ürkütüyor biliyorum ama başka çare yok.bir örnek bugün küba amerikan ambargosuna karşı yarım yüzyılı aşkın süredir direniyor.bu ambargo kübanın her yıl milyarlarca dolarını hibe ediyor.amerikanın yanında onun uşakları olan devletlerde ambargo uyguluyor.türkiye bile amerikadan korktuğu için kübadan satın aldığı nikeli kullanamıyor çok yazık. amerikadan izi almak en aşağılayıcı durumdur bir ülke için. ama bütün bunlara rağmen küba ekonomisi küçümsenmeyecek ölçüde büyüdü.

    bugün dünyanın en iyi eğitim ve sağlık sistemine sahip olan ülkedir.bugün kanser hastası olsanız türkiyede sadece tetkikler ve hastelığın tanısı dudak uçuklatan fiyatlara denk geliyor.ama kübada bütün herşey dahil küba devlet tarafından karşılanıyor.bizdekilerse iki üç ilaç karşılayıp övünüyorlar.sosyal devlet anlayışı kapitalizmin sosyalizme verdiği tavizde başka bir şey değildir.hoş karşıladıkları ilaç fiyatlarının 10 mislini her gün vergilerle çıkartıyorlar.evet marx haklıydı ve her zaman haklı çıkacak.SON BİR SÖZ KAPİTALİST BİR ARAŞTIRMA ŞİRKETİ KÜBALI YOLDAŞLARLA RÖPORTAJ YAPIYOR.KÜBALILARA KAPİTALİZMN GÜYA FAYDALARINI,KOMÜNİZMİN ONLARI YOKSUL YAPTIĞINI FAKİRLEŞTİRDİĞİNİ ANLATIYORLAR. VE YOLDAŞLARIN O ARAŞTIRMA ŞİRKETİNE VERDİKLERİ CEVABI SİZE ARMAĞAN EDİYORUM BAY KAPİTALİSTLER.YOLDAŞLARIN CEVABI İSE ŞUYDU:”BİZLER KAPİTALİZMİN KÖLESİ OLMAKTANSA KOMÜNİZMİN AÇLIĞINDA ÖLMEYİ SEÇMİŞ İNSANLARIZ….”

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eki 13, 2010: Kapitalizme vahşi olmayan alternatifler-4 : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin