RSS Feed for This Post

1956 Süveyş krizi ve Fransa ile Britanya’nın rezil olması

  • Süveyş kanalı Batı Avrupa’yı Hint okyanusuna yani petrol ve Hindistan’ın zengin kaynaklarına bağlayan yolu 20.000 km’den 10.000 km’ye indirir.
  • 1956 krizinin çıktığı soğuk savaş döneminde Batı Avrupa petrolünün %75’i Süveyş kanalından geçiyordu.
  • 1956 krizi birkaç bakımdan önem arz eder. Fransa ve Britanya süper güç statüsünü çoktan kaybetmişti fakat dünya bunu Süveyş krizinde öğrendi.
  • Fransa ve Britanya hâlâ 1800’lerin sömürgeci kafasıyla Nasır’a hemen her ay bir suikast düzenliyordu.
  • Hindistan, İran ve Suudi Arabistan’da ABD’den ağır darbe Britanya bu olayla Süveyş’i de yitirdi. Ama…
  • Ama kazanan Araplar olmadı. Nasır, Mısır halkı ve genel olarak Araplar bu oyunda piyon oldular.
  • Fransa ve Britanya İsrail’le gizlice anlaşıp Sina’ya saldırması için yeşil ışık yaktılar. Böylece savaş bahanesi üretildi.
  • Petrol kuyuları ve enerji yolları etrafında yapılan savaşlarda sonuç önceden bellidir. Silahlı çatışmalar sadece müsameredir.
  • Fransa ve Britanya muharebeyi kazandılar ama savaşı kaybettiler. Zira ABD bu ülkeleri petrolsüz bırakarak şantaj yaptı. Nasıl?
  • Eisenhower Fransa ve Britanya’yı boğmak için ABD petrol tankerlerinin petrol taşımasını yasakladı. Suudilere de aynı emri verdi.
  • Kriz boyunca Southampton, Marsilya ve Roterdam’daki rafinerilere petrol gitmedi. Avrupa ekonomisi sarsıldı. Neden kömür vb kullanmadılar?
  • Çünkü “Marshall yardımı” denen tuzak sayesinde Batı Avrupa’nın enerji tüketiminde petrol %10’dan %40 geçmişti.
  • Tarihlere dikkat: 1951 Marshall yardımı, 1953 Rockefeller’cı J.F. Dulles’ın dış işleri bakanı olması, 1956’da patlayan Süveyş krizi. Tesadüf?… Yersen!
  • 1956 krizinden okuduğumuz bir başka gerçek ise ABD ve İsrail’in küresel düşünebilmesi, Paris ve Londra’nın ise hâlâ 1800 model sömürgeci kafası taşıması.
  • Eisenhower IMF’ye baskı yaparak Afrika’nın güneyinden, Ümit burnundan geçecek gemilerin ihtiyaç duyduğu finansmanı engelledi.
  • ABD’nin muharebe değil savaş odaklı düşünebilmesi, oyundaki herkesi kör derekesine indirdi. 15 Aralıkta İngiliz ve Fransız birlikleri çekildi.
  • Krizin başlangıcında Nasır’ın Ruslardan silah almasına bozulan ABD var. Eisenhower Asvan barajı için söz verdiği parayı Nasır’a vermiyor.
  • Tabi bu arada Fransa ve Britanya’nın İsrail’e çok güçlü silahlar verdiğini unutmayalım. Yani Nasır’ın beklemek gibi bir seçeneği yoktu.
  • Nasır’a bir kurt kapanı kurduklarını söyleyebiliriz: Saldırsa suçlu, beklese İsrail geliyor. ABD’ye güvenemez ama Ruslardan silah alsa yine “komünist diktatör” olacak.
  • Bundan 3 sene evvel, 1953’te Rockefeller’e yakın 2 isim sahnede: John Foster Dulles dış işleri bakanı oluyor, Allen Dulles CIA başkanı.
  • 3 yıl sonra Nasır’a ekonomik baskı yapıp Süveyş kanalına saldırtan bu borç iptali krizinin mimarı ABD dış işleri bakanı John Foster Dulles.
  • Tabi bu sorunlar vitrindekiler. Muhtemelen Nasır Rusya’nın duruşu, İsrail’in gerçek niyeti ve gücü konusunda CIA, MI6, kendi diplomatları ve istihbaratınca kandırıldı.
  • Nasır kanala el koyabilecek güce sahip değildi. Bu kadar büyük bir strateji hatası yapması imkânsız. Muhtemelen bazı sahte garantiler aldı.
  • İsrail 1956 krizinden kazançlı çıkmışa benziyor. Sina’dan geri çekilmiş olsa bile. Neden? 29 Ekim 1956’da Gazze’yi işgal etti.
  • İsrail Süveyş petrol yolunu sakata sokarak Hayfa’nın değerini arttırdı. Hayfa derken… Körfez petrolünün Batı Avrupa’ya taşınmasını kastediyoruz.
  • Nasır’la dayanışma içinde olduğunu söyleyen Suriyeli bir grup Irak’tan Akdeniz’e petrol taşıyan boru hattını sabote etti. Tabi yine İsrail’e yaradı. Neden?
  • Çünkü Mısır ve Suriye yolları kapanınca Hayfa Avrupa’nın petrol tedariki için rakipsiz oldu. İsrail’in eline müthiş bir koz geçti.
  • Daeş ve YPG terörünün, Yemen’deki iç(!) savaşın kime yaradığını da zannediyoruz herkes fark ediyordur.
  • Netice?
  1. İsrail, Fransa ve Britanya Mısır’a tuzak kurdu.
  2. İsrail Paris ve Londra’yı kazıkladı,
  3. ABD İngiliz’e öldürücü darbe vurdu.
  4. ABD ve İsrail kazançlı çıktı,
  5. Londra ve Paris rezil oldu.
  6. Mısır ise kurtlar sofrasında çerez.
  • Ruslar’a gelince… Muhtemelen Nasır’ı sattılar ve karşılığında Doğu Avrupa’dan arsa aldılar. ABD ve saz arkadaşları, Rusların Macaristan ve Çekoslovakya’da yaptığı katliamlara sessiz kaldı.
  • Biz petrolü tarihimizde bir detay zannediyoruz ama aslında biz petrolün ve petrol mafyasının tarihinde küçük birer detayız artık. İran’ın yakın geçmişi ve petrol konusunda yayınladığımız 3 sayfa:
  1. İran bir devlet midir yoksa içi saman dolu bir korkuluk mu? »
  2. İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol’ün İran’ı mı var? »
  3. Nazi Almanyası, Irak ve Suriye »

 

… E-kitap okumak için…

Petrol kandan ağırdır

Petrol kandan ağırdır Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Dünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-4

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?İslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:

  1. Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
  2. Lityum savaşları başladı!
  3. Savaşsızlık, barış değildir!
  4. Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
  5. Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
  6. Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
  7. Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey

“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Derin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin