RSS Feed for This Post

Seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı

gulenciler-1‘1984’ desem bir çoğunuzun aklına George Orwel’in eseri gelir ama benim için aynı tarih, henüz 13 yaşındayken cemaate ilk adım attığım yıla tekabül eder.

Babamın kat’i emriyle Aydın’da cematin yurduna katıldığımda, içinde birkaç giyim eşyası olan bir pazar çantam, kırmızı siyah şeritli Uşak işi yün battaniyem ve Necip Fazıl’ın Çile’si vardı. Tevafuk mudur bilmem ama çekeceğimiz çilenin nişanesi olarak belki de almıştım yanıma Üstadı. İlk iş olarak da zaten Üstad’la bizi ayırdılar ve ta ki firar edene kadar pek görüşme imkanı bulamadık kendisiyle. Aynı muameleyi ilerleyen zamanlarda Akif’in Safahat’ına da yaptıklarında, kendi safahatım hakkında üç aşağı beş yukarı bilgi sahibi olmaya başlamıştım: Onların inandıklarının adı her neyse, ben onlarla aynı şeye inanmıyordum. Ben neye inandığımı biliyordum ama güvendiklerimin bana ulaşması hemen hemen imkansızdı; olan biteni anlattığınız zaman size inanmayan ebeveynlerin karşı tarafa olan biadını gördüğünüzde, bu savaşı tek başına vereceğinizi anlıyorsunuz.

Feraset sahibi olduğuna inandığım birkaç arkadaşla bu durumu konuştuğumuz zaman firar etme, isyan, pasif direniş de dahil olmak üzere, o gün için kavramsallaştıramadığımız, aklımızın yettiğince bir takım organizasyonlara girdik. Bu tarz kontra hareketler, bugün kabul etmem gerekirse T. Gümüş, İ. Sönmez, A. Uçmaklı, V. Tosun tarafından çok sert bastırıldı ve ibreti alem olarak cezalandırıldık. İsim vermekteki muradım, bunları afişe etmek değil, hikaye yazdığıma inanan varsa bir delil göstermektir.

gulenciler-12Yarasalar gibi gün ışığına hasret bir yurt hayatı yaşıyorduk; güneş ışığının içeri girmesini engellemek için tüm pencereler şeker çuvallarıyla örtülmüş, bizlerse o camların arkasında değişik ideolojik eğitimlere tabi tutuluyorduk. İlk yılın sonunda, ‘biz’ haricinde kim varsa ele geçirilmesi gereken bir kaleydi ve seksenli yıllarda cemaat, henüz bir askeri helikopterle kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı. Ben ve benim gibi ağzı laf yapan birkaç kişiyi propogandist olarak ayırdılar ve yeni görevimizi tebliğ ettiler: O yıllarda şehrin ileri gelenlerinin, idarecilerinin çocuklarının okuduğu Gazi Ortaokulu’nda açılmış olan tüm kurslara katılacak ve önce çocukları, dolaylı yoldan da babalarını yurda çekecektim. Bu görevi layıkıyla yapamadığım için sanırım, bu mesai fazla sürmedi ama o gün için adını bilmediğim, bugünse çok iyi anladığım bir özellik kazanmıştım: Mükemmel bir şizofrendim.

Her şizofrenin kendini mükemmel sakladığını daha o yıllarda öğrenmiştim. O günkü kadrolardan kimler kaldı bilmiyorum ama bu şekilde donanımı olan binlerce kişinin aramızda olduğunu, üst makamlara geldiğini, düşmanı bellediği Cumhurbaşkanı’na dahi başyaver seviyesinde yaklaştığını bütün Türkiye şaşkınlık içinde izlerken, ben ‘küçük kıyamet’ dediklerinin bugün kopacağını anlamıştım.

Çocukların ailelerinin eğilimleri bize anlatılır ve o şekilde konuşmamız istenirdi. Onlar gibi yer, onlar gibi giyinir ve onlar gibi yaşardık. En nihayetinde, o samimiyet kurulur ve bir punduna getirip yurda getirir, usta ellere teslim ederdik. Düşmanı gibi hareket eden ve o olmaktan son anda vazgeçen herkes gibi çok tehlikeli insanlara dönüştüğümüzde yaşımız daha on dörttü.

İstisnasız hepimiz dayak yedik; Aydın, Köşk, Çiftlik köyünün merkezindeki cami,  şahsi tarihimde unutulmaz anıları içinde barındırır. Camilere girişte sağ ve sol tarafta din görevlilerinin oturması için yapılmış yüksek yerler vardır hani. Sağında ben ve iki arkadaşım, solunda da yurdun diğer kalanı vardı ve iki hoca, Ramazan ayına rağmen öğlen ve ikindi arası bizi dövdüler. Sonraki gün, caminin üst katında beni yine tek başıma dövdüler. İki büklümken, ‘bir gün büyüyeceğim ve seni öldüreceğim’ dediğimi hatırlıyorum. Bunu çok ciddi söylemiştim ve doğal olarak ciddiye aldılar. ‘Canım’ dediğim en yakın iki arkadaşım beni yerden kaldırdı, önce sağ elimi açtılar daha sonra da sol elimi. V. Tosun’un işi bitip gülerek giderken sağ elimin baş parmağı kırılmıştı ve yere bakıyordu. Daha da acısı, ‘canım’ dediğim bu iki adamı bu kadar yanıma nasıl yaklaştırmıştım, nasıl böylesine gaflet içinde olmuştum. Bugün milyonların sorduğu o ‘nasıl’ sorusu, benim dilimden on dört yaşında düşmüştü. Otuz sene sonra sözümü tuttum, o hocanın izini sürdüm, kendisini bulmaya ramak kalmıştı ki yanımdaki arkadaşımın, ‘artık yaşlanmıştır, gerçekten değer mi’ sözüyle vazgeçtim ve kendisini Allah’ın’ kahhar’ sıfatıyla haşretmesini dileyerek geri döndüm.

‘Belletmen’ abilerimizin biz ‘şakirtleri’ dövme konusunda yarıştıkları günlerdi. Hiç unutmam, A. Uçmaklı dövüyordu ve yorulmuştu. Ben, ‘tam kurtulduk artık’ diyordum ki T. Gümüş geldi ve, ‘ öyle kedi kuyruğu gibi sallanmaz o sopa, ver bakayım’ dediğinde Akşam ezanına yarım saat daha vardı. Bunca zulmün müsebbiblerinin namazı cemaatle kılma hassasiyetindeki riyayı o gün anlayamıyordum ama bugün görüyorum ki, kimse anlayamamış.

Dibi yanmış ıspanağı yiyemediği ve kustuğu için bir metrekarelik tuvalette bayıltılıncaya kadar dövüleni de gördüm, altını ıslattığı için resmen ‘pert’ olmuş çocuğu da gördüm. Üçüncü yılın sonunda benden Astsubay olup orduya girmem istendi, kabul etmeyince yine bildik yöntemlerle ‘ikna’ edildim. Formu bizzat hazırladılar, Aydın’da yukarılarda bir yerlerde jandarma vardı. Tam kapısına gittiğimde, ‘yeter artık’ dedim ve formların üzerinden vesikalık fotoğraflarımı kopardım, formu yırttım, kaçış o kaçış. Eğer o gün kaçmasaydım ne olurdu; muhtemelen o savaş uçaklarına bombayı monte eden ve sevdiklerine ömürleri boyunca ağır bir zillet yaşatacak olanlardan biri de ben olurdum.

‘Bunlar, buralara kadar nasıl sızdılar’ sorusu sağlıklı bir sorudur ama yaşanmadan öğrenilemeyecek bir sırdır. İşin daha da vahimi, hangi siyasi partinin, futbol kulübünün, ticari organizasyonun içinde ne kadar var kimse bilmiyor. Metodlarını anlatırken kullandıkları argümanını size anlatırsam belki faydalı olur: Dişi kene gibi yaşayın; dişi kene dünyaya adım atar atmaz tek bir hedefe yoğunlaşır ve bu hedef için tüm algılarını kapatarak kendini gizler. Bu amaç, yumurtalarını taşıyacak yeterli vücut sıcaklığına sahip bir memeliyi bulmaktır. Dişi kene hedefine ulaştığı an ölür. Bu ana kadar yaşamalı ve hedefinize ulaşmalısınız. İdolümüz de, yıllarca gözüyle namaz kılan Ziya ül Hak’tı.

Velhasıl kelam, benim on dört yaşımdaki gerçeğimin bu ülkenin acı tecrübesi olması beni çok üzdü. Bu satırlar da, bu hüznün bir ifadesi olması yanında düşmanımızı tanımamız açısından önemlidir.

Cemaatin bu ülkede yaşayan herkese zararı oldu ve olacak. Bu en çok da benim için geçerli. Güneydoğu sorunu hakkında 320 sayfalık roman yazdım, tam bir yılımı aldı. İstedim ki orada gördüklerimi, yaşadıklarımı karakterler üzerinden anlatayım ve faydalı olayım. Yaklaşık dört ay boyunca editörlük ve redakte işleriyle sabahlara kadar bizzat uğraştım. Bu işlerle uğraşanlar bilir ki, tanınmamış bir yazarsanız işiniz zordur, kimse dönüp de size bakmaz. Öyle de oldu; bir arkadaş vasıtasıyla ulaştığım bir yayınevi, yarım ağızla da olsa ‘gönder bakarız’ deyince dünyalar benim olmuştu. Milyonda bir şansım vardı 15 Temmuz saat 14:30 da, altı saat sonra olmayan umudumu da bitirdiler, hem de otuz sene sonra. Tüm bu toz duman arasında kim, benimle neden ilgilensin onu da bilmiyorum ama bu yazıyı ‘ıssız adada kalmış bir kazazedenin denize bıraktığı şişenin içindeki mekubu’ olarak görün ve bu sefer onların kazanmasına izin vermeyin. İstanbul çok büyük ama sesimi ulaştıracak birileri vardır mutlaka. Hayatımda belki de ilk defa, bir roman vasıtasıyla da olsa bunlara karşı kazanacağım. Çünkü ben, bugüne kadar bunu başaramadım.

En önemlisi de, yazının başında bahsettiğim Orwell 46 yaşında öldü, ben 45 yaşındayım…

 

… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor?Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor? Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular 71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

… Darbeler, Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarındanYABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleriİÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.  

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasaktı. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyordu. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyordu. Rumların ruhban okulları özgür değildi. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyordu. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyordu. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, daha yeni geri verildi. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin