RSS Feed for This Post

Çapulcu da basittir, gözleme gibi

Devrim netameli konudur, gelin etmeyin eylemeyin’ dedik. Çünkü beklenti ne kadar büyük olursa, hayal kırıklığının da o nispette büyük olacağı aşikârdı. Bana bu cümleyi kurdurtan saik de ne çok zeki olmam ne de Dünya Devrim Tarihini yalayıp yutmamdı. Sadece kumaşa baktığınız zaman anlıyorsunuz o kadar. Kumaş dediysem, bir hareketin ideolog kadrosundan bahsediyorum yanlış anlaşılmasın. Haftası çıkmadan tırsıp ‘koruma’ isteyen jünior Alabora’yı, taraftarlarına İstanbul’daki ‘gerici işgalinin’ sona erdiğini ve İstanbul’un artık Atatürkçülerin eline geçtiğini muştulayan Levent Kırca’yı görünce kirli patiskaya razı oluyor insan.

Önce ne kadar barbarlaşacaklarını göstermek amacıyla başta İstanbul olmak üzere yaktılar, yıktılar, yağmaladılar. Anında karşılık görünce de vazgeçmek zorunda kaldılar; çünkü bu sefer de Devlet’in varlığının sorgulanacağını bilen ‘yine aynı Devlet’in bizatihi kendisi’ tarafından 19 gün içinde tornaya çekilip, hesaba tutuldular. Baktılar olmadı, en başından beri en akıllıca hareketi yaparak ‘Duran Adam’ eylemine başladılar. Akıllıca bir hareket olmasının sebebi derken, ‘sonuca ulaşılabilirliği’ esas almıyorum. ‘Duran saat bile günde iki kere doğruyu gösterir’ der ya Kudema, benim çıkış noktam da odur. Yarınlarının garantisini, en derin okyanuslardan da derin bir faşizmde gören bu kitlenin son numarası da bikinili bir kadını meydan meydan gezdirmek anladığım kadarıyla. Bu da doğru hareket onlar için; çünkü amaç sadece davetse, cinsellikten başarılı bir ökse otu yoktur meraklısı için.

gezi_capulcuDaha ne kadar pespayeleştirirler, kendilerini rezil ettikleri yetmezmiş gibi onlara inanan, güvenen, tatil beldelerinde parmak arası terliklerle, kendilerinden devrim bekleyen müntesiplerini ne kadar rezil ederler bilinmez ama şebekliğin sonu gelmeyecek anladığım kadarıyla. Yaptıkları ve yapacakları barbarlığa kılıf uydurmak için Anonymus maskesinden tutun da ne polisin ne de kendi halinde herhangi birinin farkında bile olmadığı on üç ağacı bile kullandılar ama neticede geldikleri nokta çapulculuk olarak kaldı.

Aslında bunlara hiç ama hiç gerek yoktu; geçende TV’de hem gezilen hem de yörenin yemeklerinin tanıtıldığı bir program seyrediyordum. Sunucunun yolu bizim Ege’ye düşünce ilgimi çekti ve izlemeye başladım. Bilenler bilir Ege Mutfağı gerçekten başarılı bir mutfaktır; gerek mübadele yoluyla gelen Rum Diyarı göçmenlerinin etkisi gerekse Levanten kültürü bu mutfağı zenginleştirmiştir. Yine de bizim sunucu biraz tembel çıktı ve gözleme yapan kadınların yanına bağdaş kurarak ballandıra ballandıra gözlemeyi anlatmaya başladı. Bir yandan masum köylü kadınının gözlerinin içine bakıyor, diğer yandan da gözlemeyi uzattıkça uzatıyor, övdükçe övüyordu. En sonunda anlatacak bir şey kalmayınca, mikrofonu benim ferasetine her daim güvendiğim köylüme uzattı ve onun da anlatmasını istedi. Kadın gözlemeyi tam üç cümlede anlattı: ‘Hamuru açıyorsun, otlu çökeleği basıyorsun, sacda kızartıyorsun’.

Doğrusu da buydu zaten; neticede gözleme dediğin ne bir şevketi bostandır ne de çiçek dolması. Ege’de tembel işi olarak bilinir ve artık evlerde teflon tavalarda, hazır yufkaların içine mevsim otu ve çökelek koyarak üç, bilemedin beş dakikada hazırlanan bir karın tokluğudur o kadar. Hayır, çok şükür o acul sunucunu yanında böyle saf bir köylü kadını vardı da kendisine-eğer alabildiyse- hayatının dersini verdi. Bir mucize olup da gözleme dile gelseydi, hele ki aklı başında bir gözlemeyse rezil ederdi muhatabını. Çünkü aklı başında olan herkes bilir ki ‘şeyh uçmaz, mürit uçurur’.

Aslında çok basit bir denklemi bile kuramadılar bunlar sadece o kadar: Darbe yapacaklarsa bürokrasiyi, medyayı ve olmazsa olmaz olan Asker’i yanlarına alacaklardı. Yok, Devrim yapacaklarsa da İşçi Sınıfının desteklemediği bir Devrim’in başarıya ulaşması söz konusu değildi.

Öyle, sisteme sabah akşam küfredip de ay sonunda aynı Devlet’in verdiği maaşı almak için kuyruğa giren lümpen tayfayla bu işler yürümez Cancağızım. Adam olacaksın ve illa da kapitalizme küfredeceksen, Mehmet Ali Alabora gibi CHP’nin bankasının reklamında oynamayacaksın.

Çünkü sen basit bir adamsın aynı gözleme gibi. Aklı başında olan her insan evladı senin profilini beş dakikada çizer ve sen buna bugün inanmazsan, yirmi gün sonra inanmak zorunda kalırsın. Senin meselen, seçimle, halkın teveccühüyle başarı kazanma şansının sıfıra yakın olmanın verdiği çaresizlikle ‘ne yaparım da bir kaos zemini hazırlarım’ sorunsalıdır o kadar. Sen de benim kadar gerçekleri biliyorsun diyor ya Sezen Aksu, aynen o şekilde yani. Koltuğunun altına Cumhuriyet Gazetesi sıkıştırmakla Solcu olunmadığı gibi, ortalığın yakılıp yıkıldığı görüntüler eşliğinde de üç liralık bayrağı, elli Liraya ‘Cumhuriyet Seti’ diye kakalamakla tüccar olunmaz. ‘Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir duanın içerisinde olabilmektir’ der İskender Pala. Bu ülkenin sadece son 20 gününde değil, bütün bir geçmişindeki cümle bedduaların özneleri olmuş olan bu yığının gerçekten bugünden de güzel bir gelecek vaat ettiğine inanacağımızı sandınız siz?

Bu yazının bundan sonrasını bir dertleşme olarak alın; çok da etkin olmasa da sosyal medyayı kullanan tayfaya dâhilim ben. Özellikle bazı Edebiyat sayfalarını takip etmekten büyük zevk alıyorum. Sağ olsun bazı arkadaşlar da bize değer atfediyor ve arkadaşlık istekleri gönderiyorlar ve kendilerini kırmayarak elbette kabul ediyoruz. Fakat paragrafın başında belirttiğim gibi benim sosyal medyadan beklentim ne mesajlarımı ulaştırmak ne de mesaj almak. Mesajımı yazarak veren ve okuyarak alan bir tayfanın müntesibi oldum geçen bunca zamanda ve bunun hiç zararını görmedim. Bu olaylar patlak verince garip bir şey oldu ve hayatı boyunca yaşamını, yumurtasını bırakacak bir memeliyi beklemekle geçiren dişi pireyi kıskandıracak bir tembellikle geçiren bazı arkadaşlar bir coşku seline kapıldı.

Evveliyatlarında yaşadıkları boş hayatları bildiğim bu arkadaşlarımdan kırk tanesini sildim attım. Ki, sosyal medyada çok fazla arkadaşı olmakla övünen bir insan olmayan ben, onlarla aynı düşüncede olmadığım için yapmadım bunu. Bu saçma sapan, ipe sapa gelmez, temelsiz mesajlar yüzünden belki de İskender Pala’nın bir bercestesini kaçıracaktım ya da ne bileyim bir beyit gözümden kaçacaktı. O arkadaşlarımdan özür dilerim ama bu risk göze alamayacağım kadar büyük bir riskti ve ben bu riski alamazdım.

Yani onların sandığının aksine bu kararı almamdaki sebep onların muhalif duruşları değil; bu ülkenin başına gelen, Kürt Meselesinden tutun da 28 Şubat krizine kadar tüm sosyolojik olaylarda gösterdikleri ve trene bakan öküzün performansını gölgede bırakacak bir performansa geçen zaman zarfında imza atmış olmalarıdır.

Kırk yaşına gelince onlar da anlayacaklar ki ‘az insan, çok mutluluk’ anlamına geliyor…

 
 
… Bu konuda e-kitap…
Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz. 

 

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Muhalif Tarih: Tem 2, 2013 | Reply

    40 Yaşına ulaşmadım henüz ama “az insan çok mutluluk” ilkesi çok doğru, yaşıyorum. Ve evet sosyal medyada çok az yer işgal etmekle de feci övünüyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin