RSS Feed for This Post

hatırlama ve s

“hatırlama”ydı. onunla ilk karşılaştığımda da bu şekildeydi. ne yüksek bir karşılaşma. onu izledim yıllarca. yılların bana neler getireceğini bilmeden. çünkü adımların veyahut bu ansız koşuşturmaların insanın üzerinde ne bırakabileceğini dolaylı/ dolaysız bir şekilde biliyordum. tasdik-i gaybi. insan bildikçe, gördükçe kendi fazlalıklarını atıyor, biliyor ki o artık kendine fazla geliyor. kitapları yakmak/fırlatmak gibi. uzaklara. çünkü kendi omuzlarına basıp yükseleceği zaman hiçbir şeye gerek duymayacak. öyle bir vakitteyde ki onu dinlemeye başladım. insan içinde kelime biriktirmeyince konuşamıyor, yazamıyor. sadece buna bağlı sebepler değil elbet. diğer sair koşullar da buna bağlı. insanın bağlı olmadığı bir şey neredeyse yok.  bağımlıyız ama neye bağlı/bağımlı olduğumuz bu noktada önemli. insan bir şeyin derdini taşır ve yıllarca bunun mücadelesini verir. bunun insandan insana etkileri farklıdır. çünkü biz “duyarız sessiz sedasız.” derinlikliydi, kelimeleri en azından bu şekildeydi. hayat ‘tebessüm’ hâlini yakalayabilmek için, gamda da.

beni en çok düşü etkilemişti. düşü güzeldi. düşlerimiz sınırsız, ona kimse karışamıyor. babaydı o, çocukları da vardı düşte. kelimeler düşler için bulut oluşturuyor zihnimizde ve sonra sağanak olarak yağıyor üzerimize. bir rahmet olur ümidiyle koşuyor insan. imanını kurtarmaya çalışıyor. “aynalarda kirli yüzümüz, rezil oluyoruz.” ondan.

onun artık içerden yükseldiğini düşünüyorum, kimse biliyor mu bilmiyorum ama ben biliyorum. çünkü bu yaşamda doğu medreselerinde, çilehanelerinde yeterince insanı bildim, o insanların dizlerinin dibine oturup sadece dinliyordum. onları kimse bilmiyordu. sonra bir gün yine çıkıp gittim onların içine. kelimeleri pamuk ipliği gibiydi, narindi. insanı durultabiliyordu. yoğunluk ve derinlik böyle ince kelimelere bağlı kalınca insan tefekkür edebiliyor. belagat, bir sanat ve o sanatı herkes kendince icra etmeye çalışıyor. o da bu insanları hatırlatmıştı ilk “hatırlamamız”da. düşünün öncesinde ve sonrasında söylediği şeyler, güzel kelimeleri de gün yüzüne çıkarıyordu. sonra o sustu, uzun bir süre konuşmuştu. ne kadar bilmiyorum, buna dikkat etmedim. zamanın böyle anlarda bizi soyutladığını düşünüyorum. bizi sıkan biziz. nesneler, insanlar değil. kendinden kaçmalı insan, kurtulmalı. kendi hakikatine kaçmalı, mezar tek kişilik bir kapı.

onda gördüğüm şeyler eskisi gibi değil. artık daha farklı. en azından bunun kanısındaydım. hem bilgi/hakikat dediğimiz şey bizim kendi farkındalığımız dışında şekillenen bir şey. öyle olsaydı kibirli olurduk ve söylediklerimizin insanlar üzerinde bir etkisi olmazdı. çünkü bilgiyi/hakikati sarmalayan ince bir zar/doku. plastik bir şey değil. cam bardaktan su içmeye benziyor. suyu ikram eden o. ortada bir ben varsa, o ben yok edilmelidir. çünkü ben o zaman benleşebilir.  benlik, yani benin bulunduğu yer. bunun üstesinden gelmenin birçok yolu var bu dünyada.  onun da kütüphaneler adetince bir kitabın yoluna yürüdüğünü bildiğimde ve gördüğümde gözlerime inanmamıştım. gözlerime inanmadığımı söylemiştim. inanmak zaman alan bir şey. önce inançsızlık vardır çünkü. artık ona gerçek anlamda inanmam gerektiğine inanmıştım. bu zamana kadarki söylemlerimiz bunun evvelinde oturuyor bir köşede. ona daha farklı bakmam gerektiğini anladım. onda inançsızlık kadar bir inanç vardı ve bu birden ortaya çıkan bir şey değildi. “hatırlama”nın tam olarak neresindeydik, emin değilim ama onda bir tecelli görmüştüm.

stendhal ya da proust’un bir suçu yok. çünkü onlar söyleyeceklerini söylediler. vesvesesi de yoktu. bu kadar derinlerine inilmemeli bir insanın, bir sırdır onu güzel kılan ve güzel insanların etrafında kuşlar her daim uçuşur, bir zikr ile. ifşa, her şeyin aksine, nesneyi/insanı bayağılaştırıyor. salt bilinçli/koşullandırılmış bir sır/bilgi/hakikat değil bu. ona inanmış olsaydım, çoktan gitmiştim, çünkü insan tek başına da ayakta durabilir ve insan yalnızdır çoğu zaman. kalabalıklara karışma isteğimiz bundan. o zaman sahte bir büyüme ile doygunluğa erişiyoruz. arınmalar başladı. arınmasını izlemek bana bir kaynak da olabiliyor, ben onda kendimi görüyorum. hatırlamaya inandığım için böyle, yanılıyorumdur ya da kalbim gerçekten zincirlenmiştir de görmüyorumdur. hatalıyımdır belki. ama öyle olsa bile bir şey kaybettiğimi düşünmüyorum, düşünmedim de. insan bu yaşamda aynadaki akislerini arıyor. ben de onun inançsızlığıyıydım ya da. sabit bir şeyden bahsetmiyorum, bir sarmaldan. içten. büyümenin/gelişimin tek/iki yönlü olduğu aşikar. onun için ne yapmam gerektiğine eminim.

birlikte  geçirdiğimiz günleri geri getiremeyiz, ama birlikte olmamız ve Allah’ın seni bana yeniden göstermesi mutluluğunu yaşamam  için dua ediyorum. ayrıldığımızdan beri bu şekilde dua ediyorum. geçtiğimiz yıllar ve çabaladığım hayatın bu noktasında, senin nazarından oldukça uzak bu noktada, geriye kalan bir duanın etrafıma baktığımda ne manaya geldiğini çok iyi anladım. bir şeyler bana seslenmişti. seninle benim aramdaki bu yolun kelimeler adetince filizlendiğini, kalpler adetince “muhabbet” ve “marifet” ile büründüğünü hissetmiştim. manayı hissedebilme yeterliliğimi kaybettiğim zamanlarda özlemin, hâl/kâl dilinin ne kadar bir yıkıntıyla içe içe geçtiğini bilmiştim. bildiğim anda kurtulduğumu düşünmüştüm. bunun şükrünü anımsadım, umudumu sevgimi ve uzaklığımı düşünmedim. birbirimize hiçbir zaman uzak olmamıştık. bedenlerimiz ayrı yerlerdeydi sadece.

“kelime en güçlü silahtır, tutar şehri ve insanı.”

… E-Kitap okumak için…

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Kitap tanıtan kitap 4

Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Mar 28, 2013 | Reply

    hatırlama ve s: http://t.co/oahIouaiEl

  3. Yazan:@aksoygulsah Tarih: Mar 28, 2013 | Reply

    bu arkadaş: @jsolpartre çok derin düşünüyo maşallah http://t.co/0php6LeOzc

  4. Yazan:@00Gokkusagi00 Tarih: Mar 28, 2013 | Reply

    hatırlama ve s: http://t.co/XUWtreJCG1

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin