RSS Feed for This Post

Tiryandafilya, şairin hitabıyla sevgili, en sevgili, ey sevgili

Bu kez kaderlerimiz kadar tezat olan sıcak bir kasım güneşinin ısıttığı münzevi bir coğrafyadan yazıyorum sana. Ve biliyorum ki sana giden yollar hala kapalı.

Bu sana yazdığım üçüncü mektubum. Öncekilere nispetle de en umutsuzu olacağını şimdiden söylemem gerekecek sanırım. Yalana hacet yok Tiryandafilya; seninle en son görüşmemizde kurduğun yüzlerce cümle arasında bir tanesi vardı ki beni ziyadesiyle yaraladı. ‘Bu işin nereye kadar gideceğini’ sorduğumda sana ‘gittiği yere kadar’ diyerek, farkında bile olmadan beni yerle yeksan ettiğin o meşum cümle Tiryandafilya.

Yaşadığımın kesinlikle bir deja-vu olduğunu, az sonra sana anlatacağım eski aşklarımın bahsinde de göreceksin, bundan emin ol. Sırf vefa uğruna, onlardan bahsederken uyuşmuş dimağıma da güvenmek istemiyorum. Çünkü hafızama güvenerek bir takım hükümlere varmak beni onlara karşı insafsız hükümlere sürükleyebilir Tiryandafilya. En neticede, hiçbir faydalarını görmesem de onlar benim takdirkârlarımdı, bunu sana da anlatmıştım, hatırla Tiryandafilya.

Onlar ki hiç birine ama hiç birine kasaba tüccarı zihniyetiyle yaklaşmadıklarımdı. ‘Tüccar’, kelime olarak belki de burada olmadı, yakışmadı. Ama ben ne hakça bir ticaretten yana olan bir tüccar olabildim bu hayatta, ne de verdiğinden fazlasını isteyen bir tefeci Tiryandafilya. Aşk limanımın her metrekaresinin batıklardan oluşması da bu yüzdendir zaten. Hesapta sahip olduğum belagatle ben ateş olacaktım, onlarsa birer pervane; kanadı her ateşe çarptığında ateşe biraz daha yaklaşmak için çemberi daha da daraltan pervaneler olacaktı çevremde. Oysa ki gelinen noktaya bakar mısın; elde kalan üç şey; münzevi bir limanda, sebep olduğu batıkları seyreden bir meczuptan başka bir şey yok. Veyl olsun, hem de yüz binlerce veyl olsun böyle bir ömre Tiryandafilya.

Beni terk edip giden, hem de ancak eski Fransız edebiyatında rastlanabilecek fahişelere taş çıkartacak kadar ahlaksızca, pervasızca terk edip giden eski sevgililerim benim. Belki çok güzel bir adam değildim, Cupid’in dudakları kadar kıvrımlı dudaklarım da yoktu benim, sizleri kor dudaklarınızdan öpecek, Aryas’ın oğullarının doğduğu çağdaki yıldızları betimleyecek kadar belagateyse hiç sahip olmadım, olmam da mümkün değildi. Ama her şart altında ben sevilmeye değilse bile, beklenmeye değer bir adamdım benim eski sevgililerim.

Her birinizin seçtiği rezilce hayatlarınızdan rücu etmeniz için bekledim yıllarca yağmurun altında. Kimisi rahmet dedi, kimisi de gökler ağlıyor dedi ama ben sebebini hiç merak etmedim bunun eski sevgililerim. Sebep; hiçbir zaman sırrına eremediğim maküs bir talihti benim için. Sizler için bir sebebin sırrına ermeye çalışmaksa, bugün daha iyi anlıyorum ki beyhude yere harcanan bir gönül ve ömür yorgunluğundan başka bir şey değilmiş. Evet, evet; artık yağmurun altında sizleri bekleyen bir aşığınız yok. Size o prestiji vermeyeceğim bu saatten sonra emin olun. Başta söylediğimi, ortada yine söylüyorum: Biriniz, ikiniz değil hepiniz ama hepiniz karakterlerine ancak romanlarda rastlanabilecek fahişelerden öte değildiniz benim için. Karakterleri Balzac’ın ya da Hugo’nun ya da benim betimlemem arasında hiçbir fark yok. Onları yazdıran saikleri bilmeme imkan yok ama benim bunları kusmam için parmaklarını boğazıma sokanlar sizlerdiniz.

Onlara karşı nefretim emsalsizdir Tiryandafilya. Bugün belki sen bundan korunmuş olabilirsin ama bu yarın sana da fahişe etiketi asmayacağım anlamına gelmiyor. Sana söylemiştim, bunu da hatırla Tiryandafiya; sana yüzlerce şiiri bir kerede okuyan ve şairin eliyle gösterdiği her güzeldeki güzelliği sana yakıştıran da bendim. Ve son olarak Tiryanddafilya, bir şairin yanında durmanın, bir kadın için korkunç bir eziyet olduğunu sana ilk muştulayan da benim. Senden hiçbir şeyi saklamadığım gibi beni terk ettiğin anda yirmi sene sonra başına gelecekleri de bugünden söylüyorum.

Onlara hak etmedikleri değerleri atfeden de bendim, bir put yapıp başköşeye oturtan da bendim. Ama bunu da unutma Tiryandafilya; her putperest, eski sanemlerine karşı son derece müsamahasız oluyor. Bu cümleyi, benim kulağıma ilk fısıldadıklarında hiçbir şey anlamamıştım. Bunu sana yazmamın sebebi Tiryandafilya, gün gelip lakabını ‘dilber’ koyduklarında bana alınmaman, gücenmemen içindir.

Yaptığı putu karnı acıktığında yiyecek kadar sanemine gevşek bağlarla bağlı bir Halife Ömer olmak isterdim mesela. Ya da Peygamberlerden İbrahim olanın şeriatını kabullenmek isterdim putları kırmak konusunda. Gel gör ki Tiryandafilya her ikisine de o kadar uzağım ki kabiliyet konusunda, sözle telafisi mümkün değil bu halin. Muteber bir Müslüman olmak, zor ve meşakkatli bir yol olduğu içindir ki ben daha çok râm olmanın, kul olmanın yoluna girdim. Yine de kadim zamanların putları ve o putların çevresinde dönen dünyayı gözümün önünden hiç ayırmadım Tiryandafilya.

Bütün putları elindeki baltayla kırıp, döküp, yerle yeksan ettikten sonra yine aynı baltayı en büyük putun boynuna asan İbrahim Peygamber’in hikâyesini bildin mi Tiryandafilya? Kendisine bu durum sual olunduğunda da en büyük putu işaret ederek, ‘balta onun elindeyse, neden ona sual etmiyorsunuz?’ diyen İbrahim’i.

O kişidir ki, ateşe serin ve koruyucu olması hakkında emir verilir ve gülşene döner dört bir tarafı. Ateş onda yakacak hiçbir şey bulamıyor; işte İbrahim olmak da budur Tiryandafilya. Sana her daim eski aşklarımdan bahsetmem küstahça bir böbürlenme kaygısından değildir bunu bilesin. Sen gençliğinle, pervasızlığınla ve de çokça güzelliğinle istediğin an ve zamanda ve de mekânda üç yüz evlik köyü takıp saçının tellerine, gezdirirsin mezarlıkta için titremeden, bilirim.

Ama sen şunu da bil ki Tiryandafilya, bir erkek eski aşklarından bahsediyorsa yalnızlığındandır. Yoksa sen öksürürdün sonbaharda yasından, ben hasretimden kendimi dağda bulurdum günler geçer giderdi. Ben öyle yapmadım Tiryandafilya; şimdi bütün eski putlarımı kırdım ve elimdeki baltayı da senin boynuna astım.

Ve şimdi Tiryandafilya, sana ne menem âşık olduğumu bilen cümle harabat ehli aynı soruyu soruyor: Sana tüm kadim putlarını kırdıran kim?

Ateş beni yakmaz bu saatten sonra ama sen neden susuyorsun Tiryandafilya?

 

 … E-Kitap okumak için…

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 4

Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:timur Tarih: Ara 1, 2012 | Reply

    Senden hiçbir şeyi saklamadığım gibi beni terk ettiğin anda yirmi sene sonra başına gelecekleri de bugünden söylüyorum…..anladım

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin