RSS Feed for This Post

Kürtler ve Türkler ve Bölünmek

Sadece bu coğrafyaya bakmak resmin bütününü kaçırmak olur. Genel bir bakış atarsak dünya coğrafyasına emperyalistler sömürdükleri, üzerinde emel teşkil ettikleri yerlerden çekildikleri, çıkarlarına mukavemet gösterebilecek coğrafyalar üzerinde oyun kurdukları vakit hep aynı eylemi yaparlar. Bir plan dahilinde kalıcı sorunlar bırakırlar. Geçmişte Afrika’da yapılanlar bugün hala ciddi oranda etkilerini gösteriyor. En son Sudan’ın içinden Güney Sudan diye bir devlet daha çıktı. Ümmet bir kere daha suni sınırları bertaraf edip birleşeceğine bölündü ve küçük olup onun olacağının hülyasına kapıldı. Dünyanın yüzölçümü olarak en büyük 16 ve ya 17. Ülkesi 30 milyonluk nüfusa yetemedi. Şüphesiz hadiseler bu kadar basit değil girişte değindiğimiz üzere. Mezopotamya demekten müthiş haz aldığım bölgede de bugün ayrılık rüzgarlarının şiddetle esmeye başladığı görülüyor. Zamanında yok yere kurulan Lübnan, Kuveyt gibi üs haline gelmiş devletlerden hala ders alamayanlar mevcut. Daha doğru tabirle hala emperyalistlerin dümen suyuna harıl harıl iş taşıyanlar bu coğrafyalarda konum, mevzi kazanma çabasında. Buradan konuyu nasıl başlığa bağlayacağımı düşünmeme hiç gerek yok. Şüphesiz doğduğumuz, yaşadığımız ve aşığı olduğumuz bu coğrafyada Kürtler emperyalistlerin üzerlerinde oyun kurdukları bir ırk konumuna düşmüşlerdir. Irak’ta, Suriye’de, İran’da azınlıklar olarak bırakılmışlar ve sürekli olarak provoke edilerek daimi sorun ve devamında sorunsala dönüştürülmek istenmişler. Sykes- Picot antlaşmasında temeli atılan bu plan imanla, zorlukla, taşla, tüfekle galip geldiğimiz ama masa başında verilen taahhütlerle mağlubiyeti zamana yayarak öngörümüzü körelttiğimiz vakitlere bırakılmış. Dönemin egemen güçleri kendi insiyatifleri ve uygarlık( kültür demiyorum özellikle) doktrinleri ışığında kurulan bu devlete onay vermiş fakat Kürt devleti kurulmasına izin vermemiş. Suriye’de çizilen sınıra bakarak bir antlaşmanın tüm metnini çözebilmek mümkün. Karşılıklı iki köy, arada beş yüz metre, iki ailede Türkmen ve akraba fakat farklı devletlere mensuplar. Aynı trajik anlatı Kürtler için yinelenebilir. Bununla ilgili verebileceğimiz bir çok örnek, hadise ve dramatik diyaloglar tarihe not düşülmüş olmasına karşın hala bölünmek ve ulus devlet olarak hayatını devam ettirmek isteyen fraksiyonlar, yapılanmalar mevcut ve ciddi potansiyel arz ediyor. Bugün Marksist- Leninist bir örgüt olarak kurulmuş olan PKK bildirisinde bağımsızlığı açık seçik ifşa etmiş olmasına karşın, uzantısı olan ve Kürt halkını tamamı ile temsil ettiğini buyurgan bir üslupla yineleyen BDP bu konudan vazgeçildiği meydanlarda söylüyor. Çok kısa bir süre sonra kendi kendine özerklik ilanında bulunuyor. Yerinden yönetim olarak sunduğu yapıyla sultasına almış olduğu yöneticileri rahatça seçtirerek kendi politikasını ve kültürel doktrinini o bölgeye yaşayan tüm halka dikta etmeye çabalıyor. Israrla üzerinde durduğumuz konu sınırları kaldırmak, bölgesel birlikler kurmak ve bu birlikler üzerinden yeniden hemhal olmak, yeniden ümmetin emperyalistler karşısında oyuncak olmadığı günlere geri dönüş yapabilmek. Ama bugün Kürt halkının tek(!) sesi olduğunu, temsilci durumunda yer aldığını söyleyen yapı bağımsız Kürdistan için egemen güçlerin, içeride ve dışarıda oynadığı pis oyuna piyon olarak iştirak ediyor. İnsanları mahkemelerde yargılamadan önce vicdanlarda yargılamaya inanıyorum. Jitem’in zamanında Güneydoğu’da halka yaptığı zulümlerden vicdanı olan her Türk rahatsız. Bu davranışları şiddetle reddediyor ve kınıyor. Dönemin arsız paşalarını, vicdansız bürokratlarını tek tek siyaset sahnesinden siliyor. Yapılan her haksız uygulamaya ve etnik köken dolayısıyla yaratılan suçlara ve acı çeken insanlara gözyaşı döküyor. Gelin görün ki Abdullah Öcalan’ın hapishane koşulları nedeniyle insanlar ölmeye devam ediyor. (Ki hapishane koşulları üzerine bir mütalaa yapılabilir) Kürt halkının önemli bir bölümü Abdullah Öcalan’ı kalplerinde mahkum ettiler. Fakat bir kısım için Abdullah Öcalan kurtarıcı, kahraman, belki peygamber. Devlet kendi algısını değiştirirken bir şekilde toplumun bu konuya olan algısını da yumuşattı. Süreç gerekti fakat bunu yaptı. Lakin Abdullah Öcalan hususunda Kürt halkının tek(!) temsilcisi olan yapı ve uzantısı bu algıyla ilgili hiçbir değişikliği konu dahi etmiyor. Herkesin bildiği gibi kendisinin de ilk ele geçirildiğinde ve mahkemede itiraf ettiği gibi kullanılmış bir adam için, pis ve kanlı bir paranın dolaştırılması el değiştirmesi için ölen bu gençlerin ailelerine nasıl hesap verilecek? Biz Kürt Türk kardeşliğini bir Abdullah Öcalan’a nasıl indirgeyebiliyoruz? Yüzyıllardır süren kardeşliği, aile bağlarını, birliği, bütünlüğü, ‘‘bir kilimin desenleri olma’’ halini nasıl yok sayıyoruz? Nasıl son dönemde alınan yol karşısında bu kadar kadir kıymet bilmez olabiliyoruz? Ölüm oruçlarıyla ilgili de bir söz söylemek istiyorum. Abdullah Öcalan bitirin dedi ve bitti. Elem verici, iç burkucu bir tablo. Şüphesiz orada bir insanın ölmemesi bile tüm suni sınırlara değer. Fakat uğruna ölümü göze alınan vekil umudumuzu köreltmeye yetiyor. Nedeni ise hapishane koşulları. Ben daha müdafaası yapılabilecek bir yerden bakıp kimseyle görüştürülmüyor noktasına geleyim. Evet, yanlış olabilir. Evet, hatalı bir uygulamadır. Oradan ölüm emirlerinin ta kendisi çıkmasına rağmen bile diyelim haydi. Rahatça görüştürüldüğü vakitler ne oldu? Ne değişti o bölgede, bu ülkede ve bu iki kardeş halkın çocuklarının ölüm sayılarında. Biz milliyetçilikten vazgeçmek için çabalıyoruz. Gelin o hakim tek(!)ses sen de dahil ol. Ulus devletle stratejik olarak düşünülse dahi kazanılabilecek ne var? Kürtler Türkler dediğimizde sınırların ne önemi kalıyor. Suriye’nin Irak’ın Filistin’in Moritanya’nın Patani’nin ne önemi kalıyor ümmet dediğimizde. ‘’İnsanlar tek bir milletti.’’ Bakara Suresi’nde geçe bu ifade tüm yazdıklarım ve başlığın dayanağı, özeti ve ta kendisidir.

 

… Bu konuda e-kitap…

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:my Tarih: Kas 23, 2012 | Reply

    isabet… eski-müstakbel kuzey kürdistan bir israil üssü olmaktan öteye gidemeyecekti, “4 tarafi düsmanla çevrili” süper paranoyak, zaza, türk ve arap kökenli vatandaslarina potansiyel hain muamelesi yapan… Bildigin kemalist yani 🙂

    çok sükür olmadi

  3. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Kas 23, 2012 | Reply

    Kürtler ve Türkler ve Bölünmek: http://t.co/ZAI54XdM

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin