RSS Feed for This Post

İran İslâm Devrimi ne kadar İslâmî?

 “… Yurttaki dolapların iç tarafına poster asarlardı öğrenciler: Madonna, Sylvester Stallone… politik takılanlar ise Che. Benim rüyalarımı süsleyen kahramanım Ayetullah Humeyni idi. Ezilen dünyanın sesiydi, sadece Müslümanların değil bütün dünya mazlumlarının adına konuşuyordu. Nasrallah da bu çizgidedir. Bakın Lübnan işgal edilince Venezuella’da kızlar Hizbullah tişörtleriyle yürüyüş yaptılar. Bunun için siz İran’ı eleştirdiğiniz zaman çok üzülüyorum …”

 İran İslâm(?) Devrimini eleştirdiğim zaman böyle sitem etmişti bir okurumuz. Çünkü o Devrim’i çok sevmişti. (Bana göre biraz fazla) O yıllarda genç olan bir çok Müslüman gibi Devrim’i, Humeyni’yi, İran’ı idealize etmiş ve bu ideali içselleştirmişti. Bu yüzden eleştirileri sadece o ülkeye/rejime değil kendi Müslüman kimliğine yapılmış gibi görüyordu.

İranlıları severim. İran müziğine bayılırım. İran sineması derseniz… Rejimin koyduğu yasaklar sayesine/yüzünden yönetmenler çok ilginç buluşlar yaptılar, dünyaya parmak ısırtan filmler yapmaktalar. Ancak İran’daki rejimi hiç sevimli bulmuyorum. Zira devlet din adına hareket ettikçe halkın dindarlığını  zayıflatır diye düşünüyorum. “Müslüman devlet / devrim” fikri çok sorunlu hatta dinen sakat. Bir buzdolabı veya çamaşır makinesi “Müslüman” olabilir mi? O halde insan eliyle üretilen şeylerin, eşyaların, kurumların “Müslüman” olması da anlamsız görünüyor. İspatı?

Amerika ve İsrail’e kafa tutan Tahran’ın Suriye konusundaki tutarsızlığı. Bu tutarsızlık aslında kaçınılmaz. Devrim yoluyla Din/ Vicdan/ Takva/ İhlâs…  İnsan’dan devlete transfer edildiği için iyi-kötü ayrımı da devlet tarafından yapılıyor ve sorgulanamıyor.

Kendi halkını katleden Esad’a açıkça destek veren İran’ı, Devrim’i ve Humeyni’yi geçmişte  idealize etmiş olanların bu fikirlerini bir kez daha tartmaları için uygun bir dönemdeyiz. Ahmedinejad Esad’a destek veriyor. “Bizim” Nasrallah da öyle.  Öfke cumalarında “Suriye halkı birdir” diye haykıran Suriyelilerin Amerikan uşağı olduğunu söylüyor. Bu haliyle Ahmedinejad ve Nasrallah Müslümanlara hizmet eden liderlerden çok insanları şeyleştiren, kâğıt mendil gibi kullanıp atan diktatörlere benzemiyor mu?

Geçen gün Halil Berktay’ın özeleştirisini okurken bunlar geldi aklıma. Sol’un, sol devrimlerin idealize edildiği o yıllar hakkında bakın ne yazmış:

 “1960’lar ve 70’lerde yeryüzünden büyük bir sol dalga geçti. Dünyada milyonlarca, Türkiye’de yüz binlerce genç insan bu dalgada yer aldı. Marksizm-Leninizmi, ihtilâli, anormal siyaseti, “haklı savaş”ı, dolayısıyla dışa dönük şiddet kadar içe dönük şiddeti de savundu. Ben de bunlardan biriyim. Teorik saflık arayışı beni de bir süre böyle vahşi bir dogmatizme götürdü. İyi niyet bizi kurtarmaz. “Cehenneme giden yol iyi niyetlerle döşelidir.” Bir kuşağın genç aydınları olarak, kendimize çok yabancı işlere girdik. Pislik bizim de pisliğimiz oldu. Ne ki, madalyonun bir diğer yüzü de var. Ben ve benim gibi eski solcular, tam da solun iç gerçekliğini bu şekilde yaşadığımız içindir ki bir ahlâk ve vicdan edindik.”

 Berktay’a “dönek” diyenler çıkabilir ama insanın devrimci ve/veya ütopik hayallerden (yöntemden) dönmesi ile değerlerinden dönmesi arasında fark vardır. İnsan hayatına, özgürlüğe değer vermek başka şeydir, bunları otomatik olarak üretecek bir devrime iman etmek bambaşka bir şeydir.

Komünist ya da İslâmcı, hızlı değişim yoluyla varılacak bir ütopya yoktur aslında. İnsanları bir arada barış içinde yaşatmanın yolu bir hukuk devleti kurmaktır. Halkın siyasete dahil olması, meclisler, istişareler, oy sandıkları, sendikalar, meslek örgütleri, dernek vb bunun için vardır. Birbirinden farklı devlet modelleri olabilir ama insan nefsine rağmen iyilik üretecek bir Cennet-devlet fikri elbette yanlıştır:

“… Her devrim yanlıştır. Bazıları çok korkunçtur, bazıları bizdeki gibi “ehven-i şer”dir, ama sonuçta hepsi kötüdür. Çünkü hepsinde, kendini toplumun geri kalanından daha akıllı gören bir kadro, silah ve kanun gücünü kullanarak, despot bir rejim kurar. Kendine muhalif gördüğü bazı insanları öldürür. Bazı toplumsal kesimleri ezer. Binlerce, bazen milyonlarca “ana”yı ağlatır da ağlatır.

Bütün bu bedellerin karşılığı da, ya çok sınırlı bir “kazanım” ya da “sıfıra sıfır elde var sıfır”dır. Vaadedilen ütopya hiç bir zaman gerçekleşmez. Tabii devrimciler işin sorumluluğunu dış düşmanlara, emperyalistlere, kapitalistlere, gericilere, “devrimsel bilinci özümsemekte direnen cahil kitlelere” yıkarlar. “Biz nerde hata yaptık” diye sormak akıllarına hiç gelmez. Çünkü devrimciliğin ilk kuralı, devrimin doğruluğundan kuşku duymamaktır.

Burada kast ettiğim “devrim”in ne olduğunu da biraz açayım. İşgal edilmiş bir ülkenin bağımsızlık savaşından söz etmiyorum kuşkusuz. Bu tür mücadeleler, bizim Kurtuluş Savaşı’mız gibi, doğrudur, meşrudur, onurludur. Bir diktatörün zulmü altında inleyen bir halkın adalet ve özgürlük için ayaklanmasından da söz etmiyorum. Kast ettiğim devrim, ideolojik bir kadronun silah zoruyla iktidarı ele geçirmesi ve sonra da kendi siyasi programını topluma dayatmasıdır.

Tarihsel olarak bu farklı türdeki “devrim”ler bazen içiçe geçer. Mesela İran’da Şah’ın devrilmesi meşruydu, fakat sonra İslamcı kanat demokratik değil otoriter rejimi kurdu. Jakobenler Fransız Devrimi’nde aynı şeyi yapmaya çalıştılar, bunun için de korkunç bir “terör” uyguladılar ( Devrimler Yanlıştır. Kemalist Devrim de Yanlıştı)

 Solcu, Kemalist ya da İslâmcı, geçmişte devrim düşü okşamış olanlar bu ütopyanın yasını tutmak zorundalar. Ama yakın bir gelecekte olmasa da Ankara ile Tahran’ın bugüne oranla çok daha fazla yakınlaşacağını tahmin ediyorum. Ortadoğu’nun bu iki devi eninde sonunda üzerilerine düşen rolü hakkıyla oynayacaklar ve barışa hizmet edebilecektir bu ortaklık.

… E-Kitap okumak için…

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz. 

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok.  Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:ibrahim Becer Tarih: Mar 30, 2012 | Reply

    Nerede okuduğumu tam olarak hatırlayamıyorum ama muhtemelen Ali Bulaç’ın bir kitabındaydı zannederim. Şöyle diyordu Yazar: “İslam, Pirizm’i reddeder’. O çağlarda bir kişiye intisap etmek, mürşit-mürit ilişkisi kulağa çok itici gelmese de belli bir süre sonra vesayet altına girdiğinizi hissediyorsunuz. Ayet-Hadis-İçtihat üçlemesinin yerini, ‘falanca’nın buyurduğu gibi’vb. cümleler almaya başlıyor.
    Mesela ben Suudi’leri bizim Kemalistlere benzetmişimdir her zaman. Sen aydın olabilmek için akademik kariyer yaparsın, üstüne yüzlerce kitap okursun, öteki sadece pasaportuna ‘Atatürkçü’dür’ kaşesini vurdurur ve geçer. Suudiler’de Müslümanların hangi yarasına merhem olmuştur bugüne kadar? En büyük avantajları Peygamberimiz (SAV) ile aynı topraklarda doğmuş olmak olan bu insanların ben Arapçayı bildiklerini ama Kur’an’ı okuyamadıklarını düşünüyorum.
    Keza, İran’ın durumu da saçma geliyor artık bana. ‘Onları inanmaya sen mi zorlayacaksın’ şeklinde Peygamber’ini uyaran Yaradan’ın mesajını bence tam anlayamamışlar. İran bana İslam’ı vesayeti altına almaya çalışan ama bunu tam da beceremeyen bir yapıyı hatırlatıyor. Ya bir gün biri ‘böyle bir vasilliğe ihtiyaç var mı’ diye sorarsa ne olur onu da bilmiyorum.
    Belki Şia Geleneği üzerinde biraz kafa yormamız, araştırmamız gerek. A.Humeyni’nin ‘İslam Fıkhında Devlet’ kitabını okuyanlar bilir kendisi oldukça serttir. Bir alıntı yapalım: “…Öldürülürsek cennetteyiz, yenilirsek cennetteyiz, yenersek yine cennetteyiz. Bunun için kimseden korkmuyoruz.”
    En iyisi ben bu kitabı bir daha okuyayım. Çünkü 1994 diye not almışım sonuna. Belki bir yazı çıkar ve sonuca vasıl oluruz…

  3. Yazan:Yunus sarı Tarih: Haz 19, 2016 | Reply

    Iran devrimi ne kadar ıslami sorusunun cevabı tam ıslami dir. 2 sebepten 1 ıslam yarım veya sakat olmaz. Allah kuranda bu din sağlamdır diyor. 2. Sebep ıran devrimi tam hakiki rahmani bir devrimdir. Objektif olarak bile bunu ıspatlarım. Okulda matematik işlemlerinin doğruluğunu ispatlamak için sağlama yapardık, benimde yaptığım sağlamalara göre ıran devrimi tam ıslamıdır. Gerçek bir devrimdir. Sipariş veya ısmarlama devrim değildir, mason locasının yaptığı fransız, rus devrımlerınede benzemez. Saglamalarımı sıralıyorum. Humeyni seyyid ehlıbeyttendır. Curuk elma olma ihtimali yok. Pers kültürü köklü bir devlet tecrübesinden gelir. Araplar gibi devleti sonradan görme değiller, saddam munafıgı bunu bilmedigi için ıranı yenemedi. Devrimden sonra devrime karşı çok acaip tedbirler önlemler alındı ki bu tedbirler fransız ve rus devrimine karşı yoktu. Bu beni düşündürdü. Fransız devrim düşüncesi dünyaya yapılsın diye özel gayret gördüm. Rus lar da dünya yi ele geçirin diye kapılar açılıyordu, vıetnamı, kore kuba afganistan ı bile ruslara verdiler. Ama ıran toprak olarak ve düşünce olarak dünyaya acilmasin diye öyle tedbirler alınıyor, acıp fılımler cevrılıyordu. Iran ıslam dükkanı nın karşısına rakip olarak sahte ıslami hareketler açılıyordu ki ıran iflas etsin. Fiyatı düşürüp ıslami ucuz atıyorlardı ki kimse ırancı olmasın. Turkiyede alabildiğine sözde ıslamın onu açıldı ki hatta anayasa md 174 te tarikatlar yasak olmasına rağmen tarikatların onu açıldı. Gizli odeneklerden beslendıler. Cemaatler de hekaze. Ha bire cami yapıldı 90 bin camiyle dünya birincisi laik ülke, ıran şeriat onbin camisi var. Peygamber mekkede cami yapmıstıya onu örnek aldılar. Imam alımı ve maası 4 kat artılırdı. Şasi hırsıza bekletme taktigi hırsız humeyni devleti çalmıştı belki türkiyede de olur korkusu, şah 82 de ölürken gazetecinin biri soruyor efendim sizin gibi haşmetli bir kral sıradan bir imam a devleti nasıl kaptırır. Şah dedi 2 hatam oldu. Onlar olmasaydı humeyni beni yenemezdi . Biri atatürk gibi harf ınkılap ı yapmadim. Dıgerıde imamlara maaş vermedim. Dedi.ıran fobisi üzerine bin tane oyun oynandı. Fetocular panzehir olarak ıran a karşı sahaya sürüldü. Musteriler ırana gitmesin. Esas ıslam biziz gibi, ne kadar büyük tesadüf devrim şubat 79 da oluyor. Sızıntı 1. Sayısı şubat 79 da çıkıyor. Anında reaksiyon milim gecikme yok bunu ancak cia nin think thenk kuruluşları tasarlıyabılır. Iranın üzerine bu kadar film cevrılıyorsa bu devrim demekki tam ıslami ve rahmaIran devrimi ne kadar ıslami sorusunun cevabı tam ıslami dir. 2 sebepten 1 ıslam yarım veya sakat olmaz. Allah kuranda bu din sağlamdır diyor. 2. Sebep ıran devrimi tam hakiki rahmani bir devrimdir. Objektif olarak bile bunu ıspatlarım. Okulda matematik işlemlerinin doğruluğunu ispatlamak için sağlama yapardık, benimde yaptığım sağlamalara göre ıran devrimi tam ıslamıdır. Gerçek bir devrimdir. Sipariş veya ısmarlama devrim değildir, mason locasının yaptığı fransız, rus devrımlerınede benzemez. Saglamalarımı sıralıyorum. Humeyni seyyid ehlıbeyttendır. Curuk elma olma ihtimali yok. Pers kültürü köklü bir devlet tecrübesinden gelir. Araplar gibi devleti sonradan görme değiller, saddam munafıgı bunu bilmedigi için ıranı yenemedi. Devrimden sonra devrime karşı çok acaip tedbirler önlemler alındı ki bu tedbirler fransız ve rus devrimine karşı yoktu. Bu beni düşündürdü. Fransız devrim düşüncesi dünyaya yapılsın diye özel gayret gördüm. Rus lar da dünya yi ele geçirin diye kapılar açılıyordu, vıetnamı, kore kuba afganistan ı bile ruslara verdiler. Ama ıran toprak olarak ve düşünce olarak dünyaya acilmasin diye öyle tedbirler alınıyor, acıp fılımler cevrılıyordu. Iran ıslam dükkanı nın karşısına rakip olarak sahte ıslami hareketler açılıyordu ki ıran iflas etsin. Fiyatı düşürüp ıslami ucuz atıyorlardı ki kimse ırancı olmasın. Turkiyede alabildiğine sözde ıslamın onu açıldı ki hatta anayasa md 174 te tarikatlar yasak olmasına rağmen tarikatların onu açıldı. Gizli odeneklerden beslendıler. Cemaatler de hekaze. Ha bire cami yapıldı 90 bin camiyle dünya birincisi laik ülke, ıran şeriat onbin camisi var. Peygamber mekkede cami yapmıstıya onu örnek aldılar. Imam alımı ve maası 4 kat artılırdı. Şasi hırsıza bekletme taktigi hırsız humeyni devleti çalmıştı belki türkiyede de olur korkusu, şah 82 de ölürken gazetecinin biri soruyor efendim sizin gibi haşmetli bir kral sıradan bir imam a devleti nasıl kaptırır. Şah dedi 2 hatam oldu. Onlar olmasaydı humeyni beni yenemezdi . Biri atatürk gibi harf ınkılap ı yapmadim. Dıgerıde imamlara maaş vermedim. Dedi.ıran fobisi üzerine bin tane oyun oynandı. Fetocular panzehir olarak ıran a karşı sahaya sürüldü. Musteriler ırana gitmesin. Esas ıslam biziz gibi, ne kadar büyük tesadüf devrim şubat 79 da oluyor. Sızıntı 1. Sayısı şubat 79 da çıkıyor. Anında reaksiyon milim gecikme yok bunu ancak cia nin think thenk kuruluşları tasarlıyabılır. Iranın üzerine bu kadar film cevrılıyorsa bu devrim demekki tam ıslami ve rahmani.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin