RSS Feed for This Post

Döneklik iyi bir şeydir!

Türkiye’de hakaret amaçlı kullanılan bir tanım var: “Dönek!”

Muhatabının gittiği yolu değiştirmesinden rahatsızlık duyan ağız, yerme amaçlı kullanıyor bu sıfatı, yüklediği anlam ise elbet olumlu bir mana içermiyor.

Ben şahsen Türkiye özelinde “dönekliğin” bir hakaret tanımı olmasından çok gereklilik olduğunu düşünüyorum. Geçmişe baktığımızda darbeler, darbelere ideolojik yandaşlıktan dolayı keyfiyetine göre destek verenler siviller, çanak tutan gazetecilerin olduğu ülkede “döneklik” gerçekten çok iyi bir şeydir. Ya dönmeseydik?

Düşünsenize düne kadar gözümüzün önünde Dersim’i bombaladılar sustuk, Başbakan’ı astılar izledik, Kürtleri kestiler yuttuk, Alevileri yaktılar görmedik, başörtülü kızları yerlerde sürüklediler unuttuk… Evet, bunların hemen hepsini Türkiye halkı olarak biz yaptık. Ya dönmeseydik?

Hakkını vermek de lazım, bu çirkin eylemleri bir yandan izleyen Türkiye halkı sandığı iyi kullandı, bu tip eylemlerin baş aktörlerini bir daha muktedir olamayacak hale getirdi.

 Bugün çok şükür 28 Şubat’ı konuşuyoruz, 28 Şubat’ın faillerinin yargılanması söz konusu… O dönemin paşalarından, paşalara çanak tutan gazetecilere kadar herkes yargı yolu görünüyor gibi. Tabi bunun endişesini yaşayanları da bir telaş sardı. Elbet 28 Şubat’taki “soygun” da önemli bir husus.

  Bir 28 Şubat maktulü olarak, 28 Şubat yargılamaları olacaksa bunun kesinlikle ama kesinlikle adaletli olması gerektiğini, sürek avına dönüştürülmemesi gerektiğini düşünüyorum.

  Bugün 28 Şubat olsa, 14 yıl önceki gibi davranacak birçok kişi olduğundan şüphem yok ancak geçen süreçte 28 Şubat ve sonrasındaki tavrının yanlış olduğunu düşünen, bugün olsa darbeye karşı çıkabilecek olan birçok insan da var.

  Şüphesiz 28 Şubat ruhunun mağdur ettiği binlerce başörtülü kadından biri de Merve Kavakçı, Merve Kavakçı’ya 28 Şubat ruhuyla saldıranlar oldu. Bilemiyorum belki bugün fikirleri değişmiştir… Öyle ise görmek isteriz!

  Taraflardan kimseye şahsi bir husumetim olmamakla birlikte vaktiyle Yasemin Çongar o dönem başına türlü işler gelen Merve Kavakçı hakkında bir yazı yazmış. Aslında yazı demek doğru değil resmen hafiyelik yapmış, Merve Kavakçı’nın örgüt bağlantısı var mı, var gibi gibi… demeye getirmiş. Çongar’ın bu yazısı Kavakçı’yı çok zor duruma düşürmüş.

  Bugün artık Dersim’den başlayarak sırasıyla ağır aksak da olsa hatalarımızı telafi yoluna gidiyoruz. Yanlıştan “dönüyoruz” belki özür dileyebiliyoruz. 28 Şubat’la yüzleşirken de şahsen “sen geçmişte şu hatayı yaptın, seni ömür boyu bu yaftayla anacağım” pozisyonuna düşmemek gerekir diye düşünüyorum. Ancak bu süreçte mağdur edilenleri mağdur edenlerin adaletle yargılanması gereğine inanırken mağduriyetlerde katkı payı olanların -eğer o günkü fikirlerinden dönmüşlerse- özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum.

  Bu nedenle “döneklik” iyi bir şeydir, yeter ki dönün! Dönün zira “dönmeyenler” var ya yani o Kemalistler, Ulusalcılar, aşırı sağcılar, Kemalistlere öykünen faşist Solcular… işte bunlar yani hayata 100 yıl evvelinden bakanlar, at gözlüklerini çıkartamayanlar, ne olduğu net bile olmayan sakat copy-paste ideolojilerini dayatanlar, dönemeyenler işte bunlardır, bu sabit insanlardır. Zaten temel sorunlarımıza bakarsanız bir tarafı da bu saydıklarımdır.

  Bu nedenle “döneklik” iyi bir şeydir. Dönmek gerekir. Zaten dönekliğin zıttı da ayağı yere basan sağlam zihinler değil hiçbir yere bakmayan kör zihinlerdir. Allah korusun, ya dönmeseydik?

  Bir 28 Şubat maktulü olarak, taraflar affeder mi bilemem, yargılama olur mu bilemem ama insaniyet namına o dönemde mağduriyetlere etki eden herkesin mağdur ettiklerinden özür dilemesi gerektiğine inanıyorum. 28 Şubat maktulü olarak, o gün de bugün de her şekilde konuşmayı başarabilenleri görmekten bıkmış olsam da, emin olun aynı köşelerden, aynı televizyon kanallarından “birbirinizi yemenizi” görmek istemiyorum, insaniyet namına bundan üzüntü ve utanç duyuyorum. 28 Şubat’ın yargılandığı bugünlerde “rövanşist” bir hissiyatla yerlerde sürüklediğiniz insanlar gibi sürüklendiğinizi de görmek istemiyorum. Ayrıca 28 Şubat’ta kendinizi korumak için gıkınızı çıkartmayıp, bugün “biz çok mağdur edildik” demenizi de görmek istemiyorum. Zaten 28 Şubat ruhuyla bizi “ruhen” öldürdünüz, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama siz ruhen ölmeyin, ne olur? 28 Şubat’taki eylemlerinizle kendi insanlık onurunuzu öldürmüş olsanız dahi gelin elinizden tutalım, öldüğünüz noktadan dirilin olur mu? Yanlıştan dönün olur mu? Zaten bize kimse kayıp 14 yılımızı geri veremez, isteseniz de bu mümkün değil, bari yanlışınızdan dönün çünkü “döneklik” iyi bir şeydir.

 

 

… Kemalizm ve CHP konusunda daha fazla okumak için …

 

  Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

  Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Mar 8, 2012 | Reply

    Tamam, rövanşist olunmasın, intikam alınmasın…

    Ama asla zaaf gösterilmesin.

    Sizin “döneklik iyidir” diyerek yanlıştan dönmeye çağırdığınız kimseler içinde kuşkusuz “Ya acaba yanlış mı yaptık?” diyenler vardır.

    Ama “ölümüne bilmemneci” bisürü yaratık da var.

    En küçük bir zaafı acımasızca kullanmayı şiar edinmiş mahlukat var.

    Yalan, iftira, entrika kanına işlemiş ‘primatlar’ var.

    Var, hem de bol miktarda var.

    Şimdi sesleri çıkmıyor diye “onlar da pişman olmuştur” türünden duygusallıklara kapılmak çok büyük yanlış olur.

    Özür dileyenler olacak belki, kolayca inanmamak gerek.

    Dediğim gibi, yalancılık bunların kanında.

    Her zamankinden daha uyanık olmak şart.

    Binbir emekle yoluna koyulmuş bir işi bir kaç tiynetsiz kolayca tekrar bozabilir.

    Çünkü düzeltmek zor, bozmak çok kolay.

  3. Yazan:a.gürkan Tarih: Mar 8, 2012 | Reply

    28 Şubat, hikayeden bir hareketti; derinliği olmayan, uyduruktan bir showdu. Şahsen bir darbe olmadığını düşünüyorum ki hükümet kararları imza etmediği gibi altı ay görevinin başında durdu. Bu bir askeri darbeden çok iktisadi bir operasyondu. Kız öğrenciler en çok kendilerinin mağdur edildiğini sandılar, bazı siyasiler operasyonu üstüne aldılar, muhafazakar kesim bölündü vs. Kimse kusura bakmasın ama neticede hepsi boş: Bu ülkede yaşanan onca trajedinin yanında başörtüsü mes’elesi sorundan bile sayılmaz. Bunların hepsi aslında bu harekatı gerçekleştiren kişilerin meşgul olmamız için ortaya attığı birer lego, herkes kendine bir oyuncak çıkardı. Fikirlere, sahici inançlara nasıl ket vuruldu?

    28 Şubat iktisadi bir harekattı, çünkü Erbakan’ın milli sanayileşme önerisi, kamunun borçlanmada faizden arındırılması önerisi, hazinenin havuz sistemine geçirilme tasarısı gibi düşünceler Türkiye’nin “hayali ekonomi”sini ayakta tutanlar tarafından durduruldu. Bu dönemde İsrail ile ilişkili paşaların meşguliyetlerine bakmalı, Çetin Doğan’ın TC vatandaşı olmayan, Türk ya da Müslüman da olmayan damadını Merkez Bankası’nın başına getirmek isteyenlere bakmalı… Hatta herkesin ağzına sakız ettiği Çevik Bir’in emekliliğinde hangi şirketten adına bordro düzenlendiğine bakmalı ve bu muhterem generale ödül veren Yahudi lobisinden ödül almış olan bir parti genel başkanına bakmalı. Bu parti lideri, 28 Şubat’ın gerçek anlamıyla tamamlanıp final yaptığı, bankaların ve borsanın ve hazinen tam takır bırakıldığı 2001 krizinin akabinde kurulur kurulmaz iktidara gelen bir partiyi kurduğu ve on yıl başbakanlık ettiği için…

  4. Yazan:cb Tarih: Mar 8, 2012 | Reply

    a.gürkan,

    bunca şey olduktan sonra siz “hiçbir şey olmamıştır” diyebiliyorsanız bence size bir şeyler olmuş.

  5. Yazan:Time fly Tarih: Mar 9, 2012 | Reply

    “Bu parti lideri, 28 Şubat’ın gerçek anlamıyla tamamlanıp final yaptığı, bankaların ve borsanın ve hazinen tam takır bırakıldığı 2001 krizinin akabinde kurulur kurulmaz iktidara gelen bir partiyi kurduğu ve on yıl başbakanlık ettiği için…”

    Himmm… Enteresan. Yani bütün bunlar birer “yahudi legosu” oylemi? Yani 27 nisan muhtirasi, Turkiye iran olacak, malezya olacak vaveylasi, kapatma davasi, balyoz plani, Dink cinayeti, ulusalcilarin hristo-fobi pompalamasi, rahip cinayetleri, bir gecede MHP’yi terk edip BDP’ye gecen bozkurtlar, TUSIAD’in IMF’den borc almak icin lobi yapmasi, mhp ve chp’deki porno kaset skandallari, cumhuriyet mitingleri, zirve kitabevi olayi hatta uludere katliami. Bütün bunlar (sizce) yahudi güdümlü bir iktidari pekistirmek için yapilmis psikolojik harekatlar öyle mi? hem iktidar yahudi hem de muhalefet yahudi. turkiyenin tamami yahudi olmus da bizim haberimiz olmamis peh peh peh… yoksa siz de yahudi misiniz alper bey? belki de bu yorumunuz buyuk bir komplonun bir parcasi? bize dost gorunup manipule ediyorsunuz site okurlarini? yoksa ben de mi yahudiyim alper bey? cevap verin alper bey kendimi cooook kotu hissetmeye basladim simdi… uhuhuhuhu 🙁

    Yaw bu yahudiler tanri miymis neymis yaw 🙂 hepimiz ermeniyiz diye pankart tasimistik ama hata etmisik, hepimiz yahudiymisiz meger 🙂

    Alper Bey siz yine roman filan tanitin, ne zaman siyasetten bahsetseniz elinize yuzunuze bulastiriyorsunuz 🙂

  6. Yazan:MehmetSalihDemir Tarih: Mar 9, 2012 | Reply

    28 Şubat çok yönlü bir operasyondu ve iktisadi boyutu bunun en önemli ayaklarından biriydi- belki de en önemlisiydi, evet kabul. Başörtüsü yasağı ya da katsayı zulmü perde ardındaki, ekonomik güce ve iktidara sahip olma odaklı bir mücadelenin topluma yansıyan yönlerinden biriydi. Fakat tüm o yaşanan mağduriyetleri hafife alıp 28 Şubat iktisadi bir hareketti demek on binlerce mağdur ve mazlum öğrencinin kalbini incitir.
    Bir insanın eşyasını, parasını pulunu çaldığınızda verdiğiniz acı uzun ömürlü olmaz. Çünkü maddi şeyler tekrar kazanılabilir. Ama bir insanın hayallerini çaldığınızda onun her şeyini elinden almış olursunuz. Zira zamanı geri getirmek mümkün değil. En zoru da bu, bilesiniz.

  7. Yazan:a.gürkan Tarih: Mar 9, 2012 | Reply

    1. “Hiçbir şey olmamıştı” değil, olduğunu sandıklarımız boştu. Gölgelerle boğuşuyor toplum. Bugün 28 Şubat etiketiyle tartışılan konuların hangileri suni hangileri dişe konular mes’eleler, ona dikkat etmek gerektiğinden bahsediyorum.

    2. “Yahudi legosu,” “Yahudi komplosu”,”Yahudi güdümlü bir iktidar ve muhalefet”, “Yahudi güdümlü bir iktidari pekistirmek için yapilmis psikolojik harekatlar” vd. bu ifadelerin hiçbirisi bana ait değil, yorumum yukarıda duruyor. Sanırım Yahudilere kafayı takmışsınız ve bunu bana yansıtarak rahatlamaya gayret ediyorsunuz.

    Size dost görünüp siteyi manipüle etmemden bahsetmenizse vardığınız uç noktayı ve size cevap yazıp zaman öldürmememi gösteriyor.

  8. Yazan:MY Tarih: Mar 9, 2012 | Reply

    Alper Bey Selam,

    28 subatin iktisadi boyutunu hatirlatmaniz yerinde, hatta çok önemli. Bu konuda yeterince çalisma yapilmadigini düsünüyorum.

    “yahudilik” ile ilgili iddianizin/teorinizin ne oldugunu anlamadim. Kimdir yahudi örgütünden ödül alan?

    Fakat daha önemlisi basörtüsü yasaklarini küçümsermis gibi bir hava var yorumunuzda. bu belki de istemeden verdiginiz bir mesaj, umarim gerçek fikrinizi yansitmiyordur.

    Zira basörtüsü A veya B sahsini magdur etmez. Kizi okula alinmayan bir aile toptan magdur olur. Ultra-laik firmalarda çalisan arkadaslarim HALA SÜPER MARKETE KARISIYLA GiDEMiYOR. çünkü patronu görürse yeni bir is aramak zorunda kalacagini biliyor. Ailemde tesettürlü tek bir kadin olmadigi halde bu durum bana utanç veriyor. Ermenilere “hepiniz piçsiniz” diyen pankartlardan utandigim gibi.

    “baskalari daha büyük eziyet gördü” mealindeki sözleri talihsiz buldum. Magduriyetleri yaristimak sanirim iyi bir strateji degil. her zaman tecavüze ugtramis özürlü ve yetim bir bebek bulup diger bütün magduriyetleri gölgeleyebiliriz.

    Ermeni asilli bir arkadasim bütün çcuklugu boyunca komiser olma hayali kurmustu. 80’li yillarda polis kolejine basvuruyor, “böyle bir soyadla polis olunmaz” diye tersliyorlar. Bir baska gayri müslim Fransa’da 90’li yillarda dogan bebegini kaydetmek için T.C. konsolosluguna gidiyor, “dini ne?” diye soruyorlar. “Hristiyan” deyince azar isitiyor. “Türkiye’nin %99.99’u müslümandir, sen niye bölücülük yapiyorsun?” ve adamin çocugunun nüfus kagidina ZORLA “MÜSLÜMAN” yaziliyor. (bunu yapan konsolosluk memuru bana bizzat aktardi, gururla, yanimizda da bir baska gayri-müslim vardi bizi dinleyen)

    ben bu çirkinlikleri yaristirmaktan yana degilim. Cemile’nin, diger yazarlarin ve benim bu sitede binlerce kez hatirlattigimiz gibi Müslümanlar bütün haksizliklara karsi durmalidir. Dinen bu emrediliyor. insan olmanin geregi de bu. Ve tabi beserî perspektifte, “feasibility” açisindan da Türkiye’nin en büyük siyasî güçlerini yine Müslümanlar teskil ediyor. Haliyle siyasete dahil olmak bizim hem HAKKIMIZ hem de ÖDEViMiZ.(ancak tek bir “siyasî islam” yok, renkli ve dinamik olusumlar var, bu da iyi bir sey)

    tablo… evet pespembe degil, Müslümanlarin siyasi hareketleri ne yazik ki çesitli hastaliklardan, meselâ Türkçülük belasindan muzdariptir. Bunu söyledik, söylüyoruz. buna ek olarak fransizlarin dedigi gibi “iktidar insanlari yozlastirir”. AKP içinde yolsuzluk, adam kayirma vs tabi ki var ve olacak. insan tabiati bu.

    insanlarin nefsanî çirkinliklerinin asgarî seviyede tutulmasi, birbirini dengelemesi için siyasî sistemler var. Ama devlet tek basina iyilik üretemez. Tayyip Erdogan’in ekibi bir evliyalar ordusu degil. iyisiyle, kötüsüyle insan bunlar. hirslari, kiskançliklari, dedikodulari vs var.

    Kaldi ki Asr-i Saadet’teki fitnelere, nifaklara bakin. Demek ki siyasî hayatin hayatin ayrilmaz parçasi bunlar.

    Bu kötülüklerle yasamak zorunda miyiz? Degiliz. Mükemmel olmasa bile çok iyi durumlara geçebiliriz, ama bunun için insanlarin devleti, ülkeyi, toplumsal hayati sahiplenmesi gerek, vatandaslarin SAGLIKLI biçimde politize olmasi gerek. bir partiye üye olmak degil ama siyasi tartismalara dahil olmasi demek bu.

    AKPliler olsun, Gülen cemaati olsun bu bakimdan takdir edilmeyi hak ediyorlar. onlarin hatalarini dengeleceyek olan bazi oto-kontrol mekanizmalari da lazim ama daha önemlisi PROJE ÜRETEBiLEN bir muhalefet gerekli. Bugün bunun eksikligi var.

    not: sözlerimin son yarisi size cevap degil, tartisilan konulardaki fikrimi beyan ettim.

  9. Yazan:MY Tarih: Mar 9, 2012 | Reply

    Basörtüsü yasagi o kadar da ihmal edilebilecek bir baski unsuru degildir, bir kez daha hatirlatmak isterim; Komünist devrimin milislerini, sonradan KGB’yi olusturacak olan çeka’yi hatirlatan uygulamalar yasandi 28 subat sürecinde, namaz kilanlarin, karisi tesettürlü olanlarin, ismi “Muhammed” olanlarin vs fislenmesi Islâm’in dogrudan hedef tahtasina oturtuldugunu gösteriyor. (Zenciyi zenciye kirdirma stratejisiyle Alevîler, Hristiyanlar… hedef alindigi gibi) :

    “Osman Özbek imzalı belgede bazı personelin sağlık ve evlenme cüzdanlarında başörtülülere rastlanıldığı belirtilerek, bu konuda yapılacak fişleme faaliyeti anlatılıyor. Belgede, sağlık fişi ve evlilik cüzdanında başörtülü fotoğrafını yapıştırmamış olsa da günlük hayatında tesettürlü askeri personel eşleri ile ilgili bizzat birlik komutanları tarafından yapılacak faaliyetler şöyle belirtiliyor: “Evlenme cüzdanlarında tesettürlü fotoğrafı bulunan ve bu kıyafeti ile yaşamlarını sürdüren subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş kimlik ve görev yerlerinin, evlenme cüzdanlarında tesettürlü fotoğraf bulunan ancak halen çağdaş kıyafetli olan subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş kimliklerinin tespit edilerek 15 Şubat 1997 tarihine kadar bildirilmesini…”

    TAMAMI

  10. Yazan:Vahit Kanig Tarih: Mar 10, 2012 | Reply

    Yasemin Hanım, GAZETECİLİGİN GEREGİNİ YAPMIŞ Merve Kavakçının HAMAS ile bagını araştırmış.Netekim Hudson Senaryoları skandalını ortaya çıkaranda kendisi idi.
    Kanaatimce varsa hatası ortaya çıkardıgı skandal ve olaylardaki kişilerin degerini skandalın öneminden,skandaldaki rollerinden indergememesidir.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Mar 26, 2012: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin