RSS Feed for This Post

Yıldıray Oğur Mavi Marmara şehitlerini neden sattı?

Bir sene önce böyle dedi:

“Bu kelimeyi pek sevmesem de Mavi Marmara şehitleri evet. Uzun süredir konfor ve hedonizme batmış insanoğlu içinden iyilik için ölmeyi göze alan kimse çıkmamıştı.  Taşıdıkları çocuk parkı için ölenler şehit değilse kim şehit, bu yüzden ölenler cennete gitmeyecekse kim gidecek?”

Ama şimdi böyle diyor:

“En büyük silahı haklılık ve sivillik olan bir yardım gemisinden Gazze ablukasını delecek bir firkateyn, askerî olarak en tecrübeli olanı en fazla savaş görmüş aktivistlerden de Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail’i yenecek bir direniş örgütü yaratmaya çalışanlar da hesap vermeyecek mi? […]  Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerlerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler, bu ölümlerden hiç sorumlu değiller mi?”

Trackback URL

  1. 40 Yorum

  2. Yazan:Cem Hakan Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Ya belki “satti” denemez ama AKP’li görünme korkusundan Tayyip’in her yaptigini elestirme mecburiyeti hissedior abimiz. Yoksa merttir yani, kefiliz 🙂

  3. Yazan:Sibel R. Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Albayrak çok güzel bir cevap yazmış. Taraf’ı seviyorum ama böyle saçma çıkışları yok mu? sinir ediyor insanı 🙁

    Yani AKP’li zannetmesinler diye israil casusu zannedilmeye razılar ya. Ahmet Altan da öyle, Yasemin Çongar da öyle. AKP’nin eleştirecek başka tarafı kalmadı mı? Sağlık, ulaştırma, ekonomi herşey yolunda mı? Eğitim, terörle mücadele vs vs bu kadar mı mükemmel adamlar bunlar? İnsaf yahu, edeb ya hû!!!!!!

  4. Yazan:Hocam Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur da sıradan bir gazeteci olduğunu gösterdi. Geç olsun güç olmasın 🙂 Ayşe Hür hanımefendi gibi sansasyon yapmaya, adından söz ettirmeye çalışıyor. Köşe starlarından çok çektik bu ülkede. Yıldıray Bey bizi üzdü ama düş kırıklığına uğradık diyemeyiz.

  5. Yazan:Yasemin Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Adaşım Yasemin çongar “Yıldıray’ın manevi dünyası” filan diye savunmuş. Bana çok anlamsız geldi. Yani nedir? Müslüman olduğunu mu hatırlatmak istiyor? Yıldıray Bey’in ne acayip bir manevi dünyası varmış ki “cihada çevirdiniz” diyor. Sanki zulme karşı savaşmak, CEHD etmek cihad değildi de Bülent Yıldırım bunu Cihad haline mi getirdi?

    Yıldıray Oğur eğer cihadın ne olduğunu bilmiyorsa ya da yeni icat edilmiş bir karate türü filan sanıyorsa kendisini “din kardeşim” sayamam. Kusura bakmasın. Büyük cihad ve küçük cihad ifadelerinin geçtiği hadisleri okusun.

  6. Yazan:Yıldıray Oğur “Cihad” ne demek bilir mi? Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    insan ekmegini ikiye bolup bir fakire verdiginde nefsine karsi CIHAD yapmis olur. CIHAD kuru kavga degildir.

    Muslumanlarin elbette elestiriye ihtiyaci var. ama oz elestiri yapmak da biraz gonul ister. bu siteden iki kitap indirin okuyun, bastan asagiya oz elestiridir:

    1) İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
    2) Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

    “iceriden elestiri yapacam” diye zirvalamak gerekmez. muslumanlari yaralamak, sehidlerin ruhaniyetini incitmek gerekmez. israil’in ekmegine yag surmek de gerekmez.

  7. Yazan:K.S. Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur’un bir suçu yok. O sadece Rasim Ozan Kütahyalı ve Ayşe Hür ile aynı yolu tuttu. Rezil olmadan ünlü gazeteci olmak zor bu memlekette. TV programlarına davet edilmek için yazdı herhalde bunu. Ünlüler için Dünyaya dalıp Ahiret’i unutma tehlikesi var.

  8. Yazan:Ayca Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Salman Rushdi sendromu diye bisi duydunuzmu? kadinlar dikkat cekmek icin soyunuyor.erkekler dikkat cekmek icin ahlaken zit bisi savunuyo. Sn Ogur ileride cocuk pornosunu savunabilir.ya da tecavuze ugrayan kadinlara “suc sizde” diyen bir yazi yazabilir.kolay.vicdan ile baglarini kopardiktan sonra hersey koaly.

  9. Yazan:Kürt Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Yıldray abicim be, Filistin’in acılarnı kariyerine meze yapmayacaktın be. Yazık ettin kendine ulan. Sen bu durumlara düşecek bir abimiz miydin? Kariyer icad oldu mertlik bozuldu be abicim.

  10. Yazan:MY Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Tecavüze ugrayan bir kadin saldirganin yüzünü tirmaliyor, saldirgan kadinin girtlagini sikarak öldürüyor. Cinayetin suçu tirmaladigi için kadinda mi olur?

    herkese esit mesafede durmak… “liberal körlük” dedikleri bu olsa gerek… renksiz ve kokusuz ve manevî kerterizlerden uzakta… liberalizmin ahlâkî rölativizmi iyi insanlari bile nerelere savuruyor… Herkes hakli, herkes magdur, herkes mazlum, herkes zalim ve…. Oysa düsünmek TARAF olmakti eskiden 🙁

    buradan buyurun Yildiray Bey kardesim, çikmayan candan umut kesilmez :

    Liberalizmin Kara Kitabı
    Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
    liberalizm

  11. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Arkadaşlar durun bakalım adamı eleştirelim tamam da öyle satıldı, kariyerine meze yaptı, bilmemne gibi sözler de biraz ağır kaçmıyor mu?

    Ben de son olarak yazdıklarına katılmıyorum. Hele ilk yazdıklarıyla karşılaştırıldığında kafasının hayli karışık olduğu belli. Kafa karışıklığı bir yana iki yazısı arasında çok bariz çelişkiler var.
    İkincisi zamanlama olarak da eleştiriyi hakeden garip bir durum var. Bugün yazdıklarını neden o zaman yazmadı da bugünü bekledi. Bu vicdan muhsebesinin bunca zaman ertelemesinin makul bir açıklaması olmalı.

    Ben bu tavrı iki nedene bağlıyorum:
    Bir, belki o zaman da meseleye eleştirel bakıyordu da, ortamın pek müsait olmamasından böyle bir eleştiriyi göze alamadı. Zira yeni yazısının benzerini olayın sıcağında kaleme alsaydı daha sert elştiri oklarına hedef olabileceğinin bilincinde olmalıydı. Dolayısıyla bu riski göze alamayarak susmayı seçmiş olabilir.

    İki, bugünlerde Taraf’ın AKP’ye bakışında alışılmadık ciddi bir değişiklik var. Muhtemelen Taraf (nihayetinde yazdığı gazetedir) ile AKP arasında kılıçlar çekilince ( artık nedeni her ne ise) gazetesinin yanında saf tutmuş olabilir.

    Benim aklıma bu iki ihtimal geliyor. Tabi her iki ihtimal de kendisiyle çelişmesini, okurlarını hayal kırıklığına uğratmasını haklı çıkarmıyor. Lakin yine de eleştirilerin; fikir namusu, onur ve vicdanının haraç mezat satılığa çıkarılması gibi ağır ithamlara varmamalı. Söylemek belki çok isabetli olmayacak ama Fethullah Gülen de Yıldıray Oğur’un açıklamalarıyla örtüşen eleştirilerde bulunmuştu. Gerçi FG’nin açıklamaları da tepki almadı değil ama bu kadar sert ve acımasız olmamıştı.

    Kısacası eleştiriye evet ama kişilik haklarını zedeleyen ithamlara hayır diyorum.

  12. Yazan:MY Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Aziz Bey sizi anliyorum, ancak sinirda, gümrükte çikmis bir arbede degil ki söz konusu olan. yaralilarin ensesine kursun sikan katiller bunlar. Hem de Israil olMAyan bir yerde. Eger TR buna sessiz kalirsa Israil’in kara sulari DE FACTO 70 mile çikmis olur. Yarin Mersin’deki bir balikçimizi gelip vursalar ne diyecegiz? Susun,
    Aman tatsizlik çikmasin mi diyecegiz? Yildiray Ogur sanki bunu savunmaya çalisiyor.

    AKP bu konuya mecburdur. Gazze’den de önce, TR’nin hükümeti olarak bu onlarin birinci görevi. Susmalari hata olurdu.

    Özetle sadece vicdanî degil hukukî bir mesele. Dünya bikti Israil’in simarikligindan. Bir yere çizgi çekilmesi gerekiyordu.

  13. Yazan:Zeynep Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Aziz Bey hakli, bu kadar kolay karar vermesek? belki pisman olur ve ozur diler.ben kendisini affetmeye hazirim.herkes hata yapabilir snucta degilmi?

  14. Yazan:bayram bukri Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Bence bu yazıyı paylaşan arkadaşımız eleştiri ile özeleştiri arasındaki farkı ve her ikisinin birlikte nasıl yapılacağını bilemediğinden dolayı yıldıray oğur’a haksız ve hakaret sayılabilecek ‘neden sattı’sorusunu yöneltmiştir.

  15. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    “Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerlerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler, bu ölümlerden hiç sorumlu değiller mi?”

    Adamın bu söylediğinde yanlış var mı? İsrail ve İsrailli askerler zaten psikolojik sorunlu insanlar. Etraflarındaki herkesi düşman görüyorlar (biraz eski Ergenekoncu Türkiye gibiler). Hele en öz düşmanları Filistin’e yardım için gelenleri kim bilir nasıl görüyorlardı? Ama adamlar direk gemiye dalıp etrafa kurşun yağdırmaya başlamamış. Önden muhtemelen keşif veya konuşma için 3 asker göndermiş. Mavi Marmara’daki “Mücahit” kardeşler de direk üstlerine çullanmış. İsrail de karşılığında “kesinlikle ölçüsüz” müdahale etmiş ve cinayetler işlemiş.

    Adamların burada suç işlediğinde şüphe yok. Peki bizim barış gönüllülerinin gemiye çıkan askerleri pataklamalarına ne demeli? En azından cahilce bir davranış. Ya karşında psikopat insanlar var. Ne diye tahrik edersin? Sen üç tane adamı öldürsen ne? Herifler senin gemini komple torpilleyip batırabilirdi de.

    Oraya barış için gidenlerin karşı koymaması gerekirdi. Ama empati yaparsak bu da çok kolay birşey değil.

  16. Yazan:Zeynep Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Taraf yine sacmalamis. “11 Eyül’de Batı terörle tanıştı” demis. Sanki eskiden terör yoktu.

    Zengin Bati “terör magduru” oluyor, fakir Gazze’ye yardim goturen IHH “cihad yapti, israili tahrik etti” oluyor. Bravo!

  17. Yazan:Kâmil Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    “Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerlerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler, bu ölümlerden hiç sorumlu değiller mi?”(Y. Ogur)
    Adamın bu söylediğinde yanlış var mı?(A. Somut)

    Var tabi. okul cocuklarinin ustune fosfor bombasi atmak icin IHH’yi mi bekledi Israil? Hangi katliam icin bahane aradilar ki?

  18. Yazan:Suna Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Yanılıyorsunuz sayın Ahmet Somut. İsrailli askerler neden gerçek mermi götürmüşlerdi yanlarında? Neden gemiye çıktılar? Savaş gemileriyle Mavi Marmara gemisinin ilerlemesini engelleyebilirlerdi. Neden yaralılara kurşun sıktılar ve YARGISIZ infaz yaptılar?

    Sağ kurtulanların anlattıklarına göre belli kişileri gemide aradı o askerler. Ellerinde belki fotoğraf belki de bir tarif vardı. Tek tek birilerini aradılar. Bazı kişileri aradıkları kişi sanarak vurdular.

    Kısaca bir karambol değil. Rasgele öldürmek için değil, belli kişileri infaz etmek için gemiye çıktı
    İsrail askerleri. Ve öyle de oldu. Bunu okuyamayacak kadar ahmak Türk gazetecilerini kınıyorum. Sıcak koltuklarında geyik suyuna çorba yapan tatlı su aktivistlerini kınıyorum.

  19. Yazan:Gazzeli Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Türkiye’de yasamak zorunda kalan bir Gazzeliyim. Bizi anlamayan Y. Ogur’un naif tavrina sasirdim.bu kadar iyi niyet polyanada bile yoktu 🙁

  20. Yazan:El insaf Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Aziz Yilmaz’in dediklerine aynen katiliyorum.Buyuk haksizlik etmissiniz.Yildiray’i cok yanlis tanimis ve tanitmissiniz.

  21. Yazan:Şizofrenik Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur o insanlara bir yandan “şehit” diyor bir yandan da “Cihad” yapmayın diyor. Bu nedir? Tam bir şizofreni. Cihad sırasında ölen şehid olur. Birisi savaşta öldüğünde o insana “şehid” diyorsan o savaş zaten Cihad olmuştur.

    Manevî dünyası sarsıntı içinde Yıldıray Bey’in. Batı’nın düşünce kalıplarını terk etmeden müslüman kalmaya çalışıyor. Cihad = Kötü ama şehid = iyi!!! Bu bir şizofreni. Geçmiş olsun.

  22. Yazan:A.Gürkan Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Bir sene önce böyle dedi, şimdi böyle diyor diye sunulmuş yazı. Ama Yıldıray Oğur’la hesaplaşmaya çalışan köşe yazarlarının da belirtmek istemedikleri bir gerçek va ki bir sene önce böyle dedim diyen de zaten Oğur’un kendisi. Bunu ise okuyucuyu önceden uyarmak niyetiyle yaptığını şöyle açıklıyor:

    Bunu bir “İsrail muhibbi”, AKP dış politikasına “Aman Batı ittifakını ürkütmeyelim”den kategorik olarak karşı biri, laik İsrail’i, dinci Filistinlilere tercih eden bir Kemalist dış politika analisti değil, geçen yıl gazeteye Mavi Marmara için (b)u satırları yazacak kadar öfkelenmiş biri yazıyor…

    Bu neyi değiştirir?
    Yıldıray Oğur da Ahmet Altan da onları haklı bulanlar da orada yaşanan bir zulüm ve cinayet olduğunda hemfikirdir. Siyaseten de hukuken de vicdanen de kabul edilemez bir skandal olarak görmektedirler olanları. Lakin özeleştiri yapmak için maçı 5-0 kaybetmekten daha güzel bir bahane olabilir mi? Yaşananların üstünden geçen bunca zamana rağmen (16 ay) siz bir yakınınızı orada kaybetmiş olsaydınız devlete saygınız kalır mıydı? Üç beş beylik beyanat, bir kof kabadayılıktan başka ne var. Attila İlhan’ın dediği gibi “Elde var hüzün…”

    İşin diğer boyutundaysa yazının detaylarında saklı bazı incelikler:

    Uluslararası suyu bırakın, evinizin yatak odasına tam teçhizatlı İsrail askerlerinin havadan indirme yapacağını bilseniz, abajurunuzu kapıp yatağınızı teslim etmeme planı mı yapardınız? Böylece ailenizin geri kalanını da riske atacağınızı hiç düşünmez miydiniz? Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler bu ölümlerden hiç sorumlu değiller midir?En büyük silahı haklılık ve sivillik olan bir yardım gemisinden, Gazze Ablukası’nı delecek bir firkateyn, askerî olarak en tecrübeli olanı en fazla savaş görmüş olan aktivistlerden de Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail’i yenecek bir direniş örgütü yaratmaya çalışanlar da hesap vermeyecek mi?

    Türkiye kendi raporunda Mavi Marmara baskını sırasında gemiye ilk müdahale eden üç İsrail askerinin nasıl ve neden ele geçirildiğini (…) açıklamış; botlara plastik şişe, boş kutular ve sandalye fırlattılar. (…) O üç İsrail askerinin plastik şişelerle, bizzat organizasyon komitesi tarafından Hürriyet’e verilen fotoğraflardaki hale getirilmeyeceği açık.

    Demek ki biz de Palmer kadar dürüst değiliz gerçeğe.

    Nitekim;

    Mavi Marmara iç muhasebe raporunu bu dünyada hazırlamazsak, öteki dünyada hangi yüzle o rapor önümüze konduğunda hesap vereceğiz?

    Bunu görebilmek için hükümetin her konuda haklı olamayacağı gerçeğiyle yüzleşmek de ayrıca elzemdir.

  23. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Mehmet bey ben de sizi gayet iyi anlıyor ve söylediklerinize katılıyorum. Bu olay elbette öyle gastgele yaşanmış münferit bir olay değil. Adamlar baskın esnasında her insanın doğal olarak yönelebileceği nefsi müdafaayı bahane ederek resmen katliam yapmış, cinayet işlemişlerdir. Ve bu bir suç. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olmasının ötesinde, uluslar arası hukuk da çiğnenmiştir. Lakin bu saldırgan tutum İsrail için yeni bir şey değil. Filistin halkına karşı işledikleri cinayetlerle katillikleri zaten tescillidir. Düşünün tutsak düşmüş bir askeri için gözünü kırpmadan yüzlerce insanın ölümüne sebep olacak katliamlar düzenleyebiliyorlar, çoluk çocuk tarıyorlar, okul bombalıyorlar. Açıkçası meşru bir devlet sıfatından çok terörizmi devlet politikasını haline getirerek bunu varlığının haklı gerekçesi gibi gören uluslararası gayrimeşru bir güçtür İsrail. İşin ilginç yanı, hiçbir uluslarası sözleşmeyi takmaması ve zaten bu yönde ciddi bir yaptırımla da karşılaşmadığıdır. Kısacası bütün dünya bu terörist failiyetlere sessiz kalıyor.
    Dolayısıyla İsrail’in bu başına buyruk tutumu devletçe ve hükümetçe bilinmeyen bir durum değildi. Ve dolayısıyla insan öldürmeyi kendinde bir hak olarak güren ve bunu da bağıra bağıra tehdit olarak savuran bu psikopat devlete(!) karşı daha tedbirli davranılması gerekirdi.
    Misal yorumunuzda değindiğiniz bir nokta dikkate değer: Mavi Marmara gemisine saldırı yapılan bölge İsrail denetiminde bile değil diyorsunuz. İşin teknik boyutunu bilmemekle berebar İsrail’in denetiminde olmayan bir bölgede İsrail nasıl tam techizatlı/silahlı donanımla girebilirken Türkiye devleti aynı donanımla giremiyor? İsraile serbest ama Türkiyeye yasaksa zaten başta ciddi bir sorun var demektir. Yani İsrail’e tanınan ve fakat türkiyenin buna rıza gösterdiği bir ayrıcalık durumu çıkıyor karşımıza. Bir başka deyişle BM bilgisi dahilinde İsrail’e özel ayrıcalık sözkonusu. Ki bu da başlı başına üzerinde durmaya değer en önemli sorun bence. Zira Türkiyenin de aynı techizat ve donanımla sözkonusu karasularda dolaşım hakkı var ise, geliyorum diyen bu tehlikeye karşı neden tedbirli davranılmadı? Neden sivil insanlardan oluşan aktivistler için olası bir saldırıya karşı savunma amaçlı techizattlı bir hazırlık yapılamadı?

    Tabi meseleyi Yıldıray Oğur’un yazısı üzerinden değerlendirmek istemiyorum. Bu ve benzer ihmallere bugün değinmek yerine olay yaşandığında dillendirebilirdi. Önceki yorumumda da değindiğim gibi iç muhasebe veya hükümete yönelik ihmal suçlaması bugün değil o zaman yapılmalıydı.

    Dolayısıyla evet hükümetin bugünkü tutumu yerindedir ve bu katil devlete her şeyin yanına kâr kalamayacağı hatırlatılmasının zamanı gelmiştir. Bu hususta sizinle hemfikirim. Lakin hükümet aynı duyarlılığı, eşkiyalığını göstere göstere ilan eden İsraile karşı sivil vatandaşlarını korumakta gösterememiştir.

    Netice itibariyle Yıldıray Oğur veya bir diğerinin devleti veya hükümeti sivil ölümlere dair yeterli önlem almaması yönünde eleştirmesi kısmen anlaşılır olmakla beraber, gönüllü insan hakları aktivistlerini ucuz kahramanlık peşinde koşan insanlar olarak değerlendiren sözleri doğru değildir. Bu iki noktayı birbirinden ayırmaya çalışmakla birlikte sanırım birbirine karıştırmış. Bir yorumcu dostumuzun belirttiği gibi, galiba hatasını düzeltmeyi beklemek en doğrusu olacaktır.

  24. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2011 | Reply

    Yildiray Ogur’un isyani ve kismî analizi çok yetersiz. Kanaatimce elestirilmesi gereken ilk nokta bu. Ogur’un gör(e)medigi ya da birlestiremedigi PUZZLE nedir?

    Dogu akdeniz’de degil bütün akdenizde önemli rejim degisiklikleri oluyor. Halklarindan korkan, avrupali ve ABD’li müttefikleri sayesinde ayakta duran kanli diktatörler gidiyor. Türkiye “kemalizm” denen deli gömlegini yirtti. Türk bahari erken ve kansiz geldi 🙂

    Bu ahval ve serait içinde dahi Israil 1982 sonrasi yillara uygun bir strateji içinde. Yani Komünist Rusya’nin çöktügü, Komünist ve/veya Arap milliyetçisi ulus-devletlerin ofsaytta kaldigi o yillar. ABD dünyanin jandarmasi ve Ortadogunun da agasi idi.

    Bugün ne degisti? Bugün ABD ve Avrupa borç batagina sürükleniyorlar. Ne zaman çikacaklarini ALLAH bilir. Hatta hiç çikMAyabilirler.

    Israil yine eskisi gibi Neo-Con ve diger network ahalisine hakim. Ama bunlarin toplam gücü eskisinden az. Tersine TR ise çok daha güçlü ve güçlenecek gibi görünüyor. Dünyanin ilk 20’si içinde. Islam aleminin en büyük ekonomisi. Kendi uçagini, tankini, füzesini, radarini yapan/yapacak bir ülke. Hizli trenle illerini bagliyor, egitim, saglik reformlariyla (iyi anlamda) modernlesiyor.

    Bu tabloda bakalim yeniden olanlara. Insanî yardim gemisi ya da bir ticaret gemisi olabilirdi. Israil “Akdenizin dogusu benden sorulur lan!” dedi ve saldirdi. Filistinlileri öldürdügü kolaylikta Türk öldürebilir mi? Öldürmeli mi? “Analar aglamasin” diyerek Israil’in her yeni saldirganligini sineye mi çekmeliyiz? Yoksa Israil’in basini agritmak için belki 10 yil sürecek bir pislik yapma kampanyasi mi yapmaliyiz?

    Israil ekonomik açidan saglikli bir ülke degil. Yillardir oksijen çadirinda. Amerikanin milyarlarca dolar pompaladigi bir çadir. ABD yönetimi daha ne kadar bu çadiri ayakta tutabilir? Türkiye’nin baskisi yüzünden Israil’in oksijen ($) ihtiyaci 2 veya 3 misline çikarsa ABD buna dayanabilir mi?

    Fakat ilk etapta Israil’i tokatlamanin ötesinde bir kazancimiz olacak: Gerçekten kim, hangi firma ve kurulus Israil’in gûdümünde? Nereye kadar ileri gidebilirler ve güçlerinin siniri nedir?

    Tayyip Erdogan ONE MINUTE’ten beri pehlivanlarin birbirini tarttigi gibi tartiyor Israil’i. iyi de ediyor.

    Ayrica Türk vatandaslarinin saldiriya ugradigi her yerde TR tarafindan korunmasi gerekir. Tersi saçma olurdu. Ama biz güçlü bir ülkenin vatandasi olmaya alisik degiliz. Bir numara büyük geliyor bazilarimiza 🙂

  25. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2011 | Reply

    Aziz Bey Selam,

    nokta nokta cevap vereyim:

    “Dolayısıyla İsrail’in bu başına buyruk tutumu devletçe ve hükümetçe bilinmeyen bir durum değildi. Ve dolayısıyla insan öldürmeyi kendinde bir hak olarak güren ve bunu da bağıra bağıra tehdit olarak savuran bu psikopat devlete(!) karşı daha tedbirli davranılması gerekirdi.”

    Israil saldiracak diye Mavi Marmara’ya engel olmak Israil’in baskisina boyun egmek anlamina gelirdi. Savas gemileri eskort edecek olsa bu kez israil “taarruz mu yapiyonuz?” derdi ve (bence) hakli olurdu. Hareketin sivilligi kalmazdi.

    ” İşin teknik boyutunu bilmemekle berebar İsrail’in denetiminde olmayan bir bölgede İsrail nasıl tam techizatlı/silahlı donanımla girebilirken Türkiye devleti aynı donanımla giremiyor? İsraile serbest ama Türkiyeye yasaksa zaten başta ciddi bir sorun var demektir”

    Israil’e taninmis bir ayricalik yok. Israil uluslararasi sulari babasinin mali gibi kullandi. Mavi Marmara’nin kendi karasularina girmesini bekleyebilirdi saldirmadan önce. Ama burada “de facto” sahiplenmek istedi. Zekice bir taktik. ileride petrol metrol çikarsa “zaten benimdi” demek için uyaniklik yaptilar. Bu da Yildiray Ogur’un gözünden kaçan bir nokta. Israil filistin’e ait topraklari hep böyle tirtiklayip durmustur. Gider 3-5 insan vurur. Bir iki ev yikar. Sonra bir tampon bölge olusturur. Sonra “burasi benim” der. Bu türlü post-modern emperyalizme pabuç birakmak hata olurdu. Sirf bunun için bile kiyamet koparmamiz lazim. Yani hiç ölen olMAsaydi bile.

    Bu iki noktayı birbirinden ayırmaya çalışmakla birlikte sanırım birbirine karıştırmış. Bir yorumcu dostumuzun belirttiği gibi, galiba hatasını düzeltmeyi beklemek en doğrusu olacaktır.

    Evet, Ogur duygusal olmakla beraber çok mantikli bir insan. 9 masum insanin ölümü ne onu ne de bizi kör etMEmeli. Diplomatik, askerî ve ekonomik boyutlari var isin. Kaldi ki Israil’i kendi haline birakirsak Filistin’i ve Gazze’yi yuttuktan sonra sira bize de gelir. Kaldi ki Müslüman olarak zaten kayitsiz kalamayiz orada olanlara. Insan olarak ise hiç kalamayiz 🙁

    Bugüne kadar TR kendi ordusunun isgali altindaydi. “Atatürk’ün sevdigi sarkilar” programini dinleye dinleye gina gelmisti. Yurttan sesler korosu saati simdi. Tango bitti. Artik halay çekecegiz 🙂

  26. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2011 | Reply

    Burada TR’nin elinin çok güçlü oldugunu, Israil’in agir bedel ödeyecegini anlatan bir yazi var. umulur ki TIMETÜRK ekibi tercüme eder, biz de duyurusunu yapariz, Yildiray Ogur da okur bir zahmet 🙂

    Türkiye dis politikasi uzmani Dorothée Schmid ile yapilmis bir röportaj (l’Institut français des relations internationales IFRI)

    http://www.lemonde.fr/proche-orient/article/2011/09/08/pour-la-turquie-aller-au-clash-avec-israel-est-la-solution-la-plus-simple_1568958_3218.html

    Bu arada unutmadan, Tel-Aviv borsasi önemli bir deger kaybina ugramis. Özür dile-ME krizinin biraz etkisi olmus olabilir mi? 2007 senesinde 200 milyar dolarlik bir hacim teskil ediyordu ve yaklasik %10’u yabanci yatirimcilardan olusuyordu. Sizce yabanci ve yerli yatirimci için özür dileMEyen Israil’in cazibesi artmakta midir? Kamu harcamalarinda sert kisitlamaya giden, isyanlar ve gösterilerle çalkalanan Israil savunma harcamalarini arttirmak zorunda da kalabilir. Bakalim Tayyip Erdogan ile daha ne kadar poker oynayabilecekler? “Keske hiç özür dilemeseler” diyesim geliyor. Bazen yol menzilden güzeldir 🙂

    tel aviv borsasi

  27. Yazan:Mert Nuhoğlu Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur’a ait yukarıdaki alıntılarda herhangi bir çelişki göremedim.

    İlk alıntıda, Yıldıray Oğur, ölen kişilerin şehit olduğunu söylüyor.

    İkinci alıntıda, İsrail askerlerine karşı güç kullanma eyleminin, bu ölümlerde sorumluluk payının olduğunu söylüyor.

    Bu iki cümle birbiriyle çelişen şeyler değil.

  28. Yazan:Al Jazeera Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    Yildiray Ogur’un siddet karsiti argumanlarini saygiyla karsiliyorum. Ama bunlarin gecerli olabilmesi icin Gazze’ye uygulanan ambargoyu mesru kabul etmis olmak gerekir. Oysa siradan bir “gecirmem” uygulamasi degil bu. Bir milyon insan ac, susuz, ilacsiz, okulsuz birakildi. ustelik israil onlari bombaliyor. Buyrun El Cezire’den bir netlestirme:

    Richard Falk *

    BM Genel Sekreteri, İsrail’in Gazze’deki insanlara yardım götüren Mavi Marmara ve diğer 5 gemiye düzenlediği saldırıyı araştırmak için bir soruşturma paneli oluşturulduğunu söylediğinde uluslararası hukukun kazanacağı ve İsrail’in eylemlerinden sorumlu tutulacağına dair yaygın bir umut vardı.

    Raporun yayınlanmasıyla bu umutlar söndü. Bu sonuç sürpriz olmamalı; çünkü panel gerekli donanıma sahip değildi.

    Panel Başkanı Yeni Zelanda eski Başbakanı Geoffrey Palmer ve diğer tek bağımsız üye Kolombiya eski Cumhurbaşkanı Uribe konu hakkında yeteri kadar bilgili değiller.

    Uribe, görev dönemindeki korkunç insan hakları ihlalleri ve İsrail’le kurduğu yakın ilişkilerle ünlü.

    Bu panel bile İsrail’in 31 Mayıs’taki hareketini tümüyle uygun bulmadı, İsrail’in aşırı güç kullandığı ve Mavi Marmara’daki 9 yolcunun ölümünden sorumlu olduğu sonucuna vardı ve tazminat ödemesi ve özür dilemesi gerektiğini söyledi. Ama ablukanın yasallığının ve uygulama hakkının altını çiziyor.

    Bu sonuç İnsan Hakları Konseyi’nin bulgularıyla çelişiyor ve uluslararası hukuk uzmanlarının görüşlerini reddediyor. Panel, raporu geciktirerek diplomasiye şans tanısa da ülkeler bir sonuca ulaşamadılar.

    İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi ve tazminat ödemesi konusunda anlaşmaya varılmıştı ama çözümü açıklama vakti gelince İsrail geri adım attı.

    İsrail Başbakanı Netanyahu, çözümün İsrail vatandaşlarının moralini bozacağını ve İsrail düşmanlarına zayıflık işareti olarak görüneceğini ileri sürerek son adımı atmakta isteksiz davrandı.

    Rapor, yasaları mantıklı ve sorumlu bir şekilde yorumlamalıydı. Bu her şeyden önce, 4 yıldan fazla bir süredir Gazze’de yaşayan Filistinlilere uygulanan ablukanın yasal olmadığını ve hemen kaldırılması gerektiğini belirtmek demekti.

    İsrail’in saldırısı, açık denizlerdeki seyir özgürlüğüne müdahale eden ve 9 kişinin ölümüne neden olan bir suçtu. Bu sonuçlara ulaşmak uluslararası hukuk açısından bakıldığında panel için kolay olmalıydı. Ama olmadı.

    Rapor bir devletin açık denizde, sivillerin fiziksel ve ruhsal sağlığına verdiği zararlardan dolayı tüm dünyada ayıplanan ve insanları yaşamak için gerekli şeylerden mahrum bırakan bir ablukayı uygulamasına izin veriyor.

    Bu gerçekler bölgesel ilişkilerini hakkaniyet ve karşılıklı saygı üzerine kuran Türkiye’nin neden bu şekilde davrandığını açıklıyor. Palmer Paneli’nin ulaştığı sonuçların kabul edilemez olduğunu bilen Türkiye Dışişleri Bakanı kendi B planını hazırladı.

    İsrail’in Türkiye’nin taleplerini yerine getirmek için zamanı vardı ve İsrail bu konudaki isteksizliğini gösterdi. Davutoğlu’nun belirttiği gibi Türkiye’nin tepkisi İsrail’le karşı karşıya gelmek değil, iki ülke arasındaki ilişkileri doğru yola sokmak amacı taşıyordu.

    Bu yaklaşımın doğru olduğunu düşünüyorum; çünkü bu yaklaşım uluslararası hukuku ciddiye alıyor ve jeopolitik fırsatçılıktan ziyade prensibe ve sağduyuya dayanıyor. Davutoğlu’nun tepkisi sadece sembolik değil. Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdü, askerî işbirliğini durdurdu ve Akdeniz’deki varlığını güçlendireceğini belirtti.

    Türkiye ablukanın yasallığına ilişkin olarak Uluslararası Adalet Divanı’ndan istişari görüş almak üzere harekete geçmeyi planlıyor.

    İsrail iç politikası o kadar saldırgan bir hal aldı ki ülkenin liderleri ulusal çıkarlarına olan bir dış politika kararını alamayacak durumda.

    Türkiye’nin diplomatik girişimlerinin Suriye örneğinde olduğu üzere zora girdiği bir zamanda Gazze’deki mağdur insanların tarafında olmak, değerleri çıkarların üstüne koyan bir duruştur.

    İsrail şimdiye kadar uluslararası hukuka karşı koymanın bedelini ödemekten kurtulmayı başardı. Yıllardır illegal yerleşim yerleri inşa ediyor, Filistin direnişiyle karşı karşıya kaldığı durumlarda aşırı güç ve devlet terörü kullanıyor, kolektif cezalandırmalar uyguluyor.

    2006’da Lübnan’a insafsız saldırılar düzenledi, 2008’in sonunda Gazze’ye karşı büyük bir kampanya başlattı ve 2010’da Mavi Marmara’ya düzenlediği saldırıyla dünyayı şoke etti.

    Eğer Türkiye bu pozisyonunu sürdürürse Tel Aviv’e, gelecekteki refahının ve güvenliğinin Filistinlilerle ve bölgedeki komşularıyla ilişkilerinin seyrini değiştirmesine bağlı olduğu mesajını verecek.

    * Al Jazeera, Tercüme: Zaman

  29. Yazan:İSRAİL ARTIK RAKİPSİZ DEĞİL Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    MY’nin son 3 yorumuna katiliyorum. Hatta bolgesel degil kuresel bir okuma yapmak gereklidir. Turkiye eski Turkiye degil. BBC bile anladi da bir Yildiray Ogur mu anlamadi? Insaf!!! Ahmet Altan ve Yasemin Congar’in da korleme bir pasifizme gomuldugunu gormek ayrica uzuntu verici. “Analar aglamasin” demekle durmuyor goz yaslari. Savasa karsi olmakla durmuyor savaslar. Nush ile uslanmayani etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanin hakki kotektir. Turkiye artik sopa atabilecek durumdadir. Atmalidir. Mutlaka silahla savasilmaz. Medya ile, ekonomi ile de savasilir. Ogur, Altan ve Congar romantik barisciliktan akilci barisciliga gecmelidir. Buyrun BBC’den dinleyin:

    “Bölgede şu anda yaşananların, Ortadoğu’nun geleceğinde önemli etkileri olacak. Bu, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki hakimiyetinin rakipsiz olmadığını gösteriyor. Erdoğan, Türk donanmasının bölgede artık daha aktif bir rol oynayacağını söylüyor. İsrail’in uluslararası hukuka meydan okuması ve özellikle işgal topraklarına yönelik politikaları uluslararası forumlarda bundan böyle ciddi sınavlarla karşılaşacak.

    Bölgedeki demokratik ayaklanmalar sonrasında, Türkiye’nin pozisyonu, Filistin ve İsrail işgali konusundaki ana akım Arap görüşüne daha da yakınlaşacak. Bu durum, Türkiye’nin Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve Filistin konusunda daha aktif bir rol üstlenmeleri için Arap hükümetleri üzerindeki baskıyı artıracak. Demokratik geçiş sürecindeki ülkelerde İsrail’e karşı daha sert bir tutum izlenmesi isteniyor. Türkiye örneği ardından Mısır ve Ürdün’ün elçilerini çekebileceğinden söz ediliyor.

    Yazar şöyle devam ediyor: “Türk demokrasisi güçlenmeseydi, Türkiye şimdiki pozisyonuna gelemezdi. Şimdi hükümet askerin müdahale korkusu olmadan politika yürütebiliyor. Birkaç yıl önce İsrail’e karşı sert tavır alınması düşünülemezdi bile.

    Şu anda bölgede tanık olduklarımız, Ortadoğu’yu Avrupa’ya bağlayan stratejik bir güç olarak Türkiye’nin çağının gelişine işaret ediyor. Bu Ankara’nın dış politikada bağımsızlık ilanıdır. Ortadoğu bundan böyle asla aynı olmayacak.”

    Prof. Muhammed Eyub, ABD’nin Orta Doğu politikasında önemli bir değişikliğe gitmesi gerektiğini belirterek yazısını şöyle noktalıyor: “Washington, Ankara’yı hafife almamalı'”Eğer Amerika, Orta Doğu’daki stratejik çıkarlarını muhafaza etmek istiyorsa, İsrail-Filistin meselesine hızlı ve adil bir çözüm bulunmalıdır. Washington, İsrail’e koşulsuz destek politikasını yeniden değerlendirmeli ve tarafsız bir siyaset izlemeli. Buna Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki Filistin tasarısı da dahildir. Her şeyden önemlisi Amerika bölgede yükselen üstün bir güç ve Batı’yla Müslümanlar arasındaki köprü olarak Türkiye’nin stratejik önemini hafife almamalı.”

  30. Yazan:Ya ölenler hıristiyan olsaydı? Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    Yani Mavi Marmara yerine eğer Kızıl Haç bir gemi gönderseydi ve ölenler hıristiyan olsaydı ne denilecekti? “Haçlı seferine çevirdiniz lan bunu ” mu denilecekti?
    Müslümanlar söz konusu olunca Yıldıray Oğur, Ahmet Altan ve Yasemin Congar körleşiyorlar. Batılı gibi bakıyorlar herşeye. Taraf gazetesinin Liberal ahlâk dedikleri bu mudur?

  31. Yazan:Mert Nuhoğlu Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    Müslümanlar söz konusu olunca Yıldıray Oğur, Ahmet Altan ve Yasemin Congar körleşiyorlar. Batılı gibi bakıyorlar herşeye.

    Burada haksız bir değerlendirme yapmışsınız.

    İsrail, şu ana değin çok sayıda Amerikalıyı da gözünü kırpmadan öldürmüş veya cezalandırmıştır. Fakat ne yazık ki, ABD kendi vatandaşlarının haklarını korumakta yetersiz kalıyor. Problem müslüman veya hristiyan veya hatta yahudi olup olmamakta değil.

    Ayrıca Oğur, Altan veya Çongar için söylediğiniz sözler de haksız. Bir insan, bizden farklı düşünüyor diye, hemen onda kötü niyet aramak, hakkaniyetli bir tutum değil.

  32. Yazan:Sagon Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply

    Ayrıca Oğur, Altan veya Çongar için söylediğiniz sözler de haksız. Bir insan, bizden farklı düşünüyor diye, hemen onda kötü niyet aramak, hakkaniyetli bir tutum değil.(MN)

    dogru Mert Bey, haklisiniz. bu 3 insan vicdanlarinin sesini dinleyen nadir yazarlardandir. ama (galiba) nasreddin hoca fikrasindaki gibi “sen de haklisin” sendromundan muzdaripler.

    Libya bombalanirken kan dokulmesine karsi duran hukumet elestiri almisti. Hatirlayacaksiniz, bu 3 yazar Libya konusunda pasif davrandigi icin Erdogan’i elestirirken bugun soylediklerinin TAM TERSINI soylemislerdi.

    O zaman Erdogan sunu diyebilirdi: “Ne yani? Fetih mi yapalim? Cihad mi yapalim? Biz Osmanli imparatorlugunu kurmaya gelmedik ki”

    Yani dis politikada pasif olunca “paraci/korkak” dediler. Aktif olunca “cihadci – futhat meraklisi” vs vs. Neden boyle oldu? Cunku Ahmet Altan, Yasemin Congar ve Yildiray Ogur batili gazeteleri okuyorlar. Batinin aktif oldugu Libya’da (bati gibi, askeri olarak) aktif olmamizi, batinin pasif oldugu filistin’de ise pasif olmamizi bekliyorlar.

    AKP’nin dis politikasini savunmak bana dusmez. Erdogan, Gul ve Davutoglu savunurlar. Benim soylemek istedigim Ahmet Altan, Yasemin Congar ve Yildiray Ogur adli bu 3 yazarin bagimsiz dusunme kabiliyetinin eksik oldugudur. Gun icinde gelen bilgilerle hop oturup hop kalkiyorlar. MY’nin Maalouf’tan aktardigi bir soz vardi: “Her seye uzulmek, hic bir sey ile tam olarak ilgilenememek” . Internetten akan bilgi, foto ve video yogunlugu vicdanli insanlari bir baski altinda birakiyor. Bakin yine bu sitede yayinlanan Dunya Vatandasi isimli bir makalede Hannah Arendt ne diyordu:

    Ulusal politikaya bakışımız gereği vatandaşlar adına ülkenin yaptığı herşeyden sorumluyuz. Bu bakış omuzlarımıza tahammül edilmesi imkânsız olan bir küresel sorumluluk koyuyor. Bu kadar büyük bir yükün altına girmektense insanlar şu üç yolu seçeceklerdir:

    1.Dünyanın sorunlarına karşı umursamazlık, politikadan kaçarcasına uzaklaşmak,
    2.“Önce vatanım, önce halkım” diyen ulusalcı ve etnik merkezci bir bencillik,
    3.Her türlü otoriteyi, politik ve kolektif yapıyı reddeden sürekli bir isyan hali.

    Turkiye’nin kose yazarlarina dikkat edin, %99’u bu 3 kategoriye giriyor. Umursamaz / Ulusalci / Muzmin Itirazci.

    Herkesin takim elbise / tayyor giydigi bir toplumda farkli olmak olmak icin kupe takan, yirtik kot giyen gencler gibi Yasemin Congar, Ahmet Altan ve Yildiray Ogur da kendi gruplarinin konformizmine boyun egdiler. Olumune baris istiyerek Israil’i savunur gibi gorunduler. Umarim yakinda uyanirlar ve anti-konformist olmanin konformizminden kurtulurlar 🙂

  33. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Eyl 16, 2011 | Reply

    İsrail ve Filistin sorunuyla Türkiye ve Kürtler sorunu giderek daha fazla birbirine benzemeye başlıyor bence. Belki de Erdogan PKK’nın arkasında İsrail desteği görüp misilleme olarak Filistin’e arka çıkıyor, kimbilir..

    Ben hiçkimsenin %100 masum olduğuna malesef inanmıyorum. O gemiye binenler gerçekten sadece insani yardım için mi bindiler? Yoksa gidip israil’e haddini bildireceğiz, arada da belki şehadet şerbetini içeriz diye mi bindiler? Gemi üzerindeki ilk şiddeti bizimkiler göstermemiş olsa anlayacağım durumu. Yanlışım varsa düzeltin ama ilk askerler gemiye çıkar çıkmaz bizimkiler çökmüş üzerlerine.

    Ya en azından kendimizi karşı tarafın yerine koyalım. Mesela Kandildeki Kürtlere “insani” yardım amaçlı bir gemi Akdenizden yaklaşıyor olsun (varsayım!). Gemide ne olduğu belli değil, battaniyelerin arasına ne sıkıştırıldığı (!) belli değil. Biz ne düşünürdük çok merak ediyorum.

    Biz nasıl Kürtlerden silahlı mücadeleyi, terör eylemlerini bırakmalarını istiyorsak Filistinlerin de aynısını yapmaları gerekiyor. Bizim başbakandan Iraktaki, İsrail’deki sivil bombalama, intihar saldırısı eylemlerinin “tamamını” lanetleyen bir açıklama neden gelmiyor?

    Evet İsrail Filistin’e zulm ediyor. Adamlar gelmiş oturmuş o topraklara. Gücü yeten kimsenin de onları oradan kaldırmaya niyeti yok. En azından şimdilik. Bunu kabul edip yaşamaları lazım. En azından sivillere yönelik eylemlerine kesin bir son vermeleri lazım.

  34. Yazan:Kazim Tarih: Eyl 17, 2011 | Reply

    Ortadogu’dan gelen haberlere bakilirsa Yildiray Ogur’un Big Pikçir okumasinda hata var gibi geliyor bana. Bernard Lewis okuya okuya bu hale geliyor insan 🙂

  35. Yazan:sequer Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur bugün bu sitedeki “Ulusalcı Müslümanlar”a gereken cevabı vermiş. Bir okuyun da kaydığınız faşist çizgiden uyanırsınız belki.

  36. Yazan:Komplo Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    @Sequer

    Adamin yahudi ajani oldugu filan söyleniyor mu bu sayfada?
    ne bu sitede yazanlari, ne altindaki yorumlari ne de Yildiray’in yazisini anlaMAmissiniz. Bravo!

  37. Yazan:Berna Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    Yildiray’in son yazisini okudum. Gormemistim ama herhalde ona CIA ajani diyenler oldu bu Marmara gemisi hakkinda yazdiklarindan sonra. tabi ki sacma. Ama Yildiray’in hatali oldugu yerler var. Sehit olmayi, cihad yapmayi suç gibi gosteriyor. bu kotu niyet degil. Hizla ve ofkeyle yazilmisti. bu ikinci yazisi da oyle. dolmus, gerilmis, birden bosalan bir yay gibi. nereye sicradigi belli degil. milliyetci muslumanlara catiyor, akp yanlisi insanlara catiyor, liberalleri ve demokratlari savunuyor, her telden calmis, hic bir yere varmiyor yazisi 🙁

  38. Yazan:Sadece aptallara cevap verdi Tarih: Eyl 18, 2011 | Reply

    Mavi Marmara gemisinde ölenleri eleştiren Taraf gazetesi yazarı Sayın Yıldıray Oğur haklı ve haksız eleştirilere maruz kaldı. Ama sadece aptallara cevap verdi. Kendisine yöneltilen meşru eleştirileri cevapsız bıraktı.

    Öncelikle “Müslüman Ulusalcılar” başlığı modası geçmiş bir stil. Sadece bu siteden hatırlarsak; Mustafa akyol’un bir yazısı vardı: Mardin Fetvası ve Müslüman Ulusalcılık. Sene 2010. Gamalı Hilalin Yükselişi – Irkçılığımıza Bir Bakış, 2007. Ve Kurtlu Hilal ; yine 2007. Evet, dedik ya, sadece aptallara cevap vermiş. Oğur’un MOSSAD ya da CIA ajanı iddia edecek kadar uçmuş tiplere cevap bile vermesine gerek yoktu. Ama cihad’ı ve şehadeti Batı’ın gözlükleriyle şiddet, hegemonya vs ile görmeye çalışması büyük hata idi. Bu açıdan yapılan eleştirileri cevapsız bıraktı. Büyük ihtimalle cevabı yok, olmayacak. Efendice özür dileyebilirdi. “Ölümlere çok üzüldüm, ne dediğimi bilmiyordum” diyebilirdi meselâ. Demedi.

    Son “Müslüman Ulusalcılar” başlığı taşıyan yazısında şaman tapınağına minare eklemekten filan bahsediyor. Metaforu anlaşılıyor ama şamanizmi de çok iyi bilmediği ortaya çıkıyor.

    Dış politikanın bazen “islâmcı” bazen pragmatik, bazen başka bir şey olduğunu söyleyip bur tutarsızlık arıyor. Eski mahallenin anahtarı gökdelenin kapısını açmaz vs derken de hatalı. İslâm tarihinde ticaretin, taahhütün, emniyetin, medeniyetin ve şehir hayatının yerini bilse bunları söylemezdi. Müslümanların birliğini ve barışı savunmak bir ideoloji değildir. Ama Sayın Yıldıray Oğur liberal gözlükle net göremiyor. Liberalizmin demokrasiye aykırı olduğunu bile bilmiyor. Nere kaldı İslâm’dan ve politik bir vizyondan haberdar olmak?

    İyi bir insan ama boyunu aşan mevzularda kaybolan bir yazar. Keşke bir iki yılını ayırıp kendini yetiştirse ve yeni dünyayı anlama çabasına girse. Soğuk savaş bitti. Tek kutuplu AB egemenliği de bitti. Batı demokrasileri liberalizmin ağırlığı altında çöküş dönemine girdiler. Bunları okumakta zorluk çekiyor Sayın Yıldıray Oğur.

  39. Yazan:Pusula Tarih: Eyl 19, 2011 | Reply

    Mavi Marmara ile ilgili yazılarını okudum Yıldıray Oğur’un. Buradaki yorumları da baştan sona kadar okudum. Netice olarak ne söylenebilir?
    Mıknatıslar pusulanın çalışmasını engeller. Ya fıldır fıldır döndürür ya da kuzey yerine güneyi göstermesine sebep olur. Yıldıray Bey’in vicdan pusulası şaşmıştır. Çünkü liberalizmin mıknatısı bu pusulaya yaklaşmıştır. Yıldıray Oğur « ölümüne » özgürlüğü savunur ama özgürlük için ölenleri « cihadçılık / şehirçilik » oynamakla suçlar. Ne diyelim ? Geçmiş olsun. Yakında aslına rücu etsin. Bir daha dönmemek üzere inş.

  40. Yazan:Halktan biri Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    Yıldıray Oğur farklı görünmek için çabalamış. Ama rezil olmuş. Orjinallik yapayım derken marjinallik yapmış. Keşke masum insanları kariyerine meze yapmasaydı 🙁

  41. Yazan:İsrail’e baskı Tarih: Eki 17, 2011 | Reply

    Yorumculardan biri bunun olacagini tahmin etmisti degil mi?

    Kaynak: http://www.timeturk.com/tr/2011/10/17/israil-borsasinda-turkiye-endisesi.html

    Haber:

    İsrail’de borsa yatırımcılarının Türkiye ile ilişkilerin iyileşmemesi halinde “ciddi kayıplar”ın oluşmasından korktuklarını, kayıpların yılda 4 milyar doları aşabileceği öne sürüldü.

    Jerusalem Post gazetesi, Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri ele aldığı haberinde “Tel Aviv Borsası’ndaki yatırımcılar, Türkiye ile diplomatik bağlar iyileşmezse ciddi kayıpların oluşmasından korkuyorlar” diye yazdı. Gazete şöyle devam etti:

    “Yılda 4 milyar dolardan fazla. Bu, Tel Aviv Borsası’ndaki yatırımcılar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’nın Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret bağları askıya almakta olduğunu açıkladığı 7 Eylül’de buharlaşacağından korktukları rakamdı ve tahmin edilebileceği gibi açıklamaya reaksiyon olarak hisse değerlerinde büyük bir düşüş oldu.”

    Buna karşın borsanın, Ankara’nın aynı günde Başbakan Erdoğan’ın sözlerine açıklık getiren ve sadece savunma ürünleri ticaretinin söz konusu olduğunu belirten açıklamadan sonra yeniden toparlandığını anımsatan gazete, ancak Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliklerin ekonomik bağlara zarar vereceği konusunda pek bir kuşkunun bulunmadığını kaydetti.

    “2011 TİCARET HACMİ 4.4 MİLYAR DOLARA ÇIKABİLİR”

    JPost, ikili ticari hacminin siyasi krize rağmen son yıllarda kayda değer bir artış gösterdiğini, bu yılın ilk yedi aylık döneminde de 2.56 milyar doları bulan ticaret hacminin bu yılda 4.4 milyar dolara çıkabileceğini kaydetti.

    Ofer Grubu gibi bazı İsrailli şirketlerin Türkiye’de yatırımlarına dikkat çekildiği haberde, Türk inşaat şirketlerinin de İsrail’in karlı bir piyasa olabileceğini keşfettiklerini belirtirken Zorlu Grubunun geçen yıl imzaladığı bir anlaşma uyarınca İsrail’de dört büyük elektrik santrali kuracağını yazdı.

    İsrailli gazete, Türkiye perspektifinden İsrail ile ticareti askıya almanın “mantıksız” gibi göründüğünü, Türk ekonomisi çok hızlı bir büyüme kaydetse de cari açığın yüzde 9.5’e tırmandığını, dış borçların da son iyi yılda katlandığını öne sürdü.

    “TAMAMEN ANKARA’NIN ELİNDE”

    Dünyanın ekonomisinin yavaşladığı bir dönemde ekonomik faaliyetleri kısıtlamanın olumsuz etkilerinin olacağı savunulduğu haberde İsrail’i, Türkiye’nin ticaret fazlası olduğu az sayıda ülkeden biri olarak niteledi.

    TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin Eylül ayında yaptığı, ticaret bağlarının siyasi ilişkilerle karıştırılmaması gerektiği yönündeki açıklaması ve İsrail Ticaret Odası Başkanı Uriel Lynn’in Türkiye ile bir ticaret krizinin İsrail’de yüzlerce kişinin işsiz kalmasına neden olabileceği uyarısı anımsatıldı.

    JPost, bunun ardından tüm işaretlerin iki ülkenin iş çevrelerinin, işlerini her zamanki gibi sessizce sürdürmeyi tercih ettiklerini gösterdiğini belirterek “Bu noktada bunun mümkün olup olmayacağı, tamamen Ankara’daki karar vericilerinin ellerinde” iddiasına yer verdi.

    anka

  1. 3 Trackback(s)

  2. Eyl 28, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılan yazılar : Derin Düşünce
  3. Eki 16, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılan yazılar : Derin Düşünce
  4. Ara 7, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin