RSS Feed for This Post

Kürt şımarıklığı

Emre Uslu

Önceki günlerde Sebahat Tuncel’in sekiz gariban askeri intihar saldırısıyla öldürmüş bir PKK’lı için söylediği sorumsuz sözler, dün Hakkâri’de sokak ortasında arkalarından kalleşçe vurulan uzman çavuşlar, molotofla yakılan çocuklar bize konuşmadığımız bir gerçeği konuşma zamanımızın geldiğini söylüyor: Kürt şımarıklığı. Evet, bu ülkenin Kürt sorunu var ve Kürtler şimdiye kadar ezilmiş bir toplumdur. Şimdi de bireysel ve kolektif haklarını kullanamayan bu toplumun sorunları acil olarak çözülmelidir. Buna anadilde eğitim dâhil, dünyanın en ileri demokratik standartlarında benzer durumdaki toplumlar ne haklara sahipse Kürtler ondan da ileri haklara sahip olmalıdır. Bu konuda kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. Kürtler adına siyaset yapan BDP’nin haklı mücadelesine de demokratik sınırlar içinde destek olunmalıdır. Ancak Kürtlerin haklı mücadelesi ile şımarık tavırlarının da bu sorunun çözümüne yardım etmediği görülmeli. Öğrenci yurtlarını molotoflayıp sonra pişkince üzerinden siyaset yapmak, masum insanları hedef alıp açıklama yapmanız gerektiği yerde susmak, müthiş bir özgüven patlamasıyla önüne gelene saldırmak bu sorunun çözümüne yardım etmez. Bu tutum Kürt faşizminin ayak sesleridir. TAMAMI

 

… Bu mesele ilginizi çekiyorsa…

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 17 Yorum

  2. Yazan:Mustafa ESER Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    28 Haziran tarihinde Gazeteciler.com sitesinde Cenk AÇIK imzalı yazıyı bilgilerinize sunuyorum.Okuyun ve düşünün.

    Hasan Cemal o çınarın altında neyi unuttu?28 Haziran 2011 Salı

    Hasan Cemal’in gazetecilik başarısını kıskananlar arasında ben de varım. Hasan Cemal gazetecilik adına imrenilecek işler çıkarıyor.

    Fakat bu çok önemli, imrendirici işlerde beni rahatsız eden, keyfimi kaçıran bir şey de var.

    Keyfimi sadece Hasan Cemal’in ceviz ağacının altında PKK lideriyle yaptığı konuşma değil, aynı şekilde, son dönemde bazı aydınların ‘Kürt sorunu’nu ele alma biçimleri de kaçırıyor.

    Ceviz ağacının altında PKK’lılarla muhabbete dalan Hasan Cemal de, PKK’ya terör örgütü denilmesin diye raporlar hazırlayan gazeteciler de, BDP otobüslerinde zafer işareti yapanlar da bir şeyi unutuyor: Bu sorun, Türkiye’de, “vatandaşlık görevi” çerçevesinde ve zorunlu olarak bile olsa, pek çok evden şehit cenazesi çıkmasına neden oldu. Şimdi o evlerde acılı aileler var. Çözüm çabalarında bu olgu niçin göz ardı ediliyor?

    Bu sorunu, bir tarafın sözcüsü haline gelerek çözemeyiz. Bu sorunun bütün mağdurlarının duygusunu eşit oranda yönetemezsek bilin ki Kürtleri mutlu edelim derken, başka kıvılcım çakmış oluruz.

    Bu meselede başrol oynamaya hevesli olanlar, metropollerde Kürt kökenli bir aileyle komşuluk yapan bir şehit yakının o aileyle olan ilişkisini de bu ‘çözüm çabası’ içerisinde dikkate almak zorunda.

    Sadece tek tarafın memnun olduğu çözüm kalıcı çözüm olur mu?

    Tamam, bu sorunu çözelim, ama nasıl?

    Evet, devletin onlarca kusuru var. Evet, devlet bu ülkede farklı kesimlere farklı nedenlerle büyük sıkıntılar verdi. Bir tarafta ’30 bin insanın ölümünden sorumlu Abdullah Öcalan’ varsa, diğer tarafta da Ergenekon’da, Dağlıca’da, Aktütün’de gördüğümüz tabloların ve on binlerce ‘sahipsiz’ ölümün sorumluları var.

    Bu ülkede bir idam sehpası kurulacaksa, bana göre de Abdullah Öcalan’ın önünde ve arkasında hayli uzun kuyruklar oluşur.

    Fakat bu işte hiçbir günahı olmayan, hiçbir şekilde taraf olmamış, tamamen vatandaşlık görevi olarak meseleyle yolu kesişmiş şehit yakınlarının duygularına kim tercüman olacak?

    Kim bunların acısına ortak olup bu duyguyu yönetecek? Kim bu acıların kabarmasının önüne geçecek?

    Bu kimin sorunu?

    Aydınlar, gazeteciler meselenin bu kısmını niçin unutuyorlar?

    Üstelik bazı aydınlar PKK sözcülüğüne soyunmakta bir beis görmezken, şehit yakınlarından ve onların acısından bahsedenleri “milliyetçi duyguları istismar etmekle” itham ediyorlar. Dağda ölen PKK’lının hakkını savunmak özgürlük, aynı çatışmada ölen günahsız bir askerin hakkını savunmak ise şovenistlik olarak lanse ediliyor.

    Bazı aydınlar neden şehit yakınlarının duygularını anlamayı günah görüyor?

    Neden ve kimden korkuyorlar? Utanıyorlar mı? Doğrusu çok merak ediyorum.

    Bugünlerde ‘PKK meselesi’ni kendi meselesi olarak görmeye başlayan aydınların, gazetecilerin PKK’ya şu soruları sormaları gerekmiyor mu?

    Hem çözüm diyorsunuz, hem devletle Abdullah Öcalan’ın anlaşmak üzere olduğunu ileri sürüyorsunuz, hem barışa daha yakın olduğunuzu söylüyorsunuz, hem ‘silah bırakmak dahil her şeyi konuşabiliriz’ diyorsunuz ama hem de sürekli birilerine tehdit savuruyorsunuz. Bu ne biçim barış istemektir? Bu ne biçim hak savunmaktır?

    Sadece tehdit de etmiyorsunuz, bu sorunun oluşmasında hiçbir kişisel kusuru olmayan polisi, askeri de öldürmeye ara vermiyorsunuz

    Haksız mıyım? Eğer istenen barış ise bu savaş dili ve savaş neden? Bu yöntemle bir “barış” gelse bile bu kimi mutlu edecek ki?

    Daha sorulacak çok soru var. Lakin aydınlarımız ele aldıkları sorunun içinde eriyip gitmekten kurtulamadıkları için soru sormaya da takatleri kalmıyor. 
 


    Cenk AÇIK Gazeteciler.com alıntı

  3. Yazan:niyet okuyucu Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    Kürtlerin demokratik haklarını savunma iddasında olan BDP ve/veya Kürt siyasetçilerinin,gittikçe milliyetçiliği körükleyen yanlış tutumlarını tartışmanın zamanı evet geldi de geçiyor.Gerçi bu olgu Türk entelenjiyasında çoktandır tartışılageliyor, ancak kanımca Türk milliyetçiliğine yaslanan aydınlarla sınırla kalmamalı bu eleştiri.Kısacası seküler hümanistinden feministine,müslüman aydınından liberal demokratına kadar her farklı görüş temsilcisi,gerek milliyetçiliği tırmandıran porıvokatif dile,gerekse de şiddet yöntemlerine karşı net tavırlarını ortaya koymalıdırlar.Ki bu görev en başta da(Bdp’nin sığındığı şiddet bağlamında)Kürt halkı başta olmak üzere Kürt aydınlarına düşüyor.Zira hiçbir dava-velevki haklı olsa bile-insan yaşamını hiçe sayacak bir hoyratlığa vadırılmamalı…Kürtlerin bir takım haklardan yoksun kalıyor olması şiddet gerekçesi değildir ve olmamalıdır.Zira hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değildir.
    Dolayısıyla evet Kürt siyasetçileri maalesef bu anlamda hatalı bir tutum içerisindeler ve kendilerine çeki düzen vermeleri gerekmektedir.
    Ancak,bu zaafa dikkat çekerken, mesele, salt Türk askerine/polisine/Devletine…”yapılan saldırılar””şeklinde başlayan ayrıştırıcı bir dile hapsedilmemelidir.Şiddet kimden ve ne adına yapılırsa yapılsın ve mağduru her kim olursa olsun başlı başına karşı olunması gereken bir durumdur.Unutulmamalıdır ki PKK şiddetinden zarar gören Kürt vatandaşlarının sayısı öldürülen(asker/polis)devlet görevlilerinden çok daha fazladır.Gerek PKK’nın “kendinden olmayan”(başta korucular olmak üzere) diğer muhalif kesimlere karşı yoğunlaştırdığı şiddet olsun,gerekse devlet baskısının bir koz gibi kullanılarak Kürt halkını tarumar eden yöntemleri olsun,Kürt halkının yaşama hakkına yönelmiş en büyük tehdit ve darbe özelliği taşımaktadır.
    Ne var ki bu bariz gerçekliğe karşın Emre Uslu gibi hesapta demokrat geçinenler, bu bariz gerçekliği sogulamak yerine meseleyi TÜRKLÜK KÜRTLÜK düzlemine çekmektedirler.Emre Uslu,bir yandan milliyetçiğin tırmandırılmasından/düşmanlıkların derinleşmesinden dem vururken,görüldüğü üzere toplumu tahrik edici ve kışkırtıcı bir dil kullanmaktan geri durmamakta,Bdp’li siyasetçileri hedef göstermekte bir beis görmemektedir.”Dinime küfreden müslüman olsa”hesabı maalesef eleştirdiği paradoksal duruma fazlasıyla itibar ediyor Uslu.Sadece bizimkiler/onlar düzlemine çekilmesi bir yana,”Kürt şımarıklığı”tanımlaması en hafifinden ırkçı bir kışkırtmadır.Uslu gibi damarına ırkçılık bulaşmış sahte demokratları artık çok iyi tanıyoruz.Eğer etik ve ilke adına bir entellektüelliğe sahip olsa hayasızca “Kürt şımarıklığı”nitelemesi kullanmazdı.
    İşte nikimi niyet okuyucu seçmemin nedeni budur.Kürt düşmanlığını süslü cümlelerle örtmeye çalışan bu gerici zihniyet takımının niyetleri kendi sözleriyle kendilerini ele vermektedir.Ne demek Kürt Şımarıklığı?Ben tercüme edeyim:Kürtler düne kadar her türlü insanlık dışı muameleye maruz kalmışken bugün artık milletin sabrını taşıyacak şımarıklığa işi vardırmışlar demektir bu.Yani bunlar ileri gidiyor,çizmeyi aştılar,birilerinin buna dur demesi gerekir demeye getiriyor bay Uslu.Yoksa yanlışı yapan Kürt Siyasetçileriyse Kürtler neden şımarmış olsun?Ama zatı alilerine göre şımarıklığı yapan Kürtlerdir.Haklıdır aslında,çünkü eski günlerin özlemini yaşıyor…İnsanların gece yarıları evlerinden alınarak fali belli cinayetlerin yaşandığı,insanlara dışkı yedirildiği günlerin geride kalmış olması ve Kürtlerin de nihayet toplumda üzgür düşünceden istifade ediyor oluşu,sayın Uslu ve onun zihniyetinde olanlar için şımarmaktır.O utanç dolu,tarihe kara bir leke olarak geçen geçmişin bugün normale dönüşmüş olması Uslu gibilerinin anlayabileceği bir şey değildir.İşte bu normalleşmeyi içine sindirememesidir bütün feyat figanı,budur şaşkınlığı.Yoksa Türk siyasetçilerin,devlet içine çöreklenmiş Ergenekoncu damarın vb’nin oluşu nasıl “Türk Şmarıklığı”olarak nitelenemeyecekse,PKK ve avanesinin yaptığı tarihi hatalar da Kürt Şımarıklığı olarak nitelenemez.Ama Uslu gibi tescilli ırkçılar bu tür nitelemeleri kendilerinde bir hak olarak görüyor ve ayrıştırıcı dili maalesef demokrasi kisvesi altında dillendirmekte bir sakınca görmüyorlar.Görmüyorlar,çünkü “biz ve onlar”sendromu ta iliklerine kadar işlemiş…Hayata ve olaylara bu pencere dışında bakmalarını da beklemiyorum.
    Ama tarih bu sinsi ikiyüzlülerin gerçek maskesini bir gün düşürecek ve elbette hakketikleri tarih çöplüğüne gideceklerdir.Ve bunu da benim değerli dürüst,vicdanlı ve onurlu Türk kardaşlerim yapacaklardır en başta.Buna canı gönülden inancım tamdır.O günler bütün çatlak seslere,taraf anlayışına gırtlağına kadar batmış riyakarlara rağmen gelecektir.
    BSM.

  4. Yazan:parrhes Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    Geçmişin muamelelerini bugünün tevhid ruhlu sinelerinin yüzüne vurmakla ve geçmişte yapılan zulümden utanan vicdan erbabına mesafe koymakla tamda ayrılıkçılık yapılmaktadır. Zira bu mesafeli duruş yaşadığı topraklardaki insanları Kürtler ve diğerleri şeklinde görmenin bir tezahürüdür. Oysa diğerlerinin içi fazlaca çeşitlilik barındırmaktadır. Dövülecek bağcı aranmıyorsa yeni nesil vatandaşta birlikte üzüm-karpuz-peynir yeme sevdası had safhada. Yok var olduğumuz sürece bağcıyı da sözlerimizle döveriz deniyorsa, geçmişte bağ sahibi olanlar bellidir.

    Siyasetçiler, kanaat önderleri, bu meseleyi önemseyen akıl erbabı temiz sineleri manipüle etmemelidirler ki arzulanan medeniyet inşa edilebilsin..

  5. Yazan:ufuk tan Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    Dünün mağdurları,iktidara gelimnce hakiki mağdurları şımarıklıkla itham ediyor.yakında asmayalımda besleyelimmi laflarını çokça duyacağız galiba.Bu ülkede eşit vatandaş olmanın koşulları,ana dile saygı,her alanda kullanıma saygı,farklı ulusal kimliklere saygı,farklı dini kşmliklere saygı,farklı mezheplere saygı,farklı cinslere saygı,farklı cinsel yönelimlere saygı…İşte en azında burjuva demokrasisine sahip olmak için bunlara saygı duyulması gerekir.Devletçilik ve ulusalcılık hepinizin içine işlemiş,laik-kemalist olmanız gerekmiyor,liberal-Müslüman-muhafazakarlıkta aynı işte.Kürd’lerin bir milletvekilliği resmen çalındı,muhafazakar demokratlar Kürdlere susun sesinizi çıkarmayın,çıkarırsanız başınıza bilmem ne gelir falan diyorlar.Utanma ve yüz kalmamış.

  6. Yazan:MY Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    Türk Faşizmi deyince ses çikarmayanlar nedense bazı ırklara kıyamıyorlar. Bazı Türklerin fasizm yaptiklarini söylemek uygun oluyor da bazı Kürtlerin şımarıklık yaptigini söylemek neden ayip oluyor?

    Türk Faşizmi ” kategorisinde TAM 180 YAZI VAR! MHP’liler filan gicik oldular tabi ama hiç bir Kürt itiraz etmemisti, “haksizlik etmeyin” filan dememisti. üstelik bu “şımarıklık” lafini yazan DD degil Taraf gazetesi yazarlarindan biri. Ama bence dogru söylemis. Sinir konmayan çocuklarin simarmasi gibi Kürtlerin irkçi kanadi da simardi. “dedemiz/babamiz iskence gördü” deyip masum insanlarin evlerini yakanlara hiç saygim yok, kimse kusura kalmasin 🙁

  7. Yazan:niyet okuyucu Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    Irklarla bir ilgisi yok yazdıklarımın.”Türk faşiszmi”nitelemesine de asla sıcak bakmış değilim.Irkçılık bir zihniyet hastalığıdır,her milletten her inançtan insanın bulaşabileceği bir salgındır benim nazarımda.Kısacası beni asıl ilgilendiren şey ırkçılık denen olgunun kendisidir,bir şekilde bu hastalığa yakalanın aidiyeti değildir.Şiddet ve nefret suçları için de ölçüm budur.

    PKK şiddetini defalarca lanetledim,toplum arasında ırkçılığı,kin ve nefreti yayan zihniyeti de.Ama hiç bir zaman karşı olduğum veya karşı olunması gereken bir zihniyeti asla bir etnik tanım içinde değerlendirmiş değilim.Dolayısıyla ırkçılık ve faşizmin “Türklük”le özdeşleştirilmesini ne kadar hatalı buluyursam bunun “Kürtlük” tanımıyla genelleştirilmesini de doğru bulmuyorum.
    Dolayısıyla Kürt şımarıklığı nitelemesi nereden bakılsa haddi aşan bir beyan ve art niyetli bir yaklaşımdır.BDP şımarıklığı,PKK pervasızlığı,İki yüzlü barış söylemi,Kürtçülerin Paradoksu vs vs;PKK ve onun sivil(!)uzantıları konumundaki bildik zihniyetin içine battığı tutumu tanımlayacak yığınla niteleme dururken neden “Kürtlük” vugusu öne çıkıyor?
    İkinci bir husus,eleştirim makalenin yazarınadır.DD’yle ilgili fikri bir tasarrufta bulunmuş değilim.Ancak makalenin site tarafından onaylanmış olmasının, zannadersem içeriğini peşinen doğru bulacağım ya da kabulleneceğim anlamına gelmiyor.Özetle bu tanım benim açımdan sorunlu bir algının işaretidir-her ne kadar haklı bulunsa dahi.Ancak bu tespit Kürtler’in pir u pak olduğu,asla suç işlemez ve her koşulda haklı olduğu manasında anlaşılmamalı.Olay ve olgulara insan merkezli bakılmalı diyorum…İyilik/doğruluk,vicdan/akıl gibi erdemler de,kötülük,zulüm gibi suç ve günahlar da sadece ama sadece İnsan’a mahsustur.Birilerinin yaptığı suç ve hatalar genelleyeci bir mantıkla tüm bir topluma mal edilmemeli diyorum,hepsi bu.
    Bu bağlamda- bana göre -yazar bu noktada milliyetçilik rüzgarına savrulmuştur.Ve ayrıca kullandığı dil ve mizansenin de eleştiri konusu yaptığı nefret dilinden aşağı kalan yanı bulunmamaktadır.Ha,tersine yazarın dili barış dilidir,üslubu yapıcıdır diyebilecekler varsa buyursunlar bunun üzerinden tartışalım.

  8. Yazan:MY Tarih: Tem 7, 2011 | Reply

    @Niyet okuyucu,

    sözlerim size degil, “ezilen” irklari kayirma arzusu yüzünden adalet duygusunu yitirenleredir.

    Hürmetler

  9. Yazan:cb Tarih: Tem 8, 2011 | Reply

    emre uslu’nun “kürt şımarıklığı” başlıklı yazısının başlığı facia, böyle toptancı bir dil mi olurmuş? başlıkta “gizli” bir ırkçılık yok mu?

  10. Yazan:MY Tarih: Tem 8, 2011 | Reply

    başlıkta “gizli” bir ırkçılık yok mu?(CB)

    walla ilk gördügümde ayni soru aklima geldi. Ama “Bütün Kürtler öyledir” demiyor. Sonra şımarıklık nedir? diye sordum kendi kendime. Haddini bilMEmek? hakkini savunma bahanesiyle “ötekilerin” hakkina tecavüz etmek? Eger buna benzer seyleri anliyorsak… Evet, bazi Kürtler şımarıktır. Tarif bile edemedikleri bir “statü” ugrunda ortami geriyorlar. Onlarin şımarıklıklari yüzünden Kürtlerin GERçEK ve MEşRU HAKLARINI savunmaya sira gelmiyor:

    1) Ana dille egitim su an ne seviyede?
    2) Yayin, basin vb alanlarda Kürtçe’nin önü açildi mi?
    3) Devlet dairesi ve özel isyerlerinde Kürtlere ayrimcilik yapiliyor mu?
    4) OHAL zamaninda yakinlari “kaybedilen” insanlar ne oldu?

    Bütün bu konularda ve daha bir çok SOMUT HAK mevzusunda susan “etkili ve yetkili” Kürtler galiba gerçekten şımardılar.

    Her kan kokusu duyduklarinda agizlari sulandigi için daha agir suçlamalari da duyacaklar korkarim. Daha önce bir yorumda söyledigim gibi “Türk” müttefiklerini kaybediyorlar, manevra alanlari daraliyor. Yeni bir dünyada yasiyoruz. Soguk savas çoktan bitti. Mao’nun ve Che’nin gerilla el kitaplarindan baska seyler okumak lazim 🙂

  11. Yazan:niyet okuyucu Tarih: Tem 8, 2011 | Reply

    Sevgili MY,

    Sözleriniz bana da olabilir,bundan rahatsızlık duymuyorum.Sadece yazdıklarıma gönderme ise bir açıklama yapayım dedim.

    Ezilen ırkları kayırma meselesine gelince,sizinle tamamen hemfikirim bu konuda;zalime ve zulme duyulan tepki şayet zulme uğrayan bir topluluğu,grubu vs tek yanlı bir şekilde himaye edecek raddeye gelmişse adalet duygusu yara almış demektir.
    Benim bu konuda ibret aldığım referans Holokost’u yaşayan Yahudilerin bugün Filistinlilere uyguladıkları zulümdür.Tarihte bunun başka örnekleri de vardır kuşkusuz.Ancak yakın tarihte yaşanmış bu insanlık dramı bile İnsan’ın kurbanlıktan cellatlığa ne kadar kolay geçiş yapabileceğinin somut örneğidir bence.

    Tabi tarih bu bariz örneklerin tekerrüründen ibarat olmayabilir,tarihte yaşanan tüm olaylar birebir benzeşmeyebilir.Ancak gerçek şu ki,yaşanan acı deneyimler adalet duygusunu zayıflattığı kadar;adalet duygusunun olmayışı veya adeletin kurumsallaşmayışı da yaşanan insanlık trajidelerinin başlıca nedenidir.

    Bu bir döngü aslında.Hukuk,ama gerçek hukuk işler hale gelmedikçe tek tek insanın/bireyin –hem etkileyen hem de etkilenen olarak-bu döngüde savrulmaması kaçınılmaz gibi görünüyor.

    Bilbukabele hürmet ve sevgiler.

  12. Yazan:mrtnrn Tarih: Tem 9, 2011 | Reply

    arapların bir sözü vardır: men dakka dukka… çalma kapıyı çalarlar kapını… eğer başka birisinin niyetini okumaya başlarsanız sonra siz de niyetlerinizi açıklamak zorunda kalırsınız… DD’de bu zamana kadar en fazla tepki toplayan tavırlardan birisinin “niyet okuma” olduğu dikkatimi çekmişti… neyse asıl konu bu değil…

    emre uslu’nun yazısının başlığını okuyunca aklıma ilk olarak okullarda kavga eden çocukları ayırmak için haklı haksız her iki tarafı döven ve ortalığı yatıştıran, ancak çocuklar arasında husumeti daha da arttıran hoca tiplemesi geldi… bir de sonradan kenan evren’in “bir sağdan astık bir de soldan” lafı…

    demek istediğim emre uslu’nun başlığı bazı arkadaşları dediği gibi “ergenekonculara,milliyetçilere çok giydirdim, haksızlık olmasın biraz da kürtlere giydireyim” şeklinde bir “niyet okumaya” müsait biraz tepeden bakan bir yazı olarak algılanabilir…

    ancak kendisinin bu kadar tepki toplamasının ve böyle bir yazı yazmasının ilk müsebbibi özeleştiri yapmayan ve bu yazıyı kaleme alamayan Kürtler değil mi?
    emre uslu böyle bir yazı yazdığı zaman tepki toplayabilir, fakat neden bir Kürt aydını böyle bir eleştiri yapmaz?.. ya da eleştiri yapan miroğlu gibi aydınlar neden hedef olurlar?.. hadi türk milliyetçileri savunan kürtleri geçtim, şimdiye kadar miroğlu gibileri savunacak kürt aydınları ve yorumcuları da fazla göremedim…

    işte insanın aklına bu sorular gelince emre uslu’nun yazısına yönelik yapılan “cesur” eleştirler de biraz hava da kalıyor…

  13. Yazan:bsm Tarih: Tem 12, 2011 | Reply

    Sayın mrtnrn,

    Yorumunuza cevap verip vermeme arasında biraz kararsız kaldım doğrusunu isterseniz. Tereddütüm, tartışmanın farklı bir mecraya kayma endişesiden kaynaklanmıyor. Hayır, sizinle daha önce birabir yorumlaşan biri olarak bu noktada müsterihim. Ancak aşina olduğum bu nezih üslubunuza karşın yine de kendimi doğru anlatabileceğimden pek emin değildim. Kendimi değil de meramımı desem belki daha yerinde olacak ama bence fikirler kadar insanın kendini doğru anlatabilmesi de önemlidir. Zira kabul etsek de etmesek mevcut tartışma alışkanlıklarında, fikirler,içerğinden çok kime ait olduğu üzerinden değerlendirmeye alınır olmuş. Bu gözlemimi şahsınıza yönelik bir eleştiri olarak almayaın lütfen. Genel bir durumdan yani kalıplaşmış düşünce alışkanlıklarından sözediyorum, ki bu kusurlu algı şekline fazlasıyla kapılanlardan biri de benim. Zaten yorumunuza biraz tereddütlü yaklaşmamın asıl nedeni de bana kısmen kendi zaafımı hatırlatmanız ya da bu noktada beni daha çok düşünmeye yöneltmiş olmanızdır. Zira bir yandan “tüh” gene anlaşılamadım diye hayıflanırken, diğer yandan aslında atlamış olabilecğim bir insani/nefsani kusurumu sorgulama şansı verdiğinizin idakine vardım. Biraz karışık oldu, olsun karıştırma pahasına da olsa sizinle bu sohbeti derinleştirmekte kararlıyım. Kararlı ve ısrarlıyım çünkü birbirimizi anlamaya her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ve bir birbirimizi anlamak için de sanırım birbirimizi tanımak gerekiyor. Öyle bir tanışma olmalı ki bu,kafalarımızdaki tüm kuşkuları aşarak yüreğimizi açmalıyız birbirimize.
    O halde tam da zamanıdır hesapsızca birbirimize yüreğmizi açmanın, eleştiri kadar özeştiride bulunmanın.
    Konuyu dağıtmadan açayım biraz.Şu hatırlatmaya vesile olduğunuz kişisel kusurdan başlayayım.
    Yorumunuzdan sonra uzun uzun düşündüm, misal başlığı bana menfi ve itici gelen yazıyı bir Kürt kaleme alsaydı acaba beni kimi kuşkulara yöneltecek algılarım yine aynı mı olacaktı? Bu soruyu sordum kendime, dürüst olmak gerekirse bu sorgulamayla niyet okuma olarak yakındığım eğilime ziyadesiyle kapıldığımın ayırdına vardım. Oysa “niyet okuyucu” niki,niyet okumanın yanlışlığına dikkat çekme amaçlı bir kinayeydi…Geçiciydi ve gizli bir mesaj niyetiyleydi. Tabi gördüğünüz gibi,bayramlık giysilerini üzerinden çıkarmak istemeyen bir çocuk gibi bir kaç yorumumda bu giysiyle dolaşmayı seçtim.Sanırım kendi kurguladığım ironi tatlı geldiğinden kullanma süresini aşmış olabilirim. Neyse ki artık kullanmıyorum, bayram bittiğine göre bu nikle ortalıkta dolaşmanın bir anlamı kalmadı çünkü.
    *************
    Serzenişlerinize gelecek olursak. Haklısınız, sanırım benim gibi kuşkucuların sinir uçlarını harekete geçiren “sivri tanımların”, bu sivri tanımların batarak daha çok can acıtmaya müsait zeminin doğuşu biraz da Kürt aydınlarının kendi tarihsel sorumluluklarını(yeterince) yerine getir(e)memesinin bir sonucudur. Elbette Kürt siysetinin doğru ve yanlışlarını cesurca eleştirmek en başta Kürtlere düşüyor. Ve tabi gerektiğinde özeleştiride bulunmak da.Bu eksikliğe farklı platformlarda özellikle dikkat çekmeye çalıştığımı da belirteyim.
    Tabiatıyla,Kürt aydınlarınca bu boşluğun “yeterince doldurulmadığı” yönündeki saptamanızı anlıyorum. Böyle bir boşluk var, bunu ben de kabul ediyorum. Ancak bu eğilimin(veya suskunluğun)sandığınız kadar tek yanlı ve statik olduğunu düşünmüyorum. Eğer teknolojiyi kullanmada yatkın olsaydım,sizlere Kürtlerin tamamının hiç de belirli bir ideolojye angaje olmadıklarının sayısız örneklerini link verme yöntemiyle paylaşabilirdim. Şayet kral çıplak diyenlerin bugün sayısı az ise, bu,ideolojik taasupla oluşan bir yanlılıktan ziyade “kötüler”kadar “iyilerin” sesinin çıkmamasındandır. Tabi buna ek olarak bölgede gerek Pkk’nın bir görüş hakimiyeti kurmuş olması, muhalif sesleri susturma baskısının hissediliyor olması, gerekse de yaşanan etnik çatışma ve gerginliklerin her bir bireyi sağlıklı düşünmekten alıkoyan toplumsal karmaşanın belirleyici olmasının da büyük bir payı vardır.
    Kısacası olumlu yönde bir fikri dönüşüm zayıf olmakla beraber, gözlemlediğiniz eksiklik, düşünsel dönüşümde bir kıpırtı olmadığı anlamına gelmiyor.
    Dolayısyla gözlemlerinizde haklı olan taraflar olmakla beraber eksikliğne işaret ettiğiniz suskunluk sandığınız gibi değil. Bir kere eleştiriniz bu anlamda banaysa, bu sitede Kürt siyasetindeki yanlışlıkları, Pkk’nın ısrar ettiği şiddeti,Bdp’nin Kürt halkının talepleriyle örtüşmeyen Kemalist/jakoben duruşunu, yine Bdp’nin dilinden düşürmediği barış söyleminde yaşadığı tutarsızlığı ve daha nice eleştiriyi zannedersem benim kadar vurgulayan bir yorumcuya rastlayamasınız.
    Ancak bu eleştirlere karşın her katılmadığım görüş ne yazık ki niyet okumalarıyla görmezden gelinerek Kürt milliyetçiliğine yoruldu. Kürt sorununa dair eleştiri ve özeleştiri yapılırken, bunun arada kaynaması doğrusu çok hicap verici. Hele onca eleştiden sonra “hayır burada bir hata var”dediğimde ısrarla işin milliyetçilik hissine indirgenmesi ise daha da acı verici. Neyse.

    Diyeceğim o ki,bilerek veya bilmeyerek hepimiz niyet okuyoruz. Misal bir Kürt olarak değil de sıradan bir vatandaş olarak sayın Uslu’nun toptancı tavrı yanlıştır deme hakkım olamaz mı?
    Ve peki Kürt aydınlarının düşündüğünüz anlamda eksikleiklerinin oluşu acaba yanlış bir söz veya davranış için bir gerekçe midir? Tutun ki Kürt aydınlarının sayılmayacak hatası olsun, bu, “Kürtler” diye başlayan toptancı yaklaşımları mazur mu gösterir/göstermeli?
    ************
    Ben sizi canı gönülden dinledim, anlamaya çalıştım ve sanırım anladım da, lütfen siz de yorumlarımı(Bsm,Aziz Yılmaz,yer altından notlar ve en son niyet okuyucu imzasıyla yazdığım yorumlar)zaman bulduğunuz ölçüde tekrar gözden geçirerek bir kez daha değerlendirin. Eminim “Kürt kimliğimi” dışarıda tutarak okuduğunuzda bazı yargılarınız değişecektir.
    Saygılarımla.

  14. Yazan:Tuğrul Paşa Tarih: Tem 15, 2011 | Reply

    Sosyalistler mi yoksa Faşizan sosyalistler mi?!

    Sırrı Süreyya, sırra kadem basmış anlaşılan…

    Konuş Sırrı, konuş ki sırrın ortaya çıksın…

    Konuş Sırrı , bir iki lafta “Daş atan çocuklar’ın” dışında toprağa düşen 13 fidan için konuşmayı dene…

    Konuş Sırrı, Daş atmayan çocuklar içinde konuş.Yoksa daş atamayan çocuklar senin çok fazla umurunda değil mi?

    Konuş Sırrı, pkk’nın eli kanlı bir terörist örgüt olduğunu söyle.İmralı’dakinin de bir cani olduğunu haykır.bdp’ninde aslında bu cani ve canilerin avukatı olduğunu söyle…

    Konuş Sırrı, sen sadece Hatip Dicle’ gibi bir faşisti savunmadığını söyle.Ki sen aldığın oy’ların büyük bölümünü hak ve özgürlük talep edenlerden nasıl aldığını bunlara karşı sorumlu olduğunu söyle…

    Konuş Sırrı, sen bdp saflarına katılanların kalplerinin taşlaşmış olduğunu söyle.Senin farkının ne olduğunu anlat bize…

    Konuş Sırrı, bu kan senin eline nasıl bulaştı ,ondan bahset bize…

    Konuş Sırrı, sırf imralı’daki caniyi kodesten çıkarmak için hak ve özgürlük soslarıyla bütün Kürtleri ve Türkleri kandırmadığını söyle…

    Yok eğer bunları haykırmaz isen; eli kanlı ve azgın bir topluluğun helak’tan başka hiç bir şansı yoktur ey Sırrı bey…

    Hepsi sussun (hatta ikiyüzlü Altan Tan hiç konuşmasın) ama sen susma…

    Haykır gerçekleri…

    Çünkü intikam alanların en adil ve en muteber olanı Yüce Allah’tır.Şayet inanıyor isen…

    Bilmelisin ki, bu topraklarda barınan bir çok hane’de artık gökyüzüne eller açılıp ” Yarabbi , sen kahret ” diye feryatlar yükselmektedir…

    Yaradan’ın hikmetinden sual olunmaz.Belki bu azgın topluluğa Ebrehe’nin ordusunu tarumar etmek için yolladığı Ebabil kuşlarını yollar.Umuyor ve diliyorum.Çünkü insanların bu işi çözeceği falan yok…

    Ebabil kuşlarını bekliyoruz…

    Yaradan inşaAllah bu feryatlarımıza kayıtsız kalmaz…

  15. Yazan:mrtnrn Tarih: Tem 15, 2011 | Reply

    sayın bsm,

    öncelikle cevap yazmakta geciktiğim için kusuruma bakmayın…

    söylediğiniz gibi bazen düşüncelerin içeriğinden ziyade kimin söylediğine takılarak bilinçaltımızda bir önyargının oluşmasına neden olabiliyoruz… bunun önüne geçebilmek için en güzeli sizin yaptığınız gibi diyaloğu derinleştirmek… bu iyi niyetli ve samimi düşünceleriniz her daim ihtiyaç duyduğumuz vasıflar…

    soruna dönecek olursak… aslında meselenin özünde eskiden beri var olagelen çok sesliliğin engellenmesi olduğunu düşünüyorum… daha önceden “Kürt” demek bile suç iken artık bazı şeyler net olarak konuşulmaya başlandı… katılırsınız katılmazsınız, “devlet” ya da “Türk” olarak nitelendirilebilir, “karşı” tarafta ezber bozucu gelişmeler yaşandı…

    ancak aynı değişikliği Kürt cephesinde yankı bulduğunu ben göremiyorum… demişsiniz bir çok farklı düşünce, alternatif fikirler var… olabilir ama bunların etkili olduğunu söyleyemiyoruz… etkili olacak olanlar da söylediğiniz gibi Kemalist/jakoben baskıyla karşı karşıya kalıyor…
    bu konuda bence her iki tarafın da hatası var… şiddetin yöntem olmadığı hep birlikte Kemalist-jakoben Kürt sınıfa karşı haykırılmalı(nasıl diğer tarafa haykırılması gerekiyorsa) …
    şahsi kanaatim sorunun çözümünde atılması gereken yeni adım Kürtlerin şiddeti reddettiğini cesurca dile getirmesi ve karşı tarafın da bu sese sahip çıkması…
    aslında sizinle her ne kadar bazı konularda farklı düşüncelere sahip olsak da bu fikirlerimizi böyle bir ortamda samimane tartışabilmemiz bile bence meselenin çözümüne yönelik önemli bir adım…

    kısacası çözüm yine bir arada olmaktan geçiyor…

    diğer hususa gelirsek:

    Diyeceğim o ki,bilerek veya bilmeyerek hepimiz niyet okuyoruz. Misal bir Kürt olarak değil de sıradan bir vatandaş olarak sayın Uslu’nun toptancı tavrı yanlıştır deme hakkım olamaz mı?

    tabii ki deme hakkınız var… zaten bunun için burada tartışıyoruz… beni düşüncem “Kürt şımarıklığı”ının bir kavram olarak kullanıldığı… yani Kürtlük üzerinden bazı kesimlerin hak arayışları adıyla şımardığı şeklinde… yoksa “tüm Kürtler şımarıktır” algılamak yanlış olabilir.
    aşağıdaki yazıdan yaptığım alıntı da bu “Kürtlerin” tüm Kürtler olmadığını anlatıyor:

    Kürtler adına siyaset yapan BDP’nin haklı mücadelesine de demokratik sınırlar içinde destek olunmalıdır. Ancak Kürtlerin haklı mücadelesi ile şımarık tavırlarının da bu sorunun çözümüne yardım etmediği görülmeli. Öğrenci yurtlarını molotoflayıp sonra pişkince üzerinden siyaset yapmak, masum insanları hedef alıp açıklama yapmanız gerektiği yerde susmak, müthiş bir özgüven patlamasıyla önüne gelene saldırmak bu sorunun çözümüne yardım etmez. Bu tutum Kürt faşizminin ayak sesleridir

    nasıl Türk faşizmi tüm Türkleri bağlamıyorsa…

    diğer sorunuz ise:

    Ve peki Kürt aydınlarının düşündüğünüz anlamda eksikleiklerinin oluşu acaba yanlış bir söz veya davranış için bir gerekçe midir? Tutun ki Kürt aydınlarının sayılmayacak hatası olsun, bu, “Kürtler” diye başlayan toptancı yaklaşımları mazur mu gösterir/göstermeli?

    aslında bu sorunuz cevabını kendimce yukarıda verdim.. tekrar etmek gerekirse; böyle bir durum toptancı yaklaşımları mazur göstermez… ancak bu tür hatalı tutumların ilk başta Kürtler tarafından düzeltilmesi gerekir…

    saygı ve muhabbetlerimle…

  16. Yazan:ali duman Tarih: Tem 15, 2011 | Reply

    “kürt şımarıklığı” tanımlaması, elbette kadim ve kardeş kürt halkına yönelik değildir.

    “şımarıklık” kürt halkını temsile soyunmuş siyasetçi kılığındaki “çapsızlara” ve “siyaset sefillerine” dairdir yapılmış bir tanımlamadır ve yerindedir, zira şımarıklıktan ziyade benim gözümde “siyasi çapsızlık” ve “siyaset sefilliği” daha yerinde bir tanımlamadır. bu çapsız siyaset sefilleri belli ki bugüne dek militarist iktidarlara karşı -sahte ve şikeli bir mücadele için- tahkim edilmiş olmaları nedeniyle, sivil bir iktidarı -bilinçli ve tercihli bir şekilde- içselleştiremedikleri, anti-militarist bir iktidar karşısında kimyalarının bozulmuş olduğu aşikardır, onlar için “kana-kan, intikam” anlayışındaki bir iktidar çok daha kabulü makbul olandır. Zira müesses nizamın -şikeli- “terör savaşı” türk ittihatçılığına karşı kürt ittihatçılığının -şikeli bir şekilde- tahkim edilmesi üzerine kuruludur. kaçakçılık ve savaş lobisinin çıkarları üzerine kurulmuş “sahte/şikeli bir savaş” -türk ve kürt halkalarına rağmen- bilinçli ve inatçı bir şekilde sürdürülmeye çalışılmaktadır. Bundan bir çok rantların sağlandığı açıktır, ayrıca kürt sorununun çözülmüş olduğu “demokratik bir cumhuriyet”te söz konusu çapsız, siyaset sefillerinin işsiz kalacaklarından emin olabilirsiniz.

  17. Yazan:Mehmet Fatih Tarih: Tem 16, 2011 | Reply

    Selamlar.
    Sayın MY.

    Kürt açılımı sonrasında bu sitede yazılan yazılar ,hatta yayından kaldırılanlara dikkat ettimde büyük çelişkler var.O sıralarda Türklerin istediği kadar sevinmek başlıklı yazıda adeta türkler yerden yere vurulmuş Türküz demekten utanır hale getirmiştiniz bizi.

    Verilen 13 şehitten sonra ne yazdığınızı merak ederek girdim siteye ve üstteki yazıyı gördüm.Yahu ne değiştide Kürtlere ‘şımarık’dendi.Hani ezilen halkların kardeşliği nerde faşizan Pis Türkler repliği!!!

    Gerçekten ne oluyor anlamakta güçlük çekiyorum.Biz faşizan pis Türklere yönelik bir yumuşama bir merhamet seziyorum sizde:) Hükümette olduğu şimdide sizlerde bir edğişiklik var.Yok helalleşelim yok şımarık kürtler falan.Bence hiç yakışmıyor bunları tasvip etmeniz.:)Yoksa dinler arası diyalogtan sonra türk ve kürtler arası diyalog süreci de mi hüsranla sonuçlandı.

    Neyse Allaha emanet….

  18. Yazan:MY Tarih: Tem 16, 2011 | Reply

    @Mehmet Fatih,

    Dilimizi ne kadar güzel konusuyorsunuz, nerede ögrendiniz Türkçeyi? Ne zamandir Türkiye’de yasiyorsunuz? Bravo!

    Ancak üzülerek söylemeliyim ki DD sitesini okuyacak seviyede degilsiniz henüz, ne eski yazilari ne de simdikileri anlamiyorsunuz, hatta daha da kötüsü, yanlis anliyorsunuz. Cin Ali ve Berber Fil’in maceralarini okumaya devam.

    DD size göre degil.

    O’na emnet olunuz

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin