RSS Feed for This Post

Dikkat Kitap: Aydın Kimdir?

 “Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. […] Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?”

Böyle diyordu kıymetli bir yorumcumuz. Gerçekten de TARAFSIZ bir aydın tarifi yapmak zor. Karanlık cahilliğin ve Kötü’nün, ışık ise aklın, bilginin ve İyi’nin rumuzu. Yani akıl ve ilim ile İyi, Güzel ve Doğru‘ya yaklaşılacağını herkes kabul ediyor. Ama her grubun kendi “ışığı” ile AYDIN-laNmayı ve AYDIN-laŞmayı tercih ettiği bir dünyada yaşıyoruz. “Ötekilerin” ışıkları ya gözümüzü kamaştırıyor ya da yeterince AYDIN-laTmıyor, uymuyor “bize“…

Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet Türkiye’sinde ithal ışıklarla aydınlandıkça halkından uzaklaşan bir aydın(?) grubu çıktı ortaya. Aydın sendromu diyebileceğimiz müzmin bir depresyona girdi bu insanlar ve hâlâ da oradalar.  Suzannur Başarslan‘ın Hilmi Yavuz’dan aktardığı ifadeyle“kendi insanına, giderek kendi’ne ‘ne tuhaf insanlar bunlar- ne garip ülke burası!’ diye bakmak; -kendi’ni öteki olarak görmek!”

Okuyacağınız 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen,  fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    http://tvarsivi.com/player.php?e=23324

  3. Yazan:çuvaldız Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    – Öyle diyorsunuz ama Atatürk o günün şartlarında modern bir Türkiye yaratmaya çalışmamış mıydı?

    18. yy’da Fransızlar tarafından ‘Enlightened Despotism- Aydın despotluğu’ kavramı ortaya atılmıştır. Aydın olduğunu düşünen birtakım insanlar, halk için neyin iyi olduğunu sadece kendilerinin bildiğini düşünerek, halkı baskı altında tutmuşlardır. Rus Çariçesi Katerina’dan Prusya Kralı Friedrich’e kadar… Mustafa Kemal de aydın despotizm modeline girebilecek insanlardan biriydi.

    – Yani Atatürk’ü ‘aydın despot’ olarak nitelendiriyorsunuz…

    Mesele bu konuya eleştirel bakabilmek. Zamanında ‘her söylediği hikmettir’ diye kabul edilip, yüceltildi. Bu doğru değildi, bunu söylüyorum. Atatürk diktatör olabilir ama öncelikle zeki bir insandı. Ne olduğunun farkındaydı ve bundan da bir üzüntü duyuyordu. İstiyordu ki, hem toplum onun uygun gördüğü şekilde çağdaşlaşsın hem de bunu benimsesin. Diktatörlük etmesine gerek kalmasın. Bu açmazıydı.
    * *

    – Konu aydın kesimden açılmışken, Türkiye’de kime aydın dersiniz?

    Aydın olmak, eleştirel bir bakış açısına sahip olabilmektir. Mesela yakın arkadaşım Murat Belge öyledir. Hayata hep o gözle bakar.

    http://www.aksam.com.tr/din-konusunda-aydinlar-uckagitci–66283h.html

    Ropörtajın başlık seçimine bakılırsa, aydın-din ilişkisinin, aydın-despotizm ilişkisinden daha çok dikkat çekeceği düşünülmüş olmalı!

  4. Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 30, 2012 | Reply

    Halkın gözü biz aydınların üstünde bugün. Siyaseti ve gidişatı etkileyebilecek yeni şeyler duymak istiyor halk. Tam da böyle bir dönemde, Kürt aydınlarının “Kürt mahallesi” kriterleriyle, Türk aydınlarının da “Türk mahallesi” kriterleriyle değerlendirilmemesi gerekir. Her aydını kendi mahallesine hapsedersek, geriye, ufukta yeniden beliren bir savaşı farklı saflarda durarak ve ikinci kez kaybetmeyi göze almaktan başka çare kalmaz.
    * * *
    Ama bence önemli olan mahallelerin gözdesi olmak değildir. Mahalleler üstü aydın olmayı başarmaktır.
    http://www.ilkehaber.com/yazi/yazi/vicdan-ve-mahalle–4143.htm

    “mahallenn gözde”lerinin “arka sayfa güzellerin”nden hiçbir farkı yok.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin