RSS Feed for This Post

Türk Solu Uyanıyor!

Geçen gün Türk televizyonunu açtım. (“Bizim” Fransa’da böyle diyoruz).  ODTÜ’de solcu öğrenciler fakirlik, sefalet ve kapitalizm karşıtı sloganlar ile yürüyorlardı. Kendilerini durdurmak isteyen polislere sanırım 300-400 kadar yumurta attılar. Yumurtalar polislerin sert plastikten yapılmış kalkanlarına çarpıp kırıldı, yere aktı.

Bu kırılan yumurtalar bana hayatımın ilk kara gününü hatırlattı. Yurt dışında yaşayan hemen herkesin bir “kara günü” olmuştur. Yurtdışı diyorum çünkü akraba, komşu, eş-dost bağları sizi böyle günlerden korur genellikle.

Nedir o kara gün? Aç karnına yatıp uyuduğunuz, paranız yetmediği için otobüse binemediğiniz, yağmur altında yürümek zorunda kaldığınız o ilk seferden bahsediyorum. Sağda solda yaptığınız ufak işlerin ücretini vermemişlerdir. Türkiye’den para gelmemiştir. Borç alacak arkadaş kalmamıştır… Yoktur yani, yok, yok, yok!

Sonrakiler o kadar mühim değildir. Ama Sayın Yok Efendi ile ilk tanışma unutulmaz. Halbuki Sayın Yok Efendi bütün o acımasız görüntüsüne rağmen yumuşacık kalbi merhamet dolu bir mürebbidir. Size bir şey öğretmek, sizi terbiye etmek için gelmiştir. Dersini az çalışanlar “bir daha asla!” diyerek ikmale kalırlar, ertesi sefer yine imtihana gelirler. Çünkü sınıfı geçmek için “bana RıZKımı veren ALLAH’a hamdolsun” demek gerekir.

  Sayın Yok Efendi o kadar ürkütücü bir surete sahiptir ki o sizi ziyarete geldiğinde bütün yiyecekler buzdolabının en olmadık köşelerine saklanırlar. Para da korkar ondan. Cebinizin deliklerinden, cüzdanınızın kıvrımlarından akar gider. Çekmecelerin diplerinde ufacık bir kuruş ararsınız ama YOK-tur.

Sayın Yok Efendi ile tanışmadan önce açlık, sefalet çeken birilerini görenler “çalışsa ya! Sapasağlam adam!” derler. “Aptal!” derler. Bu tür hatalara düşmemeyi de öğretir insana Sayın Yok Efendi.

                                       *          *          *

Polise atmak yerine o 300-400 yumurtanın yanına biraz patates eklediniz mi öyle güzel omlet yapılır ki! Sıcak sıcak yerken biraz da karabiber ektiniz mi oh!

Neden solcular yıkıcı değil de yapıcı eylem üretemiyorlar? Bu alaturka solcular bir şeyi protesto ettikleri zaman “AKP’nin aç bıraktığı halkı doyuruyoruz” diye bir eylem yapamazlar mıydı meselâ? Basın daha çok ilgi gösterebilirdi. Kameraların önünde açlara yemek dağıtan öğrencilerin üzerine kim biber gazı sıkabilirdi?

Eskilerin bir lâfı vardır, “ALLAH açlık ile terbiye etmesin” derler. ALLAH’ın verdiği nimetleri ayaklar altına atan solcuları görünce anlıyorum ki Sayın Yok Efendi ile tanışmadılar henüz bu çocuklar. Gece yarısı aç mide guruldarken bir yumurta, bayat bir ekmek parçası, azıcık küflenmiş bir peynir bulmanın mutluluğunu tatmadılar.

Eh, ne diyelim, ALLAH yumurta ziyan edenleri açlıkla terbiye etsin. Etsin ki bundan sonra fakir doyursunlar, nimetleri çiğnemesinler. Ve bu sözlerin bir beddua değil hayır duası olduğunu idrak etsinler. İlim’le, Hikmet’le, Mârifet’le de RıZıKlansınlar. Umulur ki Sol ilâhiyat masallarına kananlar da uyansınlar artık.

“O yeryüzünü sizin için alçalttı, onun üzerinde yürüyün, HAKK’ın rızkından yiyin” (Mülk – 15) ayetini Mevlânâ Hazretleri şöyle açıklar:

 “Sen rızkı ekmek anladın, halbuki onun mânâsı hikmet ve mârifettir. Fakat o sana yaramaz, senin boğazında durur. Mideyi gül ve reyhan gibi olan hikmete alıştır ki peygamberlerin hikmet rızkını bulasın”

 

… Sosyalizm, Komünizm ve Alaturka Solculuk üzerine okumak için… 

 

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden? 

 Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok.  Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz. 

 

Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Çok içten damardan bir yazı olmuş. Bana da bir hatıramı hatırlattı. Bir kez hakikaten aç kalmıştım. Yoksul bir arkadaşımın evinde kalmıştım ders çalışmak için iki gün. Acı bir çayın yayınında küflü bisküviler verip duruyordu. O yiyordu ben bir türlü yiyemiyordum alışmamışım.Aç kalmak çok korkunç bir şeymiş o gün gördüm. Eve gittiğimde buzdolabına nasıl saldırdığımı hatırlıyorum:) Muhtemelen o arkadaşım hep öyle geliyordu okula o güne kadar anlamamıştım neden öğlenleri güzelim ucuz okul yemeklerini değil de hep bir kenarda simit yediğini.
    Bir daha aç kalmadım ama aç kalanları çok gördüm. Sahi yazıyı okuyana kadar düşünmemiştim. O insanlar ne hissediyordur kendileri için mücadele veren solcu kardeşlerinin yumurta katliamı konusunda.
    Ama bir de işin şu boyutu var ki çok çok daha acımasız. Büyük oteller, restorantlar, turistik tesisler hergün belki yüzlerce kilo yemeği çöpe atıyorlar. hiç bozulmadan. Tazeliğini yitirir diye. Bilinçli bir tercih midir bilmem fakirlere de vermiyodrlar. Rahmetli Barış Manço böyle lüks bir pastane ile anlaştığını artık çöpe döktüğü yemekleri fakirlere dağıtacaklarını söylemişti.
    Bazen de veriyorlarmış. Ama bir kadıncağız anlatmıştı gecenin geç bir vakti nasıl azarlana azarlana gururlarıyla oynaya oynaya verdiklerini iki kap yemeği. İçimm acımıştı.
    Sonra belediyelerin yemek yardımları. Bir aileye böyle bir belediyeden yardım bağlatmıştık bir vakit. Sonra öğrendim ki bozuk rezalet pis şeyler getiriyorlarmış. Kedinin köpeğin yemeyeceği türden.
    Fakir olunca her şeye razı olmalı insan. Öyle sanıyorlar.

  3. Yazan:Ezber Bozan Tarih: Nis 15, 2011 | Reply

    Valla bana yazı pek samimi gelmedi. “Neden” derseniz “nerde gördünüz sadaka siyasetinden Türkiye radikal solunun -elbette ki sözüm kemalistlerden dışarı- nemalanmaya çalıştığını ki “iki yumurta dağıtarak şimdi yapsınlar” diyorsunuz?

    Paranoyak gibi konuşmak istemem ama ne yalan söyleyeyim, bana daha ziyade derdiniz, yumurtaların israf edilmesinden çok “yumurtalar ceketime isabet etti, bu çocuklar cezalasın” diyen malum şahsa çıkartılan kuru temizlemeci masarafından rahatsız oldunuz gibi geldi.

    Bu konuda da siz liberal-muhafazakarlar içinizi şöyle müsterif tutun derim ben: Ne var canım kuru temizlemeciler de iş yapsın, ekonomi canlanır. Hem zaten pek bi sevdiğiniz, anladığnız mevzular değil mi bu ticaret işleri, ne bu hayıflanma şimdi?

  4. Yazan:Zeyneb Karataş Tarih: Nis 15, 2011 | Reply

    Yazıyı okuyunca, özellikle nitelikli eylem çeşitleri üretmeme sorunu ile alakalı düşünme fırsatım oldu.

    Aslında sadece solcuların sorunu değil bu ‘zekice’ eylemler yapılamama meselesi nerdeyse her kesimde var ama elbette çıkış noktanız solcuların eylem yaparken temel düzeyde kendileri ile çelişmesi ise, şunları söylemek isterim;

    Kaldırımları sökerek devlete değil de millete zarar verdiklerini, yumurta atmanın polise zarar vermek yerine yumurta üreticilerine kar ettirmekten ileri gitmediğini, eylem yaptıkları yerlerin camlarını ,çerçevelerini indirmenin devleti zora sokmakla ne alakası olduğunu bir türlü anlatabilmiş değiller, ben de anlayabilmiş…

    Akılda kalıcı, zekice ve üstelik amacına yönelik eylemler gerçekten önemli, buna örnek olarak Genç Sivillerin birçok eylemini örnek göstermek mümkün…

    Dindar kesim de özellikle başörtüsü eylemlerinde, amaca yönelik pek bir yöntem geliştirmedikleri kanaatindeyim. Bir araya gelip, tekbirler eşliğinde ve kendilerinden başka kimsenin kendilerini anlayamacağı argümanlarla ifade edememe sorunu yaşadılar/yaşıyorlar…

    Oysa anımsarım Şanar Yurdatapan başına örtü takıp Askeriye’ye girmeye çalışmıştı. Bana göre hem yasağın komikliğini hem de saçmalığını göstermek açısından iyi bir yöntem seçmişti.Buna benzer birçok eylem var, mesele yumurta olunca Uluslararası Genç İdealistler Hareketi ” yumurta kafada değil,tavada güzel” diyerek sokakta omlet partisi yapmışlardı ve hem sempatik hem de yararlıydı….Bence sivil eylemlerde -askeri eylemler de var, cumhuriyet mitinglerinde ki sivil askerler gibi- öfkeden çok zekanın ön planda olduğu ve protesto edilen meselenin halka doğru izah edilmesi önemli…

    Yine birçok meselede olduğu gibi Filistin konusunda da anlık öfkelerle ve bir ana sığacak tepkilerle eylem yapma fikri de bana çok etkileyici gelmemiştir. Bayrak yakma fikrinin zekice olduğunu kim iddia edebilir ki ?

    Düşündürdükleriniz için teşekkürler;)

  5. Yazan:Asap Bozan Tarih: Nis 15, 2011 | Reply

    “Bu konuda da siz liberal-muhafazakarlar içinizi şöyle müsterif tutun derim ben: Ne var canım kuru temizlemeciler de iş yapsın, ekonomi canlanır. Hem zaten pek bi sevdiğiniz, anladığnız mevzular değil mi bu ticaret işleri, ne bu hayıflanma şimdi?” (ezber bozan)

    Türkçesi: Bir anarşist olarak kendimi siz müslümanlara göre hep aydın ve ilerici kabul etmiştim. Oysa görüyorum ki Derin Düşünce Sitesi’nde yayınlanan makale ve tercümelerin %1’ini bile yazacak, çevirecek kapasitede değilim. Siz dindarların benden daha akıllı, bilgili ve zeki insanlar olmanız beni sinir ediyor. Çünkü normalde solcular, anarşistler batı kültürüne açık ve aydın kabul edilir. Sizin sitenizi okudukça ezberlerim bozuluyor. Uykularım kaçıyor. Türk solunun geleceği için endişeleniyorum. Üyesi olduğum hiç bir sol forum yok ki Derin Düşünce’nin eline su dökebilsin. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi siz dindarlar biz anarşistlerden daha çalışkan ve çok daha iyimsersiniz. Sebebini anlamadığım bir güç, bir ilham var sizde. Sizi kıskandığım için bir şekilde sinir etmeye çalışıyorum. Ama nereden ısıracağımı bilemiyorum.

  6. Yazan:Ezber Bozanı Bozan Tarih: Nis 16, 2011 | Reply

    @Ezber Bozan Efendi,

    “…siz liberal-muhafazakarlar…” diyorsun ama bu site liberal değildir. Git önce Liberalizm’in Kara Kitabı’nı oku. Ondan sonra konuş. Liberal Totalitarizm kategorisindeki yazıları oku. Marx konulu yazıları oku. Bu site muhafazakar da değildir. Statükoyu muhafaza etme peşinde olan Ergenekon terör örgütü ve onun siyasi kolu olan CHP’dir muhafazakarlığın adresi. Sen siyasetten anlamıyorsan buralarda ne işin var? Okuduğunu anlamıyorsan Türkçe sitelerde ne işin var? Değil mi ezberi bozuk kardeşim?

  7. Yazan:vera Tarih: Nis 16, 2011 | Reply

    bizim neslin bir fazlalığı da bu sanırım: sayın yok efendiyle tanışmamış olmak. varlar içinde duygu yokluğuyla yaşıyoruz. dedemin abisi uzun yıllar savaşta kalmış 18 yıl sonra eve döndüğünde ne zorluklar çektiğini, çok aç kaldığını anlatmış hep. sonra birgün fazla yemek yeyip rahatsız olunca babamı bir kenara çekip bak evladım, demiş: çok açlık çektim ama fazla yemekten rahatsız olduğum kadar hiç rahatsız olmadım açlıktan.
    ..Çünkü sınıfı geçmek için “bana RıZKımı veren ALLAH’a hamdolsun” demek gerekir.. okuyunca varın da yoğun da imtihan olduğu geldi aklıma. savaşta aç kalanlar imtihanda da mutfakta çok yemek var ben imtihanda değil miyim?

    bir de bence, ezber bozan’ı bozanı bozmak yerine ezberleri toptan bozalım.

  8. Yazan:Ezber Bozan Tarih: Nis 17, 2011 | Reply

    Malumunuz her yazdığım yazı “özgürlükçü” modaratörlerinizin denetiminden geçerek açılmıyor.

    Ama en azından şunu bilmenize modaratörleriniz umarım izin verirler.

    Nerden ısıracağımı çok iyi biliyorum. Kapitalistliğinizden(!)

    Sanırım sizler de kapitalizmden ısırılacağınızı çok iyi bildiğinizden olsa gerek bu kemalistlerin karbon kopyası savunma reflekslerinden medet umar oldunuz. Ne diyeyim neticede ortak noktalarınız var. Kemalistler de, siz muhafazakar-liberaller de kapitalistsiniz, ikiniz de muhafazakarsınız. Şapka çıkınca kel görünecek elbet.

  9. Yazan:ibrahim becer Tarih: Nis 17, 2011 | Reply

    Yazı:İYİ
    Aç kalmış bir adamın samimiyetini sorgulamak:KÖTÜ
    Menfi anlamda yapılan yoruma rağmen samimiyet testinde ısrar:ÇİRKİN

  10. Yazan:Ezber Bozan Tarih: Nis 17, 2011 | Reply

    Mesele özünde samiyet sorgusu falan değil. Bu bir.

    Sorun müslümanlarla “nitelikli eylem” algılarımızdaki keskin farktan kaynaklanıyor. Bu iki.

    “Öyle yada böyle protesto etme, sadaka ver” önermesi anarşistler tarafından dibine kadar sorgulanır. Bu da üç.

    Bunda kemalistlerin savunma reflekslerini kopya ederek alınacak darılacak birşey yok.

  1. 3 Trackback(s)

  2. Ara 22, 2010: Yumurtanın sarısı, solcu olmuş yarısı! : Derin Düşünce
  3. May 6, 2011: Marksistlerin Afyonu : Derin Düşünce
  4. Eki 1, 2012: İletişim Fakültesinde yumurta atmak : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin