RSS Feed for This Post

Akıl-Vahiy uyumu ve İman Kitabı – Gazâlî Hazretleri

“Ateşin haberini alan değil yanında oturan ısınır” (Gazâlî Hazretleri, Mişkat-ül Envar)

Uygarlıktan uzak yaşayan bir kabilede pislik ile bulaşan bir hastalık baş göstermiş. Gönüllü bir doktor köye ulaşmış, onlara sabun dağıtmış. Mikroplardan, bakterilerden bahsetmiş. Kabileyi yemekten önce, tuvaletten sonra sabun kullanmaya alıştırmış. Doktor şehre dönmüş, aradan yıllar geçmiş. Kabile mikropları unutmuş ve doktordan kalan sabunlara tapmaya başlamış.

*    *     *

Çoğumuz Müslüman ailelerin çocuğu olarak geldik dünyaya. Taklit yoluyla, babamız, annemiz yaptığı için, onlar kadar, onlar gibi Müslüman olduk. Diğer dinleri veya dinsizliği inceledikten sonra reddedip İslâm’ı seçmiş değiliz. Kimilerimiz nasibi derecesinde bir şeyleri idrak etti ve hayat tecrübeleri, akılları artarken imanları da kuvvetlendi. Şahsen bu “şanslı” ekipten değildim başlangıçta. Sorduğum sorulara cevap alamadıkça İslâm gözümde folklörleşti. Sabuna tapanlar gibi hissediyordum kendimi. Mutlaka yapılması gerekenler vardı, yasaklar vardı. Ama bunları birleştiren aklî bir zemin göremiyordum. Gitgide bir aidiyet, bir kimlik oldu İslâm benim için. “Bizim takım” oldu. Fenerbahçe’yi tutmak, filan müzik grubunu sevmek gibiydi bayramlaşmak meselâ. Sonra da iyice soğudum, dinin kapsamına giren ve girmeyen konular olarak hayatı bölüp parçalamaya başladım. Zaten bize verilen pozitivist eğitimin amacı da buydu. İslâm cenazeden cenazeye aklımıza gelen bir şey hâlini aldı. Kayıp yıllardı bunlar.

ALLAH bana acımış ki daha sonraları karşıma Hakikî İslâm’ı anlatacak insanlar çıktı. Hamdolsun. Uzun tartışmalar, sorgulamalar, okumalar neticesinde kendimi Müslüman hissetmeye başlamıştım. Öğrendikçe susuzluğum arttı. Ben de içtim. O günlerden beri de değişen bir şey olmadı. Neden paylaştım bütün bunları? Bu hafta özel bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Gazâlî Hazretleri’nin İman Kitabı. Akıl-Din veya Din-Bilim çatışması(!) gibi Batı’dan ithal problemlerin Türkiye fikir hayatını kirletmesine karşı sağlam bir kalkan. Fakat daha da önemlisi benim gençliğimdeki gibi virajlı yollara girmiş arkadaşlara kestirme bir çıkış yolu:

“…Temel yaklaşım  olarak, akılla ortaya konulan delillerin yalanlanmaması gerekir. Aynı şekilde akıl da dini yalanlamaz. Fakat akıl dinle ilgili bir yalanlama yoluna girmişse, bu ancak dinin ispatı alanında söz konusu olabilir. […] . Çünkü dini akılla biliriz. Hal böyle olunca akılla dini birbiriyle çelişen olgularmış gibi göstermenin hiç bir anlamı yoktur.  Yalancı bir müzekkî (şahitlik yapacak kişi hakkında mahkemeye bilgi veren) ile şahidin doğru sözlü olduğu nasıl bilinebilir ki! Din bir çok konunun şahidi, akılda onun müzekkîsidir. Yani dinin düzenlediği meselelerin hakikatlerini ancak akılla biliyoruz…”( İman Kitabı, sayfa 83)

Daha önce yine Gazâlî Hazretleri’nin yazdığı Ahiret Kitabı‘ndan bahsetmiştim. Bu kitabın tercümesi de yine Ayhan Ak tarafından yapılmış. Ve o kadar güzel yapılmış ki asıl metni okuyormuş gibi oluyorsunuz. Bir kere daha ALLAH Ayhan Bey’den razı olsun diyorum. Bunca İslâm aliminin ömürlerini adayarak inşa ettikleri bir hazinenin mirasçılarıyız. Yetenekli ve gayretli tercümanlar sayesinde artık çok kolay okunabilen bu kitaplar 5-10 YTL gibi rakamlara satılıyor. İman Kitabı 90 sayfa. Bir iki gece vakit ayırmak yeterli. Öyle ağır bir felsefe kitabı filan değil. Her insanın zaman zaman aklını kurcalayabilecek sorgulamalar. Tabi cevaplarıyla!

Okuyanlar bilirler, Gazâlî Hazretleri’nin kendine has bir anlatım şekli vardır. En zor konuları bile kolayca anlaşılır hale getiren, bol örnekli açıklamalar yapar. Mütevazi bir dil kullanır. Okuyucusuna (öğrencisine) neredeyse acıyacak derecede şefkat gösteren bir öğretmen edasıyla verir dersini. Sizi ondan ayıran yüzyıllar ve kilometreler bir anda kapanıverir, o büyük zâtın dizinin dibinde oturuyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. Lafı fazla uzatmayalım. Övülmeye layık insanların övülmeye ihtiyacı yoktur. İslâm alemini geri bırakan en büyük düşman cahillik. Siz de okuyun o halde ve okumamış olanlara anlatın. Hizmet için. ALLAH rızası için.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:MB Tarih: Nis 5, 2010 | Reply

    Sevgili Mehmet Bey

    Yaşamak için değil, başkalarını yaşatmak için çırpınıp duruyorsunuz. Allah sizden de razı olsun…

    Ne mutlu sizin gibi dostu olanlara…

    Sevgi ve dua ile…

  3. Yazan:cb Tarih: Nis 6, 2010 | Reply

    mehmet yılmaz,

    ben de tasavvufa çok çok yeni kapı aralamış biri olarak – ki bunda senin yazılarının etkisi büyüktür- biraz eklemeler yapayım.

    Senin O’ndan istediğin şeylerin en hayırlısı O’nun senden istediğidir.

    Karanlık nefsin ordusu olduğu gibi nur da kalbin askeridir. Allah kuluna yardım yapmak istediği zaman nurlar ordusuyla onun imdadına koşar. Karanlık, zulmet ve ağyarın ilgisini ondan keser.

    Çoğu kere sana inip gelen nurlar kalbini, kâinat ve eşya suretleri ile dolu olarak buldukları için indikleri yeri terk edip giderler. Kalbini masiva ve ağyardan temizle ki Hak Teala onu maarif ve sırlarla doldursun.

    Ataullah İskenderi

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Nis 6, 2010 | Reply

    Eyv. MB,

    insanin tonla parasi olsa bir bankada, gidip almazsa, harcamazsa neye yarar? Sözüm meclisten disari, Islam alemi biraz bu durumda.

    Hz. Gazâlî gibi büyük alimler ilimlerinin sadakasini vermisler. Kendilerinden öncekilerin kurdugu bahçeyi ekip biçmisler. Bu meyvalari yemek bizim hakkimiz ama ayni zamanda bugünü ve yarini da kurtarmak lazim 🙂

    Bediüzzaman Hazretleri’nin de bir yandan Iman’a ve Namaz’a sarilmasi diger yandan çagin sorunlarina çare aramasi ne kadar ibretlik.

    Önerdigi çarelerin ne kadar isabetli oldugunu ise yeni yeni anliyor insanlik. Eh, zararin neresinden dönülse kâr 🙂

    Sevgili CB,

    Ataullah İskenderi’den yaptigin alinti ne güzel. Ayni kaynaktan beslenen zâtlar ayni kalemle yazmis gibi.

    Tasavvufu uzun zaman Islam’dan ayri bir sey olarak düsündüm. Analitik zekâ’nin et-gözü kör olsun 🙂

    Aslinda birbirinden ayrilabilen seyler degil. Tabi ki Islam disinda mistik yollar var bunlarin en azindan bir kismi Hakikat’e yönelmis yollar. Ama bizim açimizdan Islam’i Tasavvuf’tan va Tasavvuf’u Islam’dan ayirmak anlamsiz.

    ALLAH nasib ederse yine Hz Gazâlî’nin Ilâhî Muhabbet adli kitabindan bahsedecegim. O zaman daha da netlesir ne demek istedigim. Tabi benim yazmami beklemeden alip okuyabilir isteyen 🙂

    Muhabbetle

  5. Yazan:çuvaldız Tarih: Nis 8, 2010 | Reply

    Ayni kaynaktan beslenen zâtlar ayni kalemle yazmis gibi. (M.Y)

    (96.Alak 4-5)O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.

    (31.Lokmân 27)Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    🙂 Farkındayım. Şu sıralar hangi tuşa basarsanız basın aynı tek sesi veren piyano tuşları gibi çalışıyor..çağrışım! :))

  6. Yazan:çuvaldız Tarih: Nis 8, 2010 | Reply

    Mehmet bey,

    Aslında, yorumunuzdan önce seçtiğiniz resimle beraber alıntıladığınız cümleyi okuduğumda ilk aklıma gelen “sanat,karanlıkta çakılmış kibrittir” cümleniz ve eklediğiniz henüz yakılmış kibrit fotoğrafıydı.”Ateşin haberi”nin karşılığı olabilir gibi gelmişti ..

    “Ateşin haberini alan değil yanında oturan ısınır” (Gazâlî Hazretleri, Mişkat-ül Envar)

    Kimilerimiz nasibi derecesinde bir şeyleri idrak etti ve hayat tecrübeleri, akılları artarken imanları da kuvvetlendi. Şahsen bu “şanslı” ekipten değildim başlangıçta.(M.Y)

    Nasip de kap hacmince. Önce kabın ve içini dolduranın ne olduğunun farkına varabilmek ve sonra da o kabı dolduranların bir şekilde boşaltılması/temizlenmesi* gerekiyor demek ki!

    Sonra da iyice soğudum, dinin kapsamına giren ve girmeyen konular olarak hayatı bölüp parçalamaya başladım. Zaten bize verilen pozitivist eğitimin amacı da buydu.(MY)

    İyimser(**) bakarsak eğer bir oku, bir sapanla taşı ya da sadece elimizle bir şeyi mümkün olduğunca ileri fırlatabilmek için önce mümkün olduğunca hedeflediğimiz istikametin tam tersi yöne yani geriye doğru geriyoruz.

    Sağlam temel atabilmek için kayalık zemine ulaşana kadar toprağı boşaltmak; çukur kazmak gibi..

    Ya da Enver beyin bir yorumunda yazmış olduğu gibi dolabilmek için değerli bulunan her taşın doldurulduğu çuvalı boşaltmak!

    Doldurmak-boşaltmak,Boşaltmak-Doldurmak …sanat (?)
    Sorular,cevaplar,cevaplar,sorular..:) “Aynı zamanda cevap olan her sanat eseri, bir sorudur.” demişti sanırım Enver bey

    Hz. Gazâlî gibi büyük alimler ilimlerinin sadakasini vermisler. (MY)

    Nasiplenenler de paylaşabiliyorlar 🙂

    *Mesnevi’deki bir beyitte bu durum çok güzel izah edilmiş edilmiş;
    Zahirde su görünüyorsa da ırmağın dibinde balçık vardır.

    Irmak kendisini nasıl temizleyebilir.Hilâfsız Hak ilmi faydalı ilimdir.

    Velhasıl dipteki balçık temizlenirken su bulanıyor olmalı ! Paylaştığınız için teşekkürler.

  7. Yazan:MY Tarih: Nis 8, 2010 | Reply

    “… (31.Lokmân 27)Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    🙂 Farkındayım. Şu sıralar hangi tuşa basarsanız basın aynı tek sesi veren piyano tuşları gibi çalışıyor..çağrışım! :))
    …”

    walla bu sabah bunu düsünüyordum, Mesnevî gibi, Miskat-ül Envar gibi, Füsus-ül Hikem gibi nice eser yazilmis, her biri bir okyanus, her birinin sirlarini çözmeyee ömür yetmez. Ama hepsi Kur’an’i adres gösteriyor. Mevlânâ Hazretleri “yazdiklarimda Tevhid’den baska bir sey görüyorsan bu senin gözlerinin sasiligidir” diyor 🙂

    Kur’an demek ki nasil bir okyanus ki her bir damlasindan yeni okyanuslar doguyor. Hamdolsun.

    Yine dediginiz gibi ilimin faydali olmasina dikkat etmek lazim. icabinda azicik bilip azicik hizmet etmek çok bilip hiç hizmet etMEmekten yidir diye düsünüyorum. Onun için “dur bakalim, bir 20-30 sene inceleyelim bütün eserleri, alim olalim, ondan sonra paylasiriz” gibi sakat duruslardan ALLAH’a siginirim. 5 dakika sonra alacagimiz nefes bile garanti degilken biz kim oluyoruz da uzun emel pesinde kosabiliriz?

    not: Bu uzun emelin insani günaha götürebilecegini hiç düsünmemistim, yine Gazâlî Hazretleri imdada kostu, “Kalplerin kesfi” adli kitap, uzun emel bahsi.

  1. 3 Trackback(s)

  2. Nis 30, 2010: Boşluk aynası ve Edward Hopper: Sanat’ta Ayrıntı(8) : Derin Düşünce
  3. Eyl 9, 2010: Hikmetler Kitabı (Hz Gazâlî) : Derin Düşünce
  4. May 5, 2015: İman / Faith / Foi / Bilgi / Knowledge / الإيمان

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin