RSS Feed for This Post

Babalar evlatlarını kimden, nasıl korur?

Her yazarın yazma amacı farklıdır.Hayatını kazanma gerekçesinden,kendini ifade etme gerekçesine kadar saygı duyulası nedenler taşır,yazma-paylaşma isteği.Benimkisi,yazma nedenim,olmayı istediğim şey olmaktı,kendimce.Olmak istediğim şeydi,yazma nedenimdi ; ‘ haksızlığın karşısında mağdur edilenin ‘ uyananı ‘ olabilmek.

Haftalar önce olmalı,bir küçük Ece Nur geçti,yüreğimden.Bir çok başörtüsü mağdurundan biri,konuyu içselleştirmiş biri olarak,konuyu bilen lakin yaşamamış olanlardan farklı olarak okudum Ece Nur’un ve ailesinin yaşadıklarını.Aldığım e-mail kısaca özetliyordu durumu,mailin altında Ece Nur’un babası Murat beyin iletişim bilgisi vardı.Hemen aramak istedim,arayamadım.Bilmediğim bir karartı,eski günleri hatırlamaya niyetli olmalı,aramadım,arayamadım.Günlerce aynı maili ve yeni gelişen bilgileri okudum durdum,Ece Nur sık sık aklıma düşer oldu,yolda izde her ilköğretim öğrencisi gördüğümde ‘acaba şimdi nasıldır?’ sorusu geldi aklıma,geldi ama geçmedi.Yine niyetlendim,aramadım,arayamadım.Çünkü Ece Nur’un durumu biraz kendi anılarıma dönüş olacaktı,kendimde o gücü bulana kadar bekledim,o gücü buldum.Ece Nur’un babası ile görüştüm ; uyuyanları,uyandırmak niyetiyle… 

   CB :Murat bey,Ece Nur’un tercihi nedeniyle yaşadığınız süreçte sabır,sonucunda olumlu yanıtlar elde edebilmenizi,edebilmemizi dilerim.Ayrıca evladının tercihinin arkasında bir baba olarak bu denli cesaretli duruşunuz için tebrikler.Yaşadıklarınızı kısmen yaşamış biri olarak bu söyleşi benim için bir röportajdan çok bir dertleşme söyleşisi gibi olacak,bu nedenle kullanacağım dil noktasında sorularıma hassasiyetimi yansıtabilmeyi dilerim,malumunuz hastalanan adam doktor değil,derdinden anlayacak kendi gibi hasta birini istemiş.Bize Ece’den ve Ece Nur’un bu tercihinin zemininden bahsedebilir misiniz? 

   M.Ö:Ece Nur’un tercihinin zemininde aile içi İslami yaşam hassasiyetleri olduğuna inanıyorum aynı zamanda İslami camianın etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor.

    CB:Ece Nur’un örtülü olarak yaşamak istemesi kendine ait bir tercih midir ? 

  M.Ö:Evet,Ece Nur tercihini İslam’dan yana yaptı bizlerde haliyle bu tercihe sevgimizle cevap verdik.Ailemizin tercihi de İslam’dan yana yaşam biçimi olarak seçmiş olduğumuz İslam dinini,bu kültür emperyalizminin çatısı altında evlatlarımızı kirletmeden yaşamaya gayret ediyoruz.Kültür emperyalizminin açık ve net belgesi olan baş örtüsü yasağını şu an fiili olarak yaşamaktayız kızımın tercihinin arkasında durmak ona destek olmak asli vazifemdir Ece Nur bu tercihini istediği müddetçe destek olacağız.  

  CB:Aileniz Ece Nur’un bu tercihine nasıl yaklaştı,bu durumun sonuçlarını kestirebiliyor muydunuz,herhangi bir yılgınlık ya da Ece’yi bu tercihinin sonuçlarından haberdar etmek gibi bir girişiminiz oldu mu ? 

  M.Ö:Bu tercihe dediğim gibi mutlulukla karşılık verdik,bu da Ece Nur için büyük bir avantaj olsa gerek,durumun sonuçlarını kestirebiliyordum,doğrusu bu denli sert tavırlarla karşılaşacağımı kestiremiyordum iktidarda muhafazakar bir partinin oluşu beni cesaretlendiriyordu (çözüm adına) oysa bunun bizim için bir dezavantaj olduğunu kestirememişim.Ailece bu zorlu günlere adım atmadan önce istişaremizi kendi içimizde yaptık eşimin oğlumun ve Ece Nur’un kararlarıyla olabilecek olumsuzluklara karşı kararlılığımızı ortaya koyduk.  

  CB:Ece Nur okula başörtülü gitmeye başladığında eğitimcilerden ne tür tepkiler aldı ? 

  M.Ö:Dersten atıldı,kınandı,tenkit edildi,eve gönderildi,arkadaşlarının içinde başını açması konusunda sert tavırlarla kınandı,bu süreçte öğretmenlerin İslam’a olan kişisel nefretlerini de savunmasız olan Ece Nur üzerinde uygulamaya koyuldular.Örneğin Türkçe öğretmeni,’ kızım başındaki bir kıl parçası için bu örtü takılır mı ben imam hatip mezunuyum Kuran da böyle bir şey yok ne diye örtüyorsun,Ece’de ALLAH için örtündüğünü ifade ediyor,Rehberlik öğretmeni,’ kızım okulun kuralları var uyman gerekiyor ‘ sözüne Ece’de öğretmenim ALLAH’ın da kuralları var diyerek inancını kısa ve öz izah ediyor,haliyle vicdanlarını rahatsız edici cevaplar almaları öfkelerini daha da kabartmış olmalı ki 6 kez ikna odasına alarak tehdit ve kınamalarına devam ettiler,ikna odalarında muhafazakar öğretmenlerinde aralarında bulunan sorgu memurları Ece Nur’u çapraz sorguya alıyorlar.Ece’den korkmuş olmalılar ki her sorgulama 4 veya 6 kişilik öğretmen grubuyla yapıldı,bir keresinde 8 öğretmen birlikte sorguya ve iknaya alıyorlar,okuldan atılacağını söylediler,seni babanın elinden alacağız,baban hapse girer,vs. vs çirkin tehditlerle caydırmaya çalışıldı. Öğretmenlerden biri  nerelere gittiğimizi,kimlerle görüştüğümüzü,evimizin mahremine kadar bilgi edinme cüretinde bulundu,kendisiyle görüştüğüm bu edepsiz şahıs yaptıklarının gayet normal olduğunu kabullenmiş olduğunu gördüm,kızımın başındaki örtü bizler için şeref ve namus timsali bir anlayış içerdiğini izah ettim,kendisinin eşinin (AFFINIZA SIĞINARAK SÖYLÜYORUM CEMİLE HANIM) eteksiz sokağa çıkmasını teklif ettim,eşinin daha modern olması gerektiğini ilkel diz altı etek giymemesi gerektiğini ifade edince,yüz ifadesinin değiştiğini cevap verecek durumda olmadığını gördüm ve kişilerin özel yaşam ve inançlarına yön vermemesi gerektiğini,yapması halinde kendi ailesine de birilerin müdahale edeceğini anlatmaya çalıştım,bunları yaşarken hiçte rahat olmadığımız bir psikoloji içine girdik 

  CB:Gelişen süreçte neler yaşadınız ? 

   M.Ö:Bu süreçte çokta rahat bir seyir izlediğimiz söylenemez,okul idaresinin ve Milli Eğitim Müdürlüğünün almış olduğu kesin kararlarına göre benim baba olarak ikna edilmem gerekiyormuş,bununda bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından istendiğini öğrendim.Eğer ikna edilmezsem büyük bir çıkmaza gireceklerini,çözümsüz kalacaklarını ifade etmişler,bu da iktidar olan Akp için olumsuz sonuçlar doğuracakmış.İfademe baş vurdular,bu konuda ciddi bir tehdit aldığımızı,tehditi devlet olarak üzerimizden kaldırmaları gerektiğini,vatandaşını tehditlere karşı korumakla mükellef olduklarını ilettim.İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ebubekir Ermiş,kim tarafından tehdit edildiğimizi sorunca ; ALLAH tarafından tehdit edildiğimizi,bizi cehennemle tehdit eden ALLAH’a karşı yapabilecekleri varsa ALLAH ile hesaplaşmaları gerektiğini,bizi İslam’la aralarındaki probleme alet etmemeleri gerektiğini ifade ettim.Her ne kadar böyle ifade olmaz dediyse de resmi tutanaklara geçirdim.Yakın samimi dostlarım aracılığıyla haber göndererek kızımın başı açması konusunda ricada bulunmaları da işin bir başka edepsizliği. 

  CB:Canınızı acıtan sorular sormak zorunda kaldığım için peşinen üzgün olduğumu belirtmek isterim.Öğretmen ve öğrenci ilişkisi çoğu kez öğret-öğren dialogundan çıkıp karşılıklı ‘ sevgi ‘ ilişkisine dönüşebilir,öğrencilerinin gözünde idolleşen öğretmenler vardır mesela bu anlamda Ece Nur’un tercihinden dolayı bu yaşta,çocuk diyebileceğimiz bir kız çocuğuna yaptırım,yıldırma,caydırma ve yasaklama getiren öğretmenlerin bu yanlış tutumunun sonuçları Ece Nur’un yakın ergenlik dönemine sirayet etti mi ?Yani Ece’de olumsuz yönde bir ruh hali gözlemlediniz mi ? 

  M.Ö:Haliyle Ece Nur etkilendi,bazen ders çalışırken kitaplarına anlamsız bir şekilde baktığı günleri gözlemledik,öğretmenleri cezalandırıcı gibi görmesi uzun süre yorum yapmaması bizi endişelendiren durumdu ,bir nebze de olsun öğretmenlerine bakış açısını değiştirme adına öğretmenler gününde tüm öğretmenlerine karanfil dağıtarak barış ilanını Ece tarafından hayata geçirdik ne yazık ki bu karanfillerinde katılaşmış taş kalplerin yumuşamasına sebep olamadığını gördük.

    CB:Peki aile olarak bu süreç kendi ilişkilerinize etki ediyor mu ? 

  M.Ö:Tabii ki etki unsuru olmuştur ama bu bizi eyvah dedirtecek kadar etki etmemiştir.  

  CB:Ece Nur’un sanırım 12 yaşında ‘ sürgün ‘ edilen bir çocuk,bu ağır sürgünün sonucunda değiştirdiği okul ile yeni okulunu kıyaslarsak,neler söylerdiniz ? 

  Yeni okulu eski okuluna nazaran fiziki koşulları çok da iyi olmayan bir yer,eğitim seviyesi düşük,şartlar çokta elverişli değil,servis sorunumuz var.Okulun 3-4 km uzakta olması ayrıca bir sorun sabah ben götürüyorum,saat 2.30 da tekrar gidip almak zorunda kalıyorum,bu zahmetli günlerimiz sonucu vazgeçebileceğimiz ümidiyle beklediklerini üzülerek öğrendim,ola ki zahmet çekeriz,kızımızın başını açarak bu zahmetten kurtuluruz düşüncesi tamamen şeytani bir tavır,şartlar her ne olursa olsun davamızdan ALLAH izin verirse vazgeçmeyeceğiz.  

  CB:Kızınız bu durumu kendince nasıl yorumluyor,Ece’nin yasağı nasıl yorumladığını merak ediyorum ? 

  M.Ö:Ece çok konuşkan bir kız değil ama konuştuğunda iyi laflar eder genelde,bu zulmü yapan yasakçıların Müslüman olup olmadıklarını sorması,baş örtülü öğretmenlerin başını açması için ikna çalışmalarına anlam veremeyişi ve bunların benden izahını istemesi çok zor bir durum.Ne diyeceğimi bilemedim,Ece Nur tepkisini okul müdürüne göstermek adına kendince bir eylem planı yapmış okul kıyafetlerini ve baş örtüsünü okul müdürünün yüzüne çarpmak istedi,tabii ki bunu engelledim bu şekilde büyüklerine tepki göstermemesini tavsiyede bulundum.Yorum olarak zaman zaman Filistin’deki çocukların durumunu örnek göstererek baba bunlar İsrail’iler mi,diye serzenişte bulunduğu günler oldu. 

  CB:Peki biraz size dönsem,hayat içerisinde ‘ baba ‘ koruyucu olanı,kısmen güçlü olanı temsil eder.Bir nevi zarara karşı kalkan olarak tanımlayabiliriz.Zaten İslam dini bu nedenle öksüz ve yetimin korunması konularına oldukça vurguda bulunur.Siz bir baba olarak kızınızı koruyabildiğinizi düşünüyor musunuz?Ya da Ece Nur’u ‘neden,kimlerden,nasıl’ koruyorsunuz ? 

  M.Ö:Rabbimin bana izin verdiği müddetçe yaşamımın süre gelmesi halinde gücümün ve imkanlarımın dahilinde koruyacağım.Hiç kimsenin ona kendi ideolojisine boyun eğmek için yaptığı baskıya müsaade etmeyeceğim inşallah ,ama sorunuzdaki neden ve kimler ibaresi oldukça zor bir soru,yasakçılarda Müslüman olduklarını,iman ettiklerini iddia ediyorlar,İslam’ın hak din olduğunu kabul ediyorlar,bu yaman çelişki kimi kimden koruduğumuzun izahını güçleştiriyor.Oysa ki biz inançlarımıza göre öğrendiklerimiz ALLAH’ın teşri hakkına karşı gelenlerin,Müslüman olarak tanımlanamayacağıdır.Teşri hakkı diyorum yani yasak ve serbestlik yetkisi ALLAH’u teala,teşri hakkının sadece kendine ait olduğunu bize Kuran da belirtiyor ve helal (serbest) – haram (yasak) yetkisinin kendine ait olduğunu,yasak ve serbestliği kişilerin kendi heva ve hevesine göre belirleyemeyeceğini bize emrediyor.Bunun aksine davranışlarında tevhitten çıkılmış olduğunun vurgusunu yapıyor bireyler,teşri hakkı çerçevesinde kendini yoklayabilir inanışlarının sağlamlığı noktasında karar verebilirler.   

  CB:Meşru olan güçten ( yasa ) evladınızı ‘ korumak ‘ zorunda kalıyor oluşunuz siz de nasıl bir etki bırakıyor ? 

M.Ö:Gayet doğal çünkü teşri hakkı tamamen ALLAH ın yetkisinden alınmış tamamen beşeriyetin eline verilmiş ve bunu muhafazakar bir grubun eliyle hayata geçirilmiş,belam bin bağura misali etkiden çok bu koruma eylemi bizim için izzet ve şereftir.  

  CB:Ezber bir cümle,tipik bir baba tavsiyesi ; ‘ evladım,oku adam ol,hayatını kurtar ‘ nevinden bir tavsiyeyi siz kendi evladınıza söyleyecek olsaydınız,malum yasağın devam ettiği süreçte nasıl söylerdiniz ? 

  M.Ö:Oku!Yaratan Rabbin adıyla oku ki adam olasın,Rabbinin adını terk edersen okudukların seni adam etmez.Rabbinin emirlerine karşı gelmektense okumamasını tercih ederdim. 

  CB:Biraz özelden genele geçmek istiyorum,başörtüsü yasağının uygulanmaya başladığı 28 Şubat sürecinden bugüne(elbet evveliyatı da var),yasağın sonuçlarına bakınca başörtülü yaşama tercihinde bulunan kadınların,onlara destek verenlerin ( ? ) duruşunu nasıl yorumluyorsunuz ?Neler oldu,neler olmalıydı ? 

M.Ö:Onların,bacılarımızın,kızlarımızın onurlu mücadeleleri olması gerektiği gibi devam etti.Ezildiler,zulme uğradılar,dışlandılar,ötekileştirildiler,kimlikleri kabul edilmedi, toplumun içinde yaşam hakkı verilmedi,okuyup adam olmaları gerektiğini söyleyen büyükleri bu şekilde adam olunamayacağını onlara hatırlattı,adam olacaksa benim istediğim gibi bir adam olacaksın denildi,dünyalıklarını RABLERİ için ellerinin tersiyle ittiler,kimi evinde bu zulmün bitmesini,kimi de sizler gibi haykırışı sürdürüyorlar hepinizin göz yaşları fırat gibi kükreyerek onları inşallah boğacaktır.

Olması gereken desteğin yetersiz ve cılız olduğunu düşünüyorum daha aktif ve yoğun geçmesi gereken basın açıklamaları ve mitingler,oldukça zayıf duyarsız bir ümmet varmış gibi algılanılıyor,tabiiki duruşunu 28 şubat sürecinden günümüze kadar değiştirmeyenler oldukça azınlıkta kalmış görünüyor mevcut iktidarla var olanlarıda gelecek vaadleriyle dahada pasifleştirilmiş baş örtüsü yasağının gündemden kaldırılmasını başarmıştır,elbirliğiyle gündemi bizim belirlememiz gerektiğine inanıyorum.  

  CB:Konuyu kamuoyuna nasıl duyurdunuz?Siyasi isimlere ya da herhangi bir medya organına başvurdunuz mu?Aldığınız sonuçlar nelerdir?Kimler konuya eğildi,kimler kayıtsız kaldı ? 

M.Ö:Bu konuda hiyerarşik yapıyı bozmadan silsile yoluyla hareket ettim öncelikle okul idaresi,Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü,Milli Eğitim Müdür ve müdür yardımcıları,Akp il başkanı,Akp il millet vekilleri,başbakan yardımcısı Bülent Arınç ( hazırlamış olduğum Ece Nur ile ilgili ceza içerikli resmi tutanaklar kısa meselenin izahı olan dosyayı sundum yüzüme bakıp tek kelime etmeden yoluna devam etti ).İlginçtir basının bu konuyla ilgili sorularına Akp millet vekili Abdurrahman Kurt’un ”haberim yok” demesi,baş örtüsüne bakışlarının ne boyutta olduğunun izahıdır,oysa ki Abdurrahman Kurt olaydan ilk haberi olan kişidir,siyasilerden kayıtsız kalanlar bunlar.Basından kayıtsız kalanlarda Zaman gazetesi 25 kez den fazla aradım,bana verilen cevap ”yasal olmayan bir durum,yapabileceğimiz herhangi bir şey yok,başını açması gerekiyor,yönetmelik böyle”.Saadet partisi ilginçti,Numan Kurtulmuş’un özel kaleminin verdiği cevap,” kardeşim ne yapmamızı bekliyorsun ?Milli Eğitim Müdürünü görevden mi alalım?” diyerek lakaytlığını ortaya koydu.Abdurrahman Dilipak’ı aradım,3. arayışımda görüşme imkanı oldu,rahatsız etmiş olmalıyım ki beni Mazlumder’e yönlendirdi (geçmiş olsun veya dert etmeyin taslanmayın gibi teselli verici herhangi bir ifade kullanmadan telefonu kapadı).Abdurrahman hocanın bu duyarsız tavrı beni çok incitti,Dr.Sefa Saygılı’dan psikolojik destek almak istedim,karşılık görmedim( acı durumlar değil mi ? ).

    Basına duyurma olayımız Vakit gazetesinin desteğiyle ve samimi yaklaşımıyla oldu,bu konuda Murat Alan beyin emeği oldukça fazladır,günlerce sür manşetten yayınladılar,okul idaresine yapılanların haksız bir tutum olduğunu telefon açarak dile getirdiler,yapılan baskıyı ilk önceleri inkar eden idare sıkıştırmalar sonucu baskının olduğunu bundan sonra müsaade etmeyeceklerini de itiraf ettirmiş oldu.

   Özgürder Diyarbakır şube başkanı Bülent Serdar Yılmaz beyinde şu ana kadar göstermiş olduğu samimi hassasiyeti de bizi memnun etmiştir.Aynı zamanda Özgürder’in farklı illerde yapmış oldukları baş örtüsü eylemlerinde Ece Nur’a yer vermeleri desteklemeleri de bizi oldukça memnun etti.

   Tokat Özgür Eğitimsen’in şu ana kadar olan mücadeleside onur vericidir,özellikle Beytullah Emrah ve yöneticilerinin hassasiyeti kızımızı onurlandırarak onur belgeleri hazırlamaları,kitap hediye etmeleri,inanın yasakçı zihniyetlerin vermiş oldukları belgelerden çok daha kıymetli  ve anlam ifade etmiştir.

   Yeni Şafak ,Taraf gazetesi,Özgün Duruş,Haksöz dergisi,İkra-der,Doğru Haber gibi İslami kesime hitap eden basının ve köşe yazarlarının gündemi muhafaza etmeleride sevindirici olan durumdur.

  

  CB:Bu kayıtsızlığı neye bağlıyorsunuz ? 

   M.Ö:Yorum yapamıyorum bağışlayın,onları ALLAH’a havale ediyorum. 

  CB:Yaşadığınız olumsuz gelişmeler sırasında olaydan haberdar olan insanlardan herhangi bir beklentiniz oldu mu ?Mesela Müslüman dindarlar,ya da özgürlükçü solcular,belki liberaller toplumun farklı kesimlerinden konuya nasıl bir yaklaşım getirmelerini beklerdiniz? 

  M.Ö:Evet oldu,özellikle Müslüman dindarlardan Müslüman camianın gücünü arkasına alarak söylemlerini sürdürenler sonuçsuz kaldı,özgürlükçü solculardan,özellikle Taraf gazetesi yazarlarından sonuçsuz kaldı.

   Beklentim kendileri için istemiş oldukları hak hürriyetlerin Müslüman baş örtülü Ece Nur içinde istemiş olmalarıydı,oysaki taraflı bakışları umursamayışları kendilerinin inanmış oldukları demokrasi dininin inkarı olarak ortaya konulmuştur,bundan sonra duyarlılık gösterirler mi bilmem ama erdemlilik timsali bu aydınların suskun duruşları işbirlikçi bir yapı sergilemelerinin ispatıdır. 

  CB:Çok özel olmayacaksa,yaşadığınız toplumda,tercihleriniz doğrultusunda,olmak istediğiniz gibi,inandığınız gibi yaşamanızın engellenmesi,yasaklanmak,bu durumun kanatlarınızın altındaki evladınız üzerinden hayata geçirilmeye çalışılması size nasıl hissettiriyor ? 

  M.Ö:Huzur ve refahlarını düşünen kesim için bunun bir istismar olduğunu söyleseler de bu durum hislerimde bir olumsuzluk yaratmadı özellikle Akp bürokrasisi,Milli Eğitim müdürünün ifadeleri,çocuğumu inançlarım doğrultusunda istismar etmiş olduğumun yaygarasını çıkarmasıydı,elhamdulillah inaçlarımız haktır onların batıl inançlarına çocuklarını istismar ettikleri gibi yapmıyorum. 

  CB:Makul bir gerekçesi ve sağlam bir nedeni mevcut olmamasına rağmen ısrarla sürdürülen bu ‘ yasak ‘ ile hemhal olmak zorunda kalışınızdan sonra,fazlasıyla yasağın süzgecinden geçmiş bir aile olarak,son olarak neler söylemek istersiniz ? 

  M.Ö:Tevbe etmelerini,ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılmalarını,cehennemin olduğunu akıllarından çıkarmamalarını,heva ve heveslerinin doğrultusunda hüküm koymamalarını, ALLAH’a teslim olmalarını tavsiye ederim. 

  CB:Vakit ayırdığınız için,umutsuzluğa yaklaştığımız zamanlarda yeniden bir umut,bir destek olduğunuz için ailenize,size ve en önemli adımın faili sevgili Ece Nur’a teşekkür ederiz.Bu süreçte sabır,sonuçta olumlu bir gelişme dilerim.Süreç Müslüman’ın,sonuç Allah’ındır.

   M.Ö:ALLAH’a emanet olun.

Trackback URL

  1. 22 Yorum

  2. Yazan:akyazı başörtüsüne özgürlük platformu Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Her Cumartesi Sakarya’nın Akyazı ilçesinde başörtüsüne özgürlük eylemlerine devam eden platformumuzun bu haftak, 151. eylem metninden:

    “İslamcı denilen yazarlar, başkanlar, ağabeyler, hoca efendiler, imam efendiler, tesettürlü anneler, seçim öncesi başörtüsü edebiyatı yapan siyasiler Ece NUR’u Ece NUR’ları duyuyormusunuz.

    Ece NUR’un babası gibi dik durup annesi gibi dirayetlimi olacaksınız, yoksa kızlarınızın başlarını açtırarak okullarına gönderip uyumlu muhafazakarlardan mı olacaksınız? Allah C.C. kulluk en güzel mertebedir bize taviz vermek yakışmaz demek çok mu zor. Kızlarınızın okul kapılarında başlarını açtırmaktan vazgeçin ve tövbe edin.

    Başta milli eğitim bakanı olmak üzere bakanlar, meclis başkanı ve başbakan yönetmelikte gerekli değişikliği yaparak vicdanları yaralayan bu zulmü bitirmelidir.”

  3. Yazan:ben de Ece'yim Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ece,
    Allah seninle!

  4. Yazan:özlem Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Cemile eline sağlık. Bu röportajı yapmakla güzel bir iş yapmışsın. Mazlumların da söz hakkı olmalı.
    Ece kardeşimizin allah yardımcısı olsun. Bu yaşta bu taş kalpli dünya ile karşılaşması çok üzücü. Hangi ideoloji, yasa,yasak, ülkü, prensip küçük bir kızın varlığından daha önemli olabilir ki. Altı kişilik öğretmen ordularıyla bir çocuğu ufalamadan önce bir nebze düşünmek ben ne yapıyorum diye sorgulamak gerekmez miydi. Bu kalpsizlikleri ve zihni körelmişlikleri ile ne kadar övünse az çağdaş eğitim sistemimiz.

  5. Yazan:özgür eğitim-sen Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    son basın açıklamamızdan….

    “12 yaşındaki Ece Nur Özel, inancı gereği başörtülü okumak istediği için halen başka bir okulda sürgündedir. Bir yıldırma politikası olan bu kararın derhal kaldırılması, Ece Nur’un okuluna dönmesi ve eğitimine kendi aldığı karar doğrultusunda devam edebilmesi mutlaka sağlanmak zorundadır.

    Üniversite öğrencileri Havva Nur Tekin ve Havva Yıldırım ise İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bir enstitünün düzenlediği programdan başörtülü oldukları gerekçesiyle atılarak; inançları, kimlikleri ve değerleri yok sayılmıştır.

    Her iki örnekte de, öğrencilerin kendilerine söylenenleri sorgusuz-sualsiz kabul ederek ikna olmaları beklenmekte, itiraz ettiklerinde ise tüm hak ve özgürlükleri kolayca çiğnenebilmektedir.

    Üstelik resmi olarak uğradıkları mağduriyeti giderebilecek hiçbir kurum bulunmamakta, sorunlar yargıya taşındığında ise kararlar her defasında yasakçıların lehine çıkmaktadır.

    Böylece militarist zihniyetin eğitim ve hukuk sistemleri aracılığıyla tahakkümünün devamı temin edilebilmektedir.”

  6. Yazan:beytullah emrah Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    can yakan bir röportaj. cemile arkadaşımıza teşekkürler. ece nur’u unutmama ve unutturmama hususundaki duyarlılığından ötürü.

    açıkçası beni en çok yaralayan bölüm, kayıtsızlığa ilişkindi. hiç beklemeyeceğiniz şahısların böyle davranmasına üzüldüm doğrusu. inşaAllah bu röportajı farkederler -ki sanırım durumu kamuoyunun bir kez daha gözüne bu yönüyle sokmak gerekecek- ve hatalarından dönerler.

    sorunu her cumartesi yaptıklarıyla gündeme getiren başörtüsü platformları‘na bir kez daha görev düşecek sanırım.

    son olarak şunu merak ediyorum: taraf, bu sorunu satırarasına sıkıştırmaktan vazgeçip, sahiden ne zaman tüm gerçekliğiyle görecek?

  7. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Cemile çok güzel bir röportaj. Sorular harika eline sağlık.

  8. Yazan:cb Tarih: Ara 31, 2009 | Reply

    teşekkür ederim,bu ve bu türden yasakların son bulacağı zamanlara kadar en küçüğünden en etkili olabilecek yöntemler ile tepki verebilmek dileğiyle

  9. Yazan:sakarya başörtüsü platformu Tarih: Ara 31, 2009 | Reply

    Ece Nur Özel’in onurlu duruşu, yasakçılara rağmen bir umudun bugün de yarın da olacağının göstergesidir… Dileriz herkes bu duruştan gereken örnekliği ve dersi alarak, yasağın devam ettiğini bir kez daha hatırlar ve unutturmaz…

    Yasakçılar hiç unutmuyor çünkü!

  10. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 31, 2009 | Reply

    Çünkü Ece Nur’un durumu biraz kendi anılarıma dönüş olacaktı,kendimde o gücü bulana kadar bekledim,o gücü buldum.(CB)

    Sevgili Cemile,

    Ece Nur’u en iyi anlayabilecek insanlardan biri hiç kuşkusuz sensin. Onu anlamanı sağlayan anılarına dönebilmek bile senin için “güç” gerektirdiğine göre şimdi bu ufacık çocuğun yaşıyor oldukları kim bilir ona ne kadar ağır ve anlaşılmaz geliyordur?

    Ece Nur’un, başörtüsünden dolayı hangi acı veren duydu ve düşünceler altında eziliyor olduğunu senin kadar bilebilmem elbette mümkün değil. Onu sadece sorunu olan, üzülen küçük bir kız çocuğu olarak anlamaya gayret edebilirim sadece. Bunları bilmeden, ahkam kesmek niyetiyle yazmadığımdan emin olabilmen için yazma ihtiyacı duydum.

    Anlamlandırabildiklerinden aldığın güç ile bir şeylerin ardında durabilmek anlayamadığın bir şeye karşı koyabilmekten çok daha kolaydır. Söyleşinden anladığım kadarıyla Ece Nur’un babasına yönelttiği birkaç soru onun bu anlamlandırma noktasında, bundan sonraki fikrilerini, hayatını şekillendirebileceği için yanıtları oldukça ehemmiyetli kritik soruları var.

    M.Ö’nün sana söylediklerinden anladığım kadarıyla Ece Nur’un da hem yaşı hem de anlamlandırmak üzere bakmayı tercih ettiği perspektiften dolayı yaşadıklarını pek de “anlamlandırabilmiş” gibi görünmüyor.

    Ece çok konuşkan bir kız değil ama konuştuğunda iyi laflar eder genelde,bu zulmü yapan yasakçıların Müslüman olup olmadıklarını sorması,baş örtülü öğretmenlerin başını açması için ikna çalışmalarına anlam veremeyişi ve bunların benden izahını istemesi çok zor bir durum.Ne diyeceğimi bilemedim,(M.Ö)

    Ve elbette ve çok doğal olarak bu anlamlandırmada ona klavuzluk eden babasının kendi anlam dünyasında form verdiği düşünceleri.

    Hiç kimsenin ona kendi ideolojisine boyun eğmek için yaptığı baskıya müsaade etmeyeceğim inşallah ,ama sorunuzdaki neden ve kimler ibaresi oldukça zor bir soru,yasakçılarda Müslüman olduklarını,iman ettiklerini iddia ediyorlar,İslam’ın hak din olduğunu kabul ediyorlar,bu yaman çelişki kimi kimden koruduğumuzun izahını güçleştiriyor.Oysa ki biz inançlarımıza göre öğrendiklerimiz ALLAH’ın teşri hakkına karşı gelenlerin,Müslüman olarak tanımlanamayacağıdır.Teşri hakkı diyorum yani yasak ve serbestlik yetkisi ALLAH’u teala,teşri hakkının sadece kendine ait olduğunu bize Kuran da belirtiyor ve helal (serbest) – haram (yasak) yetkisinin kendine ait olduğunu,yasak ve serbestliği kişilerin kendi heva ve hevesine göre belirleyemeyeceğini bize emrediyor.(M.Ö)

    M.Ö nün başörtüsünü için söylediği: kızımın başındaki örtü bizler için şeref ve namus timsali bir anlayış içerdiğini izah ettim,

    Ece Nur’un başörtüsü için söylediği: öğretmenim ALLAH’ın da kuralları var

    Bir çocuğun iman gücüne ve bu imandan aldığı güç ile anlamlandıramadığı yasaklara baş kaldırmasına hayranlıkla destek olmak yerine anlamlandıramadığı soru ve sorunlarına hem onun bakmayı tercih ettiği perspektifinden hem de farklı perspektiflerden husumet duygusunu tetiklemeden tercihlerine saygı duyulan biri olarak sadece anlamasını kolaylaştıracak cevaplar vermek daha Ece Nur için daha olumlu bir destek olmaz mıydı ? Platformların, basının yansıttıklarına bakıldığında görünen, “Başörtüsü yasağına karşı olan abi ve ablalarına” destek verenin 12 yaşında küçük bir kız çocuğunun olduğu!

    12 yaşındaki Ece Nur’a, yasakla ilgili faaliyetlerde bulunan, sorumluluklarının bilincinde olan yetişkin insanların sağ ellerinin yaptığı yardımdan sol ellerinin haberi olmadan destek vermeleri mümkün değil miydi acaba? Bu aklı başında neyi ne için yaptıklarının pek ala da farkında olan bu insanların başörtüsü sorununun çözümünde Ece Nur’un bireysel gayretine onu basında ön plana çıkaracak şekilde yer vermeye kadar ihtiyaç duyulabilir ki?

    Kültür emperyalizminin açık ve net belgesi olan baş örtüsü yasağını şu an fiili olarak yaşamaktayız kızımın tercihinin arkasında durmak ona destek olmak asli vazifemdir(M.Ö)

    Babalar evlatlarını kimden nasıl korur?(C.B)

    Çok doğru ve yerinde bir soru yöneltmişsin.Her ebeveynin bu sorunun cevabını verebilmek için üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekli.

    Önce karar vermek lazım, koruduğumuz kendi inanç ve ideolojilerimiz mi yoksa evlatlarımız mı?

    Çocuklarına “yasakçı düzenin gelecek hayatlarını heba etmemesi” için başlarını açmaları yönünde baskı yapan aileleri de göz önünde bulundurarak bu soruyu yanıt aramak gerekir sanırım.Ebeveynler evlatlarının tercihlerini benimsemez, onaylamazlarsa ve hatta çocuklarını o tercihlerden korumakla kendilerini vazifelendirilmiş olarak kabul ediyorlarsa eğer!

    Kimsenin Müslümanlığını değil de sadece hak mahrumiyetine sebep olan yasakları sorgulasak daha doğru olmaz mı?

  11. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 1, 2010 | Reply

    Allah, çuvaldızı kendimize de batıralım diye şöyle buyurmuş Tahrim suresi 6. ayetinde…

    “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.”

    Anladığım kadarıyla Murat bey, evlatlarını yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korumak için didinip duruyor. Bu konuda reel-politiğin farkında ama ahireti de biliyor ve iki arasında bir tercihte bulunmuş. Ece Nur da ailesi içindeki büyüme sürecinde bu inancı ve sorumluluk bilincini doğal yollardan “edinmiş.” Zaten kaba bir endoktrinasyonla böyle bir duruş elde edilemez, çöker bir zaman sonra…

    Bu saatten sonra, sizi bilmem ama kendi şahsım adına, bu çabalarında dua etmekten ve elimizdeki tüm imkanları zorlayarak destek vermekten başka yapabilecek başka birşey kalmadığını düşünüyorum.

    Başörtüsü Platformları ise Ece Nur’un özgürlüğü için beş yıldır sürekli olarak çaba harcıyorlar. Ben yazdıklarınızdan Ece’nin çıkışı suistimal ya da istismar ediliyormuş gibi bir hava sezinledim ki, böyle bir algı varsa şayet gerçekten çok üzülürüm. Başta başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü zulme, kimden gelirse gelsin karşı çıkan insanlara haksızlık yapılması kesinlikle haksızlıktır.

    Ece’nin gündeme gelmesine sebep olanlar, Kemalistler bile değil bu olayda, tıpkı bir çok vakada olduğu gibi. Onu ikna edemeyince sürgün edenler, bu süreçte en katı kalpli tavrı takınanlar müslüman dindar insanlar maalesef. Aile son çare olarak seslerini duyurma adına sorunu gündeme taşıyor. Ve bunu sırf Ece için değil tüm başörtülü insanlar adına yapıyor. Evet, bu çetin bir imtihan ve zor bir süreç. Belki de egemen bağnaz zihniyet karşısında yenilecekler ama direnip de yenilmiş olacaklar. Ve bu süreçte onurlarını ve kendilerine saygılarını kaybetmeyecekler. İnsan olma adına, özgürleşme adına sizce bundan daha önemli ne var?

    Yasak soyut bir şeymiş gibi yasağa maruz kalanları gündem getirmeden bu yasağı nasıl sorgulayabiliriz? Neden her defasında yasakçıları sorgulama çabası gidip de meseleyi yasağın muhataplarını ve onların karşı çıkışlarını sorgulayan bir yere varıyor bilmiyorum ama üzülüyorum.

  12. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 1, 2010 | Reply

    Sn.Beytullah Emrah,

    Muhatap kabul etmeden hitap etmek de bir tercih olmalı.Nedenini en iyi siz birsiniz elbette.

    Başörtüsü Platformları ise Ece Nur’un özgürlüğü için beş yıldır sürekli olarak çaba harcıyorlar. Ben yazdıklarınızdan Ece’nin çıkışı suistimal ya da istismar ediliyormuş gibi bir hava sezinledim ki, böyle bir algı varsa şayet gerçekten çok üzülürüm. Başta başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü zulme, kimden gelirse gelsin karşı çıkan insanlara haksızlık yapılması kesinlikle haksızlıktır.(B.E)

    Yazdıklarımla birilerine haksızlık etmişsem eğer kendi ateşimi taşıyorum demektir. Ben bu vebale razı olarak yazdım. Elimden gelebildiğince yazarken kimseyi kırıp incitmemeye ise gayret ettim.

    Bu aklı başında neyi ne için yaptıklarının pek ala da farkında olan bu insanların başörtüsü sorununun çözümünde Ece Nur’un bireysel gayretine onu basında ön plana çıkaracak şekilde yer vermeye kadar ihtiyaç duyulabilir ki? (ç-z)

    Evet, bu çetin bir imtihan ve zor bir süreç. Belki de egemen bağnaz zihniyet karşısında yenilecekler ama direnip de yenilmiş olacaklar. Ve bu süreçte onurlarını ve kendilerine saygılarını kaybetmeyecekler. İnsan olma adına, özgürleşme adına sizce bundan daha önemli ne var?(B.E)

    Şimdi sizden ricam derin bir soluk alıp bu cümlelerimizle ifade etmeye çalıştıklarımız üzerine tekrar düşünmeniz.

    “suiistimal ve istismar” gibi bilinçli tercihler hususunda sezginize itimatla, haksızlığa “haksızlıktır” diyorsanız eğer bu sorunuzun cevabını da biliyor olmalısınız?

    Yasak soyut bir şeymiş gibi yasağa maruz kalanları gündem getirmeden bu yasağı nasıl sorgulayabiliriz? (B.E)

    Maalesef bahse konu olan başörtüsü yasağı değil 12 yaşında küçük bir kız çocuğu ! Bugün yasağa maruz kaldığı için resimleriyle adlı adınca “somut delil” olarak gündeme getirilen bu kız çocuğunun ileride Cemile hanım’ın şu yazısı gibi bir yazı kaleme alıp almayacağını sezinleyebiliyor musunuz peki?

    http://www.derindusunce.org/2009/08/11/mucahid-abi-beni-bildin-mi/

    Neden her defasında yasakçıları sorgulama çabası gidip de meseleyi yasağın muhataplarını ve onların karşı çıkışlarını sorgulayan bir yere varıyor bilmiyorum ama üzülüyorum.(B.E)

    O çocukların geleceği için yasaklara karşı koyulurken o çocukların bugününü göz ardı etmek sizce haksızlık değil mi?

    Eğer Cemile hanım o kız çocuğunun yaşadıklarını en iyi anlayan kişi olarak Ece ile sohbet etmiş olsaydı ve onun ifade etmekte zorlandıklarını kendi yetişkin lisanı ile bizimle paylaştığı bir yazı kaleme alsaydı bizler yasağa karşı çıkan bir yazı olmadığını iddia edebilir miydik? Öyle bir yazıda babaya ya da Ece Nur’un resmine ihtiyaç kalır mıydı?

    Haksızlık yaptıysam eğer helallik isteyeceğim tek kişi Ece Nur olurdu.

    Not:Hukuki süreci çok iyi bildiğinizden eminim.12 yaşında bir çocuk ismi ve resmi ile kartel medyada “kaos çıkaran başörtülü çocuk” olarak malzeme edilmişse eğer aileye o gazetelere karşı açılabilecek davalar hususunda yardımcı olabilirdiniz sanırım.Böylelikle belki de medyayı her önüne gelen başörtülü çocuğu muhalefet edebilmek üzere haber “malzemesi” olarak kullanmaktan vazgeçirecek, emsal niteliği teşkil eden bir dava örneği daha mantıklı ve adaletli bir “sömürü ve istismara karşı” çıkış olmaz mıydı sizce?

  13. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 1, 2010 | Reply

    ben ece nur’un ileride cemile hanım gibi bir yazı kaleme alıp alamayacağını kesin olarak bilemem ve şayet işler bugünkü gibi devam edecekse maalesef bu ihtimal var. peki bu ihtimal nasıl ortadan kalkacak? yani öyle bir durum ki, ece’nin bireysel tavrının arkasında dursak suç, ece yokmuş gibi davransak suç, söyler misiniz ne yapalım? aile zaten “provokatörlük”, “hizbullahçılık”, gibi ithamlarla yalnızlaştırılıyor, milli eğitim bürokratları aileyi karalamak için ellerinden geleni yapıyor, söyler misiniz ailesi ne yapsın, biz ne yapalım? görmezden mi gelelelim tüm bu yaşananları?

    ece nur ne yapsın mesela? bu kadar olaydan sonra, onca yaşanandan sonra ece nur ve ailesi ne yapsın? ayrıca emin olun, ailesi ece’nin bugününü de yeterince düşünüyor. daha önceki örneklerde sık görünmeyen bir iradeleri-dayanışmaları var. bu tür tavsiyeler ise onları yaralamaktan başka işe yaramıyor inanın…

    başörtüsü platformları ise sorunun çözümünde ece nur’un bireysel tavrını bir çıkış noktası kabul etmiyor, tekrar ediyorum sadece bu konuda zulme uğrayan bir kişiye sahip çıkıyorlar, durum bundan ibaret ama görüyorum ki, ne yapsalar bir şekilde kabul görmeyecek. zaten onlar da tıpkı sorunun kendisi gibi “hükümet yıpranmasın” diye onca görmezden gelmeye, yalnızlaştırmaya ve eylemlerinin bitmesi için dört gözle beklenmeye başladılar, demek ki ece bıraksa, ailesi bıraksa, platformlar bıraksa herşey yoluna girecek. varsın zulüm devam etsin, varsın ece nur’lar, havva nur’lar kovulsun, varsın milyonlarca kadın yoksayılsın…

  14. Yazan:cb Tarih: Oca 1, 2010 | Reply

    sevgili çuvaldız selamlar,

    senin hassasiyetlerini anlıyorum ve paylaşıyorum,zaten bu durumu sorularıma yansıtmaya çalıştım,yaş olarak belirli bir düzeye gelmiş olmasına rağmen ergen,aklı başında bir insanın dahi rahat olarak atlatamayacağı bir süreci yaşıyor ece nur,daha bu küçücük yaşında.elbet dünyevi olarak baktığımızda tüm sorumluluğun bir çocuğun üzerinden ilerlemesi çok makul değilmiş izlenimi vermiş olsa dahi sen,ben,tüm müslümanlar sadece dünyevi olarak düşünemezler,zaten düşünmüyoruz değil mi?hem dini hem dünyevi dediğimiz iki ayrı parçayı bir bütün olarak yürütmek gibi görevimiz var,yani bir şekilde ‘birlik’ durumu diyebiliriz,pekala.zaten zor olanda bu,bu zorluk hayatın en küşük yapı taşından en büyük yapıtaşına kadar her alana sirayet edebiliyor,dünyevi bakış açısıyla yorumlandığında senin görüşlerin büyük bir haklılık taşıyor ama bu konuya yani yasak-başörtüsü-dinin bir ritüeli noktasından baktığımızda ece nur ya da onun gibi bir tercih yapmış olanlar maalesef bu zorluğu yaşayacaklar,bu iğreti bir durum değil,burada zalim ve anlayışsız olan ece’nin babası da değil,bazen eleştirilerimizi doğru noktalardan kaydırıp yanlış noktalara kaydırabiliyoruz,burada zalim olan yasağın devamlılığıdır,mazlum olan ise ece ve ece ile aynı derecede ece’nin babasıdır,çünkü bir babanın 12 yaşındaki evladının üzerinde söz hakkı olmamasını sağlayan yasak hem bir babayı hem de bir evladı mağdur ediyor,şimdi tutup bizim yasaklar yerine babayı eleştirmemiz bence çok doğru değil,bizim ece’yi savunduğumuz gibi murat beyide savunmamız gerekiyor zira o da bir mağdur,yasak sadece başörtülü yaşam tercihinde bulunan kadınları değil onların birincil bağları olan erkekleride mağdur ediyor,bu anlmda ben murat beyi tebrik ediyorum çünkü yasak sürecinde kızlarının başörtülerini yırtıp okula göndermek yerine 10 ya da 100 baba murat bey gibi bir çıkış yapsaydı,belki de yasak çoktan son bulmuş olurdu,ben de mücahid abi’yi yazmazdım,mücahid abi’nin yazılış nedeni,babaların evlatlarına,abilerin kız kardeşlerine sahip çıkma(ma) sebebiyledir.

    Kimsenin Müslümanlığını değil de sadece hak mahrumiyetine sebep olan yasakları sorgulasak daha doğru olmaz mı?

    (çuvaldız)

    aslında bence ne ben ne de murat bey kimsenin müslümanlığını eleştirmiyor,bilakis kendimize göre kendi kafamızda islamın temellerine dayandırdığımız bir islami yaşam tercihimiz var,bu dinin öğretileri ile örtüştüğü için bize ve dine uzak düşmüyor,sonuç olarak bu tercihe saygı duyulmasını bekliyoruz,bu bizim kendimiz için belirlediğimiz bir yöntem,kendimiz dışındakilere dayatmıyoruz ki,tam tersi olarak Tr sistemin kusurlu din tanımı,yasaklar üzerinden bize dayatıldığı için bu duruma,yasaktan kurtulabilme niyetiyle cevap üretiyoruz,bir de murat bey yasak tarafından çokça rahatsız edilmiş biri,o haleti ruhiye ile baskın,aşkın bir dil kullanması,bana doğal geliyor,biraz yaşayanbiliyorda ondan söylüyorum.

    ps:

    murat beyin ve ece’nin en çok demokrat,yasak karşıtı,dindar müslüman vs. duyarlı insanların desteğine ihtiyacı var,telefon konuşmamızda mesela bu nedenle beytullah beyi çok överek andı,sağolsun beytullah bey aileye çok destek olacak girişimlerde bulundu,defalarca dua etti

  15. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 1, 2010 | Reply

    Beytullah bey,

    Sizi anlıyorum ve bir süre geçtikten sonra siz de yazdıklarımla ne demeye çalıştığımı anlayabilirsiniz inşaAllah.

    Ece Nur şu an evine daha yakın olan bir okula değil de daha uzaktaki bir okula gidiyor sanırım.Başörtüsü orada problem olmuyor mu?

    bu tür tavsiyeler ise onları yaralamaktan başka işe yaramıyor inanın…

    Yıpranmasın dediğim ne hükümet ne de başka bir kurum “bir çocuk”. Buradaki röportaja dönük ve sizin yazdıklarınıza cevaben yazdıklarımla onları yaraladığımı düşünmemiştim.Uyarınız üzerine düşüneceğimden emin olabilirsiniz.Bunun için teşekkürler.

  16. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 2, 2010 | Reply

    Selam,sevgili Cemile,

    elbet dünyevi olarak baktığımızda tüm sorumluluğun bir çocuğun üzerinden ilerlemesi çok makul değilmiş izlenimi vermiş olsa dahi sen,ben,tüm müslümanlar sadece dünyevi olarak düşünemezler,zaten düşünmüyoruz değil mi?

    dünyevi bakış açısıyla yorumlandığında senin görüşlerin büyük bir haklılık taşıyor ama bu konuya yani yasak-başörtüsü-dinin bir ritüeli noktasından baktığımızda ece nur ya da onun gibi bir tercih yapmış olanlar maalesef bu zorluğu yaşayacaklar

    Dünyevi olunmadan uhrevi nasıl olunuyor bilmiyorum. Açıklayabilirsen müteşekkir olurum.

    Müslüman insanlar için amel-i uhrevi için dünyevilik elzem değil midir?

    hem dini hem dünyevi dediğimiz iki ayrı parçayı bir bütün olarak yürütmek gibi görevimiz var,yani bir şekilde ‘birlik’ durumu diyebiliriz,pekala. zaten zor olanda bu

    Zor olan değil de “sorun” olan bu sanırım! Din,dünyevi bir beşer olduğumuz için var zaten.Birilerinin bir takım kaygı ve sebeplerle ayırdığının(!) aslında “bir” olduğunu anlatabilmek “zor” olan. Ayırarak “tercih”e sunulmuş olma durumuyla, insanlar “din” ve “dindarlık” dediklerinde otomatikman diğerinin üzerine çizgi çekmiş gibi algılanıyor.Daha da sorun olan bu ayırımı yapanların “bir” olduğunu kabul edip, gasp ettikleri hakları iade ettiklerinde ancak onlar ile “eşit” olunabileneceğini düşünmek.(Bu ayrı ve üzerinde uzunca tartışılması gereken bir konu)

    Din ve dünya “birliği” için “kaos çıkaran küçük bir çocuk olarak zaten kartel medyada yer aldı” denilerek Ece Nur üzerinden çözüm için mücadeleye devam edildiğinde dünyevi bir eylem sergilenmiyor mu?

    Peki sevgili Cemile ben dünyevi bakış açısıyla yazmış olayım sen ve Beytullah bey de dine hizmet etmek gibi uhrevi bir amelle yazmış olun.Sizin İslam’ın temeline,öğretilerine dayandırarak Ece Nur özelinde başörtüsü sorununa çözüm/destek arayışınızı anlamaya çalışıyorum sadece.Bunu da aynen yazdığın gibi kendime göre kendi kafamda İslam’ın temellerine dayandırdığıma inandığım bakış açımla(“dünyevi”!) yapmaya çalışıyorum.

    Ece Nur somut örnek olarak vitrine edilmesine karşı çıkıyor olmamamın neresinin yanlış olduğunu hala anlayabilmiş değilim.Zalim yasağa karşı duracağım diye küçücük bir çocuğun ve yasak dolayısı ile çektiklerinin, devletin kusurlu din tanımının(cb) başörtüsü özelinde somut örnek niteliğinde sunuluyor olmasını görmezden gelemiyorum.

    ben murat beyi tebrik ediyorum çünkü yasak sürecinde kızlarının başörtülerini yırtıp okula göndermek yerine 10 ya da 100 baba murat bey gibi bir çıkış yapsaydı,belki de yasak çoktan son bulmuş olurdu,ben de mücahid abi’yi yazmazdım,mücahid abi’nin yazılış nedeni,babaların evlatlarına,abilerin kız kardeşlerine sahip çıkma(ma) sebebiyledir.

    Babalar,ağabeyler, ablalar versin bu göze görünür mücadeleyi! Onların bu mücadeleyi Ece Nur’lar için yaptığını biliyor olacağız.

    Not: Beytullah beyin yapması gerektiğine inandıklarını yapabilmiş olmasından dolayı kutluyorum. Dilerim herkes için hayırlı sonuçları olur ve olmaya da devam eder. Bu gibi sorunlu, üzüntü veren olaylarda Beytullah bey gibi inanmış insanların yardım için var olduklarını bilmek ümitsiz olmayı önlüyor.

  17. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 2, 2010 | Reply

    sayın çuvaldız, ben de iyi niyetiniz için teşekkür ediyorum, şayet ilk yorumdaki niyet meselesinde haksızlık ettiysem de helallik isterim.

    yasak karşıtı girişimde bu son girişimde şu an ok yaydan çoktan çıkmış gibi görünüyor, dolayısıyla önceliğimizin hedefini bulmasına çalışmak olması gerektiği kanaatindeyim, bu sebeple de bazı tartışmaların, özeleştiri ve önerilerin, her ne kadar iyi niyetle de yapılsa amacından uzaklaşabileceği kanaati taşıdığım için; bu meseleyi, sizin de ifade ettiğiniz gibi yasakçılığa doğru kaydırmayı öneriyorum.

    halen her gün onbinlerce, belki yüzbinlerce öğrencinin başının açtırıldığı bir ülkede böyle bir zulüm yokmuş gibi konuşulmasını, yaşanmasını ve siyaset üretilmesini ise ziyadesiyle yadırgıyorum.

    bu sebeple bu zorbalığı unutmayanlara, unutturmayanlara saygı ve selamlarımı sunuyorum.

  18. Yazan:cb Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    sevgili çuvaldız tekrardan selam,

    Dünyevi olunmadan uhrevi nasıl olunuyor bilmiyorum. Açıklayabilirsen müteşekkir olurum.

    benim açıklamam senin sorunun cevabı olamaz çünkü senin sorun ilk olarak dünyevi olabilmeyi baştan kabul etmiş,sanki sorundan dünyevi olabilmek ile uhrevi olabilmek birer adımmış ve önce dünyevi olunur sonra uhrevi olunur,aşamalıymış gibi bir anlam çıkarttım.benim tanımım ;bedensel olarak dünyaya saçılmış varlıklar olarak zaten dünyalıyız ve önümüzde görebildiğimiz bir dünya mevcut;müslüman,hristiyan,budist vs. ne olursak olalım uhrevi (dini)-putperest dahi olsa- bir ayağımızda mevcut,yani görebildiğimiz bir dünyada somut bir yaşamın yanı sıra dini ehemmiyetlerimiz nedeni ile de göremediğimiz ama asla bağımızı koparamadığımız bir uhrevi(manevi-dini) ayağımız mevcut,bence bu aşamalı bir seçenek değil de daha çok (en azından bir müslüman olarak açıklamam gerekirse) ikisini birlikte götürebildiğimiz bir’likte yürütebileceğimiz bir yükümlülük gibi,özetle dünyalı olup,uhrevi olanı yaşadığımız dünyanın merkezine yerleştirmek ve o dengeyi çok ileri gitmeden ya da çok geri kalmadan aynı oranda tutabilmek,olarak açıklardım.bu nedenle dünyevi olmak tanımı tek başına kullanımda uhrevi bilginin-tercihin yabana atılması anlamıda taşıyor bence,yani bir anti-laik,anti-seküler birey olabilmek de diyebilirim adına.

    Din ve dünya “birliği” için “kaos çıkaran küçük bir çocuk olarak zaten kartel medyada yer aldı” denilerek Ece Nur üzerinden çözüm için mücadeleye devam edildiğinde dünyevi bir eylem sergilenmiyor mu?

    bence,ece nur’a yasak karşıtlığı,özgürlük ihlali gerekçesi ile ‘ideolojik’ olarak sahip çıkmak dünyevi bir eylem;ece nur’a sadece dini yükümlülük olduğuna inandığı için sahip çıkmak uhrevi-dini bir eylem;ece nur’a hem ideolojik (özgürlükçülük,yasak karşıtlığı) hem de dini yükümlülük olduğuna inandığı için sahip çıkmak hem dünyevi hem de uhrevi bir eylem.(ve bunların hiçbiri bence ‘kusurlu’ değil)

    Ece Nur somut örnek olarak vitrine edilmesine karşı çıkıyor olmamamın neresinin yanlış olduğunu hala anlayabilmiş değilim

    ben hiç yanlış birşey söylediğini düşünmüyorum,sadece farklı noktalardan açıklama getirdik daha doğrusu farklı noktalardan baktık,bu konuda seni yanlış bulmadım sadece farklılığımızı tespitlemeye çalıştım.

    Babalar,ağabeyler, ablalar versin bu göze görünür mücadeleyi! Onların bu mücadeleyi Ece Nur’lar için yaptığını biliyor olacağız.

    haklısın elbet,tekil değil,çoğul girişimler ile çözülebilecek bir sorun,baştada belirttiğim gibi bence sadece ece değil,babasıda bir şekilde mağdur,sanırım yukarıda yine yazmıştım.ece’nin aldığı yaralar ailesine de etki ediyor,bu durumda ‘çocuğu vitrine eden düşüncesiz baba’ söylemi bana pek doğru gelmiyor.bence doğru olan ‘bir aile mağdur ediliyor ve bu mağduriyetten baba-anne-çoçuk-kardeş maalesef herkes nasipleniyor.zaten aile dediğimiz şey birbiriyle olan bağı ifade eder,biri bir köşede ‘mutsuz’ ise diğerleri gülemiyor elbet,ve yasağı yaşan kişinin ruhi kırılmaları aile içindeki iletişimide olumsuz yönde etkiliyor,özetle babalar ve çocuklar hem mağdur ediliyor hem de bir süre sonra iletişimlerinde sorun yaşıyor,mağduriyet birken iki oluyor,sonrası arap saçı.yineleyeyim sorun vitrine edilmiş kişiler(ece),vitrine edilmesine etki eden baba(murat bey) değil sorun bizzat yasağın kendisidir,öyle ise baba-kız iletişimi noktasında taraf olmak yerine,topluca yasağa konsantre olmak gerekir diye düşünüyorum.

  19. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    benim açıklamam senin sorunun cevabı olamaz çünkü senin sorun ilk olarak dünyevi olabilmeyi baştan kabul etmiş, sanki sorundan dünyevi olabilmek ile uhrevi olabilmek birer adımmış ve önce dünyevi olunur sonra uhrevi olunur,aşamalıymış gibi bir anlam çıkarttım.(CB)

    Hiç ifade etmediğim bir anlam çıkartmışsın.”İnsan” olarak yaratılmadan “uhrevi” olunamayacağını söylemeye çalışmıştım.Melek değiliz, insan olarak yeryüzündeyiz yani dünyada! Ama bunu benden iyi bildiğin halde nasıl “yanlış” bir anlam çıkarabildiğini doğrusu merak ettim. İfade ettiklerimden ziyade ifade ettiğimi “vehm” ettiklerin üzerine yazmak istemiyorum.Lütfen yazdıklarımı bir kez daha okur musun? Ve lütfen benim için uygun gördüğün çerçeveyi bir an için unutarak oku.

    Hâlâ okuduklarından aynı anlamı çıkarıyorsan söyleyip yazarak anlatabileceğim hiçbir şey kalmamış demektir.

  20. Yazan:cb Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    çuvaldızcım selamlar,

    önce kısa bir açıklama yapayım istersen,burada ya da başka bir platformda hiç tanımadığım insanlar ile bir konu üzerinde tartışırken ‘hiç tanışmamış olmanın’ verdiği handikap ile niyet okuyuculuğu,karşıt düşünce gibi vahim durumlar nedeni ile bir iletişimsizlik yaşıyor olabilirim ama sen benim reel olarakta tanıdığım birisin(ve bundan çok mutluyum),dolayısı ile bizim diaologumuzda bu handikapların yer alması mümkün değil,ki ben seni hem bir çok yorumuna vakıf olduğum hem de yüz yüze bu konuları konuşma fırsatı bulduğum için düşünsel olarak tanıdığımı düşünüyorum ve bunun neticesinde senin siyasi,dini görüşlerin ile kendi görüşlerimi oldukça yakın birçok yerde aynı görüyorum,yani seni ötekileştirme gibi bir isteğim hiç olmadı,zaten bunun olması için herhangi bir zemin ya da gerekçe yok,

    Hiç ifade etmediğim bir anlam çıkartmışsın.”İnsan” olarak yaratılmadan “uhrevi” olunamayacağını söylemeye çalışmıştım.Melek değiliz, insan olarak yeryüzündeyiz yani dünyada! Ama bunu benden iyi bildiğin halde nasıl “yanlış” bir anlam çıkarabildiğini doğrusu merak ettim. İfade ettiklerimden ziyade ifade ettiğimi “vehm” ettiklerin üzerine yazmak istemiyorum.Lütfen yazdıklarımı bir kez daha okur musun? Ve lütfen benim için uygun gördüğün çerçeveyi bir an için unutarak oku.

    alıntıladığım yere samimiyetle vereceğim cevabım;seni yanlış anlamışım,yazarken mimiklerden ve ses renginden mahrum olduğumuz için böyle yanlış anlaşılmalar olabilir,dir.ama yaşadığımız problem zaten ;’benim sana uygun gördüğüm çerçeve’ diye tanımladığın şeyden kaynaklanıyor,ben sana bir çerçeve biçmiyorum,daha doğrusu senin var olduğun çerçeve benim karşısında olduğum bir çerçeve değil ki,yani senin zaten olduğun şey benim gayet makul bir biçimde kabul edebileceğim bir şey,karşı karşıya değiliz ki,yan yanayız.açıkcası yazdıklarımdan neden böyle bir anlam çıkarttığını anlayamadım,yorumundan hafif bir problem sezinledim,oysa ki ben sana yazarken problem duymamıştım hiç,sadece tanımlarımı ifade etmeye çalışıyordum,sonuç ‘problem’e dönüşünce üzüldüm açıkcası.

    okuduklarımdan çıkardığım anlam bütünüyle baktığımda ‘senin benim sana bir çerçeve çizdiğim ve bunun üzerinden sana farklı anlamlar yüklediğim’ düşüncesi,yinleyerek ifade edeyim,bu düşündüğün gibi bir şey yok,kimseyi karşıma almış değilim,kendimce birşeyler söylemeye çalışıyorum o kadar,ki zaten kendimi de otorite olarak görmüyorum,ortada bir olay var,elbet herkes kendi doğruları ile yorumlayacak,benimkiler bunlar,benim dışımda olanlara ‘art niyet’ (sen de zaten bu mümkün değil) beslemedikçe saygım sonsuz,budur yani 🙂

    ps

    iletişimde bir kopukluk var ama nereden kaynaklanıyor bulamadım,üstelik benim için çok hassas bir konu olduğu için bu hassaslığın yorumlarıma sinip,anlatmak istediklerimi olumsuz yönde etkilemesin için çok uğraştım açıkcası,mehmet yılmaz bize çay söylesin,faturayı bana göndersin 🙂

  21. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    aslında ben de dünyevi ve uhrevi gibi bir ayrımın meseleyi izah etmediği kanaatindeyim ve açıkçası böyle bir zeminde herhalde “din, dünyevidir” demek bana pek de yanlış gelmiyor.

    yani din, insanlar için ve dünyaya ait birşey. tüm yapıp etmelerimiz de dolayısıyla bu dünyaya ilişkin olacak. ama herşeyin ahirette bir karşılığının bulunduğunu hatırda tutmak gerekiyor. yani ahiret bilinci aslında bizi dünyadan koparmak yerine dünyada daha doğru bir yol tutturmak için gerekiyor. dünyaya daha sıkı tutunmayı bilmeyince, neresinden nasıl tutacağını anlamayınca o zaman dünyadan, hayattan, insanlıktan, halktan ve realiteden kopuk suni bir din anlayışı tezahür edebiliyor. böyle bir durumda, akıl ve vicdan da sanallıktan kurtulamıyor, hayatın gerçekliğinin terazine vurulunca hafif geliyor ve bu yönüyle de zulmün çarklarına su taşıma riski belirliyor.

    dünyadan kopuk bir din ve hayat olamayacağına göre, din bir bakıma dünyevidir. sanırım ona “dünyevi” ve “uhrevi” gibi iki farklı pencere açmak aslında dini sekülerleştirmeyi beraberinde getirecektir.

    bu bağlamda, ece nur ve ailesi “tevhid”i, yani birliği yakalamış gibi duruyor. Rabb’im bu duruşlarında yardımcıları olsun.

  22. Yazan:cb Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    beytullah bey,

    tamamen dünyevi,dini alan dışına iterek yaşamak laiklik ya da sekülerlik kelimelerini kısmen tanımlamıyor mu?bu durumda ece’yi konu dışına iterek,yasağı onaylayanlar dünyevi alan ve dini alan ayrımına kamusal alan tanımıyla bir ayrım getirmiyor mu?başörtüsü yasağına dini inançları nedeniyle karşı çıkan insanların durumu dini ve dünyevi yaşamı aynı yükümlülük ile götürmek değil mi?bu durumda din kamusal alanın dışında kalmalı diyen birey,dünyevi;din kamusal alanıda kapsar diyen birey ise hem dini hem dünyevi tercihlerde bulunuyor demek,doğru değil midir?

    yok yani,ne dediğimden şüpheye başladım da ondan soruyorum 🙂

  23. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 3, 2010 | Reply

    yok, aslında yasakçılara şöyle bir şey diyebiliriz: din, ahirette ya da göklerde filan yaşanması için değildir, bizatihi yeryüzüne aittir. bu alanda dinin dünyaya aitliği herhangi bir noktayı kapsama alanı dışında bırakmaz. dolayısıyla bir müslüman için dini yaşama noktasında her yer aynıdır. anlatmak istediğim de, hayatın her noktasında “kulluk” halinde olduğumuzdur. o halde başörtüsünü engelleyenler, aynı zamanda dini bir emri yerine getiren, yani inancının gereklerini yapan birini engelleyerek aslında “din ve vicdan” özgürlüğünü gasp etmektedir.

    bir de yasakçıların, kemalistlerin ya da laik yobazların “laiklik”, “kamusal alan” gibi kavramaları sadece zorbalıklarına güya destek sağlamak için ortaya attıkları ve kendilerinin dahi tanımlayamadıkları şeylerdir. dolayısıyla onlara dinin seküler olamayacağını, din için kamusal alan diye bir tarifin geçerliliği bulunamayacağını anlatmak da beyhudedir. çünkü bunun dini birşey olduğunu anlatsanız, bu kez de “kuran’da başörtüsü yazmıyor” derler. seviye sıfır. insanlık ölmüş. kalp kararmış. ölülere Kur’an okumaya gerek var mı?

    biraz akıl, insaf ve vicdan sahibi olan bir insan bu zorbalığı ve zulmü savunamaz. bu kadar basit. her kim başörtüsünü yasaklamak için “ama” ile bir cümleye başlıyorsa, öncesinde ne söylerse söylesin inanın sadece “ben zalimim” demeye cesaretini sergileyemediği için sadece kötülüğünün üstünü örtmeye çalışıyor demektir. güneş ise balçıkla sıvanmaz.

    neresinden tutarsanız tutun bu yasak zulümdür. dini hak ve özgürlüklerin ihlalilidir. insan hakkı ihlalilidir. eğitim hakkı ihlalidir. ihlalin her türlüsü var. kim nasıl yasağa karşı özgürlüğü savunmayı düşünüyorsa ordan savunsun. ben bunu bir zulüm karşısında tevhid-adalet-özgürlük mücadelesi olarak kabul edip, artık kesintisiz zulme karşı kesintisiz bir direniş sergilemenin elzem olduğuna inanıyorum. dört koldan zulmün etrafını çevirmek için de herkesi haksızlığın karşısında mağdur edilenin ‘uyananı’ ve uyaranı olabilmeye davet ediyorum.

    laik yobazlara her gün iyi günler dileriz 🙂

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin