RSS Feed for This Post

Kemalistler için Türkiye’den kaçış rehberi

Türkiye Kemalistler için yaşanmaz bir yer olacak yakında. Her geçen gün Fazıl Say gibi sıyıran, “gidecem abi bu diyardan” diyenler çıkıyor. Artacak sayıları. Neden?

Demokratik açılım düşe kalka ilerliyor. Yavaş ilerliyor. Yapılacak çok şey var. Ama kâbus “geliyorum” demez ki! Ya başörtüsü de serbest olursa? Zaten bu kadarı bile Kemalistleri delirtmeye yetti. CHP’li Onur Öymen resmen “Alevileri öldürdük de fena mı ettik?” demeye getirdi. Evet, Üstad’ın dediği doğruydu, insan bir Alevî’yi, insan bir Kürdü bin Onur Öymen’e değişmem…  Onur Öymen gibi katliam övücü bir adamla(?) aynı ülkenin nüfus cüzdanını taşımaktan utanç duyarım… Geçelim. Ne olacak Onur Öymen ler? Ve onun gibi devletin bekası için(!) cinayet işlemeyi meşru görenler? Ergenekoncular? Gidecekler herhalde bu diyarlardan?

Türkiye eski haline dönemeyeceğine göre bu Kemalistlerin Türkiye’den kaçıp kurtulması lazım ki bu Türkiye için de bir kurtuluş olacak. Ben de eski günlerin hatırına vakit kaybetmesinler,  bir an önce gidebilsinler diye küçük bir rehber hazırladım:

Fransa: Avantajı Türkiye’ye uçakla sadece 3 saat mesafede olması. Yobaz laikliğin mucidi, halka rağmen siyaset yapmanın gelenekleştiği bir ülke. Ancak yobaz laiklikte Türkiye kadar ileri değil. Devlet üniversitelerinde bile başörtüsü serbest. Ayrıca özel lise ve orta okullar var ki dersler namaz saatlerine göre ayarlanmış, öğretmenler başörtülü,… Olacak şey değil. Üstelik Kürtçe, Ermenice ve Arapça serbest. Hem okullarda öğretiliyor hem de TV, gazete… Daha da beteri: Bir sürü Alevî var. Dernekleri var, cem evleri var. Not: Alevileri Dersim’deki gibi öldüremezsiniz. Fransa’ya gelirseniz onlarla beraber yaşamak zorundasınız.

Avustralya, ABD, İngiltere, Kanada: İngilizce konuşan bu herifler bırakın başörtüsünü yasaklamayı devlet memurlarına bile serbest bırakmışlar. Bir sürü Ermeni var. (Neden gelmişler acaba buralara? Ne olduysa?) Kürtçe’nin yasaklanması söz konusu olamaz.  Bazı şehirlerde Alevî de var. Bu ülkeler de size göre değil.

Tunus: Başörtüsü sokakta bile yasakmış. Tam bir yobaz laik cenneti. Kürt yok. Ermeni yok. Alevî yok. Ama bir sürü Arap var. Sakat. Bir de ezan sesi var ki size alerji yapıyor.

Kuzey Kore: Atatürk gibi tapacağınız bir lider var. Her yerde heykeller filan. Tam sevdiğiniz şey. İslâm yok. Kürt yok,Ermeni yok, Alevî yok. İdeal bir ülke. Bavullar hazır mı?

 
.

… E-kitap okumak için…


freud-kapakGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmiş hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitikAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcularÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Alevilik, Ortak Acılardan Bir Kimlik

Aleviler ızdıraplarda, geçmişin acılarında buluşuyorlar. Dersim, Madımak… Bu isimler anıldığında kırmızı bir düğmeye basılmış gibi bütün farklı Alevilik-LER birleşiyor ve bir tepki geliyor. Hızlı, öngörülebilir ve manipülasyona açık bir tepki bu. Ortada geç-ME-miş bir geçmiş var. Kıymetli yazarımız Cemile Bayraktar’ın dediği gibi “yüzleşilmediği müddetçe de geçmeyecek bu geçmiş” , çıkarılmayı bekleyen bir diken gibi acı vermeye devam edecek.

Diğer yandan çok sayıda Alevi kendi atalarına, dedelerine, manevî önderlerine en büyük acıları reva görmüş olanlara büyük bir sadakat ile bağlılar. Yani Kemalistlere ve CHP’ye. Yakın tarihi sorgulamak şöyle dursun ibadethanelerini Atatürk resimleriyle donatıyorlar. Ortak acıların ve siyasî tercihlerin dışında Alevileri birleştirecek bir inanç, bir kültür yok mu? Acaba Aleviler Stockholm sendromundan kurtulabilecekler mi? Elinizdeki kitap bunları sorguluyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tiryandafilya, Güneşe “ya doğ, ya da ben doğacağım” diyen güzel!

kapak_Tiryandafilya“… Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın  raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir. Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…”

Efraim K‘nın kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

kitap tanitan kitap 5Kitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.

hamza_yusuf Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kcBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

 

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik! güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 180 Yorum

  2. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Sevgili MY;
    Kuzey Kore bence iyi bir tercih değil, lüks otel yok, ortalamanın altındaki okur kafasıyla gazetelerde köşe kapmaca yok, tamam bazı heykeller ve tarım kuruluşlaRI bizi andırıyor ama orda Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun’a falan köşe vermezler. Ayrıca Kemal Kılışdaroğlu’nun hemşehrisi olarak orda onun ismi Kim İl sung kılıç olacak, bunu telaffuz etmeyebilir… (not: Dersim İsyanı’ndan sonra doğan erkek çocuklarının büyük bir bölümü Kemal, Abdullah, mustafa’dır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Kuzey Kore’ye gitse orda da acaba dosya alıp Baykal gibi bir liderin bürokratı olur mu bilmiyorum, Kemal Bey 1948 doğumludur ayrıca, Orda dosyacı olur mu bilinmez ama Nazım’ın İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu? adlı oyunundaki Komunist Partili Petrov adlı bürokratı yok eden birine benzeyceği kesin…)
    Bu arada Nazım’ın bu oyunu sahnelendikten sonra eserin sahneleneceği ülkelerde en çok kullanılan isimleadlandırılmasını ister. Bize bence Kemal Memal var mıydı yok muydu? diye sahnelenebilir, konusu da şöyle olur; devlet parasıyla alınan metrobüsler hakkında bir dedikodu çıkar Kemal Memal bunların peşine düşer, ancak o da ne? Metrobüste bir yığın Onur Öymen, 10.yıl marşı eşliğinde adları Fatma, Ayşe, Ceylan, Hıdır, Ali olan çocukları jopluyorlar. Kemal Memal o ara dedikodu peşindedir ve birkaç yüzbinliranın peşindedir, o çocukları kırbaçlayan, Onur Öymenlerin posterlerini peşine düştüğü para yardımıyla İstanbul sokaklarına asacaktır ” İşte Tanrımız …” diye… Bu arada efekt olsun diye İstanbuldaki epey kalabalık Dersimliler de “kemal Memal” diye slogan atıp onu muhtar yapmak isteyceklerdir. Bence iyi senaryo olur:)
    Bu olayın ardında son sahnede aşağıda verilen linkteki posterler gösterilecektir;
    http://cengizchefikir.blogspot.com/
    http://cengizchefikir.blogspot.com/
    Gerçi Baykal’ın bıyıkları az sarkık oldu olsun, bademi hacimleşmiş ve sarkıklığı epey abartılmış bıyık da yakışmamış değil hani:)

  3. Yazan:miglate Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Herhalde kara mizah dedikleri bu olsa gerek!

  4. Yazan:haritaci70 Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Honduras: En son darbe yapıldı, Hala darbe yapabilecek güçte bir ülke sayılır. Sadece halkı darbelere karşı bir halk. Eminim ki giderken Ertuğrul Özkök ve Ekibini görütüp orada bir gazete yayınlarsanız halkı darbelerin ne kadar iyi olduğu konusunda bilgilendirebilirsiniz.

    Hatta gazetenin Sloganı Honduras Hondurlarındır şeklinde olabilir.

    İsmini de bir zahmet siz düşünün.

    Ayrıca Kemalistlerin Azerbaycan taraflarına gitmeside uygundur. Hem azerbaycanda başlayan Türkiye karşıtlığınıda giderirler, E azerbaycanda da din yok doğru dürüst,cami yok . Hatta Azerbaycana Ezan Hadi Ezan diyen laikçi teyzede gitsin.

    Tek millet İki devlet yalanına devam ederler. Türkiye komşuları ile ilgili adım atarken Azerbaycanı düşünmek zorundadır, Ama Azeriler Rusların kuklası olurken TÜrkiyenin çıkarları pek önemli değildir ne de olsa değil mi.

    Zaten Tek millet iki Devletiz. Ama yıllarca Aynı devlet çatısı altında kaldığımız Kürtler düşmandır, farklı millettir.

    Araplarda zaten vatan hainidir değil mi Kemalistler.

  5. Yazan:Mustafa Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Merak etmeyin Kemalistlerin önemli kismi hemen bir günün icinde dünya görüslerini degistirir. Nitekim bütün devrimlerde görülür bu. “Güclünün” yaninda olan sayisi az olmayan opportunistler olur. Birde su var : Oportunizm olmasa diger önemli sebebler var: mali mülkü kurtarmak…mal mülk insani baglar. Kurnaz zengin Kemalist simdiden tedbirlerini alir.
    Idealist Kemalistde cikar…davasi icin cok sey kaybeder. Bunlarada kimse acimayacak. Diger Kemalistler bile.
    Hatirlayalim Özal zamaninda para gören bircok Sosyalist hemencik “liberal” oldular. Veya dindarlarin bir bölümüde para pul görünce kendi insanlarini soyanlar cikti.
    Ideolojinin putlari yikildimi bunlar neye tapacak? Imana, vicdana, akila, insafa , merhamete yol bulamayanlar hemencik bulurlar putlarini oda devlet kültü ve irkcilik olacak.
    Garib olacak ama Türkiyede en cok satan kitab Dr.Riza Nurun “Hatiralarim” isimli kitabi olacak bir gün.

  6. Yazan:ddikman Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    mehmet bey kemalistleri, vahdettin ile karıştırmış.

  7. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Dağdan inip bağdakini kovmak buna denir herhalde.

    Bu coğrafyada Türk milletini oluşturan soy ve boyları ayrıştırıarak, yüz yıllar hatta bin yıl önceki beylik dönemlerine götürmeyi amaçlayan amerikanın BOP zihniyetli yazarlarına inat birlik ve kardeşliğimizi bozmayacağız.

    Dinsizlere, din tüccarlarına, Atatürke düşman gafillere, emperyalizmin silahlı maşası pkk’ya ve silahsız maşalığını yapan çetelere bu topraklar nasıl yaşama şansı tanıyorsa kemalistlerde yaşayacaktır.

  8. Yazan:ahmet medeni Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    Rıza Beg(..bu topraklar nasıl yaşama şansı tanıyorsa kemalistlerde yaşayacaktır.
    )demiş. nihayet “de”li konuşmaya başladılar!! İkincil olduklarını kabullenmişler, ne acı..ne garip!!O ne yaman gerçek..

  9. Yazan:durhat Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    ÖZGÜRLÜK LAFLA OLMAZ RIZA ALTUNIŞIK
    Başı örtülü öğrencilerin eğitimini engelleyenler; insan hakları, din ve vicdan hürriyetinden zerre nasibini alamayan güruhlardır.
    “Demokrasi ama sadece benim gibi düşünenlere ve özgürlük ama yanlızca yandaşlarıma” anlayışı dikta rejimlerin bir uzantısıdır.

    Laikliği yanlış yorumlayarak dine karşı İdeolojik bir saplantıya kapılmış kişilerin sözlerini duydukça dehşete düşmemek elde değil.
    Fabrikalarda, sokaklarda, evlerde hatta seçmen kütüklerinde kadın ve kızlarımız başörtülü yada başörtüsüz diye ayrıma tabi tutulabilir mi?
    Toplumun her kesiminde özgürlük ve insan haklarını geliştirip, korumamız gerekirken başı örtülü diye kızlarımızın okuma haklarını elinden almak yada onları başlarını açmaya zorlamak kaçıncı yüzyıldan kalma bir alışkanlık veya hangi inanç sisteminin ürünüdür?
    18 yaşına basıp reşitliğe adım atan bir kıza başınızı kapatarak üniversiteye giremezsin demek demokrasinin, özgürlüğün, insan haklarının veya laikliğin hangi kitabında yazıyor?…(Rıza Altınışık/”Suçu?Başörtüsü!”başlıklı makale)
    Tabii yorum bu tempoyla sürüp gidiyor.

    Temel hak ve özgürlüklerin önemine vurgu yapılmış anlamlı bir yorum olmuş.Rıza beyi bu duyarlı tavrından ötürü kutlamak gerekir.Şahsen alıntılanan kısmının altına imazamı atarım.

    Yalnız sn.Rıza bey;
    Söylemeyeyim dedim ama söylemek durumunda bıraktınız beni.
    Bakın aşağıya alıntalayacağım sözler de şu an tartışmakta olduğumuz makaleye düştüğünüz yorumdan kısa bir bölüm.
    Beraber bir inceleyelim bakalım neler söylemişsiniz:

    Dinsizlere, din tüccarlarına, Atatürke düşman gafillere, emperyalizmin silahlı maşası pkk’ya ve silahsız maşalığını yapan çetelere bu topraklar nasıl yaşama şansı tanıyorsa kemalistlerde yaşayacaktır.

    Şimdi gelelim asıl mevzuya;
    Bu suçladığınız kesimler kimlerdir,cidden merak ettim.Tabii bu arada sorun benim anlama ve algılama kabileyetimde olabilir.Biraz kafam karıştı yardımcı olursanız sevinirim.

    Zira,en tepedeki yorum size ait.Kadın ve genç kızlarımıza hayatı zehir eden zihniyeti sorgulamışsınız.Güzel.Sizinle bu konuda hemfikir olduğumu sanırım tekrarlamaya gerek yok.
    Peki bu sorguladığınız zihniyetin temsilcileri arasında örneğin Fazıl Say,Onur Öymen gibi isimler olabilir mi?Bu zatı muhteremler başörtüsü serbestisini savunmaya gönüllü kişiler olmasa gerek.Eminim siz de benden farklı düşünmüyorsunuzdur.Hatta Fazıl Say hazretlerinin tam da başörtülülerin “ortalıkta fazla görünmelerinden”ötürü memleketi terki diyara kalkıştığını sanırım siz de duymuş olmalısınız.(Şimdilik O.Öymen’nin alevilerle ilgili sarfettiği sözleri bir kenera bırakıyorum).
    İmdi,bu yazıda ne Fazıl Say ne de sizin Kemalist olarak sahiplendiğiz kişilerin “memleketten kovulması” gibi bir ima da geçmediğine göre,kusura bakmayın ama siz kimlere parmak sallayıp,kimleri savunmaya geçmişsiniz…Bu nasıl perhiz,nasıl lahana turşusudur?

    Toparlıyorum,bu durumda;
    Ya siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz.
    Ya savrulduğunuz çelişkilerin sonuçları sizi hiç rahatsız etmiyor,bu yönde bir kaygı duymuyorsunuz.
    Ya da tüm okurları enayi yerine koyarak bol keseden sallıyorsunuz.

    Ama şunu bilin ki,kendi düşüncelerinize saygı duymayarak içine düştüğünüz bu vahim durum sadece ve sadece sizi zor durumda bırakıyor.Ve inanın bir sözü diğer bir sözüne uymuyan bu garabet bakış sandığınızdan çok daha fazla sizi ele veriyor.Ne dersiniz?

  10. Yazan:ayse tosuner Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    bu ulke hepimizin laik dusunceye sahip olanlar hicbir yere gitmezler canim avucunuzu yalayin. bir zamanlar komunistler moskovaya diye bagiranlar simdi de laikler ulkeyi terk edecekler diye bagirmaya mi basladilar biz hicbir yere gitmiyoruz.ulkemizde kalip ataturk devrimlerinio sonuna kadar savunacagiz anladiniz mi.ister basini ort ister baska yerini beni ilgilendirmiyor.gunes gormeyen saclarin kirilmaya basladigi zaman gorurum ben seni hemen acarsin basini sanki inanc yuzunden kapaniyorsunuz sahtekarlar. amaciniz tamamen siyasi ve duygusal(yani para) kime yutturuyorsunuz. Hadi oradan

  11. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Ayşe Tosuner;
    Bir yanlışınız var ya, komunistleri moskovya gönderenler kemalistlerdi,(Atatürk, İnönü, Demirel vs vs vs ) Hatta moskovadan dönen komunistleri boğdurtan da Atatürk’ün tayfası:) Bu sitede yazanlar değildi; Laiklik ve milli birliği savunan Demirel de DE komunistleri asmıştı(Denizler) Bence bir daha düşünün gunahsız insanları suçluyorsunuz, Özlem Yağız’ın, Mehmet yılmaz’ın, Hilal Kaplan’ın Cemile Bayraktar’ın Taraf gazetesi yazarlarının ve bendenizin Moskova’ya gönderilen ya da ordan dönen komunistleri(Mustafa Suphi ve arkadaşları) öldürme konusunda hiç mi hiç suçları yok; bence bir kere daha düşünün bugün türban taktıkları için genç kızları üniversiteden kovanlar, Ceylanları, Uğurları öldürenlerle Denizeleri asanlar, Nazıma ülkeyi cehenem edeneler, Hikmet Kıvılcımlıyı, Necip Fazılı hapislere tıkanlar, Maraşta, Çorumda katliam yapanlar aynı zihniyetti;kemalist, ırkçı, laik…Sivas katliamı da bu laik tayfanın organizasyonu olabilir; değilse bile yapanlar aynı derece alçak…Ayşe Tosuner örtmedğiniz yerlerin şanına bir daha düşünür müsünüz:)

  12. Yazan:burak Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Koskocaman bir güruhtaki herkesi aynı kefeye koymak son derece anlamsız. Elma’ya da Armut’a da aynı demek gibi bir şey. Ama böylesi daha kolayınıza geliyor galiba Mehmet Bey, yoksa Fazıl Say’la Ergenekoncuları nasıl aynı kefeye koyardınız?

  13. Yazan:burak Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Ben genelde yazı yazmam. Bu yüzden güzel, okunaklı, akışkan bir yazı beklemeyin benden. Düşündüklerimi söyler, bitiririm.
    Birincisi bu sitenin yazarları ve okuyucaları gün geçtikçe artıyor. Özgürlük kisvesini giymiş derindüsünce.org’un gelişmesi benim için de bir artı. Farklı düşünceler burada çok sempatik güreşiyor. Ama bazı noktalar var ki hem yazarlar tarafından hem de okuyucular tarafından çok hırpalanıyor. Özellikle bu hırpalanma esnasında sanki belli bir güruhun içindeki herkes aynı düşünüyor, aynı hareket ediyor , aynı fiziksel ve duygusal hareketleri gösteriyorlar gibi bir tavır takınılıyor. Ha tabii eğer o güruhun içindeyse ve farklı düşünüyorsa o zaman o gürühun içinde ne işi var gibi sorgulamalarla devam ediyor bu bir nevi saldırma tavrı. Bahsettiğim güruh Kemalistler.

    Oldum olası Kemalist kelimesinin anlamını Kemalci yani Kemal’in düşündüklerini benimseyen kişi olarak düşündüm. Bu sitede farkettim ki o da yanlış. Kemalistsen, faşistsin, milliyetçi değil. Kemalistsen opurtinistsin, devletçi değil. Kemalistsen yobazsın, laik değil vs.

    Birincisi hepimizin bir şeyler borçlu olduğu Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin ve onun fikirlerini benimseyenlerin, Kemalist güruh’un içinde bulunan extrem bir kesim yüzünden bu derece eleştirilmesi, gitmeleri için herbirine ülke aranması çok vahim bir durumu temsil ediyor. Şimdiye kadar daha çok dindar basının bahsettiği hepimiz biriz safsatasından, artık hepimiz bir değiliz noktasına ilerliyoruz. Doğrusu bu söylediğim çok da objectif olmadı.” Madem başörtünü takacan irana git” söylemlerini de hatırlıyorum. Demek ki gücü eline alan istediği gibi birilerinin biryerlere gitmesini isteyebiliyormuş. Her iki kesimin de yaptığı ne büyük bir zavallılık. Kaldı ki iktidarda bulunanların yobaz olduğunu düşünüp onlara karşı duruş gösterenlere neden bu kadar acımasız davranılıyor anlamıyorum. Türkiye’de Kemalist diye bahsettiğiniz güruh’un bir kesimi insanlara yobazlığı(dinciliği) simgelerle öğretmiş. Bırakın simgeyi bir ara simgelerin kullanım şekilleriyle bile öğretmeye çalışanlar oldu. Şimdi sorun şu. AKP’nin yaptığı yanlışlar silsilesi yüzünden birbirne söven binlerce insan var. Halkın yüzde 50’sinin benimsediği bunun yanında %30’unun da korktuğu hatta bir kısmı ülke islam devletine dönecek diye kuşkuya düşerken AKP’nin yaptığı Türban açılımı tam bir “bombayı ortaya koymak” oldu. Tamam mağdur bir kesim var ama sırf bu mağdur kesimin mağduriyetini gidermek için zaten senden kuşku duyan ve sana zarar vermek isteyen bir çok insana resmen Türbanı dolayısıyla Türban’ı takanı hedef göstermiş olmadın mı? Senin işin doğru gözükeni yapmak değil, doğruyu yapmak.
    İkincisi ben yatılı okudum. Bir çok insanla aynı anda büyüdük. Hepimiz birbirimizin çocukluk anılarını da büyüklük zamanlarını da biliriz. Dolayısıyla bu bizi birbirimize kenetler ve dışardan bakıldığında hepimiz için işte “şu liseden bunlar” derler. İçimizden birimiz, herhangi bir sebeple birini üzdüyse “işte şu liseliler hepsi aynılar” derler. Bilmezler ki birbirimizden ne kadar farklıyız. Ortak noktalarımız olabilir ama bu hepimizin aynı şekilde değerlendirilmesine -bunun hiç umursamamıza hatta bazen bundan keyif almamıza rağmen- sebep olamaz. Bu sitede de yapılan aynı buna benziyor, Fazıl Say’dan Ergenekon’a! Kel alaka. Yavaş yavaş tehlikeli bölgeye yaklaşıyoruz. Bu arada Discret 9, bilim kurgu sevenler için güzel bir film.

  14. Yazan:altay Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    kemalistler hakkında atıp tutarken geçmişe şöyle bir bakın bu ülkeyi kim kurtarmış kim kaçıp gitmiş kimler mandacılığı kabul etmiş kimler lozanı kabul ettirmiş bu ülkeyi terk etmek hilafetin ve bugünkü onların temsilcilerinin sonudur nasıl fetdullah bugun kendi vatanında abd de yaşıyorsa diğerlerininde vatanı orasıdır geçmişten beri vatanı hep arkadan bıçaklamışlardır her zaman emperyalizmin kuklası olmuşlardır içeride ülkeyi geriletmekle görevlendirilmişlerdir hertürlü ilerlemenin önündeki en büyük engel olmuşlardır durum buyken kemalitler hakkında atıp tutuyorlar atatürkçüler bu ülkenin gerçek sahipleridirler ve hiçbiyere gittikleri yoktur her zaman vatan savunmasındadırlar siz bu kaçış planını yobazlariçin yapın bu plan en çok onlara yakışır fazıl saya gelince onun vatanseverliğinden kuşku duyarım

  15. Yazan:Mustafa Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Altay o günkü kemalistlerle şimdiki kemalistler bir değil.Rahmetli büyük kumandan ATATÜRK mezarından kalksa ilk idama edeceğikişiler sanırım bugünki kemalistler yada kemalistlik adı altında şablabnlık yapan kişiler olurdu.Söyleyin bana ATATÜRKÜN vefatından sonra hangi kemalistin bu vatana bir faydası olmuştur zarardan başka.Alamnya bileikinci dünya savaşından çıktıktan sonra dünyanın süper güclerinden birisi olmuşken biz hala daha oldugumuz yerde sayyıyoruz bırakın saymayı sayamıyoruzbile..Artık kemalistlikle solculukla sağcılıkla vakit kaybetme zamanı değil..Birisi kalkar başörtüsüne saldırır keyfince birisi kalkar yok kürt sorunu der birisi kalkar ben ATATÜRKÇÜYÜM der memeleketi soyar..Bırakın bu işleri artık gerçekleri görün..

  16. Yazan:Mustafa Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Not: üstdeki “Mustafa” isimli yazar burda “Mustafa ismi ile yazan kisi ayni kisiler degildir. Bu ikinci “Mustafa” degisik bir isim taksa kendine iyi olur yoksa karisiklik meydana cikar.

  17. Yazan:Mehmet Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Kimdir bu Kemalisler? Enine boyuna sınırlarını çizip bir tanımını yapar mısınız? Yoksa soyut bir kavram, zihninizde yarattığınız bir günah keçisi mi? Ergenekon adındaki soruşturmada bütün tutuklular Kemalist olabilir mi? Ya da bütün faşistlere artık Kemalist mi diyorsunuz? Bu kategorik mantık sizin sığlığınızn kanıtı olmasın sakın? Peki ya siz, Kemalizm karşıtları olan sizler, demokrat mı, çağdaş mı oluyorsunuz? Yoksa küresel canbazın yerel kuklaları olmayasınız? Ve küresel yağmadan yana olanlara işbirlikçi deniyor, bunu biliyor muydunuz?

  18. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    KEMALİSTLERİ NASIL AYIRT EDERSİNİZ?
    – Sürekli kukla, işbirlikçi, uşak filan gibi tamlamalar kullanırlar
    – Derin Devlete sonuna kadar sahip çıkarlar
    – Kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman sayarlar
    – Demokratlara ve liberallere, demokratlığın ve liberalliğin ne olduğunu anlatmaya çok meraklıdırlar
    – Klişe Atatürk sözleri kullanmak için can atarlar. Yorumların sonu genellikle “ne mutlu türküm diyene!” filan diye coşkulu bir şekilde biter
    – Düşünmeyi pek sevmezler, ilkokuldan beri tekrarlanan klişe cümlelerden başka konuşacak bir şeyleri yoktur
    – Bir Kemalist bana email yollamıştı. “İnsanlar para gibidir, ışığa baktığında Ata’yı görmüyorsan adam değildir” diye. Kemalist algı, insanların para gibi darphanede basılan ve birbirinin tıpatıp aynısı olması gerektiğini düşünür. Kendi gibi düşünmeyeni adamdan saymaz.
    Bu liste böyle uzar gider. Bu çerçeve sizin için yeterli mi?

  19. Yazan:MY Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    “Ya da bütün faşistlere artık Kemalist mi diyorsunuz?”(Mehmet)

    Hayir, 1930’larin dünyasin hakim olan fasizmi Türkiye’ye ithal edenler kemalistlerdir. Siyasi bilgiler sözlügüne bakin, fasizmin tarifine. Liderin tanrilasmasi, kutsal devet, iyi ve kötü irklar, halka ragmen halkin “iyiligini” isteyen elitler…

  20. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Bir çok arkadaşımızın ne kadar ezik, silik ve yandaş kişiliklerde olduklarını görmek, neden başbakanı evrak sahtekarlığından yargılanmakta olan bir meclis tarafından yönetildiğimizin ipucu gibi duruyor.

  21. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Selamlar,
    Bir Kemalist olarak yazdiklarinizi tebessum ederek okudum.
    Ama biliyormusunuz ki sizin bu yazilarinizi ozgurce yazabilmeniz Ataturk’un aslinda basarili oldugunun da kanitidir.

    Kemalizm, pozitivist aydinlanmayi baz alarak cogulcu ve ozgurlukcu demokrasiyi savunur. Isterseniz wikipedia’dan bir kontrol ediniz.

    Her akimin yobazlari oldugu gibi, Kemalizmin de maalesef yobazlari vardir. Onlara takılarak buyuk resmi kacirmamak lazim.

    Bir yere kacmayiz canim. Merak etmeyin. Kardes kardes hosgoruyle yasariz bu memlekette. Ureterek, paylasarak, aydinlanarak, severek ve saygiyla…

  22. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Kemalist ordu sitemizi mimledi, mahkemeye vermekle tehdit etti. Siz hala Kemalizm sayesinde özgürce yazabildiğimizi söylüyorsunuz. Kemalizme kalsaydı inanın youtube’e yapılan tüm özgür bloglara yapılmış olurdu. Tunus’ta, İran’da, K.Kore’de filan yapılanın aynısı olurdu. Allah’tan Türkiye çok partili rejime- Kemalizme rağmen geçti. Serbest piyasa ekonomisi ile dünyaya entegre oldu. Bu köhne ideolojiden bir nebze sıyrıldık. Ama hala Kemalizm Demokles’in kılıcı gibi üzerimizde sallanıyor. Birçok arkadaş son mimlemeden sonra internet sitelerini kapattı. Biraz utanmak lazım…

  23. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Ahmet bey,
    Kemalist ordumuz irticai faaliyet diye siteyi mimledi.Devlet eliyle din dayatılmasına karşı onlarca makale olmasına bir sürü insan açık açık mürteci olmadığını burada belirtmesine rağmen.

    Onlarca düşünüre kemalist elitler tarafından yıllarca yapılan zulme rağmen hala utanmadan sıkılmadan nasıl tebessüm ederek okuyorsunuz.

    Binlercesini sadece onlar gibi düşünmedikleri için bu ülkede hapse attıran bu ülkenin KURULUŞ FELSEFESİDİR.

    Bunu yapanda ittihatçı kadrolar ve çoğu zaman onlardan daha fanatik bir biçimde Mustafa Kemal Atatürk’tür.

    Kemalizm, pozitivist aydinlanmayi baz alarak cogulcu ve ozgurlukcu demokrasiyi savunur. Isterseniz wikipedia’dan bir kontrol ediniz.

    İşte Ahmet bey binlerce yıldır aynı çatı altında yaşayan halkları birbirine düşman eden ,bizim coğafyamızı paramparça eden 2 dünya savaşını çıkaran bu pozitivist ideoloji.

    Bunların ithalciside ittihatçı kadro ve Mustafa Kemal Atatürk.

    Hoş görüyle yaşayacaksak hakim pozitivist ideoloji gibi post-modern fikirlerinde tebliğ edilebileceğini kabul ederek, devletin kurumlarının bu ve bunun gibi fikir platformlarına baskı yapmasını fişlemesini engelleyerek yapacağız.

  24. Yazan:cahit Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Yazıya göre Avustralya, ABD, Ingiltere, Kanada, Fransa gibi ülkeler Kemalistlere cehennem olacak ülkeler.
    Tunus, Kuzey Kore gibi ülkeler ise Kemalistlerin seveceği ülkeler.

    Bütün bunlar aslında şunu gösteriyor. Bu site de yazan sözde demokrasi yanlıları bazı arkadaşların da belirttiği gibi;
    *Kanlı Pazar katliamlarına neden olmamış gibi,
    *12 Eylül’ün meyveleri Turgut Özal’ın ve AKP’nin yardakçılığını yapmıyorlarmış gibi,
    *Madımak oteli yangınına sanki bu güruh sebep olmamış gibi,
    *Sivas, Çorum ve Maraş’ ta tekbir sesleriyle alevileri katledenler bunlar değilmiş gibi…
    konuşuyorlar. Hadi bütün bu yaptıklarınızı unuttunuz. Örnek verdiğiniz ülkelerin geçmişlerini, bırakın geçmişlerini şimdiki hallerini bir düşünün:

    Hmm evet ABD’ de özgürlük var. Irak’a, Afganistan’a, Vietnam’a, Afrika’ya,Asya’ya getirdikleri şey özgürlük zaten buna inanalım mı şimdi?
    Hadi buna inandık; Fransa’nın Cezayir asıllı müslümanları katlettiğini,asimile ettiğini ve o Cezayirlilerin Banliyölerde isyan ettiklerini ama hiçe sayıldıklarına da mı inanalım?
    Hadi buna da inandık kötü olarak gösterdiğiniz ülkeler neden hep ABD’ye karşı savaş veren, karşı duruş sergileyen ülkeler?
    Neden ABD’nin bugünkü politikalarının en baba takipçilerinden olan Ingiltere’nin özgür olduğuna inanalım?

  25. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 16, 2009 | Reply

    Selamlar,

    Benim tebessumum hosgoru tebessumu ve memnuniyetti, boyle bir hiddeti hakettigimi sanmiyorum. Acikca dostca satirlarimin böyle bir tepki alacagini bilseydim hiç yazmazdım ama kendimi de bir aciklama yapmak zorunda hissettim. Istediginize inanmakta ozgursunuz, karsit fikirlerinizi buyuk bir keyifle okurum ama yanlis bilgi veremezsiniz.
    Ne yazik ki cogu yazilan gercekle ilgisi olmayan efsaneler. Olcutumuz sudur: Eger siz bu yazdiklarinizin bilimsel referansini veremiyorsaniz yazdiklariniz efsane olarak kalir.

    Kemalist elit kimdir ? Eger orduyu kastediyorsaniz; su andaki orta cag din anlayisini getirip, Ataturkun vasiyeti olan kurumlari kapatan,bilimsel dusunceye en buyuk zarari veren kimlerdir acaba? Ordumuza saygi duyalim ama asla Kemalizmin temsilcisi olarak gormeyelim.

    Bakin bilmediginiz Kemalist elit kimdir anlatayim.
    Ataturk, cumhuriyeti kurdugu zaman ulkenin icinde oldugu karanligi biliyordu. Tek amaci ozgur ve guclu insani yaratacak sistemi kurmakti.Dunyanin en gelismis sistemi neyse, yurda getirmeye calisti. Dunyanin en iyi egitimcisi John Dewey’i Turkiye’ye getirip Cumhuriyetin ozgur ve bagimsiz insan modeli uzerinde calistilar. Koy Enstituleri, onlarin okulu oldu; karanliktaki Anadolu koyleri bilimin isigiyla aydinlatilacak, koylu yurdun efendisi olacakti. Bir kusak oyle de yetisti. Siir okuyan ve yazan, bilime inanan, esitlik ve ozgurlukcu, evrensel degerleri ozumsemis, aydinlanmis bir genclik yetisti. Iste, Kemalist elit bunlardi. Yale Universitesinin en genc profesoru olan Oktay Sinanoglu’na gore o donem Turk Egitimi ABD’nin ustundeydi. (Turk Aynstayni, Is Bankasi Yayinlari)

    Koy agalari, feodal duzen, cemaatler hicbiri ozgur, bagimsiz, alni dik boyle bir kusak istemedi. 1950’li yillarda Dewey’in ozgur ve sorgulayan bireyler yetistiren Ataturkcu okullari kapatildi. Hemen ardindan Turk cocuklarina Arapca surelerin ezberletildigi Imam Hatip okullari acildi. 1980 darbesi Koy Enstitulerinin son kalintilarini da sildi. Su an Koy Enstituleri halka butunuyle unutturuldu. Egitim sistemi gunumuzde butunuyle ezberci ve PISA raporlarinda OECD sonuncusudur.

    Ben Ataturkcuyum; bilime, insana saygiya, kardeslige inaniyorum. Ve Dewey’ciyim, o yuzden sorgulayan karsit fikirlerinizi keyifle, gulumseyerek, saygiyla okuyorum. Anadilinde egitim yapamayan Kurdun yanindayim, tore cinayetlerine kurban edilen kadinlarin yanindayim, her zaman mazlumun yaninda ve destekcisiyim.

    Kemalist elit hakkinda yazdiklarimin bilimsel dayanagi asagidadir:
    http://www.bilkent.edu.tr/~jast/Number3/Gazo.html
    Eger efsane ve ezber degil, bilimsel referansli bir seyler yazilirsa da keyifle okurum. Birbirimize saldirmayalim, bilimin isiginda saygiyla tartisalim.

  26. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    John Dewey’in Türkiye’ye davet edilmesi ve kendisinden fikir alınması çok olumlu. Yalnız:

    1. Dewey 1924 yazında, iki ay gibi sınırlı bir zaman aralığında Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelmiştir. Bu ziyaretin hemen ardından yazdığı rapor on beş sene boyunca, 1939’a kadar Türkçe’de yayımlanmamış ve İngilizce orijinali ölümünün ardından, toplu çalışmalarının yayımlanması esnasında gün yüzüne çıkmıştır

    2. Yazdığı raporda, Türkiye’yi eğitimde “aşırı merkezileşme” çabalarına karşı uyardığı, maarif vekaletini “çeşitliliğin” esas alınması yönünde uyardığı dikkati çekmektedir.

    Bu konu önemli. Türkiye’de özgür düşüncenin önüne ot tıkayan en önemli şey Atatürk’ten beri hala sürdürülen tevhid-i tedrisat saçmalığıdır. Sistem sana, tek tip eğitim diyor. Farklı fikir yok, farklı eğitim anlayışı yok. Müfettişlerimi gönderirim okulunu kapattırırım diyor. “Yahu bu özel okul, sen devletsin ne karışırsın?” diyemiyorsun. Farklı müfredat? Yassah ! Çok özgürlükçü hakikaten !
    3. Köy enstitüleri konusunda düşüncelerim olumlu. Köylerde insanları yetiştirmek, müzik eğitimi vermek, marangozluk öğretmek, dikiş-nakış öğretmek filan çok parlak bir fikir. Ama ne yazık ki bunun yanında köy enstitüleri birer ideolojik aygıt olarak kullanılmıştır. Ana amaç halkın, devlet, yani CHP ideolojisine göre evrilmesidir. Ve köylünün köyünde kalması, mümkünse şehri şehirlilere bırakmasıdır. Bu anlayış Türkiye’nin tarım devletinden sanayi devletine geçişine takoz olmuştur. Aşık Veysel’in mesela Ahmet Kutsi Tecer’in desteğiyle Köy Enstitülerinde ders verdiğini biliyoruz. Ama yine aynı Aşık Veysel’in Ankara’da Ulus Meydanına alınmadığını da biliyoruz. Dönemin bu anlayışını da yine Tecer eleştirmişti meşhur şiirinde “Ordaa bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de, kalmasak da o köy bizim köyümüzdür” diye.
    3. Endoktrinasyon sağlam bir eğitim şeklidir. Sovyetler Birliği de eğitim açısından ABD’den daha ileriydi. Ama bu hiçbir şey ifade etmiyor. Bir bilim adamı yetiştirebilirsiniz ama bu adam, başkalarının fikirlerine değer vermiyorsa, geniş düşünemiyorsa titr’inin profesör olması bir şey ifade etmez.
    Batı’da verilen eğitim farklıdır. Bir Batılı, farklı fikirlere saygı göstermeyi öğrenir daha anaokulunda. Kimse kimsenin yaşantısına, kıyafetine karışamaz’ı öğrenir; nasıl kavga etmeden tartışılır bunu öğrenir. Kemalizm ise aydınlık! pozitivizmi öğretir. Çağdaş olmak için nasıl giyinmek gerektiğini, çağdaşlığın nasıl kanunlarla dayatılması gerektiğini, dahili ve harici düşmanlar olduğunu, kimseye güvenmemen gerektiğini öğretir. Çok farklı eğitim metodları takdir edersiniz ki.

  27. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    devamı…
    Köy Enstitüeleri CHP tarafından kapatıldı. İlk İmam Hatip Okulları da CHP tarafından kuruldu. Fakat Türkiye’de eğitim sorunu İmam Hatip Okullarının açılmasıyla başlamadı. Köy Enstitüleri zamanında da en parlak dönemini yaşıyor değildi. Örneğin 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesinde ideolojik bir kadrolaşma vardı. güneş Dil Teorisi gibi saçmalıkları araştırmayı reddeden profesörler görevden alınmış, yerine uyumlu akademisyenler getirilmişti. Üniversite kafatası ölçümleri, Türk tarihinin sümerlerden başlayarak tekrar yazılması gibi bilimsel (!) konularla uğraşıyordu. Beğenmediğiniz Adnan Menderes ve sonrası döneminde ise modern eğitim anlayışına geçildi; ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent gibi Amerikan tarzında eğitim veren ve dünya çapında saygınlık kazanan okullar açıldı. Bugün eğitim sistemi çok iyi olmayabilir. Ama bunun tek sebebi eğitimin ideolojik bir aygıt olarak kullanıp Türkiye’ye 50 yıl kaybettiren Kemalist ideolojidir. Yanılıyor muyum?

  28. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Ben Ataturkcuyum; bilime, insana saygiya, kardeslige inaniyorum. Ve Dewey’ciyim, o yuzden sorgulayan karsit fikirlerinizi keyifle, gulumseyerek, saygiyla okuyorum. Anadilinde egitim yapamayan Kurdun yanindayim, tore cinayetlerine kurban edilen kadinlarin yanindayim, her zaman mazlumun yaninda ve destekcisiyim.

    Bence bu sizin Atatürkçü olmayan yanınızdan kaynaklanan olumlu yönleriniz. Türkiye’nin dışa açılmasıyla birlikte Atatürkçülerin bu konuda ılımlaşacağını düşünüyorum zaten. Bize ılımlı İslam’dan önce, ılımlı Atatürkçülük lazım.

  29. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Nereye gidiyoruz? RIZA ALTUNIŞIK altunisik@gmail.com
    Hala devam ediyormu pek fazla inceleme fırsatı bulamıyorum ama 70 ve 80’li yıllarda gazetelerin magazin sayfalarında “bu tatilde neredeyiz” veya “bu sezon nereye gidiyoruz” başlığı altında yurt içi yada yurt dışındaki turistik bölgeler tanıtılırdı.
    Aradan geçen çeyrek asrı aşkın süre sonunda ise turistlik amaçla değil ama zorunlu göçle bazı insanlarımız aramızdan atılmak isteniyor.
    “Ben nereye gideceğim” düşüncesi, nasıl zihniyet ise değişip devşirerek “seni nereye süreyim” anlayışına doğru kayıyor. Bunada şükür tercih hakkın varmı diyelim?
    Yok Honduras, olmadı Fransa yada Azerbaycan’a gönderelim heyezanlarına tutulanların ortak paydası ise insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü alanında topluma ışık tuttuğunu yazanlar olduğuna şahitlik etmemiz samimiyetlerini sorgulamamıza neden olmaktadır.
    2004 ‘te yayınlanıp 2007’de revize ettiğim “özgürlük lafla olmaz” adlı makaleme takılıp bir kısmını kabul ettiklerini ama diğer kısımlarda yada başka yazılarımla çelişkiye düştüğümü iddia edenler oluyor.
    250-300 kelimelik bir makalede meramınıızı tam anlatmaz ama ana fikirleri söyleme fırsatı bulursunuz.
    Afaki söz ve sloganları bir kenara bırakıp, kendim için, ailem için, mensubu olamaktan büyük gurur duyduğum Türk milleti için ne istiyorsam, senin ve ailenin yanısıra mensubiyet duygusu içinde olduğun herhangi bir millet içinde aynı duyguları paylaşmadıkça insanlığın huzur ve rafaha kavuşamayacağını düşünüyorum.
    Buradan hareketle, insanları çeşitli fonlar, siyasi ve ekonomik taltiflerle etki altına alan etkileyemedikleri kişi ve toplumları katliamlarla işgal eden emperyalizmin hiçbir oyununa gelmemek bir insanlık görevidir.
    Ülkemizdeki sıkıntıların sebebi, Din ve vicdan Özgürlüğü ise başkalarının özgürlüğünü kısıtlamamk kaydıyla sonuna kadar evet.
    Sıkıntılarımızın sebebi bölgesel ekonomik yapılanmadan kaynaklanıyorsa giderilmesi için sonuna kadar evet.
    Sıkıntıların sebebi, devlet yapılanması insanlar arasındaki dini veya etnisiteye dayanıyorsa düzeltilmesine kayıtsız şartsız evet.
    Ama bu sıkıntıların ana sebebi, müşkilatı meydana getiren, sürdüren, büyümesi için alt yapıyı oluşturan iç odak veya dış güçlere dayanıyorsa, o güç ve odakların dayatmasına sonuna kadar tabiki hayır.
    İnsan hakları, din ve vicdan özgürlüğü gibi ulvi değerler emperyalizmin oyuncağı haline getirilecek kadar düşürülmeli.
    Ulvi değerleri savunduğunu iddia edenlerin samimiyeti, sözün ötesinde uygulamada ortaya konmalıdır.
    Mesela; Bugün İstanbul’da veya tv’lerde ortaya atılan siyasi veya kültürel bir fikir, hangi kesimlerde ambargoya uğrar, kimler susturmaya çalışır, yada nerede önü kesilir?
    Sıkıntının kaynağını burada yatıyor, bu kaynağı bir şekilde milleti millet yapan değerler ölçününe yükseltmek gerekir.
    Ben Edirne’de söylediğimi, Şırnak’ta ifade edemiyorsam, Sinopta konuştuğumu Silopi’de takrarlıyamıyorsam yada tam tersi bana hangi insan haklarından dem vurabilirsiniz?
    Konuya dağıtmak istemiyorum ancak fotoğrafı anlayabilmek için bütününe bakılmalı, kare kare yorumlamaya kalkılırsa içinden çıkılamaz bir hale gelir.
    Ekonomi, kültürel ve siyasi alanlarda Şırnak’ta yapılan yanlışlık Kastamonu’dada yapılmıştır,
    Diyarbakır’daki yanlışlık Sinop’ta mevcuttur, Urfada’ki eksiklik, Bartın’dada giderilmemiştir.
    Bu mesele küresel güçlerin değil, senin, benim daha doğrusu milletimizi oluşturan bütün vatandaşların meselesidir.
    Bu meseleleri kaşıyıp büyüterek rant elde eden değil, ortadan kaldıracak siyasi irade lazım.

  30. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Ben isterim Kemalistler kacmasin. Vatanda kalsinlar ve ibret olsunlar. Kemalistler görsün nasil zorunlu devrimlerinin yikildigini ve caliskan, inancli, uygar ve demokrat insanlarin hür iradeyi ele aldiklarini.Kemalistler insanlik sucu islemistir ve halen islemektedirler onun icin Kanun karsisinnda hesap vermeleri lazim. Tabi Kemalist enkazlari temizleyecek elamanda lazim. Aldiklari paralarin karsiligini vermeleri lazim. Heykel yikimi kolay is degil:-) Heykelde bol zaten en azinda 50 yil sürer Vatani temizlemek.

  31. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Yazdiklariniz icin tesekkurler. Fikirlerinizi saygıyla ve –buradakiler cok kizsa da- dostca bir tebessumle okudum. Ama yazdiklarinizin gercekleri sadece kismen yansittigini da musaadenizle soylemeliyim. Aslinda bunu Turkiye’de bir olguyu tartismanin en buyuk engeli olarak goruyorum, bilimsel bir tartisma zemini olmayinca da ortaya kisir cekismeler cikiyor.
    Dewey’in Turkiye ile iliskisi 3 ayla sinirli degildir, bu gozlem surecinden sonra yazilan rapor dogrultusunda Turk Egitimi sekillenmistir. (Dewey, John “Report on Turkey”, 1924) Dewey’in Ataturk ile dostlugu, hatta ondan cok etkilenen Dewey’in Turkiye ile iliskilerini hep taze tutmasi (Ziya Gokalp ve Halide Edip okumasi vs.) Chicago ekolunden gelen bir cok egitim bilimci tarafindan cok iyi bilinir. Dewey’in kitaplari ilkokul mufredatindadir; Koy Enstitulerinin hazirlik asamalari, Halk evleri hep onun talimatlari dogrultusunda isletilir. ( Ata, Bahri “The influence of an American educator (John Dewey) on the Turkish educational system”, 2000) (Renda, Günsel ve Kortepeter, C. Max “ The Transformation of Turkish Culture: The Atatürk Legacy” Princeton Universitesi)
    Chicago’daki o zamanın en yenilikci egitim merkezleri olan Dewey’in kurdugu progresive okullar, Turkiye’deki Halkevleriyle adeta ozdestirler. (Bernstein “Dewey’s Democracy: The Task Ahead of the US” Sf. 48)
    Bu gercekler Amerikan Universitelerinde okuyan ogrencilere ogretilir, Turkiye’dekilerden nedense saklanir. Neyse, bunlari Prof. Oktay sinanoglu bendenizden cok daha iyi bilir ve anlatir zaten. Ama kendisini medyada goremezsiniz o ayri 🙂
    Ima Hatip Liselerine gelince, ben onlari kotulemedim. Ama belli bir politika cercevesinde “sorgulamayan – ezberleyen” insanlar yetistirmek amaciyla acildigina inaniyorum. Zaten hic bir ezberci egitimi de olumlamam soz konusu olamaz. Belli cemaatler demokrasi cercevesinde bu egitimi kendi finansmanlariyla verebilirler, devlet eliyle belli bir din veya mezhebin egitiminin halkdan alinan vergilerle yapilmasini etik bulmuyorum. Ayrica ne zaman ki ogrenciler Kuran’i Turkce olarak okur, tartisir, sorgular ve gelistirirler; oyle bir egitimi desteklerim.
    Ataturk ve Universiteler konusunda da yazdiklarinizin efsane oldugunu cok uzulerek soylemek durumundayim. Bu konuda Nuket Yetis’in “Son Devrim” (A-C yayinlari) adli kitabini okursaniz belgeleriyle gercekleri ve Alman Fasizminden kacan Einstein dahil bilim insanlarinin Ataturk’e yazdigi mektuplari bulabilirsiniz. Dusunun 1930’larin Avrupasi. Fasizm ve komunizm gibi totaliter rejimler arasinda sikisan bilim adamlari. Gidebilecekleri ve bilim yapabilecekleri iki ulke goruyorlar: ABD ve Turkiye. Einstein’in Ataturk’e yazdigi ve “bilime bu kadar saygi duyan biriyle calismaktan onur duyacagini” anlatan mektubu da bulabilirsiniz. Ama finansal yetersizlikler nedeniyle, Turkiye’ye gelmek isteyen bir cok bilim insanini ABD kapmistir.
    Bunlari Ataturk hakkinda burada yazilan onca efsaneye karsilik yazmak durumunda kaldim, daha da neler yazilir. Ama sonucta Ataturk de bir insan, zaaflari var, hatalari var, ama inanilmaz kitap okuyan, bilime inanan, demokrasiye inanan, halkini cok seven, aydinlanmaya inanan bir adam.
    Bunlari gecelim. Gelecege bakalim. Bugun Turkiye’nin demokratiklesmesinin onundeki engel Ataturk mu??? Tek mirasim akil ve mantikdir diyen Ataturk mu? Tek yol gostericiniz bilimdir diyen Ataturk mu?
    Bundan 80 sene once dunyada en ileri olan ne varsa halkina veren bir adam o. Su an iktidarda kim var? Herkimse. Demokrasi mi istiyor? Gitsin dunyanin en gelismis anayasalari nerdeyse getirsin,; insan haklari mi, en ilerisini getirsin!.. Vergi daireleri bagimsiz olsun baski araci olmasin, dusunce suc olmaktan ciksin, sivil anayasaya gecelim, kimse kimseyi izinsiz dinlemesin, kimse sucsuz yere senelerce hapis yatmasin, adam kayirmaciligi onlemek icin ayrimcilik yasalari cikarilsin vs. vs.. Kim tutuyor onlari? Ataturk mu ? Tek hedefi cagdas uygarlik olarak belirleyen Ataturk mu?
    Gitsinler dunyanin en iyi egitimcisini getirsinler, Turk egitim sistemini yeniden duzenlesin. Sorgulayan, dusunen ve ogrenen bir nesil yetissin. Ataturkculuk buna engel olabilir mi? Tek yol gosterici bilimdir diyen Ataturk? Gelecek nesiller icin dunyanin en iyi egitimcisini getirip yetkilendiren Ataturk?
    Kurtlere esit haklar vermeye Ataturk nasil bir engel olabilir? Bir kizin basortusu onun okumasina nasil engel olabilir ? “Biz her seyden once insana saygiyi ogretecegiz” diyen Ataturk’un ulkesinde???
    Japon ve Guney Kore’nin aydinlanmasi, Turk aydinlanmasina paraleldir. Jansen, Marius B. (The Making of Modern Japan. 2000Cambridge: Harvard University Press)’i okursaniz Ataturk devrimleri ve Turk Aydinlanmasinin, hemen hemen aynisinin Japonya’da ve daha sonra da Guney Kore’de yasandigini gorursunuz. Ama maalesef bence Turk Aydinlanmasi ve Ataturkculuk, Koy Enstitulerinin kapatilmasi; toplumda kendi dilinde ibadet ve Turkce dindarligin bitirilmesi; Dewey’in mufredatlardan cikarilmasiyla 1950’lerde zaten bitirilmistir. … demesem de cok buyuk bir darbe almistir diyim. Neyse gelecekden her zaman umutluyum.

    Ben buradaki arkadaslarin Ataturk hakkindaki elestirilerinden hic bir rahatsizlik duymuyorum, cunki Ataturk’un onlardan istedigi gibi sorguluyorlar ve tartisiyorlar. Eger sorgulamaya devam ederlerse efsanenin yaninda, bilimi ve gercegi de gorecekler.

  32. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Ekrem bey soyle yazmisti:
    ” Batı’da verilen eğitim farklıdır. Bir Batılı, farklı fikirlere saygı göstermeyi öğrenir daha anaokulunda. Kimse kimsenin yaşantısına, kıyafetine karışamaz’ı öğrenir; nasıl kavga etmeden tartışılır bunu öğrenir. Kemalizm ise aydınlık! pozitivizmi öğretir. Çağdaş olmak için nasıl giyinmek gerektiğini, çağdaşlığın nasıl kanunlarla dayatılması gerektiğini, dahili ve harici düşmanlar olduğunu, kimseye güvenmemen gerektiğini öğretir. Çok farklı eğitim metodları takdir edersiniz ki.”

    Ekrem bey,
    Sizinle ayni seyi istiyoruz. Kemalizm veya aydinlanma da bunu ister; yazdiginiz fasist soylemler Ataturkculuk degildir. O donem Avrupada yukselen fasizme Ataturk’un itibar etmedigi ortadadir.

    Eger bir sekilde hukumete gececek ve yukarda yazdiklariniza samimi olarak inanacak biri ne yapar biliyor musunuz?

    Dunyanin en iyi egitimcisini getirir. Der ki:
    ben boyle fikri hur, vicdani hur bir nesil yetistirecegim. Yetki senindir, raporunu yaz, uygulamaya gecelim.

    Dunyanin en iyi egitimcisi 80 sene once Dewey’di ki Turk Aydinlanmasini sekillendiren odur. Simdi Senge var, Gartner var, Chomsky var.. Bunlar kendilerini bilime adamis insanlar, gelip bedavaya bile yardimci olurlar.

    Sorun su: saltanat meraklisi ve acgozlu politikacilarimiz “dusunen ve sorgulayan” insan istemiyorlar.

    Ataturk’u niye mi seviyorum. Iste bu yuzden !.. Asirlarca karanlikta kalmis bir halka, tek yol gostericinin bilim oldugunu korkmadan soyledigi icin. Kendini kul olarak goren bireylere, insana saygiyi ogretecegiz dedigi icin ve bu konuda caginin en iyi egitimcisini getirip aydinlatmayi baslattigi icin.

    Kusura bakmayin ama yazdiklariniz “Dunya donuyor, bu ispatlandi da: o yuzden Galile’ye karsiyim” demeye benziyor. Lutfen efsanelerin dogru dusunmenizi engellemesine izin vermeyin.

    Herkesin ozgurce giyinip, dusunup yasadigi bir cagdas Bati demokrasisi. Ataturk’un istedigi de buydu.Bundan nasil kusku duyarsiniz? Bu amac icin de elinden geleni yapti. Ondan baska yapan cikti mi????

  33. Yazan:durhat Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Sayın Rıza Altınışık,

    “Bütünün” veya “resmin tamamının”öncelikle ayrıntıların dikkate alınmasıyla ancak berrak okunabileceğini düşünmekteyim.Zira işin sırı ayrıntılardadır ve ayrıntılar her zaman daha derinlerde saklıdır.Dolayısıyla yanlış okumalara,yanıltıcı algılara kapılmamanın yegane yolu “kare kare”diye tabir ettiğiniz detayları doğru tahlil etmekten geçer.

    Misal 2004’te yayınladığınızı söylediğiniz bir makale ile bu yazıya yazdığınız yorum arasıdaki çelişkiyle ilgili tarafımdan size yöneltmiş olduğum eleştiriye gönderme yapmışsınız.Ve bunu gereğinden fazla ayrıntıcı bulmuşsunuz anladığım kadarıyla.

    Oysa bir fikrin veya görüşün hangi tarihte dile getirildiği önemli değildir.Sonuçta çeyrek asır yıl öncesine ait olsa bile,kıyaslama yaptığım yorumlarınız bugün yaşamakta olduğumuz toplumsal süreçle ilgili düşüncelerinizdir.Bakın zamanlamaya dikkat çekerek haksız bulduğunuz eleştiriler iki gün arayla yazılmış farklı konuları kapsıyor…Bir tanesi halen çözüme kavuşamamış başörtüsü sorununa,diğeri ise Kemalist çevrelerin içine düştüğü hezeyanlara dairdir.

    Dolayısıyla”canım,benim beş yıl öncesine ait yazılarımı çarpıtıyorsunuz”diyemezssiniz.Diyemezsiniz,çünkü alıntıladığım kısmın nereden,hangi yazıya istinaden kaleme alındığının;içeriğiyle,yazılış tarihleriyle delilleri sabittir.

    Şimdi tekrar soruyorum,hem Kemalistleri(veya kendisini bu şekilde tanımlayarak Kemalist geçinenleri diyelim)suçlayarak başörtüsünden sorumlu tutmak,ama diğer taraftan başörtüsü ayrımcılığını aratmayan tutumlarını hararetle savunmak sizce ne kadar tutarlıdır?.Açıkçası bunu oldukça çelişkili buluyorum.

    Ha deseniz ki,politik görüşlerinden,inancından,etnik ve kültürel kimliğinden ya da bireysel tercihlerinden ötürü bir kesim insanlara “kapıyı göstermek”doğru değildir.Amenna sizinle hemfikirim.Hiç birimizin,sen solcusun/sosyalistsin/komünistsin diye birilerine “haydi Moskova’ya”deme hakkı bulunmuyor…Aynı şekilde,etnik aidiyetinden ötürü “ya sev ya terk et”demek de,Başörtüsü gibi bir tercihi mazeret olarak gösterip”haydi İran’a,Arabistan’a”demek de.Tabii,Kemalistsin,şucusun bucusun deyip adres göstermek de doğru değil.Zira makbul olanı birbirimizi farklılıklarımızla kabul edip uyum ve barış içinde yaşamak olmalıdır.

    Fakat burada bence yanlış bir okuma içerisindesiniz.Yazıda tahammülsüzlük üzerine ironik bir dil kullanılmasına karşın,yazarın Kemalistleri kovmak gibi bir eğilim içerisinde olduğunu düşünmüyorum.Şayet böyle bir eğilim sezseydim inanın sizden önce itiraz ederdim.Zira hiç kimsenin diğerini memleketten kovmak gibi bir hak ve yetkisi bulunmuyor.

    Ama ne hikmetse kendisine Kemalist diyenler,kendilerinden olmadıkları insanlara hep kapıyı,farklı adresleri gösterdiler.Kimsenin bir yere gideceği falan olmadığından da “kendilerinden olmadıklarını” düşündükleri insanları ötekileştirdiler ve varlıklarından rahatsızlık duymaya başladılar.
    İşte bu yazı,tam da “sıkıldım”,”memleketin tadı tuzu kaçtı”vb.hissiyata kapılanlara bir nazireydi.Çünkü çevresinde başörtülülerin çoğalmasından rahatsızlık duyan,eşi başörtüsü takıyor diye “dindar Cumhurbaşkanı”istemeyen-görmeye alışık olmayan-anlayışlar var.Ve bu paronoyayla yaşayanların başında O.Öymen’ler,Fazıl Say’lar ve daha nice jakobenler bulunuyor-bu saptamaya itirazınız bulunmuyor sanırım.

    Dolayısıyla siz eğer bu paradoksu görememişseniz “bütünü” doğru okuduğunuzu iddia edemezssiniz.Zira gerçek ve hakikat sizin sandığınız kadar yüzeyde görülen ideolojik manzrayla sınırlı değil.Fazıl Say efendi başörtüleri gördüğünde sinir nöbetleri geçirip memleketi terki diyar etmeye kalkışıyorsa bu onun sorunudur…O’nun içine düştüğü bir komplekse bir tahammülsüzlüğe işarettir.

    Sonuç itibariyle insanları yaşam,giyim,inanç vs tercihinden ötürü hor gören,tahammül edemeyen kibirli insanlar her nerede rahat edeceklerse oraya gidebilirler…bunu ayan beyan dillendirebilirler-ki yaptıkları da budur.Fakat sen bizden değilsin,senin varlığına tahammül edemem demek ayrıdır,bu tahammülsüzlüğe işaret etmek ayrıdır.Zira,Mokova’lara,İran’lara ya da “sevmiyorsan nereye gideceksen git”diye memlekketen kovulmak istenen hiç kimse,diğerlerine katlanamadığı için memlekti terketmek istememiştir…Ve hiç kimse meleketini sevmediğini iddia etmemiştir.Olay,kendilerini ülkenin/vatanın tek sahibi gibi gören zihniyetlerin despotça tavırlarından ibarettir.Lütfen bu anlayışları doğru okuyalım,adil ve gerçekçi tahlil edelim.Kim kimi ülkesinden,vatanından,toprağından koparabilir?Hangi hakla,hangi yetkiyle?Ve bağcı kim oluyor,dağcı kim?
    Dolayısıyla ideolojik pencerelerden bakarak sapla samanı karıştırmak hiç kimseye fayda getirmez.Bu vatan kimsenin tekelinde değildir ve hiç kimsenin çiftliği de değildir.Gerçekler bu kadar bariz ortadayken lütfen meseleyi sen-ben kavgasına indirgemeyelim.Benim vurgulamak istediğim buydu.Umarım meramımı anlatabilmişimdir.

  34. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Herkesin ozgurce giyinip, dusunup yasadigi bir cagdas Bati demokrasisi. Ataturk’un istedigi de buydu.

    Şapka devrimi yapmış ve uymayanları idam ettirmiş; tüm sivil toplum kuruluşlarını, kadın derneklerinden tutun mason localarına kadar kapattırmış; tüm basını baskı ve sansür altında tutmuş; tüm siyasi rakiplerini saf dışı etmiş, hain ilan etmiş, astırmış, kestirmiş bir liderden bahsediyoruz.
    Kafanızdaki hayali Atatürk imajını bozmak istemiyorum ama yani tanımasak… 🙂
    Yine de Dewey konusundaki bilgiler için teşekkür ederim. Gerçekten önemli bir konu. Türk eğitim sistemi açısından hala bir çıkış yolu olabilir, araştırılmalı.
    Günümüz Atatürkçüleri sizin gibi olsa anlaşmakta bir sıkıntı çekmeyeceğimizi düşünüyorum. Benim Atatürk’le bir alıp veremediğim yok. Bence Türkiye Cumhuriyetinin saygıyla anması gereken, hatasıyla sevabıyla mazide kalmış bir figür. İyi yönleri ön plana çıkartılıp faydalı bir örnek teşkil edebilir ama ne yazık ki genel temayül Atatürk’ün olduğu gibi alınmasıdır. Bu da günümüzde büyük bir sorun teşkil ediyor. Siyasi bir sembol olarak kullanılıyor ve her türlü zorbalığın aracı olarak istimal ediliyor.
    Bahsettiğiniz hayali, “demokrat Atatürk” imajı kabulümdür. Ama önce icraat görmem gerekiyor.
    Gelin birlikte ordu-devlet anlayışına karşı çıkalım; çoğulcu demokrasiyi savunalım. Kürt açılımını destekleyelim. Azınlık haklarını destekleyelim. Üniversitede başörtüsü özgürlüğünü destekleyelim. Atatürk en büyük demokrattı tezini; Atatürkçüler bir zahmet fiilleriyle göstersinler.
    Heyecanımı mazur görün. Demokrat Atatürkçü görünce UFO görmüş gibi oluyorum da inanasım gelmiyor. Genelkurmay Başkanlığının yeni taktiği misiniz, nesiniz?

  35. Yazan:TuğrulPaşa Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Hepimizin dediği ” gerçekler er geç ortaya çıkacaktır” sözü, kendini tekrar tekrar ispatlıyor.

    Cumhuriyet tarihi ile eşdeğer, ama hiçbir zaman cumhuriyetin partisi olamamış, asker desteği ve ecevit’in kişisel çabaları hariç , demokratik yollardan seçilip iktidar olamamış bu siyasi cenazenin, artık çürüyüp te kokusu ile etrafa rahatsızlık verdiğinin delilidir.
    hiç te şaşırtıcı birşey değil…

    Bu parti ve partiye hükmeden kafaların ne derece geriden çalıştığını cümle alem biliyor. Kafasını kuma gömenler, gerçekleri görmemek için çaba gösterenlerin ibret alması şart olmuştur artık; bizzat bu partinin yetkili ağzı, zihniyetini itiraf etmiş, utançla anılan dersim olaylarını pişkinlikle savunabilmiştir.

    Önder Sav, zamanında kendi elleri ile ” şahsında vücut bulmuş, partisinin de kerhen desteklediği din ve inananlara düşmanlığını ” itiraf etmişti.
    Şimdi de Öymen , kafasındaki ilkel ve faşist dürtülerin partisi ile örtüşen tarafını göstermiştir, hala görmek istemeyenlerin gözüne sokmuştur…

    İbretle seyrediyoruz.
    Şecaat esnasında sirkat arzi denen şey budur…!!!

  36. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Ekrem bey soyle yazmis:

    “Gelin birlikte ordu-devlet anlayışına karşı çıkalım; çoğulcu demokrasiyi savunalım. Kürt açılımını destekleyelim. Azınlık haklarını destekleyelim. Üniversitede başörtüsü özgürlüğünü destekleyelim. Atatürk en büyük demokrattı tezini; Atatürkçüler bir zahmet fiilleriyle göstersinler.”

    Bir Ataturkcu bunlari neden savunmasin ki? Ordu-devlet olayina gelince, Koy Enstituleri kapatilinca otomatikman o boslugu ordunun doldurmaya calistigini dusunuyorum.Savunmuyorum.

    Ataturk hakkinda cizilen zalim diktator efsanesini kabul etmiyorum, ama siz oyle algiliyorsaniz bunu ifade de edebilmelisiniz.

    Basortusu beni rahatsiz etmiyor. Ama orada durmayin.Insanlara ozgurce secme hakki verelim ve istedikleri dine, peygambere ya da dusunceye inansinlar. Devlet eliyle belli br din ve mezhep kafasina kakilan bir toplum, nasil demokrat olabilir, nasil baska dogrulara ve inanclara saygi gosterebilir? O da ayrica tartisilmali.

  37. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Kas 17, 2009 | Reply

    Halkin hür iradesine dayanmayan hic bir güc kabul görmez ve basarili olamaz. Devleti devlet yapan halkidir ve halkin bir ordusu olur. Bu ordu kesinlikle her zaman halkina karsi hesap verir cünkü ordunun giderini halki karsilar. Yani Nasretin hocaya göre parayi veren dudugu calar misali.Evvela halk var. Lütfen dikkat edin …Ulu Önder ne demis *hakimiyet kayitsiz sartsiz Milletindir* Bu sözü Atam izindeyiz sovu yapan zavallilar ve borucular kulaklarinin arkasina yazmalari lazim artik.

  38. Yazan:RIZA ALTUNISIK'in dikkatine Tarih: Kas 18, 2009 | Reply

    Iletisim kutusundan bize ulasin ve gerçek mail adresinizi verin lütfen.

    Saygilar
    Editör

  39. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 18, 2009 | Reply

    Sıkıntının kaynağı Rıza Altunışık altunisik@gmail.com
    Durhat bey; eleştirinize konu olan her iki yazıda bana aittir ve bunlar benim dünya görüşümü yansıtır.
    Birinci yazım başörtülülere karşı girişilen acımasız yaptırımları insan hak ve özgürlükleri alanında kınamak için yazılmıştı. O yazının devamında ise mağduriyete sebep olan başörtüsünün istismardan kurtarılması için yapılan girişimlerin başörtüsü üzerinden siyaset yapanlarca engellendiğini açıklamaya çalışmıştım. Tabiki siz o tarafı almadınız.
    Yazı bütünlük içinde okunursa amacına ulaşır yoksa yanlış anlamalara sebep olur.
    Ogün başıörtülü kardeşlerimizin (bugünde devam eden) mağduıriyet ve mazlumluğu sözkonusu idi. İnancımıza göre mazlumun dini sorulmaz.
    İkinci yazımda ise kemalistlerin ülkeden kaçış yollarını öneren bir makaleye karşı duruşumdu.
    Sevip, sevmemek ayrı bir konu ama düşünce özgürlüğü kapsamında saygı duyduğum için fikirlerinden dolayı insanları suçlamak hatta yurt dışına çıkışlarını önerenlere karşı düşüncemi açıklamıştım.
    Zaten sıkıntının kaynağı burada yatıyor. Başörtülülerin haklarını savunanlar karşı düşüncedekilerin haklarını görmezden mi gelmeli?
    Milletimiz ne çektiyse yapay kutuplaşmalardan çekti.
    Ülkemiz, yandaşlaşma, ayrıştırma, karıştırma ve çatışma ile büyük bir kaosa doğru hızla yol alıyor.
    Milletimizi oluşturan insanlarımızın bütün değerlerine hoşgörü ile bakacak siyasi irade gerekiyor. Ayrıştırma ve katagorize ederek değil Ortak paydalarda birleşerek kaynaştırmanın yolları denenmeli.
    Dejenerasyon ve Ahlaksızlık gibi birçok konuda örnek alınan avrupa maalesef, ileri teknoloji, birlik ve beraberlik alanlarda es geçiliyor.
    Toprak ve mezhep için Birbirlerini boğazlayan batı Farklı milletleri birleştirerek 6oo milyonluk bir güç oluştururken ve daha da ilerisi Amerika 300 yıldır bu gücün nimetlerinden nemalanırken 72 milyonluk Türkiyem’izde ayrılık rüzgarları estirmek istemektedirler.

  40. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 18, 2009 | Reply

    Rıza bey soyle yazmis:

    “Dejenerasyon ve Ahlaksızlık gibi birçok konuda örnek alınan avrupa maalesef, ileri teknoloji, birlik ve beraberlik alanlarda es geçiliyor.”

    Riza bey,

    Oncelikle yapici ve bariscil satirlariniz icin tesekkur ederim. Ama su “Ahlak” efsanesinde benim takilmami mazur gorun.
    Cunki bence “ahlak” sorununun Bati’dami Dogu’da mi oldugu tartisma konusudur.

    Eger kadinlarin et ve saclarini kapayip cinsel bir kimliklerinin olmamasini, ote yandan cinselligin saman altindan her turlu islemesini, “ahlak” olarak algiliyorsaniz, Bati “ahlaksiz”, Dogu ise “ahlakli”dir.Cunki gercekten de Batida kimse kimsenin kac santimetrekare etinin acikta oldugunu umursamaz.

    Yok eger insanlarin durustlugunu, seffafligini, birbirine saygisini, adam kayirmaciligin olmamasini, herkesin isini esit, duzgun ve dogru olarak yapmasini “Ahlak” olarak gorurseniz ise tam tersi soz konusudur.

    Benim gibi bir Avrupa/ABD bir de ortadoguda yasayin bunun cok kesin olarak ayrimina varirsiniz.

  41. Yazan:Cavit Tarih: Kas 18, 2009 | Reply

    Aman Amerikaya gelmesinler,burayıda kendilerine benzetirler..Bence Kemalist faşolara küçük bir toprak parçası verilsin,sınırları belirlensin,herşeyin yasak olduğu küçük bir devletçik olsun, orda kendi kafalarına göre yaşasınlar.Bana dokunmayan yilan bin yıl yaşasın abi…

  42. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 18, 2009 | Reply

    Cavit bey ve diger kiymetli arkadaslar,

    Ben o atmaya calistiginiz Ataturkculerden biriyim :)Akla, bilime ve evrensel kardeslige inaniyorum. Hos, Amerikadan geleli daha yeni oldu, gene de giderim sorun degil ama dusuncelerinizi anlamaya, mantiginizi yakalamaya calisiyorum. Cunki su an Turkiye’nin dusunen yuzu sizler gorunuyorsunuz.

    2-3 gundur sitedeki yazilanlari inceliyorum. Bati uygarligi, ya da cagdas uygarligi savunan ama Ataturkculuk karsiti genellikle koktendinci arkadaslarin yazilarina rastladim.

    Oksimoron diye bir tabir vardir, kendi icinde celisen kavramlar icin.

    Burdaki arkadaslar, koktendinci bir yaklasim sergiliyorlar ama Cagdas Bati demokrasisini savunuyorlar. Ama Batiyi “dejenere ve ahlaksiz” olarak da goruyorlar.

    Gozler ve yurekler Doguda, agizlar Bati demokrasisini terennum ediyor. Elma agacindan, portakal cikacak mi? Insanoglu en imkansiz sentezleri basarmis, neden olmasin aslinda !..

    Yukaridaki Cavit beyin yazdigi gibi ABD ve AB gibi laik duzende yasamaktan cok mutlular. Ama, genelde dusunsel baglamda dogmatik ve koktendinci bir felsefeye sahipler.

    Ve anladigim kadariyla dindar olmaniza ragmen Turkiye’deki sulandirilmis laiklikden memnun degilsiniz. Garip olan, Turkiye’de AB ve ABD gibi butunuyle laik bir sistem de yoktur; sunnimsi bir laiklik vardir (Diyanet Isleri, Imam Hatip okullari, Zorunlu din dersleri..)

    SORUN SU: Cok ciddi bir merakla soruyorum. Lutfen kesinlikle bir alay/kinaye vs. olarak almayin.

    Turkiye icin onerdiginiz modeli anlatan BILIMSEL bir makale var mi?? BILIMSEL buyuk harflerle yaziyorum, yani referanslari sureler ayetler olmayacak.Hakemli uluslararasi bir bilimsel dergide yayinlanmis olacak.

    Simdi bir defa burada bir sorun cikacak, cunki burada gordugum tartismalarda genellikle sureler, ayetler ve efsaneler referans olarak gosteriliyor. Bunu uluslararasi bilimsel bir dergide yapamazsiniz.

    Icinde yasamakdan mutluluk duyacaginiz o Cagdas Bati Demokrasisini Turkiye’de nasil isleteceksiniz? Bunu hakikaten cok cok merak ediyorum. Benim gibi “ahlaksiz, fasist, atilmasi ve hatta asilmasi gereken” bir zavalli bilim adami nasil yasayabilecek?

    Bir kere Batida nimetlerinden yararlandiginiz laikligi Turk insani icin de istiyormusunuz? Ama eger gercekten Bati anlaminda laiklik gelirse kimseye devlet eliyle Islam ogretilemeyecek, imamlarin maaslari odenmeyecek !.. Bunu kaldirabilir misiniz ? Eger bu konuda gercekten bilimsel bir calisma varsa, okumak beni cok mutlu eder.

    Eger Cagdas Bati Demokrasisini gercekten istiyorsaniz, farkli dinleri, hic bir dinin dayatilmadigi egitim sistemini, farkli ve yeni paygamberleri, dinsiz insanlari, bagimsiz (cinsel ve ekonomik baglamda) kadinlari, escinselleri ve her turlu sizden farkli insan gruplarini nasil kabul edebileceksiniz? Kabul edebilecek misiniz?????

  43. Yazan:cem Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    varolduğumuz bu dünyada varoluşumuzun tek gayesi ahirettir.gerekse dünya gerekse evren(KAİNAT)yalnızca ALLAH’ındır.yoktan varedilen insan ebedi bir aleme giden yolda yolun doğru olanını seçmek zorundadır.yol tek bir yoldur,oda sahibinin yoludur.kimseye itiraz hakkı tanınmamıştır ve tanınmamalıdır.çünki mülkün ebedi sahibi O’dur.KEMALİST’lerin ve LAİK’lerin zihniyeti tıpkı şuna benzerki ! düz rayda giden bir trenin onları ebedi cennet yurduna ulaştıracağı istikamette treni raydan çıkarıp kendi istedikleri yolda ilerletmektir.hatta yanlarında bulundukları nesli ve gelecekteki nesilleride götürmek isterler fakat o trenin bir sahibi oldunu unutmuşlardır adeta! ve jetonlarıda yoktur.

  44. Yazan:Tarik Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Bazı yazılara gelen yorumlar, yazının kendisinden çok öğretici oluyor. MY beyin yazdığı satırların ortalama “islamcı” tarafından nasıl algılandığını görebilmek önemli. Aslında ortalama da çok doğru tabir değil, bu site benim bildiğim ağırlıklı liberal mütedeyyin kesimlerin takip ettiği bir site. Dolayısıyla durum daha da fecaat. “Devrimden sonra Kemalistleri nereye yollasak.. keh keh keh” müptezelliği değişmiyor. Ne diyordu şerif mardin?

  45. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Cem bey,

    Cevabiniz icin cok tesekkur etmekle beraber, bilimsel olarak bir anlam ifade etmedigini uzulerek ifade etmeliyim.

    Yukarida ozellikle belirtmistim, dinsel referanslar maalesef bilimsel kabul edilmiyorlar. Dinsel inanisiniza saygi gosteriyorum ama din ve Tanri olgusu tarih icinde, cografyadan cografyaya, peygamberden peygambere, hatta tarikattan tarikata degisen kavramlardir.

    Siz inandiginiz seyin mutlak dogru olduguna inaniyorsunuz ama sizinkinden farkli bambaska olgulara mutlak inanan milyarlarca insan var. Soyle kabaca bakarsak: katolikler, ortodokslar, protestanlar, baptistler, sunniler, siiler, aleviler, museviler, budistler, hindular, sintolar,kabile dinleri, sayntolojistler ve daha yuzlercesi..

    Bunlarin hepsinin inanisina saygi gosterecegiz tabii ki, ama bu dinsel inanislari bir incelemeye baslarsaniz birinin ak dedigine otekinin kara dedigini gorursunuz. Hepsi de dediklerine %100 inancla baglidir ustelik.

    Tum gelismis ulkelerde uygulanan Laiklik dedigimiz, akil ve mantik yolunun cikisi da burdandir zaten: dini kisinin ozeline birakarak bilime ve devlet yonetimine dini bulastirmamak.

    Ben asla burda sizin inanclarinizi incitmek veya zedelemek istemem. Lutfen yanlis anlamayin. Ama sunu da hatirlayin: inanclari tartisarak bir yere varamayiz ve insanlar da inanclarinin tartisilmasindan huzursuzluk duyabilirler. Bilim ise butunuyle arastirma ve tartismadir.

    Ben sadece sunu arastirmaya calisiyorum:

    Burada yazan arkadaslar demokrasiyi- insan haklarini hatta Cagdas Bati Demokrasisini savunuyorlar. Bu muhtesem bir sey !… Inanilmaz heyecan verici !..

    Bunun formulunu nasil goruyorsunuz?? Yani, koktendinci bir dusunce nasil ABD/AB tarzi bir “ozgurlukler vadisi” yaratabilecek ???

    Hadi Turkiye’den benim gibi Ataturkculer kovuldu, ki ben zaten surekli Turkiye’de yasayan biri degilim; burasi bir ozgurlukler cenneti mi olacak, olursa nasil olacak. Bu sorulara BILIMSEL bir cevap ariyorum.

    Aciklamalarinizi lutfederseniz, beni cok mutlu edersiniz.

  46. Yazan:MY Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    “Dolayısıyla durum daha da fecaat. “Devrimden sonra Kemalistleri nereye yollasak.. keh keh keh” müptezelliği değişmiyor.”

    malesef, “NIHA Ha HA! saçlarin kemerimi susleyecek” sendromu bu. Bunun için Islamî(!) halk(!) devrimlerine karsiyim, bunun için bu devrimleri ve bu devrimcileri ISLAMIN YÜZ KARASI diye niteledim ama derdimi anlatamadim 🙂

    yanliz site okurunun profili konusundaki genelleme çok kestirme olmus buna katilamiyorum, belki bir gun anket yapariz, goruruz.

  47. Yazan:MY Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    “Hadi Turkiye’den benim gibi Ataturkculer kovuldu”

    kovulma nereden çikti yaw? demokrasiye alismaniz bu kadar zor mu? fasistler kaçsin, demokratlar kalsin ya da herkes “ötekine” alissin. Budur bu. Kemalcilige ve ataturkizme de bu kadar yapismayin, adam olmus gitmis iste. EL FATIHA!

  48. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ekrem Senai bey’in dikkatine

    “Şapka devrimi yapmış ve uymayanları idam ettirmiş; tüm sivil toplum kuruluşlarını, kadın derneklerinden tutun mason localarına kadar kapattırmış;”

    Merhaba,

    Üstteki alıntızda geçen ve şapka devrimine uymayanları idam ettirmiş cümlenizi doğrulayacak bir tek dahi olsa mahkeme kararı bulmakta sıkıntı çektim. Siz bu kadar net konuştuğunuza göre muhakkak sizde bu mahkeme kararı veya kararları bulunmaktadır diye düşünüyorum. Lütfen, bahsettiğiniz mahkeme kararı veya kararlarından faydalanılması için kaynak paylaşımında bulunurmusunuz. İyi günler dilerim.
    halil_erdogan_44@hotmail.com

  49. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Halil İbrahim bey,

    Bakın size yeri gelmişken bir asılma hikayesini aktarayım, gerisini siz kıyas edin. İnsanın kanını donduruyor. Belgelerinizi de ileteceğim:

    Şapka Kanunu’na muhalefet ettiği gerekçesiyle idama mahkum olanlar arasında bir kadından da söz edilir. Bu, bohçacılık yaparak hayatını kazanan ve “Şalcı Bacı” diye tanınan bir kadındır. Gazeteci Nimet Arzık, bu olayı duyduğunda bir hikaye yazdığını ve adını “Şalcı Bacı Asılmağa Gidiyordu” koyduğunu anlatır. Nimet Arzık, Şalcı Bacı’nın “Şapka Kanunu’na Muhalefet suçundan asılacağı” kararına şaşırdığını, “candarmalar” onu iterek götürürlerken “Kadın şapka giye ki asıla?” diye sorarak geçtiği yollardaki “donuklaşmış” insanların içlerini kabarttığını da ifade eder.
    Şalcı Bacı’nın “Kadın şapka giye ki asıla?” şeklindeki safça şaşkınlığı yansıtan sorusunu Nimet Arzık şöyle cevaplandırır:

    Giyer, giymez, ama “icaplar” vardı… Görev icapları, ödev icapları, ibret icapları, gösteri icapları… Şalcı Bacı’yı iki metre boyuyla, “isli” yüzüyle, yılan yılan incelmiş örgüleriyle, siyah puşusuyla ve bütün sabır felsefesiyle darağacına vardırıyordu bu icaplar… Bildik evler arkasında kalıyordu, hükümet meydanına dek… Erkek adımlarla, bilmedik bir dünyaya doğru yürüyordu… Donuklaşmış halkın arasından, koşuşanlar vardı ağlayarak, onu o bilmedik dünyanın eşiğine kadar uğurlayan.
    “Şapka Kanunu’na Muhalefet” suçundan Şalcı Bacı’yı idama gönderenlerden biri, gazeteci-yazar Çetin Altan’ın dedesi Kumandan Tatar Hasan Paşa’ydı. Altan bir kitabında bu olayın kendisini nasıl etkilediğini şöyle anlatmıştı:

    Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa’nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal duçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce “Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki” demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamıştım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde.
    Erzurum’da halk içinde Şapka Kanunu’na gösterilen muhalefet üzerine Vai Paşa’yla Kumandan Tatar Hasan Paşa kafa kafaya ererek bu muhalefeti kırmak için “daha kestirmeden” bir çözüm arayışına düşmüşlerdi. İşte Şalcı Bacı’yı idama götüren gelişmeler böyle başlamıştı. Nimet Arzık’ın anlattığına göre Vali ve Kumandan Paşa şöyle demişlerdi:

    Ne yapalım, muhayyelelere dehşet salmak için kimse hükümetin emrinden dışarı çıkmaın diye. N’apalım? Bir kadın asalım, inkılaplara karşı geldi diye.
    Sonrası da şöyle:

    …inkılaba karşı, gösterişli boyundan ötürü Şalcı Bacı’yı bulmuşlardı. Bohçacıydı yazık… Evden eve gezer, çarşaflar, yatak örtüleri, puşu’lar satardı, dolaştıkça yassılaşan bohçasına sarılı…
    Ve evlerinde rahat oturan kadınların şikayetlerini dinlerdi, “izli” yüzünün huzuru bozulmadan bazan bir “kitaplık” laf ederdi, yerini bulan… Şalcı Bacı’nın ne şapka’dan, ne de inkılaptan haberi vardı… Ama “ihbar” diye bir müessese ardır, hala acı acı işler Türkiye’de… İşte o müessese işlemişti.

    Böylece Şalcı Bacı’nın yüzü inanamazlık ve şaşkınlıkla karışmıştı. İkide bir de duralarken “Kadın şapka giye ki asıla?” diye sorarak direnmişti. Arzık hikayesinde diyor ki:

    Ve asıldı… Sarkmış bücudu ne kadar, ne kadar uzandı, Türkiye’nin her tarafına gölgeler salacak kadar uzun.
    İşte Tatar Hasan Paşa’ların ve Vali Paşa’ların işine öyle geliyor diye, kendi halinde zavallı bir bohçacı kadın, şapka giymesi mümkün olmayan savunmasız Şalcı Bacı bir çırpıda Şapka Kanunu’na muhalefetten idam edilenler kervanına katılmıştı.

    Aktaş, Cihan. [1991] 2005. Tanzimat’tan 12 Mart’a Kılık-Kıyafet ve İktidar. İstanbul: Kapı Yayınları.180-182.

  50. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ahlak bir hayat anlayışıdır.

    İyi ile kötünün, yanlış ile doğrunun belli bir çerçeveye oturtulmasıdır.

    Bizim ahlakımızın temeli islam inancına dayanır.

    “Haya imandandır” hadisi şerifinden yola çıkarsak doğru istikamete yöneliriz ancak ahlak sadece haya değildir.

    insanlar arasında ayrım yapmak, eksik tartıp eksik satmak, ayıplı ürünleri sağlammış gibi satmak.

  51. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Halil İbrahim bey,

    30 Aralık 1925 tarihli Cumhuriyet gazetesinde idam edilen 8 kişiyi resmiyle birlikte bulabilirsiniz. Haberde şöyle diyor: “Köy İmamlarını ve bazı mürtecilerin teşviki ile 25-26 teşrinisinde başlayan isyan, Cumhuriyetin azm ve savleti neticesinde süratle bastırıldı. Bu isyan hareketinin seri bir şekilde bastırılmasında fedakar vali Hurşit Bey ile Jandarma Kumandanı Binbaşı Yusuf Bey’in büyük himmet ve gayreti vardır.”
    Ayrıca şapka devriminin başında Atatürk’ün “gerekirse kurbanların verilebileceğini” söylemesi ve idamlar sonunda meclis konuşmasında birkaç mürtecinin birkaç yerde cezalarını bulduklarını ifade etmesi herşeyi açıklıyor.
    Tabi İstiklal Mahkemesi kayıtlarının buhar olmasından faydalanıp “yok öyle bir şey, idam midam olmamıştır” demek de bir yol.
    Ama bütün bu olanlar halkın hafızasında nesilden nesile aktarılıyor. Belki Dersim konusunda da çoluk-çocuk binlerce insanın kesildiğini belgelerle göstermekte zorlanırsınız ama herkes bunun gerçek olduğunu biliyor. Çünkü milletin anası, babası yaşadı bunları.
    Benim dedem de bir ilkokul öğretmeniydi ve okula giderken babannemin şapkasını taktığını biliyorum mesela.
    Bu dünyanın en tuhaf devrimine sahip çıkmak 21.yüzyıl insanına yakışmıyor. Tamam Atamız yapmış ama yanlış yapmış işte.
    Ahmet bey’e bahsettiğim şey bu işte. Attürk güzel şeyler yapmış ama yanlışlar da yapmış. Bunları dönemine bağlayıp bugün artık bu saçma şeylerle vakit kaybetmememiz lazım. Ama öyle bağnaz bir yaklaşım var ki; Dersim’i bile, şapka kanununu bile sahiplenebiliyor. Bu Türkiye’nin önünde çok büyük bir engel maalesef.

  52. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ekrem bey, devletin yaptığı bazı yanlışları ortaya çıkartmak için çok çaba sarf ediyor.
    Büyük bir imparatorlukken 10 yıl gibi bir sürede topraklarının %90’ını nüfusunun ise %7O’ini kaybetmiş bir milletin oluşturduğu yönetim biçimi ister totaliter ister cumhuriyet rejimi olsun baskı ve korku üzerine inşaa edilir. Asırlarca üç kıtaya medeniyet götüren bir imparatorluğun küllerinden oluşturulan cumhuriyet türkiyesini ogünkü şartlarını bugüne aktararak suçlamakla bir yere varılamaz.
    savaş ve hastalıklarla ıo milyonluk bir nüfusa düşmüş üstelik bunların % 75 sakat ve yaşlılardan oluşan bir ülke yöneticilerinin haleti ruhiyesi nasıl olur?
    Üretecek, çalışacak askere gidecek insanı kalmayan, nüfusunun üçte ikisine yakını üretim kültürü olmayan kadınlardan oluşuyorsa, sanayi yok, tarım çökmüş ve ticaret erbabı yabancıların elinde ise o ülkenin hali nicedir.

    Yüzyıllarca haçlı seferlerine, son asırdada şark politakasına maruz kalarak sürekli kaybeden ve küçülen bir milletin kurduğu yeni rejim tabiidirki zor şartlar altındadır.

    Vahşi kapitalizmden kızıl komünizme dönüşümün hızlandığı bir çağda ülkenizde kargaşalıklar çıkarılıyorsa o yöneticilerden fazla demokrasi insan hak ve hürriyetlerine tam saygı beklemek biraz lüks gelir. (kaldıki günümüzde dahi bu değerler ayaklar altında)

    Yeni bir kültür ve yeni bir anlayışın yerleştirilmeye çalşıldığı cumhuriyetin ilk dönem yöneticileri onlarca yıl cephelerde savaşan insanlardır.

    Yeni kurulmaya çalışılan bir rejimin birçok aksaklılları ve yanlışları olabilir olmuşturda.

    O dönemde en yakın komşuşarımız irana bakın, Yunanistana bakın en önemliside milyonlarca kişinin katledildiği Rusyaya bakın.

    Almanyada hitler faşizminin katlettiği milyonlara bakın.

    Şerden örnek alınmaz ama rejim değişikliklerinde ister istemez kayıplar meydana geliyor.

    Karmakarışık bir ortamda haklı haksız ayırımıda zorlaşır.

    Aşiretler, aileler, hatta kişiler arası husumetlerin kurbanlarıda çoktur o dönemlerde.

    Birçok rejim ve ülkelerin yaptığı sistematik baskı ve katliamlar Türkiye tarihinde yoktur.
    devlet bidarecilernce zaman zaman yapılan yanlışlıklar tarihe kara bir leke olarak geçmekte, bugünkü yönetimde bunlardan ders almalı, siyasi ihtiras ve hırs için milletimizin alnına kara leke sürdürmemelidir.

  53. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    rıza bey,

    Bütün bu saydıklarınız despotluğun gerekçesi olamaz. Bu mantıkla düşünürseniz her dönemde sertlik meşrulaşır. Atatürk de son dönemlerinde bunun farkındaydı ve durumun bir diktatörlük manzarası oluşturduğunu, bu durumun düzelmesi gerektiğini söylemişti. Ve bunun için çaba da sarfetti. Çok partili yaşama geçiş denemeleri yapıldı. Ama bir türlü bu yöneliminden vazgeçemedi. Serbest Fırka birden CHP’ye karşı halkın yoğun teveccühüne maruz kalınca hemen kapatıldı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da liberal demokrat bir partiydi. Bu partinin kurulmasına izin verilmesi olumlu olarak görülebilir ama kısa sürede Şeyh Said hadisesi bahane edilerek kapatıldı. Parti üyeleri ya öldürüldü, veya sürgüne gönderildi. Ne ülkenin, ne de nüfusun durumu bütün bu yanlışlar için sebep teşkil etmiyordu. Ortada sadece bir “tek adam-tek parti” anlayışının getirdiği yanlış bir durum vardı, o kadar.
    Böyle sürekli Atatürk dönemini kötülemekten ben de hoşlanmıyorum. Kendimi, bu tip işleri kendine meslek edinmiş tipler gibi hissediyorum. Hayır, benim amacım geçmişi kötülemek değil. Sadece objektif bir bakış açısı sağlamak istiyorum. Tek istediğim insanların şunu anlaması: Atatürk KUSURSUZ değildi, bir Tanrı değildi, HATALAR yaptı. Onun hatalarını bugüne taşımakta ısrar ettikçe bu ülkeyi içinden çıkılmaz bir duruma düşürüyorsunuz. Bırakın Atatürk’ü bir halk kahramanı olarak Fatih’lerin, Sultan Süleyman’ların yanındaki saygın yerine yerleştirelim ve ulusça minnetle analım. Buna fırsat vermiyorsunuz. Atatürkçülük adı altında hala zulümlere devam ediyor ve sonra da bu zulüm altında inleyen insanların Atatürk’ü sevmemesini ihanet olarak değerlendiriyorsunuz. Bir melekse eğer Atatürk, ona şeytan kostümü giydirip başımıza balyozuyla vurup duruyorsunuz. Bak ne güzel Ahmet bey, Atatürk’ün demokrat yönünü, bireysel haklara ve insanların kılık-kıyafet özgürlüğüne verdiği önemi ön plana çıkartıyor. Hayali bir Atatürk kafasındaki ama ben bu hayalden memnunum. Böyle bir projeye sıcak bakıyorum. Mesela üniversitede başörtüsü yasağını “kılık kıyafet devrimi” perspektifinden değerlendireceğinize Atatürk’ün serbest fikirlilik ve kızların okumasına verdiği önem perspektifinden değerlendirin; ben bu Atatürk’ü severim, bağrıma da basarım. Ama adam “Dersim’de analar ağlamadı mı?” sözünü savunurken, “ne yani Atatürk’te mi faşistti, emri o vermişti ya…” diyorsa ortada bir yanlışlık var demektir. Adam kendi faşistliğine Atatürk’ü kalkan yapıyor. Sonra sen Tunceli’li olsan Atatürk hakkında ne düşünürsün?

  54. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Riza bey ve sevgili arkadaslar,

    Oncelikle ilk defa “karsilastirmali tarih” kapsaminda BILIMSEL bir yaklasim gosterdigi icin Riza beye tesekkur ederim. Yapilanlar tarih, konjonktur ve sartlar kapsaminda cok boyutlu olarak degerlendirilmelidir.

    M.Y. rumuzlu arkadasimiz soyle demis:

    “kovulma nereden çikti yaw? demokrasiye alismaniz bu kadar zor mu? fasistler kaçsin, demokratlar kalsin ya da herkes “ötekine” alissin. Budur bu. Kemalcilige ve ataturkizme de bu kadar yapismayin, adam olmus gitmis iste. EL FATIHA!”

    Sorun da burda !..Eger siz su an Turkiye’ye demokrasi geldi diyorsaniz, dunya ayni fikirde degil, Iran ve Sudan’i saymiyorum canim 🙂

    Ben kendimi “demokrat” olarak goruyorum ve AB, ABD veya Japonya gibi ulkelerde rahatca yasayabiliyorum ve Turkiye halkinin da bu ulkelerdeki gibi yasamayi hakettigini dusunuyorum.

    Hos, Ataturk karsitlari da bu ulkelerde yasamaktan cok mutlular. Cagdas Bati soylemlerini terennum ediyorlar: “otekine saygi” !…O saygiyi da laik ulkelerde buluyorlar zaten ki, hic bir muhalif Suudi Arabistan’a kacmadi bugune kadar 🙂

    Cagdas Bati Demokrasisinin temeli laiklikdir. Yani dinin bireysel alanla kisitlanmasi. O yuzden kisi bir musluman olarak bu ulkelerde hic bir ayrimciliga uymadan rahatca yasayabilir. Ama isin guzeli (ya da kotusu:) herkes bu hakdan yararlanabilir.

    Peki siz, koktendinci yaklasiminizla Batida yararlandiginiz bu nimetten Turkiye halkinin yararlanmasina izin verecek misiniz?

    Ama verdiginiz kaynaklarla yani sureler, ayetler ve efsanelerle Cagdas Bati Demokrasisi nasil saglanacak?

    Elma agacindan armut nasil cikacak ??

    Aradim, taradim somut hic bir sey bulamadim. Hic bir BILIMSEL cevap da gelmedi.

    George Orwell’in “Hayvanlar Ciftligi” diye harika bir romani vardir; ciftlik sahibinden kurtuluna kadar her sey mukemmeldir, cunki ortak bir dusman yaratilmistir: kurtulduktan sonra hayvanlar birbirlerine girerler.

    Ama biz hayvan degiliz aklimiz mantigimiz var… mi acaba??????

  55. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Yazdiklarinizi simdi gordum.

    Bir Ataturkcu olarak her satirina imzami koyarim.

    Saygilar.

  56. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Sizinle anlaşmak güzel. Anglosakson tipi laiklik anlayışı konusunda bu ülkenin dindar kesiminin bir sıkıntısı olduğunu sanmıyorum. Yapılan anketler, bu ülkede şeriatla yönetilmek isteyenlerin oranının %7 olduğunu gösteriyor. Dünyadaki şeriat uygulamaları, bazı otoriter kralların, diktatörlerin insanlara din adına baskı yapıp kendi otoritelerini sağlamlaştırması mantığı üzerinden yürütülüyor. Bu ülkede herkes böyle bir mantığa karşı çıkar. Bunun yerine laik, ama dindar halkına karşı-tüm halkına olduğu gibi müşfik, eşit mesafede bir yönetim anlayışı bu ülkede herkesin özlemini çektiği ve üzerinde uzlaşma kurulabilecek bir yapıdır. Türkiye Fransız tipi katı, baskıcı sekülerist anlayışı bırakmalıdır. Siz, elbette hemen “Atatürk’ün de arzu ettiği buydu zaten!” filan diyeceksiniz 🙂 Whatever it is… Böyle bir devlet düzeni kuralım ve Atatürk’e, bize laikliği getirdiği için şükranlarımızı sunalım. Kesin “laiklik, din düşmanlığı demek değildir…” filan gibi bir sözü de vardır, onu da mermer üzerine kazıyıp bir laiklik anıtı yapalım. Yeni sivil anayasayı da bu doğrultuda hazırlayalım ve Atatürk’e atıf yapalım.
    Bence hiçbir mahzur yok.

  57. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Merhaba Ekrem Senai Bey,

    Mardin’in Nusaybin İlçesine bağlı Kuru Köyü’nde bulunan bir toplu mezarda, 1915 yılında katledilen ermenilere ait olduğuna dair bir canlı tanığın anlattıkları ile o toplu mezara gidiliyor. Bu incelemeyi İsviçre’den bir üniversite ile bir vakıf profesörleri ve Türkiye’den bilim adamları birlikte yapıyorlar. Aynen Süryani kökenli canlı tanığın anlattığı gibi(“Ermenileri mağaraya topluca soktular, arkasındanda silah sesleri geldi. Ben mağaraya gidince mağaraya sokulan herkesin askerlerce öldürüldüklerini gördüm”) bir çok ceset bulunuyor. Bu mezar hakkında İsviçre üniversitesinden türkleri suçlayan bir kitap bile çıkıyor. Durum böyle iken, toplu mezardaki kemikler üzerinde yapılan Karbon14 testi sonucunda mezardaki kemiklerin yaşlarının MÖ 300 ve MS 200 lü yıllara ait olduğu ortaya çıkıyor. Yani canlı tanığımız şu an en az 1800 yaşında olmalı. Canlı tanık ise bu sonuç ortaya çıktıktan sonra bir daha konuşmuyor.
    Sanırım sizin anlattığınız hikayelerin neden beni etkilemeyeceğini üstteki olayın sonucundan çıkartabilirsiniz.
    Tüm mahkeme belgelerinin incelemeye açık olduğu günümüzde, umarım, dramatik bir şekilde tasvir ettiğiniz “Şalcı Bacı” hakkındaki mahkeme kararınıda göndereceğiniz diğer belgelere eklersiniz.

    Yazdığınız yazıda;
    “30 Aralık 1925 tarihli Cumhuriyet gazetesinde idam edilen 8 kişiyi resmiyle birlikte bulabilirsiniz. Haberde şöyle diyor: “Köy İmamlarını ve bazı mürtecilerin teşviki ile 25-26 teşrinisinde başlayan isyan, Cumhuriyetin azm ve savleti neticesinde süratle bastırıldı. Bu isyan hareketinin seri bir şekilde bastırılmasında fedakar vali Hurşit Bey ile Jandarma Kumandanı Binbaşı Yusuf Bey’in büyük himmet ve gayreti vardır.”
    Ayrıca şapka devriminin başında Atatürk’ün “gerekirse kurbanların verilebileceğini” söylemesi ve idamlar sonunda meclis konuşmasında birkaç mürtecinin birkaç yerde cezalarını bulduklarını ifade etmesi herşeyi açıklıyor” ifadenizde neyin herşeyi açıkladığını ve devlete karşı isyan hareketine girişenlere siz olsanız nasıl davranırdınız diyede sormak istiyorum. Atatürk’ün yaptığını söylediğiniz konuşma ile ilgili meclis tutanak numarasınıda vermenizi rica edeceğim. İyi günler dilerim.
    halil_erdogan_44@hotmail.com

  58. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Cevabiniz icin tesekkurler. Fikirlerinize katilmamak mumkun degil. Bir Ataturkcu olarak tabii ki mutabikim.

    Yalnizzz laiklik yabanci bir kelime.Halk algilayamiyor.

    Benim Ataturk’e duydugum hayranligin en buyuk nedeni cok yonlu bir bilimci olmasidir.

    Osmanli’da bilimin gelisememesinin en buyuk nedeni ona gore dinden cok “dil” sorunudur. Turkiye’deki ilk Turkcelesmis Geometri kitabini yazan, hatta Dewey’in Chicago ekolunu uyarlayarak ders kitaplarini oturup Turkcelestirerek kendi yazan gene Ataturkdur.

    Her dilin bir mekanigi ve temel koklerden tureyen kelimeleri vardir. Siz bir Turk olarak, yabanci kelimeleri algilayamazsiniz sadece ezberlersiniz. Bir dile vakif olmak da cok zor ve coooook uzun bir surectir: herkesin mecburiyeti de degildir. Yabanci dillerden alinmis kavramlarla bilim yapamazsiniz.

    Bunlari niye mi yazdim. Siz laiklik deyin, halkin icinde 100 adam 100 degisik bicimde algilar bunu.

    Gunumuzde artik “laik” diye kufur edenler bile var :))

    Laik, yerine halkin anlayacagi bir Turkce turetilmeli. Bir kere Fransa’daki laiklikle Turkiye’deki laikligin pek alakasi da yoktur aslinda. Devlet dine hic bir sekilde karisamaz, kisi de dinini bireysel alaniyla kisitlar. Ama tabii ki, dinsel olarak orgutlenir, egitimini verir vs. Devlet buna karisamaz.

    Turkiye’deki laiklik sulandirilmistir, devlet sunni Islam bir karekterdedir. Alevilerden aldiklari vergilerle sunni islam egitimi verir :)))

    Bence eger anit dikilecekse ve Cagdas Bati Demokrasisi istiyorsak, “Ataturk’e herkesin istedigi inanci secme ve yasama ozgurlugunu verdigi icin tesekkur ederiz.” diyebiliriz.

    Simdi, “ya basortu ?” dediginizi duyar gibiyim. Bir generalin “laiklik adina(!)” 25 sene once baslattigi ve halkda laiklige antipati dogurtan bir uygulamadir. Acilen kaldirilmalidir bence.

    Ama dikkat: hic bir gelismis Bati demokrasisinde din bireysel alanin disina cikamaz. Sinifa hac vs. dini semboller giremez. Ingiltere’de ogretmenlerin “noelden bahsetmeleri” yasaktir farkli inanistan cocuklarin duygulari incinebilir diye.

    Yani, laiklik olmadan insan haklari ve cagdas demokrasi bu gune kadar yeryuzunde saglanamadi.
    Bir insan mutlak dogruya inandi mi (bu devlet de olabilir) zulme hak kazanabiliyor. Ama Mutlak dogru dinin ozundedir. Bireysel olarak mukemmeldir, devlet eline gecti mi zulumdur.

    Koktendinci yaklasimla demokrasi bana imkansiz geliyor. Mutlak dogrunuz oldu mu, baska dogrulari kabul etmeniz cok zor olur.

    Kafada mutlak dogrunun yanında bir soru isareti varsa, iste o demokrasiyi getirir. Demokrasi, otekinin sizle esit olarak yasayabilmesine musaade etmektir.

    Benim tek mirasim akil ve mantikdir, diyen bir adam bunu nasil engeller Allah askina???? :))

  59. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Halil bey,

    Siz boşverin belgeleri filan, hepsi milattan önce yaşanmış şeyler zaten. Şalcı Bacı hayali bir karakter, Rize’de asılan 8 kişi dincilerin uydurması, İskilipli Atıf Hoca zaten Çerkes Ethem yüzünden asılmış, şapkayla hiiç ilgisi yok. Atamız da-haşa-öyle şeyler söylemez; Mustafa Suphi’yi Rusya’dan dönünce öldürten Stalin’dir aslında, Ali Şükrü bey de bakkala borcu yüzünden öldürülmüştür. Dersim’de analar ağlamadı mı, tabi ki ağlayacak. Hem ne biliyoruz, belki onlar milattan önce öldürülmüş Sümerlilerdir. Terakkiperver Fırkanın kurucuları da domuz gribinden ölmüştür belki. Sizi niye ikna edeyim Halil bey? siz zaten ikna olmuşsunuz.

  60. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Halil Ibrahim bey,

    Aktardiginiz carpici ornek icin tesekkurler. Siz de bu anlattiginiz olayin referansini verebilir misiniz? Cok ilginc cunku.

    Burda bir sey daha eklemek isterim. 100 yil oncesinden bahsediyoruz. Ataturkun Devrim surecinde, bir cok insan da oldurulmus olabilir. Aksini iddia edemeyiz. 1789 Fransiz Devrimi, Ekim Devrimi vs… hepsinde kan akmistir.

    Bugun Fransiz Devriminde oldurulen “gunahli-gunahsiz” binlerce insandan konusmuyoruz; o devrimin getirdigi esitlik ve ozgurlukten konusuyoruz.

    Fatih Sultan Mehmet adi ustunde o kadar diyari fethederken, hic mi halkdan can almadi. Bir Yunan, Bulgar, Sirp kaynaklarina girersek eminim hep beraber sok geciririz. Ama onu cag degistiren biri olarak, hocasina duydugu saygiyla vs. aniyoruz.

    Turk Devrim Surecinin de demokratik oldugunu iddia etmek zor gelir, adi ustunde Devrim !..
    Ama saltanat ya da hanedan kurma devrimi degil, Aydinlanma ve Demokrasi devrimi.

    S

  61. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Keske ne devrim olsa ne de darbe.
    Ne de savas.

    Insanlara her seyden once, karsisindakine saygiyi ogretsek !..

    Herkes, bir dogruyu ezberlemese. Ozgurce dogrusunu, dinini, degerlerini kendisi bulsa.

    Bu surecte de farkli dogrular oldugunu, kendisinin dogrusunun “en kutsal, en iyi” dogru olmayabilecegini gorse.

    Zor mu ??? Aslinda degil. Gelismis ulkelerin egitim sistemi budur.

  62. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Atatürk’ün yaptığını söylediğim konuşma. Siz Nutuk okumuyorsunuz galiba…

    “Seyahatim sırasında köylerde değil bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok yoğun ve itina ile kapatmakta olduklarını gördüm. Bilhassa bu sıcak mevsimde bu tarz kendileri için mutlaka ıstırap verici olduğunu tahmin ediyorum. Erkek arkadaşlar bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Çok namuslu ve dikkatli olduğumuzun icabıdır. Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız da bizim gibi aklı eren ve düşünen insanlardır. Onlara ahlakın kutsallığını telkin ettikten, millî ahlâkımızı anlattıktan ve onların zihnini nur ile, temizlik ile donattıktan sonra fazla bencilliğe gerek kalmaz. Onlar yüzlerini dünyaya göstersinler. Ve gözleriyle dünyayı dikkatle görebilsinler (..) Arkadaşlar, özel olarak söylüyorum. Korkmayınız, bu gidiş zorunludur (..) İsterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca ulaşmak için gerekirse bazı kurbanlar da verelim. Bunun ehemmiyeti yoktur (..) Medeniyetin coşkun seli karsısında direnmek boşunadır…” (Söylev ve Demeçler, c.II, s. 221-222.)

    Alın bu da Meclis tutanağı:

    Baylar; ulusumuzun giymekte bulunduğu ve bilgisizliğin, aymazlığın, bağnazlığın, yenilik ve uygarlık düşmanlığının simgesi gibi görülen “fes”i atarak; onu yerine , bütün uygar ülkeler halklarının kullandığı şapkayı giymesi ve böylece Türk ulusunun uygar toplumlardan , anlayış yönünden de , hiçbir ayrılığı olmadığını göstermesi gerekiyordu. Bunu, Takrir-i Sükun Yasasının yürürlükte bulunduğu sırada yaptık. Bu yasa yürürlükte olmasaydı yine yapacaktık. Ama , buna, yasanın yürürlükte oluşu da kolaylık sağladı denirse, bu çok doğrudur. Gerçekten, Takrir-i Sükun Yasasının yürürlükte bulunuşu , kimi gericilerin kamuoyunu geniş ölçüde ağulamasına (zehierlemesine) olanak bırakmamıştır. Gerçi bir Bursa milletvekili, bütün yasama görevi boyunca hiçbir zaman kürsüye çıkmamış ve hiçbir zaman mecliste ulus ve Cumhuriyet yararlarını savunmak için bir tek söz bile söylememiş olan Bursa milletvekili Nurettin Paşa, yalnızca şapka giyilmesinin, “temel haklara, ulusal egemenliğe ve kişisel dokunulmazlığa aykırı işlem” olduğunu ileri sürmüş ve bunun, “halka uygulanmamasını sağlamaya” çalışmıştır. Ama , Nurettin Paşa’nın, ulus kürsüsünden alevlendirebildiği bağnazlık ve gericilik duyguları; en sonu birkaç yerde ve birkaç gericinin, İstiklal Mahkemelerinde hesap vermeleriyle söndü.” Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF53EAB0712E921A5F1A2ABCEEAAF365E0

    Fes gericiymiş, şapka ilericiymiş. Mantığa bak sen. 2.Mahmud da fes’i getirdiğinde “ilericilik” yaptığını düşünüyordu. Milletin kıyafetiyle ilerici-gerici yapılabilmesi düşüncesi Şark kafasıdır. Batıda bu düşünceye millet arkasıyla güler.
    Öyle değil mi Ahmet bey? Sizin orada bu şapka devrimini nasıl anlatıyorsunuz insanlara? Bu, öyle tuhaf bir kanundur ki, Saint Exupery’nin Küçük Prens masalına bile girmiştir. Türkiye’de sansürlüyorlar orasını 🙂

  63. Yazan:MB Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Sevgili Ekrem Bey

    Gerçi Halil İbrahim Bey yine belge, melge isteyecektir. O da olmadı ıslak imzalı belge de isteyebilir:)

    Kanımızı donduracak bir ek bilgi de benden.(Mustafa Akyol’un makalesinden)

    “Şapka giymeyiz” diye tepki gösteren halkın üzerine Erzurum’da ateş açıldığını, aynı sebeple Rize’de başlayan olaylar üzerine şehrin savaş gemisiyle bombalandığını bilmem kaç kişi biliyor?

  64. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Yine Atatürkçülüğünüz nüksetmeye başladı galiba 🙂
    Batıda devlet okullarında haç takmak, noelden bahsetmek yasak olabilir. Öğrenciler için böyle bir yasak yok. Ben Paris’te boyunlarında kocaman haçlar takılı, bellerinde zünnar bağlı ilahi söyleyen öğrenciler gördüm. Üniversitelerde ise, gittiğim hiçbir Avrupa ülkesinde, ne girişte bekleyen polisler, ne “haç takmama” ikna odaları, ne de başörtüsünü çıkarmak zorunda kalan kız gördüm. Haç da serbesttir; budist kıyafetiyle de derse girebilir; Hindu sarığıyla da, hatta bırakın öğrenciliği BBC’de İngiltere’de başörtüsüyle hakimlik yapan bir kadın gördüm. Zaten polislik filan gibi şeyler sürekli yaptıkları şeyler. Orada daha çok peçe, tanınmak açısından sorun teşkil ettiği için sorun oluşturabiliyor. Bu bile özgürlük kapsamında değerlendiriliyor.
    Çok yol katetmemiz lazım çoook.

  65. Yazan:rıza altunışık Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Sayın Ekrem bey, hiçbir yazımda Atatürk’ü ilah gibi gösteren bir küfre düşmedim. Zaten mesele burada yatıyor, nebii ve peygamberler dahil beşeriyetin hepsi şaşar, ancak şaşkınlıkta daim kalanlar zalimlerdir.

    Mustafa Kemal’ide o dönemde yetişen ve devlet idare eden insanlar boyutunda değerlendirirsek sağlıklı sonuca yaklaşırız.

    Hiçbir insan eleştirilemez değildir ancak suçlamanın hakkaniyet ölçülerinde olması gerekir.

    İlgili yazımdada o günkü şartların bu günkü ortamla değerlendirildiğinde yanlış yola girileceğini söylemeye çalıştım.

    Su gibi akan zamanın devingenliğinde insanlarda gelişerek daha ileriye gitmek zorunda.

    Tarihin karanlık dönemlerindeki acıları kaşıyarak geçmişe saplanmak geleceği de karartır.

    Farklı ortamlarda ve subjektif düşünceler içinde yetişen insanların tarihi olayları yorumlamalarıda değişik olur. Buna en bariz örnek dini inançlardır.

    Batının büyük çoğunluğu içinde bulunduğu ortamdan etkilenerek hristıyanlığı seçerken, japonlar budisttirler.

    Hristıyan batı ve budist uzakdoğu ülkeleri ile ekonomik, sosyo-kültürel ilişkileri geliştiriken dindaşımız olan Atatürkümüzü yıpratmaya çalışmamız ülkemize hiçbir şey kazandırmaz. Acımasızca Müslümanları katleden mao ve lenin gibi diktatörler döneminin Atatürkünün demokrasi girişimlerine sizde işaret etmişsiniz.

    Kürşat, Alparslan, Ertuğrul Gazi, Fatih, Yavuz ve Kanuni’ye nasıl bakıyorsam Atatürk’üde o anlamda değerlendiriyorum.

  66. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Ne yapıyorsunuz öyle??? :))))

    Eger Ataturk’un bilmem ne tarihinde bilmem nerde yaptigi konusmayi ornek gostererek benim onu “DEGISMEZ DOGMA”” olarak kabul etmemi bekliyorsaniz bosu bosuna yazmisiz bunca satir :))

    Ataturk de hata yapar, hata yaparak ogrenir. Bu tutarsizlik degildir. Onun bilimci kafasini gosterir.
    Mesela ben 10 sene oncekinden cok farkli dusunuyorum bugun, bundan da gurur duyarim.

    Benim temel degerlerim var: Akil, Bilim, Insana Saygi, Cevreye Saygi. Bu cercevede her gun kendime bir seyler katmak istiyorum. Benim temel degerlerimde DOGMA yok. Yani Ataturk soyle dedi, dogrudur yok.

    Kendimi Ataturkcu olarak goruyorum. Birincisi, Turkum.Bundan gurur duyarim ama hic bir millete ne alcaklik duyarim, ne ustunluk. Gozumde butun insanlar esittir.

    Iki, temel degerlerim Ataturkle ortusuyor. Nutuk’u okudum ama ezberlemedim. Ikinci defa okumadim. Kuran’i okudum, diger kutsal kitaplari okudugum gibi, ikinci defa okumadim. Belli notlar aldim, begendiklerimi not aldim. Benimsediklerimi hayatima uyguladim.

    Hala okuyorum, arastiriyorum. Cunki bilimi cok seviyorum, yeniseyler ogrenmek benim icin dunyanin en buyuk hazzi. Ve okuduklarimi ogrendiklerimi sorguluyorum. Bu da benim iki temel degerimle ortusuyor: Akil ve Bilim.

    Laiklik konusuna gelince, gordugunuz bir kac ornek sizi asil resmi gormeniz konusunda yaniltabilir. Wikipedia’dan “laicite” bolumune girerseniz ayrintilariyla dunya ve Fransadaki cizgileri okuyabilirsiniz.

    Ingilteredeki ogretmen egitiminde hic bir dini inanisimizi siniftan iceri sokamayacagimiz talimatlar halinde verilmisti. Aslinda bu konu ABD’de de cok tartisilir ama Ogretmenler Sendikasi devlet okullarina dini sokmazlar. Haa, ozel dini okullar var, orada istedikleri dini ogretebilirler ama devlet parasiyla degil.

    AB’nin Hristiyan kulubu olduguna ve bizi AB’ye almatacaklarina dair efsanelere sadece gulunebilir. GALLUP’un 2007-2008 yillarinda yaptigi istatiksel hata orani %0.1 olan ankette “din hayatinizda onemli bir yer kapliyor mu?” sorusuna hayir diyenlerin orani İngiltere’de %71; Fransa’da %73, Isvec’de % 83 olmustur. Turkiye’de % 9’dur. AB ortalamasi ise % 60’in ustundedir. (Irreligion in Europe by Gallup poll (2007–2008))

    AB, dindar degildir; ama dine saygilidir, insana olan saygisindan dolayi.

    Insana saygi. En ust degerimiz bu. Dogmaya inanmam, Can Dundar filmini yaptiktan sonra Ataturk’un savasinin hep dogma’ya karsi oldugunu soyledi, katilirim. Ben, benim dort temel degerime uydugu icin Ataturkcuyum. Ezberci Ataturkcu degilim.

    Fikrim hur, vicdanim hur. Beynim, yeni fikirlere her zaman acik. Burdaki arkadaslardan ve sizden de cok sey ogrendim, hepinize mutesekkirim.

  67. Yazan:durhat Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Halil İbrahim bey,
    Gördüğüm kadarıyla siz “belge”siz hiç bir görüşe itibar etmiyorsunuz.Güzel.Bence mahsuru yok.
    Yalnız bir şey dikkatimi çekti:”Adil ülkeler”dendi diye “kim bu adil ülkeler?”şeklinde ortaya meclis gensero önergesi babında soru soran,kanıt arayan sizdiniz.
    Peki,konu Türkiye’nin “adalet sicili”nden açılıdığında ya da benzer sorgulama Türkiye için yapıldığında neden bu denli sarsılmaz bir inançla Türkiye’nin “pir-u pak”lığına ikna olabilmişsiniz.Sizce de bir tezat yok mu?Benimkisi sadece bir soru,umarım yanıtlarsınız.

  68. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Riza bey,

    Musaadenizle, bir inanisi duzeltmek istiyorum.

    Bati, Hristiyan degildir. Maalesef, bu hala Turkiye’de bir efsane olarak surer. AB’de bir kac istisna disinda okul mufredatlarina Hristiyanligin H’si giremez. Yasalar ve duzenlemeler ve toplumsal yasam butunuyle akil ve mantik kurallarina gore isler. Ama toplumda her turlu dinden insan ozgurce yasar.

    GALLUP’un en son yaptigi bilimsel arastirmayi sizlerle burda da paylasmak isterim:

    ” GALLUP’un 2007-2008 yillarinda yaptigi istatiksel hata orani %0.1 olan ankette “din hayatinizda onemli bir yer kapliyor mu?” sorusuna hayir diyenlerin orani İngiltere’de %71; Fransa’da %73, Isvec’de % 83 olmustur. Turkiye’de % 9′dur. AB ortalamasi ise % 60′in ustundedir. (Irreligion in Europe by Gallup poll (2007–2008))

    AB, dindar degildir; ama dine saygilidir, insana olan saygisindan dolayi. ”

    Japonya’ya gelince insanlar genelde birden fazla din secerler.Tam bir din ozgurlugu soz konusudur yani.

    Dogrudur, Budist ve Shinto en yaygin iki dindir. Ama, varolan ozgurluk ortaminda Japonya en cok yeni dinin ciktigi dunya ulkesidir. Yuzlerce yeni din ve bunlarin on milyonlarca muridi vardir.

    Bunlar icinde benim en cok begendigim yeni din,
    Soka Gakkai’dir. Motto’su: Baris, Egitim ve Kultur’dur. Yalniz, politik baglarindan dolayi buyuk elestiriye ugrarlar. Cunki, Japonya’da din ve devlet kesin hatlarla ayrilmistir.
    Ayrintili bilgi icin hemen wikipedia’ya bakabilirsiniz:

    http://en.wikipedia.org/wiki/Religion_in_Japan#cite_note-1

    Velhasil, AB’de olsun ABD’de olsun Japonya’da olsun yuzlerce din, yuzlerce peygamber oldugu icin zaten devlet dinden cekilmek zorunda kalmistir.Cunki birinin AK dedigine oteki KARA diyebilir.Ama herkes birey bazinda bu ozgurlugu yasar.

    Ama Turkiye’de bir efsane olarak Bati Hristiyan, Japonya Budist bilinir.

    Gelismis ulkelerde insanlar aklin ve mantigin cercevesinde yasarlar. Din ise ozel hayatlarinda kisisel bir olaydir. Birey bazinda da butunuyle ozgurdur.

    Bunlari dogru olarak alabilirsek, laikligi ve ozgurlugu Turkiye’de dogru olarak tartisabilecegimize inaniyorum.

  69. Yazan:Tarik Tarih: Kas 19, 2009 | Reply

    Gerçi bir Bursa milletvekili, bütün yasama görevi boyunca hiçbir zaman kürsüye çıkmamış ve hiçbir zaman mecliste ulus ve Cumhuriyet yararlarını savunmak için bir tek söz bile söylememiş olan Bursa milletvekili Nurettin Paşa

    Ha bu bizim Sakallı Nurettin! Ali Kemal’i linç ettiren, izmir yangınının mimari.

  70. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Sayın Ekrem Senai Bey,

    Konuşmamızın neden bu şekilde ikna etme etmeme çabasına döndüğünü anlamakta güçlük çekiyorum. Sizin bazı iddialarınız vardı ve bende sizin iddia ettiğiniz konularda belge talep ettim. Kulaktan dolma bilgilerin hayatımızı olumlu yönde etkilemesine imkan yoktur.

    Tarih kulaktan dolma bilgilerle ve gerçeği hiç yansıtmayan ancak belli çıkar çevrelerinin işine gelecek şekilde senaryolaştırılmış hayali olaylarla doludur.

    Durum böyle iken, gerçek ile uydurma olanı ayırmanın yegane yolu bilimsel gerçekliği gözetmekten geçmektedir diye düşünüyorum.

    Ancak ne yazıkki kulaktan dolma bilgilerini gerçek sanan ve ne araştırma nede okuma alışkanlığı olmayan toplumumuzda bilgi kirliliği oluşturmak çok kolaydır. Bol bol kitap okuyabildiğiniz iyi ve mutlu günler günler dilerim.

  71. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Halil bey,

    Ben de size aynı şeyi tavsiye edeceğim. Bol bol okuyun. Ama biraz karşılaştırmalı okuyun. Siz akademisyenmisiniz bilmiyorum, öyleyseniz bu belge merakınızı anlayabilirim. Ama biz burada akademik bir çalışma içinde değiliz. Şapka devrimi sonunda asılanlar olduğu bir efsane değildir. Birçok Kemalist eserde de istiklal mahkemelerinde bazı insanların şapka devrimine isyan edildikleri için yargılandıkları ve idam edildikleri belirtilir.
    Geçenlerde bir arkadaşım bana “Hz.Muhammed diye biri aslında hiç yaşamadı, hayali bir karakterdi” diyen bir adamın haberinin linkini verdi. Yani bu belge olayının ucu bucağı yok. Şimdi işin yoksa adama Hz.Muhammed’in yaşadığını kanıtlamak için belge topla.
    Akademisyenlik de belge toplama işi değildir. Hatıralar da delildir. Asılan adamın anası var, babası var, çocuğu var, torunu var. Bunlar “babamı astılar” diyor. Sen adama “belgen var mı belgen?” dediğin zaman bu “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” hikayesine dönüyor. Bunun adı bilimsellik filan değil.
    Okumayan toplumda bilgi kirliliği işte asıl böyle oluşturuluyor. Mesela siz, anlattığınız hikayeye bakılırsa hiçbir Ermeninin öldürülmediğini; tüm Ermeni belgelerinin sahte ve tüm ölenlerin milattan önce yaşamış fosiller olduğuna inanıyorsunuz. Bunun adı işte bilgi kirliliğidir. Okumak iyi de, hep işine gelen kitapları okuduğun zaman mı öğreneceksin gerçeği?

  72. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Amerika dindardır ama. Bence Türkiye’ye en iyi rol model Amerika olabilir. Oradaki laiklik anlayışı ile komperatif bir çalışma için şu linki önerebilirim.
    http://www.derinsular.com/ansiklopedi/2006/06/laiklik-2-dunyada-farkli-laiklik-uygulamalari-fran.php
    http://www.derinsular.com/ansiklopedi/2006/06/laiklik-3-dunyada-farkli-laiklik-uygulamalari-abd.php
    http://www.derinsular.com/ansiklopedi/2006/06/laiklik-4-turkiyede-laiklik.php

  73. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Ekrem bey ve Halil bey,

    Aslinda ikiniz de cok onemli bir soruna parmak basmissiniz. Bilimsel olanla, olmayani ayirma. Efsane ile gercegi ayirma.

    TUrkiye’de bence efsanelerle gercekler birbirine karismis durumda. Mesela bu sitenin sayfalarinda Evrim Teorisinin curutuldugunu ogrenebilirsiniz:)
    Herhangi bir gelismis ulke universitesine e-mail yazarak ya da vikipedia’ya bakarak gercegi ogrenebileceginiz halde.

    Genellikle benim gozlemledigim sey su oldu: belli bir inanilan dogruyu anlatmak icin bir makale yaziliyor. O dogruyu desteklemek icin de bol bol efsane ve koyulsbilecek bir kac referans koyuluyor. Dinlerin Evriminin curutuldugu (!) makalede bir antropologun 130 sene once yazdigi makale ve Iskocya’daki yerel bir dergide sokaktaki bir adamin beyanati “bilimsel referans” olarak gosterilmis mesela. Tabii, bu referanslar verilirken ne bir tarih verilmis, ne de bir link 🙂

    Bu acidan bir sansimiz var: VIKIPEDIA. Bir defa efsaneler “peer correction” yoluyla eleniyor; cok saglam bilimsel altyapiyla dogru bilgi veriliyor. Kesinlikle onerilmeli !..

    Ote yandan, Ekrem beyin verdigi ornek de carpici. Yasanilan ve kayitlara gecirilmemis zulumler nasil aktarilacak? Bazi olaylarin munferit olabilecegi gercegi de goz onunde bulundurularak, bunlar mulakat veya nitel analiz teknikleriyle verilebilir.

    Gonderdiginiz linkler icin de cok tesekkur ederim ama bu linkleri inceledigimde, yukarida bahsettigim dertten muzdarip olduklarini gordum: belli bir inanisa/goruse ikna etmeye yonelik derleme. Maalesef hic bir gelismis ulkede BILIMSEL olarak kabul edilmesi mumkun olamaz. Hakemli bir makale veya Vikipedia’dan bir link gonderirseniz keyifle okurum 🙂

    Bilim adamlari, bardagin yarisi dolu mu bos mu onu tartismamalilar. Bardakta, kac santimetrekup su var onu olcumlemelidirler. Bilim AB, ABD ve Japonya’da birdir: Turkiye neden ayrilsin ki??

    Amerika’daki dindarliga gelince; dindarligi tanimlamamiz gerekir once. Dindar olmayan bir insan dinsiz degildir. AB dindar degildir, cunki dinin hayatta bir onemi yoktur ama dinsel bir inanislari olabilir. Bu evinde TV olup, ona kaydadeger zaman harcamamaya benzer. TV siz ev sayisi azdir, ama TV basindan kalkmayan insan sayisi da azdir. Din, her toplumun vazgecilmez kurumu olmustur.

    Ama ABD , soylediginiz gibi, oldukca dindardir. Halkin %60’i dinin hayatlarinda onemli bir yer aldigini soylerler. (Pew Global Attitudes Project. Pew Research Center. 2002-12-19. http://pewglobal.org/reports/display.php?ReportID=167)

    Buyuk bir din ozgurlugu ve cok kati bir laiklik olduguna sanirim kimse itiraz edemez. Dileyen istedigi dini secer, hatta isteyen kendini peygamber ilan edip kilisesini acar. Ama, din anayasada bireysel alanla cok kesin olarak sinirlanmistir. Evrim teorisi okullarda okutulur, “yaratilis” teorisi bilimsel degil inanc bazli oldugu icin mufredattan cikartilmistir. Bkz. Vikipedia :))

    Sonucta, herkesin tartismasi ve sorgulamasi mukemmel bir sey. Ama platform ve tartisma ekseni bilimsel mi, bundan cok emin degilim. Ama sorgulamalar devam ediyor, ciddi bir arayis var; en sonunda bilimsele evrilir insallah 🙂

  74. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Sayın Ahmet Selçuk,

    Ekrem bey ve diğer katılımcılarla yaptığınız sohbetleri epeydir ilgi ve keyifle okuyorum.Doğrusu bundan bir hayli de istifade ediyorum.
    Ancak meseleyi biraz bilimsllikle boğduğunuzu düşünüyorum.Fazla detaya girmeyeceğim,kısa kısa geçeceğim.

    Öncelikle ben de Atatürkçüyüm,bunu ayrıca belirtme gereği duyuyorum.

    Bu sitede, rahatsızlık duymamakla beraber her beğinilmeyen görüşün “kemalizm”e çıkarıldığının ben de farkındayım.

    Dolayısıyla eleştiriden rahatsız olmamakla beraber böyle bir algı biçiminin yerleşmiş olmasına biraz üzülüyorum.

    Sanırım bu da kendimizi doğru ifade edememekten kaynaklı bir durum.Çoğu zaman da bu algıyı kendimiz yaratıyoruz.

    Konuyu dağıtmayayım,altında tartıştığımız yazının muhatabı olduğumu da hiç mi hiç düşünmedim.Alınmıyorum.

    Mizahi bir dille,aslında birbirimize katlanamayacak denli kutuplaşmış olmamızı hicveden bir yazı olmuş.

    Zira bu başka ülkeleri adres gösterme eğilimini bizler çok önceden başlattık.

    Şimdi bunu “farklı” kesimler yapınca tuhafımıza gidiyor.

    Her neyse,sonuçta her adres gösterene uyup da kimseler başka diyarlara göç etmiyor.Buradayız.Belki imkanlarımız elverirse turist olarak gider geliriz ama meskenimiz burası.

    Bu bakımdan dindar arkadaşlarımı anlayabiliyorum.Kendilerine önerim aynı mantıkta ısrar etmemeleri.Misilleme yapacaklarına biz “Kemalistlerle”iyi geçinmeleri onların da bizlerin de yararına olacak.

    Şimdi gelelim şu bilimsellik veya belge meselesine;

    Bilim kuşkusuz hayatımızda önemli bir yer tutar.Belge veya veri de bunun bir parçası.Her ikisine de karşı değilim.

    Ama bizleri utandıracak derecede Kemalist geçinenleri de bilimsellik adı altında savunmak doğru bir tavır olmasa gerek.

    Kusura bakmasınlar,bazı yorumcular basit polemiklerle demogoji üreterek buna bilimsellik atfediyorlar-sözüm meclisten dışarı.

    İnkar ve çarpıtma billimsellik değil,olamaz.

    Benim Dersim’de katledilen yakınlarım var.Daha babam doğmadan dedelerimi sürmüşler topraklarından.Ve Aleviyim diye kimliğimi hâlâ saklamak durumundayım.Ayrıca çok yakın bir geçmişte Alevi olduklarından ötürü mensubu olduğum insanlar katliamlardan geçirildi.

    Evler-tek tek işaretlenmek suretiyle-tespit edilerek bebekler dahil katledildi.

    Sivasta diri diri yakıldılar.

    Bunlar yaşanalı epi topu bir kaç on yılı bulmuştur.Bir çoğunun acı izleri ise tazeliğini koruyor.

    Velhsıl kelam,bir takım güçler üzerimizde oyun oynayarak bizleri kirli provakatif eylemlerinde birer araç olarak kullandılar.Kullanmaya da devam ediyorlar.

    Şimdi Alevilere bu denli vahşet uygulandığı bir ülkede kimse bana Erminiler katledilmedi,Kürtler asit kuyularında yokedilmedi diyerek M.Ö sine ait fosillerle bu karanlığın üstünü örtmeye kalkışamaz.Bunun adı belge sunmak değil inkardır,suçu alkışlamaktır.

    İnsanlık bu değil.Vicdan da bu değil.

    Ve siz kalkmış bu mantığın hakemliğini yapıyorsunuz.

    Peki soruyorum,bebelerine varıncaya kadar neslimin yokedilmesini hangi belgeyele ispatlamam bekleniyor acaba?

    Gözümün içine bakarak acılarım üzerine sırıtarak yalan söyleyenleri Allah aşkına söyleyin ne tür bir belgeyle ikna etmem gerecek.Bir yol gösterin.Çünkü artık ben de anlaşılmak istiyorum.

    Amacım kin tutmak değil.Tek istediğim artık bu travmanın tekrar etmemesi.Bir daha bu acıların yaşanmaması.Ve zannediyorum bunun yolu da tüm gerçeklerin üzerini antropolojik bulgular aracığıyla örtmek,inkar etmek olmamalı.

    Üslubunuz,yaklaşımınız benim nazarımda takdire değer,son derece yapıcı ve ılımlı.Ancak ideolojilerinin tesirinde kalan arkadaşlarımıza da bir çift kelamınız olmalıydı.Yapabilirdiniz.Yapmadınız.Çok bekledim bu anlamda sizden bir ışık gelmesini.Gelmedi ve ben bundan üzüntü duyuyorum.İçim acıyor.

    Oysa bu ülke hepimizin;Beraber yaşayabiliriz Alevisi Sünnisi,Kemalisti Liberaliyle…Atatürk’ü bilim,çağdaşlık,hak hukuk ve adalet adına rehber edinmişsek,Kemalist geçinen ideoloji fanatiklerine ilk elden bizim karşı çıkmamız boynumuzun borcu olmalı.

    Buna dilimiz varmıyorsa hatalarına ortak olmuş oluruz.Ben böyle düşünüyorum.Umarım rahatsızlık vermemeşimdir.
    Saygılarımla.

  75. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Bu “bilimsel olma fetişizmi”nin kimseye bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Şairin dediği gibi “sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek” diyorum. Bir yazının içeriği, argümanları önemlidir kanımca. Bilimsel bir makale yazacaksanız elbette referanslar, bibliyografiler, önsözler, sonsözler koyarsınız. Her yazıda bununla uğraşan arkadaşlarıma da saygı duyuyorum. Ama bir yazıda atıf yoksa, bu durum o yazıyı “bilim dışı” yapmaz. Atıflarla dolu bir yazı da “bilimsel metodla yazılmış” olmasına karşın, camiada bollukla görüldüğü üzere içerik ve argüman yoksunu olabilir.
    Bu sitede her tip yazıya rastlamanız mümkün. Fakat burada amacımız “bilimsel” soslu akademik makaleler yazmak değil, hep birlikte doğruyu aramak. Bu doğrultuda karşıt görüş sahibi kişi farklı bilimsel makalelere atıf yapıp argümanını daha sağlam savunabiliyorsa herkesi etkileyip fikrini değiştirebilme şansına sahip. Meydan ortada. Ama benim gözlemlediğim o ki genelde “bilimsel değil” sözü bir argüman olarak kullanılıyor. Bu, bir argüman değildir. Bir tez bilimsel olmadan da doğru olabilir.
    Örneğin 1930’larda ortaya konan Güneş Dil Teorisi gayet bilimsel ve akademik bir çalışma olmasına karşın, aptalca bir tez olarak tarih sayfalarında yer almaktadır. Tam tersi, “tavuk suyu çorba gribe iyi gelir” tezinin hiçbir bilimsel dayanağı olmamasına karşın kişisel tecrübedir, doktorların ne söylediği çok da umurumda değildir. Doğrusu ben bireysel tecrübeye, “İngiltere’de yapılan son araştırmadan” daha çok önem veririm. Nitekim onlar 2 sene önce “bol bol su için, vücudun her gün bilmem ne kadar suya ihtiyacı var” deyip, ertesi yıl “çok su içmeyin, vücudunuzun minerallerini kaybedersiniz” diyen adamlardır. Interneti ve çocuk felci aşısını buldular diye de kayıtsız şartsız itaat beklemesinler yani.
    Evrim teorisi’nin çürütüldüğünü filan da söyleyen yok. Ama işte bu “bilim, bilim, canım bilim”cilerin dayatmaları adamı çileden çıkarıyor. Evrim, mekanizmaları tamamen çözülmüş, her soruya cevap bulunmuş bir sistem değil. Öyle gibi anlatılıyor. Teistik bir evrim anlayışı mümkün olmasına karşın dawkins gibi ateistler, bunu bir argüman olarak kullanıyor. Evrimin, ateist bir argüman olarak kullanılmasına karşı olmak evrime karşı olmak değildir.
    Dinlerin evrimi konusunda düşündüklerinizi de o yazı altına belirtirseniz orada tartışma imkanı olur. Burayı gereksiz evrim tartışmalarıyla meşgul etmeyelim.

  76. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 20, 2009 | Reply

    Merhaba,

    Sayın Ekrem Senai,
    “Mardin’in Nusaybin İlçesine bağlı Kuru Köyü’nde bulunan bir toplu mezarda, 1915 yılında katledilen ermenilere ait olduğuna dair bir canlı tanığın anlattıkları ile o toplu mezara gidiliyor. Bu incelemeyi İsviçre’den bir üniversite ile bir vakıf profesörleri ve Türkiye’den bilim adamları birlikte yapıyorlar. Aynen Süryani kökenli canlı tanığın anlattığı gibi(”Ermenileri mağaraya topluca soktular, arkasındanda silah sesleri geldi. Ben mağaraya gidince mağaraya sokulan herkesin askerlerce öldürüldüklerini gördüm”) bir çok ceset bulunuyor. Bu mezar hakkında İsviçre üniversitesinden türkleri suçlayan bir kitap bile çıkıyor. Durum böyle iken, toplu mezardaki kemikler üzerinde yapılan Karbon14 testi sonucunda mezardaki kemiklerin yaşlarının MÖ 300 ve MS 200 lü yıllara ait olduğu ortaya çıkıyor. Yani canlı tanığımız şu an en az 1800 yaşında olmalı. Canlı tanık ise bu sonuç ortaya çıktıktan sonra bir daha konuşmuyor.
    Sanırım sizin anlattığınız hikayelerin neden beni etkilemeyeceğini üstteki olayın sonucundan çıkartabilirsiniz.”
    Size verdiğim üstteki örnekten başka başka anlamlar çıkartmanız mümkündür. Bu, tamamen sizin değerlendirmeniz olur ve olayla ilgili olgular üzerinde bağlayıcı hiç bir etkisi olmaz.

    Keşke bildikleriniz bir kısmının dahi olsa kaynağına sahip olsaydınız ve bu ortamda ortak bir paydayı bulabilseydik.

    Metninizde belirttiğiniz, devlete isyan eden ve hukuk tanımayan örgütler ve kişiler hakkındaki görüşünüzü de benden esirgemiş olmanız üzücüdür. Genede teşekkür ederim.

  77. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Bilimle ilgili yazinizi okumaya basladigimda “hah simdi Gunes geliyor”, “hah simdi Gunes geliyor” derken…. Ucuncu paragrafta hoppp “Gunes Dil Teorisini”ne girdiniz 🙂 Ben burada koptum tabii. Allah da sizi guldursun…

    Artik on-onbes defa yazisinca insan karsisindakini biraz taniyor, degil mi? Nerde ne yazabilecegini tahmin de edebiliyor: siz de benim icin “hah simdi Ataturk de bunu isterdi dersiniz” falan diyorsunuz. Hatirlarsiniz 🙂

    Karsimizdakini kabul da edebiliriz, farkliliklarimiza ragmen beraber gulebiliriz de. Iste bir arada yasamanin guzelligi buradadir.

    Mustafa bey,

    Sizin de iletinize ayrica tesekkurler, memleketten kacicaksam yalniz kacmayacagim yani 🙂 Soylediginiz gibi, bu ulkede Turkiye’nin aydinlik yuzu Aleviler de cok aci cekmistir. Acilarinizi anliyorum. Kurtler de , Ermeniler de, gayrimuslumler de, hatta cogunluk olan sunni’ler de. Bunlari anarak, “ben senden daha cok aci cektim” tartismasina girmemiz ise inanin sadece daha cok aci getirir.

    Ben sizin benden ne dememi beklediginizi gercekten anlayamadim. Ama sunu soylemek isterim burada bir birimizi mat etmeye calisamayiz: birbirimiz anlamaya ve ogrenmeye calisiyoruz: gerci bazi arkadaslar bizi Izmir’den denize dokmeye kararlilar 🙂 ama bunun onlarin cektigi acilarin bir disa vurumu oldugunu tahmin edebiliyorum.

    Beraber yasadigimiz insanlar, cekilen acilar ve duygudaslik…. Amerika’da bir cok sehrin adi Kizilderili dilindedir. Mesela, cok meshur Chicago kizilderili dilindedir ve ruzgarli sehir mi ne oyle bir anlama gelir. Gene hemen onun yanindaki Milwaukee de Mohikanlarda sularin bulustugu yer falan anlamina gelirmis. Daha yuzlerce sehir adi Kizilderili dilindedir. Yani beyaz adam, aci cektirdigi yerli Amerikalilara saygisini bugun boyle gostermektedir. Gene ABD’de kizilderililerin, beyazlarin sahip olmadigi bir cok imtiyazlari vardir. Siyahlara ise, onlara cektirdiklerinden dolayi “pozitif ayrimcilik” uygulanir.Ufak gonul almalardir bunlar.. Ama once karsi tarafi anlamak, gercekleri gorebilmek gerek..

    Su milletin bence en buyuk eksigi OZELESTIRI yapamamasi ve aynaya cesurca bakamamasidir. Polisimiz cok mu durust? Memurumuz rusvet yemez mi? Is adamimiz ahlakli mi? Caliskanmiyiz? Aynaya bakabiliyor muyuz?

    Cocuklarimiza aktardigimiz inanilmaz efsanelerimiz var. Mesela sokaktan 100 adam cevirin sorun, 99’u “Bizim dinimizin en iyi oldugunu ve diger butun dinlerin bozulmus oldugunu” soyler. Gene bu yuz kisinin 99’u “Turk milleti olarak savas kaybetmedigimizi, ama masada hep toprak kaybettigimizi soyler” ve eklerler “Osmanli tum milletlere ve gayrimuslumlere hep hosgoruluydu, gayrimuslumler coookk mutluydular ve hala cok mutlular” ve eklerler “Kurtler ve diger etnik kokene sahip insanlar Turklerle esit haklara sahiptir, ayrimcilik yoktur” ; ve eklerler “Hristiyan AB bizi musluman oldugumuz icin almaz”. Benim favorim: “Hacli seferlerini unutmadi bu Avrupalilar, Isvecli hakem hristiyan ya penaltiyi vermedi, abii”.

    Bunlar, bizim dusunmeye bir strateji ve mantik olusturmaya baslarken aldigimiz temel baslangis verileridir. Biz bunlarin uzerine bir mantik insa ederiz, ama baslangicta aldigimiz onyargilar, mantik ve stratejimizin butunuyle yanlis olmasina neden olur. Benim BILIMSELLIK konusuna egilmem buradan cikti.

    Inanilmaz bir bilgi kirliligi var. Sunu fark ettim: yazilar efsane dolu. Isin kotusu, kisiler bunlarin dogru olduguna gercekten inanmislar. Tum cikarimlari, baslangictaki o yanlis yuzunden yanlis cikiyor. Dusunun bir problem cozuyorsunuz, ilk satirda yaptiginiz o yanlis nedeniyle diger tum islemleriniz dogru olsa da sonuc yanlis cikacaktir.

    Insanlar Kurt acilimina karsi, cunku “Kurtlerin zaten her hakki var, rahat batti” seklinde dusunuyorlar; basortusune dusman olanlar var cunku “anneannem gibi basini baglamiyorlar, demek ki bunlar ajan” diyorlar;, Alevilerin Turk gelenekleriyle ve mantikla evirdikleri insan sevgisi dolu dinlerini “bozulmus Islam” diye yerebiliyorlar. Cunki tum cikarimlari, kafalarindaki temel onyargilardan sekilleniyor.

    O yuzden bir arguman ya da bir fikir gelistirirken, cikis noktalarimizin yani assumption’larimizin dogru olmasina dikkat edelim. Vikipedia var, ordan kontrol edebiliriz hemen mesela. Benim demek istedigim buydu. Kimseyi bilime bogmak gibi bir niyetim yok yani 🙂

    Evrim teorisine gelince… Hayat felsefemi biraz yansitabilmisimdir; her inanca ve her insana sonsuz hosgoru ve anlayisim vardir. Ama bilimle dalga gecilmesi – hele bir de yillarca calistigim bir alanda- beni gercekten cok uzuyor.

    O yuzden, 2009 senesinin Kasim ayinda AB’ye aday ulke olan Turkiye’de entellektuel bir forumda Evrim Teorisinin dogrulugu tartismasina girmememizi istirham ediyorum.

    Dileyen Vikipedia’ya Evrim yazip okusun; dileyen google’a “ best universities in the world” yazsin, cikan universitelerin birisinin contact e-mailine asagidaki mail’i (kes-yapistir) gondersin:

    “Hello, I am from Turkey. I would really appreciate it if you could answer my question below. In your university, do you recognize The Theory of Evolution? Thanks in advance”

    (Merhaba, Ben Turkiyeliyim. Asagidaki sorumu cevaplarsaniz, size mutesekkir kalirim. Universitenizde Evrim Teorisini kabul ediyormusunuz? Simdiden tesekkurler)

    Deli falan demezler, cevabi gonderirler ve bu mesele de kapanmis olur, ben de uzulmemis olurum 🙂

  78. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    EVRIM HAKKINDA SON SOZ

    Ekrem beyin yazisini okurken sanirim, “Gunes Dil Teorisine” cok guldugumden midir bilmem son satirlari kacirmisim.

    Yazinin sonunu, ben sanki Evrim Kuramina ve Dawkins’e bir saygisizlik gibi algiladim. Bu da beni uzmustu. Dawkins, dunyanin en iyi bilim insanlarindan biridir. “Bencil gen” adli kitabi bence bilim tarihinin bir basyapitidir. Ateist olmasi hic bir seyi degistirmez. Otekine saygi :))

    Ama zaten “Evrim meselesine hic girmeyelim” denmis orda. Pardon 🙂

  79. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Sn.Ahmet Selçuk,

    2-3 gundur sitedeki yazilanlari inceliyorum. Bati uygarligi, ya da cagdas uygarligi savunan ama Ataturkculuk karsiti genellikle koktendinci arkadaslarin yazilarina rastladim.

    Oksimoron diye bir tabir vardir, kendi icinde celisen kavramlar icin.

    Burdaki arkadaslar, koktendinci bir yaklasim sergiliyorlar ama Cagdas Bati demokrasisini savunuyorlar. Ama Batiyi “dejenere ve ahlaksiz” olarak da goruyorlar.
    Gozler ve yurekler Doguda, agizlar Bati demokrasisini terennum ediyor. Elma agacindan, portakal cikacak mi? Insanoglu en imkansiz sentezleri basarmis, neden olmasin aslinda !..
    Ve anladigim kadariyla dindar olmaniza ragmen (*!!!) Turkiye’deki sulandirilmis laiklikden memnun degilsiniz. Garip olan, Turkiye’de AB ve ABD gibi butunuyle laik bir sistem de yoktur; sunnimsi bir laiklik vardir (Diyanet Isleri, Imam Hatip okullari, Zorunlu din dersleri..)

    Sizin gibi bilimsel/akademik araştırmalara meraklı biri mutlaka AB ve ABD dindarlığını, laikliğini merak ettiği kadar eminim Türkiye’deki sulandırılmış/sunnimsi laikliğin sebeplerini merak edip araştırmıştır. Diyanet, imam hatip ve zorunlu din derslerinin nasıl olup da laik olduğunu iddia eden devletin uzantıları/uygulamaları olduğuna dair sizin, kendinizce varmış olduğunuz belki bizimle de paylaşmak isteyeceğiniz sonuçlar vardır.

    Diyanet işleri başkanlığı, 4 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.
    Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, Din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir.
    Türkiye anayasasının 136. maddesinde; “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” hükmü yer almaktadır.

    Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim birliği bir sistem olarak benimsenmiş bulunmaktadır. Yeni Türkiye’nin kültür hayatında çok önemli bir aşamayı başarıya ulaştıran Tevhid-i Tedrisat Kanunu, aslında büyük bir kültür hamlesidir.

    3 Mart 1924 tarihli 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, öğretim ve eğitimin birliğini sağlamakla beraber medreselerin de kaldırılmasını sağlamıştır. Keza 3 Mart 1924 tarihli, Şer’iye ve Evkaf Vekaletlerinin kaldırılmasına dair kanunla da, vakıfların bağlı bulunduğu vekalet (bakanlık) kaldırıldığından ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun üçüncü maddesi ile de Şer’iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mektepler (okullar) ve medreseler için ayrılan ödenek Maarif Vekaletine (Milli Eğitim Bakanlığına) devredildiğinden, medreselerin kaderini tayin Maarif Vekaletine bırakılmıştır. Böylece, öğrenim birleştirilerek ikilik ortadan kaldırılımış ve devlet, eğitim işlerinin tek sorumlusu olmuştur. Cumhuriyet hükümeti, ömrünü tamamlamış bir kısım dinî kurumlarını kapatarak bunların yerine yeni sistemde eğitim veren İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip Okulları açtı. Medreseler, türbeler, tekkeler kapatıldı. Böylece, eğitimde birlik sağlanarak devletin öğretmenleri tarafından dinî derslerin yanında diğer dersler de verilmeye başlandı.
    .(kaynak: “peer correction” yoluyla eleme yapan vikipedia)

    Vikipedia’dan sonra Tevhidi tedrisat kanunun zaman içindeki uygulama ve sonuçlarıyla ilgili iki akademisyenin kaleme aldıklarına göz atmak “laiklik” in nasıl sulandırılmış olduğunu anlamak açısından faydalı olacaktır.

    Mektep ve medrese ikiliği nasıl kaldırıldı?
    Medrese taraftarları medreselerin ortadan kalkması ile hayal kırıklığına uğradılar, küstüler, darıldılar. Demek ki, öğretimin birleştirilmesinden amaç medreseleri kaldırmakmış, dini eğitim dışı bırakmak, bir kenara itmekmiş dediler ve onların küskünlükleri hiçbir zaman son bulmadı. Kanunun uygulanış şeklini savunanlar ise, dini dışlamanın söz konusu olamayacağını, bunu böyle yorumlamanın muhalefet yapmaktan başka bir amaç taşımadığını söylüyorlardı. Meselâ, İsmet İnönü, öğretmenlere hitabesinde şöyle söylemişti: “Yaptığınız işi dine aykırı görmek, yapılan işi görmemektir. Biz şu kanaatteyiz ki, azimle ve muvaffakiyetle tuttuğumuz bu yolda yürüyelim, on sene sonra bütün dünya ve şimdi bize muarız olanlar, yahut tuttuğumuz yoldan din namına endişe edenler göreceklerdir ki, Müslümanlığın asıl en temiz, en saf, en hakiki şekli bizde tecelli eylemiştir.” (Muallimler Mecmuası, VI, 14)

    “Hakiki” Müslümanlık inşası!

    Tevhid-i Tedrisat kanununda neler vardı? Medreselerin yüksek kısımlarının yerine İlahiyat Fakültesi açılacaktı; din bilginleri, eski deyimle ulema veya ilmiye sınıfı buradan yetişecekti. Medreselerin orta kısımlarının yerine İmam Hatip mektepleri açılacaktı; din görevlileri buradan yetişecekti. Okullardaki din dersleri devam ediyordu. Bütün bu mektepler, eskilerin geliştirilmesi değil, tamamen yeni programlarla açılacaktı. Amaç, yeni Türkiye’nin muasırlaşmasına uygun yeni elemanları yetiştirmekti. Fakat olmadı, Tevhid:i Tedrisat on yıl süre ile uygulanamadı.
    ***
    Sonuçta ne oldu? Okullardaki din dersleri de laiklik adına okullardan çıkarılınca, din eğitimi bütünü ile ihmal edildi, askıya alındı. Bazen düşünüyorum da, ben galiba bu olumsuz zamanın ürünüyüm, diyorum. Niye diyeceksiniz? Eğer ben daha önceki zamanda yaşasaydım, katiyyen böyle bir mesleğin kadını, yani ilâhiyatçı olamazdım; çünkü medreselere kız öğrenci alınmıyordu. Benim öğrenci olduğum çağlar ise tam bu ihmal dediğim çağlardı. Okullarda din dersleri hiç yoktu. İlkokullara yeniden din dersi konulduğunda ben orta okulu bitirmiştim; liselere din dersi konulduğunda da liseyi bitirmiştim.
    Benim hocam Pedagoji Profesörü rahmetli Bedi Ziya Egemen derdi ki, eğitimde bir kaidedir, var olan şeyler insanları yönlendirdiği kadar yok olan şeyler de yönlendirir. Beni yok olan şeyler yönlendirdi. Eğer din dersi okumuş olsaydım yine de ilâhiyatçı olmayı mı seçerdim, bilmiyorum. Arkadaşlarım hâlâ hatırlıyorlar, onlara diyormuşum ki, mutfakta kullandığımız tuzun mahiyetini bile bilimsel olarak öğrendik, fakat davranışlarımızı yönlendiren doğru, yanlış, helâl, haram gibi konuları şifahî kültürle, hiç tahsil etmemiş kişilerden öğrenmek durumundayız. Bu kişiler ise öğretirken, soru soruldu mu, Kitap’ta yazıyor diyorlardı. Kitap Kur’an-ı Kerim olsa gerekti, fakat onlar Kur’an’ı okudukları zaman anlamıyorlardı ki, bize de anlatsınlar.
    ***
    1948’lerden itibaren İlahiyat fakültesi, İmam Hatip okulları ve din dersleri ile yeni bir varlık dönemine girdik. Bu dönem 1924 Tevhid-i Tedrisat kanununun ruhuna dönüş olarak yorumlanmıştır. İlahiyat fakültelerinin yanısıra Yüksek İslâm Enstitüleri açtık, İmam Hatip okullarını liselere denkleştirerek sayılarını çoğalttık, sonra bütün yüksek din öğretimi veren kurumları üniversitelere bağlayarak fakülteleştirdik.
    ***
    Fakat iktidar-muhalefet kavgasına malzeme olma olayı son bulmadı. Bir taraf din öğretimine dönüşü, cumhuriyet ve inkılâp aleyhtarlığı, diğer taraf ise göstermelik bir Hıristiyan taklitçiliği olarak gösteriliyordu. İlahiyat fakültelerinin genel bir Tanrı-bilim okuttuğunu, onların İslâm ilahiyatını ancak diğer dinlerle mukayeseli olarak sınırlı bir miktarda öğrettiğini ileri sürüyorlardı. Bu kurumlardan mezun olanlara küçümseyici bir tabir olarak da T. C.’nin adamları, laikler diyorlardı.

    Burada sizin yorumlarınızda tespit olarak yer vermiş olduğunuz iki husus netlik kazanmış olur sanırım.

    Bunlardan biri başörtüsü meselesinin nüvesi gibi görünen imam hatipler ve general ilişkisi;

    Simdi, “ya basortu ?” dediginizi duyar gibiyim. Bir generalin “laiklik adina(!)” 25 sene once baslattigi ve halkda laiklige antipati dogurtan bir uygulamadir. Acilen kaldirilmalidir bence.

    Diğeri ise “halkın laikliğe duyduğu empati meselesi ve “laikliğin” farklı tanımları ve “günümüzde” küfür olarak kullanıldığı meselesi.

    Bunlari niye mi yazdim. Siz laiklik deyin, halkin icinde 100 adam 100 degisik bicimde algilar bunu.
    Gunumuzde artik “laik” diye kufur edenler bile var :))

    Bilimselleşerek muasırlaşabilmek için getirilen tevhidi tedrisat kanunu kapsamında kurulan ilahiyat fakültelerinin amacı aynı yazının devamında bakın nasıl açıklanmış;

    İlahiyat fakültelerinin iki tane amacı(*)vardı ve bunlar halen devam ediyor. Birincisi din meselelerini sağlam ve ilmî esaslara göre incelemek ve bu incelemeyi mümkün kılacak şartları hazırlamaktır. İkincisi meslekî bilgisi kuvvetli ve düşünüşünde ihatalı din görevlilerinin yetişebilmesi için gerekli şartları hazırlamak ve onları yetiştirmektir. Bu iki amaca ulaşılabilmiş midir?

    Bunlar sizin kendinizinki ile örtüştüğü için benimsediğiniz ve Atatürkçü olduğunuzu söylemenize neden olan üç temel “ortak” değerlerinizden ikisine muhtemelen uyuyordur; Akıl ve bilim.Üçüncü temel ilkenize gelelim;İnsana saygı!

    Din eğitimine yeniden dönüşü hep çok partili dönemle bağlarız ki, bu tarih olarak da uymaktadır. Geçenlerde, o dönemi yaşamış profesörlerden birinin konferansında dinledim. Profesör şöyle anlatmıştı: Tek parti dönemini aşarken kurulan yeni partiler düşünüyorlardı, ne yapmalıydılar ki, alternatif sağlayabilmeliydiler ve seçimlerde şans elde edebilmeliydiler? Eski partinin yapmadığı şeyler tespit edilmeliydi, halkın istek ve ihtiyaçlarına dönük vaatlerde bulunulmalıydı. En küçük yerleşme alanlarına, köylere kadar gittiler ve insanlara ne istediklerini sordular. Onlara, bizler sizin isteklerinize göre çalışacağız, dediler. Ortaya iki basit istek çıktı. Birincisi çocuklarımız dinden imandan habersiz yetişiyor, arkamızdan bir Yasin-i Şerif okuyacak kimse kalmıyor, okullarda din dersi istiyoruz; diğeri ölülerimizi kaldıracak kimse bulamıyoruz, imam ve hatipler yetiştirilsin.
    Konferansçı diyordu ki, Türkiye’nin çok sorunları vardır, denir, işte bebek ölüm oranları çok yüksektir, lohusa ölüm oranları çok yüksektir, okuma yazma oranı düşüktür, işsizlik vardır vb. Fakat bunlar ne zaman farklı olmuştur ki, onun özlemi çekilsin de istekte bulunulsun. Din ile ilgili olarak ise kayıplar olmuştur ve onların telâfisi istenebilmektedir. Bir şeyin ihtiyacı hissedilmiyorsa, o nasıl istenir? İnsanlarımıza neleri isteyebileceklerini de anlatmak ve göstermek durumundayız.

    Son cümle beni oldukça etkiledi; İnsanlarımıza neleri isteyebileceklerini de anlatmak ve göstermek durumundayız! Bu insana saygı mıdır sizce? İnsanlara neleri isteyebilecekleri nasıl anlatılabilir? Yasaklamalarla? Eğitimle? Şimdilerde “Ne tür eğitim?”sorusunun cevabı ; Yaratılışı anlatan değil de bilimsel yani evrim teorisini anlatan müfredat kullanılarak! O zamanlar dine ve dogmalarına ihtiyaç hissettirmeyecek alternatifi kanunen kesinlikle yasaklanmış olan devlet eğitimin müfredat nasıldı acaba? Din ve vicdan özgürlüğü insana duyulan saygının bir sonucudur değil mi?
    Devlet tarafından benimsenen “din” anlayışı ile eğitilen fabrikasyon Sünni Müslüman TC vatandaşları! ” Yalnizzz laiklik yabanci bir kelime, halk algilayamiyor.”(Ahmet Selçuk)
    Mesele laiklik kelimesinin Türkçe bir kelime olmaması değil gibi ne dersiniz?
    Algılama sorunu yaratan, sizin adreslediğiniz “laicite” tanımına uymayan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklik anlayışı.Şu dediğinizde kesinlikle haklısınız;laiklik demokrasinin temeli ama insanlarınızı demokrasiye “layık” olmayan eğitilmesi gereken cahil çocuklar olarak görüyorsanız laikliği su katıp seyreltirsiniz.Bu şekilde tadı acılaşan ilacı daha önceleri tecrübe metodu ile test edildiği için tadının tatlı olduğu bilinen kesme şekerine damlatıp, çocuğun yutmasını sağlayabilirsiniz! Evet, itiraf edelim oldukça bilimsel bir yaklaşım(*)!Elma ağacında portakala yetiştirmek gibi!

    Siz efsaneleri bilimsel bulmuyordunuz sanırım.?

    Efsane için de aynı yazıdan bir alıntı yapayım;

    İmam Hatip mektepleri ile yeni adı ile İmam Hatip liseleri ile modern din görevlileri yetiştiriyoruz, ilahiyat fakülteleri ile de modern din bilginleri yetiştiriyoruz. Ancak bunların dışındaki eski kurumlara ne oldu, onlar uslu uslu kendiliğinden ortadan kalktılar mı, meydanı bu modern görevlilerine terkettiler mi? Hayır, bunlar halen yalamaktadırlar ve İlahiyat fakülteleri ve İmam Hatip liselerine alternatif olmak iddiasındadırlar. İlahiyat fakülteleri ile ve İmam Hatip liseleri ile baş etmeye çalışan aydınların bunlardan hemen hiç haberleri yoktur ve onlar varlıklarını gözden uzak şekilde devam ettirebilmektedirler.
    ….
    özellikle doğuda ve güneydoğuda ve tabii yoğun göçler sebebi ile büyük şehirlerin banliyölerinde eski tip küçük medreseler gayri resmî olarak yaşamaktadırlar.

    Bunun din eğitimi veren medreselerin kapatılması, eğitimin devlet tarafından tekelleştirilmesi, sonra da laikliğe aykırı denilerek devlet okullarında din eğitiminin yasaklanmış olması ile bir alakası olabilir mi sizce? Efsane üremesine uygun bir boşluk!

    Tevhid-i Tedrisat kanununun başarısını tartışmanın yanısıra ben kendi kendime hep şu soruyu soruyorum: Acaba ihmal dönemlerinin öncesi de dahil olmak üzere, Kur’an Müslümanlığına ulaşıldı mı? Başlangıçtaki çabaları bir yana bırakırsak, benim cevabım hayırdır. Hayır, diyorum, henüz ulaşılamamıştır. Ancak yeni zamanlarda bunun için yeni çalışmalar yapılmaktadır. Bu da güzeldir, demek ki bunun gerekliliğine inanmış bir kitle oluşmuştur.

    Alıntı yaptığım yazı oldukça uzun.Tamamını yorumsuz okumayı arzu ederseniz eğer:
    * Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi –
    – ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 35, Cilt: XII, Temmuz 1996

    http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=729

    Eger efsane ve ezber degil, bilimsel referansli bir seyler yazilirsa da keyifle okurum. Birbirimize saldirmayalim, bilimin isiginda saygiyla tartisalim.

    Dilerim uzunluğundan sıkılmaz ve okursunuz

    Dewey’in Turkiye ile iliskisi 3 ayla sinirli degildir, bu gozlem surecinden sonra yazilan rapor dogrultusunda Turk Egitimi sekillenmistir.(*) (Dewey, John “Report on Turkey”, 1924) Dewey’in Ataturk ile dostlugu, hatta ondan cok etkilenen Dewey’in Turkiye ile iliskilerini hep taze tutmasi (Ziya Gokalp ve Halide Edip okumasi vs.) Chicago ekolunden gelen bir cok egitim bilimci tarafindan cok iyi bilinir. Dewey’in kitaplari ilkokul mufredatindadir; Koy Enstitulerinin hazirlik asamalari, Halk evleri hep onun talimatlari dogrultusunda isletilir.(Ahmet Selçuk)

    Devamı var 🙂

  80. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    devam…

    Ama eger gercekten Bati anlaminda laiklik gelirse kimseye devlet eliyle Islam ogretilemeyecek, imamlarin maaslari odenmeyecek !.. Bunu kaldirabilir misiniz ?

    Eger bu konuda gercekten bilimsel bir calisma varsa, okumak beni cok mutlu eder.

    Eger Cagdas Bati Demokrasisini gercekten istiyorsaniz, farkli dinleri, hic bir dinin dayatilmadigi egitim sistemini, farkli ve yeni paygamberleri, dinsiz insanlari, bagimsiz (cinsel ve ekonomik baglamda) kadinlari, escinselleri ve her turlu sizden farkli insan gruplarini nasil kabul edebileceksiniz? Kabul edebilecek misiniz?????

    Tum gelismis ulkelerde uygulanan Laiklik dedigimiz, akil ve mantik yolunun cikisi da burdandir zaten: dini kisinin ozeline birakarak bilime ve devlet yonetimine dini bulastirmamak.

    Cagdas Bati Demokrasisinin temeli laiklikdir. Yani dinin bireysel alanla kisitlanmasi. O yuzden kisi bir musluman olarak bu ulkelerde hic bir ayrimciliga uymadan rahatca yasayabilir. Ama isin guzeli (ya da kotusu:) herkes bu hakdan yararlanabilir.

    Laik, yerine halkin anlayacagi bir Turkce turetilmeli. Bir kere Fransa’daki laiklikle Turkiye’deki laikligin pek alakasi da yoktur aslinda. Devlet dine hic bir sekilde karisamaz, kisi de dinini bireysel alaniyla kisitlar. Ama tabii ki, dinsel olarak orgutlenir, egitimini verir vs. Devlet buna karisamaz.

    Turkiye’deki laiklik sulandirilmistir, devlet sunni Islam bir karekterdedir. Alevilerden aldiklari vergilerle sunni islam egitimi verir :)))(Ahmet Selçuk)

    Birazdan fazla taraflı olsa da okumaya değer;

    Tevhid- Tedrisat’ı gerektiren sebeplri ortaya koyabilmek için gerilere gitmek,Osmanlı Devleti ve onun eğitim uygulamalarından bahsetmek gerekiyor.

    Osmanlı Devleti,16.yy sonlarına kadar, kendi yapısı içinde tutarlı bir eğitim sistemine sahipti.Batı dünyasında başlayan sosyal ve ilmi kıpırdanmalar henüz Osmanlı devletini etkilemekten uzaktı.Osmanlı Devleti muhteşem yapısını muhafaza ediyordu.O zamanın şartlarına göre bu yapıyı bir süre ayakta tutabilcek bir eğitim anlayışı vardı.

    Osmanlın eğitim sistemi devletin dışında kendiliğinden oluşmuştur.Devlet, vatandaşların eğitimi ile doğrudan doğruya ilgilenmemiştir.İnsanların eğitim ihtiyacı, kendi girişimeri ile karşılanmaya çalışılıyordu.Şehirlerde her mahallenin camisi, aynı zamanda bir çeşit ilkokul sayılırdı.Genellikle caminin imamı, o mahallenin çocuklarına okuma yazma, aritmetik,Kuran okuma ve temel bazı dini bilgileri öğretirdi.Bu öğretmen-imamın masraflarını mahalle halkı kendisi karşılardı.”Sıbyan Mektepleri” denilen bu okullardan mezun olanlar, isterlerse medreseye gidebilirleri.Eğitim-öğrenim hiçbir kademede mecburi değildi.

    Devletin güçlü ve ileri olduğu dönemlerde yöneticiler,bu durumun verdiği güven sebeiyle, eğitimi bir devlet politikası olarak görmemiş olmalılar.Zaten aalesef insanların çoğu kez ancak herhangi bir problem ile karşılaştıklarında yeni arayışlar içerisine girdikleri gibi,Osmanlı devlet yöneticileri de ancak devletteki gerileme ve çöküşün iyice farkına vardıktan sonra, eğitim işinin ciddiyetini anlayabilmişlerdir.Ki bu da ancak Tanzimat Döneminde olabilmiştir.

    Eğitim işinin ciddiyetinin anlaşıldığı Tanzimat döneminde, eğitim alanında önemi adımlar atılmaya başlandı.İlkokul düzeyinde “Mekteb-i İbtidaiye’ler, ortaokul düzeyinde “Rüşdiye’ler,lise düzeyinde “İdadiye ve Sultani’yeler, yüksek öğrenim düzeyinde de askerlik, tıp ve mülkiye alanında yeni öğrenim kurumları açılmıştır.Fakat bunlar yapılırken, esk öğrenim kurumlarına yeni sıbyan mektepleri ve medreselere dokunulmuyor onlar faaliyetlerine devam ediyorlardı.Bir tarafta eskler, diğer tarafta yeniler yan yana ve karşı karşıya!Tabii bu durum pek çok emek ve harcamaların ziyan olmasına yol açıyordu.Çünkü devletin, en azından Müslüman olan vatandaşları açısından, farkı tipte insan ortaya çıkyordu.Bir tarafta eski eğitim ve öğretim metod ve tekniklerinde ısrar eden ve bir türlü kendini yenileyemeyen ve bu yüzden devrin ihtiyaç duyduğu insan tipini yetiştiremeyen medreselerden yeişenler; öbür tarfta, yeni anlayışla açılan mektep, rüştiye, idadiye ve sultaniyelerden yetişenler.Ayrıca yeni okullarda okuyan öğrenciler bile müsbet bilim öğretmelnlerinden ayrı, din öğretmenlerinden ayrı bilgiler alınca çelişkiye düşmekte, sun’i olarak din ile bilimi karşı karşıya getiren bu durumda, öğrenci birinden birini tercih etmek durumu ile karşılaşmaktaydı.Bu da devletin sadece Müslüman vatandaşları bakımından en azından dört farklı tipte insanın ortaya çıkması demekti.

    Problemin bir de Müslüman olmayan vatandaşlar boyutu vardır.Bilindiği gibi 1869 yılında bir Maarif-i Umumiye Nizamnamesi çıkarılmıştır.Öğretimle ilgili yenilikleri hükme bağlayan bu nizamnameye göre, Müslüman olsun olmasın bütün Osmanlı uyruklarının çocukları,ortak programlar uygulayan mektab-i ibtidailere gidecektir.Aynı nizamnameye göre, İbtidai mekteplerin üzerinde, dört yıl öğrenim süreli Rüşdiyeler, Rüşdiyelerin üzerinde öğrenim veren İdadiye ve Sultaniyeler vardır. Rşdiyelerde, “Mebadi-i Umum-ı Dıniyye” isimli, her cemaatin kendi görevlilerince dinlerine göre ayrı ayrı verilecek bir din dersi vardır.İdadiye ve Sultaniyelerde ise din dersi bulunmayacaktır.

    Cemaatlerin okul açmasının yararlarının yanında, zararları da olmuştur.Çünkü böylece cemaatleri kaynaştırmayı amaçlayan devlet okullarının etkisi azalıyordu.Çünkü cemaatler bu okullarda kendi dillerini, dinlerini ve kültürlerini, özelikle de kendi din görevlilerinin yönetiminde veriyorlardı.Geri kalanlar, devlete sahip çıkmak durumundaki Müslüman Türkler oluyordu.İşin ilgi çekici yanı,Müslüman Türklerden pek çoğu da çocukları için yabancı okulları tercih ediyorlardı.Çünkü bu okullarda yabancı diller okutuluyor ve pratiğe önem veriliyordu.

    Devlet okulları, din öğretimin dışında tutulmaklar bundan sadece Müslümanların öğretimi zarar görüyordu.Bu durum daha sonra Mutlakiyet döneminde,padişah fermanıyla her seviyeden okula din öğreni verecek derslerin eklenmesiyle telafi edilmek istenmiştir.

    …Tevhid-i Tedrisat’ı din öğretimine taraftar olanlar gibi dinin ve din öğretimin aleyhinde bulunan çevrelerce de çoğu kez iddia edildiği gibi din öğrenimi kaldırmek için gerçekleştirilmiş bir hareket olarak değerlendirmek, Tevhid-i Tedirsatı ve Başöğretmen Atatürk’ü anlamamaktır. Çünkü onun İslam dini,Peygamberi ve kutsal kitabı Kur’anı Kerime hakkındaki övgü dolu sözlerinin yanında, din öğretimi konusunda, 1 mart 192 tarihinde,TBMM nin üçüncü toplanma yılını açarken söylediği sözler şöyleydi;”alelıtlak umum köylüye okumak,yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafi, tarihi, dini ve ahlaki malumat vermek amal-i erbaayı öğrenmek, maarif programımızın ilk hedefidir.
    Efendiler,bu hedefe vusül, tarih-i maarifimizde mukaddes bir merhale teşkil edecektir.Yine 31.0cak 1923 İzmir konuşmasında,”Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz müsaviyiz ve dnimizin ahkamı mütesaviyen öğrenmeye meceburuz.Her fert dinini,diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır.orası da mekteptir…..güzide ve hakiki ulema-yı kiram dahi yetiştirecek müessesat-ı aliyeye malik olmalıyız”

    Atarürk’ün ifadesiyle Tevhid-i Tedrisat, milletimizin, memleketimizin ilim yuvalarının bir olmasıdır.Bütün memleket evladının, kadın ve erkeğin, aynı surette oradan çıkmasıdır.

    Yine,28 Ağustos 1925 tarihinde İnebolu’da “terbiye ve tedrisatı tevhid etmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden mürekkep bir millet yapmaya imkan aramak abesle iştigal olmaz mıydı?”diyerek tevhid-i tedrisatın gaye ve önemine işaret ediyordu.

    Sizin yorumlarızda yazmış olduklarınızın bir kısmı;

    Yani, laiklik olmadan insan haklari ve cagdas demokrasi bu gune kadar yeryuzunde saglanamadi.

    Bence eger anit dikilecekse ve Cagdas Bati Demokrasisi istiyorsak, “Ataturk’e herkesin istedigi inanci secme ve yasama ozgurlugunu verdigi icin tesekkur ederiz.” Diyebiliriz.
    Benim tek mirasim akil ve mantikdir, diyen bir adam bunu nasil engeller Allah askina???? :))

    Bir insan mutlak dogruya inandi mi (bu devlet de olabilir) zulme hak kazanabiliyor. Ama Mutlak dogru dinin ozundedir. Bireysel olarak mukemmeldir, devlet eline gecti mi zulumdur.

    Bunu sadece din için değil bilim için de söylemek mümkün.Günümüzde savaşları ne yazık ki mottosu sizinde çok beğendiğiniz yeni Japon dinindekiyle aynı olan ve laikliğine gıpta edilen laik devletler tarafında çıkarılmakta.

    Benim en cok begendigim yeni din,
    Soka Gakkai’dir. Motto’su: Baris, Egitim ve Kultur’dur. Yalniz, politik baglarindan dolayi buyuk elestiriye ugrarlar. Cunki, Japonya’da din ve devlet kesin hatlarla ayrilmistir.

    Üstelik oldukça bilimsel verilere dayandırılarak çıkarılmakta bu savaşlar; kaynaklar azalıyor, insan nüfusu artmakta,yiyecek sıkıntısı vs vs…bardağın boş kısmının nasıl doldurulabileceği konusunda başvurulan rehberse maalesef bilim!

    Koktendinci yaklasimla demokrasi bana imkansiz geliyor. Mutlak dogrunuz oldu mu, baska dogrulari kabul etmeniz cok zor olur.

    Evet aynı sebeple bileme/bilimselliğe de köktenci yaklaşmamak gerekir.Bilimin yaptığı hata, dinlerinki ise cezalandırılması gereken suç demek demokrat bir yaklaşım değil!

    Merak ettiğim bir şey daha var.AB,ABD ve Japonya’yı din,dindarlık ve dinsel eğilim açısında bir takım yüzdelik oranlarla incelemişsiniz.

    Amerika’daki dindarliga gelince; dindarligi tanimlamamiz gerekir once. Dindar olmayan bir insan dinsiz degildir. AB dindar degildir, cunki dinin hayatta bir onemi yoktur ama dinsel bir inanislari olabilir. Bu evinde TV olup, ona kaydadeger zaman harcamamaya benzer. TV siz ev sayisi azdir, ama TV basindan kalkmayan insan sayisi da azdir. Din, her toplumun vazgecilmez kurumu olmustur.

    Özellikle kimler tarafından?Halk mı yoksa halkın profilini belirmeye çalışanlar tarından mı?

    İncelemeleriniz sırasında edinmiş olup, burada paylaşmış olduğunuz bilgileri, Atatürk’ün bilgi birikimi, düşünce, karar ve uygulamaları ile ilişkilendirerek, Atatürk’ün dindar olmadığı çıkarımı “doğru” olur değil mi?
    Elbette “insan” hata yapar. Kimse bundan münezzeh değildir. Bilimsel sonuçlar da Mutlak doğrular değildir. Bilimin sonradan yanlışlanabilir sonuçlara ulaşmasını mümkün kılan metotlar da yanlışlanabilir: bugün x metodu kullanılarak ulaşılan sonuç “doğru” kabul edilirken aynı sonuç başka bir bilimsel metotla “yanlış” olarak kabul edilebilir.İki farklı bilimsel yol ile iki farklı sonuca ulaşmak mümkündür.
    Bu da amaç ile ilgilidir. Bardağın dolu kısmını ölçmek için kullandığınız metottan farklı bir bilimsel metotla boş kısmın nasıl doldurulacağını da dikte edebilirsiniz.Evrim teorisinin okul müfredatlarına konulmasının “bilgi” vermek dışında başka neye hizmet edebileceğini siz de düşünebilirsiniz.Bu bilgi çocuklara “tv al ama seyretme” demek değildir öyle değil mi?

    Dindarlığın ya da dinsel inanışların bilimsel metot tercihine ve ulaşılmak istenen amaca etkisi olabilir mi?En az dogmalara karşı (dinsiz demiyorum kastettiğim dine “muhalif” olma hali) olma halinin etki edeceği miktar kadar mesela!

    Ataturk de hata yapar, hata yaparak ogrenir. Bu tutarsizlik degildir. Onun bilimci kafasini gosterir.

    Kafada mutlak dogrunun yanında bir soru isareti varsa, iste o demokrasiyi getirir. Demokrasi, otekinin sizle esit olarak yasayabilmesine musaade etmektir.

    Ben asla burda sizin inanclarinizi incitmek veya zedelemek istemem. Lutfen yanlis anlamayin. Ama sunu da hatirlayin: inanclari tartisarak bir yere varamayiz ve insanlar da inanclarinin tartisilmasindan huzursuzluk duyabilirler. Bilim ise butunuyle arastirma ve tartismadir.

    Gonderdiginiz linkler icin de cok tesekkur ederim ama bu linkleri inceledigimde, yukarida bahsettigim dertten muzdarip olduklarini gordum: belli bir inanisa/goruse ikna etmeye yonelik derleme. Maalesef hic bir gelismis ulkede BILIMSEL olarak kabul edilmesi mumkun olamaz. Hakemli bir makale veya Vikipedia’dan bir link gonderirseniz keyifle okurum 🙂

    Bu yorumun ve yapmış olduğum alıntılar sizi ikna etmek, yada incitmek gibi bir amacı kesinlikle yok, emn olabilirsiniz.Geç saatlerde okuyabildim ve mümkün olabildiğince arzu ettiğiniz şekilde tartışmayı zenginleştirecek bilgi temin etmeye çalıştım. Dilerim huzursuzluk duymadan, keyifle okursunuz.

    Eger Ataturk’un bilmem ne tarihinde bilmem nerde yaptigi konusmayi ornek gostererek benim onu “DEGISMEZ DOGMA”” olarak kabul etmemi bekliyorsaniz bosu bosuna yazmisiz bunca satir :))

    10 yıl öncesine göre değişmiş olduğunuzu yazmışsınız.Tüm değişimlerinize rağmen değişeyen doğrularınızın, değerlerinizin olması çok güzel.İşte inanç da böyle bir şey 🙂

    Yorumların çok fazla alıntı içerdiğinin ve uzun olduğunun ve bunca satırı boşuna yazmış olduğumun farkındayım ama yorumlarınızı tekrar tekrar ayrı ayrı tartışmak yerine tümüne tek kalemde yanıt vermek isteyince maalesef uzadı.

  81. Yazan:MUSTAFA BOYACI Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    BU ÜLKENİN SEVDALISI MİLLİYETÇİ ATATÜRKÇÜLERE GİDECEKLERİ ÜLKE BULDUNUZDA YA TERSİ OLURSA SİZ HANGİ ÜLKEYE KAÇACAKSINIZ? ZİMBABVE’YE Mİ, UGANDA’YA MI, YA DA SATIN ALINDIĞINIZ VE SADAKATLE BAĞLI OLDUĞUNUZ ABD’YE Mİ KAÇACAKSINIZ? CİA’DAN MAAŞLI FETULLAH’A MI SIĞINACAKSINIZ? BU BÜYÜK MİLLETE VE DEVLETE KEFEN BİÇMEYE KALKAN SİZİN GİBİ SÜLÜKLERİ BAĞRINDAN SÖKÜP ATACAK MİLYONLARI GÖREMEYECEK KADAR KÖR MÜSÜNÜZ? SIKIYSA ÇIKIN ER MEYDANINA DA GÖRELİM KAÇ OKKALIK ADAMSINIZ? SİZ ANCAK SANAL ALEMDE HOROZLANIRSINIZ. SİZİ NEFRETLE KINIYORUM.

  82. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Sevgili Cuvaldiz,

    Yazdiklariniz icin cok tesekkurler ama amacinizi anlayamadim.

    Soyle bir toparlayalim:

    Yazarimiz, Kemalistlerden rahatsiz ve bu konuda hayli eglenceli bir kacma rehberi hazirlamis. Ama kemalistler, batili bir perspektifden elestiriliyor.

    Benim de kafamda bir soru olustu, ona cevap ariyordum, ki hala bulamadim. Acaba o soruma cevap mi vermek istediniz acaba diye dusunuyorum, isterseniz o sorumu burada bir kere daha yineleyim:

    SORUM SUYDU:

    Ataturkculuge karsi Cagdas Bati Demokrasisi soylemleriyle karsi cikildigini gordum. Hatta ABD ve Avrupa ulkeleri ovuluyor, “burada Ataturkculere yer yok” gibi laflar da soyleniyordu.

    Ama eger bir musluman gelismis ulkelerde rahatca yasayabiliyorsa, bu guclu laiklik sayesindedir.

    Burada ise soylemler sadece ayetler, sureler ve efsanelerle destekleniyordu. Ben ise Iran, Afganistan, Pakistan ve Sudan’dan farkli “inancin uzerine arti olarak bilimsel ve somut bir tez” gormek istedim.

    Yazilanlari okudukca bir tutarsizlik, -hadi tutarsizlik demeyelim- belirsizlik gordum. Ikna olmadigim icin Ataturkculuge karsi arkadaslarin nasil bir tez gelistirdiklerini, nasil bir demokrasi istediklerini sordum. Ilginci, Ataturke karsi bir cok arkadasin soylemi de bence Ataturkcuydu.

    Soyle dedim:

    Icinde yasamakdan mutluluk duyacaginiz ABD veya AB benzeri o Cagdas Bati Demokrasisine esdeger bir ortami Turkiye’de nasil isleteceksiniz?

    Bir kere Batida nimetlerinden yararlandiginiz laikligi Turk insani icin de istiyormusunuz? Ama eger gercekten Bati anlaminda laiklik gelirse kimseye devlet eliyle Islam ogretilemeyecek, imamlarin maaslari odenmeyecek !..

    Bunu kaldirabilir misiniz ? Eger bu konuda gercekten bilimsel bir calisma varsa, okumak beni cok mutlu eder.

    Eger Cagdas Bati Demokrasisini gercekten istiyorsaniz, farkli dinleri, hic bir dinin dayatilmadigi egitim sistemini, farkli ve yeni paygamberleri, dinsiz insanlari, bagimsiz (cinsel ve ekonomik baglamda) kadinlari, escinselleri ve her turlu sizden farkli insan gruplarini nasil kabul edebileceksiniz? Kabul edebilecek misiniz?????

    Budur, benim cevap aradigim soru. Bu arada, kendi Ataturkculuk anlayisimi da acmaya calistim. Bu arada, soruma cevap bulamadim ama buradaki arkadaslardan da, ozellikle Ekrem bey’den gercekten guzel seyler ogrendim. Dostca tartistik.

    Simdi size gelelim,

    kapsamli bir kitabi okurken bile bir abstract veya ozeti verilir. Ve o kitabi veya tezi yazarken bir amaciniz olmalidir.

    1. Bana bir sorunuz var midir? Eger varsa, kisaca alayim.

    2. Soruma cevabiniz var midir? Varsa, kisaca alayim.

    3. Bu tartismaya bir katkiniz var midir? Varsa, kisaca alayim.

    Siz bunlari kisaca bir yazin da, sonra literaturunu zaten buluruz merak etmeyin 🙂

    Hem belki size bir isim bile bulabiliriz, “sevgili cuvaldiz”in biraz garip kactiginin farkindayim da 🙂

  83. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Aynı yazıda hem atatürkü kim il sunga benzetmiş, hem ermeni soykırımına atıfda bulunmuş(varlık yasasıda olabilir orası tam açık değil), hem dersime katliam demiş, hemde kemalistleri dinsiz ve darbeci ilan etmiş. Bunu yazarken nedense gözlerimin önüne genellemeee genelleme yapmalıyım diyen bi insan geldi karşıma. Atatürk’e saygı duyan seven insanlar bu ülkeden öyle kolay kolay kaçmaz. E size göre atatürke saygı duymak kemalistliğe eşit olduğundan beyhude hayallere kapılmayın derim. Bi de amerikaya kaçmak deyince bilin bakalım kim aklıma geldi.

  84. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    İlginiz ve incelikli yorumunuz için teşekkür ederim.
    Hay hay son çaremiz kaçmaksa söz yolculukta sizi yalnız bırakmam.
    Yalnız pasaportları hazırlananlar listesinde olduğumuzu düşünmüyorum;en azından öncelikli “postalanacaklar” arasında değiliz.Bulmuşlar bizim gibi Kemalistleri hiç bırakırlar mı sanıyorsunuz?
    Neyse şaka bir yana,bizim gibi barış ve hoşgörü yanlılarının kastedildiğini gerçekten düşünmüyorum.Zira kimsenin inancından,kimliğinden,yaşam tarzından bir rahatsızlığımız yok.Böyle bir şikayetimiz de olmadığına göre kendi isteğimizle kaçmak gibi düşüncemiz de yok.Anlayacağınız bavulları hazırlamaya pek de niyetli değiliz.
    ******
    Acıların deşilmesinden ben de yana değilim.Amacım,yaşanan hukuksuzluklar dile getirildiğinde bunu “belge”ile kanıtlanmasını isteyenlere gerçekleri hatırlatmaktı.Malumunuz bir katılımcı MÖ’sinden arkeolijik bulgularla sınırsız demokrasimizi kanıtlamaya çalıştıydı.Ben de yaşanan tatsız olayları hatırlatarak atıfta bulunmuş oldum.Yine de beni anladığınız için teşekkür ederim.

    Sizden ne istediğime gelince;
    Tam da bir önceki paragrafla ilgili sizden bir talebim oldu.Zira siz bir kaç gündür yazdığınız yorumlarda site yöneticilerinin bazı eksiklerine dikkat çektiniz,düşünce ve ideolojilerini eleştirdiniz.Ki bir çok noktada size katılıyorum.Dolayısıyla Kemalistlik taslayarak Demirel ağzıyla”siz bana Devlet suç işledi dedirtmezsiniz”maalinden milliyetçi savunmalara da değinmenizi isterdim.Tamam,elbette efsaneler üzerinden devletleri/rejimleri/kurumları/kişileri suçlu göstermek doğru değil.Ama binlerce faili meçhul cinayetin işlendiği,aydınların sokak ortasında öldürüldüğü,inanç ve kimliğinden ötürü insanların yakıldığı,başörtülü diye kızların/kadınların ünv.kapılarından çevrildiği hülasa farklılıklarından ötürü insanların hor görülüp ötekileştirildiği bir ülkeyi kimse adalet timsali gösteremez…Ve hiç bir belge bu gerçeği değiştiremez.
    Ha,bunun için kin tutup çatışmaya devam mı edelim.Hayır.Ama memleketin ahvali bu iken bir yerinden tutup düzeltelim.Bu hukuksuzluklar,baskılar,acılar artık son bulsun.
    Kısacası ben karanlık güçlerle yönetilen bir Türkiye değil;çağdaş,müreffeh,insanların barış içinde birarada yaşayabileceği aydınlık bir Türkiye istiyorum.Ama benim her hak talebime birileri çıkıp “belgen var mı belgen”derse kusura bakmayın ben bunu bilimsel bulmam.Serzenişim size değil elbet.Lakin sizden bu inkarcı zihniyeti eleştirmenizi beklerdim,istediğim buydu kısacası.
    ——-
    Keyifli bir sohbetti,katıldığınız için teşekkür ediyor saygılarımı iletiyorum.

  85. Yazan:Yıldırım ATSIZ Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Olayları çarpıtmayın, kim ne vaatlerle devşirdi sizleri onu açıklayın bakalım beynelminelci liberaller..!

  86. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Sn.Ahmet Selçuk,

    Tekraren yazmış olduklarınızdan, yorumlarıma sadece göz attığınızı ama bütünüyle okumadığınızı anlıyorum…Malumunuz karın doyurmak için ağza atılan lokma çiğnemeden hap gibi yutulmuyor…kısaca olmuyor maalesef ya da ben beceremiyorum …Sorularınıza verilecek cevapların bilimsel nitelik taşımasını istemiştiniz linklerin de…kısaca olabilseydi sanırım siz de Gallup araştırmalarının verilerine, din, dindar, laicite,sulandırılmış laiklik tanımı gibi hepimizin kolaylıkla ulaşabileceği literatür bilgilerini yinelemez ve demek istediğinizi kısaca yazabilirdiniz öyle değil mi?

    Sonuç:Aramış olduğunuz cevaplar uzun cümleler halinde yorumlarımın içinde size yönelttiğim sorular da..vaktiniz olup okuduğunuzda hala sorularınız olursa bilebildiğim ölçüde cevap vermeye çalışırım… ve sorularıma verecek yanıtlarınız varsa yada yanıt vermek isterseniz yazacaklarınızı yeni, farklı şeyler öğrenmeye duyduğum büyük bir merak ve ilgi ile okuyacağım…

    Bu anlamda tecrübe edilmemiş keşif niteliği taşıyan fikirlerle tartışmaya yapacağınızı düşündüğüm ezber bozan katkıdan dolayı şimdiden size teşekkür ediyorum.

    Not: 1Ayrıca sorularınızı neden “Kabul edebilecek misiniz?” yazarak nihayetlendirdiğinizi de merak ettim? Bilim ve verileri ile ilgilenen, bilimselliği şiar edinmiş biri olarak bu “kuşku/şüphe” taşıyan sorularınız “zan” olmanın ötesinde mutlaka bir takım bilimsel araştırmalar sonucunda edinilmiş bilgilere dayanmakta. Bu şüphelerinizin kaynağı olan verileri burada bizlerle paylaşırsanız belki sizi anlamak en azından benim açımdan daha kolay olur?

    Sorularınızı tersine çevirip yanıtlamak da mümkün elbette; Gerçek demokrasi ve laikliğe ulaşabilmek için, kendini Müslüman ve dindar olarak tanımlayan insanlara karşı kuşku/şüphe taşıyan algılarınızın kaynağında yer alan bilgileri tekrar gözden geçirmeye en azından denemeyi kabul edip, yüzleşeceklerinizi adil değerlendirebilmeye hazır mısınız?

    Bu tarz bir yaklaşımla hedefe varabilir miyiz sizce?

    Not 2: İsmim en az çuvaldız kadar garip dersem merak ediyorum onun yerine de bana rahatsızlık duymadan sevgili….diyebilmek için yeni bir isim bulmak ister miydiniz acaba? Sevgili Çuvaldız demek oldukça garip size hak veriyorum ama siz, hanım, bey, sayın demeden sadece Çuvaldız da diyebilirsiniz 🙂

  87. Yazan:durhat Tarih: Kas 21, 2009 | Reply

    Bakıyorum da inkarcılığı,çarpıtmayı meslek edinenler,maskeleri düşürülünce farklı müestar kullanarak çamur atmaya başlar oldular.
    Ben sadece şunu söyleyebilirim,insanın diyecek bir sözü varsa çıkar bunu mertçe,dobra dobra dile getirir.Fakat etikten,demokrasi kültüründen,düşünce ahlakından yoksunsa isim değiştirerek saldırganlaşmayı seçer.
    Ben şahsen bu kompleksli,sorunlu kişiliklere yabancı değilim.Ne yapsınlar en ufak bir fikir kırıntısına sahip olamadıklarından ve biraz da kuyruk acıları olduğundan sağa sola saldırarak tatmin olmaya yöneliyorlar.
    Ancak hatırlatırım,maskeler er veya geç düşer…Öyle isim değiştirerek,yeni nikler icat ederek saklanmak mümkün değildir.Benden söylemesi:)
    Ayrıca,bu çocukça oyun kimseye bir fayda getirmez.Olsa olsa bundan medet umanları daha beter hezeyanlara sürükler.Yani adamı yer bitirir.Bunu yapmaktansa psikolojik destek almalarını öneririm.
    Umarım mesaj yerini bulmuştur.
    Bakalım bu kez hangi isimle sataşma gelecek,hep beraber göreceğiz.

  88. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Sayın Mustafa Demircioğlu,

    “Şimdi Alevilere bu denli vahşet uygulandığı bir ülkede kimse bana
    Erminiler katledilmedi, Kürtler asit kuyularında yokedilmedi diyerek M.Ö sine
    ait fosillerle bu karanlığın üstünü örtmeye kalkışamaz.Bunun adı belge
    sunmak değil inkardır,suçu alkışlamaktır.
    İnsanlık bu değil.Vicdan da bu değil.
    Ve siz kalkmış bu mantığın hakemliğini yapıyorsunuz.
    Peki soruyorum,bebelerine varıncaya kadar neslimin yokedilmesini hangi
    belgeyele ispatlamam bekleniyor acaba?”

    Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Hacılar köyündenim ve Aleviyim
    köyümde Alevi köyüdür. Aleviliğinizi saklamak zorunda kaldıysanız, bu
    çıkarlarınız uğruna yaptığınız ve tamamen sizin tercihiniz olan bir
    durumdur. Şayet alevi olduğunuzu işyerinizdekiler öğrenirse işinizi
    kaybedeceğiniz korkusu ile kimliğinizi saklıyorsanız şimdi neden
    söylüyorsunuz.
    Müsadenizle yazmış olduğunuz yukarıdaki metinle ilgili olarak size cevap
    vermek istiyorum.

    “Şimdi Alevilere bu denli vahşet uygulandığı bir ülkede” : Alevilerin
    Devlet ve Atatürk aşkını bilen bir kişi, bu sözlerin bir aleviden
    gelmesini beklemeyecektir. Bu saldırıların emrini Başbakan Celal Bayar
    vermiştir. Bahsettiğiniz katliamları yapanlar şu an demokrat kesilmiş olan
    ve Alevilerin haklarını savunur görünen yobazlar yani Atatürk ve Cumhuriyet
    düşmanlarıdır.
    Dersim bölgesi ile ilgili olarakda, neden bölgedeki derebeylerinin devlete
    vergi vermemek ve askere gitmemek için isyanlar çıkardıklarını, bölgedeki
    derebeylerinin liderliğinde bulundukları Hoybun Örgütünün yapısını ve
    amaçlarını, Taşnaksütyun örgütünün Hoybun Örgütü ile ne tür
    ilişkileri olduğunu ve bölgede isyanlar çıkartanların neden 1923’de
    kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluşundan itibaren tanımadıklarınıda
    bilmemiz gereklidir.

    Devlete isyan eden ve Türk ordusuna karşı silah çekerek derebeylerinin
    kişisel çıkarları uğruna askerlerimizi şehit edenlerin, bölgeyi haraca
    bağlayanların devrimci olmadıkları sadece devlet düşmanları oldukları
    ortada iken neden hala “Dersim İsyanları”nın devlete karşı girişilen bir
    ayaklanma olarak telaffuz edilmeyişide son derece ibret verici ve ders
    alınması gereken bir çarpıtma yöntemidir.

    web.firat.edu.tr/daum/docs/13/05ezer.doc

  89. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Sayın Mustafa Demircioğlu ,

    Ekrem Senai beye vermiş olduğum tarihi vakıa ile ilgili bilimsellikle
    alakası olmayan ve tamamen önyargılarla ortaya konmuş olan
    değerlendirmenizin, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir Fendir” diyen ulu
    önderimiz Atatrük’ün yolunu takip ettiğini söyleyen sizin gibi bir
    “Kemalist” için ne kadar uygun bir değerlendirme yöntemidir diyede
    düşünmeden edemiyorum.
    Ülkemizdeki (Osmanlı Devleti) bir azınlık (ermeniler), 1890 yılından
    itibaren ülkede karışıklık çıkartmak ve sonrasında devletin onlardan
    intikam alması ve böylecede Avrupa devletlerinin bölgeye asker sokarak orayı
    kendilerine (ermenilere) bağışlamaları yolunda 525.000 kadın, çocuk ve
    yaşlı insanlar (Erkekler askerdedir. Bu kişiler bana göre insandır, ancak
    bu katliamları görmezden gelenler için ne ifade ettikleri beni ilgilendirmez)
    sadece ermeni olmadıkları için ermeniler tarafından katledilmişlerdir.
    http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html
    http://www3.itu.edu.tr/~altilar/tobi/e-library/ErmeniMezalimi.html
    http://www.idefix.com/kitap/ermenilerin-turklere-yaptiklari-katliamlar-ve-tehcir-uygulamalari-belgeseli-turkan-erbengi/tanim.asp?sid=G4THB3YTG143SVF2JUS0

    Bu katliamlara dur demek isteyen devlet bölgede karşıklık çıkartanları
    zorunlu göçe tabi tutmuştur (diğer bölgelerin hiç birisinde zorunlu göç
    uygulanmamış oluşu ve o sırada hazinenin başındaki kişinin ve ordudaki
    ermeni paşalarında, sonradan Rus ordusuna katılmış olsalarda, sürgün
    zamanında Osmanlı ordusundaki görevlerine devam etmiş olmalarıda bence çok
    ilginçtir).

    Zorunlu göç Amerikan askerlerinin refakatinde gerçekleşmiştir. Evet
    zorunlu göçe amerikan askerleri refakat etmiştir. Bu zorunlu göçle Suriye
    ve Erivan bölgesine göç eden ve etmeyen ermeniler 1918 yılında Rus
    askerlerinden önce gizlice girdikleri Eski Van kentini tamamen yakıp
    yıkmışlardır. Bu yüzden yeni bir Van kenti kurulmuştur. Lütfen okuyalım,
    okuyalım ve okuyalım.

    http://www.vankultur.gov.tr/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EFF015270D879BCA1A

    http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/katliamlar/van_ercis.html

    http://www.kars.gov.tr/haber/haber.asp?i_d=138&b_a_s_l_i_k=Panel%85

    İyi günler dilerim.

  90. Yazan:hidayet demir Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    kemalistler hala “kemalist” orduya güveniyorsa hata ediyorlar, iran şahının da kendisine sadık “RIZAİST” bir ordusu VARDI..

    kemalist-daha doğrusu kemalciler bir arkadaşımızın da bahsettiği gibi:

    – Sürekli kukla, işbirlikçi, uşak filan gibi tamlamalar kullanırlar
    – Derin Devlete sonuna kadar sahip çıkarlar
    – Kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman sayarlar
    – Demokratlara ve liberallere, demokratlığın ve liberalliğin ne olduğunu anlatmaya çok meraklıdırlar
    – Klişe Atatürk sözleri kullanmak için can atarlar. Yorumların sonu genellikle “ne mutlu türküm diyene!” filan diye coşkulu bir şekilde biter
    – Düşünmeyi pek sevmezler, ilkokuldan beri tekrarlanan klişe cümlelerden başka konuşacak bir şeyleri yoktur
    – Kemalist algı, insanların birbirinin tıpatıp aynısı olması gerektiğini düşünür. Kendi gibi düşünmeyeni adamdan saymaz.

    Bunun dışında çoğu kemalci, belki %90 ı
    – SIKI RAKI İÇER
    – HAYATI BOYUNCA BİR CUMA NAMAZINA BİLE GİTMEMİŞTİR
    – ANASININ CENAZESİNİ BİLE ( DUA DİYE BİR KAVRAM OLDUĞUNU BİLMEDİĞİ VE İNKAR ETTİĞİ İÇİN) MÜSAMERE ALKIŞIYLA UĞURLAR..
    – DİNİ KAVRAMLARDAN NEFFRET EDER-İFFRİT OLUR
    – GENELLİKLE MAAŞINI DEVLETTEN ALIR VEYA GEÇMİŞTE MUHAKKAK DEVLETİN KIYAĞINI-TORPİLİNİ GÖRMÜŞTÜR..
    – DEVLET MEMURU DEĞİLSE BİLE, ALACAĞI DEVLET KREDİLERİ, MAKAMINI VS KAYBETMEMEK İÇİN KEMALCİ OLMAK ZORUNDA HİSSEDER KENDİNİ..
    – BİR KISMI TÜRKİYEYİ FRANSA İLE BELÇİKA ARASINDA BİR YERDE-AVRUPADA- ZANNEDER
    – DİĞERLERİ DE BU EMPERYALİST AVRUPALILARA “DÜNYANIN KAÇ BUCAK OLDUĞUNU GÖSTERMEK” İÇİN ÇIKMAZ AYIN SON ÇARŞAMBASINDA ,BELKİ 2950 YILINDA AVRUPAYI AMERİKAYI GEÇECEĞİMİZİ HAYAL EDERLER..
    kemalciler HERŞEYİ bilir ama DERSİMİ hiç duymamışlardır,bilmezler

    kemalciler HERŞEYDEN ANLARLAR ama niye bir şapka veya çorap giymenin devrim olacağını anlatamazlar..üstelik böyle KOMİK ve SAÇMA birşey için kaanun yapılıp yazıldığını da anlatamazlar..

    kemalciler -aydınlatma – denen şeyin aslında BALO-DANS-RAKI-MUHACİRLERE TORPİL olduğunu da bilmezler..

    – AMA BÜTÜN ANAYASALARI HEP AYNIDIR:
    “Herşeyi BEN bilirim ULANN !! ”

    – Ordu içindekilere gelince ( bunları okuyan subay amcama-benim verdiğim parayla maaş alıp ta böyle yazıları okumakla , gammazlama “görevi” ni yerini getirdiği için yedi sülalesine bu parayı haram ediyorum – İNŞALLAH YOLDA KAMYON ÇARPAR..) onlar da BEYNİ YIKANMIŞ OLDUĞU İÇİN ancak mazur görebiliriz..

    Kendisini “atatürkçü” diye tanıtan arkadaşlara gelince ; bu da uydurma bir kavramdır,şöyle ki, kendisini atatürkün partisi olarak gören parti % kaç oy alıyor..
    bunun dışındakiler ne oluyor öyle ise ? %70-80 “atatürkçü” değil mi yani ??

    Atatürk-günahıyla sevabıyla tarihte kaldı-1938 de de öldü-duydunuz mu huu kemalciler..

    1938 den sonra hepsi bir tiyatro-okul müsameresi-HÖT zorlaması..
    tarihi gerçekleri çarpıtmak-karartmak-yok saymak..şu ana kadar hep böyle yapıldı,PANDORA nın kutusu çok yakında açılacak merak etmeyiniz..

  91. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Mustafa bey,
    Iletiniz icin tesekkurler. Sizlerin varligini bilmek guzel. Ben Turkiye’nin yonetiminin de eninde-sonunda akil ve mantiga evrilecegine inaniyorum, ama geriye gidisler de olacaktir.

    Ataturkculugun yasamasi icin ozgurce herseyi tartismali, sorgulamali, okuyarak, aydinlanarak, ureterek paylasarak ilerlemeliyiz.

    Ataturkculugun dusmani cahillikdir, dogmadir, baskidir, efsanelerdir, “tek dogrunun dayatilmasidir”.

    Dedikleriniz dogrudur, aslinda konusacak o kadar seyler var ki.

    Bakalim: bu ulkede bugun karakollarda iskenceden insanlar oluyor, kadinlar ilkel namus anlayisi nedeniyle katlediliyor, universitelerde konusup elestiren ogrenciler coplanarak iceri atiliyor; Tuzla’da isciler umarsiz Calisma Bakani nedeniyle öluyor ; cocuk yastaki kizlar okula gonderilmek yerine babasi-dedesi yasimdaki adamlara satiliyor; akademisyenler aydinlar aylardir hapiste “yargilanmayi” bekliyorlar; Egitim bilim bazli olmaktan Sudan-Iran ekseninde inanc bazli olmaya evrilmis; Farkli inanisa sahip insanlar olduruluyor, yakiliyor, kurban gibi dograniyorlar;

    devlet uzerimize oyle bir korku salmis ki telefonda konusmaya korkuyoruz; yargitay-margitay kimse kacamiyor bu dinlemelerden; ustelik tum bu dinlemeleri yoneten adam da 2005 yilinda bir gece apansiz gecirilen bir yasayla sadece ve sadece Basbakan tarafindan atanan bir adam;

    Turkiye’de tarihinin en buyuk ekonomik krizi yasaniyor, issizlik rekor kirdi hamdolsun- tik yok; muhalif olanlardan Vergi Mufettisleri eksik olmuyor; yandaslar ise dunyada cenneti bulmuslar adeta – ihaleden ihaleye zipliyorlar ; milletvekilleri zaten dokunulmazzzz.

    Bunlari neden tartismiyoruz? Daha dogrusu tartisamiyoruz? Cok mu derine mi indim yahu 🙂

    Tamam, tamam. Bunlari kapatalim. Ataturk doneminde sapka giymedi diye 1931 senesinin Mart ayinin 24. Gunu bir adami zabitlar dovmus. Evet arkadaslar hadi bir hafta bunu tartisalim 🙂

    Onumuzdeki ayin tartisma gundemini acikliyorum: 1908 yılinda bir kis gunu Ataturk’u burnunu karistirirken de gormusler, bunun gunumuzdeki Domuz gribi salginina yol actigi soyleniyor (elimizde kanit var!..) bunu irdeleyecegiz. 🙂 )))

    Herneyse, Ataturk’un yaktigi bir aydinlik atesidir. Kor inanca karsi mantik; Dogmaya karsi akildir. Avrupa, aydinlanmasini yuzyillarda tamamlamistir. Ama sonunda mantik, kor inanci yenmistir; akil da dogmayi.

    Aydinlanma sonucunda, AB, ABD ve Japonya’da Aklin ve mantigin yol gosterici alindigi bir uygarlik evrildi. Insana sayginin en yuksek deger oldugu bir uygarlik. Humeyni’de bu uygarliga sigindi, Fetullah Gulen de, Iran sahi da; insanca yasamak isteyen herkes.

    Aslinda, yazarimizin sordugu sorunun cevabi da burada bence. Eger Turkiye’de bu aydinlanma bitirilir ve Turkiye dogmanin yol gosterici alindigi ortacag karanligina donerse, biz de aklin mantigin hukum surdugu bu ulkelere kacariz. Tabii basinizdaki imam bir fetva cikarip “tez kelleleri vurula” demezse :)))

  92. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Halil Ibrahim bey,

    Yazdiklariniz icin tesekkurler ama beni cok rahatsiz eden bir nokta oldu yazdiklarinizda ki musaadenizle deginmek istiyorum.

    Mustafa beyin Aleviligini saklamak zorunda olmasini elestirmissiniz. Zalimin yaninda yer aldiginizin farkindamisiniz?

    Siz, Aleviliginizi saklamak zorunda kalmayabilirsiniz ya da bunu kaldirabilecek bir konumunuz olabilir. Bu herkes icin gecerli olmayabilir.

    Burada kinanmasi gereken, Alevilere ayrimcilik yapan dogmatik mentalitedir. Insanlarin bunu aciklama cesareti gosterip, gostermemesi degildir.

    Samimi olarak konusayim: Eger Alevi olsam, onyargilarla ve ayrimcilikla muhatap olmamak icin ben de bunu saklayacagimi dusunuyorum.

    Mazlumu degil, zalimi elestirelim. Bir de, Gercek Ataturkculuk budur dermisim 🙂

  93. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    “Şimdi Alevilere bu denli vahşet uygulandığı bir ülkede kimse bana
    Erminiler katledilmedi, Kürtler asit kuyularında yokedilmedi diyerek M.Ö sine
    ait fosillerle bu karanlığın üstünü örtmeye kalkışamaz.Bunun adı belge
    sunmak değil inkardır,suçu alkışlamaktır.
    İnsanlık bu değil.Vicdan da bu değil.
    Ve siz kalkmış bu mantığın hakemliğini yapıyorsunuz.
    Peki soruyorum,bebelerine varıncaya kadar neslimin yokedilmesini hangi
    belgeyele ispatlamam bekleniyor acaba?”

    Sayın Halil İbrahim Erdoğan,

    Sanırım bütün görüşlerinizi yukarıya alıntıladığım sözlerim üzerine kurmuşsunuz.Bakın,katılır veya katılmazsınız;ben bazı iddialarda bulundum…Şayet doğru bulmuyorsanız lütfen bunu çürütecek argümanlarınız varsa bunun üzerinden tartışalım.

    Yok şahsımı hedef alarak kimlik/ideoloji testleri yapmak istiyorsanız,üzgünüm böyle kısır bir tartışmayla vakit kaybetmek niyetinde değilim.Zira konumuz,”iyi Alevi-Kötü Alevi nasıl olmalıdır” yarışı değildir.

  94. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Sayın Hidayet Demir,

    Kendisini “atatürkçü” diye tanıtan arkadaşlara gelince ; bu da uydurma bir kavramdır…

    İzin verin insanların neye inadıklarına kendileri karar versin.Size “uydurma”gelmesiyle bir kavram sanırım ne sahicilik kazanır ne de uydurma olur.Ama bu ayrımı yapacak kadar kendinizi tayin edici buluyorsanız yolunuz açık olsun,devam edin hüküm vermeye.Ne diyeyim.

  95. Yazan:Edip Uras Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Bu ülkeyi terk etmek zaman zaman veya dönem dönem her görüşte olanların aklından geçen bir konu. Kaçışın ta kendisi. İstemediğimiz bir ilişkide olduğumuz zaman da aynı duygularla sarmalanmıyor muyuz? Burada olmayalım da nerede olursak olalım. Orijinal yazıdaki kara mizah çok başarılı değildi ancak düşüdüğünüz zaman birlikte yaşamak yerine başka bir yerlere gitmek veya göndermek en ucuz ve en kolay yol. Yurtdışında yaşayan herkes bilir ki bu topraklarda herkese yer var ama malesef içinde olanlar bunun farkında değil.

    Hepimizden, türbandan ve yobazlıktan da Kemalizmden de binlerce yıldır bu topraklar entrikalar ve sürekli birbirinin ayağını kaydıran medeniyetlere sahne olmuş. Geniş zaman içinde baktığınızda millet olarak hala uğraştığımız ve bir yere vardıramadığımız bu kısır çekişme yüzünden biz de bu yazgıya ortak olacağız.

    İlgi alanımızdan bir örnek: Fenerbahçe Galatasaray derbisi etrafında oluşturulan düşmanlık, nefret ve daha nice kötülüğün temelinde dünyanın diğer futbol derbilerindeki din, toplumsal sınıf, milliyet gibi bir farklılık göremezsiniz. Aynı sınıftan, aynı dinden aynı şehirden insanlar arasında sadece renk farkından doğan nefret ancak bizde olur.

    Her Kesime Saygılar,

    http://www.fenerbahcegalatasaray.net

  96. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    Devlet-toplum-birey ve demokratikleşme üzerine bir yazı http://taraf.com.tr/makale/8635.htm

  97. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 22, 2009 | Reply

    DINSEL OZGURLUK ISTEMEK SUC MU ?

    Sayin Cuvaldiz,

    Iletinize tesekkur ederek musaadenizle 1 ve 2 nolu sorularinizi cevaplayim:

    1.Koktendinci bir yapilanmaya tabii ki “kusku/suphe” ile yaklasirim cunki mutlak dogruya sahip oldugunu kabul eder, baska bir dogru da tanimayabilir.

    Dunyada dine bagli olup da cagdas demokratik olan bir devlet bugune kadar cikmadi. Cagdas Demokrasi, kendine ozgu agacta yetisen bir meyvedir.

    Bireysel anlamda din, hic bir sorun getirmez. Devlet eliyle din isi yapilirsa, artik o devlet laik olamaz, hic bir zaman da “insana saygi” en ust deger olamaz. O din de bir sekilde politik sermaye yapilir. Baska inanistan/ dinden olanlara kisitlama hatta zulum gelir. Yukarida dunyadan bir cok ornek vermeye calistim zaten.

    Kendini Müslüman ve dindar olarak tanımlayan insanlara karşı kuşku/şüphem niye olsun ki? Dinsiz bir toplum olmadi ve olamaz. Ama dinsel ozgurlugun yanindayim; sadece bir dinin digerlerine karsi kayirilmasina/ustun tutulmasina karsiyim.

    Bu gorusumle yuzlesmekten neden rahatsiz olayim ki? Otekine saygi ve herkese esitlik istiyorum. Alevisine, Suryanisine, Katoligine, Budistine, vs vs.. Dunyanin butun gelismis demokrasilerinde olan budur. Bu tarz bir yaklasimin (dinsel esitlik ve dinsel ozgurluk) ne sakincasi oluyor ki AB, ABD veya Japonya’da? Sikayet eden cikmadi, zorbaliktan kacanlar da solugu oralarda aliyorlar zaten.

    2. Ben size sadece Cuvaldiz olarak hitap etmeyi saygisizlik atfederim. O yuzden izninizle “Sayin” koyayim isminizin basina.

  98. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 23, 2009 | Reply

    Sayın Ahmet Selçuk,

    “Alevilere ayrimcilik yapan dogmatik mentalitedir.” cümlenizdeki doğmatik mentalitenin “Sünnilik ve sünnilerdir” olarak değiştirilmesinin, bizi doğruya ulaştıracak basamak olduğunu düşünüyorum.

    Bu bağlamda;
    “Mazlumu degil, zalimi elestirelim” cümlesini açarsak

    Mazlum : Aleviler
    Zalim : Sünniler
    olarak tespit ederiz.
    Ayrıca, geçmişte aleviliğini gizleyen kişinin neden gizlemiş olduğuna dair yaptığım tespit kişisel çıkarlarla bizi insan yapan değerler arasında bir tercihte bulunma ile ilgilidir yani eleştirmek mevzu bahis değildir.

    Saygılar Sunarım

  99. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 23, 2009 | Reply

    Sayın Mustafa Demircioğlu,

    “Sanırım bütün görüşlerinizi yukarıya alıntıladığım sözlerim üzerine kurmuşsunuz.Bakın,katılır veya katılmazsınız;ben bazı iddialarda bulundum…Şayet doğru bulmuyorsanız lütfen bunu çürütecek argümanlarınız varsa bunun üzerinden tartışalım.”

    Yazmış olduğum metne cevap olarak yazdığınız üstteki alıntı, cevapladığınız metni ve içeriğindeki resmi linkleri okumadığınız neticesini algılattırmaktadır. Lütfen öncelikle cevabını yazdığınız metin ekindeki özellikle “gov.tr” uzantılı linkleri okumanızı rica ediyorum.

    Saygılar Sunarım

  100. Yazan:Mustafa Demircoğlu Tarih: Kas 23, 2009 | Reply

    Selamlar Halil bey,
    “Yazmış olduğum metne cevap olarak yazdığınız üstteki alıntı, cevapladığınız metni ve içeriğindeki resmi linkleri okumadığınız neticesini algılattırmaktadır.”

    demişsiniz.

    Siz bu şekilde algılamış olabilirsiniz,oysa size ait metin de(iki ayrı yorumda toplamışsınız),verdiğiniz linklerin içeriği de, tek satırı atlanmaksızın tarafımdan okunmuştur.Bunu özellikle belirteyim.

    Dolayısıyla kısa kesmemin nedeni nezaketsizlik veya ilgisizlik değil.Tek tek alıntılayarak üzerinde tartışabilirdik belki.Fakat inanın size ait metinler her an gereksiz bir polemiğe neden olabilirdi.Zira çoğunluğu görüşlerime/fikirlerime değil doğrudan kişiliğime yapılan haksız isnatlarla dolu.Kısacası,tartışmanın kişiselleştirmeye doğru evrilmesini istemedim.Sonuçta tartışıyoruz,amaç kavga değil anlama ve anlaşılmayı mümkün kılacak fikri zeminde buluşmak olmalıdır.

    Şimdi izninizle şık durmayan bir alıntı yapacağım:

    Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Hacılar köyündenim ve Aleviyim
    köyümde Alevi köyüdür. Aleviliğinizi saklamak zorunda kaldıysanız, bu
    çıkarlarınız uğruna yaptığınız ve tamamen sizin tercihiniz olan bir
    durumdur. Şayet alevi olduğunuzu işyerinizdekiler öğrenirse işinizi
    kaybedeceğiniz korkusu ile kimliğinizi saklıyorsanız şimdi neden
    söylüyorsunuz.

    Peki bu ne anlama geliyor?Lütfen kendinizi benim yerime koyarak empati kurmaya çalışarak düşünün.

    Bakın,Malatyalı bir Alevi köyünden olabilirsiniz…Ve kimliğini gizlemek zorunda olmayan bir Alevi de.Sizin adınıza sevindim.Demekki Alevi olmaktan dolayı bir sıkıntıyla karşılaşmamış ve bu anlamda bir sorununuz olmadığı için de kaygılanmamış,kimliğinizi gizleme gereği duymamışsınız.Çok güzel.

    Ne var ki,sizin böyle hissediyor olmanız benim ve benim gibi milyonlarca Alevinin özgür olduğu,hiçbir ayrıma tabii tutulmadığı anlamına gelmiyor…Ve yine sizin böyle düşünmüş olmanız ne yazıkki pek çok dramın yaşanmadığı sonucuna çıkmaz ve ayrıca işlenen suçları da aklamaz.Neyse bu faslı geçiyorum.Çünkü eğer tartışma haklı-haksız,kim suçlu kim suçsuz meselesine indirgenirse tartışmanın sonu hiç gelmeyecektir.Neticede on yıllardır devam etmekte olan bir zihniyete vurgu yapmaktı amacım.Yoksa suçlu arama gayretinde değilim.

    Peki siz ne demişsiniz:”kişisel çıkar nedeniyle başvurulan bir tercih!”Yani hepsi bu kadar mı?Kişiliğim üzerinden çözümlemeler yaparak mı bir sonuç elde edeceksiniz?
    Yapmayın Halil bey,kimliğimi gizliyorsam bir sebebi olmalı…Hem de sayısız sebep.Ne güzel söylemişsiniz,evet işimi kaybedebilirim…Evet tahtacı/kızılbaş yaftası yiyebilirim…Evet terörist/anarşist anlaşılabilirim.Evet sevdiğim kızla sırf bu yüzden hayatımı hiç birleştirmeyebilirim.Daha sayayım mı Halil bey kardeşim.Sizce bütün bunlar kimliğin gizlenmesi için yeterli neden değil midir?Ama ne yazar,sizce bütün bunlar birer efsane…benim gibi “sorunlu”Alevilerin uydurması,hepsi kuruntu!Tek,ben çıkarcı olduğum için basit evhamlara kapılmışım.

    Böyle olmuyor Halil bey.Elbette bugün varolan Alevi sorunsalı başlıbaşına sosyolijik bir vaka.Mutlaka meselenin bu güne kadar sürmesinin kendi içinde barındırdığı sayısız”sebep sonuç ilişkisi”var…Ve elbette bunda Alevilerin de sorumluluğu var,bunda kuşku yok.Ama Malatyalı,Dersimli,Maraşlı,Antakyalı…diye kategorize ederek bir yere varamayız.Bu bir zihniyet sorunu…Bir türlü değiştirilemeyen,egemen güçlerin iktidar oyunlarına kurban edilen bir topluluğun dramıdır söz konusu olan.Kısacası bir demokrasi sorunudur,insak hakları sorunudur,evrensel değerler sorunudur.Ve çözümsüz değildir.Yeter ki Aleviler de eşit insan statüsüyle kabul edilsinler…İnançlarında,kimliklerinde özgür olsunlar.
    Peki var mı böyle eşitlikçi,demokratik,hukuka dayalı bir sistem soruyorum.Neden bana-yarın çocuklarıma-inancımla ilgisi olmayan zorunlu din dersi öğretilsin?Neden kedimi sünni müslümanlar kadar ifade edecek inanç ve vicdan özgürlüğü tanınmıyor?Neden yok sayılıyorum?Bunların mantıklı bir cevabı/açıklaması var mı(tabii sorularım sizi sorumlu tutarak sorduğum anlaşılmasın,bunlar gerçeklerimiz).Ve bu eşitsizliğin adı Laiklik oluyor.Böyle bir laiklik anlayışı olabilir mi?Dolayısıyla ben sistemi/zihniyeti sorguluyorum,yaptığım budur.

    Sonuç olarak ben bunların derdindeyim.Devletle de bir kavgam yok.Sadece hukuk ve adalet işlesin istiyorum.”Farklılığımdan” ötürü ötekileştirilmek benim kaderim olmamalı.Hiçkimsenin de kaderi olmamalı.Hadise budur yani.

    Fakat siz benim kişiliğim üzerinden çıkarımlara varmak istiyorsunuz…Linkler gönderiyorsunuz,güya Aleviler dış güçlerin oyununa geliyormuş,taşnaklar şöyle yapmış,Hoybun denen ayrılıkçı örgüt şöyle yapmış böyle yapmış vs vs.İyi de terör örgütleri,çeteler,yasa dışı yapılanmalar var diye insanlar haklarından vazmıgeçmeli.Ona bakarsanız başımızda PKK denilen bir çete belası var diye Kürtlerin hakkını hiç vermeyelim.Böyle bir mantık olabilir mi?Pkk var diye neden köyler zorla boşaltılıyor…neden insanların köyleri yakılıyor,hayvanları telef ediliyor.Böyle bir analoji kurmak ne kadar doğru?

    Sonuç itibariyle yolunda gitmeyen bir şeyler var.Hep beraber bu gidişatı nasıl değiştirebiliriz ona bakmalıyız.Yoksa sen yaptın ben yaptım kavgasına saplanıp kalırız ki takdir ederseniz bu da bizi sağlıklı bir neticeye götürmez.Kısacası gerçeklerimizle yüzleşmemizin zamanı geldi de geçiyor.Katı bir devlet savunmasıyla sorunlarımızı çözemeyiz.Çözemiyoruz da.Devlet hepimizin devleti,ülke hepimizin ülkesi,hepimiz aynı gemideyiz.Ve inanın çözümü de yine bizimle olacaktır;sizinle benimle…bu güzel vatanda yaşayan tüm bireylerle.
    Uzun oldu.Daha yazacak,konuşacak çok şey var.Yeterki önyargılarımızı aşarak birbirimizi dinleyelim.Yine de okuma sabrı gösterdiğiniz için teşekkür ediyor,esenlikler diliyorum.

  101. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 23, 2009 | Reply

    Halil bey,

    Hayyam “Bana kotu deyip,kotuluk edeceksen (deyeceksen) ne farkin kalir benden” demis 🙂

    Bazi Sunniler Zalimlik yaptiysa, Sunni= zalim demeye en azindan Aristo itiraz ederdi gaiba 🙂

    Bence Zalimler her inanistan, her kesimden cikar.

  102. Yazan:hidayet demir Tarih: Kas 24, 2009 | Reply

    sayın Mustafa Demircipğlu,
    özür dileyerek şunu hatırlatayım: 1960 dan önce “atatürkçülük- atatürk milliyetçiliği” diye bir kavram yoktu..bu kavram, politikacı,amblemi koyun olan parti başkanı rahmetli Turhan Feyzioğlu’na “icat ettirilmiş” bir kavramdır..tamamen sunidir..rahmetli atatürkü “eleştirmenin” yasak edildiği bir ülkede , hür düşünce kulübünün insanlarını bölücü bir kavramdır..
    hiçkimse “atatürkçü” olmaya zorlanamaz-hiçkimse “atatürkist olmadığı için kınanamaz”,
    ben sizi “zıttırıpizt” olmadığınız için kınamadığım gibi..
    “slogancı” bir arkadaşımız da “aydınlanmadan” bahsediyor..affedersiniz,atatürk EDİSON mu idi ?? atatürkten önce bu memlekette pozitif bir şey yapılmadı mı?? telgraf-demiryolu-üniversite ?? bunlar dua gücü ile mi -karanlık düşüncelerle mi yapıldı ?? latin alfabesini almak mı aydınlanmak?? eğer öyle ise şu pis japonlar kargacık burgacık yazılarıyla hala “taşdevrinde” yaşıyor..bir de düşünebiliyor musunuz : türkiyenin etrafında herkesin milli bir alfabesi var: bulgarlar kiril alfabesi-yunanlılar yunan alfabesi-gürcüler,ermeniler kendi alfabelerini,arap ve iranlılar da kendi alfabesini kullanıyorr..türkiye bir ada gibi-sanki ROMUS ROMULUS ‘ ün Roma-Latin den kalan yeğenleriyiz hepimiz..atatürk-eğer göktürk alfabesine geçseydi anlardım..gerçekten BİR GÜNDE bütün milleti OKUMAZ-YAZMAZ hale getirmek (bir günde % sıfır okuma yazma oranı ) büyük bir dev(i)rim..
    gerçekten biraz daha ıkınıp zorlasaydık, fransızca-japonca-swahili-izlandaca-taylandca..hepsi ama hepsi türkçeden “araklanmış” kelimelerle yaratılmış
    şeyler olduğunu bütün dünyaya ilan edip gününü gösterecektik ama olmadı , gong çaldı maç bitti..gülerim böyle devrimlere..

  103. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 24, 2009 | Reply

    Hidayet bey,

    Özür dilemeyi gerektiren bir durum yok:)
    Yani”hatırlatma”yapmanızda bir problem görmüyorum,bilakis her hatırlatma bir bilgi paylaşımıdır.

    Fakat şu var:
    Bir kavramı,söylemi veya sloganı içeriğinden ötürü(yani doğruluğu-yanlışlığı)tartışmak ile kavramın hiç olmadığını/olamayacağını ileri sürmek farklı şeylerdir.

    Dolayısıyla birinci paragrafta yer verdiğiniz görüşleriniz bana tartışmalı geliyor.Bakın,”Atatürkçülük”e atıf yaparak dönemin inkilaplarını eleştirmeniz doğaldır.Bunu,sonraki bölümlerde yorumunuzda ifade etmişsiniz ki,bu tam da içerikle ilgili eleştirel bir bakıştır ve anlaşılabilirdir(bu kısmına ayrıca değineceğim).
    Ancak;

    1960 dan önce “atatürkçülük- atatürk milliyetçiliği” diye bir kavram yoktu..bu kavram, politikacı,amblemi koyun olan parti başkanı rahmetli Turhan Feyzioğlu’na “icat ettirilmiş” bir kavramdır..

    dediğinizde konu değişir.Zira burada kavramın muhtevasını tartışmak yerine “böyle bir kavram var mıdır,yok mudur”eksenine kayar tartışma.
    Şimdi 1960 lar öncesi “Atatürkçülük” ve/veya “Atatürk Milliyetçiliği”kavramları toplumsal düşünce dünyamıza nasıl yerleşti,nasıl bir toplumsal hafıza yarattı ya da dolaşıma hangi söylem ve amaçlarla girdi, nasıl inşa edildi bunu tam olarak bilmiyorum.Bilmiyorum,çünkü 1960’tan tamı tamına çeyrek asır sonra dünyaya gelmişim.Yani bu konuda bildiklerim tarih kitaplarından,gazete sayfalarından,tv.tartışmalarından…makale ve mülakatlardan vs edindiğim bilgilerle sınırlı.Kısacası dönemin siyasal atmosferi,toplumsal ruhuna tanık değilim.Bildiğim tek şey,dünyaya gözümü açtığım anada sizin yok saydığınız kavramın(ideoloji,slogan…nasıl tanımlamak istiyorsanız)hayatın her alanına karşımıza çıktığı gerçeğidir.Ki bakın sizinle şu anda bu konuyu tartışıyor olmamız dahi bu gerçeği doğrulamaya yetiyor.
    Dolayısıyla beğenir veya beğenmeyiz,”böyle bir ideoloji veya kavram yoktur” demek isabetli bir saptama olmasa gerek.

    Kaldığımız yerden devam edelim:

    Atatürkçülüğün tamamen suni bir kavram olduğunu iddia ederek devamla şöyle yazmışsınız:

    …rahmetli atatürkü “eleştirmenin” yasak edildiği bir ülkede , hür düşünce kulübünün insanlarını bölücü bir kavramdır..
    hiçkimse “atatürkçü” olmaya zorlanamaz-hiçkimse “atatürkist olmadığı için kınanamaz”

    Kavramlar bölücü olmaz.Asıl bölücü olanı,bir kavram ya da ideolojiyi bir başkasına dayatmak ve bunu benimsemeyenleri ötekileştirmeye kalkışmaktır.Bireyin kendi inancıyla sınırlı tutması halinde ne bir kavram ne de bir inanç veya tercih “bölücü” olamaz.
    Fakat bir yönüyle size katılırım:hiç kimsenin bir diğerine kendi doğrularını dayatması kabul edilebilir bir durum değildir.Ve elbette bu dayatmayı kabul etmeyenler de kınanamaz.Size bu noktada tamamen katılıyorum.
    Ne var ki bunu bana “hatırlatmak”istedikleriniz arasına neden aldığınızı anlamış değilim.Yoksa bende dayatmacı bir eğilim mi sezdiniz.Ben ortak bir paydada buluşma zemini aradığımızı düşünmüştüm…ideoloji yarıştırmak gibi bir kaygım asla olmadı.Bu da size küçük bir hatırlatmam olsun kabul ederseniz:)

    ,

    ben sizi “zıttırıpizt” olmadığınız için kınamadığım gibi..

    Burasını pek anlayamadım.zıttırıpizt? ilk sizden duyduğumu söylesem kızmazssınız umarım.İdeoloji falan mı yoksa bir davranış biçimi mi,gerçekten merakımı celbetti.
    Ayrıca sizi kınadığımı hatırlamıyorum…Kınanacak bir söz ve davranışım olabileceğini de.
    Bu da size ikinci küçük hatırlatmam olsun emi:))

    “slogancı” bir arkadaşımız da “aydınlanmadan” bahsediyor..affedersiniz,atatürk EDİSON mu idi ??

    Soruyu “slogancı”arkadaşımıza sorun bence.Atatürk’ün EDİSİN olduğunu idda eden ben olmadığıma göre sorunun muhatabı da ben değilim.Kendisinden sorarsanız daha şık olur diye düşünüyorum.

    atatürkten önce bu memlekette pozitif bir şey yapılmadı mı?? telgraf-demiryolu-üniversite ?? bunlar dua gücü ile mi -karanlık düşüncelerle mi yapıldı ?? latin alfabesini almak mı aydınlanmak?? eğer öyle ise şu pis japonlar kargacık burgacık yazılarıyla hala “taşdevrinde” yaşıyor..bir de düşünebiliyor musunuz : türkiyenin etrafında herkesin milli bir alfabesi var: bulgarlar kiril alfabesi-yunanlılar yunan alfabesi-gürcüler,ermeniler kendi alfabelerini,arap ve iranlılar da kendi alfabesini kullanıyorr..türkiye bir ada gibi-sanki ROMUS ROMULUS ‘ ün Roma-Latin den kalan yeğenleriyiz hepimiz..atatürk-eğer göktürk alfabesine geçseydi anlardım..gerçekten BİR GÜNDE bütün milleti OKUMAZ-YAZMAZ hale getirmek (bir günde % sıfır okuma yazma oranı ) büyük bir dev(i)rim..
    gerçekten biraz daha ıkınıp zorlasaydık, fransızca-japonca-swahili-izlandaca-taylandca..hepsi ama hepsi türkçeden “araklanmış” kelimelerle yaratılmış
    şeyler olduğunu bütün dünyaya ilan edip gününü gösterecektik ama olmadı , gong çaldı maç bitti..gülerim böyle devrimlere

    Hah işte burası gerçekten tartışmaya değer.Lakin vaktim elvermediğinden ayrılmak durumundayım.Malum şu gonglar her yerde çalıyor,bakın beni güzel sohbetinizden alıkoyan bir gong da benim başımda:)
    Bir başka sohbette devam ederiz,tabii sizin açınızdan bir mahzuru yoksa.
    Şimdilik selamlar…

  104. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 24, 2009 | Reply

    Bir önceki yorumda EDİSİN yazmışım,EDİSON olacaktı.

  105. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 24, 2009 | Reply

    Hidayet bey tekrar merhabalar,
    Gündüz tamamlamaya zamanım olmayınca bölmek durumunda kaldım.

    Atatürk veya Cumhuriyet dönemi öncesi elbette hayat tamamen durmuş değildir.Pek çok Avrupa devletinin gerisinde kalmakla beraber bir şeyler yapılmış,bir yerlere gelinmiştir.Tabii nerede yükselme başlamış,nerede duraklamış,çöküşe giden süreci hızlandıran gerileme nasıl başlamıştır…bütün bu geçişlerin yaşanmasında dönemin toplumsal dinamikleri,tarihsel koşulları belirleyici olmuştur.Okuduysanız Osmanlı’nın sanayileşmesi üzerine sitede geniş tartışmalar oldu.Bana göre 600 yıllık imparatorluk döneminde tarihsel koşullara ve dönemin konjonktürüne uygun muazzam bir medeniyet gerçekleşmiştir.

    Ayrıca tarihi sadece Cumhuriyet dönemiyle sınırlamak büyük bir yanılgıdır.Bu noktada sizi anlıyor ve katılıyorum.Zira 600 yılı geçmiş yy.la başarıyla taşıyan bir medeniyet ve/veya kültürü yok sayamayız.Ve elbette “pozitif”diye tanımladığınız birikim bu manada atıfta bulunduğunuz metafizik bir anlayışla vucut bulmuş değildir.Devraldığımız kültür,köklü devlet yapısı,mimari,sanat vb.kendi içinde gelişen dinamizmin sonuçlarıdırlar hiç kuşkusuz.

    Ancak toplumların/medeniyetlerin gelişme süreçlerine,değişim ve dönüşümde izledikleri seyri yine bir bütün içerisinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.Kısacası Cumhuriyet dönemi de bu geçişlerin bir devamı niteliğindedir.Bir başka deyişle Osmanlı yönetimi boyunca yaşanan çalkantılardan,son dönemde “yenilenme” çabalarından,her an kapıda olan isyan ve ayaklanmalardan bağımsız düşünülemez.Tabii bu sancılı döneme 1.Dünya savaşı gibi dış dinamikler eklendiğinde tablo daha da karmaşık bir hal almaktadır.
    Özetle,Cumhuriyet dönemi ile Osmanlı dömenimini tek başına birinin diğerinin alternatifi görmek bizi sağlıklı neticelere götürmeyebilir.

    Ancak buna karşın bu bütünün verdiği pek çok ip ucu var…Günümüz ve geleceğimiz adına çıkaracağımız deneyimlerle doludur tarih.Ve eğer bir karşılaştırma yapılacaksa bu salt rejimler baz alınarak yapılmamalı.Zira Cumhuriyet ve öncesi yönetim biçimlerinin birbirine alternatif oluşturduğu,hadisenin ideoloji rekabetine indirgendiği bir anlayış yerine gerçeklere odaklanmak esastır.

    Misal,çok partili döneme geçiş Türkiye’de demokrasinin filizlenmeye başladığı döneme tekabül eder-eksikleri olmasına karşın.Yine dönemi takip eden darbeler dönemi bu kısmi geçişin sonucudur…Keza Özal dönemiyle Türkiye dışa açılabilmiştir.Ve evet bugün AKP döneminde tabularımızı sorgulayacak bir sürece girdik.

    Dolayısıyla bu geçişleri politik handikaplara kapılmadan izlemek durumundayız.
    Başa dönecek olursak;
    Cumhuriyet de varlığını/kuruluşunu devraldığı yönetimden almıştır ve aynı zamanda bu mirasın üzerinde inşa olmuştur.Kimimize göre doğrudur,başarılı olmuştur;kimimize göre tersidir.Fakat anılan geçişlerden farklı değildir ve elbette bundan bağımsız da değerlendirilmemeli.Ha,devrim diyebilir miyiz?Bana göre değil…Doğru yönetilmiş midir?Yine değil.Ama bir kapıdır ve tarihteki yerini bir şekilde almıştır.

    Dolayısyla nerede hata yapıldı,bu hatalar veya eksikler nasıl telafi edilebilir bunu konuşalım.Gerekirse sorgulayalım.Fakat hadiseyi “Osmanlı mı,Cumhuriyet mi”kıskacından kurtararak yapalım.Mesela bir dönem bizlerle aynı yönetim modelini paylaşan ve bugün de devam eden ülkeleri karşılaştırabiliriz.Zannedersem bize bir fikir verecektir…yani bunlardan ileri miyiz yoksa geri mi?

    Tabii siz gelişmişlik düzeyinden örneklemeler verdiğiniz için konuya girdim.Kısacası sadece ideoloji ve sistemler üzerinden tartışarak sorunlarımızı çözemeyiz diye düşünüyorum.Zira bugün artık eleştirmekle kendinizi sınırladığınız Kemalizm iktidarda değil.Ha Kemalizmin arkasına sığınarak gelişmişliği,demokrasiyi engelleyen zihniyetler yok mudur?Vardır elbet.Fakat bu statik zihniyet,salt Kemalizmin günah keçisi gösterildiği bir anlayışla dönüştürmek de mümkün değildir.Şayet bu şekilde ideolojik temelli bir bilek güreşleriyle birbirimize mukabele edersek ortalık FB-GS taraftarlığına dönüşür ve sadece birbirimizi gereksiz yere suçlamış oluruz.Hayır,bence bundan fazlasını yapabiliriz.Ve bence bu yolda güzel umutlu bir gelişme var.

  106. Yazan:Mustafa Hayırlı Tarih: Kas 24, 2009 | Reply

    Hani “Ötekileştirmemek!” ve hani”Dışlamamak!”, “Ayrımcılık yapmamak !”

    “Kemalistler için Türkiye’den kaçış rehberi” vb. söylemlerden de çok açık bir biçimde anlaşılıyor ki ötekileştirilmekten, dışlanmaktan, ayrımcılıktan en çok yakınanlar; ne kadar demokrat görünürlerse görünsünler güç kendilerine geçtiğinde, ötekileştirmenin de dışlamanın da ayrımcılığın da en alasını yapma eğiliminini taşıdıklarını gizleyemiyorlar.

    Oysa bu ülke hepimizin; Kemalist de olsan, türban da taksan, sevsen de sevmesen de onu bunu; kimse kimse için “Bu ülkeden kaçış rehberi”, “Ya sev ya terket gibi.” gibi abuk sabuk yönlendirmelere girmesin, girişmesin.

    Demokrasi dediğimiz de bu olmalı galiba; “Farklı da olsak birbirimize katlanabilmek, hoşgörülü olmak.”

    “Kemalistler için Türkiye’den kaçış rehberi” gibi söylemleri ortaya koyanlar, hangi demokrasiden söz ediyorlar acaba ve yine onlar hangi “Ötekileştirmeden”, hangi “Dışlanmadan” ve hangi “Ayrımcılıktan” söz ediyorlar!

    Farkında değillerm’k’ kendileri bu s,ylemlerle “Ötekileştime”nin, “Dışlama”nın, “Ayrımcılık”ın en alasını yapıyorlar ya da yapma özlemini taşıyorlar.

    Demokrasi dediğin zor iş kardeşim !

    Saygilarimla

    Mustafa Hayirli & Ankara

  107. Yazan:MY Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    “Hani “Ötekileştirmemek!” ve hani”Dışlamamak!”, “Ayrımcılık yapmamak !”

    “Kemalistler için Türkiye’den kaçış rehberi” vb. söylemlerden de çok açık bir biçimde anlaşılıyor ki ötekileştirilmekten, dışlanmaktan, ayrımcılıktan en çok yakınanlar; ne kadar demokrat görünürlerse görünsünler güç kendilerine geçtiğinde, ötekileştirmenin de dışlamanın da ayrımcılığın da en alasını yapma eğiliminini taşıdıklarını gizleyemiyorlar.
    (MH)

    Hayir, yaniliyorsunuz. Neden?

    1) Atatürkist dedigimiz insanlar ölü dogmus bir ideolojiye dört elle yapisan insanlardir,
    2) Atatürkistler kürtleri, ermenileri, basörtülü kadinlari ve daha nicelerini ÖTEKiLESTiREN insanlardir,
    3) Bu yazida dile getirilen tepki iste bu ÖTEKiLESTiRMEYE BiR TEPKiDiR.

    Sayin Mustafa Hayirli,

    Bütün fasist projeler gibi Atatürkist proje kendi zencilerini üretti. Kurtulus savasinda halk düsmana direndi. Kimse laik veya ulusalci bir devlet kurmasini istemedi General Kemal Bey’den. Ama o ve ekibi:

    1) Mimar sinanin mezarini açip kafatasini ölçtü,
    2) Türk yurdunda türk olmayanlar ancak köle olabilir diye beyanat verdi (mahmut esat bozkurt)
    3) Dersim’de ve daha bir çok yerde kendi halkini kürt, alevi, vb diyerek ÖTEKiLESTiRDi.
    PKK’yı dış mihraklar mı kurdu?

    Biz Atatürkistleri ÖTEKiLESTiRMiYORUZ. Onlar zaten kendilerini ELiT bir üstün irk mensubu zannederek ötekilesmisler çoktan.

    Kürt, Alevi, Ermeni..; böyle olmaktan vaz geçemez. Ama bir atatürkist tedavi olabilir… Daha yol yakin iken 🙂

    Irkçıya kızılmaz, acınır!
    Yoksa Onur Hava Yollari’ndan ucuz bilet alabilirler.

  108. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    Sevgili Mustafa Hayirli,

    Ne guzel yazmissin.Eline saglik 🙂

    Benim edindigim izlenim koktendincilerin Cagdas Demokrasinin nimetlerinden yararlanmada hic bir problemlerinin olmadigi yonunda. Herhangi bir gelismis ulkede yasayabilirler ve bundan cok mutlu olurlar.

    Amaa Cagdas Demokrasinin bir cok ogesini benimseyemeyecekleri kanisina vardim.

    Arkadaslar,

    Benden bu kadar.

    Sizden bir tek sey rica ediyorum, her soylenene inanmayin ve size soylenenleri bilimsel bir ansiklopediden kontrol edin.

    Benim tavsiye edebilecegim ansiklopedik kaynak:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Ana_Sayfa

    Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.

    Cevrede herkes her istedigini soyler ama bir ansiklopediye sadece gercekler girer.

    Ozgurce tartisin, ama kimseye iftira etmeden, camur atmadan, kirmadan, her seyi tabusuz-dogmasiz tartisin.

    Ne kadar okur, ne kadar ogrenir, ne kadar cok yer gorurseniz, o kadar Ataturkcu olursunuz. Bu benim gorusumdur.

    Dostca kalin,

    Ahmet Selcuk

  109. Yazan:TOM Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    Birakin bu ayaklari,Alevilerin cogu(ic anadolu,karadeniz,ege,akdeniz) chp ye oy verecek.zaten son secimde tuncelide birinci pari akp oldu,sonrada dtp.chp zaten zaza ve kurt alevilerinden oy alamiyor.
    akp havada takla atsin,tunceli bolgesi disindaki alevilerden oy alamaz.Alevilik bilincine sahip insanlardan akp ye oy cikmaz.aLEVILER cumhuriyetin kazanimlarindan odun vermezler.
    gulunecek durum ise,zaman gazetesi secimden once kilicdiroglu icin “dersim isyanin oldugu tuncelili” diyordu.simdi isyani katliam yapti.180 derece donus yaptilar.

  110. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    Mustafa Demircioğlu

    İnanın yazınız tam bir ibret belgesi gibi.

    “Yapmayın Halil bey,kimliğimi gizliyorsam bir sebebi olmalı…Hem de sayısız sebep.Ne güzel söylemişsiniz,evet işimi kaybedebilirim…Evet tahtacı/kızılbaş yaftası yiyebilirim…Evet terörist/anarşist anlaşılabilirim.Evet sevdiğim kızla sırf bu yüzden hayatımı hiç birleştirmeyebilirim.”

    Bu yukarıdakileri yapıp sonrada bireysel çıkarlarınız için farklı kimliklere girmeyi normal karşılamanız inanın benim için anlaşılır gibi değil. Ben her türlü dışlanmayı ve yanlızlığı göze alarak alevi olduğumu gururla söylüyorum. Sonuçta siz bireysel istekleriniz ve çıkarlarınız doğrultusunda bir hayat yaşıyorsunuz. Peki hala kendinizi bir birey olarak mı görüyorsunuz. Yağmurun yağdığı yere tarlasını sermek bu olsa gerek.

    “Ve çözümsüz değildir.Yeter ki Aleviler de eşit insan statüsüyle kabul edilsinler İnançlarında,kimliklerinde özgür olsunlar.
    Peki var mı böyle eşitlikçi,demokratik,hukuka dayalı bir sistem soruyorum.”
    İnanın ne dediğinizi anlamıyorum. Hem inancınızda hemde kimliğinizde özgür olmak istiyorsunuz hemde bunu, aleviliğe karşı her türlü düşmanlığı yapan sünnilerin size sunmasını BEKLİYORSUNUZ. Bu şekilde sonsuza kadar bekleyebilirsiniz.

    Önceki metin hakkında da; Olayların sonuçları elbette önemlidir, ancak süreçler, araçlar ve profilleri dışarda tutan yaklaşımlar hayatın nesnelliğini anlamsızlaştırmaktan öte bir işe yaramayacaktır.

  111. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    Halil İbrahim,

    Hani derler ya”NE KADAR ANLATIRSAN ANLAT,ANLATTIĞIN KARŞINDAKİNİN ANLADIĞI KADARDIR”bizimkisi de galiba o hesap.
    Fakat suç sizde değil,laftan anlayacağınızı düşünerek sizi ciddiye almakla gerçekten hata etmişim.Sanırım bu hatayı kolay kolay işlemeyeceğim.Hadi yolunuz açık olsun.Benden bu kadar.

  112. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 25, 2009 | Reply

    Sayın Mustafa Demircioğlu,

    Nereye kaçarsanız kaçın korkularınızda sizinle birlikte gelecektir. Söylediklerimin sizi acıttığının farkındayım. Dost acıyı ve doğruyu söyler.

  113. Yazan:Mustafa Demircioğlu Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Hadi kardeşim hadi işine!Senin gibi namert dostum olacağına mert düşmanı tercih ederim ben.Dostmuş,peehhh!

  114. Yazan:Harun Genc Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Ahmet Bey, bilimsellikle ilgili cirpinislarinizi uzulerek okudum cunku Ekrem Sinai bey ve benzerleri sizin konustugunuz dili genelde ya anlayamiyorlar, anlamak icin caba serf etmiyorlar ya da anlamamazliktan gelmek icin kendilerini komik durumlara dusuruyorlar.
    Demis ki kendileri:

    Nitekim onlar 2 sene önce “bol bol su için, vücudun her gün bilmem ne kadar suya ihtiyacı var” deyip, ertesi yıl “çok su içmeyin, vücudunuzun minerallerini kaybedersiniz” diyen adamlardır.

    Ekrem Bey, bilim kendini yeni veriler aydinliginda gelistiren bir olgudur. Eger 2 yil once ogrendiklerimizin bugun yanlisligi ortaya cikiyorsa bilim adamlari tezlerine bir dogma gibi sarilip “Nayir, Nolamaz benim dedigim dogrudur” demezler. Oyle olsaydi, atom maddenin en kucuk yapi tasi degilmis o zaman bilim yanlistir artik bilim yapmayalim der hepimiz inanclarin (kastim dini inanclar degildir) tutsagi olurduk.
    Ayrica,

    Tam tersi, “tavuk suyu çorba gribe iyi gelir” tezinin hiçbir bilimsel dayanağı olmamasına karşın kişisel tecrübedir, doktorların ne söylediği çok da umurumda değildir. Doğrusu ben bireysel tecrübeye, “İngiltere’de yapılan son araştırmadan” daha çok önem veririm.

    demissiniz halbuki siz isterseniz nezle olmus 1000 kisi alirsiniz, yaslarina, cinsiyetlerine saglik durumlarina gore esit ayiririsiniz. Tavuk suyuna corba ya da sicak su icirip iyilesme hizlarini karsilastirirsiniz. Istatistiksel bir anlam ifade ederse kalkip bunu makale yaparsiniz. Ha olmadi iyilesme hizlarinin ortalamasinda belirli bir fark bulamadiniz ama bazi insanlar tavuk suyuna corba icirilince hizla iyilesti kalkip bunu “etkileri insandan insana degisebilir” derseniz bu da sizin bilimsel arastirmanizin bilimsel yorumu olur. Bunu alir baska bi arastirmaci sizin tavuklarla degil baska kumesin tavuklariyla yapar bu sefer herkes iyilesir size de “hipotenizin yanlismis marifet kullanilan tavuktaymis, tavuk suyuna corba kim icerse icsin bizim tavuklarla yapilirsa adami iyilestirir” der. Sizde oturup aglamaz gider adamin tavuklarini alirsiniz.

    Bu kucuk capli ilkokul duzeyindeki bilim dersimizden sonra sizden ricam Ekrem Bey, bilimsel bir hipotezin ancak bilimsel yollarla saglamlastirilip cokertilebilecegini anlamaniz eger zaten anlamissaniz da uygulamaya koymaniz, uygulamaya koyabiliyorsaniz da sirf bazi cevrelere sevimli gorunmek icin kulaktan dolma hurafelere itibar etmeyi ya da ediyormus gibi yapmayi birakmaniz.
    Zira ne zaman gazetelerde “Bilim Adamlari’nin Yillardir Dogru Bildigi Yanlis Cikti!!!” baslikli bir haber gorsem altina yazilan “Tabi iste bilim yaniliyor kurtulus Inanctatir” tadinda yorumlari okumaktan biktim. Sanki bilimin yillardir dogru bildigi yanlisi duzelten bilimin ta kendisi degil de kutsal vahiylermis gibi.

  115. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Harun bey,

    İlkokul düzeyinde olduğunu belirttiğiniz açıklamalar için teşekkür ederim. Şu iki soruma da yanıt verebilirseniz sevinirim:
    – Şimdi bol bol su içelim mi, içmeyelim mi?
    – Domuz gribi aşısı olalım mı olmayalım mı?
    – Genetiği değiştirilmiş ürünler yiyelim mi yemiyelim mi?
    – Tavuk suyu çorba gribe iyi gelir mi, gelmez mi?

    Bunlar benim yaşamımla doğrudan ilgili kararlar.
    Bilim, annemin beni doğurduğu zaman anne sütünün zararlı olduğunu söylüyordu ve annem bilime uydu anne sütü vermedi. (Belki bu kıllığımın kaynağı odur :))
    Bilim, babamın zamanında Vita yağı kalbe iyi gelir diyordu. Amcam faydalı diye bol bol margarin yiyordu, kalpten gitti.
    Annanemin zamanında kocakarı ilaçları diye otlar tukaka ediliyordu. Annanem de rahatsızlıklarını ilaçla geçirmeyi tercih etti. Safra kesesi ve midesinden defalarca ameliyat oldu.
    Ben bilim düşmanlığı yapmıyorum. Basit bir şey söylüyorum. “BİLİM YANILMAZ DEĞİLDİR”. Bu tek cümleyi anlamak o kadar zor olmasa gerek…

  116. Yazan:durhat Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Son zamanlarda bilimselliği kalkan edinmek de moda oldu.Maşallah bilim adamından geçilmiyor ortalık…Mikrofonu kapan,klavyenin başına geçen bilim adamı kesiliyor başımıza.Hani içi doldurulsa gam yemeyeceğim de.Bilim de bilim diye tutturulan,can simidi gibi sarılan temel argüman ise sadece karşı tarafı bilim düşmanlığıyla suçlamak.Başka da bir şey yok.Zannediyorlar ki “sen bilimden ne anlarsın,sen bilim düşmanısın”dediler miydi akan sular duracak.
    Geçin ya,koktu bu bilim bekçiliği ayakları.Bırakın her kes bildiğine inansın tasası size mi düşmüş.Bir bilim kalmıştı içini boşaltmadığınız.Şimdi onu da yerlerde süründürür oldunuz.Vallahi sizin gibilerinin sayesinde “bilim”sözcüğünden tiksinir oldum.Yetti be kardeşim!

  117. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Harun bey,

    Size sitemizin hazırladığı şu kitabı okumanızı tavsiye ederim:
    http://www.derindusunce.org/img/pozitivizm_derin_dusunce_org.pdf
    Bu pozitivizm tartışmalarını da şu başlıklardan birinin altında yapabiliriz:
    http://www.derindusunce.org/2009/06/18/dikkat-pozitivizm-sevmeyin-kabuklu-yemis-vermeyin/
    http://www.derindusunce.org/2007/11/07/evrimcilerin-ic-hastaliklari/
    http://www.derindusunce.org/2009/03/15/evrim-teorisi-okullarda-ogretilmeli-mi-darwin_okul_egitim_mufredat/
    http://www.derindusunce.org/2009/04/24/aydinlanma-modernizm-bilimcilik-ve-uzman-cehaleti/

  118. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    öyle deme durhat, 3G teknolojisini takip ediyorlar, yetmez mi? 🙂

  119. Yazan:sevim Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    aslında biraz hak vermek lazım.malum 85 yıllık dogmalar artık pek işe yaramıyor.tabular yıkıldıkça,sımsıkı yapıştıkları sloganlarının hükmü kalmıyor ne yapsınlar.her geçen gün bir ideolojileri daha iflas ettiğinin kendileri de farkında.inandırcılığını yitirdikçe,yenilemeleri,cilalamaları gerekiyor.
    e ne yapacaklardı?tabiki denenmemiş,daha etkili, söylem gücü daha yüksek yeni propagndaları dolaşıma sokmaları.bu hep böyleydi zaten.sloganları etkisini kaybettikçe habire plak değiştirmekle meşgullerdi.entrika çok nasılsa biri olmadı öteki.ya tutarsa hesabı.yerseniz yani.
    fakat tabi müfris bir mirasyedi gibi ne var ne yok hepsi tüketilip sermaye kediye yüklenince paçaları tutuştu.neyse ki kenarda kıyıda kalan bilim devreye girdi de imdatlarına yetişti hızır gibi.

    şimdi bilimcilik oyunuyla vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar.
    adalet nerde diyorsunuz,bilim sertifikası istiyorlar.
    haklarım çiğneniyor diyorsunuz belge ibraz etmeniz gerekiyor.
    yahu uğradığım baskıyı,ayrımcılığı,keyfi uygulamaları dile getirmem için ille fizikçi,kimyager,mühendis,biyolog,antropolog falan mı olmam gerekiyor?yok mu başka yolu.hiç mi konuşamayacağız?olmayacak mı böyle bir hakkımız!
    hem sonra kim yok saymış bilimi,kim inkar etmiş.varsa-ki vardır-ilgi alanına girenlerin uğraşacağı iş.ayrıca duayla,muskayla,yatırla falan da yönetilmiyoruz.en nihayetinde bilimle uğraşılmayacak diye kimsenin elinden kolundan tutulduğu da yok.bir şekilde hayatımıza girebildiği ölçüde giriyor zaten.
    peki nedir bu panik,bitmez tükenmez takıntılar,sonu gelmez saplantılar.
    giydiklerimize karışırlar:bilim.
    inancımıza müdahale ederler:bilim.
    nasıl düşüneceğimizi tayin ederler:bilim.
    dilimizi konuşmaya izin vermezler,gene bilim.
    bu nasıl bilimdir bir izah etseler.kafayı sıyıracaklar neredeyse.yok mu başka işiniz kardeşim,bilim diye bu numaralar daha ne kadar yutturulacak.yeter ya,ufuk açıcı bir şeyler söyleyin.bu ezberlerle karın doymuyor.ülke gelişmiyor,bunun farkında mısınız?
    yani gerçekten yazık bu memlektin haline.
    peki bu son beyin yıkama stoku da tükendiğinde ne olacak?o zaman neyle kandırıp oyalayacaklar insanları merak ediyorum.hadi bir yere kadar bilinçleri bulandırmayı,siyahı beyaz,beyazı siyah göstermeyi başardınız ya sonrası.yazık değil mi,bu vebali kaldırabilecek misiniz?

  120. Yazan:Harun Genc Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Ekrem Bey,

    “BİLİM YANILMAZ DEĞİLDİR”.

    demissiniz ya. Ayakta alkisliyorum. Sonuna kadar katiliyorum. (bu lafi kullanmayi hic sevmedigim halde) altina imzami atiyorum.

    Benim tek dedigim: BILIMIN SOYLEDIGININ YANLISLIGINI ANCAK BILIMSEL YOLLA CURUTURSUNUZ VEYA SAGLAMLASTIRIRSINIZ.

    Bilim insani bugun AK dedigine yarin yeni teknolojiler ve veriler isiginda tekrar bakip KARA der ve bundan HIC BIR SEKILDE GOCUNMAZ. Oyle olsaydi ne bilim ne teknoloji ilerlerdi.

    Bahsettiginiz sayfalari zaten gezmisligim var.

    Teistik bir evrim anlayışı mümkün olmasına karşın dawkins gibi ateistler, bunu bir argüman olarak kullanıyor.

    seklindeki yorumunuza da son derece katiliyorum ama ancak dawkins gibi ateistler oldugu gibi bu sitedeki gibi teistler de ayni argumani saldiri malzemesi olarak kullaniyorlar. O yuzden

    Kanimizca Evrim Teorisi bilim degil felsefe derslerinin konusu olmalidir

    seklinde gulunc ve assaligi tezlere yuva olan bir ortam cikiyor. Bu nedenle sozunu ettiginiz sayfalari birden fazla okuyup oradaki bagnaz dusuncelileri pozitif bilimin inanclara karsi olmadigina ikna etmeye (bosuna kurek cekmeye) calisamayacagim. Ayrica sitenizden bir pdf dosyasi indirmeyi de son derece sakincali buluyorum Allah korusun sitece zaten mimlenmissiniz, site yoneticileri de beni mimlerler kitap indirmeye falan kalkarsam Allah korusun :))

    Bu arada durhat bey/hanim, siz iki bilgisayara uzaktan bakip hangisinin bellegi dolu bos oldugunu bilgisayarlari calistirmadan anlayanlardansiniz herhalde. Bir kavramin iceriginin bolastigini anlayabilmek icin o kavramin ozumsemek gerekir. Eger somut orneklerle yazdiklarim da kavramin icini bosaltmayi gosterebilirseniz sevinirim yoksa laf olsun diye “Kavram icini bosaltiyorlar” demek kolay.

    Ekrem bey uzgunum sorulariniza cevap veremedim onlara bilahere.

  121. Yazan:durhat Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    “Aşındırma”anlamında kullandım Harun bey.Olur olmaz yerde kullanıldığında bir kavramın içi veya altı boşaltılmış olur-bana göre.Yani bilimin varlığını-yokluğunu kanıtlama ya da bilime inanıp inanmama amaçlı söylenmiş değil.Hem zaten bu tarz iddalarda bulunacak birikim ve donanıma da sahip değilim.Kısacası her konunun “bilimsellik karşıtı/yanlısı”şeklinde algılanması taraftarı değilim,hepsi o kadar.

  122. Yazan:durhat Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Ha bir de şu bakmadan iki bilgisayar belleğinin doluluk kapasitesini okumaktan söz etmişsiniz.
    Sanırım doğa üstü güçlere sahip olmadığıma göre açıp bir doluluk kapasitelerine bakardım diye düşünüyorum.Bu kadarını yapardım müsterih olun:)
    Ama annem çarşı dönüşü belediyenin üstünü kapatmayı unuttuğu çukura düşüp ayağını burktuğunda zannedersem o an ideali,materyali düşünecek durumda olmazdım değil mi?

  123. Yazan:MB Tarih: Kas 27, 2009 | Reply

    Dogmatikliğe varan, bu bilimperestlik de sıktı artık. Allah akıl, fikir ve ilim versin. Amin:)

  124. Yazan:Halil İbrahim Erdoğan Tarih: Kas 27, 2009 | Reply

    Mustafa Demircioğlu,

    Kabalaşarak gerçek kişiliğinizi ortaya koymuş olmanızdan son derece memnun oldum

  125. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Kas 27, 2009 | Reply

    Kemalistler ölü dogmus bir zavalli rejimin bekcisidirler. Su günlerde Türk gencliginin nasil egitim imkanlarini ellerinden aliriz deye ugrasmaktadirlar. Maalesef hukuk ve yargi kurumlarini isgal etmis durumumdalar. Kemalistler cok kurnaz olduklari icin onlarin baski rejiminden kurtulmak imkansiz gözükuyor. Adamlarin en azindan sayisi bilinmez darbe yapmis ve planlamis sözde TSK lari var.Cok korcunc ama gercek yarin TSK denilen eli silahli kurum Vatandasa silah cekmekten bile cekinmeyecek. Herkesin bilmesi gerek bu Kemalist kurum hür iradenin sectigi Basbakani bile katletti. Kemalistler kacmayacak cünkü hesaplari T.C. de görülecek. Ülkemizi yobaz Kemalistlerden kurtarmanin zamani cok yakindadir. Sayili günler. Ya sabir ver Allahim. Amin.

  126. Yazan:Harun Genc Tarih: Kas 30, 2009 | Reply

    Sevim Hanim,

    adalet nerde diyorsunuz,bilim sertifikası istiyorlar.
    haklarım çiğneniyor diyorsunuz belge ibraz etmeniz gerekiyor.
    yahu uğradığım baskıyı,ayrımcılığı,keyfi uygulamaları dile getirmem için ille fizikçi,kimyager,mühendis,biyolog,antropolog falan mı olmam gerekiyor?yok mu başka yolu.hiç mi konuşamayacağız?olmayacak mı böyle bir hakkımız!

    Ne yalan soyleyeyim oyle olanina da denk geldim. Haklisiniz demekten baska soyleyebilecegim cok sey yok.
    Kendi adima insanlarin kendileri ile ilgili anlattiklari hikayelere genelde samimi bakmaya calisirim ama ucuncu gruplarla ilgili anlatilanlara ozellikle gun gectikce daha supheci bakiyorum.
    Benim amacim burda kimsenin ugradigi baskiyi alaya vurmak kucuk gormek veya “senin acin bilimsel degil o yuzden varolamaz” gibi sacma bir oneriyle yermek degildi. Yapmak istedigim zaten devam etmekte olan bilimsellikle ilgili tartismaya tavrimi koymakti.
    Eger salt benim yazdiklarimdan “vatandasin yasadigi baski istatistiksel/bilimsel bicimde ortaya konmuyorsa salla gitsin” propagandasi cikiyorsa uzgunum amacim bu degildi.

  127. Yazan:sevim Tarih: Kas 30, 2009 | Reply

    Harun bey,

    Ne yalan soyleyeyim oyle olanina da denk geldim. Haklisiniz demekten baska soyleyebilecegim cok sey yok.
    Kendi adima insanlarin kendileri ile ilgili anlattiklari hikayelere genelde samimi bakmaya calisirim ama ucuncu gruplarla ilgili anlatilanlara ozellikle gun gectikce daha supheci bakiyorum.

    anlayışınız için öncelikle teşekkürler.samimi ve içten bir açıklama olmuş gerçekten.dürüst olmam gerekirse ben de sizi yanlış anladığımın farkına varmış oldum.
    ancak “üçüncü gruplar(kişiler)ler”le ilgili belirlemenize küçük bir itirazım olacak.evet,hikayeler,efsaneler üzerine görüş inşa edilmesini ben de doğru bulmuyorum.dolayısıyla da bu tarz yaklaşımlara kuşkuyla bakmanızı doğal buluyorum.lakin,bilimselliği kalkan olarak kullanan,bunu salt bir ideolji aracı gibi görenlerin şüpheci yaklaşımları maalesef “üçüncü el kurgular”diye tanımladığınız alanla sınırlı kalmıyor…kendilerini bu savunmacı anlayışa mahkum eden zihniyetlerin güncel olaylara bakışı da maalesef bu önyargılı bakış açısına takılıp kalıyor.işte anadilde eğitim sorunu,kadın hakları meselesi,başörtüsü yasağı,yargı skandalları ve daha nice keyfi uygulama!bunların tamamı halihazırda boğuştuğumuz sorunlardan.ve bütün bunlar sanırım tarihe geri gitmeye,geçmişi kurcalamaya,”hikayeler üretme”ye gerek kalmadan kanıtlanabilecek türden güncel sorunlar.dolayısıyla birileri efsaneler üretiyor diye gerçekler görmezden gelinmemeli…her demokratik hak talebi, siyasi malzeme yapılıyor diye antidemokratik uygulamalar savunulmamalı.

    Benim amacim burda kimsenin ugradigi baskiyi alaya vurmak kucuk gormek veya “senin acin bilimsel degil o yuzden varolamaz” gibi sacma bir oneriyle yermek degildi. Yapmak istedigim zaten devam etmekte olan bilimsellikle ilgili tartismaya tavrimi koymakti.

    dediğim gibi tavrınızı farklı algılamışım.şimdi durum daha iyi anlaşılmış oldu.keşke bu güzel yorumla tavrınızı koysaydınız:))sanırım zamanlamadan dolayı bir yanlış anlaşılma oldu.fakat neticede ikimiz de birbirimizi daha iyi anlamış olduk.tabii bu anlama ve anlaşılmayı;incelikli ve düzeyli üslubunuza borçlu olduğumuzu da belirtmekte sakınca görmüyorum.

    Eger salt benim yazdiklarimdan “vatandasin yasadigi baski istatistiksel/bilimsel bicimde ortaya konmuyorsa salla gitsin” propagandasi cikiyorsa uzgunum amacim bu degildi

    hayır,başta biraz isyan etmekle beraber artık amacınızın düşündüğümden çok farklı olduğunun farkındayım.
    yine de sizi üzdüysem özür diliyorum.
    saygı ve selamlar.

  128. Yazan:ezber bozan Tarih: Ara 1, 2009 | Reply

    Kemalistlerin bir yere gittikleri yok kendinizi kandirmayin bence. En son meclisteki acilimin tartisildigi gunun 10 Kasim`a denk gelmesi sebebiyle cikan tartismanin hangi eksende dondugunu gormediniz mi?

    CHP+MHP = Bari ataminizin olum yildonumunde yapmasaydiniz.
    AKP = Ataturk de yasasaydi acilimi savunurdu.

    Manzara bu arkadaslar, Turkiye`de hala hersey Atatuturk uzerinden konusuluyor.

    Bence bunun sebepleri uzerine kafa yoralim.

    Bana sorarsaniz sebep bence acik; cunku burjuvazi bugun kemalizmden besleniyor, halki koyun gibi nasil gudecek burjuvazi baska?

    Iki yol var; ya tanri yada tanrinin yerine ikame edecek olan bir sahsiyeti kutsayarak. Turkiye resmi ideolojisinin tercihi ikincisi…

    Meseleyi salt kemalizm karsitligina odaklayarak isin icinden cikilamayacagini dusunuyorum. Sorunun ozu bence burjuvazi de gizli.

  129. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    Kemalistlerdeki son egilim “madem bu islamcilari deviremedik, onlardanmis gibi davranip bari kadrolarina girip kicimizi kurtaralim, bir yerlere gelelim” tarzinda bir egilim. Iki laflarindan birinde dinden, imandan bahsediyorlar, Cuma namazina gittiklerini herkese duyuruyorlar, Israil’e sovuyorlar, “velahavlevelevelekuvvete billahil azim” tarzinda cumleleri kurmaya calisirken hatalar yapip acayip sekilde komik oluyorlar.

    Yani anlayacaginiz, bu gucetapanlarin bu ulkeden gitmeye pek niyetleri yok. Kaybetme korkusu yasadiklari iktidari islami kullanarak bile korumaya calisiyorlar. Deniz Baykal’in Cuppeli Ahmet Hoca’ya yakinlik gostermesi vb. olaylar da cabasi…

  130. Yazan:Haluk Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Atatürk’ü K.Kore’nin diktatörü ile bir tutan bir cahilden beklenebilecek bir yazı… Bravo!

  131. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Mehmet bey,
    Sizlere Pyongyang düzlüklerinden sesleniyorum.

    Kim Jong İl gibi efsanevi bir lideri Kore halkının büyük kurtarıcısını Türkiye diktatörüyle bir tutmanız cahil, bidon kafalı veya en iyi ihtimalle işbirlikçi olduğunuzu gösteriyor.

    Artık ülkemizden elinizi çekin!

  132. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Olcayto bey,

    Şimdi bir şey söyleyecektim ama Kim il Sung koruma kanunu yüzünden söyleyemiyorum. Kandırmayın bizi, siz Kuzey Koreliler Kim il Sung’a hakaret eden bir site var diye google’ı kapattırmışsınız bir kere bizi nasıl buldunuz? Youtube’a da girilemiyormuş, bir Güney Kore’li Kim il Sung’u eşcinsel olarak gösteren video koymuşmuş öyle diyorlar. Bu çağda bu kafa. Halbuki Atatürk ne demiş: Bağımsızlık benim karakterimdir… Yani farkı görmemeniz çok üzücü.

  133. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Bir Türk vatandaşının, Atatürk’le ilgili eleştiri yapması kanunen yasaktır. Dünyanın başka hangi ülkelerinde, bir kişinin eleştirilmesini yasaklayan bir kanun var?

    1908’den 1925’e kadar Türkiye’de çok partili parlamenter sistem uygulanıyordu. 1925’te Takrir-i Sükun kanunuyla bu sistem kaldırıldı, CHP dışındaki tüm siyasi partiler yasaklandı. 1925’teki bu değişikliğin etkileri bugün hala sürüyor. Hala, CHP kendi dışındaki siyasi görüşlerin, yargı ve askeriye gibi kurumlara girmesini kabullenmiyor. Bunu “devletin ele geçirilmesi” olarak yorumluyor. Halbuki, devlet 1925’te CHP tarafından tümüyle ele geçirilmişti. Bir daha da kemalist olmayan hiçbir kurum/parti, Türkiye’de parlamenter sisteme darbe yapmamıştır. 1960 ve 1980 darbelerini yapan TSK da bu darbeleri, kemalizm/atatürkçülük adına yaptığından, sonuçta bu darbeler de kemalist grupların yaptıkları eylemlerdir.

  134. Yazan:Yeniçeri Tarih: Eyl 15, 2010 | Reply

    Haddini aşmış ötekileştirmenin dbine vurmuş bir makale
    Kınıyorum…

  135. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    “İRONİ”

    oooo Hayir mi dedin çık olmadı şimdi!!!

    Faşistsin,cahilsin,kemalistsin,bağnazsın,nazisin nazi daha öteside var dinsizsin…

    Daha bitmedi ya chp lisin ya mhp li yada pkk lı ortası yok aman allah muhafaza 3 ünün arasında kaldınmı vay haline alacan mecbur 1’niiii…

    Vah vah %41 hayır çıkmış kim bu yobazlar dinsizler faşistler keselim hepsini değilmi?

    Durun ben sizin için hepsini tek bir kelime içine topliyim “demokrasiiii”

    ohhh kızmayın canım yok bir şey %41 hayır ne demek 3-5 kişi işte ne hakları varki konuşmaya zaten amannnnn demokrasi gelmiş canımmmm ne olacak sankiii yok efendim adalet siyasallaşıyormuş yok bu böyleymiş şu şöyleymiş boş ver sen bak işine yemene bak yemene.Ne önemi var halkın %41 düşüncelerini korkularını tatmin etmeye canım boş verrrrr. Bulmuşsun koltuğu yat tabi oda yetmediyse gemicikte yat villada yat çocukların amerikada yatsın yat babam yat yalnızzzzzzz bir hatırlatma yapıyım yüksek müsadenizle bir zamanlar bu ülkenin bir lideri vardı hani her fırsatta bazılarının sövdüğü varya MUSTAFA KEMAL hani halkının ona ATATÜRK dediği adam hani ölürken herşeyini milletine bırakan adam,varya hani ölürken beni türk doktorlarının eline bırakın diyen adam yabancı hocaların değil ha aman şimdikiler türk okullarını beğenmiyorlar ama işçi cocukları mecbur okumaya aman ha iyi hatirlayın!!! hani beyaz gömlek değil kefen giyip ömrünü bu millet için savaşmaya mücadele etmeye adamış adam varya, hani varya hani sizin çok bahsetiğiniz demokrasiyi gazi olarak bu ülkeye getirmiş olan adam varya, hani varya bu millete sadakayı değil çalışmayııı, okumayıııı,yazmayııııı öğreten adam ah be ah işteeeee o adammmm ölmediiiii arkadaşşşşşşş ölmediiiiii ölmeyecekkkk ne chp ne başka bir parti o türk milletinin ruhunda behçet kemalin şiirlerinde nazımın dizelerinde istiklal marşının ruhundaaa türk gençlerinin kanında o !!! nasil öldüreceksiniz nasil yok edebilirsiniz? dua edin bu chp gibi aciz içi boş,Atatürkçülükle alakası bile olmayan aciz bir parti var allah büyüktür hakkın haklının yanındadır!!!

  136. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    @ibrahim kap:

    hani varya hani sizin çok bahsetiğiniz demokrasiyi gazi olarak bu ülkeye getirmiş olan adam varya

    Türkiye’de 1908’de İkinci Meşrutiyetle beraber çok partili düzene geçildi. 1925’e kadar 1920 ve 1923 seçimleri de dahil çok partili düzen devam ediyordu. 1925’te Takrir-i Sükun kanunuyla CHP dışındaki tüm partiler kapatıldı. 1946’ya kadar da çok partili düzene geçilmedi.

    Tek parti düzeni, demokrasi değildir. Türkiye’ye çok partili düzeni Atatürk getirmemiştir, tersine 1908’den beri süregelen çok partili düzen Takrir-i Sükun kanunuyla onun döneminde kaldırılmıştır.

  137. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    @Umit Erdal

    Türkiye’de 1908′de İkinci Meşrutiyetle beraber çok partili düzene geçildi. 1925′e kadar 1920 ve 1923 seçimleri de dahil çok partili düzen devam ediyordu. 1925′te Takrir-i Sükun kanunuyla CHP dışındaki tüm partiler kapatıldı. 1946′ya kadar da çok partili düzene geçilmedi.

    Tek parti düzeni, demokrasi değildir. Türkiye’ye çok partili düzeni Atatürk getirmemiştir, tersine 1908′den beri süregelen çok partili düzen Takrir-i Sükun kanunuyla onun döneminde kaldırılmıştır.

    Yahu gerçekten bunu inanarakmı söylüyorsun ben bunu söylediğine inanamıyorum …İlk önce atamızın demokrasiyle alakalı sözlerini bir hatırlatıyım sonra açıklarım size…

    Atatürkün Demokrasi İle İlgili Sözleri

    DEMOKRASİ prensibinin en asri ve mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli,

    CUMHURİYET’tir

    !..

    İdare usulümüz KAYITSIZ ŞARTSIZ HAKİMİYET’ine sahip olan halkın, mukadderatına bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir… TÜRKİYE DEVLETİ bir HALK DEVLETİ’dir, HALKIN DEVLETİ’dir!..

    İDARE ve HAKİMİYET MİLLET’in tümüne aittir ve ait olmalıdır!. DEMOKRASİ prensibi MİLLİ HAKİMİYET şekline dönüşmüştür!.. DEMOKRASİ esasına müstenit hükümetlerde HAKİMİYET halka, halkın çoğunluğuna aittir… DEMOKRASİ fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. DEMOKRASİ fikri mukavemet edilemez bir kuvvet ve cereyan halini almıştır…

    DEMOKRASİ esas itibariyle SİYASİ MAHİYETTE’dir!.. DEMOKRASİ bir SOSYAL YARDIM, veya İKTİSADİ TEŞKİLAT sistemi DEĞİLDİR!.. DEMOKRASİ MADDİ REFAH meselesi de DEĞİLDİR!.. Böyle bir nazariye, vatandaşların SİYASİ HÜRRİYET ihtiyacını uyutmayı amaçlar!.. BİZİM BİLDİĞİMİZ DEMOKRASİ, BİLHASSA SİYASİDİR!.. HEDEFİ, MİLLETİN İDARE EDENLER ÜZERİNDEKİ MURAKABESİ SAYESİNDE, SİYASİ HÜRRİYETİ TEMİN ETMEKTİR!..

    Asrî demokraside ferdî hürriyetler, hususî bir kıymet ve ehemmiyet almıştır; artık ferdî hürriyetlere devletin ve hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli olan ferdî hürriyetin, medeni ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiği, hürriyet kelimesinin mutlak surette, düşünülebilen mânasiyle anlaşılmaz. Söz konusu olan hürriyet toplumsal ve medeni insan hürriyetidir. Bu sebeple ferdî hürriyeti düşünürken, her ferdin ve nihayet bütün milletin müşterek menfaati ve devlet mevcudiyeti gözönünde bulundurulmak lâzımdır. Diğerinin hak ve hürriyeti ve milletin müşterek menfaati ferdî hürriyeti sınırlar.

    Unutulmamalıdır ki, milletin hâkimiyetini bir şahısta veyahut mahdut eşhasın elinde bulundurmakta menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır. (Ocak 1923)

    Bizim dünya nazarında en büyük kuvvet ve kudretimiz, yeni şekil ve mahiyetimizdir. (1922)

    Korku üzerine hâkimiyet bina edilemez. Toplara istinad eden hâkimiyet pâyidar olmaz. Böyle bir hâkimiyet ve diktatörlük ancak ihtilâl zuhurunda muvakkat bir zaman için lâzım olur. (Mart 1930)

    Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.

    Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabiî haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.

    Hürriyet, insanın, düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir.

    Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş mânasıdır. İnsanlar, bu mânada hürriyete, hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malûmdur ki insan, tabiatın mahlûkudur. Tabiatın kendisi dahi, mutlak hür değildir; kâinatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple, insan ilk önce, tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, âmillerine bağlıdır. Meselâ, dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk anda, tabiatın ve birçok mahlûkların zebunudur. Himaye edilmeye, beslenmeye, bakılmaya, büyütülmeye muhtaçtır. (1930)

    Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.

    Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir. (1906)

    Hürriyetten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla tazyikin temin ettiği sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. (1930)

    Hürriyet, Türk’ün hayatıdır. (1930

    Yüzyıllar boyunca bir padişahın boyundurluğunda yaşamış bir halk,yazmayı okumayı bile bilmeyen ama dünyadaki en büyük alimden bile daha yürekli daha mantıklı.İşte bu halk yapmış aslında devrimleri beğenmeyenler olmuş istenmeyen olaylarda olmuş ama öylede böylede CUMHURİYET kurulmuş değilmi ne demektir cumhuriyet ;

    Dünyada pek çok farklı yönetim şekilleri vardır. Bu yönetim şekillerinden biri de cumhuriyettir. Cumhuriyette bütün haklar halkın elindedir. Halk ne derse o olur. Cumhuriyetin temelinde demokrasi ve adalet vardır. Cumhuriyet din, altına almaktadır.Cumhuriyete göre herkes hürdür, hiç kimse başka birinin haklarına, özellikle yaşama hakkına tecavüz edemez. Hiç kimse başka birinin kölesi değildir.H er insan toplum ve adalet kurallarını çiğnetmemek kaydıyla her şeyi yapma hakkına sahiptir.

    Cumhuriyet, hükümet başkanının, kamu tüzel kişiliğini temsil eden bir heyet tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu oligarşi kavramının zıttıdır./wikipedi

    Evet Türkiye CUMHURİYETİ kurulurken birçok aksaklık olmuştur buda normal değilmidir 600 yıllık bir imparatorluk sonlanmıştır yeni bir devlet oluşmuş padişahlar bu ülkeden gönderilmiştir fakat ne yazık ki padişah yanlıları bu ülkededir buda yatmezmiş gibi birde din elden gidiyor diyip KUBİLAY’ı katleden yobazlarda yeni cumhuriyetin içindedir.

    Cumhuriyet başlı başına zaten demokrasiye atılan ilk adımdır bunula birlikte 1924 yılında ATATÜRK’ün isteğiyle geçilen çok parti sistemi padişah yanlıları ve yobazlar yüzünden yürütülememiştir fakat halkın seçtiği bir meclis vardır bu tek parti yönetimi bile olsa genede cumhuriyet’in ve demokrasin’in getirdiği haklar 1924 anayasası ile güvence altına alınmıştır örneğin kadınlara seçme ve seçilme ilk olarak belediye kanunları ile 1930 daha sonra anayasaya 5 aralık 1934 deki değişiklikle kabul edilmiştir.Dikkat ediniz 1930 yılında dünyada kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktur!!!Buna demokrasiye adım denmezde ne denir?Evet türkiye’ye ilk çok partili düzeni getiren ATATÜRK’tür belki yürütülememiştir ama denenmiştir bununla birlikte Türk halkına demokratik haklar veren kimdir?meclisi kim kurmuştur?Hakimiyetin türk halkında olduğunu söyleyip bunu anayasaya geçiren kimdir? ikinci dünya savaşından sonra gelen çok partili sistem hangi temele oturtulmuştur herhalde yeni bir cumhuriyet kurulmamıştır öyle değilmi?Şu an bir padişah tarafından yönetilmiyorsak az çok özgürsek haklarımız anayasa tarafından cumhuriyet’in ilk yılarından beri güvence altında ise bunu kime borçluyuz?Şu an geliştirmek istediğimiz demokrasi bize göktenmi inmiş acaba?

    Aslında atalarımızın bizim için ne fedakarlıklara katlandıklarını görebilseydik onların düşüncelerini gerçekten idrak edebilseydik şu an farklı şeyleri konuşuyor olurduk!!!

  138. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    @ibrahim kap:

    Evet türkiye’ye ilk çok partili düzeni getiren ATATÜRK’tür belki yürütülememiştir ama denenmiştir

    1908’den 1925 yılına kadar geçen dönemde parlamenter çok partili sistem işledi, öyle değil mi?

    Atatürk’ün yukarıda alıntıladığınız sözlerine itiraz etmiyorum. Fakat 1925’ten 1946’ya kadar geçen dönemde, tek parti idaresi bulunduğundan, demokratik bir idareden bahsedemeyiz.

  139. Yazan:İbrahim kap Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Hatırlatma

    Türkiye’de çağdaş anlamda siyasal partiler 1876 Anayasası’nda (Kanun-i Esasi) 1909 yapılan köklü değişikliklerle ortaya çıktı. 1913’te Babıali Baskını’yla tek parti durumuna gelen İttihat ve Terakki Fırkası 1918’e kadar bu konumunu sürdürdü. Mondros Mütarekesi’ni izleyen günlerde İstanbul’da kurulan partiler Anadolu’da ulusal kurtuluş mücadelesini sürdüren örgütlerce benimsenmedi. Bu örgütlerin oluşturduğu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Kurtuluş Savaşı’nın merkezi örgütü konumundaydı. Bu örgüt Halk Fırkası’na dönüşerek (9 Eylül 1923) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasal partisini oluşturdu. Partinin adı 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) olarak değiştirildi. Gene 1927’te Cumhuriyet’in ilanına ve halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkan bir grup Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan istifa ederek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (TCF) kurdu. Tüzüğünde “düşünceye ve dinsel inançlara saygılı” olduğunu belirten bu parti kısa sürede halifelik yanlısı çevrelerin ve Cumhuriyet karşıtı İstanbul basınının desteğini topladı. Bu sırada İsmet Paşa’nın başbakanlıktan istifa etmesi üzerine yeni hükümeti kurma görevi Fethi (Okyar) Bey’e verildi. Bu hükümeti, Kazım (Karabekir) Paşa başkanlığındaki TCF’de destekledi. Ama, Şubat 1925’te patlak veren Şeyh Said Ayaklanması’yla ilişkisi olduğu suçlamaları partinin durumunu sarstı. Ayaklanmayı bastırmak için hazırlanan askeri planı siyasal açıdan destekleyecek önlemlerin alınması için güçlü bir hükümete gerek duyuluyordu. Fethi Bey 2 mart günü istifa etti ve başbakanlığa yeniden İsmet Paşa getirildi. Hükümetin güvenoyu aldığı 4 Mart günü Takrir-i Sükun Kanunu (Dirlik Düzenlik Sağlama Yasası)da meclisten geçti. Bu yasa hükümete, düzeni korumak amacıyla, gazete kapatmaktan partileri dağıtmaya kadar her türlü yetkiyi veriyordu. Aynı gün, Ankara’da ve ayaklanma bölgesindeki Diyarbakır’da birer İstiklal Mahkemesi kurulması da karara bağlandı. Takrir-i Sükun Kanunu uyarınca kovuşturmaya uğrayan kuruluşlar arasında TCF de vardı. Partinin bazı yöneticileri İstiklal Mahkemelerinde yargılandılar. Şeyh Said Ayaklanması aynı yılın nisanında bastırıldı; yargılanan elebaşıların pek çoğu ölüm cezasına çarptırıldı. TCF’de haziran ayında kapatıldı. Bu partinin bazı yöneticileri, 1926’da Mustafa Kemal’e karşı hazırlanan İzmir Suikastı’yla ilgili oldukları gerekçesiyle yargılandılar; bazıları idam edildi. Suçsuz bulunanlar arasında Kazım (Karabekir) Paşa da bulunuyordu.
    1927’de toplanan CHF II. Kurultayı’nda partinin yeni tüzüğü kabul edildi. Bu tüzükle Mustafa Kemal partinin değişmez genel başkanı oluyordu. Tüzüğe göre CHF’nin temel ilkeleri cumhuriyetçilik, ulusçuluk, halkçılık ve laiklikti. Laiklik, anayasa değişikliğini de gerektiriyordu. 10 Nisan 1928’de devletin dininin İslam dini olduğunu belirten cümle anayasadan çıkarıldı. Bu arada yeni bir muhalefet partisi kurulması için girişimlerde bulunuluyordu. Mustafa Kemal, TBMM’de yer alacak bir muhalefet partisinin hükümetin çalışmalarını eleştirerek onu olumlu yönde etkileyeceği kanısındaydı. Mustafa Kemal, ekonomide liberalizm yanlısı görüşleriyle tanınan yakın arkadaşı Fethi (Okyar) Bey’i böyle bir partiyi kurmakla görevlendirdi. Fethi Bey Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı (SCF) kurdu. SCF programında partinin Cumhuriyet ilkelerinin yaygınlaşması için çalışacağı belirtiliyordu. Beklenmedik bir hızla gelişen SCF’nin hükümete ve CHF’ye yönelttiği sert eleştiriler ülkedeki siyasal ortamı gerginleştirdi. CHF’nin de muhalefete karşı baskıya girişmesi üzerine Fethi Bey ve arkadaşları Kasım 1930’da partiyi kapattılar. Kuruluşundan kısa bir süre sonra kapanan SCF ve 1929-1930 ekonomik buhranı, siyasi ve ekonomik liberalizmi Türkiye’de itibardan düşürdü.

    Belli hatalar sonucu sona erdiği çok açık 1909-kasım 1930 arası dönemi tümüyle ele almamız yanlış olur milli mucadele öncesinde,esnasında ve sonrasındaki döneme ait şartlar çok farklıdır bu hızlı değişim ve dönüşüm nedeniyle cumhuriyet ve demokrasi halka tam anlatılamamıştır tabi ki buna sosyal etkileride katabiliriz ayrıca 1908-1925 arası dönem türk solunun şekil aldığı biçimlendiği dönemdir böyle bir zaman diliminde gelişmesinin sonuçlarını hala çekiyoruz.Evet 1930 sonrası donemde çok büyük bir demokratik idareden soz edemeyiz ama demokrasiden söz edebiliriz çünkü bireylerin hakları anayasal güvence altındadır cunmhuriyet’in temel prensipleri günün şartlarına göre elden geldiğince korunmaya çalışılmıştır unutmayalım insanlık tarihinin en kanlı süreçinden bahsediyoruz günün şartlarına göre ben çok kötümser değilim…

  140. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    @ibrahim kap

    Evet 1930 sonrası donemde çok büyük bir demokratik idareden soz edemeyiz ama demokrasiden söz edebiliriz çünkü bireylerin hakları anayasal güvence altındadır

    Tam olarak hangi bireysel hakların tek parti yönetiminde güvence altında olduğunu düşünüyorsunuz?

  141. Yazan:Ahmetd Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Valla hepimiz geçmişe kilitlenip kanmışız, hepimiz işine geleni görüyoruz…
    Ermeniler 1. Dünya Savaşı sonlarında Doğu Anadolu’da terör estirip masum halkın canına okuyor mu? Evet okuyor. Buna tanıklık eden bir sürü insan/hatıra vs var. Devlet de vay sen misin deyip tepelerine ölçüsüzce biniyor mu? Aha bu da doğru. Bugün bakıldığında yapılan doğru mu? Değil! Suçlu kimse onu cezalandırması lazımdı. Tehcir edecekse masumların ölümüne neden olmadan yapması lazımdı. Ama o günden bakılınca doğru mu? Valla doğru. Adamın zaten imkanı/askeri sınırlı. Doğu’da adamlar çıban başı olmuş, isyan çıkarmışlar. Patlamadan taşımış kafasına göre…
    Atatürk zekasıyla, insanları iyi yönlendirmesiyle (veya kullanmasıyla), kritik zamanda (belki şans, belki kader) doğru yerde olmasıyla geçmiş ülkenin başına. Kafasındaki ülke neyse onu yaratmış zorla. Bugünden bakınca nasıl görünüyor? Komple zulüm, hatta belki diktatör. Ama o gün Atatürk kendini ulusu baştan yaratan adam görüyor.Belki cenneti yeryüzüne indireceğini zannediyor. Arada birkaç bin hocayı mı kesmiş, Dersim’i dümdüz mü etmiş? Ne önemi var. Cennet gelecek yukarıdan. Unutulur her şey. Tabi cennet gelmeyince hiçbirşey de unutulmamış. Hesap uymamış biraz o başka.

    Bence bugünün dünden farkı şu. Eskiden Dersim’de (bu arada Dersim’in Tunceli olduğunu öğreneli daha 1 sene oldu, belki daha bilmeyen çoktur) katliam olsa 200 km ötede halkın haberi bile olmuyordu belki. Veya isyan bastırıldı deyip geçiyorlardı. Ama teknoloji sayesinde bu artık imkansız. Adam uydudan ne yapmışsın, ne etmişsin her şeyi görüyor.Olan bitenden binlerce km ötedeki adamın saniyede haberi oluyor. Sen koyun sandık diyorsun adam aha en gördüm iki ayaklı bunlar diyor. Dolayısıyla artık “Ben bir halt ederim, üstünü de güzelcene kapatırım, gören eden olmaz” şeklindeki devlet/yönetim anlayışı bitik…
    Duyuyormusunuz sevgili Kurtçu (faşo) kardeşlerim??! Sallarız doğuya bombaları, yakarız bütün Kürtleri geyiklerine bir son artık!! Çünkü nah yaparsınız… Senin insafın el verse dünyanın insafı el vermiyor. Tepene çöküverirler..
    O yüzden nabıcaz? Bir şekilde birbirimize tolere ederek (eski dilde tahammül ederek, dayanarak) yaşamayı öğrenicez. Saygı duyman şart değil! Zaten adamla hemfikir değilsen nasıl saygı duyarsın.. Ama adamın kendi yanlışını yaşamasına tahammül edeceksin..
    Müslüman ateistin içkisine, zinasına, grup seksine tahammül edecek. Onu etkilemediği, zarar vermediği sürece karışmayacak. Kurtçu Kürdün kart kurtuna takmayacak kafayı.. Ne konuşursa konuşsun sana ne! Hatta küfür mü ediyor diye anlamak için az buçuk öğrenmek bile gerek.. Sünni bilader sen de Aleviyi bırakıcan artık cemevinde raks mı eder, rakı mı içer, gelip de senin camine bulaşmadığı sürece uğraşmıycan. Ha çok istiyorsan oturur edepli edepli tartışırsın ilk halife Ali olacaktı da hakkı mı yendi, yoksa doğrusu öyle miydi vs vs.
    Bu ülkede hep beraber yaşamayı öğrenicez bir şekilde. Öteki mutlu, huzurlu olmadan sen de gerçek anlamda huzurlu olamazsın hiçbir zaman. Bunu bir görebilsek!..

  142. Yazan:İbrahim kap Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @Umit Erdal

    Çok var aslında hemen aklımıza gelen kadınların seçme ve seçilme hakkı,kuvvetler ayrılığı prensibi,kamu özgürlüklerine yer verilmesi gibi maddeler vardır fakat günümüzde ki demokrasi anlayışını beklemek herhalde hayaldir…

  143. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @Ahmetd:

    Atatürk zekasıyla, insanları iyi yönlendirmesiyle (veya kullanmasıyla), kritik zamanda (belki şans, belki kader) doğru yerde olmasıyla geçmiş ülkenin başına. Kafasındaki ülke neyse onu yaratmış zorla. Bugünden bakınca nasıl görünüyor?

    Atatürkçülerle, anlaşamadığımız nokta şu:

    Biz diyoruz ki, tek parti döneminde demokratik anlamda bir ilerleme değil, milli iradeye ait mevcut haklardan geriye gidiş olmuştur. Atatürkçüler diyorlar ki, hayır çok büyük bir devrim yapılmış ve ilerleme gerçekleşmiştir.

    Ben Atatürkçülere, somut olarak, milletin egemenliğinin devlete yansıması açısından hangi alanlarda ilerleme olduğunu soruyorum.

    Yukarıda, İbrahim Kap, tek parti döneminin demokratik ve anayasal hakların korunması açısından bir ilerleme olduğunu söylüyor. Fakat tam olarak ilerlemenin ne olduğuna dair bir olgudan bahsetmiyor. Atatürk’e ait bazı sözleri zikrediyor. O sözleri hepimiz onaylarız; fakat o sözlerin yerine getirildiğine dair bir olgu var mı, onu tartışmak istiyorum.

  144. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @ibrahim kap:

    hemen aklımıza gelen kadınların seçme ve seçilme hakkı

    Ben kadınlara seçme hakkı verildiğini düşünmüyorum.

    Seçim ne demektir? Birden fazla seçenek arasında tercihte bulunmak değil midir?

    Tek parti döneminde, CHP’nin dışında bir seçenek yoktu ki, seçme hakkından bahsedebilelim. Yetişkin erkekler mecburen CHP’ye oy veriyordu. Kadınlara oy hakkının verilmesiyle, kadınlar da tek seçenek olan CHP’ye oy verme hakkına sahip oldu.

    Kızını evlendirmeye karar veren bir babayı düşünün. Baba kızına diyor ki: “Kızım, seni evlendireceğim. Damat olarak uygun bir aday buldum. Başka bir seçeneğin yok; fakat sana seçme hakkı sunuyorum.” Bu babanın kızına seçme hakkı tanıdığından bahsedebilir miyiz?

  145. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @ibrahim kap:

    kuvvetler ayrılığı prensibi,kamu özgürlüklerine yer verilmesi gibi maddeler vardır fakat günümüzde ki demokrasi anlayışını beklemek herhalde hayaldir…

    1920 Anayasasında bu tür maddelerin olduğuna itirazım yok. Fakat bu prensiplerin Takrir-i Sükun kanunundan 1946’ya kadar geçen dönemde icra edildiği somut bir olay var mı? Varsa onu görmek isterim.

  146. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    O yıllarda kadınlar ikinci sınıf vatandaş olduğu için seçme ve seçilme hakkının verilmesi büyük bir adımdı herhalde tek parti döneminde tam anlamıyla demokrasiden söz edemeyiz.1947 ye kadar ki dönem dünya tarihinin en kanlı süreçlerinden biridir bu dönemin şartlarını bir kenera bıraksak bile devrim yapmış ve o devrimi kabul ettirmeye çalışan bir ülke var karşımızda bununla birlikte 1924anayasası ve daha sonrasındaki yapılan değişikliklerle geitirilen kanun maddelerinin tam şekliyle uygulandığını söylemek mümkün değildir bu maddeler hiç uygulanmamış olsa bile demokrasiye ve gerçek anlamadaki cumhuriyete bir adım atılmıştır yani bu ilk adımdır ve bunu ATATÜRK getirmiştir fakat bu sürdürülebilmişmidir?O zaman ki şartları ne derece biliyoruz?Aslında benim için önemli olan şu atalarımız bundan 87 yıl önce demokrasiyi getirmeye niyetlenmişler bunlarla ilgili kanun bile yapmışlar biz ne kadar ilerletebilmişiz yani aslında önemli olan 1950 den sonra ki dönemde demokrasiyi ve cumhuriyeti daha ileriye götürmek yerine yerinde sayan ve bizi 2010 yılında demokrasiyi konuşmaya mecbur eden yöneticiler değilmidir?

    Ayrıca unutmayalım ki ingiltere anayasası yazılı bir anayasa değildir bunula birlikte ilk yazılı anayasada amerika ya aittir her ikisinide şu anki demokratik yaklaşımlarla incelersek bunlar demokrasi felan değil diktatörlük deriz öyle ki amerikada 1963 kennedy dönemine kadar zencilerin hiç bir anayasal hakkı yoktur beyazların olduğu restorantlara bile girmeleri yasaktır ayrıca amerikanın bazı eyaletlerinde zenciler bırakın ikinci sınıf vatandaşı insan yerine bile koyulmamaktadır 1963 de kennedy zencilere pozitif ayrımcılık yapılacağını ve zencilere hak ve eşitlik vereceğini açıkladı yani değerli arkadaşım ,adamlar zencilere 1963 de insan gibi yaşama hakkı verdiler bizim cumhuriyetimizde demokrasimizde şimdiye kadar böyle bir kepazelik ayrımcılık oldumu bu ülkenin kürt bakanları vardı 1963 de!!!

  147. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    Düzeltme…

    İlk anayasa ingilizlere aittir fakat yazılı değildir ilk yazılı anayasa amerikalılarındır.

  148. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 17, 2010 | Reply

    @ibrahim kap:

    1947 ye kadar ki dönem dünya tarihinin en kanlı süreçlerinden biridir bu dönemin şartlarını bir kenera bıraksak bile devrim yapmış ve o devrimi kabul ettirmeye çalışan bir ülke var karşımızda

    Kurtuluş savaşını yürüten mecliste iki büyük siyasi gruplaşma vardı. Birinci grup, Atatürk’ün başında olduğu gruptu. İkinci grup, daha sonra Atatürk’ün yaveri tarafından öldürülecek olan Ali Şükrü’nün başında olduğu gruptu. İkinci grup, hiçbir zaman Cumhuriyet devrimine karşı olmadı ki, o şartlar altında, CHP’nin tek parti yönetimine geçmesini gerektirecek bir koşul oluşsun.

    Neden CHP diğer partileri kapattı? Türkiye’deki tüm önde gelen siyasi gruplar, zaten uzun süreli hürriyet mücadelesinin takipçileriydi. Bu insanların, Cumhuriyet devrimine veya diğer modern hukuk düzenine yönelik reformlara karşı çıkması hiçbir zaman söz konusu olmadı.

    CHP’nin kendi dışındaki partileri yasaklamasının, hiçbir meşru gerekçesi bulunmuyor. Bugünün şartlarından bakınca da bulunmuyor, geçmişin şartlarından bakınca da bulunmuyor.

  149. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Kurtuluş savaşını yürüten mecliste iki büyük siyasi gruplaşma vardı. Birinci grup, Atatürk’ün başında olduğu gruptu. İkinci grup, daha sonra Atatürk’ün yaveri tarafından öldürülecek olan Ali Şükrü’nün başında olduğu gruptu. İkinci grup, hiçbir zaman Cumhuriyet devrimine karşı olmadı ki, o şartlar altında, CHP’nin tek parti yönetimine geçmesini gerektirecek bir koşul oluşsun.

    Böyle bir şey idda ediyorsanız kanıtınız olmalı tüm türk tarih kaynakları yanlı diyorsanız yabancı kaynaklara bakınızı!!!
    İkinci olarak topal osman ve arkadaşları idam edilmişlerdir.

    Neden CHP diğer partileri kapattı? Türkiye’deki tüm önde gelen siyasi gruplar, zaten uzun süreli hürriyet mücadelesinin takipçileriydi. Bu insanların, Cumhuriyet devrimine veya diğer modern hukuk düzenine yönelik reformlara karşı çıkması hiçbir zaman söz konusu olmadı.

    CHP değil CHF dir ve muhalifler padişah yanlısı modernleşmeye kapalı,modern hukuk sistemi yerine şeriat isteyen, hürriyet mücadelesini kazanmış insanlardır.

  150. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    @Ahmetd

    Valla hepimiz geçmişe kilitlenip kanmışız, hepimiz işine geleni görüyoruz…
    Ermeniler 1. Dünya Savaşı sonlarında Doğu Anadolu’da terör estirip masum halkın canına okuyor mu? Evet okuyor. Buna tanıklık eden bir sürü insan/hatıra vs var. Devlet de vay sen misin deyip tepelerine ölçüsüzce biniyor mu? Aha bu da doğru. Bugün bakıldığında yapılan doğru mu? Değil! Suçlu kimse onu cezalandırması lazımdı. Tehcir edecekse masumların ölümüne neden olmadan yapması lazımdı. Ama o günden bakılınca doğru mu? Valla doğru. Adamın zaten imkanı/askeri sınırlı. Doğu’da adamlar çıban başı olmuş, isyan çıkarmışlar. Patlamadan taşımış kafasına göre…
    Atatürk zekasıyla, insanları iyi yönlendirmesiyle (veya kullanmasıyla), kritik zamanda (belki şans, belki kader) doğru yerde olmasıyla geçmiş ülkenin başına. Kafasındaki ülke neyse onu yaratmış zorla. Bugünden bakınca nasıl görünüyor? Komple zulüm, hatta belki diktatör. Ama o gün Atatürk kendini ulusu baştan yaratan adam görüyor.Belki cenneti yeryüzüne indireceğini zannediyor. Arada birkaç bin hocayı mı kesmiş, Dersim’i dümdüz mü etmiş? Ne önemi var. Cennet gelecek yukarıdan. Unutulur her şey. Tabi cennet gelmeyince hiçbirşey de unutulmamış. Hesap uymamış biraz o başka.

    Tarihin gerçekliği eğer tartışılır hale gelirse tabi herkez istediği gibi görür fakat bunun ispatları gene tarih kaynaklarının içerisindedir unutmayalım ki osmanlı ve cumhuriyet dönemleri yazılı kaynaklarla doludur,tüm olaylar kayıt altına alınmıştır.

    Ermeniler zaten biz neden tehcir edildik demiyorlar o döneme kadar zaten bir mutabakat var sorun tehcir sırasında tehcir edilenlerin güvenliklerinin sağlanamaması aslında dürüst olmak gerekirse 1.5 milyon ermeni ve rumu kendisine düşman aşiretlerin ortasından 10bin askerle geçirmekte.

    ATATÜRK’ün zekasına gelince onu yabacılara sormak daha inandırıcı olur çünkü Türk milletinin özgürlüğü için bayağa uğraşmış onlarla!!! eğer bizim kaynaklarımızı objektif bulmuyorsanız yabancı kaynaklara başvurunuz yalnız şimdiden uyarıyım yabancılarda kemalist olmuş demeyin sonra:)

    Diyorsunuz ki ATATÜRK zorbaymış efendim kafasına göre bir sistem kurmuş diktatörmüş biraz da şansı varmış bide bugünden bakılınca komple zülum gözüküyormuş yahu gülsemmi ağlasammı bir kere cumhuriyet tarihini bir daha okuyunuz diktatör olan adam, kafasına göre sistem getirecek olan adam cumhuriyet getirirmi,meclis kurarmı yahu!!!Nasıl bir zulüm muş bu biraz açsanızda bilsek kime zulüm?Şuan belkide şeriatla yönetilmemek zulüm size göre belkide demokrasidir yada türk milletinin kendi diliyle okumayı yazmayı öğrenmesimidir acaba?İnsanları kullanmak isteyen birisi,birine okuma yazma öğretirirmi? ne demektir okumak yazmak?

    Yahu takıldık bir demokrasiye,şuandaki cumhuriyetin nimetlerinden faydalananlar herhalde bunları AKP getirdi sanıyor evet katkıları olmuştur ama demokrasi öyle sizin zanettiğiniz gibi gökten düşmez yere birkere sancısızıs kansız olmaz bu iş yok efendim sen bilmiyorsun vardır diyen varsa çıksın karşıma eğer bunu okuyan genç arkadaşlarım varsa şunu düşünürler hemen yahu demokraside kanla gelirmi canım!!! evet kardeşim devrimler kanla oluyor ne yazık ki acıdır ama gerçektir.

    Demokrasi bir süreçtir antik çağda eski yunan toplumlarında başlamıştır daha sonra romalılar devam etirmiştir orta çağda Magna carta sözleşmesiyle ingilterede başlar 18. 19. yüzyılda fransız devrimi ve amerkanın bağımzıslık bildirgesiyle devam eder ikinci dünya savaşı sonunda diktatörler çağı kapanır yeni bir devrim olur yeni adıda liberal demokrasidir soğuk savaşın bitmesiyle galibiyetini fukayamanın terihin sonu mekalesiyle ilan eder.

    Demokrasinin şekillenmesi binlerce yıl almıştır ve günün koşullarına,devletlerin menfaatlarına göre değişir fransız devrimi ve bizim cumhuriyet devrimimiz hariç tabi bunlar halk tarafından yapılmıştır.Yani anlıyacağınız ha dedim oldu şeklinde demokrasi AKP özgü demokrasidir öyle olmaz bu iş bir demokrasi konusu açılsada uzun uzun anlatsam genede yiğidi öldür hakkını yeme derler atalarımız AKP nin demokrasiyi kendi kafasına göre bile olsa getirirken ne kadar zorlandığını görmüyormusunuz işte milli mücadeleden sonra cumhuriyet kurulurken bu zorlukların 10 katıyla uğraşmak zorunda kalanlar kimler?

    Bence bugünün dünden farkı şu. Eskiden Dersim’de (bu arada Dersim’in Tunceli olduğunu öğreneli daha 1 sene oldu, belki daha bilmeyen çoktur) katliam olsa 200 km ötede halkın haberi bile olmuyordu belki. Veya isyan bastırıldı deyip geçiyorlardı. Ama teknoloji sayesinde bu artık imkansız. Adam uydudan ne yapmışsın, ne etmişsin her şeyi görüyor.Olan bitenden binlerce km ötedeki adamın saniyede haberi oluyor. Sen koyun sandık diyorsun adam aha en gördüm iki ayaklı bunlar diyor. Dolayısıyla artık “Ben bir halt ederim, üstünü de güzelcene kapatırım, gören eden olmaz” şeklindeki devlet/yönetim anlayışı bitik…
    Duyuyormusunuz sevgili Kurtçu (faşo) kardeşlerim??! Sallarız doğuya bombaları, yakarız bütün Kürtleri geyiklerine bir son artık!! Çünkü nah yaparsınız… Senin insafın el verse dünyanın insafı el vermiyor. Tepene çöküverirler..
    O yüzden nabıcaz? Bir şekilde birbirimize tolere ederek (eski dilde tahammül ederek, dayanarak) yaşamayı öğrenicez. Saygı duyman şart değil! Zaten adamla hemfikir değilsen nasıl saygı duyarsın.. Ama adamın kendi yanlışını yaşamasına tahammül edeceksin..
    Müslüman ateistin içkisine, zinasına, grup seksine tahammül edecek. Onu etkilemediği, zarar vermediği sürece karışmayacak. Kurtçu Kürdün kart kurtuna takmayacak kafayı.. Ne konuşursa konuşsun sana ne! Hatta küfür mü ediyor diye anlamak için az buçuk öğrenmek bile gerek.. Sünni bilader sen de Aleviyi bırakıcan artık cemevinde raks mı eder, rakı mı içer, gelip de senin camine bulaşmadığı sürece uğraşmıycan. Ha çok istiyorsan oturur edepli edepli tartışırsın ilk halife Ali olacaktı da hakkı mı yendi, yoksa doğrusu öyle miydi vs vs.
    Bu ülkede hep beraber yaşamayı öğrenicez bir şekilde. Öteki mutlu, huzurlu olmadan sen de gerçek anlamda huzurlu olamazsın hiçbir zaman. Bunu bir görebilsek!..

    Yani cevap veriyim mi vermiyim mi diye çok düşündüm!!!

    Efendim neymiş bir şey olursa bizi uydudan görürlermiş eh be kardeşim böyle bir şey olsaydı 30 yılda olurdu olmadığına göre teröristler kürt kardeşlerimizden ayrı statüde bu açık bence aslında ben türk milletini ayaklandırmak şuhursuzca hareket etmesini sağlamak için teroristlerin karadenizde hatay da türkiyenin bir çok bölgesinde yaptıkları provakasyonlardan bahsetmeni beklerdim nedense korkuların öne çıkmış buna gerek yok kaldı ki bizim devlet isterse istediğini yapar o bazılarının çok güvendiği dağlara karlar yağar böyle kışkırtmalardan uzak durmalıyız allah kimsenin başına vermesin allah göstermesin.

    Kurtcu faşo kardeşim diye başlıyorsunuz ama bu lafın içi boş bir kere kurt türklerin sembolüdür ergenekon destanı ve yol gösterici kurdun adı olan börtecineyi simgeler bu kurt simgesini bir veya birden fazla partinin kullanması onun faşizm le bağdaştırmanı gerektirmez bu yüzden seni kınıyorum.Hakaret edeceksen mhp ye yada bir milletin sembolünü kullanalara et bu aslında en çok bunu siyasi bir meta haline sokanlarda.

    Dünyada ki hiç bir güç türk milletinin başına çökemez TSK kabiliyetlerini SSCP karşı savunma ve saldırı teknikleriyle güçlendiren NATO ve ABD ye sormak gerekir Türk silahlı kuvvetleri sandığınızdan daha büyük bir atış gücüne ve hareket kabiliyetine sahiptir ve bu kabiliyetlerini kendi halkı üzerinde kulanmıyacağına eminim.Bunun birlikte dağda kayaların altına saklanıp pusu atanların kabiliyetlerini fazla abartmamak gerekir unutmayalım ki onlar teroristtir ve o bölgede yaşayan halklardan ayrı tutulur farklı muhamele edilir bundan dolayıdır ki devletin orada faşizan bir tutum izlediği yalandır.

    Bir sonraki paragrafınızda ise dış güçler tarafından korunulduğunuzu farz ederek tahammülden bahsetmişsiniz bunu okuyanların tahammül gösterdiğinden şüpheniz olmasın çünkü olmıyacak bir şeyi gösterip oradan kürt türk kardeşliğini dış güçlerin insafına bırakmışsınız aslında bu kardeşlik binlerce yıldan beri var olan ve şimdiye kadar teroristlere ve onların uyguladıkları faşistliklere katliyamlara rağmen çok az sarsılan bir gerçektir eğer bir kürt ayrımcılık görmeden istediği işte çalışabiliyorsa bakan olabiliyorsa hatta cumhurbaşkanı olabiliyorsa türklerden kız alıp verebiliyorsa yani arada bir düşmanlık yok ise zaman içerisinde yapılan hatalar giderilmeye çalışılıyorsa hangi tahammülmüş bu?Teröristemi?Federal devletemi?özerkliğemi? aslında kimden tahammül istiyorsunuz ve ne için?Aslında söylecek çok şey yoktu yazınıza ben biraz uzattım…

  151. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    @ibrahim kap

    Böyle bir şey idda ediyorsanız kanıtınız olmalı tüm türk tarih kaynakları yanlı diyorsanız yabancı kaynaklara bakınızı!

    2. Grubun veya başka deyişle CHP’ye muhalif olan grubun, cumhuriyete karşı olmak bir tarafa, bizzat demokratik cumhuriyeti istediğine dair, o dönemin gazetelerinden kanıt getirirsem bu konudaki fikriniz değişir mi?

  152. Yazan:MY Tarih: Eyl 18, 2010 | Reply

    Pili bitmek üzere olan fenerler gibidir Kemalistler, parlamak için karanliga, korkuya, savaslara, katliamlara, iç düsmanlara ihtiyaç duyarlar. Normallesen bir Türkiye’de varlik gösteremiyorlar. Daha da silinecekler. Kemalistlerin siyaset sahnesinden silinmesi ülkemizin demokratiklestiginin en belirgin kaniti olacak.

  153. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 19, 2010 | Reply

    Umit Erdal

    Elbette iyi araştırmak lazım ben peşin hükümlü değilim siz gaztelerin url/adresini verirseniz bende görme fırsatı bulurum…

  154. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 21, 2010 | Reply

    @Umit Erdal

    Ümit bey gazeteyi bekliyorum ben biraz araştırdım bazı kaynaklarda buldum siz paylaştıktan sonra göstereceğim sabırsızlıkla bekliyorum…

  155. Yazan:doga Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    hiç kimsenin bu ülkeyi bu toprakları bırakmaya niyetinin olabilecegini zannetmiyorum ama bazı insanların istedigi hayat tarzı iran da bulunmakta..onlar istedikleri gibi gidebilirler..

  156. Yazan:doga Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    @ibrahim kap

    oooo Hayir mi dedin çık olmadı şimdi!!!

    Faşistsin,cahilsin,kemalistsin,bağnazsın,nazisin nazi daha öteside var dinsizsin…

    Daha bitmedi ya chp lisin ya mhp li yada pkk lı ortası yok aman allah muhafaza 3 ünün arasında kaldınmı vay haline alacan mecbur 1′niiii…

    bunları yazmaktaki amacını merak ediyorum bir insan istedigi partiye oy atar istedigi fikri savunur buda seni hiç ilgilendirmez.
    ben hayır dedim hadi banada bişiler söle.
    cahil ve bagnaz olan sensin kimseyi dinsizlikle suçlayamazsın seni nasıl inanıyorsan inanmayanada saygı doymak zorundasın.

  157. Yazan:EDiTÖR Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    ÖHHÖ öhö!
    Acaba seviyeyi düsürmeden fikir alis verisi yapmak mümkün mü?

    Bir çay buyuralim, kalp kirmayalim öncelikle.

    çay tepsisi

  158. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    bazı insanların istedigi hayat tarzı iran da bulunmakta..onlar istedikleri gibi gidebilirler..

    Bu da kolaya kaçmak olur.

    Türkiye’li bir İran sempatizanı için asıl hüner İran’ın hayat tarzını -ne demekse artık- Türkiye’de yaşamak ve yaşatmak olsa gerek.

    Nitekim İzmir filan da bir zamanlar Atina’ya bu kadar çok benzemiyordu galiba.

    Ama “kutlu bir mücadele” verip başardılar!

    Atina sempatizanları vazgeçmediyse bence Tahran sempatizanları da -kimlerse ve ne kadarlarsa artık- vazgeçmez.

    Bu iki grubun tercihlerine de saygı duyarım kuşkusuz ama saygısızlıklarına asla saygı duymam.

    Ve insana saygısızlık, dünyanın hangi köşesine gidilirse gidilsin, ayıptır, günahtır.

  159. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    Aman dikkat Kemalist arkadaslat sakin Irana kacmayin cünkü orda calismak var. Yani yan gelip yatamazsiniz. Iranda kadinlari bile calistiriyorlar.Basiörtülü kadin mühendis, polis, hakimler ve savcilar görev basinda. Tabi Yunanistana gidebilirsiniz onlarda sizin gibi yan gelip yatmaya aliskin. Hem atanizin ülkesi cabuk alisirsiniz:-)

  160. Yazan:doga Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    editör benim cevap verdigim yazıdaki hakaretleri görmezden geliyor galiba..benim yazımdaki üstte yazan:
    oooo Hayir mi dedin çık olmadı şimdi!!!

    Faşistsin,cahilsin,kemalistsin,bağnazsın,nazisin nazi daha öteside var dinsizsin…

    Daha bitmedi ya chp lisin ya mhp li yada pkk lı ortası yok aman allah muhafaza 3 ünün arasında kaldınmı vay haline alacan mecbur 1′niiii…

    cümleleri bana değil ibrahim kap isimli şahsa aittir..
    @cengiz cebi

    ben iran sempatizanı degilim.bu ülkedeki çoğu insanın göremediği yada görmezden geldiği bi gerçek var.ileride türkiyenin iran dan bi farkı kalmayacak.türkiyeti iran yapacaklarına gitsinler iranda yaşasınlar.madem siz kemalistlere yol gösteriyosunuz bende onlara gösteriyorum.

    @mustafa akbaş

    Hem atanizin ülkesi cabuk alisirsiniz:-)

    sen bu ülkede rahat nefes alabiliyorsan,istanbul izmir ve doğudaki birçok şehir türkiyenin sınırları içerisindeyse bu BİZİM ATAMIZIN MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN SAYESİNDEDİR.

  161. Yazan:MY Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    “sen bu ülkede rahat nefes alabiliyorsan,istanbul izmir ve doğudaki birçok şehir türkiyenin sınırları içerisindeyse bu BİZİM ATAMIZIN MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN SAYESİNDEDİR.”

    peki ya rahat yasamiyorsak ne olacak?

    senin atanin askerleri bizi namaz kilma suçundan(!) ordudan attiysa?

    senin atanin askerleri atanin ilkelerini korumak için benim yasadigim ülkeyi defalarca isgal ettiyse ne yapacaz?

    senin atanin askerlerinin hapishanelerinde Kürt olma suçundan(!), solcu, sagci, vs olma suçundan(!) iskence gördüysem ne olacak?

    ölmüs bir osmanli generalinin çürümüs kemiklerinden medet uman bu ölü seviciler çocuklugum boyunca beni o heykellerin önünde TAPINMAYA MECBUR ETTiYSE ne olacak?

    O kurtlarin kemirdigi ölü adamin ilkeleri ugruna on binlerce genç kizin okuma hakki elinden alindiysa ne olacak?

    elit kemalistlerden baska kimse rahat yasamadi bu ülkede, uyanin artik. Bizzat atatürkün emriyle ve onun eliyle çizdigi planlara göre katledildi Dersim’de Alevi Kürtler. Kimse rahat yasamadi ve kimse rahat ölmedi senin o atanin sayesinde/yüzünden!

    Kimmis rahat yasayan? uyanin artik!

  162. Yazan:doga Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    ATATÜRK ün yolundan giden herkes uyanıktır sen rahat ol my.evet o benim atamdır.o ne yaptıysa türkiye için yapmıştır.

  163. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    @doga

    yapman gerekenler

    1:ironin anlamına sözlükten bir bak yazım onla başlıyor.

    2:yazımı bir daha oku o hakaretleri kimin kime ne için yaptığı açık?

    3:forum kurallarını bir daha oku ayrıca kimsenin kimseye hakaret ettiği yok hakaret etsem evetçiler yada hayırcılar …… diye yazarım.

    4:editörle tartışma onlar herzaman haklıdır sen çay iç!!!

  164. Yazan:doga Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    @ibrahim kap

    1) ironinin anlamını gayet iyi biliyorum
    2) bana saydıgın o maddelerde 2. madden ve 3. madden çakışıyo kimin kime hakaret ettigi diyosun forum kuralları diyosun.ve ayrıca hakaret için illa …. gerekmez.ayrıca editörün benim yazımda görüp hakaret dedikleri senin yazdıklarının kopyası.
    3)kimseyle tartıştıgım yok editörde sonuçta insan.
    4)yok yapman gerekenler yok sen çay iç gibi ukala cevaplar vermezsen sevinirim.

  165. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    @doğa

    Madem ironin anlamını gayet iyi biliyorsun sitemin neden? benim yazım hayırcılara yapılan hakaretleri dile getirmek ve hakaret edenlere sitem etmekti sen ise yazının ne başını nede sonunu okumadan yorum yapmışsın bunula birlikte size forum kurallarını okuyun diyorum 2. madde ile 3.maddeniz çakışıyor diyorsunuz önce bir okuyun sonra karar verirsiniz çakışıp çakışmadığına ayrıca çay sakinleştirir bol şekerli içmek en iyisi.Ukala insanlarla ilgili diyoje’nin çok güzel sözleri var okumanızı tavsiye ederim.

  166. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply

    Bazı arkadaşlar birilerinin M. Kemal’e fena halde takmış olduğunu, her fırsatta kendisine saldırmaya çalıştıklarını sanıyor galiba.

    Gözden kaçırdıkları birşey var:

    “Sevileceeek… SEV!!” zihniyetini yansıtan ne varsa ortadan kalksın, bu muhabbet de o anda biter.

    Yoksa kimse kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan dört beş nesil önceki bir vatandaş hakkında yazıp çizmeye meraklı değil.

    Ama hayır, ısrarlı bir şekilde “seveceksin yada seviyor gibi yapacaksın” anlamındaki resmi propaganda sürüp duruyor.

    Gerekçe hazır : O olmasaydı filan filan..

    Vatandaş inanmıyor buna arkadaş!

    İnanmak zorunda da hiç değil.

    Hatta daha ilerisini söyleyeyim : Aklını kullanan buna inanmak yerine ancak güler.

    Üzgünüm ama bu gülünç bir inanç.

    Olmasaydı olmazmışız…

    Sen inanıyorsan inan buna, insanları rahat bırak.

    Hayır!! “İnanacaksınız ya da inanıyor gibi yapacaksınız”

    Bunun adı da “özgürlük” olacak!

  167. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply

    ATATÜRK ün yolundan giden herkes uyanıktır sen rahat ol my.evet o benim atamdır.o ne yaptıysa türkiye için yapmıştır.

    Evet hepsi “uyanık”, Atatürk’ü oyuncak edecek kadar “uyanık”. Adam öleli 72 sene olmuş, hala ruhunu hortlak gibi aramızda dolaştırıyorlar. Ölü sevici bunlar.

  168. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply

    Sayın doga, hayır ben Kemalistlerin Türkiyesinde hiç bir zaman rahat nefes alamadım.
    Yobaz ve acımasız Kemalistlerin baskilarina, yaptiklari eziyetlere dayanamayip senin Atanin tedaviye geldigi ülkeye göçtüm.

  169. Yazan:ergin Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply

    doru tarikatlar devleti ele geçirdi, kaçmak gerek.

  170. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Eyl 28, 2010 | Reply

    Yazan:doga

    ATATÜRK ün yolundan giden herkes uyanıktır sen rahat ol my.evet o benim atamdır.o ne yaptıysa türkiye için yapmıştır.

    Uyanıklık konusunda Atatürkçüleri takdir etmek lazim. Müslüman Aydinlari asma kesmede, sayısız darbe yapip vesayet uygulamada , kısır Jakoben rejim uygulamakta, Anıt kabirin etrafinda avaz avaz bağırıp depinmekte, yan gelip yatmakta cok uyanik bu Atatürkçüler.

  171. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Kas 1, 2010 | Reply

    @ Doğa,

    ATATÜRK ün yolundan giden herkes uyanıktır

    Şüphesiz öyle… Bu kadar güzel ifade edilebilirdi. Herşeyi (din de dahil) siyasetlerine alet ederek iktidarlarını sürdürmüş, bu halkı sömürmüş, karşı çıkanları asmış, kesmiş, sonra ellerindeki medyayla bunları unutturmuş, hatırlatılmasını yasaklamış, youtube’a yasak koymuşlar. Dünyada var mıdır acaba böyle uyanık? Aklıma bi tek İsrail geliyor. Onlar da ”holocaust”u kullanarak, ajitasyonla bütün dünyanın gözleri önünde büyük katliamlar yapmış, topraklar çalmış ve kendilerini acındırarak zulümlerini kamufle etmişlerdir… Ne hikmetse İsrail devleti ve ülkemizdeki kemalistlerin çizgileri, politikaları hep paralel. İsrail’in bağımsızlığını kabul eden ilk ülke T.C. Tesadüf olabilir mi bunlar?

  172. Yazan:orhan Tarih: Oca 7, 2011 | Reply

    cengiz bey siz isin kolayini bulmussunuz gercekten harikasiniz
    sizin gibi düsünmeyen herkezi bir cepheye koyup karsiniza alarak herkeze saldiriyorsunuz laiklige, kemalizme , milleyetcilere, sosyalistlere ama size cok basit bir soru sormak isterim Allahaskina siz neyi savunuyorsunuz ??
    birilerinin masasi oldugunuz cok acik ama kimin oldugunu kestirmek gercekten zor, neyse canim cokda önemli degil sizin gibiler cok geldi gecti bu memleketten, sizde onlar gibi yok olup gidersiniz ama biz hep baki kaliriz 🙂

  173. Yazan:orhan Tarih: Oca 7, 2011 | Reply

    evet dogru selanik atatürkün dogdugu yer ama o selanik o dönemlerde osmanlinin kontrolü altindaydi, ve sen böle bir yorum yaparak bence cok yaniliyorsun , gercekten cok irkci ve bölücü bir yaklasiminiz var hatta fasist bile diyebilirim. Yani simdi yunanistan mi yoksa Türkiyemi milli takim formasini giymis lefterin memleketidir ??
    bizi rahat birakinda kardesce yasayalim, bu fasistligin ne islmada nede sosyalist düsüncede bir seri var yani görüsünü bilmedigim icin sagdanda soldanda örnek verdim 🙂 ama % 200 sen sag görüslüsündür dimi :):)

  174. Yazan:orhan Tarih: Oca 7, 2011 | Reply

    doga hanim bu tip insanlarin seviyesine inmeyiniz, zaten onlarinda istedigi bu..!
    tek istedikleri insanlari tahrik ederek bu ülkenin degerlerine sürekli saldirarak bir seylere ulasama cabasindalar..
    ee devir onlarin devri, takke, takunya cübbe ve bolca sakal bol para getirir oldu memlekette inanki bu yobazlarin cogu aslinda inancli bile degiller ama bu ekonomik getiriler onlari her dönemde oldugu gibi günümüzdede kraldan kralci , gericiden gerici yapti. üzülmeyin az kaldi onlarin dönemide bitecek..!
    Ü

  175. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Oca 7, 2011 | Reply

    Aha!! neymis Kemalist Ülkenin degerleri?? Bir anlatinda bende bileyim. Yoksa Selanikli Kemalin Putlari mi??

  176. Yazan:ilhan Tarih: Oca 10, 2011 | Reply

    hiçbir zaman kimseye taraf olmadım olmamda biz sade vatandasız burda.Müslümanız da Atatürküde seweriz.biz millet olarak ikisini bir arada yapamayacak kadar salak değiliz.burda yazanlarında yok kemalistmiş yok böyleymiş yok öyleymiş.orada yatan senin atan.kemiklerini sızlatmayın.onun suçu vatan ve millet sevgisiymiş.herkesin günahı da sevabıda allah la arasındadır.hiç olmazsa arada bir çıkıp ta hamd olsun durumumuz iyi hamd olsun durumumuz iyi diye seslenmedi halkına.suna üzülürüm halkta Adnan Menderesi evliya yaptılar Atatürküde dinsiz imansız yaptılar

  177. Yazan:Kemalist Tarih: Tem 13, 2011 | Reply

    Sizin hayatınızı… Hangi köklerden geldiğinizi unutmuşsunuz… Mustafa kemal olmasaydı şuan okullarınızda ingiltere bayrağı olacağını unutmuşsunuz. Kurtuluş savaşı başlamamış olsaydı Türk soykırımı yapılacağını unutmuşsunuz…

  178. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 13, 2011 | Reply

    Kemalist,

    M.Kemal olmasaydı, en büyük kazancımız kemalistlerin olmaması olurdu herhalde. Ömrümüzü çürüttünüz aynı teranelerle. Biraz yaratıcı olun atanızı seviyorsanız yaw.

  179. Yazan:Orhan Kınık Tarih: Tem 13, 2011 | Reply

    Ben Kemalistlere Azerbeycanı öneriyorum. Her geçen gün yasaklar genilşleyerek devam ediyor. Aliyev diktatörlüğü onların tam da istediği diktatörlük tarzı.

  180. Yazan:yobaz avcıSı (ATTENTION: Spam Filter Incident!) Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    ulan yobaz sen kimsin kemalistlere laf ediyon xxxxxx bu devletin kurucu unsuru kemalistler onlar savaşırken xxxxxx

    INCIDENT: Yorumunuz SPAM FiLTER tarafindan engellendi
    ENGELLENME SEBEBi: IQ seviyesi çok düsük

  181. Yazan:rıza Tarih: Ağu 7, 2011 | Reply

    sağcısı ATATÜRKE takmış kafayı solcusu baş örtüsüne yahu bu dünyada illa bir tarafa gitmekmi gerek neden bu zorunluk ben elhamdülillah bir müslümanım ALLAH katında ne derece orasını yaratan bilir ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜ çok seven bir insanım bende bir sorun yok gayet mutluyum çünkü ATATÜRK bu güzel ülkeyi bizlere bıraktı dışarıda ezan sesi gelen camileri susturan bir atatükçü yada kemalist gördünüzmü olamaz olmaz da zaten ve ATATÜR bir müslüman ve halkını seven bir lidermiş (kefenin cebinin olmadığını bilen bir lider) ATATÜRKÜ sevmemek olabilir birisini mutlaka sevmek gerekmez bu dayatma kesinlikle yanlış ama ATATÜRKÜN olmasaydıda farketmezdi olayı ve bunu söylemek bence bu cehalet ve bilgisizliktir osmanlı torunlarıyız denince içimiz kıpırdanır ama aynı osmanlının soyunun ve padişahlarınında buna ilave olarak ecnebi yada başka milletlerden oluştuğu söylenince suratımız düşer ve bozuluruz o kıpırtı gider ve başlarız osmanlının sonu kötüydü bu ülkeyi satmışlardı uckur peşinde koşmaktan ülkeyi yönetmeyi unutmuşlardı peki birde şöyle bakalım olaya ATATÜRKE ve silah arkadaşlarına hayin diyen (((VI. Mehmet Vahidettin (Osmanlı Türkçesi: واحد الدين, Vâhidüddîn, Mehmed-i Sadis) (d. 2 Şubat 1861, İstanbul – ö. 15 Mayıs 1926, San Remo). Osmanlı Devleti’nin 36. ve son padişahıdır. Mustafa Kemal Paşa yönetimindeki Milli Mücadele hareketi ile çatıştığı için vatan haini ilan edilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tahttan indirilmiştir.))) ALINTIDIR .bu adamın olduğunu ve bu adamın saltanatlığı sürdürdüğünü düşünün ATATÜRK yok silah arkadaşları yok.içiniz karardımı biraz istanbulda ingilizi italyanı egede yunanı TÜRKİYEMİN öbür tarafları diğer itilaf devletleri ile sarılmış sanki ortada bir yağma var sanki değil yağma vardı ve bu yağmayı durduran bir liğder bir önder komutasız ordu olmaz ama bunlar ATATÜRKÜ sevmek için nedenleri olmaya bilir kusura bakmayında saygı duymaya engelde değil saygıyı hakeden bir liğder çanakkale geçilmez dedi ve geçilmedi o zamanın dünyanın en büyük deniz ordusunu çanakkale boğazına gömdü.Birde müslümanım diyen kefenin cebi vardır zihniyeti gibi cebine para koymadı dini istismar edenlere acımadı ve gözlerinin yaşına bakmadı ha birde atatürkçüyüm düşüncem laiklik diyen hokabazlarada acımadı bunu araştırıp görebilirsiniz ama nedense bunlar araştırılmaz bilinmez duyulmaz ATATÜRK düşmanı kendini islamcı gösteren kesim ve yndaşları unuttuğunuz bir şey var oda YÜCE YARADAN ALLAHÜ TEALA sizin düşüncelerinizi ve yapmak istedikleriniz islami görüşü sağdece menfaatleriniz için desteklediğinizi ve benimsediğinizi BİLİYOR size acıyorum zavallılarsınız bu ülkede şu an itibariyle 2011 türkiyesinde bayanların başını kapaması için aylık olarak çeyrek altınla ödüllendiren bir zihniyet var yani (TÜRBAN) kapanmadan kasıtlarıda budur. böyle bir zihniyeti benimseyen halk her zaman ezilmeye mahkumdur ve ezilecektirde. bunun adına islamiyet diyorsanız sakın demeyin ALLAH bu şekilde onun emirlerinin yerine getirilmesinden hoşnutmudur sizce.ATATÜRK KURANI KERİMİ Türkçe olarakta okunması için Türkçe olarakta bastırdı bunu bile suç sayan zihniyet halkı kandırmak daha kolay oluyordu değilmi arapça bilmiyen cehaleti nasılda kandırıyordunuz düşününkü Türkçesi olduğu halde ve Türkçesi okunuyorken bile cehalet var adam Türkçesini okumuyor hala hocanın dediği şeylere yada hoca denen bazı şarlatanlara inanıyor SON OLARAK :Bende kendini atatürkçü ve kemalist diyen diğer şarlatanlardan bu ülke için hiç birşey yapmayan ve sadece anıtkabire giderek deftere birşeyler yazarak bu ülkede önemli sıfatı alaninsanlarda nefret ediyorum ama işin iki tarafıda b.. deynek misali ATATÜRK bir insandı ve iyi bir komutandı islamiyet o çok başka birşey din çok farklı benim aklıma yada dilime HZ.MUHAMMED adı geldiği zaman tüylerim diken diken olur ama ATATÜRK akılma yada dilime gelince olmaz ama bu beni milliyetçi olmamdan geri koyamaz. TÜRKÇEMDE YANLIŞLIK VARSA ÖZÜR

  1. 5 Trackback(s)

  2. Kas 18, 2009: Son 90 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Ara 3, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  4. Haz 25, 2010: Son 12 ayda en çok okunan ve tartışılan yazılar : Derin Düşünce
  5. Eyl 12, 2010: Twitter Trackbacks for Kemalistler için Türkiye’den kaçış rehberi : Derin Düşünce [derindusunce.org] on Topsy.com
  6. Eki 30, 2010: Son 12 ayda en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin