RSS Feed for This Post

Yaşar Büyükanıt yargılansın!

Neşe Düzel (TARAF)

“Yaşar Büyükanıt, dönemin il alay ve tugay komutanları Şemdinli davasında yargılansın. Bu askerî suçsa, bunu sadece iki astsubay işlemedi. Bu suçtan komutanları da sorumlu.” İl alay komutanı valiye, “Bu Esat Canan Şemdinli nedeniyle çok konuştu. Hakkında suç duyusunda bulun” diyor, vali de bulunuyor. Askerî vesayet sisteminin işleyişi işte böyledir.” Üzerimize kurşun yağdıran Tanju Çavuş da tahliye edildi. Adam öldürmekten yargılanan birinin ilk celsede tahliye edilmesi nerede görülmüştür? Sivil biri olsaydı tahliye edilmezdi.”

Darbeci askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmaları Türkiye’de ilk kez ciddi bir biçimde gündeme geldi. Yargı sisteminin, askerî yargı ve sivil yargı olmak üzere ikiye ayrılmış olması ilk kez böylesine açıkça tartışıldı. Çift başlı yargı, ilk kez temel bir hukuk sorunu olarak böylesine etraflıca kamuoyunun önüne getirildi. Ve, darbeci askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması için hazırlanan yasa Meclis’ten geçti, Çankaya’ya gönderildi. Generaller ve CHP bu yasaya karşı çıktı. “Askerî ve sivil yargı” ikiliğinin en açık şekilde ortaya çıktığı Şemdinli Skandalı’nın görgü tanığı ve eski CHP Hakkâri Milletvekili hukukçu Esat Canan’a bu konuları sorduk. CHP neden darbe ve ordu yanlısı? Şemdinli’deki saldırının arkasında kim vardı? O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın bu olayda rolü neydi? Şemdinli savcısı kendisine ne dedi? Demirel’in “faili meçhuller” konusundaki yaklaşımı neydi? Esat Canan, çift başlı yargının adalet sisteminde yol açtığı sorunlara en çarpıcı örneği oluşturan Şemdinli davası sırasında yaşananları anlattı. Türkiye’de sivil ve askerî yargının bağımsız ve tarafsız olup olmadığını hayatın içinden örneklerle aktardı.

NEDEN: ESAT CANAN

* * *

NEŞE DÜZEL: CHP neden darbeci askerlerin sivil yargıda yargılanmasına karşı? 

ESAT CANAN: CHP, uzun bir süredir özgürlüklerden, hukukun üstünlüğünden, demokratikleşmeden ve sivilleşmeden yana tavır almıyor. Sadece bugün değil, CHP cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de darbeyi teşvik etti. Askerin 27 Nisan’daki muhtırasına zemin hazırladı. Konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıyarak, 367 kararını parlamentoya dayattı. Dünyanın neresinde görülmüş bu? Gerçek bir sol parti askerî muhtıra için zemin mi hazırlar? CHP 27 Nisan askerî muhtırasını teşvik etti. CHP, uzun zamandır halkçı değil orducu davranıyor.

2007 seçimlerine kadar siz de CHP’den milletvekiliydiniz. Siz niye CHP’de yer aldınız? 

Ben siyasete 1991’de SHP’de başladım. SHP başta demokrasiye önem verdi. Erdal İnönü, itirazlara rağmen HEP’lileri (yani Kürt milletvekillerini) SHP listelerinden Meclis’e taşıdı. Ama sonra durum değişti. Meclis’te kurulan Doğu ve Güneydoğu Araştırma Komisyonu üyesiydim. Hazırladığımız Kürt Raporu Meclis’te konuşulamadı bile. SHP rapora sahip çıkmadı. Eğer bu rapor görüşülseydi, halkın talepleri dikkate alınsaydı, bu ülkede bu kadar insan ölmezdi. Tam tersi yaşandı ve SHP-DYP koalisyon hükümeti, en fazla Kürt aydınının ve işadamının öldürüldüğü, en çok faili meçhul cinayetin işlendiği bir dönem oldu. Ben o dönem çok mücadele ettim. Parlamentoda açlık grevine başladım. Hatta Hakkâri milletvekili olarak Köşk’e de çıktım.

Niye Köşk’e gittiniz? 

Demirel cumhurbaşkanı olmuştu. Demirel’e “Sayın Cumhurbaşkanım faili meçhulleri durdurun. Artık Kürtler sadece Doğu’da ve Güneydoğu’da değil, Batı’da da öldürülüyor. Bolu, Sapanca, Kırıkkale yolunda bu cinayetler bizzat devlet eliyle işleniyor. Kürt kökenli işadamlarını ve aydınları öldüren insanlar devletin içinde” dedim. Demirel, “Bana, devlet suç işledi dedirtemezsiniz” dedi ve faili meçhuller devam etti. Murat Karayalçın başbakan yardımcısıydı.

Karayalçın’la konuşmadınız mı? 

Konuştum. “Benim haberim yok” dedi. Koalisyonu bozması gerekirdi ama yapmadı. Faili meçhul cinayetlerin sosyal demokratların hükümet ortağı olduğu bir dönemde hızlanmış olması sol için bir kara lekedir. O dönemde yaşananların cevabı hâlâ verilmedi. O sırada Deniz Baykal CHP’yi yeniden kuruyordu. Ben de CHP’ye geçtim. Ama dediğim gibi CHP’nin geleneğinde devletçilik var. Zaten bu yüzden Türkiye’deki her gelişmenin karşısına CHP çıkıyor. Mesela geçen dönem AKP Hükümeti’nin Meclis’e getirdiği yerel yönetim reformunu da CHP engelledi. Ankara’nın baskısını azaltacak olan bu reformu, CHP, Türkiye’nin üniter yapısı bozulur, ülke bölünür korkularını ileri sürerek yaptırmadı. 

CHP yönetimi Türkiye’nin bölüneceğine gerçekten inanıyor mu? 

CHP, bu korkuları kullanıyor. Sahici korkularmış gibi bunları halka yayıyor. Oysa işin gerçeği şu: CHP tutucu bir parti ve o, aslında mevcut düzeni korumaya çalışıyor. Türkiye’deki geleneksel askerî bürokratik iktidarı sürdürmek için bölünme ve şeriat tehditleri yaratıyor.

CHP’liler, partilerinin ordu sözcüsü gibi algılandığının farkında mı? 

Farkındalar. En çok sol kesim darbelerden acı çekti bu ülkede. Ama bugün Aleviler hâlâ CHP’de yer alıyor ve büyük bölümü CHP’nin devletçi ve orducu politikasından, ordu taraftarlığından artık rahatsız oluyor. CHP’de tanıdığım çok insan var. CHP’nin AB sürecine, sivilleşmeye, demokratikleşmeye karşı duruşundan ötürü ciddi rahatsızlık duyuyorlar. 

Ordu taraftarlığının siyasi sonucu ne olur sizce? 

CHP’nin Türkiye’ye önerebileceği bir şey kalmadı. Ordudan medet umuyor artık. Yoksa Türkiye’nin siyasi tarihine bakıldığında, bugüne dek ordu taraftarlığı hiçbir siyasi partiyi güçlendirmedi, ona oy kazandırmadı. Bu ülkede siyasi partiler daima halka sahip çıkarak büyüdüler ve iktidara geldiler. Zaten silahlı güçle iktidara gelenler askerî yönetimlerdir, darbecilerdir. Siyaset halkın sorunlarını dile getirmek ve taleplerini gerçekleştirmek için yapılır. Siyaset, orduya sahip çıkmak için yapılmaz. CHP ise bugün halka ve sivil topluma sahip çıkmak yerine silahlı güce sahip çıkıyor ve ordunun siyaset içinde kalmasını istiyor.

Siz, Şemdinli olayını bizzat yaşadınız. Şemdinli tecrübesini yaşamış biri olarak iki başlı yargı hakkında ne düşünüyorsunuz? 

İki başlı yargı sistemi hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmıyor. Anayasanın ilgili maddesi değiştirilip askerî yargı kaldırılmalı. Sivil, asker ayırımı yapılmamalı. “Gelişmiş ülkelerde de askerî yargı var” diyorlar. Hayır, bizdeki gibi yok. Bazı ülkelerde askerî mahkeme sadece askerlik göreviyle ve disiplin suçlarıyla ilgili olarak var. Demokratik hukuk devletinde sivil yargının yanında bir de askerî yargı olmaz. Şemdinli olayında iki başlı yargının ne olduğunu somut olarak gördük.

Siz Şemdinli olayının görgü tanıklarından birisiniz. Şemdinli davasında tam olarak ne gördünüz? 

Bu dava, askerî yargının adalete uygun davranmadığının somut örneğidir. Askerî yargı bağımsız ve tarafsız değil. Bu, Şemdinli’de açıkça ortaya çıktı. Şemdinli sivil yargıda görülmesi gereken bir davaydı. Nitekim önce Van Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve bombalama olayının sanığı iki astsubay 39 yıl alta ay hapis cezasına mahkûm edildi. Ama sonra Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi, sivil mahkeme için görevsizlik kararı verdi. Bu davanın, sivil mahkemenin görev alanına girmediğini söyledi ve davayı askerî yargıya gönderdi.

Peki, işlenen askerî suç muydu? 

Değildi tabii ki. Yargıtay’ın kararı hukuka aykırıdır. Şemdinli’nin çarşısının ortasında iki astsubay ve bir itirafçının işlediği bir suç bu. Kitabevinde bomba patlattılar. Bir sivil vatandaş öldürüldü. Ve vatandaşlar bunları suçüstü yakaladı. Ama buna rağmen bu olay askerî olay kapsamında değerlendirildi ve askerî mahkemeye verildi.

Şemdinli Davası askerî mahkemede nasıl sonuçlandı? 

Dava hâlâ sürüyor. Artık işaretler bu davanın beraatla sonuçlanacağını gösteriyor. Askerî mahkeme daha ilk duruşmada, sivil mahkemede 39 yıla mahkûm olan Şemdinli sanıklarını serbest bıraktı. Zaten aksi beklenemezdi. Şemdinli’de kitapevini bombalarken suçüstü yakalanan bu iki astsubay daha işin başında himaye altına alındılar. Zamanın Kara Kuvvetleri Komutarı Yaşar Büyükanıt, bunlara “iyi çocuklar” dedi. Ben o sırada Şemdinli’deydim. Bir astsubay vatandaşı bombaladığında, adam öldürdüğünde gözaltına alınmaz mı? Alınmadı. Ancak basının ve kamuoyunun gayretleriyle ertesi gün gözaltına alındılar. Ayrıca daha on gün önce, askerî mahkeme olay yerinde keşif yapmış. Görgü tanıkları bu keşfe çağırılmamış. Mesela olayın görgü tanıklarından biri de benim. Ben de ifade vermeye çağırılmadım. Anlayacağınız askerî mahkeme keşfi de kapalı yapıyor. 

Askerî yargının sanıkları serbest bırakması bölge halkı tarafından nasıl karşılandı? 

Tepkiyle karşılandı. Bu astsubaylar bombalama yaparken vatandaş tarafından suçüstü yakalandılar. Bir bölüm vatandaş bunları linç etmek istedi. Bir bölüm vatandaş ise hukuk yoluyla cezalandırılmaları için onları linç edilmekten kurtardı ve güvenlik güçlerine teslim etti. Aslında Şemdinli olayı sadece sanık astsubaylarla sınırlı bir olay değil ama dava sınırlandırıldı. Bombalamanın ardından Cumhuriyet Savcısıyla ben astsubayların aracının içinde keşif yapıyorduk ki… Tanju Çavuş isimli biri tarafından üzerimize ateş açıldı ve yaralanan beş vatandaştan biri öldü. Onu da halk yakaladı. Hakkında Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. O da ilk celsede tahliye edildi. Mağdur ifadesi almadan, tanıkların beyanlarını toplanmadan serbest bırakıldı ve dava Malatya Ağır Ceza’ya gönderildi. 

Bununla ne anlatmak istiyorsunuz? 

Malatya, bir ay önce davayı sonuçlandırdı. Adam öldürmek suçundan 24 yıl ceza alması gerekirken, Tanju Çavuş’a sekiz yıl altı ay ceza verdi. Türkiye’de yargının durumunu sergilemek için bütün bunları anlatıyorum… Adam öldürmekten yargılanan birinin ilk celsede tahliye edilmesi nerede görülmüştür? Eğer asker değil de sivil biri olsaydı tahliye edilir miydi? Edilmezdi. Asker olduğu için Hakkâri mahkemesi onu tahliye etti, Malatya mahkemesi de cinayete sekiz yıl verdi. Türkiye’de çok fazla şey değişmiyor işte. Bir yanda Ergenekon davası sürüyor ama bir yanda da Şemdinli’yle ilgili bunlar yaşanıyor.

Şemdinli savcısı o olayla ilgili hazırladığı iddianamede, “bu olayın Ankara’ya dayandığını” yazmıştı. Savcı bu nedenle işinden oldu. Bugünkü gelişmelere baktığınızda savcının bu iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Van savcısının iddianamesi çok yerindeydi. Çünkü Şemdinli olayı, Ergenekon’un ta kendisidir. Şemdinli, Fırat’ın doğusundaki Ergenekon’dur. Bugün yargılanan Ergenekon örgütünün darbe faaliyeti ilk Şemdinli’de 2005 yılında açığa çıktı. Çünkü Ergenekon örgütünün varlığı bizim bölgede çok daha rahat hissediliyordu. Neden derseniz… 2005 yazında Hakkâri’de 20’ye yakın bomba patlatıldı. O sırada ben bölgedeydim ve bombalamalarla ilgilendim. “Bombalamaları, devlet içindeki bir birim yapıyor” dedim.

Neye dayanarak bunu söylediniz? 

Resmî ağızlar işi PKK’ya yüklüyordu ama halk bombalamaları devletin yaptığını söylüyordu. Zaten olayları incelediğinizde, bombalamaların PKK’nın yararına olmadığı görülüyordu. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya ve AKP hükümetini devirmeye yönelik bombalamalardı bunlar… Ayrıca o dönemde AB’ye uyum için yasalar yapılıyordu ve yeni Ceza Kanunu çıkarılıyordu. Milliyetçi ve statükocu kesimlerden AB sürecinin ilerlemesiyle ilgili “Hükümet uyum yasalarıyla elimizi kolumuzu bağladı. Artık terörle mücadele edemiyoruz” diye tepki geliyordu ve bombalar patlatılıyordu. Bu faaliyetleri kimlerin yaptığı şimdi Ergenekon’la ortaya çıktı. Ben o dönemde bunu valiye de, il Jandarma alay komutanına da açıkça söyledim. 

Ne cevap aldınız peki? 

“Allah Allah” dediler. Zaten bu çabalarım yüzünden de hedef oldum. Hakkâri Valisi bir vatandaşın jandarma tarafından öldürülmesiyle ilgili basına yaptığım açıklamadan ötürü hakkımda suç duyurusunda bulundu. İl alay komutanı valiye, “Bu Esat Canan Şemdinli nedeniyle çok konuştu. Hakkında suç duyusunda bulun” diyor ve vali de bulunuyor. Asker Türkiye’nin her köşesinde, ülkenin diğer illerinde ve ilçelerinde de bütün gücüyle varlığını gösteriyor. Zaten Türkiye’nin çözülmesi gereken temel sorunu…

Temel sorun sizce nedir?

Siyasetin ve yargının sivilleştirilmesidir. Bırakın askerî yargıyı, bugün Türkiye’de sivil yargı bile sivil değildir. Sivil yargı da bağımsız ve tarafsız değildir. Yerel mahkemelerde çok gördüm. Askerin tutuklansın dediği tutuklanıyor, serbest bırakılsın dediği serbest bırakılıyor. İl alay komutanının dediği oluyor. Tekrar söyleyeyim. Şemdinli davası Türkiye demokrasisi açısından gerçekten çok önemliydi. Başbakan, “sonuna kadar gidilecek” demişti ama üzerine gidilemedi. Başbakanın Yaşar Büyükanıt’la görüşmeleri oldu… Bu dava kapatıldı. Eğer Şemdinli olayının üzerine gidilmiş olsaydı… 

Sonuç değişir miydi? 

Şemdinli savcısının söyledikleri ciddiye alınsaydı, Ergenekon daha önce ortaya çıkardı. Böylece Ergenekon soruşturması 2007’de Fırat’ın batısında değil, 2005’te Fırat’ın doğusunda başlardı ve pek çok olay daha önce çözülürdü. Çünkü Şemdinli davasına bakan Van savcısının iddianamesiyle Ergenekon savcılarının iddianamesi aynı paralelde. Ergenekon iddianamesi ne diyor? Devletin içinde demokratik rejimi yıkmaya yönelik hukuk dışı bir güç oluşturulduğunu ve bu gücün yargılanması gerektiğini söylüyor.

Şemdinli savcısı ne diyor? 

O da iddianamesinde aynısını söylüyor. İşin içinde olanları, Şemdinli’den başlayarak tepeye doğru sayıyor ve askerin görev alanına giren bölümü ayırıyor ve askerî makamlara veriyor. Ama savcı buna rağmen görevden alındı ve meslekten men edildi

Siz Şemdinli savcısıyla hiç görüştünüz mü? 

Davayı soruştururken beni görgü tanığı olarak ifade vermeye çağırdı. Savcının çalışmasının titizliğini ve olaya yoğunlaşmasını görünce, Şemdinli olayının aydınlatılacağına inandım. Kendisine, “Lütfen bu olayı aydınlatın” dedim. Bana, “Bu olayın üstüne gideceğim. Başbakan da kesinlikle bunu istiyor. Bu olayı açığa çıkartacağız” dedi. Nitekim geçmişteki olaylardan da yola çıkarak dört dörtlük bir iddianame hazırladı. Ama maalesef hayatı mahvoldu. Kendisini bir kez daha gördüm. Meslekten men edilmişti, odasını topluyordu. “Yapabileceğimiz bir şey var mı” diye sordum. “Sizin yapabileceğiniz bir şey yok. Ben haksızlığa uğradım” dedi.

Şemdinli savcısının hayatının mahvedilmesinde AKP’nin büyük günahı var. Bu partinin geçmişindeki en büyük leke olarak kaldı Şemdinli. CHP de savcıya destek olmadı. CHP niye desteklemedi savcıyı? 

Zaten savcının o hale getirilmesinin en büyük nedeni CHP oldu. Deniz Baykal, savcının iddianamesinin hemen ardından ortaya çıkıp, “Bu bir sivil darbedir” dedi. Oysa ben CHP milletvekili olarak Şemdinli olayının başından itibaren tam içindeydim. Kurşunlara hedef oldum. Meclis Başkanı Bülent Arınç ve pek çok bakan dahil, diğer partilerden pek çok kişi beni aradı, sadece Deniz Baykal aramadı. Şemdinli’de neler oluyor diye merak edip sormadı. Zaten Baykal Şemdinli’nin açığa çıkarılmasını isteseydi, beni Meclis Araştırma Komisyonu’na üye yapardı. Askerin etkisiyle beni komisyonda görevlendirmedi. CHP Şemdinli’nin açığa çıkmasını istemedi.

Parti yöneticilerinize durumu anlattınız mı? 

Anlattım. Ben düz bir milletvekili değildim. Parti yönetimindeydim. Nitekim daha sonra CHP’den istifa ettim ve bağımsız oldum.

Şemdinli’yi yaşamış biri olarak Ergenekon hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ergenekon Türkiye’nin en önemli davasıdır. Sadece yargıya bırakılmayacak kadar önemli bir konu Ergenekon. Bütün siyasi partiler ve siyasetçiler kendi varlıkları için Ergenekon davasına sahip çıkmalılar. Kendi varlık nedenleri olarak demokrasiye sahip çıkmalılar. Ergenekon demokrasiye ve siyasi partilere kasteden bir yapıdır. Muhalefet partileri Ergenekon’u iktidar partisiyle bir kavga olarak götürmeye çalışıyorlar. Bu çok yanlış.

Baykal neden “Ergenekon’un avukatıyım” dedi sizce? 

Baykal’ın Ergenekon’un avukatı olması yadırganmamalı. O, eskiden beri ordudan yana tavır alır. Sürekli askerlerle ilişkilerini geliştirdiği de ortadadır. Bugün CHP sadece darbecilerin anayasasına sahip çıkmıyor, darbecilerin yargılanmasına da karşı çıkıyor.

CHP sadece Deniz Baykal demek mi?

Bugün CHP kesin olarak Baykal demektir. Parti içi demokrasi kesinlikle yoktur. Düşünün… Meclis grubunda milletvekilleri konuşmuyor. Sadece Baykal konuşuyor. CHP’de genel başkan çerçeveyi çiziyor. Genel sekreter ve diğer yöneticiler işleri o çerçeve içinde yürütüyor. CHP’de herkes genel başkanın gölgesi altında siyasi hayatını sürdürüyor. Parti meclisinde herkes onun ağzına bakıyor. O ne derse onu diyorlar. CHP’de Baykal dışında kimse güçlü değildir. Genel sekreter de diğer parti yöneticileri de güçlü değillerdir. 

CHP tabanı Ergenekon avukatı olmaktan memnun mu?

Memnun değil. Benim gözlemlerime göre, taban, CHP’nin yaydığı irtica ve bölünme tehditlerinin gerçek olduğunu düşünmüyor.

CHP, Güneydoğuda hiç varlık gösteremiyor. Bunun Şemdinli ve Ergenekon konusundaki tutumlarının etkisi var mı? 

Elbette büyük etkisi var. Bugün CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’da teşkilatı bile yok. Son yerel seçimlerde aday olacak kişi bulamadı. Nitekim CHP, Diyarbakır’da bile MHP’nin gerisinde oy aldı. CHP, haktan koptu ve darbecilerin 12 Eylül anayasasına sarıldı. Eğer CHP sivil anayasayı savunsaydı, AB’ye üyeliği destekleseydi, Şemdinli’nin açığa çıkarılmasını isteseydi, Kürt sorunun çözümüne büyük bir katkıda bulunurdu. Doğu ve Güneydoğu’da var olurdu.

O dönemde görevde olan Orgeneral Büyükanıt, Şemdinli sanıkları için “iyi çocuklar” demişti. Büyükanıt’ın Şemdinli dosyasının yeniden açılması halinde yargılanması gerektiğini düşünüyor musunuz? 

Düşünüyorum tabii. Sadece Yaşar Büyükanıt’ın değil, o dönemde görev yapan Hakkâri il alay komutanının, Van asayiş ve tugay komutanlarının da Şemdinli olayıyla ilgili yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum. Şemdinli dosyası askerî mahkemeye gitti. Yani suç, askerî bir suç olarak görüldü. Ben katılmıyorum ama… Kitapevinin bombalanması olayı askerî bir suç olarak değerlendirildiğine göre, bu askerî suçu işleyen sadece iki astsubay değildir. Onların üstündeki komutanlar da bu suçtan sorumludur. Zaten iki astsubayın kendileri de savunmalarında söylediler. “Biz Şemdinli’ye kendi başımıza gelmedik” dediler.

Nasıl gelmişler?

Görevli olarak gelmişler. Gerçekten de altında Jandarma il alay komutanının imzası olan görev emirleri, talimatı var. O zaman bu iki astsubayın üstündeki komutanlar, onların görevli olduklarından haberdar olduklarına göre yargılanmalılar. Ayrıca iç güvenlik Emniyet’le ilgili bir sorundur. Şemdinli çarşısının orta yerindeki istihbarat görevi Jandarma’ya mı kaldı? Şemdinli’de Emniyet yok mu? İç güvenlik istihbaratını neden Emniyet yapmıyor da, Jandarma yapıyor? Türkiye’nin zaten yüzde 90’ı Jandarma bölgesi ama Şemdinli onun görev alanı değildi. Görev alanı olmadığı halde, astsubaylar orada istihbarat görevi yaptıklarını söylüyorlar. Kimse, “burası sizin görev alanınız değil” demedi.

Şemdinli dosyası yeniden açılmalı mı sizce? 

Açılmalı ve Ergenekon dosyasıyla birleştirilmeli. Şemdinli, Ergenekon’un ilk görünen ucudur. Demokratik rejime karşı darbe girişimleri Şemdinli’de başlatıldı. Ben geçenlerde Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e gittim. O sırada meşguldü, diğer savcıyla görüştüm. Şemdinli dosyasının askerî mahkemeden alınıp Ergenekon davasıyla birleştirilmesi gerektiğini anlattım.

Savcı size ne cevap verdi peki? 

“Şemdinli’yle ilgili belge ve bulgular bize intikal ederse Ergenekon kapsamında değerlendiririz” dediler. Biliyorsunuz… Bilgi ve belgelerin hepsi askerî mahkemede. 

Sizce Şemdinli yeniden adaletin gündemine gelecek mi? 

Çok ümitli değilim. Türkiye’de önemli gelişmeler yaşanıyor ama bu adımların, Türkiye’nin askerî darbe girişimlerinden, asker-sivil bürokratların hakimiyetinden, askerin siyaset üzerindeki gücünden tamamen kurtulmasına, askerî vesayet sisteminin bitirilmesine yeteceğini düşünmüyorum. Statüko ve vesayet sistemi devam ediyor. Bugün askerler gene bildiklerini yapıyorlar. Çünkü bu parlamento bir sivil anayasa yapmadı ve yapmıyor. Askerin iç hizmet kanunundaki kollama, koruma görevi devam ediyor. Bu görev devam ettikçe Türkiye askerî vesayet rejiminden kurtulamaz. Dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde bizimkisi gibi siyasetin içinde bir ordu yok.

Şemdinli, sizin politik hayatınızı nasıl etkiledi? 

Olumlu etkilemedi tabii. Görüyorsunuz bugün ben Meclis’te değilim. Ben hem Şemdinli olayının aydınlatılmasına sahip çıktım hem de 367 kararına karşı çıktım. Çünkü ikisi de Ergenekon projesidir. Ben o zaman görmüştüm bunu. Demokrasiye sahip çıkmanın bedelini de milletvekilliğini kaybederek ödedim. Ama bugün vicdanım rahat ve önemli bir görev yaptım.

Bugün askerin siyasetteki rolünün sınırlanması için büyük bir mücadele veriliyor. Bu mücadelenin siyasete yansıması ne olacak sizce? Bugünkü çatışmadan sonra AKP’nin ve CHP’nin oyları bu olaylardan nasıl etkilenir? 

CHP’nin oyu olumsuz etkilenecek. Bu iş gene AK Parti’ye yarar kesinlikle. CHP aslında intihar ediyor. AKP sivil yargının alanının genişlemesini isteyerek sivilleşmeden yana tavrını koyarken, CHP tam eksini savunuyor ve darbecilerin yargılanmasına karşı çıkıyor. Askerî yargının sürmesini istiyor. CHP halktan ve Türkiye’den artık iyice koptu.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:roset Tarih: Tem 12, 2009 | Reply

    yarginlansinlar kenan evren basta,agarlar demireller hepsi yargilansin normal vatandas gibi benin senin gibi yargilansinlar suclu ise cezalandirilsin sucsuz ise berat edilirler…mahkelemeler herkes icindir…ve yargi bagimsizdir en azindan bagimsiz olmali…

  3. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 12, 2009 | Reply

    yargılayalım ama önce başkaları var.
    yargıtay cumhuriyet başsavcısı Apturaman Yalçınkaya yüce divanda yargılanmalı.Anayasa mahkemeleri yargılanmalı.ülkede kaos çıkarmaya teşebbüsten ve milli iradeyi bloke etmekten ve Anaysayı bizzat çiğnemekten.ne dersiniz arkadaşlar.

    kim yargılayacak?ben yargılarım.nerede yargılayacaksın?kodum mu oturturum…

    ebeni belleyen kadı ise kimi kime şikayet edeceksin.sizce asker yargılansa bile adil bir karar çıkcak mı?her şey siyasi.

    http://bigalioglu.blogcu.com/ulusal-yuksek-mahkemesinin-kurulmasini-ve-anayasa-mahkemesi-uyelerinin-yargilanmalarini-istiyorum_18507011.html

  4. Yazan:Engin Çakır Tarih: Tem 12, 2009 | Reply

    Bunlar tatlı günler, çabuk geçer gider. Ortalık o yagılansın, bu yargılansın, oradan şuradan elinizi çekin deyicilerle doldu taştı birden bire. Bu korkakların aklı neden 30 sene geç çalışır ben anlamış değilim! 90 yaşındaki evreni yargılayacaklarmış! Dilimize yerleşmiş bir pisliğimiz aklıma geldi: düşene bir tekme de sen at! atalarımız kendimizi iyi biliyorlarmış ama biz kendimizde değiliz.
    13 eylül sabahı evrene methiyeler düzenler bugün yargılansın diyorlar! bu kadar aşağılık bir davranış anca düşene bir tekme atmayı akıl edebilenlerden çıkar sadece.
    Evet, bunlar tatlı günler ve çabuk gerçer, biter, balayı gibi. Bugün tekme atan yarın yerdedir. Tıpkı bir zamanlar tekme atanın bugün yerde olduğu gibi. Tekme atanların bir kısmı da hiç değişmez! onlar da gazeteciler ve yazarlardır.

  5. Yazan:beddavi Tarih: Tem 12, 2009 | Reply

    yargılansın tabii, bütün darbeciler ve HALKA VE HALKIN SEÇTİĞİ hükümete iteat etmeynler yargılansınlar… TSK SİYASETTEN EL ÇEK GİT KIŞLANA,veya 5 yıldızl ordu evine….

  6. Yazan:Teğmen X Tarih: Tem 13, 2009 | Reply

    Bir “yazar”a yaz diyorlar, o da “şu, bu yargılansın” diyor.

    Bir savcıya “arkandayız, yargıla” diyorlar, o da yargılıyor…

    Sevgili arkadaşlar, sizler hep birilerinin arkasından mı gideceksiniz?

    Bana deyin bakalım. Ben oradan buradan duyduğum şu şu nedenler dışında, sırf kendi araştırmam ve görüşlerim sonucu bu, bu nedenlerle yargılansın diyorum, deyin hadi bakalım.

  7. Yazan:rüştü hacıoğlu Tarih: Tem 13, 2009 | Reply

    diyorum ki:

    YB nin yargılanması ile CHP nin AYM başvurusu aynın kökten türeyen hadiselerdir. çünkü CHP siyaset içine sızmış bir köstebek olarak gayrımeşruluğun hesabı sorulmasın için varını yoğunu seferber etmektedir. bir dönemin karanlığını kusan topraklara inat, inkara yalana talana devam etmek, vesayet rejimini payidar kılmak için son kozunu oynamaktadır halkına karşı.

    çetecilik, yani eşkiyalık: adam öldürme, kaçırma, gasp, mafia, ırza geçme, işkence, bombalama, gözaltında kayıp, kitlesel provakasyon, darbe, piyasa manipülasyonları, tekelcilik, tefecilik,asit kuyuları, halk düşmanlığı….

    hadisenin yakın dönem kökü çerez ethem, anzavur, topal osman, kılıç ali…çetelerine ve bunlarla işbirliği içindeki kaçkın osmanlı subaylarına gider…uluslararası çetelerin desteğinde yapılan içsavaşlar neticesinde yenilen çerkez ethem ve arifesinde katledilen mustafa suphi ve arkadaşları ile sovyet etkisi kırılıp, ingiliz hamiliğinde tampon bölge inşa edilmiştir emperyalizmin ileri karakollarından biri olarak.

    çetelerin kendilerini halklarına tescil ettirebilmeleri bir dizi “halkını işgal operasyonu”nu gerekli kılmış ve karektersiz fevzi öncülüğünde yavuzdan sonra anadolunun en kanlı katliamları sergilenmiştir. sürgünler, bombalamalar, darağaçları, yargısız darağaçları, üç aliler, beş veliler…derken bugüne değin toprağın altını putsal gömüye çevirmişler. putsal gömü şu demek : putsal hazine yani, insan ekiyorsun toprağa iktidar biçiyorsun; enerjin azaldıkça kurban törenleri yapıp kan içiyorsun. bu işler sinematografik ve hiyerarşik bir düzen içinde yürüdüğünden ayinsel bir anlam kazanıp mistifike ediyor; putsuyor anlıyacağın: DEVLET oluyorsun. asmayalımda besleyelim mi oluyorsun…

    şimdi olan şu ki, bir adam veya birkaç savcıdan ziyade, toprak katliamları kusuyor, katledilenler bizi çağırıyor ŞAHİTLİĞE diyorlarki:

    siz yaşıyorsunuz, sorumlusunuz, YARGILAYIN BU ÇETELERİ, HESAP SORUN!

    teğmen;

    33 kurşun soruyor,
    1- Ankara
    2- Eskişehir
    3- Konya
    4- Isparta
    5- Sivas
    6- Kastamonu
    7- Pozantı
    8- Diyarbakır istiklal mahkemelerinin kurbanları soruyor,
    60 darbesinin kurbanları, 70 li yılların kurbanları, 12 eylül kurbanları, 28 şubat kurbanları, faili meçhuller, gözaltında kayıplar, anneler, babalar, kirli savaşın zavallıları…

    istermisin daha; teğmen toprak fışkırıyor; gökler çatlayacak nerdeyse ve sen n’oldu mu diyorsun?

    Allahtan korkun! durun burada da hesap vereceksiniz, yargılanacaksınız da… amma

    din günü var ya adalet günü…işte ogün pek çetin olcak, gözlerin dehşetten döneceği gündür o…

    ogün neyin hesabı sorulmayacakki?

    hasat zamanı köylerini işgal edip, 10 teneke buğdayın 8’ine el koyup milli burjuva yaratanlara, fabrikalarda ter damıtıp hak damıtıp ağalık yapanlara….

    demek bir adam birkaç savcı?

    ben rüştü hacıoğlu; İskilipli Atıf hoca’nın hesabını soruyorum. yukarıda saydıklarımın ve sayamadıklarımın tümüyle beraber…başbağların hesabını soruyorum, sivasın, çorumun, maraşın, gazi mahallesinin…kirli savaşınızda katlettiğiniz çocuklarımızın kürt-türk, asker-gerilla hesabını soruyorum…

    işbirlikçiliğinizin halkınızı işgal edişinizin ve uluslarası emperyalizme peşkeş çekişinizin hesabını soruyorum…

    dua et iddianameyi bana hazırlatmıyorlar…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin