RSS Feed for This Post

Kimlikçi siyaset Türkiye’de federasyonu zorunlu kılar I

 29 Mart 2009 Yerel Seçim kampanyalarındaki söylemler Türkiye’nin üniter yapısının iyiden iyiye zayıfladığını, DTP’nin zaman zaman dile getirdiği federasyona ülkenin bir adım daha yaklaştığını işaret etti. Ekonomik kriz atmosferi bir kez daha kimlikler üzerinden siyaset yapan partileri güçlendirdi.

 Bu yazı sadece DTP ve MHP’yi değil CHP’yi de kimlikçi bir parti olarak ele alacak. Bu çerçevede AK Parti’nin %47’ye nasıl ulaştığını, CHP’nin de aynı başarıyı yakalamak için neler yapması gerektiğini açıklayacak.

 Kimlikçi siyaset partileri bölgeselleştirir. Bölgesel bir partinin üniter devletin iktidarına talip olması sistem içinde çelişki yaratır. Bu çelişkiyi anlayabilmek için önce “devlet” sonra “üniter devlet” kavramlarını açıklamalıyız.

 Devletin tanımı. Devlet zor kullanma meşruiyetine sahip tek örgüttür. Bu nedenle devlet dışında zor kullanarak istediğini yaptırma yoluna giden diğer örgütler terörist olarak tanımlanır.

 Demokrasilerde devletin meşruiyeti. Demokrasiyi sistem olarak benimseyen ülkelerde devlet zor kullanma meşruiyetini vatandaşının rızasından alır. Uyruklar seçimlerde oy kullanarak sisteme olan desteklerini gösterirler. Bu açıdan bakıldığında 29 Mart’ta seçimlere yüksek katılım olumlu bir gelişmedir. Ancak katılımın temelindeki kutuplaşmayı analiz ettiğimizde son dönemdeki oy verme davranışlarının aslında ülkenin üniter yapısının altını oyduğunu görürüz.

 Vatandaşın sandığa gitmesi devletin güç kullanma meşruiyetini pekiştirir; ancak devletin üniter yapısına tek başına katkıda bulunamaz. Bunun nedenini anlayabilmek için öncelikle “üniter devlet”i açıklayalım.

 Üniter devlet. Üniter devlet yasama, yürütme ve yargı erklerini merkezileştirir. Yasama erki Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Ankara’da kullanılır. Yürütme yine Ankara’da bulunan merkezi hükümetin sorumluluğundadır. Yüksek yargı organları ise yetkilerini kendi alanlarında tek elden kullanırlar. Federal ya da konfederal bir devlette ise yatay yetki bölüşümü söz konusudur. Yani yasama, yürütme ve yargı erkekleri merkezi ve yerel yapılar arasında paylaştırılmıştır. Federalizmde merkeze bağlı olan her federe devletçiğin kendi yasama, yürütme ve yargı organları bulunur. Mesela, Almanya’da her eyaletin kendi polis teşkilatı vardır, ABD’de bir eylem bir eyalette suç iken bir başkasında olmayabilir.

 “Türkiye üniter devlettir” derken yasama, yürütme ve yargı erklerinin merkezileşmesi kast edilir. Böylesi bir merkezileşme bölünme endişeleri olanlar için çok önemlidir. Çünkü üniter devlet aslında yapısı gereği vatandaşlarının ortak bir kimlik üzerinde uzlaşmasını gerektirir. Çünkü ancak böyle bir kimlik söz konusu olduğu takdirde ülkeyi yönetenler ülkenin her bölgesini temsil ettiklerini iddia edebilirler.

 Egemenlik erklerini demokratik bir sistemde merkezileştirmek için siyasal partilerin bütün ülkeden oy alabilmeleri gerekir. Bölgesel partilerin oyların büyük bir çoğunluğunu elde etmesi üniter devleti tehlikeye sokar. Çünkü sadece belli bir bölgeden oy alabilen bir parti üniter devletin yürütme organının başına geçtiğinde egemenlik erklerini tamamen merkezi yapıya devretmiş diğer bölgeler bu durumdan hoşnut olmazlar.

 Kimlik siyaseti. “Partiler neden bölgeselleşir?” sorusunu cevaplamak bu noktada faydalı olacaktır. Bir parti laik değilse bölgeselleşir. Laiklik geniş anlamıyla kimlikler üzerinden siyaset yapılmaması anlamına gelir. Çünkü ancak bu şekilde devlet her vatandaşının yaşam biçimini teminat altına alabilir.

 Kimlik siyaseti beraberinde ötekileştirmeyi, hasım yaratmayı getirdiği için devletin laik olmasını engeller, ortak kimliği zedeler. Bir ülkede vatandaşlar birbirlerini hasım olarak gördüklerinde birbirlerinin hak ve özgürlüklerine de saygı göstermezler. İçki içenler dövülmeye, türban takanlar hor görülmeye, doğulu şivesiyle konuşanlara yan gözle bakılmaya başlanır. Oysa laiklik herkesin istediği tarzda yaşayabilmesi demektir.

 Şu ana kadar birkaç tespit yaptık. 1) Üniter devletin teminatı laikliktir. 2) Kimlik üzerinden siyaset yapmak laiklik ilkesine aykırıdır. 3) Dolayısıyla kimlik üzerinden siyaset yapmak üniter devlete zarar verir.

 “Kimlik üzerinden siyaset yapılmayacaksa, ne üzerinden yapılacak?” Bu sorunun benzerlerini özellikle Saadet Partisi’nden ve Demokratik Toplum Partisi’nden duyabilirsiniz. Demokratik Toplum Partisi federatif bir yapıyı da savunduğu için kimlik siyasetini açıkça desteklediğinde tutarlı olabilir. Ben Saadet Partisi’nin de cemaatlere dayalı eski Osmanlı yönetim sistemini düşünerek federasyona çok soğuk yaklaşmayacağını düşünüyorum. Ancak MHP ve CHP kimlik siyaseti yaptıklarında bir taraftan da üniter devleti desteklerlerse çelişkiye düşerler. Şu anda böyle bir çelişkiyi yaşıyoruz.

 Kimlik ideolojileri. MHP, CHP, SP ve DTP son seçimler itibariyle ülkenin her bölgesinden oy alamadılar. Çünkü bu partiler kimlik üzerinden siyaset yapıyorlar. Türkiye’de 100 yıldan fazla mazisi olan 3 tane siyasi yaklaşım vardır. Günümüzde bu üç yaklaşım kimlik siyasetinin alanı haline gelmiştir.

  •  -Batıcılık
  •  -Türkçülük
  •  -İslamcılık

 Bunlara yine uzun bir mazisi olan Kürtçülüğü de eklemeliyiz. Bu dört yaklaşımı yukarıda saydığım partilerle eşleştirmeyi size bırakıyorum. Bakalım partiler bu yaklaşımlar üzerinden nasıl kimlik siyaseti yapıyorlar.

 CHP’nin Batıcı kimlik üzerinden yaptığı siyaset. Batıcılık modernleşme ile batılılaşma arasında bir fark gözetmez, modernleşmek için batılılaşmayı bir şart sayar. Batılı hayat tarzı bu düşüncenin olmazsa olmazıdır. Türkiye’de batılılaşma tek parti döneminde devlet politikası olmuştur. Bunun sonucunda nüfusun bir bölümü kendisini “Batıcı” kimlik üzerinden tanımladı. Diğer yandan 1950 sonrası serbest seçimlerin yapıldığı dönemde devletin kültürel batılılaşma üzerindeki etkisi kırılınca sanayileşen toplumda vatandaşların bir kısmı başka türlü modernleşmeyi tercih etti. Bu kesim geleneklerinden kopmadan, evrilerek modernleşiyordu. Bu ikincisine ben ekonominin modernleşmesi sonucunda gerçekleştiği için “doğal modernleşme” adını veriyorum.

 Batılılaşmadan modernleşen kesim Türkiye’de Batıcı kimlik tarafından tepki gördü. Devlet eliyle bütün ülkeyi batılılaştırabileceğini düşünen elitistler çok parti döneminde bu idealleri doğrultusunda etkin olamayınca öfkelendiler. Günümüzde bu öfke doğal modernleşmenin ürünlerini ötekileştirerek su yüzüne çıktı. Bu nedenle doğal modernleşmenin ürünü olan türbanı gördüğü yerde elitistin tüyleri diken diken olur.

 Ötekileştirme ve güçlenen Batıcı kimlik siyasette Cumhuriyet Halk Partisi’nde kendisini buluyor. CHP Batıcıların korkularını körükleyerek %20 civarında oyu kemikleştirdi. Ama aynı zamanda kimlikçi siyaset ötekileştirmeden yapılamayacağı için Batıcı dışındaki her kesimin desteğini de kaybetti. Türkiye’de “Batıcı” daha çok sahil kenarlarında yaşadığı için CHP sadece bu bölgelerden oy alabiliyor, orta, doğu ve güneydoğu Anadolu’da yok. Abartmıyorum gerçekten yok.

  •  CHP Konya’da %7,86 almış.
  •  Yozgat’ta %7,71 almış.
  •  Erzurum’da %2,79 almış.
  •  Muş’ta %3,18 almış.
  •  Bingöl’de %3,24 almış.
  •  Diyarbakır’da %1,31 almış.
  •  Siirt’te %3,22 almış.
  •  Van’da %2,34 almış.
  •  Hakkari’de %0,04 almış.
  •  Şırnak’ta %1,72 almış.

 Erzincan’ı dışarıda bırakarak Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Ağrı, Iğdır hattının güneyi ile, Tunceli, Elazığ, Diyarbakır, Şanlıurfa hattının doğusu arasında kalan bölgede Cumhuriyet Halk Partisi hiç yok. Hele Şırnak’a, Hakkari’ye indiğinizde Cumhuriyet Halk Partisi’nin esamisi okunmuyor. Bir parti bir ilde oyların %0,04’ünü alarak ülke yönetimine talip olabilir mi? Üstelik bu parti ana muhalefet partisi. Sorun Güneydoğu sorunu da değil. Öyle olsa CHP’nin Erzurum’da %2,79’da kalmaması beklenirdi. Sorun CHP’nin bütün siyasetini Batıcı kimliği üzerinden yürütmesidir. Böyle olursa Batıcının öteki olarak tanımladığı “muhafazakar”ın oyunu alması imkansız hale gelir. Bugün Türkiye’de iktidar partisinden sonra iktidara en yakın partinin bir bölge partisi olmaktan öte gidememesi üniter devlet adına büyük sorundur. Maazallah, AK Parti’nin oyları azalsa ve iktidar CHP’ye geçse, üniter bir devlette CHP Ankara’nın doğusunda çok ciddi bir meşruiyet sorunu yaşar.

 Laikliği dilinden düşürmeyen CHP bugün laiklik açısından sorundur. Çünkü CHP Batıcı kimlik üzerinden siyaset yapmaktadır. Bu iddiamı az önce ispatladım. CHP bahsettiğim bölgeden neden oy alamıyor? İddiama itirazı olan bu soruya başka bir cevap bulmak zorundadır.

 MHP’nin Türkçü kimlik üzerinden yaptığı siyaset. Türkçülük Osmanlı döneminde ülkenin bölünmesine bir tepki olarak ortaya çıktı. Osmanlı dönemindeki Türkçülük ile Cumhuriyet döneminin milliyetçiliği arasında bir fark olmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Türklüğü ortak kimlik tesis ederken kullandı. Her kimlik oluşturma çalışmasının temelinde bir ötekileştirme olduğu için zamanla “Türk”ün ötekisi de yaratıldı. Öteki her dönemde değişir. Bazen Türkçe konuşmayan gayri müslimler, bazen Yunanlılar, bazen komünistler olabilir. Ötekinin yurt içi unsurlardan seçilmesi ülkeyi böleceği için akıllı bir devlet bilinçli olarak dış düşmanlar yaratma yoluna gider. Bu açıdan Yunanlıyı ötelileştirmek akıllıcadır, Komünisti, Türk vatandaşı olan gayrimüslimi ötekileştirmek ise devletin kendi eliyle bölücülük yapmasından başka bir şey değildir.

 Günümüzde devletin milliyetçilik üzerinden bir kimlik tanımlama çabasına pek tanık olmuyoruz. Bu çabayı daha çok Milliyetçi Hareket Partisi’nde gözlemliyoruz. MHP geçmişten bu yana yaptığı Türklük vurgusunu bugün de sürdürüyor. Böyle olunca birilerini ötekileştirmeden de olmuyor.

 Son dönemde öteki ne yazık ki “Kürt” oldu. MHP’li bu iddiama çok kızabilir. Ben de ona şu soruyu sorarım o zaman: Eğer “Kürt” milliyetçiler tarafından ötekileştirilmediyse neden MHP, DTP’nin belediye başkanı çıkardığı illerde yok? Milliyetçiler DTP’nin Kürtleri temsil etmediğini söyler durur. O bölgede AKP de olmasa matematiksel olarak DTP’nin Kürtleri temsil ettiğini kabul etmek zorunda kalacağız. MHP DTP’nin Kürtleri temsil etmediğini iddia ediyorsa öyleyse neden o bölgeden oy alamıyor? Çünkü MHP Türkçülük kimliği üzerinden siyaset yapıyor ve günümüzde bu kimliğin ötekisi, “hasmı” Kürt. MHP’linin hasım olarak gördüğü bir kimse elbette delirmediği sürece bu partiye oy vermez.

 MHP’nin Kürtleri ötekileştirmesi konusunda matematiksel ispatı yaptıktan sonra bir de günlük hayata çevirelim yüzümüzü. MHP seçmenini birazcık düşünün. MHP’li seçmenle PKK ve Kürtler hakkında birazcık konuşsanız, sizce nasıl bir muhabbet olur bu? Birçok MHP’li seçmenin her “Kürt”ü biraz PKK’lı olarak görmeyeceğini samimiyetle düşünebiliyor musunuz? İşte bu yüzden  MHP’linin hasım olarak gördüğü bir kimse elbette delirmediği sürece bu partiye oy vermez.

 O zaman :

  • MHP Mardin’den %0,82 oy alır.
  •  Bingöl’den %2,8 oy alır.
  •  Muş’tan %1,96 oy alır.
  •  Ağrı’dan %2,36 oy alır.
  •  Bingöl’den %2,48 oy alır.
  •  Siirt’ten %3,15 oy alır.
  •  Van’dan %1,46 oy alır.
  •  Şırnak’ta %1,16 oy alır.
  •  Hakkari’de %0,34 oy alır.

 Bu bölgede MHP’ye oy veren birkaç kişi de deli değil, büyük bir ihtimalle o bölgede çalışan memurdur.

 Doğrusu MHP’nin durumu CHP’ye göre daha iyi. En azından MHP Erzurum’da, Bayburt’ta, Kayseri’de, Konya’da, Balıkesir’de, Manisa’da ve sahil şeridinde var. Bugün iktidar olsa üniter olmanın gerektirdiği meşruiyeti sadece Güneydoğu Anadolu’da sağlayamayacak. İtiraf etmeliyiz ki Türkçülük Batıcılığa göre daha kapsayıcı. Güneydoğuyu gözden çıkardıktan sonra o kadar da sorun değil(!)

 Milliyetçi Hareket Partisi ne kadar “Kürt sorunu yoktur” derse desin MHP’nin kendisi böyle bir sorun olduğunun en önemli kanıtıdır. Türk kimliğini bu kadar vurgulayan bir parti Güneydoğu’dan neredeyse hiç oy alamıyorsa bunun bir tek açıklaması olabilir. Demek ki Güneydoğulu seçmen MHP’nin tanımladığı Türklükten hiç de hoşnut değil. Demek ki Güneydoğudaki sorun bir kimlik sorunu.

 MHP Güneydoğu Anadolu’da yok. Halbuki MHP üniter devleti savunuyorsa ki bundan kimsenin şüphesi yok, o zaman Güneydoğu Anadolu’dan oy almak zorundadır. Bütün egemenlik erklerinin merkezde toplandığı üniter yapıda bir iktidar partisi hiçbir bölgenin nefretini çekmemelidir. Oysa Hakkari’den MHP’ye %1 bile oy çıkmıyorsa bu apaçık bölge halkının MHP’den nefret ettiğinin bir kanıtıdır. MHP yarın bir gün tek başına iktidar olsa ülkenin bir bölgesinin hiçbir şekilde desteğini alamamış olacaktır. Böyle bir durumda MHP’nin Kürt sorununu demokrasi içinde çözmesi beklenebilir mi?

 Kimlikçi siyaset federasyonu zorunlu kılar. Bugün Demokratik Toplum Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi aynı zeminde siyaset yapıyor. Bu nedenle DTP sadece Güneydoğu’da oy alırken, MHP bu bölgeden hiç destek görmüyor. Ne kadar ilginçtir ki, MHP’nin DTP’ye karşı olurken iddia ettiği her şey kendisi için de geçerlidir. Ama MHP bunu yaparken kendisiyle çelişiyor. DTP zaten federatif bir yapıyı savunduğu için bölge particiliği yapması bir rastlantı değil. Ancak üniter devleti sonuna kadar savunan, tek başına iktidara talip bir MHP’nin DTP ile aynı zeminde siyaset yapması çok yaman çelişki.

 MHP’nin içinde bulunduğu durum üzücüdür; çünkü MHP aynı zamanda en fazla oy alan üçüncü parti. Böyle büyük bir partinin kimlik siyaseti üzerine kurulu olması Türkiye’nin üniter yapısına yönelik büyük bir tehdit. Ama az önce de belirttiğim gibi MHP CHP’nin yanında oldukça masum kalıyor. CHP’nin tanımladığı kimlik MHP’ye kıyasla çok daha dışlayıcı. Batıcılık ülkenin kıyıları haricindeki büyük bir bölümünü ötekileştiriyor.

 Şu anki MHP’nin ya da CHP’nin Türkiye’de tek başına iktidar olması durumunda federatif bir sisteme çok yoğun ihtiyaç duyulur. Ancak bu şekilde Güneydoğulu seçmen merkezi yönetime katılamasa da yerel yapıdaki temsiliyetle kendisini sistemin bir parçası olarak görebilir. Ne kadar acı değil mi? Sözde üniter devletin en ateşli savunucusu olan iki partinin oyları ulusal değil. Bu iki parti her köyün, beldenin, ilçenin, ilin, bölgenin egemenlik hakkının merkezi organlar tarafından kullanılmasını istiyor; ancak ülkenin her bölgesinden oy alamıyor.

 AK Parti üniter devletin teminatıdır. Bugün AK Parti olmasa, Türkiye’deki siyasi davranış bir federasyonu zorunlu kılardı. Çünkü AK Parti’den sonra gelen partilerin hiçbiri ülkenin her bölgesinden oy alamıyor. Üniter bir devlette iktidara talip bir parti her bölgede birinci olmak zorunda değildir, ancak her bölgeden asgari oy almak zorundadır.

 Bir bölge partisi ancak yerel yönetime talip olabilir ve doğrusu da budur. Bugün özellikle CHP’nin üzerine dayandığı kimlik siyaseti nedeniyle DTP’den hiçbir farkı yokken, ülkeyi yönetmeye talip bir parti konumunda olması Türkiye Demokrasisi açısından çok büyük handikaptır.

 Kaynaklar (Bütün yazı dizisi için)

 Calhoun, C. (2001). The Virtues of Inconsistency: Identity and Plurality in the

Conceptualization of Europe. In L.E. Cederman, (Eds.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Cederman, L.E. (2001). Political Boundries and Identity Trade-Offs. In L.E. Cederman,

(Eds.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Fitzgerald K. T. (1992).  Media, ethnicity and identity. In P. Scannell, P. Schlesinger, C.

Sparks (Hrsg.), Culture and Power: A Media, Culture & Society Reader. London, Newbury Park und New Delhi: Sage Publications.

 Habermas, J. (1998). Die politische Konstellation: Politische Essays. Frankurt: Suhrkamp

Verlag.

 Hartmann, Jürgen (Hg.) (1997): Handbuch der deutschen Bundesländer. Frankurt / Main; Newyork: Campus Verlag.

 Hesse, Johaim Jens; Eltwein; Thomas (2004). Das Regierungssystem der Bundesrepublik Deutschland. Berlin: De Gruyter Recht und Politik.

 Hobbes, T. (2005). Leviathan’dan Seçme Parçalar (S. Lim, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 209-251). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Hobbes, T. (2005). Leviathan’dan Seçme Parçalar (S. Lim, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 209-251). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Hume, D. (2005). Özgün Sözleşme Üstüne’den Seçme Parçalar (M. Tunçay, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 425-444). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Kopstein Jeffrey; Lichbach Mark (2000). Comparative Politics: Interests, identities and institutions in a changing global order. Cambridge: Cambridge University Press 2000

 Marx, K. (2005).  Kapital III. VA III/2, s.664/n.26. (M. Tunçay, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yakın Çağ (ss. 134-136). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Morley, D., Robins, K. (1995): Spaces of Identity: Global Media, Electronic Landscapes and

Cultural Boundaries. London and New York: Routledge. 

 Mytelka, L. K. (2000). Knowledge and Structural Power in the International Political

Economy. In T. C. Lawton, V. Rosenau, & C. Amy (Hrsg.), Strange Power: Shaping the Parameters of International Relations and International Political Economy. Aldershot Hants, England: Ashgate publishing.

 Shore, C. (2000). Building Europe: The Cultural Politics of European Integration. London:

Routledge (Taylor and Francis Group).

 Sontheimer, Kurt (1989). Grundzüge des politischen Systems der Bundesrepublik Deutschland. München Zürich: R. Piper & Co  Verlag.

Sontheimer, Kurt; H. Röhring Hans (1977): Handbuch des politischen Systems der Bundesrepublik Deutschland. München Zürich: R. Piper & Co. Verlag.

 Pätzold, N. (2005). Die Audiovisuelle Politik der EU: Eine Untersuchung des MEDIA-Programms unter Berücksichtigung ausgewählter Mitgliedsstaaten. Master-Studienarbeit, Bereichsbibliothek Sozialwissenschaften der Osnabrück-Universtät.

 Panebianco, S. (2004). European Citizenship and European Identity: From Treaty Provisions

to Public Opinion Attitides. In E. Maxon-Brown. Hunts (UK) and Burlington (USA): Ashgate Publishing Ltd.

 Rudzio, Wolfgang (1996). Das politische System der Bundesrepublik Deutschland.  Augsburg: Leske + Budrich.

 Theiler, T. (2001). Why the European Union Failed to Europeanize its Audiovisual Policy. In

L.E. Cederman, (Hrsg.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Tömmel, I. (2006). Das Politische System der EU. Münschen: Oldenburg Verlag.

Europäische Gemeinschaften (2004): Eine Darstellung für die Bürger: Eine Verfassung für  

Europa.

 Von Beyme, Klaus (1996). Das Politische System der Bundesrepublik Deutschland. München: R. Piper Gmbh & Co. Kg.

 90/685/EWG: Beschluss des Rates vom 21. Dezember 1990 über die Durchführung eines

Aktionsprogramms zur Förderung der Entwicklung der europäischen audiovisuellen Industrie (MEDIA) (1991-1995).

 (95/563/EG): BESCHLUSS DES RATES vom 10. Juli 1995 über ein Programm zur Förderung der Projektentwicklung und des Vertriebs europäischer audiovisueller Werke (MEDIA II – Projektentwicklung und Vertrieb) (1996-2000). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31995D0563:DE:HTML, 29.05.2006

 2000/821/EG: Beschluss des Rates vom 20. Dezember 2000 zur Durchführung eines Programms zur Förderung von Entwicklung, Vertrieb und Öffentlichkeitsarbeit hinsichtlich europäischer audiovisueller Werke (MEDIA Plus – Entwicklung, Vertrieb und Öffentlichkeitsarbeit) (2001-2005). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32000D0821R(01):DE:HTML, 29.05.2006.

 KOM/2004/470 endg: Vorschlag für einen Beschluss des europäischen Parlamentes und des Rates vom 14. Juli 2004 zur Umsetzung eines Förderprogramms für den europäischen audiovisuellen Sektor (MEDIA 2007). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:52004PC0470:DE:HTML, 29.05.2006

 Europäische Audivisuelle Informationsstelle (11.2003): European Films on European

Television (Meeting of the experts on the reform of the instruments to encourage the European audiovisual industry). Taormina. http://www.obs.coe.int/online_publication/expert/taormina_films_tv.pdf.de, 29.05.2006

 http://www.ena.lu/mce.cfm: European Nevigator, Report from the ad hoc Committee on a

People’s Europe. (Aufruf am 01.05.2006)

 http://eur-lex.europa.eu/de/treaties/dat/11992M/htm/11992M.html#0001000001: Vertrag über   die Europäische Union, Amtsblatt Nr. C 191 vom 29. Juli 1992. (Aufruf am 01.05.2006)

 http://www.datenschutz-berlin.de/recht/de/gg/index.htm#inhalt (GRUNDGESETZ (GG)
für die Bundesrepublik Deutschland) (Aufruf am 07.12.2005)

http://www.landtag.nrw.de/portal/WWW/GB_III/III.2/Land_und_Landtag/index.jsp (Landtag von Nordrhein-Westfalen) (Aufruf am 07.12.2005)

 http://www.fes.de/fulltext/bueros/london/00538004.htm#E10E10 (Friedrich Ebert Stiftung: Digitale Bibliothek) (Aufruf am 07.12.2005)

 http://de.wikipedia.org/wiki/Bundesrepublik_Deutschland   (Aufruf am 07.12.2005)

http://de.wikipedia.org/wiki/Bild:Germany_Laender_Map.png (Bild:Germany Laender Map.png) (Aufruf am 07.12.2005)

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:burak kesin Tarih: May 6, 2009 | Reply

    kendinizi chp karsıtlıgından beslenen bir site olarak konumlandırmıssınız. işiniz çok guzel yapıyorsunuz. ancak cok belli ediyorsunuz. herkes yemez.

    kimlik siyasetine soyunanların yasadığı hayal kırıklıgını ortme cabalarınız boşa gitmesin diye diyorum

  3. Yazan:soner Tarih: May 7, 2009 | Reply

    Partilerin siyasi hamlelerdeki yanlışları ve bunun sonucunda ülke yapısında değişikliğe gidilmesi yönündeki yaklaşımların yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu gün federatif bir yapıya geçtiğimizi öngörürsek, 10 yıl sonra oy dağılımındaki değişiklik yeni bir yapılanma sorununu çıkaracaktır. Hayat devam ettiğine göre bu öngörünün gerçekleşme olasılığınıda gözardı edemeyiz. Kimlik siyaseti yapmak bir hastalık mıdır, yapılmalı mı, yapılmamalı mı sorularının yanıtı kolay değil elbette. Bu gün Obama iktidara gelebilmek için Ermeniler üzerinden siyaset yapmada bir sakınca görmemektedir. asıl hedef tahtasına konmak istenen olgu “ulus devlet” yapısının aşındırılmasıdır. Türkiyede halklar belli oranda birlikte yaşama iradesini göstermeyi başarbilmiştir. Federal yapıyı tartışmak bu iradeye zara mı verir yoksa güçlendiri mi? Yoksa herşey tartışılsın tabi, ama tartışma zeminimiz sığ ve kaygan olmasın.

  4. Yazan:ali yardım Tarih: Eyl 30, 2010 | Reply

    diyarbakırda miting yapan iki parti var.malumunuz olduğu üzre yalnız bu partilerden birinin mitinginde kitlelerin elinde Türk bayrağı dalgalanıyor. bu parti ak parti. ak partiyi eleştirebilirsiniz, ama yukarıdaki noktayı gözardı etmemelisiniz.ak partiyi siyasal bölücülükle suçlayan mhp nin çelişkisi burada. ak parti olmasa diyarbakırda Türk bayrakları ile miting yapacak bir parti yok. meydanda başbakanı dinleyen kürt, kendisini müslümanlık üzerinden ak partiye bağlı hissediyor. Türklüğü kimlik tartışmalarının ötesinde, din kardeşliği bağlamında idrak ediyor. mhp nin kaçırdığı nokta burası. mhp maneviye olan referansını gitgide kaybetti, ve ülkücülük, kürtlerin zihninde parmakları ile bozkurt işareti yapıp sağa sola saldırmaya meyilli serseriler üzerinden anlaşıldı. Türk-İslam ülküsünün Müslümanlık kısmını kuvvetli tutsalardı,bir kürt, vatanseverlik ve tarihsel ortaklık minvalinden üç hilalle kendini ifade edebilirdi. ülkücüler nihal atsızla Türkçü romantizmlerinde yaşayacaklarına, said nursi üzerinden kürtlerle bağlantı kurmayı aramalıydılar. bugün hala gölgesi kürtlerin üzerine bir kabus gibi çöken yeşil kod adlı katili, kürtlerin önemli bir kısmı ülkücü olarak hatırlıyor. 80li yıllardan sonra bir çok çeteci serseri kendisini ülkücülük üzerinden tanıttı. Türklüğün bir yerde varlığını göstermek için bozkurt işaret yapıp slogan atmak yeterli gibi bir zihin algısına sahip olursanız, bütün serseriler sizin arkanıza sığınır. Türklüğün bir yerdeki varlığını belirgin kılmak istiyorsanız;dininizin,milli kültürünüzün ve geleneğinizin ahlaki olarak temsilini üstlenmek durumunda olmalıydınız.
    diyarbakır meydanında Türk bayrağını elinde ve gönlünde taşıyan bir kitle hala var. birliğin teminatıda budur

  5. Yazan:ABBAS POLAT Tarih: Oca 16, 2012 | Reply

    bende o corafyadan bir yurtas olrak davaciyim faszime zulime davaci olmiyan bence insliktan nesbini alimamistir hangi devlet olirsa olisin militerzimle edere edliyorsa ordan ne insan haklari nede demokirasi neden ozgurlik var diyarbakir zindanidan mahkumlarin yemgen pislik katanlarin 16 yasndaki ereni yasini boytitup asanlar 50 gisiyi igdam edenler sormlari mahkak cezlandrmali sayigilarmla polat 16 -1 -2012 sahat20

  6. Yazan:kadriye polat devaciyim Tarih: Oca 16, 2012 | Reply

    bende davaciyim o corfayanin bir vetan dasi olrak 1984 zulimine kenan evrene ve onin yanidaslarina onlarin yapitigi cirkef irinec isikencelere 16-1-2012 sahat22 sayiglar

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin