RSS Feed for This Post

Beyaz Türk’ün korkusu AKP’yi besliyor

 Leyla İpekçi 

‘Beyaz Türkler’in korkularını ifade etme biçimini, sıraladığı argümanları dillendirme yöntemini ve kendilerini koyduğu yeri gördükçe: AKP’nin iktidarda kalmasında, paradoksal olarak, tam da ondan en çok korkan kesimin, ‘Beyaz Türkler’in katkısının olduğunu düşünüyorum.

Bu yazıda, mevcut iktidardan korkmanın belli bir statüye (Turgut’un sözleriyle bilgili, birikimli ve eğitimli olmaya) ve neredeyse belli bir varoluş hakikatinin tamamına tekabül etmesiyle ilgili biraz da ‘vulgarize’ bir yorum yapmaya çalışacağım sadece.

Beyaz Türk’ün vaktiyle edindiği bilgi ve donanımın kendisi bir üstünlük vesilesi olduğu için, bu kesimden gelenler, bu birikimin son 20 yılda kendi hayatlarında neye tekabül ettiğiyle fazla ilgilenmediler. Dolayısıyla doktoralar veya yurtdışında edindikleri iş tecrübeleri bir hayat donanımı olarak dönüşümünü sürdüremedi. Eğitimleri bir meslek edinmek için önce elzem, sonra aksesuar olarak kaldı.

Sayısız örnekten birkaç tane vereyim. Dostoyevski’yi üniversiteden sonra bir daha ellerine almadılar. Ama Dostoyevski’yi ‘bilirler.’ Muhafazakâr kesimden bir gencin Dostoyevski’nin Tanrı kavramı hakkında son derece donanımlı tartışmasından sıkıldıkları gerekçesiyle yüz çevirmeleri de aynı şeydir: Zaten bilirler, İslamcı bir gençten ne öğrenebilirler ki Dostoyevski hakkında?

Elazığ’da, Yozgat’ta, Van veya Muş’ta gençlerin korkuları nelerdir, merak etmediler. Çünkü kendileri nelerden korkuyorsa, başkaları da eninde sonunda aynı şeylerden korkmaya başlayacaklardır. Bilgili ve birikimli olan Beyaz Türk nelerden korkulması gerektiğini zaten bilir. En başından beri bu ‘korku ittifakı’yla var olmuştur.

Taşradakilerin kültür sanat eğitimine olan yoğun ilgisine (mesela yüz kişilik müzik kursuna üç bin kişinin başvurmasına) filan merak duymaz. Varsa ‘parlak’ biri, buraya, onun yakınına gelecektir zaten. Eğer Beyaz Türk ilgilenmiyorsa, ülkenin başka yerinde olgunlaşmak isteyen bir zevk de yoktur, evrensel değerlerle kendi dilini oluşturmaya çalışan farklı kesimler de olamaz.

AKP’nin gerici ve eğitimsiz tabanını küçümsemenin ‘tabiiliği’ içinde sözgelimi Hakkari’de yaşayan bir çocuğun habire alçaktan uçan askerî helikopterlerin sesinden duyduğu rahatsızlığı nasıl gidereceğini dert etmedi Beyaz Türk. Kendi çevresi dışında kalan ve henüz ‘gelişmemiş’ herkes onun nazarında AKP’li oldu zaten simgesel olarak. Yani ‘kurtulunması gereken’ oldu.

Asit çukurlarındaki insan kemiklerinin oraya nasıl girdiğini bilmek istemedi. 28 Şubat’tan beri hayatları mahvolan binlerce üniversitelinin yaşama tutunma çabasını dinlemekle kendi birikimine yeni bir şey katabileceğini düşünmedi.

Son derece ince planlarla katliamlara uğratılan Alevilerin, evi kurşunlanan, ensesinden vurulan Ermenilerin hakikat ile olan ilişkilerine bakabilseydi, eğitimli olmak ile akıl ve vicdan sahibi olmak arasında her zaman doğru orantı olmadığını görebilirdi.

Ama kariyer planlamasında veya çocuğunun yetiştirilmesinde bunları bilmenin bir ‘artı değer’i olmadığı için, vaktini, zihnini, yüreğini, belleğini bunlara verme gereği duymadı. Çünkü o zaten: Bilen, anlayan, okuyan, üstte olandı.

Bilgili eğitimli ve donanımlı olmanın geçerli kriterleri arasında ‘hakkı yenenler, adalet isteyenler, mazlum olanlar’ gibi marjinalize edilen kategoriler yoktu. Ya da sadece sözel olarak vardı.

Tüketme ve özgürce seçebilme hakkı yalnız kendine ait iken baştâcı ettiği (okulda öğrendiği) birçok liberal iktisadi değeri, ‘ötekiler’ benzer olanaklara sahip oldukça tü kaka etmeye başladı.

Şimdi Ergenekon soruşturması konusunda darbeyle, suikast planlarıyla, bombalarla, katliamlarla ilgili hiçbir kanıtı dert etmiyorsa. Suratına haykırdığınız zaman ‘anlamıyorum ben bunları’ diyerek sahiden işitmiyorsa. Güneydoğu’da JİTEM korkusuyla yaşayan, tehdit edilen, göçe zorlanan, hayvanı, tarlası küle dönen insanların korkusu onda hiçbir vicdani sorgulama yaratmıyorsa:

Kendi korkusunun kapsadığı alana sıkışıp kalacaktır. Ve AKP’nin yapamadıklarını sorgulayacak, hatalarını eleştirecek bir muhalefet dilini bu ‘korku donanımı’yla asla oluşturamayacak demektir.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:ercan Tarih: Nis 25, 2009 | Reply

    bize birşey söylemeye gerek bırakmayan bir yazı çok doğru tesbitler kutlarım

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin