RSS Feed for This Post

Kürtçe Reklâm Olur mu?

1990’larda Türkiye’de “Kürt” kelimesini yazılarında kullandığı için hakim karşısına çıkarılan gazeteciler vardı. Ülkemizin “kurtarıcısı” darbeci eski genel kurmay başkanı Kenan Evren’in iddiasına göre karda yürürken çıkan “kart-kurt” sesinden geliyordu “Kürt yanılgısı”.

 İnanması güç ama Kürtlerin varlığı bir tartışma konusuydu, neredeyse metafizik bir bir olguydu Kürtler, uçan daireler veya Noel Baba gibi Kürtlerin varlığına ya da yokluğuna “inanmak” mümkündü.

 Mehmet Ağar’ın içişleri bakanı, Tansu Çiller’in başbakan olduğu bir  Türkiye’de Türk olmak çok zordu, Kürt olmak ise imkânsızdı. Ama OHAL ve JITEM ile kurumsallaşan faşizmin yüzünden o kadar çok özgürlük çiğneniyordu ki faili meçhul(!) cinayetlerin, işkencelerin, darbelerin ortasında Kürtçe olmadan Kürt olmanın imkânsızlığını sorgulamak da neredeyse kimsenin aklına gelmiyordu, zaten bu yapılsaydı büyük ihtimal “suç” sayılırdı. (Bkz. Kürtlerin Kürtçesizleşmesi)

 Şimdi TRT Kürtçe Konuşuyor. Bundan bir kaç yıl önce “Kürt yoktur” diyen bir devletin parasıyla Kürtçe TV yayını yapılıyor. Meseleler bitti mi? Kürtçe seçim konuşması yapılabilir mi meselâ? Mahkemeye veya notere işi düşen bir Kürt tercüman isteyebilir mi? Türkiye normalleşiyor herşeye rağmen. Birden bire olmuyor ama doğru yöne gidiyoruz yine de.

 Dostumuz Arzu Cihangir’den öğrendiğimize göre:

“Pazarlama dünyasının en önemli dergilerinden biri olan Marketing Türkiye kapak konusu olarak Kürtçe reklam ve etnik pazarlama konusunu işledi. Biraz kırmızı noktalı olan bu alana girmeleri oldukça cesurca. Dergi çıkar çıkmaz haberleri de medyada çıktı.”

 Dosyaya katkıda bulunmuş olan Arzu Hanım’ın blogunda konuyla ilgili bir röportaj var.

 Marketing Türkiye Dergisinin ilgili sayfalarına buradan erişebilirsiniz.

http://www.marketingturkiye.com/yeni/Haberler/NewsDetailed.aspx?id=12493

 http://www.marketingturkiye.com/yeni/Haberler/NewsDetailed.aspx?id=12484

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Şub 6, 2009 | Reply

    Bereket tabuların bir bir aşılmasını sağlayan mucizevi bir panzehir var:yaşam dinamikleri!Eğer yaşamın kendiliğindenci tarafı bir şekilde sızacağı bir kanal bulmasaydı,zannedersem tabu denen buzdan kalıplar asla erimeyerek daha da donmaya devam edecekti.

    Dediğim gibi,çok şükür değişim ve dönüşüm kendisine geçirken bir doku bulabiliyor.

    Geçmişe şöyle bir dönüp bakıldığı zaman mucize ve imkansız gibi görünen pek çok şeyin nasıl da değiştiğine/çözüldüğüne tanık oluyoruz.Kim bilebilirdi günün birinde Sovyetlerin dağılacağını,Berlin Duvarı’nın yıkılacağını,Çin’in dünyanın en büyük kapitalist ülkeleri arasında yerini alacağını.Ama hayat bunların imkansız olmadığını gösterdi.Onca diplomasi savaşları,casus oyunları,nüklüer savaş ve milyonlarca insanın ölümü yine de değişim yasasının önündeki engellerin bir bir yıkılmasını önleyemedi.Ne iflah olmaz tabular,ne de katı ideolojiler,hiçbir direnç dönüşümün önünde duramadı.

    2009’a girdiğimiz şu günlerde Amerika’yı artık siyahi bir başkan yönetiyor…Kürtçe tv,devlet eliyle kuruluyor.

    Kuşkusuz ki gelecek daha pek çok sürpriz gelişmeye açık.Bu hayatın değişmez yasasıdır çünkü.Zira değişmeyen tek şey değişimdir.Dün,hayal bile edemediğimiz pek çok şey nasıl bugün bizler için sıradan basit birer olaya dönüşmüşse,gelecekte de bugün yaşadıklarımız tarihte yaşadığımız birer tuhaf anı gibi gelecek.Hayat bize hep bu gerçeği öğretti,lakin biz ders çıkarmasını bilemedik.

    Demem o ki,her şey olacağına varır.Biz insanlar sadece süreci kısaltır veya uzatırız.

  3. Yazan:E.Erkoç Tarih: Şub 7, 2009 | Reply

    Arkadaşımın dediği gibi Değişmeyen tek şey değişimdir.Ama bu değişimler gerekliydi ben Türk’üm ama ben şuna inanıyorum bir Kürt de benim dediğim gibi gururla ben Kürt’üm diyebilmeli evet burası Türkiye Cumhuriyet’i ama içinde Türk’ü de var Kürt’ü de Çerkez’i de Laz’ı da bunlar da düşünclerini fikirlerini söyleme hakkına sahip olmalı eğer sen bir Kürt’e “Sen Türk’sün” diye baskı yaparsan işt o zaman o kürt dağa çıkar Türk’le savaşır gereksiz bir kavga çıkar ve hak vermek birilerine sana bir zarar vermez.Mesela Kürt’lerin kendilerine özel okul açması yasaktı.Açma hakkını verdiler bir sürü Kürt okulu açıldı ama hepsi kısa bir süre sonra kapandı baskı yapmakla bir yere varılmaz ki büyük güçler Türkiye’yi parçalamak için böyle gereksiz nedenler uyduruyo ama sen baskı yapmayınca görüyo ki arada bir fark yok kendini Türk’le kardeş olarak görüyor sonuç olarak baskıyla değil de hak vererek yaklaşırsan problemleri çözersin kolayca.

  4. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Şub 7, 2009 | Reply

    Almanyada yasayan Türkler icin Volkswagen(VW) *Wolfswagen Türkce* konusuyor deye reklam yapiyor.Neden Kürtlerin öz vatani olan Türkiyede Kürtce reklam olmasin… cok güzel gelisme. Umarim arkasi gelir ve bir cok vatandasa is imkani acilir.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin