RSS Feed for This Post

Müslümanın afyonu: Yahudi nefreti – Bölüm II

EL MÜZİL – Zelil, hor ve hakir kılan

“O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır.” (Gaşiye,2)

Resim: Fransız askerleri tarafından alay etmek için boynuna ip geçirilmiş bir Cezayirli.

 1830’dan 1962’ye kadar Fransız kolonisi olan Cezayir’de işgal altındaki halkın görmediği eziyet kalmadı. Fransız askerleri Müslümanların direnişlerini kırmak için tarlalarını yaktılar, hayvanlarını öldürdüler. İnsanlar tel örgülerle çevrili toplama kamplarında ölüme terkedildi. Cezayir’in talebine rağmen Fransa bu soykırım için özür dilemedi. Son cumhurbaşkanı Sarkozy “tarihi tarihçilere bırakalım” diyerek son noktayı koydu.

 Müslümanlar Cezayir’de, Filistin’de, Bosna’da, Irak’ta, Kafkasya’da ve daha bir çok yerde Yahudi ve Hristiyan orduların istila ve eziyetlerini yaşadılar, yaşıyorlar. Mısır, Fas ve Türkiye gibi ülkelerde ise askerî rejimler çeşitli komplo teorileri, dış tehditler vb kullanarak kendi halklarına baskılar uyguladılar. Askerî darbeler, etnik kavgalar, işkenceler günlük hayatın bir parçası oldu.

 Bu bağlamda Müslüman insan düşmanı ve düşmanlığı dinî aidiyette aramakla hata ediyor. Düşmanın adı “Yahudi” ya da “Hristiyan” değil. Kanaatimizce düşmana duyulan öfke ve gösterilen diğer haklı tepliler bir savunma mekanizması haline dönüşebiliyor.

 İşte biz bunun için Yahudi nefretinin bir afyon olduğunu iddia ediyoruz. Bu tatlı bir uyku değil bir kâbustur. Artık bu uykudan uyanmak gerekiyor. Uyku ilaçlarının her türlüsüne bu sebeple karşıyız.

 Narkozdan çıkmak kolay olmayacak, olmuyor. Ameliyat nasıl geçti? Hangi uzuvlarımız kesildi? Nerelerimiz kanıyor? Artık bunları konuşabilecek kadar ayılsak iyi olacak.

 Diri diri gömülen Cezayirli direnişçiler.

 Cezayir’de bir toplama kampı.

 

 

 

 

 

 

 

 Fransız askerî aracı bir Cezayirlinin kafatasını sergiliyor.

 

İşgal altındaki Cezayir’den görüntüler 

 
 
 
 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 İşgal altındaki Irak’ta “zillet içinde aşağılanmış” bir insan.

 

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Oca 22, 2009 | Reply

    Müslümanlar icinde olduklari olumsuzluklar icin neden Yahudileri sorumlu tutuyorlar akil mantik isi degil. Sanki Cezayirlileri Israil Devleti sömürdü ve yüzbinlerce Müslümani katletti.Yoksa bizim Ülkede yapilan sayisiz darbeyidemi Israile yükleyelim!!! Müslüman halklari baski altina tutan Diktatör yönetimleri Yahudi ve Hristiyan düsmanligini kendi cikarlari icin kullaniyorlar. Örnek olarak Suriyeyi vereyim. Bu Komsu Devlet bir Dikatör tarafindan yönetiliyor. Bu Ülkede yürüyüs yapmak yasak, hür basin yok, hukuk deye birsey zaten yok. Suriyenin en verimli tarafi Terörist yetistirmek. Ama bu Ülkenin Diktatör Esadi Danimarkada Müslümanlarin Peygamberine karsi yapilan olayi kendi cikarlari icin kullanip Sam’da halkini sokaga döktü ve Danimarkanin Elciligi atesletdirdi. Nasil olduda izinsiz hava bile alamayan Suriyeli gittide Elciligi atesledi? Müslümanlar olaylarin gelisini dogru idrak etmezse daha cok cekerler.

  3. Yazan:Mustafa Tarih: Oca 23, 2009 | Reply

    bizdeki yahudi düsmanligi dikkat edilirse 1940lardaki alman nazilerince beslenen bir takim yazarlardan cikti. Cevad Rifat Atilhan mesela. Birde sosyalistler tarafindan yayilan anti-semitizm var idi. Bir takim sosyalistler sonralari Misirda selefi-vehhabi “müslüman kardesler” ekibine katilirlar ve bunun yaninda sosyalistlerin yazi uslub ve konularindan alintilar kopyalamalar olurdu. Bu etkilenmeler safca oldu bazende islamci grublarin icindeki sizmalar ile. Nitekim bati dünyasi arab dünyasinda arab sosyalizme karsi dolayli da olsa islamcilarin yahudi düsmanligini destekledi ve ayni zamanda bunu batida islam düsmanligi icin kullandilar.

  4. Yazan:metedro Tarih: Oca 23, 2009 | Reply

    gerçekten bu kadar mı kör olduk ? yoksa artık, gözleri ve kapleri mühürlenmişlerden miyiz? (ALLAH korusun)
    israil, abd, avrupa ve bunların uluslar arası kuruluşları…hepsi islamı yok etme yemini etmiş bir örgütün (satanist-mason-siyonist-kabalcı…vb)askerleridir. bu ülkeler ülke olarak ve ülkelerin halkları olarak yoklar. bunlar ancak bu örgütün icra kurulları ve askerleri olarak varlar. basit halkı boş verin.

    hiristiyanlığa ve yahudiliğe gelince bu iki grup kafirdir. tek ALLAH inancı yoktur. zaten fasıktır bu değerler.dolayısıyla satanistlerin hedefinde değiller şimdilik. yoksa olay hiristiyan yahudi ve müslüman kavgası değildir.

    gerçek budur. ama biz olayı politikleştirmeye, demokratikleştirmeye, islami olmayan ve dalalete düşmüş değer yargılarıyla olaya bakmaya ve özürlü ve ideolojik hukuk kuralları ile yargılamaya devam ediyoruz. zaten şeytanın istediği budur bizden. şeytanı şeytanın istediği şekilde kınıyoruz. oysa gerçek duruş ve tepki ve irade islamdadır.

  5. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 23, 2009 | Reply

    Mehmet bey,

    Yukarıdaki resimler,insan toplulukları arasında ezelden beri varolan ve hâlâ sürmekte olan “düşmanlık” hissinin kaynağı konusunda epey ipucu sunuyor.Elbet tüm dünyayı saran bu hastalıklı ruh halinin derin çözümlemelerini konunun uzmanları bilir.Bizler sadece kendi doğrularımız üzerine inşa ettiğimiz bir kaç sözle iştirak etsek de,bu maalesef ana kaynağı kurutmaya yetmiyor.

    Fakat uzman değilsek de,bu hissin yaşadığımız gezegende sınır tanımadığını ve asla tek bir ırka,düşünceye veya inanca tekabul etmediğini görebiliyoruz.Ve biliyoruz ki bu hissin bizi götürdüğü yer savaş ve şiddettir…Tek karşılığı ve sınır tanımayan dili evet budur.Fransızlar’ın Cezayir’lilere,İtalyan’ların Libya’lılara reva gördüğü insanlık dışı uygulamalar bu şiddet dilinin bir sonucudur.Daha gerilere gidelim.İspanyol istilacılarının Amerikan yerlilerine uyguladığı vahşet…Portekiz’li sömürgecilerin Hindistan ve Uzakdoğu Asya’daki talan ve katliamları…Haçlı seferleri…Köleleştirilen Güney Afrika.Yöntem hep aynı.Sonuç:yıkım,talan ve gözyaşı.Ve işkence dahil her türlü vahşet,harabeye dönüşmüş şehirler ve milyonlarla ifade edilecek ölümler.Değişen tek şey zaman ve mekan…ve insanları yok eden silahlar.Farklı tezahhürleri gürünse de savaşların geride bıraktığı manzara ve tablo hep aynı.

    “Peki nedir alıp veremediğimiz?”diye kestirme bir soruya girmek istemiyorum.Ama şunu söyleyebilirim:Biz geçmişte atılmış tohumları ekiyoruz.Geçmişte yaşadığımız bu ölümcül oyun,bugün uygar(!)dünyamızda tekrar sahnededir.Irakta,Filistin topraklarında ve daha adını bilmediğiz dünyanın nice ücra köşesinde bu ölümcül oyuna insanlar kurban ediliyor…İnsanlık yok ediliyor.

    Neden?Çünkü o ekilen tohumlar bir kan davasına dönüşmüş.Çünkü birbirine güvensiz,kendi varlığını ötekinin yokolmasında arayan paranoyakça korkularla besleniyor,”ötekini”kendimiz için bir tehdit,ortadan kaldırılması gereken tehlikeli bir unsur olarak görüyoruz.Uygar dünyamızın bize bahşettiği yegane kültür bu çünkü.Bırakınız savaşı,barışı tesis etmeyi amaçladığı düşünülen o adına diplomasi dediğimiz şey bile bu oyunun birer parçası.Bakınız,uluslararası savaş hukuku diyoruz,ne garip değil mi,savaşın hukuku mu olurmuş?Ama oluyor işte.İkiyüzlü bir anlayışla BM den,uluslararası savaş sözleşmelerinden dem vuruluyor.Fakat ne hikmetse barış gücü(!),BM ve adı barışla özdeşleşmiş tüm yapılanmaların gözü önünde Filistinde bebekler katledilmeye devam ediyor.

    Çözüm:Başta da söyledim bu duygular birbirini besliyor.İşe,aidiyet duygularımızın bizi daha tehlikeli mecralara sürüklemesine izin vermemekle başlayabiliriz.Dünyaya hükmeden zorbalara karşı insan odaklı düşünebilen projeler üretilmeli.Yukarıda andığım devlet çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan göstermelik ve ikiyüzlü kurumlaşma anlayışı yerine,yaşama hakkı gibi en kutsal değeri temel alan,yani merkezine insanı koyan projeler üretilmedikçe zorbalar istedikleri gibi at koşturmaya devam edecektir.Zira dünya düzeni de tıpkı ülke ve devlet yönetimleri gibidir.Şu an varolan düzen bir dünya totalitarizmidir.ABD,bu totalitarizmin uygulaycısı ve tek otoriter güçtür.Eşitlik,özgürlük,bağımsızlık gibi söylemler birer aldatmacadır.Söz ve yetki ABD dir,güç de ondadır.Diğerlerine bu süper örgütlü güç karşısında ancak tutunma ve korunma şansı verilmiştir.Bugün ABD istese Filistin sorunun 24 saatte çözebilir,bunu hepimiz biliyoruz.Ama çözmez.Çünkü sahip olduğu dünya iktidarını barış ve çözümlerde değil;varlığını dinler ve kültürler arası çatışmalara bağlamıştır.İşte bu noktada tek kurtuluş,bu hoyrat iktidara karşı alternatif bir model koymaktan geçer.Bu da elbette görünür gelecekte bir ütopyadan ibaret,ne var ki başka da kurtuluş yok.

    İkinci bir husus,ezilen ve mağdur olan ulus ve toplulukların izlediği yoldur.Ki bu aynı zamanda öngörülen alternatif barışçıl ve adil dünya projesinin hayata geçmesini de belirleyecektir.Bu da,sözü edilen ezilen kesimlerin bir zorbadan kurtulmaya çalışırken başka bir eşkiyadan medet ummamalarını gerektirir.İsrailin baskı ve zulmünden kurtulmanın yolu Hamas’tan,El Kaide’den geçmez.Aidiyet duygusuyla müslümanların bu yapılanmalara sempati duyduğu ve kendi haklı davalarının çözümünü bu sebeple geçiktirdiklerini ve daha büyük bedeller ödediklerini düşünüyorum.Bu anlamda ezilen tüm halk,ulus ve toplulukların haklı davalarının sağlıklı bir çözümle sonuçlanması için özeleştiriden kaçınmamaları gerekir.Dolayısıyla daha kalıcı bir barış adına atılacak her adım asla teslimiyet değildir.Ve islam dünyasının da artık kendi kabuğunun dışına çıkmasının zamanıdır diye düşünüyorum.

  6. Yazan:MY Tarih: Oca 23, 2009 | Reply

    Aziz Bey,

    ALLAH razi olsun, yazdiklariniz manifesto gibi. Bazen dostlarim “ayni seyleri söylemekten, yazmaktan biktik” diyorlar. Ben de kendilerine “fakirlere ekmek vermekten biktiniz mi?” diye soruyorum.

    Bir insan sizin gibi çikip barisi, insanligi savundugu zaman ona hümanist-ütopyaci diyorlar kimileri.

    “Hayir” diyorum onlara, “o normal insan, vicdani onu rahat birakmiyor, kendini susturamiyor, siz herseye aidiyet penceresinden baktiginiz için (ya da zulmü pesinen kabullendiginiz için) yanlis içindesiniz.”

    Aslina bakarsaniz SAVASSIZ BiR DÜNYA mümkündür. Hem de zannettigimizden çok daha çabuk kurulabilir. Ama bunun için bazi temel kavramlara bakisimizi (insanlik olarak) degistirmemiz gerekiyor.

    Felsefe tarihinin nadir deniz fenerlerinden biri olan Immanuel Kant çok güzel bir çikis noktasi önerir: Ona göre insan pasif olarak etrafini gözleyen ve anlayan bir varlik degildir. Algiladiklarini kavrama dönüstürme kabiliyeti ona aktif bir rol yükler. Yani dünyamizi, milletleri, dinleri ve savasi ANLAMAYA çALISIRKEN ayni zamanda ona biçimini de veririz.

    Meselâ bir savasa bakarak yapacagimiz okumalar ona çözüm getirme kapasitemizi ve yakin gelecegi de tayin eder:
    1) KAKA PiS X Milleti CiCi Y milletini öldürüyor,
    2) Zenginler fakirleri öldürüyor,
    3) Savastan çikari olanlar siddeti sürdürüyor…

    Bu baglamda Hz. Mevlana’nin sözü geliyor akla: “İnsanlardan gördüğün zulümler senin huyundur.Sen kendi huyunu onların aynasında seyredersin.”

    Bu sebeple özgür irade sahibi insan sorumludur. Elinden (ve dilinden-zihninden) sonsuz iyilik ve sonsuz kötülük çikabilir bir insanin.

    Bu bakimdan dünyayi kurtarmak da batirmak da bizim elimizde diye düsünüyorum.

    Muhabbetle

  7. Yazan:metedro Tarih: Oca 24, 2009 | Reply

    “Bu bakimdan dünyayi kurtarmak da batirmak da bizim elimizde diye düsünüyorum.” o halde neden bir şeyler yapamıyoruz. batmış dünyayı neden kurtaramıyoruz hocam.

    hiçbirşey elimizde değil. her şey ALLAH ın elinde. bizim elimizde olan ise sadece kendi görüntümüzü (bahsettiğiniz yerdeki)değiştirmeye çalışmak. o da, o hayvandan bile aşşağı düşmüş küfür ehlinin elindeki aynaları kırarak.

    biz öyle görüntüyü istemiyoruz, bunuda kabul etmiyoruz, o aynayıda şeytanın elinde biliyoruz. tek yol cihaddır. mevlana nın hoş görüsünü uygulamak için mevlana olmak lazım.

    iyimser bakabilmeyi isterdik ama filistin, çeçenya, afgannistan, bosna, ırak …vb. biz buunu yapmaktan alı koyuyor.

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 25, 2011 | Reply

    Yahudilerden en çok nefret edenlerin müslümanlar olduğunu sanırdım. Umberto Eco’nun “Prag Mezarlığı”nı okuyunca fikrim değişti; kitapta anlatılanlardan, hristiyanların yahudilere duyduğu nefretin yanında müslümanlarınkinin çok hafif kaldığı anlaşılıyor. Sanırım, biz müslüman toplulukların “düşmanlığı” çoğunlukla İsrail’in Filistin halkına yaptığı zulme karşılık bir tepkinin sonucu. Oysa 19 yy. Avrupasında kızışmaya başlayan hristiyan yahudi çatısmasının temelinde güç ve iktidar paylaşımı yatıyor. Yani Avrupa devletleri kendi “derin devletleri”ni inşa etme yolunda “düşman”a ihtiyaç duydukça malzeme olarak yahudi nefretine başvurmuşa benziyorlar. Ama tabi neticede her nereden besleniyorsa, nefretin hep bir nedeni ve gerekçesi vardır öyle ya da böyle.

  1. 2 Trackback(s)

  2. Tem 10, 2009: MOSSAD için çalışmak ister misiniz? : Derin Düşünce
  3. Ara 23, 2011: Cezayir, Fransa, Ermeniler ve Türkler (Eskimeyen yazılardan) : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin