RSS Feed for This Post

Üç Tarz-ı Siyasetin Üç Tarz-ı Kürdü

Genç Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş döneminde uluslararası statüye kazandırdığı vatan sınırları içinde, yüzü batıya dönük bir ulus/hayali cemaat inşa/icat etmeye çalıştı. Kendi seküler cemaatini, Türk ulusunu, bir bedene kavuşturma ameliyesine girişti ve bu amacı gerçekleştirmek için tüm ideolojik aygıtlarını seferber etti. Bunların yetmediği yerde Türkleştirme işlemleri silah ve süngü ile takviye edildi. Etnik gerçekliği buna uygun olmayan Anadolu coğrafyasındaki gayr-müslimler göç ettirmelerle tasfiye edilerek “dini homojenleştirme” temin edilmeye çalışılırken,  oluşturulan egemen yapıyı, ulus kültürünü ve dayatmasını kabul etmeyen Kürtler “hal”den razı olmayışlarını bir dizi ayaklanma ile dillendirdiler ve bu ayaklanmalar kan ve barut ile bastırıldı. Önemli bir nüfusa sahip olan Kürtler “Etnik homojenleştirme” nin önündeki en büyük engel idi. Sonuçta Kürt meselesini hal etmek için Kürtlerin tüm kavmi-milli özellikleri  inkar edildi ve asimilasyon politikası dayatıldı. 
 
İşte bu dönemden itibaren Kürtlere yeni “Kürt kimlik kartları” verildi. Bugün Türkiye’de halen hükmünü icra eden, siyasal organizasyonu bulunan, üç tarz-ı siyasetin, üç tarz-ı Kürdü  ve dolayısı ile üç tarz Kürt kimliği var. Bu üç tarz tarzı Kürt Votre navigateur ne gère peut-être pas l'affichage de cette image.  aynı zamanda “makbul Kürt’ün tarifidir ve dahi Kürt/lüğün üç resmi varoluş tarzıdır. 
 
TÜRK KÜRDÜ: Bu birinci tarz Kürt, devletin resmi kabulüdür/inkarıdır. Cumhuriyet döneminden beri Kürt kimliği inkar edilerek, böyle bir kavmin var olmadığı dile getirilmiş ve Kürtlüğe ait olan tüm milli-kavmi vasıfların, görüngülerin gün yüzüne çıkması şiddetle engellenmiştir.  
 
Fiili varlığı illegal olan Kürtlüğün bu dönemdeki resmi var oluş tarzı Turanî asıllı Türk Kürdü olmaktı.

Resmi yapının batıcı ve milliyetçi halkaları 60’ların sonu ve 70’lerin başında hafif bir ayrışma yaşadı. Milliyetçiler/Türkçüler Kemalizmin, genellikle görmezden gelinen, ırkçı söylemini devam ettirdiler. Bu tutumu bugünde sürdürmeye çalışılıyor. Milliyetçi söylem  Kürt kimliğine ait tüm göstergelerin görünüm alanına çıkmasına şiddetle karşı çıkarken ve meseleyi salt “terör” olarak değerlendirip askeri yöntemle bastırılmasını savunurken, paradoksal olarak, Kürt muhalefetinin varlığı ile beslenmektedir. Milliyetçi söylem ve yapılar 60’lı 70’li yıllarda sol ile mücadele ederek oy toplarken, 80’ler sonrası terör, güvenlik ve asayiş meselesine endekslediği anti-Kürt söylemi ile zeminini güçlendirmeye çalışıyor.  
 
KÜRT ASILLI TÜRK: Bu söylem daha çok batıcı ve kemalizmin kültür milliyetçiliği yönüne vurgu yapan hafif ton soldan esinlenen, genel olarak sosyal demokrat olarak bilinen fakat, zor zamanda demokratlığı askıya alan, sol-kemalist-aydınlanmacı kesimlerin söylemidir. Buna göre Kürtler, “Türklük” kimliğini kabul ettikten sonra ikincil bir kimlik olarak, “alt kimlik” olarak, Kürt olabilirler. Eğer bu kabul onay görmese Kürtlerin talebi “bölücülük” ve “ihanet” ile özdeşleştirilir. 
 
Kemalist aydınlanmaya  inanan, Atatürkçü kültür milliyetçisi olan kesime göre Kürtler, Türklüğün şemsiyesi altında Türk kimliğini Votre navigateur ne gère peut-être pas l'affichage de cette image.“üst kimlik” olarak kabul ettikten sonra otantik/folklorik bir kimlik olarak Kürt olduklarını sessizce söyleyebilirler. Bu Kürtlüğün de hiçbir siyasi çağrışımı olmamalıdır. 
 
KARDEŞ KÜRT: Bu söylem muhafazakar-islamcı kesimlerin söylemidir. Özellikle solun güçlendiği dönemlerde, solun din karşıtı söyleminin de etkisi ile kendini maneviyatçı ve mukadessatçı olarak tanımlayan ve eski kuşak İslamcılar sola karşı, kendilerini sağda konumlandırdılar. Dinin araçsal kullanımına açık olan milliyetçi ve devletçi kesim ile işbirliği yaptılar ve doksanlı yıllarda da seçim ittifakları yaptılar. Bu süreç sonunda İslamcılık önemli oranda sağcı reflekse sahip oldu. Giderek muhafazakârlaşan bu çizgi bugün iktidara ortak konumundadır. 
 
İslamcılık hala devletten tam bağımsız bir politik çizgi olarak kendini ifade edememiştir. Bu duruş İslamcıların kimlik politikalarına da sirayet etmiştir. İdeolojik olmaktan çok siyasi-pragmatik refleksle hareket eden muhafazakâr-İslamcıların benimsedikleri Kürt kimliği, “kardeş Kürt” olmakla beraber, bu kardeşlik büyük ölçüde eşit hak ve statüye ve hakkaniyete  dayanmayan, somuttan çok soyuta vurgu yapan bir söylemdir.

 
Bugün muhafazakar-İslamcılar, kardeşlerinin hakları ve eşit statü talebi söz konusu olduğunda hemen devlet endişesi, birlik bütünlük kaygısı, Siyonizm’in korkusu vb. söylemlerle Kürtlerin meşru taleplerini askıya almaktadırlar. Öyle görünüyor ki İslamcıların önemli bir kesimi iktidara sahip oldukça “sağcılaşacak” ve bu durumun devamı için, fincancı katırlarını ürkütmemek için, “Kardeş Kürd”ün haklarını feda etmeye devam edecekler… 
 
Yukarıda bahsettiğimiz  “Kürtlük algıları ve tanımlamaları” ile  bunların üzerine bina edilen söylemler, birbirinden keskin hatlarla ayrışmış değildir ve aralarında daima geçirgenlik vardır. Votre navigateur ne gère peut-être pas l'affichage de cette image.  Bu geçirgen zeminde çoğu defa Türkçü- milliyetçi, Kemalist-sol ve muhafazakar- İslamcı söylem aynı noktada buluşabilmektedir.

Bu buluşma noktası da Türk siyasal aklının bilinçaltını oluşturan (bekayı) devlettir. 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Nevzat Eminoğlu Tarih: Oca 2, 2009 | Reply

    tarihsel İslami-Osmanlı mirasının reddi üzerinde kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinin Kürtlerle olan “macerasının” şifrelerini çözen enfes ve akademik belirlemer…
    dosta da düşmana da şapka çıkartan bir makale…
    Bu makleyi okurken içerdiği bilisel analiz ve yaklaşım bana Bediüzzaman’ın Kürt Teavün ve Terakki Gazetesinde(1908 de)Kürtlere Kürtçe olan hitabesinde “Biz Kürtler akli hizmetler ve insanlığımızla kendimizi dünyaya gösterip hakkımızı ve haklılığımızı ıspatlamalıyız…” öğüt ve uyarısının müjdeli ve ümit verici bir IŞIK/Ğını görür gibi oldum. Cenab- Hak sizler gibilerin sayısını çoğaltıp bu milletin, bu ümmetin ve insanlığın imdaına göndersin. Selma ve tebriklerimle…

  3. Yazan:Malcolm Tarih: Oca 2, 2009 | Reply

    merak ettıgım sey su kı her bır gorus ıcın burun kıvırmıs gıbı gorunuyorsunuz… acaba gercek bı kurtun kendısını nasıl gormesı gerektıgını de acıklar mısınız? yanı 4. tur Kürtler?

    sorum bu asamada gayet safi duygularla yazılmıstır…

  4. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Oca 2, 2009 | Reply

    Sayın Malcolm

    Yazıda behsettiğim kürtlüğün ilk iki resmi vaoroluş tarzın(d)a içkin olan yok sayma/inkar o kadar o kadar açıktır ki uzun izaha gerek yok.

    Kardeş Kürt tanımlamasına gelince, benim “kardeşlik” tanımına kategorik bir itirazım söz konusu değil. Eleştirdiğim ve itiraz ettiğim şey “kardeşlik” tanımlamasının ve vurgusunun bir hak ve hakikati örtme aracı olarak kullanılmasıdır.Başka bir ifade ile ‘hak olan bir sözle batıl olan bir mananın ifade edilmesidir.’
    Çoğu defa siyasetçilerin dilinde “kardeş” kelimesi doğru/kabul ile başlayan ve fakat “ama” ile devam eden cümlelerdeki “ama”nın işlevini görmektedir. Teoride olması gereken veya kabul gören şeyler “ama veya kardeş” virgülünden sonra paranteze alınmakta, inkar edilmese de pratikte karşı çıkılmaktadır. Sonuçta üç tarzı siyasette aynı yerde varmaktadır; çözümsüzlük.

    Diğer bir nokta şu, ben özellikle İslamcılara yaptığım eleştiriyi muhafazakarlık ile sınırlandırdım. Çünkü tüm İslamcıların, muhafazakar ve dolayısı ile devlet ve devletin varlığı etrafında kurgulanmış değerleri insana, hak ve hukuka öncelediği kesinlikle söylenemez.

    Burada değişim ve çözümden yana olan sol ve liberal aydınların var olduğunu da belirmemiz gerekir.Ama bunlar büyük bir kitlesel tabana ve siyasal yapılara sahip değiller.

  5. Yazan:ehmed akın Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Kekê delal,
    ez te ji ber nivîsên te pîroz dikim û hertim li benda nivisên teze me.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin