RSS Feed for This Post

Ahlâklı Teklif

Bir süredir medyada tecavüz haberleri, küçük çocukların cinsi istismarı, ensest ilişkiler gibi mide kaldıran haberler duyuyoruz. Bunlar, insiyaki olarak nefretimizi kabartıyor. Bu sapıkların, en ağır bir şekilde cezalandırılmasını ve toplumdan tecrit edilmesini istiyoruz. Konuyla ilgili Mehmet Yılmaz güzel bir yazı kaleme almıştı. İngiltere’de de bu tip suçlarla ve hatta fuhuşla ilgili yeni yasaların hazırlandığını öğreniyoruz. Bizde de bu konuda bazı girişimler var. Peki gerçekten kanunlarla, suçların cezalandırılmasıyla bu sapıklıkların önünü almak mümkün mü?  

SUÇ VE CEZA

Bunun cevabını bulmak için öncelikle şu soruyu cevaplamamız gerekiyor:

Şer içten, insan ruhunun karanlık derinliklerinden mi, yoksa insan hayatının objektif şartlarından mı ileri geliyor? (Doğu ve Batı Arasında İslam, Ali İzzetbegoviç,s242)

Bu soruya materyalizmin verdiği cevap bellidir: İnsan gelişmiş bir hayvandır. Hayvanın evrimleşmiş bir üst versiyonudur. Dolayısıyla hareketleri, davranışları pekala içgüdülerle, hormonlarla, istek ve arzularla açıklanabilir ve dış şartların değiştirilmesiyle “iyi bir insan” haline getirilebilir.

Din ise, insanın özünde, ruh ve nefsin bulunduğunu; kötülüklerin, kaynağında, bu özde hayat bulduğunu, dolayısıyla tedavinin de bu özde gerçekleştirilebileceğini söyler.

İyilik gibi kötülük de insanın içindedir. Ve insan herhangi bir dış tesire, şartların değişmesiyle, zorla alıştırmayla, kanunlarla, kaba kuvvetle “ıslah” edilemez. Sadece davranışı değişebilir. (a.g.e184)

İnsanın ruhu tedavi edilmedikçe davranışlarının değişmesinin bir fayda sağlamayacağı açıktır. Çünkü şartlar uygun olduğunda kişi, aynı suçu işlemek için hiçbir mukavemet hissetmeyecektir.

 HUZUR İSLAM’DA MI?

Cennet ve Cehennem olguları hiç şüphesiz insanın ruhi tekamülü için, ve nefsini ıslah için çok önemlidir. İşlediği günahlardan dolayı cehennemde ceza göreceğini veya cennetten mahrum kalacağını düşünen bir insanın doğal olarak günah işlememesi beklenir. Hatta bu yüzden bir mezhebe göre büyük bir günahı işleyen bir müslümanın iman etmediği hükmedilir. Peki nasıl oluyor da bir inanmış insan günah işleyebiliyor? Peki cehennem azabı bile insanları günah işlemekten caydıramıyorsa, bunun çözümü nedir?

Davranış bilimleriyle ilgili bu konuda bir makale okumuştum. Orada, insan davranışının şu ilginç özelliğinden bahsediliyordu:

İnsan, hazır konforunu, ilerideki bir zarar ihtimali için feda etmiyor, zarar ne kadar büyük olursa olsun… Yine insan, hazır konforunu, ilerideki bir fayda ihtimali için de feda etmiyor. Buna, mesela inşaatta yüksekte çalışan bir işçinin, düşüp ölme ihtimaline karşın, cüzi bir rahatsızlığı bahane edip emniyet kemerini takmamasını; veya aracımızda aynı sebeple emniyet kemeri kullanmaktan imtina etmemizi gösterebiliriz. Çünkü konfor şimdiki zamana aittir, zarar ise gelecek zamana… Ayrıca, konfor ihtimali yüksektir, ama zarar kesin değildir. Bu güçlüğü yenmek için uzmanlar, kişilerin bilinçlerini sürekli eğitimle arttırmayı ;yanlış ve doğru davranışların, davranışların hemen ardından eleştirilmesi veya takdir edilmesi gerektiğini söylüyorlar (araçlarda bu işi kemerinizi takmadığınız zaman sinirlenip ötmeye başlayan sinyallerle halletmişler, ama insanoğlu bu, takmak istemezse binbir çözüm yolu icad ediyor). Aynı yaklaşımı Said Nursi’nin Risalelerinde de görünce şaşırmıştım. Şöyle diyor mealen Said Nursi:

Akıbeti görmeyen, bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzetlere tercih eden insanın hisleri, akıl ve fikrine galip çıktığından, günahkarların kurtulmasının tek çaresi, aynı lezzet içindeki acıyı gösterip hissini mağlup etmektir. Ve “dünya hayatını tercih ediyorlar (İbrahim suresi:3) ayetinin işaretiyle; bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevi kırılacak şişe parçalarını onlara tercih etmenin… çaresi dünyada dahi cehennem azabı gibi elemleri göstermektir… Yoksa bu zamanda insanların ancak yirmide birisine Allah’ı tanıtıp, cehennemin olduğunu ispat edip, onun azabı ile korkutarak kötülüklerden vazgeçirebilirsiniz. Bu durumda bile “Allah günahları affeder, hem Cehennem pek uzaktır” deyip yine suçuna devam edebilir. Kalbi, ruhu, hislerine mağlup olur. (Said Nursi, Risale-i Nur)  

Yani Müslüman olmak, tek başına günahlara karşı tamamen korunaklı olmayı garanti etmiyor. Bununla birlikte, elbette ruhu ile bağ kurabilmiş ve kendini Allah’a adamış bir ehl-i din’in, bir ateiste göre çok daha ahlaklı olacağını düşünmek doğaldır.

 ATEİST AHLAKLI OLAMAZ MI? 

Bu soruya da bilge kral şöyle cevap veriyor:

İnançlarımızla davranışlarımız arasında otomatizm yoktur. Davranışımız, ahlakımız, şuurlu bir tercihin veya hayat felsefesinin bir fonksiyonu değildir; felsefi veya siyasi tercihlerin bir eseri olmaktan çok çocukluktaki terbiyenin ve kabul edilmiş anlayışların bir neticesidir. ….

Dinin terk edilmesinden, ahlakın terk edilmesine geçiş için ancak bir tek adıma ihtiyaç vardır. Bazı kişiler bu adımı hiçbir zaman atmazlar. Hayatlarındaki tenakuz bundadır. İşte bu gerçektir ki, incelemeyi güçleştiren iki şeyin ortaya çıkmasına imkan verir: ahlaklı ateistlerle, ahlaksız dindarlar. (a.g.e.212)

Ahlaklı ateist olabilir, ama ahlaklı ateizm olamaz. Dindışı insanın ahlaklı olmasının kaynağı da dindir. Ancak geçmişteki eski bir dindir bu. Ve insanın ondan haberi bile yoktur. Bu din muhit, aile, edebiyat, film ve mimarinin içinden sayısız şekilde tesir icra etmeye ve ışımaya devam etmektedir. Güneşin çoktan battığı yerde de gecenin bütün sıcaklığı yine güneştendir… (a.g.e.214)

Din, bilgi ve tasdik; ahlak ise bu bilgi ile ahenk içinde bulunan tatbikat, hayat demektir. Her yerde olduğu gibi bilgi ve tatbikat arasında ayrılık ve tutarsızlık olabilir. Din, nasıl düşünmeli ve inanmalıyız; ahlak ise neye meyletmeli, nasıl yaşamalı, nasıl hareket etmeliyiz sorusuna cevap teşkil etmektedir. Öbür dünya hakkındaki haber her zaman geniş, sonsuz olan bu vizyonla ahenk içinde yaşama talebini de ihtiva eder fakat bu talep, vizyonun kendisi değildir…

“İman edin ve iyi amellerde bulunun”. Kuran-ı Kerim’in sık sık tekrarlanan (en az elli defa) bu talebi, insanların tatbikatta birbirinden ayırmak istedikleri şeylerin beraber olması lüzumunu belirtiyor. Bu ayet, din (iman edin) ile ahlak (iyi amellerde bulunun) arasında tefrik yapmakta ve aynı zamanda bunların beraber olmasını istemektedir. Fakat Kuran-ı Kerim ters taraftan da bir bağ kurarak dinin ahlakta kuvvetli teşvik bulabileceğine işaret ediyor: “Sevdiğiniz şeylerden infak etmeden iman etmiş olmazsınız”. Yani imana gel ki iyi insan olasın denmiyor. Tam tersine; iyi insan ol ki iman etmiş olasın. Nasıl imana geleyim, imanımı nasıl kuvvetlendireyim sorusuna cevap şudur; iyilik yap; Allah’ı, tefekkür ederek bulmaktansa, iyilik yapmakla bulmak daha kolaydır. (a.g.e.201)

Yani, din, tek başına suç işlememeyi garantilemez. Dinin, ahlakla beraber var olması gerekir. Ahlaksız bir dindarda da, ahlaklı bir ateistte de söz konusu olan bu birlikteliğin sağlanamamasıdır. Ahlaksız bir dindarın, özünde bir iman zafiyetinden, ruhuyla kurduğu bağın yeterince sağlam tesis edilemediğinden söz edebiliriz. Ne yazık ki toplumumuz, uzun yıllar dinden uzak bırakılmıştır. Kulaktan dolma bilgilerle, kocakarı dedikodularıyla, kapitalizmin topluma sirayet ettirdiği ahlaksızlıklarla, acayip bir dindar profili ortaya çıkmıştır. Sakal bırakan, namaz kılıp, oruç tutan, tespih çeken; ama ahlakı ikinci derecede önemseyen garip bir toplum… Sürekli ahlaksızlıktan dem vuran, kendi pozisyonunu kendi ahlakına göre değil, başkalarının ahlaksızlıklarına göre belirleyen; o ahlaksızlar olmasa elinde avucunda hiçbir şey kalmayacak olan sahte bir toplum.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 16, 2008 | Reply

    aliya izzet begovic’in bu kitabı çok önemli bir kitaptır gerçekten. yazar bir alıntıyla “Ahlaklı ateist olabilir, ama ahlaklı ateizm olamaz. Dindışı insanın ahlaklı olmasının kaynağı da dindir. Ancak geçmişteki eski bir dindir bu. Ve insanın ondan haberi bile yoktur. Bu din muhit, aile, edebiyat, film ve mimarinin içinden sayısız şekilde tesir icra etmeye ve ışımaya devam etmektedir. Güneşin çoktan battığı yerde de gecenin bütün sıcaklığı yine güneştendir…” demiş. bence burada ateist insanı da ahlaklı yapan şey her insanda doğuştan olan, bir anlamda Allah’ı işaret eden vicdandır. insanlar hangi dine inanırsalar inansınlar ya da hiç inanmasınlar o vicdan onların en sır taraflarında durur. önemli olan o vicdanı açığa çıkaracak şeylerin olup olmamasıdır. din bu vicdanı her zaman teyakkuzda tutmak amacı güder. ateism ise böyle bir vicdanı öngörmez. yani, evet ahlaklı ateizm olmaz. ama bu vicdan ister kabul etsinler, ister etmesinler her ateistte vardır. işte bu, onlara o derin sızıyı veren şey yüzünden ateistler de ahlakı olabilir. ki çok yakın arkadaşlarımdan değme müslümanlara taş çıkartacak ahlaklı ateistler biliyorum. ama adeta bir dindar gibiirler bu kişiler, ateistlikleri sadece akli bir yönelimdir, kalp ise vicdanınn eşliğinde bir dindar gibi olmuştur.
    teşekkürler güzel yazı için.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin