RSS Feed for This Post

Kan ne zaman duracak?

“Yine gencecik fidanlar toprağa düştü…

Davul zurnayla, dualarla, bayraklarla uğurlanmışlardı. Çok gençtiler, geleceğe dair umutları vardı, yollarını bekleyen sevgilileri.  Anaları onları anmadan gün geçirmez yolunu beklerdi dualarla. Ve terhislerinden önce aniden döndüler evlerine, ama tabutların içinde soğuk, cansız ve kaskatı..

Allah hepsine rahmet eylesin..”

Bu satırları epey önceki PKK saldırılarından birinin ardından yazmışım. Kimbilir kaçıncı kez, benzeri mihvalde satırlar karalıyorum..

Bu sabah da yine kötü bir haber ile uyandık: 15 şehit, çok sayıda yaralı, 2 kayıp ve öldürülen 23 terörist..

Artık böyle kötü haberler almak istemiyoruz.  İnsanlığımız isyan ediyor, vicdanımız kanıyor.  Her şehit haberinde içimiz kavruluyor. Her ölüm canımızı acıtıyor. Bu toprakların tüm fertleriyle barış içinde,  kardeşçe yaşamak istiyoruz..  

Çok mu şey istiyoruz?

Bu masum dileğin yerine gelmesi niçin bu kadar zorlaştırılıyor? Niçin sürekli katlanılması çok zor acılara maruz kalıp duruyoruz?  

Ne zaman duracak bu kan? 

Bunun için daha ne kadar fidanın toprağa düşmesi gerekiyor?

….

Trackback URL

  1. 29 Yorum

  2. Yazan:ucanbalik Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    ‘Vatan sağolsun’ un ötesine gidilebilmesi gerek artık.

    Ama yok; kadir-i mutlak ordumuzu sorgulamak ne haddimize! Onlar ne bilirse doğrusunu bilirler!

    Çatışma saatlerce sürüyor; ve 15 şehit. Birilerinin ihmali olduğu çok açık.

    Ama bunlar ‘cıss’ sorular tabi. ‘Vatan sağolsun’ diyelim; ve yeni şehitler bekleyelim; zira öyle diyordu emekli bir general bugun.

    Siyasiler ve generaller de hep aynı şeyi söylesinler, ‘terörle mücadeleye kararlılıkla …’

  3. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    Ben anlamıyorum,aynı şeyler tekrar edip duruyor.Hadi adam terörist,bizimkiler,siyasiler ve ordu mensupları hiç mi kendi kendilerine “neden?” diye sorup bu pkk sorununa çözüm aramıyorlar.

    diyoruz adamlar roj tv seyrediyor,sizde kurun kürtçe bir kanal verin yayını.diyoruz ordu içinde güvenlik zaafları var,başıboşluk var.hala aynı tas aynı hamam.cuma öğle saati başlıyor çatışma,saatlerce sürüyor.elinde telsizin yok mu be kardeşim.helikopterin yok mu,uçağın yokmu?

    1 saat içinde hem cumhurbaşkanı,hem başbakanı,hem genelkurmay başkanı haberdar edilmeli böyle bir olaydan.daha önceki baskında 6 saat yardım beklemiş asker.doğru düzgün yapın kardeşim şu işinizi artık.

    özel harekat dedik,3 aylık askeri göndermeyin oraya dedik,hala şehit olan köylü mehmet ağanın oğlu.

    akıl var,mantık var ya.herifler neredeyse bizimle dalga geçecek.200-250 kıişilik grup olduğu söyleniyor.gündüz gözün nereye bakıyor.

    onlarca insan,aydın,düşünür,konusunda uzman,pkk konusunda çözüm üretiyor ama hükümetten,ordudan tık yok.

    böylemi gidecek,kahrolsun pkk,şehitler ölmez vatan bölünmez.ama şehit vermeye devam.bu mudur?çözüm üretme kabiliyetiniz bu kadar mıdır?

  4. Yazan:Ahmet Aktepe Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    Tarih tekerrür ediyor canlar yine gidiyor. Çağırılan şey ise yine daha çok şiddet ve intikam döngüsü. Umarım aklı selim galip gelir ve kanlı terörden kurtulmanın asıl yolunun demokratikleşme olduğu anlaşılır. Bu acı verici manzarayı bir 25 yıl daha görmek istemiyoruz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

  5. Yazan:dark_in_the_white20 Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    yıllardır aynı yere defalarca saldırı oldu,daha fazla önlemle korunabılır o sınırlar..ama bız ne yazık kı aynı hataya uzlerce kez dusen ınsanlarız.watan sagolcak tabi bız sagolursak..

  6. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    Şu siteye aylardır gelir giderim.Yazarlar aynı yorumcular aynı, daha şimdiye kadar PKK aleyhine bir kelime duymadım.Neredeyse terör örgütüne özgürlük savaşçısı gibi bir masumiyet kazandırılmaya çalışılıyor.Böyle terör saldırılarında da usulden hafif bir kınama ve timsah gözyaşı.Sonra da söz dönüp dolaştırılıp ordu-asker düşmanlığına getiriliyor.Daha ankaranın doğusuna geçmemiş olanlar, askerin teröristin evini-arabasını aramaktan bile yoksun bırakıldığı kanunlardan habersiz masabaşında ahkam kesiyorlar.
    Şehitlerin bu tarz düşünce içinde olanlardan bu dünyada olmasa bile öbür dünyada mutlaka alacakları olacaktır.
    Daha düne kadar TESEV’in başkanı Paker şehitlik mertebesine bile göz dikerek insanların ölüm şekillerine göre statü kazanmasına karşıyım diyerek adeta şehitlere bile dil uzatıyordu ve alkış alıyordu.
    Kimse aptal değil.

  7. Yazan:MY Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    @çeliski-analiz,

    Asagidaki sözleriniz gerçekten endise verici:

    “Şu siteye aylardır gelir giderim.Yazarlar aynı yorumcular aynı, daha şimdiye kadar PKK aleyhine bir kelime duymadım.Neredeyse terör örgütüne özgürlük savaşçısı gibi bir masumiyet kazandırılmaya çalışılıyor.”

    PKK ideolojisi marxist, yöntemleri ile maoist darbe tekniklerinden olusan fakat ayni zamanda Kürt irkçiligi yapan bir örgüttür. Dahasi siyasi taleplerini cinayet isleyerek “dile getiren” bir örgüttür. PKK’yi niye elestirelim ki? Faydali kurumlarin bazi isleri iyi yapmadiklari söylenerek elestirilebilir. Bir doktor, bir mühendis, bir Türk subayi elestirilebilir. Temel amaci ZARAR VERMEK olan bir PKK’yi ben neden ve nasil elestireyim? Eylemlerini daha “iyi” yapmasi için mi?

    Bizim marxist, maoist veya irkçi oldugumuzu iddia edenler olabilir. Ama aylardir bu siteyi takip eden bir çeliski-analiz eger TÜRKçE biliyorsa ve APTAL degilse Derin Düsünce yazarlarinin HiçBiRiNiN ne marxist, ne maoist ne de irkçi olmadigini bilir.

    Siz bu iddiada bulunabildiginize göre 5 ihtimal var:
    1° Türkçe bilmiyorsunuz yeterince,
    2° Yazilari okumuyorsunuz, sadece basliklara bakiyorsunuz,
    3° “Aylardir takip ediyorum” diyerek YALAN SÖYLÜYORSUNUZ,
    4° Zekâ seviyeniz normalin altinda,
    5° Bunlarin hepsi dogru.

    15 askerimiz hayatini kaybetti, çaresizlik içinde bir günah keçisi ariyorsunuz, gelip bize “PKK yanlisi – TSK düsmani” demek geldi içinizden.
    Duygularinizi aklinizin önüne koymaya bu kadar hazirsaniz neden çeliski-analiz gibi bir isim kullaniyorsunuz?

    Analiz yapmak zekâ, sagduyu, düsünce, sogukkanlilik gerektirir. 15 insanin ölmesine üzüldüyseniz bunun sorumluluarindan hesap sorun,
    Genel Kurmay ne cavap verecek? 25 yildir “terör örgütünün belini kirdik” diye böbürlenenler simdi ne diyecekler?

    Her halükarda bu siteye gelmenize gerek yok bundan sonra. Sizin gibi bir insanin bize verebilecegi hiç bir sey olmadigi gibi bizden alabilecegi hiç bir sey yok.

    Eger sadece 30 dakikanizi ayirip PKK… Ters giden nedir? Bundan sonra nereye? makalesini okusaydiniz bizim kim oldugumuzu ve ne istedigimizi çözmüs olurdunuz.

    Terör, PKK, Kürtler, Militarizm, Ulus-devlet, Milliyetçilik gibi kategoriler altinda yüzlerce makale var. Bunlarin hiç birini (aylar süren takibinize ragmen) anlayamayacak durumda iseniz sitemizde ne ariyorsunuz?

  8. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eki 4, 2008 | Reply

    Sn. M.Y.
    Amacım polemik değil ve son kez yazacağım.
    1-Ortada somut bir terör var ve siz hala önceki yorumumda dediğim gibi PKK aleyhine bir kelime etmemekte direniyor ve neredeyse tüm faturayı orduya çıkarmaya çalışıyorsunuz.Ters giden nedir makalesinde de bu durumu itiraf ederek amacımız haklıyı haksızı ayırmak değil diyorsunuz.Bu basit ayırımı bile yapamadan nasıl çözüm üretebilirsiniz anlamak mümkün değil.
    2-Böyle aleni bir terör olayının analizi için bile ideolojik elbiseler giyerek demogojiden medet ummak ve mantık yürütmeye çalışmak acizliğin ifadesi.
    3-Eleştiriye tahammülsüzlüğü hakaret boyutunda dile getirmek ise hem iyi niyetli olmadığınızın hem de sitede körler sağırlar birbirini ağırlar türü bir format olduğunun kanıtı.
    4-Üçüncü dünya ülkesi entellektüellerinden düşün zenginliği beklemek de benim hatam.

  9. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    çelişki-analiz kardeş pkk’nın kaka bir şey olduğunu bilmeyen yok,zaten aleyhine milyonlarca insan söz söylüyor.

    burada bizim anlatmak istediğimiz bir 25 yıl daha bu böyle mi gidecek.ortada bir sorun var.sorunun sorumluluları var,ihmaller var.cözüm üretmemek var.ölen gencecik insanlar var.bu insanlar üzerinde popülist duygu sömüleri yapanlar var.şehadet istismarı yapanlar var.ama çözüm yok…

    aylardan beri pkk konusunda herkes çözüm üretiyor ama uygulama yok.polülist politikilara,duygu istismarına devam.

    pkk cıkıyor,ben istediğim zaman istediğim yerde tsk’yı vururum diyor,vuruyor.dünya’nın en güçlü ordusu,bizim ordumuz diyoruz,rusyanın afganistandaki düştüğü duruma düşüyoruz.

    ordumuzun gücü her zaman canını vermeye hazır neferlerden geliyor.teknolojik üstünlükten,zekadan,gelişmiş savaş araçlarından degil.

    canını vermeye hazır gencecik insalarımız bol miktarda mevcut.çünkü vatan kutsal bizim insanımız için.ancak artık akıl ön plana çıksa,koskoca türk ordusu madara olmasa bir avuç dağ eşkiyasına.sizin zorunuza gitmiyor mu?
    neymiş efendim yağmur yağıyormus,termaller görmemiş,200 kişi göremiyorsan ben sana ne diyeyim.o taburun komutanı hala görevinde duruyorsa hiç bir sey demiyorum.

  10. Yazan:Milena Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Sayın Çelişki-analiz,

    Dağ başına yapılmış derme çatma karakolları bu site yazarları oraya kurup içine gencecik çocukları yığmış olamaz değil mi?

    Hatta hep daha fazla silah satın alıp bu silahları tecrübesiz erlerin kullanması gerektiğine karar veren de bu site yazarları değil.

    Bu site yazarları silah satıcısı-kaçakçısı da olmazlar çünkü barıştan bahsediyorlar değil mi ?

    Bu site yazarları savaştan bir çıkar elde edemeyeceklerine göre barıştan dem vurmaları normal değil mi?

    Bunu mu eleştiriyorsunuz ?

    Bana kalırsa şehitler öncelikle bu ülkede bütçenin nerdeyse yarsını savunmaya harcayıp sonra da 30 yıldır terörle mücadelede bir arpa boyu yol katedemeyen ordudan hesap soracaktır. Değerli ordumuz sadece türbana karşı verdiği mücadeleyi bile teröre karşı verseydi bugün bu satırları yazmamıza gerek kalmazdı…

    Sadece pkk aleyhinde birkaç cümle edip çözüm konusunda da 30 yıllık ezbere devam diyorsanız size bol şans. Hatta gitmeden size bir iyilik te yapayım, belki biraz moraliniz düzelir.

    “KAHROLSUN PKK!”

    Hadi siz de aşağıya Ne mutlu türküm diyene, Türkiye Türklerindir ve hatta “Türkiye laiktir laik kalacak”, “orduya uzanan eller kırılsın” yazın.

    Böylece bu sitede kahrolsun dendiği için Pkk kahrolur, Türküm diyenler mutlu olur, Türkiye laik kalır ve orduya uzanan eller de kırılır.

    İyi uykular, her nerede uyuyor ya da uyutuluyorsanız !

  11. Yazan:Olcayto Tan Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    @çelişki-analiz
    Tartışılmaz kabul ettiğimiz insanlığın bazı ortak değerlerine karşı işlenen hataları ve bu insanları eleştirirmiyiz?Bunu düşünmek bunun üstüne gitmek boş populizm yapmak düşünen kafayı sizin kıstaslarınıza göre 3.dünya entellektüeli olmaktan çıkarır mı?

    “Gerçek bir entellektüel”Masum insanları öldüren bir seri katili en dar kafalının bile yapabileceği biçimde durup eleştirmeli midir? Yoksa sorunun özüne mi inmelidir? İşi bu noktaya getiren eğitim sistemini,hukuk sistemini ve bunu icra edenleri mi hedef almalıdır?Hangisi yapıcıdır?

    Daha sonra siz bu aydına milli eğitim bakanlığını eleştirdiniz, anayasa mahkemesini eleştirdiniz katile bir laf etmediniz diyorsunuz. sorunlara gerçek çözümler üretmeye çalışan insanlar tribünlere dönüpte bir katile “tüü boyun devrilsin şerefsiz” diyerek alkış almadığı için onu suçluyorsunuz. Bunun adı aydın bilinci, populizm ve içerik hassasiyeti yoksa bu yazıları çıkartabilen insanlar kulaklara daha güçlü çarpan, şişik egolara hoş gelen sözleri pekala kaleme alabilirler.

    Eleştiri iyi bir şeydir “dost acı söyler” tümden yanlış olmayan ama bazı hatalar yapan kurumlar eleştirilmelidir TSK gibi.Çünkü TSK bizim silahlı kuvvetimizdir bizim kurumumuzdur eleştiri insanlara kurumlara bir şeyler katar hataları gösterir.Ancak hiç kimse PKK ya bir şey katmak istemiyor.
    Bu kadar gözönünde olan ve amiyane tabirle herkesin damarı olan mevzularda gerçekten düşünen insanlar bilinen jargonları kullanmaktan kaçınıyorlar ve bunları dile getirme ihtiyacı bile duymuyorlar. Siz ise insanları sığ olmamakla suçluyorsunuz….

    PKK’ya lanet olsun evet bu benim kişisel düşüncem her insan gibi bunu bir kez daha yineleyerek ne ürettim ben şimdi? Ne kadar yapıcı oldu ?Bu derindüşünce oldu mu?

    Her seferinde aynı mevzuları eviren çeviren PKK’yı defalarca kocaman başlıklarla lanetleyen yüksek tirajlı bol karlı onlarca mecmua bulabilirsiniz ancak biz insanımız için gerçekleri, gerçek bir sağduyuyla konuşmak zorundayız…

  12. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    1914 koşullarındayız.
    İngiltere’nin yerini Amerika almış bulunuyor.
    Vahdettin ve Damat Ferit Paşa Hükümetinin yerini AKP almış bulunuyor.

    Eksik olan Amerikan emperyalizmine karşı en geniş cephedir.

    Tüm Ulusalcıların,Milliyetcilerin,Kemalistlerin,Devrim cilerin,Sosyalistlerin,Komünistlerin en geniş bağlaşması kurulmalıdır.

    Türk ve Kürt halkımızın biricik çıkış yolu budur.
    Bunun dışında tepkisel çıkışlar Amerika’nın tertiplerine hizmet eder.

    Ülkemizi ve halkımızı Amerika’ya böldürmeyeceğiz.

    Terör sorunu, farkli bir yol ile de cözülmez..
    Askerle hic..
    Ama farkli yol ne olabilir acaba?
    Nasil mi cözülür?
    Zor belki, ama bedeli ödenirse, kolay da olabilr.

    Is birlikcileri ortaya cikarip, ABD üslerini kökünden sökmeden bu is olmaz!

    Üsleri söktügümüzde ne olacak?

    Bugün bir plan dahilinde kasinan Kürt sorununun emperyalizmin cikarina yönelik cözümü disinda, halklarin kardesligi siari ile, yeniden bir egitim sürecine girecek.

    Olusturulacak demokratik sürec icinde hak ve egitim esitligi ilkesi ile yargi ve egitim, anadolu halklarina tarafsiz sunulacak.

    Bunu cok daha önce saglayan avrupa devletlerinin, kendi etnikleri ile gectigimiz iki yüz yil icinde yaptiklari ic savaslari inceleyince konu ortaya cikiyor saniyorum.

    Eline silahi alan bir gurubun, Wilson´un bir sözü ile daga cikip, hele hele ABD nin logistik yardimi ile kazanacagi savas özgürlük değildir.

    Yine ekliyorum, emperyalizme hizmet eden ve büyük ortadogu plani icin oynanan oyunun bir parcasi olarak girisilen hic bir savas özgürlük savasi degildir, bagimsizlikla da sonuclanmaz.

    Ancak iste böyle yillarca insanlar ölür, öldürülür; olay kangrena dönüsür.
    Tam da istenen budur.

    Saygılarla.

  13. Yazan:MY Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    “KAHROLSUN BEBEK KATiLi PKK” diye bagirmakla bir sey elde edilebilecek olsaydi 25 yil önce terör biterdi.

    Bebek öldürmek de dahil PKK bir çok seyi bilerek yapiyor. Bunlar ASiMETRiK SAVAS taktikleridir. ister ayrilikçi terör isterse isgal altindaki direnis ordulari olsun yapilan savasin adi asimetrik savstir. Düzenli bir ordu karsisinda daha küçük, çete tipi bir örgütle çikarsaniz elbette meydan savasi yapamazssiniz.

    Türkiye’nin yapmasi gereken artik asimetrik savasin gereklerini yapmaktir.

    TSK çanakkale savasinda zannediyor kendini. TSK’ya hesap sorabiliyor muyuz? bu yapilmadigi sürece savas bitmez.

  14. Yazan:haki demir Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanına taziye ziyaretine (hem de Genelkurmay başkanının makamına) gitmiş…

    Buradaki yanlışlığın ne olduğunu Türkiye anlamalı.

    Cumhurbaşkanı ve dahi Hükumet, Genelkurmay başkanını makamlarına çağırıp hesap sormalılar. Ve eğer generalin verdiği hesaba kanaat getirmezlerse apoletlerini söküp merdivenden aşağı yuvarlamalılar.

    Zaten genelkurmay başkanı böyle bir olay karşısında istifa etmeli. Ama o istifa etmiyor ve hesabı da veremiyorsa mutlaka görevden alınmalı.

    Orduda hesap sorma ve hesap verme devri başlamadığı takdirde PKK ile mücadelenin yürütülmesi kabil değil. Karakolda çatışma yaşanırken yardım gönderilmemesi konusu normal bir ordu düzeninde kaç tane subayın kafasını alır. Haber bültenlerine bakıyorum da, “karakolun uzak olduğu ve yardım gönderilmesinin zaman alacağı” söyleniyor. Tabi biz iki asır öncesinde yaşıyoruz ya… Yardım göndermek zaman alıyor. Yahu bu ordunun helikopteri ve uçağı yok mu? Bizimle dalga mı geçiyorlar. Ya da bazı vatandaşların, o karakola yardım gönderilmesinin zaman alması ve vaktinde (çatışma esnasında) yetişmemesine inanması, akıl yaşlarının bir kaç asır öncesinde donup kaldığını göstermiyor mu?

    Kendi topraklarımızda bir cani örgüt karakol basacak ve ordu baskın esnasında yardım gönderemeyecek… Peki bu ordu ne yapıyor? Demokrasiye balans ayarı vermekle mi uğraşıyor? İyi ki bu ülke büyük bir savaşa girmiyor?

    Allah bu millete yardım etsin.

  15. Yazan:eksen Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Bakmak ve görmek….

    Göremeyen gözlerin duymayan kulaklarına hitap ediyorum…

    Bu millet kendi ülkesini ordusu olmadan da korur…

    Ordu asli görevi unutmuş ülkenin yönetimine demokrasi ve laiklik dersi vermeye devam ettiği müddetçe bu manzaralar ve bu haberleri daha çok duyacağız…

    önce cumhurbaşbakanı başbakanı çağırmalı
    neler oluyor ülkemizde diye sormalı ve sorgulamalı, başbakanda genelkurmay başkanını, bu şekilde sorgulama yapılmadığı müddetçe daha çoook mehmetçiği veririz toprağa,

    Şehitlerimize Allahtan rahmet dilerim

  16. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Polemiğe girmemek adına başka yorum yazmayacağımı belirtmiştim ancak görüyorum ki M.Y. Bey’le olan dialoguma aydın doğanın tetikçi yazarları muadili birçok fikri-zabit müdahil olmuş, bazı gerçekleri dile getirmek farz oldu.

    Konunun esas yönünden analizi bir tarafa, hakaret-argo içermeyen sadece fikir beyan eden eleştiriye, bu kadar tahammülsüz entelektüel düşünce ancak bizim gibi geri kalmış ülkelerin geri kalmış entelektüellerine ait olabilir.

    Sadece tek tip düşünce üzerine kurgulanıp, çevresinde olan bitene at gözlüğü ile bakan, en küçük aykırı yoruma bile tahammül edemeyerek adeta kendi gibi düşünmeyenlere tepeden bakarak ‘‘senin bize verebileceğin hiçbir şey yok’’ tarzı yaklaşım ile beslendikleri dikta rejimi eleştirilerini dahi gölgede bırakacak faşizan davranışlardan medet umarak yönetilen sitenin derin değil sığ düşüncelerin sonucu olduğu aşikar.Olaylara bu derece siyah-beyaz bakabilen farklı düşünceden tek bir yazarı dahi barındırmayan bir sitenin zaten insanlara katabileceği bir zenginlik olmasa gerek.Bu tarz zaten demokrasinin ruhuna da aykırı.

    Benim eleştirilerim sadece usul yönünden. Bunu çözmeden yazıdan bahsedersek terör olaylarını esas yönünden değerlendirmek zaten mümkün değil.

    Bence yayın politikanızı gözden geçirin ya da aykırı düşünceler yorum yazmasın diye not düşün. Bu sizin antidemokratik yayın yapınızla bire bir örtüşür.

  17. Yazan:MY Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    @çeliski-analiz,

    Sizin gibi düsünmeyenleri PKK yandasi ve asker düsmani ilan eden sizdiniz. Ölen askerlerin arkasindan üzülenlerin gözyaslarinin kalitesi konusunda kendini UZMAN kabul eden de sizdiniz.

    Eger polemige son vermek istiyorsaniz ben buna hazirim. Samimi olarak söylüyorum, Barisalim. Kibarca fikir alisverisinde bulunmak istiyorsaniz bir daha kimseyi PKK yanlisi, asker düsmani olmakla filan suçlamayin. Ama asagidaki sözlerin size ait oldugunu da hatirlatirim.

    “Neredeyse terör örgütüne özgürlük savaşçısı gibi bir masumiyet kazandırılmaya çalışılıyor.Böyle terör saldırılarında da usulden hafif bir kınama ve timsah gözyaşı.Sonra da söz dönüp dolaştırılıp ordu-asker düşmanlığına getiriliyor.”

    (çeliski-analiz)

    Simdi bos beyaz bir kagit açalim,

    TSK bizim ordumuz, her yönüyle. Maddi kaynaklari bizim vergilerimiz, askerleri bizim kardeslerimizden saglaniyor.
    Komutanlari bizim seçtigimiz meclise, basbakana ve onun savunma bakanina hesap vermesi gereken devlet memurlari.

    Bir doktoru, ögretmeni elestirmek hakkimiz da bir subayi elestirmek neden olmasin? Elestirilemeyen her kurum
    yozlasir. Elestiri kisi ve kurumlari zinde tutar. TSK’nin her bakimdan güçlü bir ordu olmasini istiyorum.
    Onun için TSK’yi elestirmek benim ödevim ve hakkim.

    Son yillarda TSK ne yapiyor? 10 yilda bir darbe yapiyor. Sinirlarimizin savunulmasi saglanmamisken
    “laikligi savunacagim” diye Millet Meclis’ini internet üzerinden tehdit ediyor.
    Gaziantepli genç kizlarin basörtüsünü bahane ederek hem de!

    Sinira o kadar yakin bir karakol söz konusu. 5-6 kez saldiriya ugramis. Neden korunamiyor?
    O bölgenin sorumlusu olan subaylarin ve Ilker Basbug’un millet önünde hesap vermesi gerekir.

    bu kadar basit.

  18. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Sn. M.Y.
    Sanırım son cümleden alınmışsınız.Bu konuda tabi ki fikir alış-verişinde bulunabiliriz.Yalnız birikim-donanım-zeka seviyesi gibi ön yargılardan arınmanız gerekecek.
    Fikir alış-verişi olabilmesi için dediğim gibi usul yönünden demokratik bir zemin oluşmalı.Ben sitenin bu konudaki eksiklerini belirttim.Madde madde sizin de görüşlerinizi almak isterim.

    Yoksa çamurlu sahada futbol oynanmaz.Oynansa da seyir zevki olmaz.

  19. Yazan:blue Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Çelişki-analiz bey,

    PKK’ya sövmekle bahsettiğiniz “entellektüel” faaliyeti gerçekleştirmiş olmayacağımızı hepimiz biliyoruz. Belli ki derdiniz eksik kalan bu “entellektüel” tespiti tamamlamamız değil, PKK’yı kınamamamızdan yola çıkarak niyet okumak. Bizlerin “PKK” safında olduğu imasında bulunmak. Sadece şunu söyleyeyim: Bu ülkeyi sizden çok daha fazla seviyoruz. Öyle ki, bu acıya müsebbip olan herkesin yakasına yapışmaya gönüllüyüz. Evet emperyalist güçlerin çıkarı vardır bu çatışmadan. Türkiye bütçesinin üçte biri onların cebine giriyor çünkü. Peki çözüm ne? Sadece bir “maşa” olan PKK’ya lanet okumak mı? Yoksa oyunu bozmak mı? Oyunu bozmak, PKK ile Kürtlerin bağını kesmektir. Oyunu bozmak, ordumuzun, gerilla taktikleriyle donanmış özel birliklerle savaşmasını istemektir, bunu yüksek sesle, yakaları silke silke talep etmektir. Yoksa her ölen garibandan toplum olarak sorumluyuz, siz de sorumlusunuz. Eğer PKK’ya lanet edip bu sorumluluğu üzerinizden attığınızı düşünüyorsanız yazık ediyorsunuz.
    Kendinizi de başkalarını da aldatmayın.

  20. Yazan:MY Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    @çeliski-analiz,

    “Yoksa çamurlu sahada futbol oynanmaz”

    Aynen katiliyorum.

  21. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    çelişki-analiz kardeşin,süslü laflar ettiğini ancak netice itibariyle hiç bir şey söylemediğini görüyorum.süleyman baba gibi.

    ilginçtir,cok canım sıkıldı yine.hikümet ve ordu hatta sivil toplum kuruluşlarının bile akılllarının tutuldugunu üzüntüyle görmekteyim.

    bende mi bir arıza var diye,kafamı duvarlara sürtüp ateş çıkarasım geliyor.

    adamlar ırak yönetimine nota veriyormuş,uyarıyormuş,yaw sen afedersin ama s…lakmısın?ırak zaten işgal altında kuzey ırakta bölgesi barzanıde,saldırı insansız bölgeden geliyor,neye kime nota veriyorsun.

    AB kınamışmış,Pkk’yı besleyen AB ülkesi kınıyacak sende yiyecemisin bizemi yedireceksin.

    Gündüz gözüyle yüzlerce pkk!lı karakol basıyor,kurtarmaya gitmiyorsun,bu zaaafiyet olmuyor.uçmayan helikopterlerin,ucakların,bolgeye gitmeyen birliklerin hesabı kimseden sorulmuyor.

    ne yapılıyor,eskiden oldugu gibi,mehmetçik çatışıyor,ölen ölüyor,kalanları toplamaya gidiyorsun.

    bu kafayla gidersen askere,çözersin bu sorunu çıkmaz ayın son çarsambası.

    askerde mantık aranamaz diye bir laf vardır.
    ya bundan sonra askerde herkes mantık arayacak,hesap verecek,hesap sorulacak yada Allah’ına kadar hepsiyle uğraşacam.

  22. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Eki 5, 2008 | Reply

    Şiddet/terör ve akıllara “düşük” yaptırmasın.

    Elbette önce devlet eleştirilecek, çünkü çözüm üretmekle yükümlü; elbette ordu eleştirilecek, zira millet çocuklarını onlara “avlansınlar” diye vermiyor/teslim etmiyor.Tüm meslekler için “başarısızlık” söz konusudur da niçin askerler için söz konusu olmuyor? Tabii ortada başarısızlık olmayınca bir “sorun” da, “sorumlulukta” olmuyor. Millet sürekli aynı hikayeyi/mazereti dinlemekten bıkmıyor mu?
    Bir an önce sorumlu olan herkes hesap versin.

  23. Yazan:teut Tarih: Eki 6, 2008 | Reply

    Değerli büyüklerim

    Öncelikle şunu belirtmek isterim yaklaşık 15 sene bir fiil bir nevi savaş ortamı içerisinde kaldım,evet dağa çıkmadım evet askerde olmadım,ama sabahları kapıcımızı ölü bulurken veya ekmek almaya giden sevdiklerimizin faili(sözde faili) meçhul kurşunlarla vefat etmeleri savaş ortamını yakından solumamızı sağladı.

    Yukarıda saydıklarım en az bölgeyi görmemiş bölge hakkındaki bilgisi sadece halay oyunlarıdaki ve doğum kontrolünü uygulayamayan insanların olduğu bölge diye açıklayan büyüklerimden bence daha fazla hakkım var,

    Benim sözüm hepinize;
    -Çatışmalar biraz arttığında doğuya her bakımdan uzak insanların anında OHAL istemeleri daha baştan şiddetten yana tercih kullandıklarının en yakın delilidir,bunları isteyen aklı evveller JİTEM yoktur der o da olmassa ama sonradan olmuş ama napalımlara yatarlar,olan bize olur.
    -Siyasi olarak bölgemizi temsil edenler sadece silahlı kuvvetleri deşeceklerine birazda örgütü deşsinler,deşsinler ki tam demokrat diye bağrımıza basalım.
    -Haine hain demeyenlerle konuşmam diyen büyüklerim peki eğer ülkemin bu büyük sorunu sadece bu cümle ile çözülecek kadar basitse neden 25 senedir analar ağlıyor,tek cümle ile bitecekse….Yalvarırım artık laf siyaseti yapmayın yazıktır bizlere,hiçmi insafınız yok bak herşeyiniz oldu,deniz yokki diyim deniz bitti…
    -Siyasilerimizden ricam parti kapatmaktan vazgeçin bahçe ile ilgili ha zambak partisi olmuş ha sümbül onu da kapatsanız deve tabanı gelecek sonu yok bu işin senin bahçeni kapatırken sesin çıkıyorsa diğerlerinki kapatıldığında kükremelisinki diyelim bu adam gerçekten hakkaniyetlidir…
    -Eğerki ordumuz hata yapıyosa bunu da hakkaniyetle söylemeliyiz,eğerki doktorun vergisini veriyor yargılıyorsak,mühendisleri acımasızca eleştiriyorsak,her mesleğe aynı davranmalıyız,eğerki her devlet memuru amirine azami lsada saygı göstermek zorunda ise göstermeyenleri de kabul etmemeliyiz.

    Son olarak;şimdilik içim kanayarak yazabileceklerim ancak bu kadar,lütfen değerli büyüklerim insaflı olun.

    saygılarımla
    Değerli büyüğüm Bigalıoğlunun bu seferki hakaniyetli ya sunarım.zılarını görmekten memnuniyet duyduğumu da ayrıca belirtir,saygılarım.

  24. Yazan:Oktay Çaparoğlu Tarih: Eki 6, 2008 | Reply

    evet… bence de genelkurmay hesap versin…

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=18400

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=18397

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=18399

    http://www.usakgundem.com/pdfs/USAK_RAPOR-Kuzey_Irak.pdf

    http://sgdf.biz/archive/index.php/t-15644.html

    Gençlerimiz ölüyor, baskınlar oluyor. Sonraları öğreniyoruz ki mesela 12 EYLÜL generalleri, BİZ, DARBE ORTAMI HAZIRLANSIN DİYE BİRÇOK PROVAKASYON, ÇATIŞMA VE KATLİAMA GÖZ YUMDUK diyor, Dağlıca baskınının önceden haber alındığını mahkemelerde esir alınan askerlerin verdiği ifadelerden ve daha sonra ERGENEKON sanıklarının evlerinde ele geçirilen haritalardan öğreniyoruz. Birileri, göz göre göre bu ölümlere izin veriyor. Ne adına? Devletin bekası adına. Aktütün baskınında da düşünülmesi gereken çok yön var. Daha önce defalarca basılan karakol, HER YERİ BBG EVİ GİBİ UYDUDAN GÖRÜYORUZ söylemine rağmen bu kadar yoğun güvenlik duvarı aşılarak bir kez daha basılıyor. 15 askerimiz öldürülüyor, 20 askerimiz ağır yaralanıyor ve iki askerimiz kayıp. 23 PKK li öldürülüyor Genelkurmayın verilerine göre.

    Ortada çok ciddi bir sorun var. Çünkü birileri göz göre göre bu ölümlerin olmasına izin veriyor.

    Daha önceki karakol baskınında Kanal D de yayınlanan görüntüler var uydudan çekilmiş.

    PKK’li bir grubun ülke sınırlarına doğru girdiği ABD insansız uçağı tarafından tespit edilip Genelkurmay a gönderiliyor ve ne hikmetse Genelkurmay bu gruba müdahale etmiyor ve 6 askerimiz öldürülüyor.

    Ve Genelkurmay, istihbarat bilgisini değerlendirmeyen komutanlara bir şey yapmazken, askeri mahkeme o görüntülere yasak kararı getiriyor sansür uyguluyor. Tıpkı Dağlıca baskını sonrası basına yasak uygulanması gibi.

    Ve bu sürecin toplumsal yankıları, TERÖRLE MÜCADELE SADECE SİLAHLI KUVVETLERİN İŞİ DEĞİLDİR diyen askerlerin bu söylemleriyle daha sert oluyor.

    ŞEHİTLER üzerinden siyaset yapılarak, ardından TÜRKLER VE KÜRTLER artık birbirinin yüzüne bakmak istemez hale getiriliyor, linç olayları tezgahlanıyor.

    Mersindeki bayrak provokasyonunu hatırlayın. Görgü tanıklarının ve çocukların ifadelerine göre SİYAH TAKIM ELBİSELİ BAZI ŞAHISLAR ÇOCUKLARIN ELİNE TÜRK BAYRAĞINI TUTUŞTURMUŞ… Senaryonun gerisi GENELKURMAY BAŞKANI HİLMİ ÖZKÖK E düşüyor sonrasında. 3 gün boyunca 6-12 yaşları arasındaki çocukların çocukça ve bilinçsizce, provokasyona geldiğini bilmeden yaptığı şeylere İLGİ BİLE GÖSTERMEYEN TEKELCİ MEDYA, Hilmi ÖZKÖK ün, DUYARLILIK ÇAĞRISI üzerine bir anda olayı yeniden derin derin boyutlarıyla ele alıyor ve ardından LİNÇLER PROVAKASYONLAR SALDIRILAR BAŞLIYOR…

    DTP otobüsleri saldırıya uğruyor, Erzincan’da, Sakarya’da, Mersin’de, İzmir’de, Trabzon’da ardı ardına LİNÇ olayları patlak veriyor, Diyarbakır ve Ankara’da bombalar patlıyor…

    Hrant Dink katlediliyor, Malatya’da 3 Hıristiyan hunharca katlediliyor ve bugün görüyoruz ki olaylar tamamen tek el ve tek merkezden idare edilmiş.

    KUVAYİ MİLLİYE dernekleri, SİLAH ÜZERİNE, TÜRK ANADAN DOĞMA TÜRK BABADAN OLMA, ÖZBE ÖZ TÜRK, SOYUNDA DÖNME OLMAYAN ulusalcı vatanseverlere SİLAH BAYRAK KURAN ÜZERİNE ÖLMEK VAR ÖLDÜRMEK VAR diye yeminler ettiriyor…

    Bayrak yürüyüşleri düzenleniyor. Bir anda ülkede IRKÇI-ŞOVEN DALGA esmeye başlıyor.

    Ve olan onca olaya rağmen GENELKURMAY, MGK toplantısında TÜRKMİLLİYETÇİLİĞİNİ YÜKSELEN BİR TEHDİT olarak görmek istemiyor.

    Linç edenlerin saldırıları basında, VATANDAŞ TEPKİSİ olarak yansıtılıyor ve DUYARLILIKLARI İÇİN TEŞEKKÜR EDİLİYOR DEVLETİN MÜLKİ VE İDARİ AMİRLERİNCE…

    GENELKURMAY BAŞKANI çıkıp, HALK DA DUYARLI OLMALI TERÖRE KARŞI MÜCADELEDE BİZE DESTEK OLMALI diyor, KÜRTLER için SÖZDE VATANDAŞ tabirini kullanıyor….

    Mardin kırsalında 14 PKK militanı KİMYASAL BOMBA kullanılmak suretiyle öldürülüyor ve ne hikmetse TSK, tarihi boyunca yapmadığı bir şey yapıyor ve öldürülen militanların cesedini ailelerine HEMENCECİK teslim ediyor.

    Sonra cenaze töreninde, halkın üzerinden F-16’lar alçak uçuş yapıyor ve çıkan olaylarda 3 ü 12 yaşından küçük 10 kişi ölüyor ve olaylar bir anda diğer Kürt illerine yansıyor.

    Yeniden ve yeniden GENELKURMAY VE HÜKÜMET olayları sakinleştirip, halkın sağduyusunu arttırmak yerine, O UÇAKLARLA GURUR DUYMALIYDILAR tarzı açıklamalar yapıyor.

    ([url]http://www.mazlumder.org/haber_detay.asp?haberID=94[/url])

    Süreç gayet hızlı ve karmaşık bir biçimde, bir KÜRT – TÜRK savaşına doğru bizzat devletin ve medyanın güdümüyle evirilirken, demokrasi güçleri de bu olaylar karşısında ardı ardına gelen sansasyonel saldırılar ve oluşan panik havası yüzünden sessiz kalmak zorunda kalıyor.

    Danıştay saldırısı, cumhuriyet gazetesine atılan bombalar, Şemdinli olayları, Şemdinli iddianamesi, Diyarbakır’daki TÜRK İNTİKAM TUGAYI’NIN sivillere dönük yaptığı kanlı katliam, ORHAN PAMUK OLAYI, 301 Tartışması, CUMHURİYET MİTİNGLERİ, LAİK-ŞERİATÇI GERGİNLİĞİ, TÜRBAN GERGİNLİĞİ, ANKARADA PATLAYAN BOMBA falan derken kafalar allak bullak oluyor.

    Atabeyler ve ardından Ergenekon operasyonu ile bir daha kafalar karışıyor.

    Nokta Dergisi, Oramiral Özden Örnek’in DARBE GÜNLÜKLERİNİ YAYINLIYOR… Mahkeme, 2 darbe girişiminin olduğunu belgeleyen Nokta dergisine beraat verse de DARBECİLERİ YARGILAMAK gibi bir HUKUKA kalkışmıyor. Nokta dergisi, derin güçler tarafından basılıyor, bilgisayarların harddisklerine ve belgelere el konuluyor ki işin ilginç yanı tek bir parmak izi bile bırakılmadan yapılıyor bu DERİN HIRSIZLIK… Ve dergi, DARBECİLİĞİ AÇIĞA ÇIKARTTTIĞI için KAPATILIYOR.

    http://www.cafesiyaset.com/haber/20070423/Darbe-Gunlukleri-elimizde.php

    http://www.ntvmsnbc.com/news/440513.asp

    Genelkurmay’ın açıkça yalanlayamadığı TÜRKİYEYİ ŞEKİLLENDİRME PLANLARI saçılıyor ortalığa…

    ANDIÇLAR DÖKÜLÜYOR, BİLGİ DESTEK FAALİYET PLANLARI ORTAYA ÇIKIYOR…

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=10772

    http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=987

    Genelkurmayın tüm sivil toplum örgütlerini izlediği açığa çıkıyor.

    Ve GENELKURMAYIN VE TSK’nin tek dostu olarak EMEKLİ SUBAY DERNEKLERİ gösteriliyor, diğer sivil toplum örgütleri, AB den hibe aldıkları proje desteği aldıkları için MİLLİ VARLIĞIMIZA VE CUMHURİYETİMİZE KARŞI YIKICI BİR MİSYON taşımakla damgalanıyor bizzat Genelkurmay tarafından…

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252427

    Süreç çok karmaşık ve bir akıl durgunluğu toplumun tüm kesimlerine egemen olmuş durumda.

    Bu arada çatışmalar yoğunlaşarak devam ediyor.

    Emekli askerler, ‘DAHA ÇOK ASKER ÖLECEK’ diye açıklamalarda bulunuyorlar.

    Genelkurmay, askere alırken DEMİRBAŞ olarak görüyor gençleri ve öldüklerinde ZAİYAT olarak geçiyor. Şehit ailelerine verilen maaşlar, tazminatlar bir bakıyoruz ki gündemin dışına çıkınca tekrar geri istenebiliyor. Onlarca şehit varken çok az kısmı basına yansıyor. Özgür basın susturulurken, tarafsızlık ilkesi çiğnenerek gazetecilik onuru çiğneniyor ve tekelci medya SAVAŞ VE DÜŞMANLIK çığırtkanlığı yapıyor.

    Kerkük ve Barzani üzerinden KÜRT DÜŞMANLIĞI körüklenirken, KAÇIRILAN 8 ASKERİ SAĞ SALİM teslim alarak hayatlarını kurtaran DTP’liler hakkında MEDYADA bir LİNÇ kampanyası başlatılıyor.

    Ve bakanın biri çıkıp, ÖLSELERDİ DAHA ÇOK SEVİNİRDİM diyebilecek caniliği gösterebiliyor ASKERLERİMİZ için…

    Ve vatan hainliğinden yargılanmaya başlıyor 8 askerimiz. İZİNSİZ SINIR DIŞINA ÇIKMAK gibi saçma bir suçlamayla karşı karşıya kalıyorlar.

    Genelkurmay, ilkin askerlerin kayıp olduğunu kabul etmiyor. sonrasında da 8 ASKERLE İRTİBATIMIZ KESİLMİŞTİR gibi GERÇEĞİ YANSITMAYAN bir açıklama yapıyor. Ve DTP gidip teslim alıp geldiğinde GENELKURMAY RESMİ İNTERNET SİTESİ 8 ASKERLE İRTİBAT SAĞLANMIŞTIR gibi garip bir açıklama yapıyor.

    Tüm medya, askerlerimiz üzerinden yalan haberler ile IRKÇILIĞI körüklerken, mahkeme askerleri serbest bırakıyor.

    Sınır ötesi operasyon için tezkere konusunda hükümete baskı yapılıyor ve tezkere çıkıyor. Ardından başarısız bir operasyon olduğunu öğrendiğimiz Kuzey Irak operasyonu,DAHA HAFTALAR SÜRECEK denilmesine rağmen TAYYİP ERDOĞANIN Haberi bile olmadan AMERİKA’NIN ‘ÇEKİL’ uyarısına denk gelen bir zamanlama ile bitiriliyor.

    Tayyip Erdoğan, operasyonun gayet başarılı bir şekilde yürüdüğü ve geri çekilmenin söz konusu olmadığını açıkladığı saatlerde, askerin çekildiği haberi geliyor.

    Ve ardından CHP ile MHP, TSK ile kapışmaya başlıyor…

    http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=06.03.2008&y=IbrahimKaragul

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=249902

    http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=111928,10,195

    O arada YOUTUBE da yayınlanan ve sonrasında gerçek olduğu ortaya çıkan bir ses kaydı ortalığı karıştırıyor.

    Youtube’tan sonra video paylaşım sitelerine yayılan ses kaydında Yarbay Onur Dirik olduğu iddia edilen şahıs, Dağlıca baskınıyla ilgili önemli ayrıntılar veriyor, ölen PKK li ve asker sayılarının kamuoyuna yanlış aksettirildiği yer alıyor ses kayıtlarında, bölge köylülerine ağır küfürler ediyor, genelkurmay, bazı komutanlara hakaretler yağdırıyor ve hakkındaki bazı suçlamaları kabul ediyor.

    [url]http://www.yuksekovahaber.com/news_detail.php?id=7770[/url]

    [url]http://www.stratejikboyut.com/news_detail.php?id=5201[/url]

    ardından da youtube kapatılıyor ve genelkurmay bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmıyor.

    Sonuç olarak onlarca askerimiz, politika malzemesi olarak YÜKSELEN IRKÇILIĞI TATMİN ETMEK VE BASINCI AZALTMAK İÇİN ölüme gönderiliyor.

    http://arsiv.sabah.com.tr/2007/10/18/haber,AF7AFE1AF1D34A6BAC51DA40C0018337.html

    Ve geliniyor bugüne…

    Anayasanın geçici 15. maddesi, darbecilerin korunması için adeta bir zırha dönüştürülerek, hukuk kuralları hiçe sayılıyor ve darbecilik teşvik ediliyor.

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/91273/yargi-darbecilere-yine-dokunmadi

    Hurşit TOLON ve Şener ERUYGUR, İlker Başbuğ’un görevlendirmesiyle GENELKURMAY adına Korgeneral Galip MENDİ tarafından ziyaret ediliyor. Ardından Kıbrıs Basın Emekçileri sendikası, Ergenekon soruşturmasında tutuklanan generalleri ziyaret eden Korgeneral Galip Mendi’nin görev yaptığı 1996’da işlenen Kutlu Adalı cinayetinden yargılanması gerektiğini basına deklare ediyor… İlker Başbuğ’un iyi çocukları, TSK’YA ÜSTÜN HİZMET VERDİĞİ için İNSANİ BİR ZİYARETTE bulunduklarını açıklıyor.

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=16208
    http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=1806
    http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=1785

    Ergenekon operasyonunda ilk defa JİTEM in bir DEVLET ÖRGÜTLENMESİ olduğu tescil ediliyor ve kayıtlara geçiriliyor. Mahkeme tutanaklarında JİTEM’in çok sayıda kirli işe, işkence, adam öldürme, köy yakma, fail-i meçhul ve gözaltında kayıp olayına karıştığı işleniyor. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı olmak üzere, devletin kendisine sunduğu olanaklar üzerinden milyar dolarlara varan yolsuzluklar ve usulsüzlükler yaptığı ortaya çıkıyor.

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/109150/ne-ergenekonu-ben-jitemin-kurucusuyum

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/73755/sekiz-cinayetten-sekiz-jitemciye-cete-davasi

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/53738/faili-mechuller-beyazperdede

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/35819/ihd-batman-ayganin-sozleri-sorusturulsun

    Genelkurmay, nedense önceleri inkar ettiği bu örgütlenmenin üyelerinin yargılanmalarına ses etmiyor.

    Kendi istihbarat teşkilatı olan Genelkurmay, tüm bu katliamlar, ölümler, fail-i meçhuller süresince hiç mi HUKUK DIŞINA ÇIKMAKTA HİÇBİR SORUN GÖRMEYEN BU ÖRGÜTLENMELERE VE EYLEMLERİNE müdahalede bulunamıyor?

    Anlamakta güçlük çektiğimiz bir diğer nokta, DARBECİLİK SUÇLAMASIYLA suçlanan generallerin bu kanunsuzluğa kalkışmaları sürecinde GENELKURMAYIN İSTİHBARAT BİRİMLERİNİ BU OLAYLA İLGİLİ HİÇBİR İŞLEMDE BULUNMAMASI…

    ADETA GÖZARDI ETMESİ…

    Sorgulanamıyor, eleştirilemiyor. eleştirildiğinde ‘TSK YIPRATILIYOR’ veryansınları ve feryad-ı figanları sarıyor ortalığı…

    http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=33954

    http://www.tumgazeteler.com/?a=3812080

    http://www.tumgazeteler.com/?a=3812080

    Evet. Genelkurmay, şeffaf davranmıyor, Dağlıca baskınının da Aktütün baskınının da ve nice baskınların da hesabını vermiyor. Sadece TERÖR SALDIRILARI OLDU ŞEHİT VERDİK söylemleri ile yetiniliyor.

    Askerin can güvenliğini sağlamakla yükümlü sorumlu komutanlar, askerler ölürken, düğünlere katılabiliyorlar. Ve binlerce askeri konuşlandığı bölgeye, PKK militanları gelip, askerlerimizi öldürüp esir bile alarak geri sınır dışına gidebiliyor…

    Hiçbir hesap verilmiyor.

    Evet…

    Genelkurmay, ölen askerlerin hesabını vermelidir.

    Demokratik bir devlet, bir hukuk devleti olduğumuzu görmek istiyoruz.

    30 yıldır sürüp giden savaşa dayanarak, askerin siyasete muhtıralarla, darbelerle, MGK brifingleriyle müdahale etmesi, sorunların çözümünü güçleştirmektedir.

    Asker, siyasetin dışına itilmelidir.

    Türkiye ‘Sivilleşmelidir’.

    Yapılan tüm kanunsuzluklar, hukuksuzluklar, kafamızda KENDİ DEVLETİMİZE VE ORDUMUZA KARŞI ŞÜPHE KALMAMASI için BİR BİR ORTAYA ÇIKARILMALIDIR…

    Yargıçların lojmanlarının orada hizaya getirmek için yargıçları eğitim amaçlı bomba attırdık diyen emekli generaller yargılanabilmelidir.

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=194213

    Ölümler durmalıdır. Komutanlar, vesayetleri altındaki askerlerin can güvenliğinden sorumlu tutulmalıdır.

    Yargı devreye girmelidir…

    Bir Avrupa ülkesinde yada dünyanın herhangi bir ülkesinde bir ordu, böylesine kayıplar verirse, komuta kademelerinden mutlaka hesap sorulur.

    http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=18410

    Askerlerimizin ölümü üzerine gelen tepkilere, ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR diye karşılık vererek, öldürülen gençlerimizin canlarının DEVLETİN BEKAASI adına ki ne demekse bu tartışılır resmen GÖZDEN ÇIKARILMIŞ olduğu gerçeğinin ifadesini hiç bir sakınca görmeden yapan bir başbakan, bu yaklaşımıyla, bu katliamlara BİR NİHAYET sağlayabilir mi?

    Elbette hayır.

    Sorunu algılayış biçimi çok ilginç…

    Askerin özel bir dokunulmazlığı var.

    Ve bu durum, onun her alanda SİAYASLA MÜDAHELEDE bulunma alanını genişletip meşrulaştırırken, yasama, yürütme ve yargı organlarının saygınlığı, silahların gölgesi altında iyice gözden düşürülmektedir.

    Meclisin açılışına SİYASİ TAVIR koyarak gelmeme hakkını gören, her defasında POSTMODERN darbeler yada HUKUKDIŞI muhtıralar yayınlayan, BÜTÇESİ SAYIŞTAY TARAFINDAN DENETLENEMEYEN TEK DEVLET KURUMU olan Genelkurmayın bu kralvari dokunulmazlığının HUKUSAL zemini yoktur.

    Genelkurmay, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN hizmetindedir. Onun üstünde değildir.

    http://www.aleviforum.com/showthread.php?t=30002

    Ve SİYASALLAŞAN BİR ORDU, ilk başta kendi saygınlığına gölge düşürür, kliklere bölünür ve darbe süreçlerinde birbirine girerek ÜLKENİN DIŞ GÜVENLİĞİ KONUSUNDA zafiyet yaratır. Bu gerçeği görmek gerekiyor.

    http://www.hurfikirler.com/hurfikir….ticle&sid=2985

    Biz, demokratik hukuk devleti isek, meseleyi, ASKERİN DOKUNULMAZLIK ZIRHINA sığınmasının HER TÜRK ASKER DOĞAR ve ASKER MİLLET tezleriyle meşruiyeti üzerinden düşünürsek DEMOKRASİ için bir adım atamayız.

    Mustafa kemal Atatürk, kurmaylarına, YA SİVİL SİYASET YA ORDU diyerek, birinden birini seçmelerini sağlamış, ve ORDUYU SİYASETİN DIŞINA İTMİŞTİR. Bugün TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN selameti ve güvenliği açısından ORDU SİYASETİN DIŞINA İTİLMELİDİR…

    http://www.sodev.org.tr/Dosyalar/sol…ada_devrim.htm
    __________________

    Ve artık,

    Hukuksuzluğa müsamaha edilmemelidir.

    Sevgiler sunuyorum…

    Oktay Çaparoğlu

    05.10.2008

  25. Yazan:suzannur Tarih: Eki 6, 2008 | Reply

    ÖZET:
    Tezkerenin kabulü,
    Ulusalcılığın yeniden pompalanması,
    Türk-Kürt sorununun siyasi değil askeri çözümünün diretilmesi,
    Halkın galeyana getirilmesi ve her Kürt’ü PKK’lı sayan psikolojik bir baskıya uğratılması ve Kürtleri psikolojik baskıya maruz bırakmak.(Her Kürt suçludur bu noktada, türbanlının Kamu’daki hali gibi, görüntünüz yeter!)
    Irak’taki Kürtlerle açılımı engellemek,
    Türk-Kürt sorunu hakkında objektif yorumların susturulması,farklı görüşlerin PKK’lı olmakla özdeş tutularak farklı renklere, demokrasiye ve özgür düşünceye devletçi ya da derin baskı’nın çekidüzen vermesi…

  26. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eki 6, 2008 | Reply

    Bu yazıdan bile PKK sempatizanlığı çıkartan olmuş ya “Allah akıl fikir versin” demekten başka söyleyecek söz bulamıyorum.

    PKK da dahil terörün her türlüsünü lanetliyorum. Artık çocukların, gençlerin ölmesini istemiyorum.

    En insani tepkilerimizi bile gardınızı alıp da karşılıyorsunuz, ne diyeyim. Devam edin.

    Sağlıklı düşünebilecek bir ortamın kalmaması için uğraşanlar, sayenizde ellerini oğuşturuyorlar. Kimisi terörden besleniyor kimisi terörü besliyor. Çözüm adına hiçbir şey dile getirmiyorsunuz. Ve kan dökülmeye devam eidyor.

  27. Yazan:çelişki-analiz Tarih: Eki 7, 2008 | Reply

    Sayın yazara soruyorum;
    Tüm eleştirileri tek hedefe yöneltmek, terör örgütüne maddi-manevi-lojistik ve psikolojik destek verenleri es geçmek derin düşünceye sığar mı?Bu subjektif bir değerlendirme olmaz mı?

  28. Yazan:çuvaldız Tarih: Eki 8, 2008 | Reply

    Sn.çelişki-analiz,

    askerin teröristin evini-arabasını aramaktan bile yoksun bırakıldığı kanunlardan habersiz masabaşında ahkam kesiyorlar.

    Bu yazıyı okuyun lütfen.

    “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geçen hafta Kuzey Irak’taki en büyük kampı Kandil’e yönelik operasyonunda ağır darbe yiyen PKK, dün akşam Hakkâri’nin Şemdinli İlçesi’ne bağlı sınır köyü Aktütün’de karakola saldırdı. Yaklaşık 150- 200 kişilik grubun ağır silahlarla saldırısı püskürtülürken, çatışmada 19 PKK’lı öldü, 6 asker şehit oldu.(tarih:9 Mayıs 2008) Terörist saldırısı sırasında Aktütün Köyü’nden 2 kişi de yaralandı. Kaçan PKK’lılarla Kobra tipi helikopterlerin havadan bomba yağdırdığı ve ölen terörist sayısını 40’u bulabileceği belirtildi.

    Buraya kadar olanlarla 4 gün önce gerçekleşen olay arasında hiç fark var mı sizce?

    PKK’nın üst düzey yönetim kadrosunun bulunduğu Kandil’in, savaş uçaklarının 1- 2 Mayıs günleri gerçekleştirdiği operasyonda yerle bir edilmesiyle dağılma sürecine giren bölücü örgüt, moral kazanmak için dün sınırdaki Aktütün Karakolu’na saldırdı.

    Ya şimdi söylenenlerde;bu saldırıda en büyük sorumluluğu olan oraya bir karakol kuran güvenliğinden mesul olan asker,yaptığı açıklamada “hani onca bomba atmıştınız,bbg evi gibiydi,nereyi bombaladınız siz,neyi imha ettniz?” diye sormak akıllara gelirse diye yine aynı açıklamayı yapmadı mı?ne var elde beli krılmış can çekişen terörsitin sözüm ona moral amaçlı saldırısı sonunda ölen onca genç ve tv kanllarının döndüre döndüre yayınlayarak PKK ya istedikleri moral desteği sağlayan,halkın nefret ve düşmanlık duygularını körükleyen,duygu sömürüsü(mi sadece acaba!) yaptığı acı çeken yakınların feryatları!

    Komandoların 21- 28 Şubat günlerinde diz boyu karda sınırı geçerek terörist inlerine girip dağıttığı Zap ile Çemço ve Avaşin kamplarında toplanan kalabalık terörist grubu, Basyan Vadisi’ni kullanarak sınıra geldi ve Aktütün’ü vurdu.”

    Tarih 9 mayıs 2008,3 Eylül değil!

    Siz hiç Aktütün’e gittiniz mi?

    Bir gariptir Aktütün; Şemdinli’den uzakta, dağların arasında yalnız bir başına, kimsesiz ve de çaresiz. Beyyurdu Gediği’ni aşabilirseniz eğer en az dört saat hesaplamanız gerekir karayolu ile Aktütün’e varabilmek için. Üstelik Gülle Tepe ile Mehendi Deresi’ni de kolaçan etmeniz gerek çünkü siz yok iseniz oralarda, mutlaka terörist vardır sizi bekleyen.

    Aktütün, kuzeydeki Çarçele Dağından güneye doğru uzanan sırtlar üzerinde adını aldığı mezra ile iç içe bir karakoldur. Kuzeyinde in ve cin yoktur; köy yok, yol yok, karakol yok, ne varsa ne yoksa dağlardır.

    Daha da kuzeyinde bir zamanlar Üzümkıran vardı, İki Yaka Dağlarının fatihi Üzümkıran. 90’lı yıllarda dayanamadı onca hainliğe, göç etmek zorunda kaldı. Bu göç pahalıya mal oldu bize; Dağlıca da bir komşusunu kaybetti bu yüzden, o da yalnız kaldı Aktütün gibi. İki Yaka Dağları’nın kuzeydeki ucu Dağlıca, güneye uzanan diğer ucu ise Aktütün’dür.

    Bu iki karakol aynı kaderi paylaşır; ikisi de yaslı, ikisi de şehit, ikisi de kimsesiz. Ne Dağlıca’yı anlayabildik biz, ne de Aktütün’ü, anlayamadığımız için de yalnız bıraktık. Teröristler için kolay hedef oldu her ikisi de, bir yalnızlık vurdu bir de terörist.

    Aktütün yalnızdır; kuzeyden takviye gelemez, dağlıktır, dağlar geçit vermez. Güneyden de gelemez, bu kez Şemdinli Çayı geçit vermez. Doğuyu hiç saymayın, terörist de olsa bir hesabı kitabı vardır, mayın döşer, pusu kurar, karayolunu size açmaz. Batısı ise Basyan’dır, Irak’tır, bu yolu yalnız teröristler kullanır geçmişte olduğu gibi.

    Gece başlayan bir çatışmaya havadan takviye Aktütün’e hiç gelemez, çünkü karakolun bulunduğu sırt hattına ya da vadi içine helikopter inemez, inerse hedef olur ve vurulur. Kaldı ki yaşandı tüm bunlar; Kobra geldi ama köy içindeki bir çatışmaya ateş açamadı hedefi seçemedi, çünkü terörist ile asker iç içeydi. Biz yardıma helikopterle gitti ama vurulduk, geçemedik. Doğudan takviye geldi ama bize ulaştığında çatışma çoktan bitmişti. Bu yüzden diyorum ya;”garip Aktütün, kimsesiz Aktütün, çaresiz Aktütün”.

    1992 deki saldırıdan sonra oraya giden bir subayın yazdıkları bunlar.Tüm bunları ’92 de öğrenmiş bir asker! ve aynı bizim basit bilgisiz bir vatandaş olarak sorduğumuz soruları o da soruyor;

    Sonra PKK’yı düşündüm tıpkı hükümet* gibi çalışan. Sözde lider kadrosu tecrübeliydi; bu işi iyi öğrendiler, geçmişten ders almak için arşiv bile tutuyorlar, dedim içimden.

    Arşiv deyip geçmeyin, önemli, ne arasanız var içinde; kimlikler, eylemler, planlar, anlaşmalar, raporlar, her şey. Aktütün’ü iyi tanıyorlardı tıpkı Dağlıca’yı tanıdıkları gibi. Tek başına bir karakol; takviyesi zor, yardımına gitmek zor buna karşın Irak’tan gelmek kolay, vurup kaçmak kolay, iyi biliyorlardı bunu.

    Terörist biliyordu ama biz öğrenip de tedbir alamdık bir türlü. Biz çok gerilerdeyiz çok, “bunlar nasıl sınırı geçer, nasıl görünmez” diye hala soranımız var. Sınırı teşkil eden o dağları bir görse bu soruyu soran(soru;termal kameraları yok muydu?), inanın yalnız kalmaya korkar o arazide.

    ben bu satırları okuduğumda şaşırdım.Orada olan,araziyi bilen,eline silah verilen,savaş stratejisini belirleyen,baskında bulunmuş bir emekli asker tüm bunlardan sonra “arşiv sahibi olduğu için bilgi sahibi olan “hükümet”i bu baskınlardan ve ölümlerden sorumlu turup soruyor?

    o da yetmiyormuş gibi günlerce bombalar atan bunların bant kayıtları tüm tv kanllarında yayınlanan operasyondan sonra işaret eden ABD olduğu için o da suçlanıyor ama bu yazıyı yazan emekli asker de o kapmların varlığını mensubu olduğu ordu gibi ABD nin işaretine gerek olmadan 92 den beri biliyor!sanki adresi yanlış veren ABD’miş gibi,insan o zaman şaşırıyor “hani siz biliyorsunuz da neden adres yanlış diyorsunuz!

    Basyan; teröristlerin Şemdinli’ye açılım noktasıdır ve sınırı aştıkları anda Aktütün karşılarına çıkar. Her iki terörist kampı da birbiriyle irtibatlı olup sınırlarımıza ve de karakollarımıza bir nefes kadar yakındır.

    Bu iki terörist kampı Zap ve Hakurk’la da irtibatlı olup tahkim edilmiş mevzileri vardır, sığınakları depoları vardır ve teröristler yıllardır hem de uzunca yıllardır bu kampları asla terk etmemiştir.

    Hal böyle iken, ömrünü terörle mücadeleye adamış ve şimdi yalnız bir köşede şehitlerinin acısıyla yaşayan bizler dahi bunu bilirken, terörle mücadele adına ülkeler işgal eden savaşlar açan ABD bu kampları bilmiyor muydu? Elbette biliyordu ama müdahale etmedi.

    Karakol baskınlarını önlemenin yegâne yolu; o baskın gücüne sahip tehdidin yok edilmesini sağlamaktan geçer, artık bunu görmemiz gerek. Tehdit nerdedir? Irak kuzeyindeki Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk PKK kampları. Şemdinli ve Çukurca sınır hattındaki bütün karakollarımız bir nefes kadar bu terörist kamplarına yakındır.

    Bakın isterseniz 30 Ağustos 1992 Alan çatışmasına, 12 Eylül Aktütün çatışmasına, 27 Eylül Derecik çatışmasına, hepsi bir diğerinin aynıdır. Aşılmaz denilen teller, mayınlar aşılmıştır, geçilmez denilen sınırlar geçilmiştir, basılmaz denilen karakollar bir bir basılmıştır. O halde hata nerededir?

    Şimdi siz öfkelenip bize soracaksınız, “hiç mi hatamız yok bizim, baskın bizim kaderimiz mi, şehit kader mi bizim için”, diyerek. Elbet hatamız var, elbette ki baskın ve şehit bizim kaderimiz değil, biraz sabredin anlatacağım size bir bir.

    Size göre bu “hata”teröristin evini-arabasını aramaktan yoksun olmaktan mı?masa başında oturup ne olup bittiğini bilmeden kanun çıkranda mı yoksa güvenliğinden sorumlu olduğu defalarca baskın görüp şehit vermiş bir karakolu bile savunmaktan uzak asker anlayışı mı;”nasılsa bu teörö bitmez ve biz şehit vermye devam ederiz?Hem biz karakolu taşımayı düşünüyorduk 2009 da ama malum inşaat yapmak zor ve ayrıca masraflı da,orya bile ikmal yapmak zor daha da yukarı ikmal yapmak daha da zor olacaktı” bunları diyen asker!!!

    Sizin de topu attığınız o istenen kanun değişikliği 2007 de yapılmış zaten!

    Tartışmaların yoğunlaşarak sürmesi üzerine siyasi irade, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda 2 Haziran 2007 tarihinde bir değişiklik yaptı ve “Önleme Araması” başlığı altında mülki amirin yazılı izniyle kişilerin üstleri, araçları ve eşyalarında arama yapma yetkisini kolluğa verdi

    Şimdi bu karakol baskını ile kanunun ne alakası var açıklarsanız sevinirim ama ben size o kanun değişiklikleri ile aslında ne istendiğini neyin hayal edildiğini söyleyeyim;

    “Dünya’daki jandarmaların Babası” olarak sayılan Fransa’da bir astsubay dahi savcının tüm yetkilerini gerektiğinde kullanabilmektedir. Yetkisi olmayan ulusal güçlerin terörle mücadele sorumluluğunu taşıyabilmesi mümkün değildir.

    Şimdi savcı gibi yetkili olmakla aşağıdaki linkte 18.resimde görünen tenekeden bozma yağmurluğu olan karakol kurmanın ne alakası var.

    http://gencturkhaber.com/galeri/Aktutun-karakolu-resimleri-.html,005a211:1

    Bu sizin ve benim baktığımızda görebildiğimiz bir de orada görev yapan askere imkanlarını sorsak acaba neler anlatırlar.Özel tim varmış 10 kişi 2 makineli,2 roket atar onlar da bir kaç kişilik teröristi görünce Bayraktepe’ye gitmişler Aktütün’den.Aktütün’de kalan bir bölük asker bile değilmiş!Öyle bir karakolda kanuçlandırılmış askere kendini savunması için teslime dilmiş teçhizat ne olabilir sizce!Emir komuta vs bunları bilmiyoruz tabii.bir komutan golf oynuyor,daha önce sorumlu subay düğündeydi,bakalım bu sefer ses seda çıkacak mı?

    * bu asker daha önce 92 de gerçekleşen saldırıdan sonra “bu saldırılar nasıl oluyor” diyen emrindeki askere adres olarak Ankara’yı gösteriyor.Düşünün zihniyeti terörist saldırısı ile karşı karşıya gelmiş belki yanındaki arkadaşı ölmüş birine komutan taktik hatadan bahsetmiyor da saldırının sorumlusu olarak “Ankara”yı işaret ediyor.’008 de de aynı soruyu soran başka bir askere aynı cevabı veriyor.Bir asker zihniyeti ile kendi sorumluğundan kaçarak düşünüyor!Bizleri huzurlu ve güvenli yaşatmak için plan ve program yapan kimdir?Bu ülke eğitimden ve sağlıktan daha yüksek bir bütçe payının çoğunu savunmaya ayırmaz mı?Kim kimi kanunla,imkansızlıkla kandırıyor iyi düşünmek gerek!bu şekilde sorumlukuktan kaçılmaz!

  29. Yazan:Suat Tarih: Eki 8, 2008 | Reply

    Tüm eleştirileri tek hedefe yöneltmek, terör örgütüne maddi-manevi-lojistik ve psikolojik destek verenleri es geçmek

    Ben çok kısa bir yazıyla o andaki üzüntümü belirttim. Tabii ki eleştirileri tek hedefe yöneltmiyorum. Sorun çok komplike bir sorun. Elbette mağduriyeti Kürt Milliyetçiliğine dönüştürenlere karşıyım. Hele marksist, leninist mantaliteye sahip, faşist terör örgütü PKK’nın, yolaçtığı acılarla hem Kürtlere hem de Türklere çok büyük zararlar verdiğini düşünüyor ve uyguladıkları vahşi ve kanlı terörü lanetliyorum.

    Bunu deyip susmak en kolayı. Daha zor olan “çözüm nedir?” sorusunu sormak ve cevaplayabilmek. Orada evlatlarımız ölüyor ve biz 30 yıl öncesinbe göre bir adım öne gidememişiz. Milyarlaca para, onbinlerce can akıtmışız, ama elde var sıfır. Bunu önemsemiyor musunuz? Önemsiyorsanız çözümü konuşursunuz. Bizim yapmaya çalıştığımız bu.

    Benim bu konuda durduğum yer çok açık. Konu hakkında daha önce yazdığım iki yazımı buraya alayım:

    Kürt Sorunu

    Gündeme Kürt meselesi geldi oturdu. Her ne kadar mesele bugünlerde iç siyaset için çirkince kullanılıyor olsa da, bu bizim bir “Kürt Sorunu”muz olduğu realitesini değiştirmiyor.

    Radikal’den İsmet Berkan da bugünkü yazısında değinmiş; ülkemizde bu konuya ilişkin olarak -genel anlamda- iki tip bakış var.

    Bunlardan birincisi, “Evet, Kürt sorunu diye yapay birşey var, çünkü Kürtler var” diye özetlenebilecek bir yaklaşım. Berkan’ın da dediği gibi onlara göre aslında böyle bir mesele yok, bu yapay bir sorun ve tüm bunları yapanlar “Durduk yerde Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ayaklanan, üstelik bunu Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri yapan dış güçlerin maşası birkaç kendini bilmez”

    Bu bakış sahiplerine göre çözüm de belli aslında. Kürtleri tehcir etmek, bu mümkün değilse entegre etmek, ya da daha iyisi asimile etmek vs. Berkan “Esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 küsur yıllık teşhisi ve tedavisi de bu yönde olmuş. Sorunun ne kadar çözüldüğü ortada.” diyor ki kesinlikle katılıyorum.

    İkinci bakış ise başlangıç noktası olarak bir sorunun varlığını kabullenmeyi alıyor. Evet; bir sorunumuz var. Adını ne koyarsak koyalım bir sorunumuz var ve bu sorun şu ana kadar binlerce cana ve milyarlarca dolara malolmuş durumda.

    Bu düşünce sahiplerine göre de sorunu çözmek için gayret sarfetmek, akl-ı selimle düşünüp terörün yeşermesine neden olan etkenleri öğrenmek, bunlara engel olmak, terörü kitlesel destekten mahrum bırakmak ve terörizmi marjinalize etmek gerek.

    Berkan’ın da dediği gibi birinci teşhisi yapanlara göre ikinci tür teşhiste bulunanlar “vatan haini.” İkinci tür teşhisi yapanlara göre ise birinciler “faşist.”

    Bu iki görüşün arasındaki uçurumu ve teşhisteki uzlaşma zorluğunu bir kenara bırakıp konuya odaklanalım.

    Maalesef birinci tür teşhiste bulunanlar çoğunluğu oluşturuyor. Kürtlere karşı insanlarımızın çoğunda büyük bir önyargı var. Özellikle terör sonrası dönemde her Kürt vatandaşımız potansiyel terörist muamelesi görmeye başladı.

    Geçtiğimiz pazar yakın bir akrabamla bu konuyu tartışıyorduk. Terör sebebiyle gözlerinde müthiş bir öfke vardı. Bunda hemfikirdik ama o burada durmuyor, Kürtlere rahatın battığından, devletin, elindeki bütün imkanları kullanmasına rağmen yine de bu ayrılıkçılara yaranamadığından söz ediyordu. Sorunun kaynağını ise bizzat “Kürt” ırkında görüyor, hain olduklarından dem vuruyor ve “kanları bozuk” demeye getiriyordu. Aynı kişinin “sen ırkçılık yapıyorsun” dediğimde “hayır, ben ırkçı değilim” demesinin ironisi bir yana, sorunun kaynağı olarak bir “ırkı” görmesi gerçekten çok tehlikeli ve maalesef yaygın bir yaklaşım.

    Çeşitli yorumlarımda bu sorun için “bataklık ve sinek” benzetmesini ben de yaparım. Bugün terör konusu altyapısı itibarı ile bir bataklıktan beslenmekte. Bataklığın adı Kürt sorunu, terör ise bu sorunu ürettiği sinekler. Ve bataklık kurutulmadıktan sonra da sineklerden kurtulmak mümkün değil.

    Aslen sorunun kaynağı Şeyh Sait isyanına kadar gidiyor. Şeyh Sait isyanı -dolaşımda pek çok başka rivayet olsa da- etnik ve ayrılıkçı değil, hilafetin kaldırılmasına yönelik bir isyan. Fakat bu isyan sonrasında, ülkenin başına Balkanlara gelenlerin gelmesinden endişelenen tek parti yöneticileri bir asimile politikası uygulamaya başlıyor. Kamuya açık yerlerde -çarşıda pazarda bile- Kürtçe konuşulmasını yasaklanıyor. Kürtler aslında Türk olduklarına ikna edilmeye çalışılıyor, Kürtçe yok sayılıyor. Doğan çocuklara Kürtçe isim verilmesi yasaklanıyor.

    Bütün bunlar Türkiye’deki Kürtler’de tepkilere neden oluyor ve merkeze karşı yabancılaşma başlıyor. Tepkilerin asıl nedeni ise merkezin, devletin onları küçümsediğini ve dışladığını düşünmeleri. Türkçe öğrenemeyen yaşlılar cezalandırılması, yeni yetişen Kürt gençlerinin Şeyh Said isyanı hatırlatılarak horlanması, tehdit edilmesi, hep bu dışlanmışlığı besliyor. [1]

    Bütün bunlardan sonra Kürtler arasında etnik milliyetçilik yeşermeye başlıyor ve isyanlar görülüyor.

    Tabii ki daha önce de etnik kökenli olarak görülebilecek aşiret isyanları vardı ama bunlar tıpkı savaş yıllarında diğer etnik gruplarda da görülen “bozgun yılları” ve “gemisini kurtaran kaptan” isyanları olarak değerlendirmeli. Asıl etnik temele dayalı Kürt isyanları bu asimle politikalarının sırasında ve sonrasında çıktı. İhsan Nuri Paşa ve Dersim isyanları en önemlileridir ve pek çok acılara mal olmuştur. Baskın Oran bu konuda özet mahiyetinde “Emperyalizme tepki olarak doğan bir çoğunluk (Türk) milliyetçiliği, yarttığı tepkiyle, bir azınlık (Kürt) milliyetçiliği doğurmuştur.” der.[2]

    20 yıllık PKK terörünü de Kürt İsyanı olarak görmek mümkün. Fakat bu isyan Kürtler arasında yaygın kabul görmedi.

    Bunun için üç neden sıralanabilir.[3] Birincisi PKK’nin bizzat adlarına yola çıktığını iddia ettiği Kürtlere yaptığı akılalmaz kıyımlar. PKK kendisine boyun eğmeyen Kürt aşiretlerine saldırmış, soydaşlarına işkenceler yapmış, köylerini basmış, bebeklerine varıncaya kadar öldürmüş, bölgedeki maden, yol ve inşaat işçilerini, oralara eğitim getiren öğretmenleri bile hedef almış bir terör örgütü. Şüphesiz bu gibi eylemler Kürt çoğunluğun PKK’yı reddetmesine yolaçtı.

    İkinci neden ise entegrasyon. Kürtler Türklerle içiçe geçmiş, ülkenin her yerine dağılmış, iş güç sahibi olmuş, siyasetçi, doktor, avukat, işadamı olmuş, Türklerle evlenmiş, kısaca bir “bütün” olmuş durumda. Bu açıdan ayrılma ya da etnik federasyon çoğunluğa ters geliyor.

    Üçüncü -ve bence en önemli- neden ise PKK’nın ideolojik altyapısı. Materyalist bir ideolojiye dayalı Marksist – Leninist bir örgüt olan ve bu sloganları kullanan PKK’nın görüşleri, Müslüman Kürt halkının inançlarıyla çelişiyor. Bu yüzden örgüt Kürt halkı arasında yaygın bir destek görmedi/görmüyor. Zaten PKK -Allah korusun- aksi bir söylemde olsaydı bugün meselenin çok daha farklı bir boyutunu konuşuyor olurduk.

    Fakat bugün gelinen noktada artık eski “görmezden gelme” politikalarının devam ettirilmesi mümkün değil. Her ne kadar Kürtler arasında yaygın kabul görmemiş olsa da gitgide PKK, Akyol’un değişiyle “ötekinin ‘Türk’ olarak tanımlandığı bir Kürt kimliği geliştirme sürecinde.” Bu büyük bir tehlike.

    Devekuşu sendromunun çözüm olmadığını biliyoruz. Ama “Çözüm nedir peki?” sorusu da kolay bir soru değil. Tarihin, yapılan yanlışlıkların yükü ve nefreti var. Verilerden hareketle pek çok sosyal ve sınıfsal analiz yapılmalı. Ayrıca dünyada benzeri sorunların nasıl çözüldüğüne bakmak gerekiyor.

    Ama tek cümle ile söyleyecek olursak; kalıcı çözümün yolu, “Türkiye Cumhuriyeti” üniter yapısı ve “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” üstü kimliği altında, korkuların esiri olmadan kültürel çoğulculuğu sağlamaktan ve ekonomik kalkınmadan geçiyor.

    ***

    Kaynaklar:
    [1] Mustafa Akyol. “Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek” Doğan Yay. 2006 s.113-131
    [2] Baskın Oran “Atatürk Miliyetçiliği: Resmi İdeoloji Dışında Bir İnceleme” Bilgi Yay. 1993. s.219-223
    [3] Mustafa Akyol. age. s.139-140

    Kürt Sorunu Nereye

    Yüksekova’da iki muhabir (Show TV ve Cihan Haber Ajansı) “Burada yazdığımız haberler İstanbul, Ankara’da değiştiriliyor.” gerekçesiyle istifa etmişler. Açık ki Nevruz’da olan olaylar lanse edilmeye çalışıldığı gibi “bir grup gösterici”nin işi değil.

    Bu sabah da şu videoyu seyrettim, içim dışıma çıktı:

    Şiddet düzeyi çok farklı olsa da zihniyet bağlamında aklıma 80 ihtilali sonrası Diyarbakır cezaevindeki işkenceler ve bunların felakete yolaçan sonuçları geldi. Bilinen bir şey ki bu cezaevindeki işkencelerden geçenlerin büyük çoğunluğu dağa çıktı ve PKK işte asıl ondan sonra ‘patladı.’

    Bir fasid dairenin içindeyiz, devlete göre terör bu baskıya mecbur bırakıyor, Kürtlere göre bu baskı teröre.

    Hangisinin doğru olduğunu görmek zor değil, biraz tarih bilgisi yetiyor. Haklılık tartışması bir gevezelik halini almış, birşeyler yapmak mümkün olmuyor. Zamanında uygulanan hatalı politikaların sahiplerinin geçmişe dair itirafları da bugünün politika belirleyicilerine etki etmiyor –en azından büyük bir kısmına.. Bu arada insanlar ölüyor, ocaklar sönüyor.

    Çok daha ürpertici olanı, iki halk arasında belki de hiç olmadığı kadar derin uçurumlar oluşmaya başlıyor. Bu uçurumun nasıl bir felakete yolaçacağını öngörmek için ise kahin olmaya gerek yok. Rasim Ozan’ın “Türkler Türkiye’nin bölünmesini isteyecek…” yazısındaki çok haklı endişeler insanın kanını donduruyor.

    Gelecek? Bu konuda atılmaya kalkan her adımın bir şekilde önünün kesildiğini gördükçe gelecekten yana umutlu olmak zor, özellikle demokrasi eksenli çok daha büyük güç mücadelesinin tozdumanının tam ortasındayken..

    İnşallah birçok şeyde olduğu gibi bunda da yıllar sonra “şu hataları yaptık, şöyle yapsaydık böyle olmazdı” demek durumunda kalmayız..

  30. Yazan:uveys Tarih: Eki 10, 2008 | Reply

    Sn. My….
    Celiski-analize karsi tutumunuzu bugun yeni okudum. Epeydir uzak kalmistim. Sahsi tanimam sadece yorumlarini okumusumdur. Fakat sizin ona karsi tutumunuzu da acikcasi hic tasvib etmedim. Ona kapi gosterip bidaha gelme derken yorumcu kimliginizlemi, yoksa site sahibi kimliginizlemi o sekil tepki gosterdiniz? onu pek anliyamadim. Sahsen yorumcu kimliginizle bunu yapmaya bence hic hakkiniz yok. Cok seslilige alisik degilseniz bence hic yorum yazmayin. Ha..! site sahibi kimliginizle yazdiysanizda yorum yazmayin. Direk afaroz edin olsun bitsin sahsen benide edebilirsiniz, su dk itibaren.(Demokrasiden dem vurunlar kendileriyle celisenlermis)

  1. 2 Trackback(s)

  2. Eki 6, 2008: Siyaseti bırak, teröre bak! : Derin Düşünce
  3. Ara 2, 2008: Son 60 günün en çok okunan yazıları : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin