RSS Feed for This Post

Gazete okumayın, Başbakan’ın emridir !

pt2_20080829_derin_dusunce_org_basin.jpg 

Geçenlerde Tayyip Erdoğan kendisiyle takışan bir iş adamına, Aydın Doğan’a ait gazetelerin okunmamasını « tavsiye » etti AKP’li seçmenlere. Kimi kızdı, kimi bravo dedi ama en önemli soru okka altına gitti. İster AKP’li olsun isterse anti-AKP’li, Türk vatandaşlarının günlük çıkarları neyi gerektiriyor? Yani sıradan vatandaşın tepkisi ne olmalı? Ne yapmalıyız sizce? Üç seçenek var kanaatimce:

  • 1) Başbakan’ın dediğini yapmak,
  • 2) Eskisi gibi devam etmek (Hürriyet vs alıyorsak aynen devam)
  • 3) İnadına hergün 2 veya 3 tane Hürriyet satın alarak Doğan grubuna destek olmak.

Tabi bizim açımızdan bunlardan hangisinin daha iyi olduğunu bulmak için önce ortak çıkarlarımızı tarif edelim ve arkasından da en iyi tepkinin ne olacağına bakalım:

Türkiye’de yaşayan insanların sorunları çeşitli. Onun için herkese dokunan, en fazla ortak paydası olan bir iki sorunu ve (kısa vadedeki olası gidişatlarını) sıralayalım:

  • 1) Terör (artabilir, aynı kalabilir, azalabilir)
  • 2) Ekonomi (kriz, bu günkü durumun devamı, hissedilir bir iyileşme)
  • 3) Vs.

Basın mı yönetir bir ülkeyi yoksa hükümet mi?

Sorunları çözmek hükümetin görevi. Basın ise bizi bilgilendiriyor. Ancak uyglamada durum biraz daha değişik: Basın sadece bilgilendirmekle yetinmiyor. Terör konusunu ele alalım. Farz edelim ki terör olaylarının sayısında bir artış olsun. Ama ölü ve yaralı sayısı geçen yıllara göre daha azalsın. Tarafsız bir gazete bu iki bilgiyi de paylaşıp yourmlamayı okuyucuya bırakabilir. Hükümeti sıkıştırmak isteyen medya birinci bilgiyi kullanarak manşet yaparken hükümet yanlısı gazeteler ikincisi üzerinde israr edeceklerdir. 

Burada dikkat edilmesi gereken şu: Basın sadece katıksız bilgiyi toplayıp halka aktaran bir kurum değil. Kendi politik rengi, tercihleri, maddî çıkarları, uzun vadeli hesapları olan bir güç. Basının her zaman ülke çıkarlarına paralel hareket etmesini beklemek ne ahlakî ne de gerçekçi olur. Meselâ açıklanması Türkiye’ye zarar verecek bir bilgiyi ele geçiren gazeteciler ne yapmalı? Meslek ahlakı, vatan sevgisi ve patron baskısı arasında hangisi üstün gelir? Bir gazeteci Türkiye’nin gizlice nükleer silah yaptığını ögrense ne yapar? Ne yapmalı sizce?

Buna ek olarak basın denen mekanizmanın iki ayrı parçadan oluştuğunu hatırlayalım: Bilgi ve iletişim. Bilgi katıksız haliyle verilebileceği gibi halkı olumlu ya da olumsuz eylemlere yönlendirebilir:

  • 1) Aşı, okuma-yazma kampanyalarına destek olma,
  • 2) Bir partiye oy verme,
  • 3) “Atatürk’ün evini yaktılar” diyerek 6-7 Eylül katliamını başlatma,
  • 4) Darbe arzusunu yayma,
  • 5) Kürt veya Hırıstiyan düşmanlığını başlatma/kuvvetlendirme.

Yani “yarın hava yağmurlu olacak” diyen bir gazeteci ile “memleketi seller götürecek, canını seven kaçsın” diyen bir diğerini aynı kefeye koymak oldukça zor görünüyor.

Neticede basın olaylara hükümet gibi müdahele edemiyor ama beklenti/eğilim kısmı üzerinde ciddi bir etki sahibi. Bu sebeple basın sadece bir bilgi kaynağı değil aynı zamanda siyasetin ve ekonominin bir aktörü. Bizler çoğunluk olarak işlerin kötüye/iyiye gideceğini düşünüyorsak bu ülkeyi etkiler. Çünkü halkın beklentileri de ülkenin içinde bulunduğu durumun bir parçasıdır. Enflasyon %10 olan iki ülkeden birinde insanlar iyimser ise tüketim ve yatırım davranışları enflasyonu etkileyecektir. İyimser beklentilerin hakim olduğu bir toplumda sorunların çözülme ihtimali artar. Diğer yandan aşırı iyimserlikle “ertelenen” bir krizin yıkıcı etkisi çok daha büyük olabilir. Komünist Rusya’nın çökmeden önce yaptığı iyimserlik propagandası buna iyi bir örnek.

Basın huzur sever mi?

Huzurlu ülkeler gazeteciler açısından sıkıcı ülkelerdir. Bir an için Türkiye’de herşeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünün. Vapura veya trene binerken bir kitap alırsınız elinize. Veya yanınızdakilerle futbol konuşursunuz. Tutup da bakalım “darbe olacak mı?” veya “anayasa mahkemesi kızgın mı acep?” diye sormazsınız kendi kendinize.

Türkiye’ye göre ince ayarı çok daha iyi yapılmış ülkelerde (meselâ Fransa’da) bir gazeteciye girseniz göreceğınız gazete ve dergilerin manşetleri şunlar olur:

  • 1) Yeni başlayanlar için pul koleksiyonu,
  • 2) 14cü Louis’den kalma sandalyeler,
  • 3) Raptiyelerin inanılmaz dünyası,
  • 4) Çin mutfağında komünizmin etkileri,
  • 5) ….

Fransa gazeteciler için çok sıkıcı bir ülke. Onun için bu ülkenin gazetecileri ya Afrika’dadır ya da Ortadoğu’da.

Dikkat ederseniz Kuzey Irak harekâtı gibi yüksek gerilimli dönemlerde sadece Doğan grubu değil bütün gazete ve TV’lerin izlenme miktarları yükseliyor. Bizim sitenin bile okur sayısı %30 artıyor e-muhtıra, parti kapama gibi olaylar sırasında.

Evrensel bir durum. CNN, El Cezire gibi kanallar da savaş ve doğal felaket dönemlerine gelirlerini arttırıyorlar. Benzeri şekilde “yaklaşan bir ekonomik kriz” korkusu halkı daha çok gazete almaya itiyor. Ama dikkat edin krizin kendisi değil, kriz beklentisi basın açısından faydalı olan.

PKK konusunda da aynı şey geçerli. Bu örgütün istediğini tam olarak elde etmesi yani Güney Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurulması Türk basını açısından ilginç değil. Ama bu bölünme ihtimali ve insanların ölmeye devam etmesi gazete sattıran, TV izletiren bir etken.

İyi gazete, kötü gazete

Aslında bütün gazetelerin aynı derecede kana ve göz yaşına susamış olduklarını söylemek haksızlık olur. Peki bizim kötülüğümüzü isteyen gazeteleri ötekilerden nasıl ayırd edelim?

Bu konuda bir kaç basit kural önermek isterim: Kötü gazete:

  • 1) Tahlili, analizi reddeden, acil tepki uyandıran, kışkırtıcı haber verir. Genelleme yapar. Onların gözünde her sorunun arkasında hep “biz” ve “onlar” vardır. Bu gazetelere göre “Kürtler elektrik hırsızı(!), Ermeniler vatan haini(!), … olurlar.
  • 2) Her an bir kriz/savaş beklentisi içindedir. Meselâ tarımın millî gelir içindeki payı düşmesini “tarımda kriz” manşetiyle verir. Oysa toplam tarımsal gelir endüstriden ve hizmetlerden daha yavaş artmş, toplam içindeki payı azalmış olabilir.
  • 3) Tuzla’daki iş kazalarını diğer sektörlerle ve geçmişteki rakamlarla karşılaştırmaz. Dünyadaki talep artışıyla ilişkilendirmez. Bu sebeple ilerideki yıllarda başka sektörlerde meydana gelebilecek kazalara ışık tutmaz.
  • 4) Teröre bakarken psikolojik, sosyolojik boyutları göz ardı eder. Bombalı bir saldırının ardından yaralı insanların kan revan içindeki fotoğraflarını tam sayfa basar. Terör örgütünün bomba ile yapamadığını o mürekkep ile yapar. Korku ve panik başlatma çabasındadır.
  • 5) Bölücü terör sorununu yaşayan başka ülelerden örnekler alarak, uzmanlara danışarak sağlıklı ve derinlemesine tartışmalar başlatmak istemez. Sorunların çözülmesi halinde işsiz kalacağını bilir.

Sonuç

Elbette sürekli savaş veya kriz hali bütün ekonomiyi ve bu arada Doğan grubunu da çökertebilir. Ama genel bir tedirginlik ve karamsarlık hali yayın çizgisini felaket ve savaş üzerine oturtmuş gazeteler için bir nevi ihtiyaç.

AKP ise seçimleri kazanmak, mümkünse oylarını arttırmak peşinde. Siyasî başarısının temelinin ekonomi olduğunun bilincinde. Özellikle ekonominin iyi gitmesi için AKP’nin genel bir iyimserlik haline ihtiyacı var. Uzun vadede ise darbeleri önlemiş, terörü çözmüş, kalıcı istikrar sağlamış bir iktidar olmak sadece AKP’nin değil bütün partilerin hayali.

Buraya kadar söylediklerimizi bir tabloda toparlayacak olursak:

 

c20080829_derin_dusunce_org_basin.jpg

 

 Özetle Doğan Grubu açısından en kârlı strateji kendisinin, halkın ve AKP’nin oturduğu bu dalı sallamak ve kırılacak gibi olursa durup beklemek. Çok gelişmiş, hükümette kim olursa olsun istikrar kazanmış, rejim krizlerini geride bırakmış bir Türkiye Doğan Grubu’nu süphesiz üzecektir.

 

 

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:ucanbalik Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Türkiye de medyanın konumu -özellikle doğan medyasının konumu- ile alakalı Taraf yazarı Gökhan Özgün güzel tespitlerde bulunmuştu;

    Türkiye Türklerindir grubunun Türkleri kimdir? Cevabı basit. Onlar Türkiye’nin sahibi olan Türklerdir. Onların Türkiye’nin sahibi olmasına itirazı olmayanlar, Türk’tür. İtirazı olanlar, Türk değildir. Hürriyet gazetesinin Türklük tanımını iyi okumak lazım. Bu Türklük, bildiğiniz diğer Türklüklerden biraz farklıdır. Bu grubun gazeteleri ‘siyasete müdahale’ aygıtının bir uzantısıdır. Bir ‘siyasete müdahale’ makinesidir. Başından beri böyle tasarlanmıştır. Mükemmel tasarlanmıştır. Bu grubu satın alan, bu makineyi satın almış olur. Bu yüzden bu makine her önüne gelene teslim edilmez. ‘Aile’ içinde el değiştirir. Neyin satıldığı, neyin alındığı, gayet iyi bilinir.

    Hürriyet okunmaz, takip edilir. Hürriyet’in söylediğinin, haberinin gerçekliği önemli değildir. Hürriyet’in kendisi bir siyasi hakikattir. Hürriyet’in kendisi bir siyasi güçtür.
    Hürriyet, Türkiye’nin sahiplerinin gazetesidir. Basın görüntüsü altındaki bu garip siyasi oluşum, Türkiye’de tanınır. İşadamı onun gücünü bilir. Gücünü tanır. Siyasetçi onun gücünü bilir. Gücünü tanır. Onun gücünü bilmeyenler, saftır. Çocuktur.

  3. Yazan:sadık Tarih: Eyl 29, 2008 | Reply

    Başbakan emir mi vermiş,tavsiyede mi bulunmuş?İkisinin arasında dağlar kadar fark var.Bu farkı görmezlikten gelerek Doğan’ı mağdur durumda göstermeye çalışanlar için sadece üzülüyorum.
    Eğitim düzeyi yüksek,”göbeğini kaşıma” gibi sorunları olmayan insanların tavsiye ile emir arasındaki farkı anlayamaması gerçekten insanın içini burkuyor.
    Acaba bunların eğitim düzeyleri gerçekten yüksek mi?Bence bunların yüksek olsa olsa öğretim düzeyi yüksektir.Ancak bildiklerini hayata uyarlama,bildiklerinin hayattaki karşılığını algılayabilme konusunda sorun yaşıyorlar.
    Eğer öyle bir sorunları olmasa basın özgürlüğü konusundaki en büyük sorunun,rakibi olan tüm medya grublarını ortadan kaldırarak tek sesli bir medya ortamı meydana getirmek isteyenin Aydın Doğan olduğunu idrak edebilirlerdi!

  4. Yazan:dusunuyor Tarih: Eyl 30, 2008 | Reply

    Doğan grubunun tek isteği ülke ne hale gelirse gelsin cebini biraz daha dolduracak tartışmalar başlatmak. Zaten aynı anda Posta, Radikal, Hürriyet ve Milliyet gazetelerini basmasından belli değil midir?..

  5. Yazan:Murat Aygen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Ben 657’ye tabi devlet memuru olarak Başbakanlık’ta 15 senedir çalışıyorum. Gazete de okumuyorum, ancak bunun sebebi Sn.Erdoğan’ın emri değildir. 70’li yıllarda yayımlanan Günaydın gazetesi hariç tutulacak olursa Türk basını boydan-boya nasyonal sosyalisttir. Gazeteleri işte bundan okumuyorum. Türkiye’de vatan hainliği addedilen pek çok eylem Kuzey Amerika kıtasında karlı birer işkoludur. Hürriyet gazetesi okurlarından özenle sakladığı bu gerçeği (Kıbrıs Barış Harekatı’nın bir yıldönümünde yayımladığı yazı dizisinde) çıtlatmak zorunda kaldığında, “işte bu Amerikalıların milliyetçilikleri böyle tırı-vırı milliyetçilik” mealinde bir şerh cümlesi de yazmıştı. Nasyonal sosyalist söylem şayet bu da değilse, ya nedir?

  6. Yazan:Kazim Tarih: Mar 10, 2009 | Reply

    Iyi Gunler,
    Ben bu resmi burada buldum, cok hosima gitti.
    Buyle bir resim gazetenizde cikse cok iyi olur!

    http://urmiye.com/images/stories/rojev/akp-poll.jpg

    Selamlar

  7. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 10, 2009 | Reply

    Yaptığınız tabloyu “Erdoğan, vatandaş ve Zaman Gazetesi, Ekrem Dumanlı veya Çalık grubu” vb.içinde yapabiliriz.
    Sizin için iyi gözüken sonuçlar, başkaları için hiç iyi olmayacaktır.

    Günlük yaşamımıza kriz bu kadar etki etmişken, sanki hiç öyle bir şey yokmuş gibi davranmak ve bunun haberini yapmamak bana daha acıklı geliyor.
    Çünkü birilerinden hesap sormak yerine, birilerinin hatasını kapatmak, gazetecilik değil, olsa olsa parti bülteni çıkarmak olabilir.

  8. Yazan:demir. Tarih: Mar 11, 2009 | Reply

    konuyu siyasetin dışındaki gazete haberlerine çekelim..özür dileyerek söylüyorum bir çok şey doğru yazılmıyor dense yeridir.
    takip edelim anasayfadan yalan haberi veriyorlar sonra özürü son sayfada 5cm 5cm bir yerde veriyorlar..versene anasayfadan yalan haber verdim diye.sonrada basın özgürlüğü.
    saygılarımla

  1. 2 Trackback(s)

  2. Eki 1, 2008: Tuncay Özkan’dan Bayram Hatırası : Derin Düşünce
  3. Eki 19, 2008: BM’de Türkiye’nin zaferi : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin